BUZDAN KALP

By HavvaSabrl

18.3K 768 463

Geçmişin acılarıyla dolu, annesinin intikamını almaya yeminli, öfkenin beden bulmuş hali.. Arın Arslanoğlu K... More

Bölüm-1-
Bölüm-2-
Bölüm-3-
Bölüm-4-
Bölüm-5-
Bölüm-7-
Bölüm -8-
Bölüm-9-
Bölüm-10-
Bölüm-11-
Bölüm-12-
Bölüm-13-
Bölüm-14-
Bölüm-15-
Bölüm-16-
Bölüm-17-
Bölüm-18-
Bölüm-19-
Bölüm-20-
Bölüm-21-
Bölüm-22-
Bölüm-23-
Bölüm-24-
Bölüm-25-
Bölüm-26-

Bölüm-6-

899 38 50
By HavvaSabrl


Herkese merhaba.. 

Uzun bir bölümle daha sizlerleyim.. 

Desteklerinizi eksik etmezseniz çok sevinirim.. 

Keyifli okumalar..




Televizyonun karşısında, düşüncelere dalıp gitmiştim yine.. Günlerdir yaptığım gibi..


Haber kanallarını izlemekten, artık sıkılmıştım.. Ne yazık ki beklediğim şekilde, ailemin aylarca kayıp olan kızını aradığını gösteren bir haber yoktu.. Ve sanırım hiç olmayacaktıda..


Son günlerde, daha çok aklıma takılır olmuştu bu mesele.. Ya beni bulamıyorlardı ya da aramayı bırakmışlardı.. İlk seçenek daha cazip geldiği için, sürekli bunun ardına sığınıp, umutla gelecekleri günü beklemiştim..


Arın, eskisi kadar aksi ve çekilmez değildi, kabul.. Hatta biraz daha burada kalmaya devam edersem ona fena halde kapılacaktım, buna da kabul.. Ama ne kadar bir buçuk aylık bir sürede beraber yaşıyor olsak da onu tanımıyordum..


Ne biliyordum ki hakkında..


Adı ve soyadı dışında..


Özellikle beni hala neden burada tuttuğunu da bilmiyordum.. 


Ailemi özlemiştim.. Arkadaşlarımı.. Gittiğim küçük, sakin kafeyi.. Kitaplarımı.. Odamı..


Benim, yıllardır sahip olduğum ve asla bıkmadığım bir hayatım, düzenim vardı.. Bir anda buraya alışmam saçma değil mi.?


Ara sıra gitmek istememem, özellikle en saçma olanı..


Bitmeyen bir okulumda vardı, hali hazırda.. Bitiremediğim.. Mezuniyet balosunu bile kaçırmıştım..


Cidden, beynimin içindeki gel gitlerle kafayı yemek üzereydim artık..


Her şey sil baştan olmuştu hayatımda.. Bir anlamı yoktu şu anda hayatın, bana göre.. Yiyip, içip, yatmaktan başka bir işlev yaptığımda yoktu.. Bahçeye bile çıkamıyordum..


Derin bir nefes aldım ve sesli bir şekilde bıraktım.. Televizyonu, kumandası yardımıyla kapatıp, sırtımı yasladım.. 


Sormam gereken sorular vardı ve alabileceğim bir cevabım yoktu, biliyorum.. Ne zaman kendimle alakalı bir soru sorsam Arın'a, hemen buz kesilip, tersliyordu..


Yani ayarsızlık, hala zirvede.. Beni de kendine benzetecek diye korkmuyor değilim ara ara..


''Al bakalım..''


Önüme uzatılan telefon ile bir anda, düşüncelerimden sıyrıldım.. Uzun uzun telefonla bakıştıktan sonra, başımı sesin sahibine çevirdim.. Kaşlarımı havaya kaldırıp, hayretle bakıyordum suratına..  Başımı sağa sola sallayıp, cevap bekledim..


''Baban.. konuşmak istersin diye düşündüm..'' dediğinde, gözlerim yuvalarından çıkmak üzereydi..


Ben doğru duymuştum değil mi.?  Önümdeki akıllı telefonu bana uzatıp, babamla konuşabileceğimi söylüyordu, bu adam..


''İki saniye içinde almazsan, bir daha böyle bir lüksün olmayacak küçük fare..''


Daha sözlerini bitirmeden, kapmıştım elindeki telefonu.. Ve hemen ekranda yazan numarayı kontrol edip, arama tuşuna bastım..


''Sakın, saçma bir şey söyleyip, beni pişman etme.! Emin ol anlayışla karşılamam.!'' 


Kolumu sıkı bir şekilde kavrayıp, tehdit içerikli uyarısını yaptığında, başımı olumlu anlamda salladım..


Telefon uzun bir süre çaldı.. Son ana kadar babamın açmasını umutla bekledim.. Ama ne yazık ki açan olmadı..


Telefonu kulağımdan çekip, numarayı tekrar kontrol ettim.. Ve bakışlarımı hemen dibimde oturan Arın'a çevirdim.. 


''Lütfen.. Bir kez daha deneyeyim..'' dedim yalvarırcasına..


Hiç değilse sesini duyayım, iyiler mi diye öğreneyim.. Başka bir şey istemezdim.. Ve Arın başını olumlu anlamda sallayıp, arkasına yaslandığında, tekrar bastım arama tuşuna..


Telefonun sesiyle birlikte, televizyonda açılmıştı.. Anlaşılan beyefendi bu konuşma sürecinde beni yalnız bırakmayacaktı.. 


Gözümü kapayıp, içimden dualar ederek, babamın telefonu açmasını bekledim.. Ve bu kez fazla bekletmeden, açtı telefonu..


''Alo..''


Ama beklediğim ses babama ait değildi.. 


''Alo.. Kimsiniz.? Alo..''


Sesi, can kulağı ile dinlediğimde, bu kişinin Emre olduğunu fark ettim.. Ne alaka olduğunu pek anlayamasam da uzun bir zamandan sonra tanıdık birinin sesini duymak beni fazlasıyla rahatlatmıştı..


''Emre..'' dedim, güçlükle..


Gözümden yavaş yavaş düşmeye başlayan damlaları umursamayıp, cevap bekledim karşı taraftan.. Ama aldığım tek cevap, nefes alıp vermesiydi..


''Emre.. Benim.. Esin..'' dedim, sessizliği bozarak..


Yanımda, rahatını bozup, pür dikkat suratımı izleyen bir Arın varken, her an her şey olabilirdi.. O yüzden o elimden telefonu kapmadan, hasret gidermeliydim..


''Esin'im.. Sen misin, cidden.?'' 


Sesi, tereddütlü bir şekilde çıktığında, gülümsemeden edemedim.. Sahiplenici bir şekilde konuşurdu hep benimle.. Bende hiç yadırgamazdım bu durumu.. 


Lise yıllarında, babalarımız sayesinde tanışmıştık..Şirketlerini ortak bir çatı altında birleştirdiklerinde, istemeden bizi de birbirimize bağlamışlardı.. Hiç olmayan abimdi o benim.. Ve biz abi kardeş, babalarımızın yoğun baskıları üzerine bu sene işletme bölümünden mezun olup, Ulusoy holdingin başına geçecektik..


''Benim..'' dedim, ağzımdan bir hıçkırık kaçırtarak..


Ağlıyor muydum ben.?


''Neredesin.? Söyle güzelim.. Hemen gelip alayım seni.. Korkma olur mu.?''


Başımı Arın'a çevirip, aramızdaki mesafenin azaldığını burun  uruna geldiğimizde fark ettim.. Gözlerine odaklandığımda, içimi titreten buz gibi bir rüzgar sardı tüm bedenimi ve ister istemez titredim..


Bu öfkesini ilk kez görüyordum..


Evet defalarca bağırmıştı.. Fazlasıyla şiddet uygulayıp, buz gibi gözlerle baktığı da olmuştu.. Ama bu başkaydı.. O siyah incilerini hiç bu kadar öfkeli görmemiştim.. Telefonu kendisi vermişti elime, neden öfkeliydi bu kadar, anlayamadım..


Tamam, babamın telefonunu Emre açmıştı ama bu da benim bildiğim bir şey değildi.. 


Gözlerim hala gözlerindeyken, sesli bir şekilde yutkundum..


''Babam, nerede.? Bir şey mi oldu ona.? Neden sen açtın telefonu.?'' dedim, gözlerimi Arın'dan ayırmadan..


Cevabını merakla beklerken, kulağımdaki telefon bir anda çekildi.. Kapatmasından korkup, endişeyle Arın'a bakarken, telefonu hoparlöre alıp, önümüzdeki sehpaya bıraktı..


Öfkesine aldırmadan, aynı öfkeyle bende ona bakmaya başladım.. Ne yapmaya çalışıyordu bu adam, Allah aşkına!? Kaşlarını çatıp, öne doğru kırdı belini ve elini çenesinin altına koyup, dinlemeye kaldığı yerden devam etti..


''Giray amca, bahçede.. Bende ısrarla çalan telefonu fark edince önemli bir şey olabilir diye açmak istedim..''


Hoparlörden yankılanan ses salonu doldurduğunda, düz bir şekilde devam ettim konuşmaya..


''Babamla konuşmak istiyorum..'' 


Sanırım Arın'a olan öfkemi, Emre'den çıkarmamalıydım.. Ama adamın yanında kala kala dengesizleştiğim için, ne zaman ne tepki verebileceğimi kestiremiyordum artık.. O da ne yazık ki yeni Esin'in kurbanı oldu..


''Esin.. Neredeydin.? Neden çekip gittin..'' dediğinde, kaşlarım istemsiz bir şekilde çatıldı.. 


Başımı hızla Arın'a çevirdiğimde, onunda şaşırdığı alenen ortadaydı..


''Anlamadım..?'' dedim, daha açıklayıcı olması umuduyla..


''Bir sevgilin olduğunu neden bizden gizledin.. Seni zorladı mı, ha güzelim. Bak hala geç değil, gelip alayım seni.. Zaten Giray amca seni hemen affeder..'' dedi, sonlara doğru kısılan sesiyle..


Allah aşkına ne saçmalıyordu bu çocuk..? 


Ne sevgilisi.?


Hala anlamaz bir şekilde, Arın ile birlikte birbirimize bakmaya devam ederken, Emre'nin sesi yine duyuldu..


''Esin'im.. Hadi söyle bana nerede olduğunu.. Tamam bak istediğin kadar gizlerim seni, hazır olduğunda çıkarsın babanın karşısına..''


''Emre..'' diyerek sözünü kesmek istemiştim ama Arın'ın işaret parmağını dudağıma bastırmasıyla susmak zorunda kaldım..


Başımı iki yana sallayıp, ne yaptığını sormak istediğimde, usulca fısıldadı..


''Dinle.. Bir şeyler dönüyor ortalıkta..''


Onu onaylayıp, konuşmaya devam eden Emre'yi merakla dinlemeye başladım..


''Şimdiye kadar neden aramadın..? Bak güzelim, ne durumda olursan ol, benim kapım sana sorgusuz sualsiz açık.. İkinize de bakarım ben.. Yeter ki gel..''


Sözleriyle, yavaş yavaş çatılmaya başlayan kaşlarım, Arın'ın onay veren baş işareti ile eski halini aldı.. Ve zoraki kilit vurulan dilimi çözdüm..


''Sakin bir şekilde, sor sorularını.. Sakın bir şey belli etme..'' diyerek konuşan Arın, bir eliyle telefonun hoparlörünü kapayıp, sesimizin gitmesini engellemişti..


''Pot kırmadan işin aslını öğren, güzelim.. Söz veriyorum sana bu konuda yardımcı olacağım..'' dediğinde, elini kaldırdı telefondan..


Gözlerindeki güven, tek bir saniye bile şüpheye düşmeme engel olmuştu.. Sorgusuz sualsiz bu adama güveniyor olmam tam bir aptallıktı.. Ama bende pek akıllı sayılmazdım, değil mi.? 


''İkiniz derken..?'' dedim sesimin çıktığına bile hayret ederken..


''Bebeğin, Esin'im.. Onu senden ayıramam biliyorum.. Hem zamanla babanda kabullenir, biliyorum..'' dedi, düz bir şekilde..


Ben ağzımdan kaçacak olan nidayı, son anda elimle önleyip, şaşkın şakın Arın'a bakıyordum.. Başını salladığında, derin bir nefes alıp, kendime geldim..


''Nasıl ya.. Yani, nereden, kimden öğrendiniz.?'' dedim, Arın'dan aldığım komutla..


Pür dikkat Emre'den gelecek cevabı bekliyorduk..


''Annen, öğrenmiş.. Daha doğrusu, annenin seni takip etmesi için peşine taktığı adam.. O söylemiş.. Seni takip ediyormuş zaten devamlı.. En son gittiğin doktor kontrolünde, doktorunla konuşup kan tahlili raporlarını getirmiş..''


Emre'nin sözleriyle, kalbime bıçak saplandığını hissettim.. Nasıl ya.? Benim annem.? Peşime adam takmış ve üstelik doktor kontrolüne gittiğimi iddia eden adama inanmış.. Her şeyimi bilen, bana sorgusuz sualsiz güvenen, benimle ilgili en ufak bir şeyde yargılamadan, benim sözümü dinleyen annem..


Kalbime saplanan bıçak, olduğu yeri git gide oymaya başladığında, nefesimin kesildiğini hissettim.. Canım yanıyordu.. Ve yanaklarımı çoktan yıkamaya başlayan göz yaşlarım, dur durak bilmeden tüm şiddetiyle akmaya devam ediyordu..


Hepsini geçtim.. 


Ben, onların beni arayıp, yokluğumda kendilerini kahrettiğini zannederken, onlar.. onlar beni çoktan geride bırakmışlar.. Bir de bana kırgınlarmış, öyle mi.?


Göz yaşlarımın arasından, kırgınlıkla gülümserken, elimin ısındığını hissettim.. Başımı yerden kaldırıp, Arın'ın gözlerine odakladım.. Tek kelime etmiyordu.. Ama elimi de sımsıkı kavrıyordu.. Gözlerine dikkatle bakarken, güçlü olmam gerektiğini hissettim..


Arın, sadece bakışlarıyla bile bana koca bir destek verirken, duyduklarına rağmen tek kelime etmeden, bana güvendiğini belli eden elleriyle ellerimi kavrarken, ailem beni çoktan silmişti.. 


Saçma değil miydi.?


Çok saçma.. 


''Esin.. Orada mısın.?''


Emre'nin sesiyle, kalbimdeki bıçağa rağmen acımı bastırdım.. Saçma bir şekilde güven bulduğum elleri, sıkı bir şekilde kavrayıp, gülümsedim..


''Buradayım.. Ne zaman öğrendiniz peki..''


''Gittiğin gün.. Bizden kaçtığında, hiç bir şey öğrenemeyeceğimizi mi sandın..?''


''Saçmaydı..'' dedim sahte bir gülücükle..


''Sana ulaşmaya çalıştım bir kaç gün ama telefonun kapalıydı..''


Sadece bir kaç gün mü.?


''Bir hafta kadar polislerle işbirliği yaptık.. Onlardan da bir şey çıkmayınca ki zaten reşitsin.. Tanıdıkları araya koyarak, başlatmıştık aramayı.. Sonradan onları da meşgul etmek istemedik.. Zaten her şey ortadaydı.. Baban sadece inanmak istemedi..'' 


Olan biteni anlattığında, hayretler içerisinde, dinliyordum.. Canım acıya acıya susuyordum.. Ve bundan sonrası için nasıl yaşamam gerektiğini bilmiyordum..


''Peki ya şimdi.?'' dedim, duymak istediklerimi alabilmek için.. Ve hemen devam ettim..


''Şimdi inanıyor mu.? Nasıllar.? Hatta şu an ne yapıyorlar..?'' 


''Haftalarca ortada yoktun be güzelim, inanmayıp ne yapacaktık..'' dedi ve derin bir nefes bıraktı..


''Şey.. Şimdi.. Yeni ortaklık kutlaması için, hazırlık yapıyorlar..'' 


Güçlükle söylediği sözler, benim kalbime milyonlarca yara açmıştı.. Göz yaşlarım usul usul bırakırken yine kendini, halime tezat bir sesle karşılık verdim..


''Hayat devam ediyor, diyorsun yani..''


''Etmemesi için bir sebep yok.. Her neyse.. Sen nasılsın.? Gelecek misin.?''


Konuyu değiştirdiğinde, benim aklımda ilk cümlesi dönüp duruyordu..


Etmemesi için bir sebep yok..


Arın'ın elimdeki baskısını hissedip, toparladım hemen kendimi.. Yüzüne odaklandım kısa bir an.. Gülümsedi.. İçten bir şekilde bana gülümsedi ve ben hemen yanağındaki gamzelere odaklandım..


''Ben buradayım..'' dedi usulca..


Minnetle gülümsediğimde, benden cevap bekleyen Emre'ye döndüm hemen..


''İyiyim..'' dedim göz yaşlarımla beraber.. 


Dudaklarımdan bir hıçkırık kaçmaması için yoğun bir çaba veriyordum.. Derin bir nefes aldım, sakinleşmek için ve hemen devam ettim..


''Çok iyiyim..''


Dudaklarımı ısırmaya başladığımda oldukça zorlanıyordum artık.. Canım parça parça bedenimden sökülüp, alınırken nasıl normal davranabilirdim ki..


''Gelmeyeceğim..'' dedim, tekrar.. Ardından ekledim..


''Emre.. Aradığımdan bahsetme..Lütfen..''


Sahte bir şekilde dudaklarımdan kaçan gülümsemeyi bastırıp, devam ettim..


''Zaten pek önemsemezler..''


''Esin.. Yapma güzelim.. Gel hadi.. Bak hemen gelirim seni almaya sadece yerini söyle.. Zorla tutuyorsa eğer seni, söyle..''


''Kapatıyorum Emre, dediğimi unutma..'' 


Cevap beklemeden suratına kapattım telefonu.. Ve kendimi serbest bırakıp, hıçkırıklarıma engel olmadan ağlamaya başladım..


Ben, benim için yeri göğü inletirler diye beklerken, onlar daha ilk haftadan bırakmışlar beni.. Saçma bir hikayeye inanıp, basite kaçmışlar.. 


Hıçkıra hıçkıra ağlarken, içimdeki tüm kırgınlıkları atmak istiyordum..


Arın'ın beni bir anda asılmasıyla, göğsüne yaslandım.. Saçlarımı yavaş yavaş okşarken, çaresizlik nedir, şimdi hissettim..


Arın'ın tişörtünü iki elimle kavrayıp, kendimi ona daha çok bastırırken, haykırmamak için kendimi fazlasıyla zorluyordum..


Ailem dediğim insanlar.. Nasıl olurdu bu.?


Kim böyle bir yalan söylerdi, aklım almıyor..


Bir elimi serbest bırakıp, Arın'ın bacağına öylece koydum.. Aklımdan geçenleri söylemek için cesarete ihtiyacım vardı ve şu an bende ufacık bir kırıntı dahi yoktu..


''Esin..'' 


Arın'ın, ,ilk defa bana ismimle seslenmesiyle, başımı kaldırıp, gözlerine odaklandım.. Şaşırtmıştı beni.. Ama şu an onunla uğraşacak halde değildim..


''Sen öyle bir şey yapmadın, biliyorsun..'' dedi kendinden emin bir halde.. Beni de inandırmaktı amacı..


''Ağlaman bir şeyi değiştirmeyecek.. Yani olanlar.. Geçmişi değiştiremezsin..'' dedi, usulca..


Gözlerini gözlerimden ayırmıyordu..


İçten içe gülümsedim bu halimize..


Neydik, ne olduk..


Beni kaçırıp, hırpalayan adam, şu an moralimi yerine getirmek için uğraşıyordu.. Tam ağzımı açıp, tek kelime edecektim ki Arın, masanın üzerindeki telefonu eline aldı..


Telefonunun arkasını açıp, önce bataryasını çıkardı.. Arından sim kartını çıkartıp, kırdıktan sonra, gülümseyerek bana odaklandı tekrar..


''Ağzını kapa..'' dedi, hiç bir şey olmamış gibi..


Kendimi toparlayıp, yüzümdeki ıslaklığı da elimin tersiyle sildikten sonra, konuştum..


''Hattı neden kırdın.?''


''Bunu, sen ailen ile konuş diye almıştım zaten..'' dedi kararlı bir şekilde..


Ailem.. Yutkundum yavaşça.. Artık bir ailem yoktu.. Arın beni bıraktığında, koşa koşa gidip boynuna atlayacağım bir babam ve günlerdir kokusuna hasret duyduğum annem, yoktu..


Çok saçmaydı olanlar.. Nasıl böyle bir şeye inanırlar, aklım almıyor.. Almayacakta.!


''Neler geçiyor, o küçük aklından..''


Arın'ın sesini işitmem ile hemen, kendime geldim..


''Bence, neler geçtiğini tahmin edebiliyorsun..'' dedim, durgun bir şekilde..


Zira neşe saçacak enerjim yoktu..


''Pekala.. Sanırım bu olay, daha önceden planlanmış..''


Kaşlarımı çattığımda, hemen devam etti sözlerine..


''Tahlil sonuçları senin kaçırıldığın gün gitmiş, o sevimsiz herifin anlattığına göre.. Yani sen o gün eve gitseydin, büyük bir tartışma yaşanacaktı..''


Haklıydı galiba.. Ama kim ne ister ki benden.. Hatta bu derece planlı bir olay hazırlayan kişinin, sağlam tanıdıkları olmalıydı ve benim böyle insanlarla alakam dahi olmazdı..


''Kim yapabilir sence.?''


''Bende tam bunu düşünüyordum.. Kim neden uğraşsın ki benimle.. Çok fazla arkadaşım da yoktur.. Kimseyi kırdığımı da bilmem yani.. Kırsam bile muhakkak özür dilerim..''


''Esin.. Artık, misafirimsin.. Şey.. Ben, seni bırakacaktım.. Ama gördüğüm kadarıyla sen buna pek hazır değilsin..''


Sözleri fazlasıyla şaşırmama sebepti.. Beni bırakacak mıydı, cidden.?


Peki ben buna neden sevinememiştim.?


''Ne zaman bırakacaktın..'' dedim, tereddütle..


''Bugün.. Babanla konuşmanı da bu yüzden istemiştim..''


''Peki, intikam işin ne oldu.?'' dedim, merakla..


''Kısa süreliğine rafa kaldırdım..''


Yine kafamı karıştırıyordu işte.. Ne demek kısa süreliğine..


''Nasıl yani.? Sonra, tekrar mı kaçıracaksın beni.?''


Soruma karşılık, dudakları hafif bir şekilde yana kıvrıldı.. Başını yavaş bir şekilde iki yana sallayıp, cevap verdi..


''Yok.. Bu hesaba seni karıştırmak, saçmaydı zaten küçük fare..'' dediğinde kaşlarım istemsiz olarak çatıldı..


''Ne zaman keseceksin şunu söylemeyi!?''


Sesim, biraz kontrol dışı yüksek çıkmıştı.. Buna karşılık sert bir tepki beklerken, fazlasıyla şaşırtıcı bir şekilde cevap verdi..


''Sen geceleri, buzdolabını tırtıklamayı ne zaman kesersen..'' 


Dudaklarımı dişleyip, başımı zemine eğdiğimde, utançtan ölmek üzereydim.. Bu adam nereden biliyordu, halbuki o kadar sessiz ilerliyordum.. Karda yürüyüp izimi belli etmemiştim..


''Hey, utanman için söylemedim..''


''Sen hiç uyumaz mısın.? Sabah kalkıyorum ayaktasın, gecenin bir yarısı mutfağa girdiğimi fark ediyorsun..'' dediğimde, hemen sözümü kesti..


''Mutfağa değil, sen baya buzdolabına giriyorsun..'' dedi, gülümseyerek..


Dalgacı bir Arın Arslanoğlu mu.? Epey şaşırtıcı..


''Tamam artık, kapatsak şu utanç verici konuyu..'' dedim, bakışlarımı kaçırarak..


''Peki..''


''Arın.. ben ne yapacağım şimdi.?''


İlk defa ne yapacağımı bilemez bir haldeydim.. Bu ev bana hayatımdaki ilkleri yaşatıyordu, sürekli.. Boyun eğmeyi dahi bu evde yapmıştım.. İlk kez..


Şimdi de aileme karşı ne yapacağım konusunda, kararsızdım ve beni kaçıran adamdan fikir alıyordum.. Ne komik, değil mi.?


''İstersen, sana yardım edebilirim..''


İster miydim.?


Arın ile birlikte, plan yapacaktık.. Akla pek mantıklı gelmese de yapacak başka bir şeyim yoktu.. Emre bile böyle düşünüyorsa, sorgusuz sualsiz inanmışsa, kızları düşünemiyorum bile..


''Ne yapacağız ki.?'' dedim, kendimce kabul etmiştim, teklifini..


Geriye doğru yaslanıp, bir eliyle yeni çıkmaya başlayan sakallarını karıştırırken, düşünmeye başladı.. Hemen dibimde oturuyordu ve ben onu izlemekten gram çekinmiyordum..


Çok mu yüzsüz olmuştum şu son bir buçuk ayda bilmiyorum..


''Yanlış hatırlamıyorsam, Melis ve Damla diye iki yakın arkadaşın var.. Değil mi.?'' dediğinde, hayranlık dolu bakışlarım yavaş yavaş şaşkınlık evresine geçiyordu..


''Hiç öyle bakma küçük fare.. Senin hakkında bilgi toplamam gerekti bir zamanlar.. Öyle akıl falan okumuyorum yani..''


Gülümseyerek konuştuktan sonra, hızla göz kırptı ve işaret parmağıyla burnuma yavaş bir şekilde vurdu..


Ve o temastan sonra söyledikleri, benim için anlamını yitirdi.. Resmen içimde bir şeyler kaynamaya başladı.. Kulaklarım, içimde kaynayan ateşin sesi dışında peki bir şey işitmiyordu zaten.. 


Gözümün önünde sallanan el ile yüzümün kızardığını hissettim.. Dalıp gitmiştim yine ve eminim yüzüm garip garip şekillere girmişti..


''Esin.. Bir şey mi oldu.?'' diyen Arın ile derin bir nefes alıp verdim..


''Plan diyorduk..''


Tam cevap verecekken, koca evi inleten zil sesi duyuldu.. Hızla yerimden kalktım.. Kesin Kuzey gelmişti ve yine bana muhteşem kitaplar getirmişti..


''Ben açarım..'' dedim ve cevap vermesine fırsat tanımadan, koşa koşa kapıya doğru ilerledim..


Kapıyı açarken, gördüğüm kişi beni yanıltmamıştı..


''Hoşgeldin..!'' dedim neşeli bir şekilde..


Aynı neşeyle karşılık veren Kuzey hemen konuştu..


''Kapıyı hep sen açacaksan, ben hep hoş gelirim, güzellik..!'' dediğinde, bedenimi ele geçiren egoya engel olamadım ve yanaklarımı acıtacak derecede gülümsedim..


''Senin huysuz, nerede.? Nasıl oldu da kapıyı sen açtın bakalım.?'' 


''İçeride.. Şey ona fırsat vermemiş olabilirim..'' dedim usulca konuşup, kıkırtılarıma engel olmak için dudaklarımı ellerimle kaparken..


''Aferin, asker.! Hep böyle ol.! Zaten bu huysuzu anca senin gibi biri yola getirirdi.!''


''Karşılıklı olarak çatışma mevcut devamlı; ama size layık olmaya çalışıyorum..'' 


Sırıtmayı ihmal etmiyordum.. Kuzey'le fazla samimiydik.. Yani Arın'a oranla.. Sıcak kanlı bir insandı.. Ama bazen buz kesilen mavi gözleri, ürkütmüyor değildi hani.. Tam kenara çekilip, Kuzey'e yol verecekken, işittiğim tanıdık ses, şaşırmama neden oldu..


''Ohoo abicim.. Daha burada mısın sen.? Arabayı park edene kadar içeri girersin diye tahmin ediyordum..''


Ender'in sesi, git gide yaklaşıyordu.. Ve ben olacakları pek kestiremiyordum.. Yani en son bu evden, fazlasıyla hasarlı ayrılmıştı..


''Naber, al yanak.?'' dediğinde, önüme kadar gelip, göz kırptı..


Nedense eskisi kadar samimi gelmiyordu bana.. Sadece baş selamı verip, geri çekildim ve içeri girmeleri için, korkarak yol açtım, misafirlerimize..


Misafirlerimize mi.?


Allah'ım bu birliktelik eki de neydi öyle.?


Ama sonuçta, aynı evde yaşıyorduk, normal yani.. Evet, evet çok normal..


Kendi kendime onay verip, arkalarından kapıyı kapatarak, salona doğru ilerledim.. Korkmuyor değildim.. Bir kaç adım kala, olduğum yerde kaldım.. İçeriden ses gelmeyince daha çok endişelenmeye başlıyordum.. Sonuçta, sessiz bir Arın, kızgın bir boğayı bile alt edecek kadar tehlikeli sayılırdı..


Son bir kaç adımlık mesafeyi de kapatıp, salona doğru uzattım başımı.. Kuzey tekli koltuğa oturmuş ve fazlasıyla yayılmış bir halde rahatlığını koruyordu.. Ender ise pencere kenarına doğru uzanan geniş koltukta, her an kalkacak gibi bir şekilde oturuyordu.. Ah, ikili koltuktan esen soğuk rüzgarlara bakılacak olursa da Arın gardını almış gibiydi..


''Ben.. Odamdayım..'' dedim, kısık bir sesle..


Şu an bu üç adamın arasında, çıkacağı kesin olan savaştan kendimi koruyup, sığınağıma gitmek gayet mantıklıydı..


''Gelsene Esin.. Ne zamandır görüşemiyoruz..'' diyen Ender'e bakarken yutkunmayı eksik etmedim..


Gözümü çaktırmadan, Arın'a kaydırdığımda, çatık kaşlarla bana baktığını fark ettim.. 


Benden gelecek cevabı bekler gibi bir hali vardı.. Ve benim dilimin çözüleceği de pek mümkün değil gibiydi..


''Güzellik.. Yeni kitaplara bakmaya ne dersin.?'' diyen, kurtarıcım Kuzey'e minnet dolu bakışlarımı gönderdim..


Tam yerinden kalkıp, yanıma doğru geleceğini düşünürken, Arın'ın keskin sözleri kulağıma doldu.. Zira ona bakacak pek cesareti bulamıyordum kendimde..


''Buraya gel.!''


Tamam korkmuyordum.. Onun bana zarar vereceğini, yani artık zarar vereceğini pek sanmıyordum.. Ama bu soğukluğu, ona karşı bir adım geri gitmeme neden oluyordu..


Çünkü o soğuk rüzgar eserken, içimdeki ateşi söndürmek yerine daha çok alev almasını sağlıyordu.. Ve ben bu kadar fazla sıcaklığa tahammül edemiyordum..


Düşüncelerimi bir kenara atıp, kendimi toparladım ve yavaş adımlarla salonun ortasına geldim.. Tam karşımda, tatlı gülümsemesiyle, Kuzey duruyordu.. Onun gülümsemesi şu an için destek veren tek şeydi bana.. Solumda Ender ve sağımda da Arın oturuyordu.. İkisinin de bana keskin gözlerle baktığının farkındaydım.. Ah neden Kuzey oturmuyordu ki o geniş koltukta..


Ne yapacağım düşünürken, bir el tarafından kolum kavrandı.. Ve kendimi iki saniye içinde Arın'ın yanında buldum.. Şaşkınlığımı, kısa sürede giderdiğimde, ki artık bu duygu değişimlerime alıştığım için pek sıkıntı çekmiyordum, hemen Arın'a çevirdim gözlerimi.. Ama onun ateş saçan gözleri Ender'deydi..


''Bu kez bilim kurgu kitapları getirdim.. Bayılacaksın.. Tabi hepsini önce ben okuduğum için,bundan eminim..'' diyen Kuzey, ortamdaki gerginliği dağıtmaya çalışıyordu, belli..


''Senden onay varsa, kesin bayılacağım.. Seri mi.? Kaç kitap.?'' dedim hemen onun taktiğine ayak uydurarak..


''Dört kitap.. Ama eminim ki gözüne bir gram uyku girmeyecek ve sen sabahı edeceksin, kitapları okurken..''


Neşeyle, tam cevap verecekken, yanımda, daha doğrusu hemen dibimde olan adamın, gerildiğini, temas halinde olan kollarımız sayesinde hissettim.. Ve çok geçmeden benim yerime cevap vermeyi tercih etti..


''Eğer uykusuz kalırsan, önce kitapları yakarım.! Ardından da seni.!''


Tabi ki beklenen şekilde bir cevap olmayacağı başından belliydi.. Kaşlarımı çattığımda, sinirime sahip çıkmayı denedim.. Lakin pek başarılı değildim bu konuda..


Ne demek kitaplarımı yakmak.!


''Eğer kitaplarıma elini sürersen, asıl ben seni yakarım.!'' dedim, ağzımdan çıkanları sonradan idrak ederek..


Arın'ı şu durumda sinirlendirmemek gerekti. Tabi ki bana bir şey olmazdı.. Olan Ender'e olurdu.. Çünkü benimle konuşurken bile ona bakıyordu..


''Buna ihtimal var mı sence, küçük fare.?'' dedi, alaycı bir şekilde..


''En azından, o yolda ilerlerken, yanarım.. Sonuna kadar direnirim.!'' dedim kendimden emin kelimelerimle..


''O son, iki dakika bile sürmeyecek, bunu sende gayet iyi biliyorsun..'' dediğinde, yüzüm istemeden düştü..


Haklıydı çünkü.. İri cüssesine nasıl bir hasar verebilirdim ki.? Benim ki anca hayal işte..


Omuz silktim ve Arın'dan biraz uzaklaşıp, kollarımı göğsümde bağladım..


''Kızı niye küstürüyorsun, oğlum.!'' diyen Kuzey'e yandan bir bakış attım ve yine hemen önüme döndüm..


''Sanane lan.!''


Arın'ın sert cevabı, Kuzey'e sökmezdi.. Biliyordum.. Ama o susmayı tercih etti.. Tabi ki homurdanmalarını saymazsak.. Aklıma gelen sinsilikle gözlerimi kısıp, Arın'a doğru çevirdim bedenimi.. Tabi şiddetli bir çevirme oldu.. Bu adam yine ne ara girmişti, dibime kadar.?


''Halbuki, omletimi sevdiğini düşünmüştüm..Neyse artık.. Kendime kadar yaparım bundan sonra..''


Sözlerimle birlikte, ani bir refleksle çevirdi başını bana doğru.. Ona aldırmadan tekrar önüme dönmüştüm.. Çünkü o, keskin gözlerinden, gözlerime sızarak ne hissettiğimi tahmin edebiliyordu.. O yüzden zemine odaklandığımda, yalan söyleme ihtimalimi göremiyordu..


''Beni en hassas yerimden vurdun be küçük fare.. Tamam kitaplarına dokunmayacağım.. Ama uykusuz kalmak yok.!'' dedi, sonlara doğru yükselen sesiyle..


Bakışlarımı yerden kaldırıp, gülümseyerek ona bakarken, geldiğinden beri sessizliğini koruyan Ender, konuşma gafletinde bulundu..


''Bazı şeyler görmeyeli ne kadar değişmiş..'' diyerek, ters bir şekilde konuşup, aynı terslikle Arın'a bakıyordu.. Arın'ında ondan kalır yanı yoktu gerçi.. 


Çenesinin gerildiğini hissettim.. Yüzümdeki gülümseme yavaş yavaş silinirken, gözlerinin kararmaya başladığını fark ettim.. lakin ses tonu görüntüsünün aksine gayet ılımlıydı.. 


''Bak sen.. Ne gibi şeylermiş, onlar..''


Tabi ki bu ifadenin, fırtına öncesi esen ılık bir rüzgar olduğunu biliyordum artık.. Bedenini Ender'e çevirdiğinde, ikisi arasındaki gerginlik gözle görülür cinstendi.. Bir sağa bir sola bakarken, gözlerim Kuzey'i seçti bu hengamede.. 


Yardım ister gibi ona bakarken, omuz silkmesiyle şok oldum.. Karışmayacaktı, belli.. Ama her an çıkabilecek bir kavga vardı ve ben ikinci bir kez Arın'ı kanlı ellerle görmeye hazır değildim.. 


Yerimde endişeli bir şekilde kıpırdarken, bu gerginliği sonlandıracak şeyler düşünüyordum..


''Anlatmaya gerek yok.. Her şey açık değil mi zaten.. Ne oldu senin intikam hırsına.. Ne oldu o öfkene.. Yüz seksen derece dönüşünü neye borçluyuz, Arın.?''


Ender çok ters cümlelerle girmişti, Arın'ın kanına.. Derin bir nefes alıp, nefesimi tuttuğumda, korkarak Arın'a bakıyordum.. Her an Ender'in boğazını sıkabilirdi.. O potansiyel var çünkü biliyorum..  Gözlerini kapayıp açtı kısacık bir an ve nefes alıp verdi, sakinleşmek ister gibi bir hali vardı.. Bunu hissettiğimde, tuttuğum nefesi rahat bir şekilde geri verdim..


''Dediğin gibi.. Her şey açık..'' diyen Arın, en son beklediğim şeydi doğrusu.. Ardından, çapraz bir şekilde gülümseyip, göz kırpmasıyla geriye yaslandı..


Ağzım açık bir şekilde ona bakarken, Ender tekrar devam etti sözlerine..


''Meydanı boş bırakmayacaksın yani, öyle mi.?''


''O meydan, en başından beri doluydu, kardeşim..''


Nasıl saçma bir muhabbetti bu böyle.? Neden bahsediyordu bunlar.? Arsa işi falan mı vardı aralarında.?


''O kadar eminsin yani.?'' diyen Ender, yine düşüncelerimi bölmüştü..


''Şüphem dahi yok.. Seninde olmasın..''


Arın'ın cevabıyla, öfkelenme sırası, Ender'e geçmişti anlaşılan.. Bir hışımla ayağa kalktığında, Arın'ın boğazına atlayacak olma ihtimali dönüyordu aklımda ve ben her ihtimallere karşılık tetikte beklemeye koyuldum..


''Arın.! Saçmalık bu.! Farkındasın sende.! Bırak işte.!''


Öfkeli bir şekilde sağa sola ilerlemeye başlayan Ender'in şifreli sözleri yine merak içinde bıraktı beni.. Kuzey'e çaktırmadan baktığımda, pis pis sırıtarak Arın'a baktığını gördüm..


Olaya yabancı kalan sadece ben miydim yani.? Aman ne güzel.! 


''Farkındayım..'' dedi Arın, tüm sakinliğiyle ve hemen ardından ekledi..


''Ama inan.. Umurumda değil..''


''İzin vereceğimi düşünüyor musun cidden.?'' 


Ender'in alay yüklü kelimeleri, Arın'ı bir gram dahi sinir etmeye etmiyordu.. Adam bir anda, sinirlerini aldırıp, saçma bir şekilde neşeli moda girmişti..


Saçma olan şey ise, Arın da böyle bir modun yüklü olmamasıydı..


Sinirli bir şekilde volta atan Ender'e, derin bir nefes alıp rahatlayarak cevap verdi..


''Sana, izin alacağımı düşündüren ne.?''


Ne kadar Arın'ın rahat olduğunu bilsem de ortada bir gerginlik vardı, bilmediğim.. Ve ben bunu bir an önce halletmeliydim.. Tamam konuya yabancı kalmış olmamda, sebepti buna..


''Beyler..!'' dedim, sesimi biraz yüksek çıkarmaya çalışarak.. ve anında üç çift göz bana döndü.. 


Hayda..  Nerede benim dahiyane fikirlerim.. 


Hadi kızım.. Yapabilirsin.. Yapmalısın.. Şu an herkes sana bakıyor.. Sanırım tüm gerginliği üzerimde topladım..


''Şey.. Böyle bakmazsanız, bana daha çok yardımcı olursunuz..'' dedim saçlarımı karıştırarark..


O anda kulağıma sessiz bir şekilde çalınan kıkırtının sahibini aramaya koyuldum, gözlerimle.. Ve şaşırtıcı bir şekilde, yine Arın'a aitti, o muhteşem ses.. Allah'ım ne olur kafayı yemeden, mantıklı bir şeyler gönder beynime..


''Ne oldu güzellik.?''


Kuzey'in sesiyle, yutkunup, gözlerimi Arın'dan çektim..


''Kahve..'' dedim bir anda..


Ah çok şükür..


''Kahve yapacağım kendime.. Bol sütlü.. İsteyen var mı.?''


''Benimki sütsüz ve şekersiz olsun..'' diyerek göz kırpan Kuzey'e, yüzümü buruşturmadan edemedim..


Sütsüz ve şekersiz nedir, arkadaşım..


''Ender, sen nasıl içersin.?'' dedim, tereddütlü bir şekilde..


''Sütsüz.. Tek şeker atarsan, sevinirim..'' dediğinde, hemen arkamı dönüp salondan çıkmak için harekete geçtim..


Tam kapıdan çıkacaktım ki, Arın'ın öfkeli bir şekilde çıkan sesi ile olduğum yerde kaldım..


''Kimden izin aldın!?''


Gülümsedim bu haline.. Bozulmuş muydu bu adam.. Arkamı dönmeden cevap verdim hemen..


''Sütünü ve kahvesini aynı oranda koyan ve şeker atmayan, adamdan..'' dediğimde, salonu oluşturan sessizliği fırsat bilip, mutfağa ilerledim..


Sabahtan beri bana karşı gayet ılımlı yaklaşan bu adamın, birden öfkelenmesini anlayacak kadar, yanında bulunmuştum sonuçta.. Ona sormamış olmama fena halde kızmıştı, lakin kahvesini nasıl içtiğini bildiğimden, haberi yoktu.. 


Hızlı bir şekilde su ısıtıcıya su koyup, ısınmaya bıraktım ve düzenlediğim dolaplardan kahveyi kolayca bulup, kupalara yerleştirmeye koyuldum..


''Ne demek bir süre daha.!''


''Ender.! Sabrımı zorlama.! Fazlasıyla müsamaha gösterdim.!!''


Eyvah.! Sanırım, ortalığı daha çok ateşe verdim.. İçeriden gelen bağırma sesleri daha çok yükseldiğinde, aklıma gelen saçma fikirle Arın'a seslendim..


''Arın.!!''


Bir anda sesler kesildi.. Ama mutfağa gelen giden yoktu..


''Arın, diyorum.!! Gelsene be adam.! Keyfimden mi bağırıyorum ben burada.!! Yalnız gel ama.!! Şey yani... Kızım ne diyorsun ya.. Yalnız gel ne.?''


''Kendi kendine konuşma evresine geçtiysen, artık durumun ciddi boyuta ulaşmış demektir, küçük fare..''


Sesin geldiği yöne kafamı çevirdiğimde, kapı pervazına yaslanmış ve gülümseyen bir adet Arın'la karşılaştım.. Bu aralar fazla mı gülüyordu bu adam.?


''Ha ha..! Aman ne komik..'' diyerek dil çıkardığımda, su ısıtıcısına doğru ilerledim ve kupalara doldurmaya başladım..


''Kuyruğuna basılan fare gibi ne viyaklıyordun, öyle..'' dediğinde, benzetmesine sinirlenip, kaşlarımı çattım ve hemen ona doğru çevirdim gözlerimi..


''Ay.. Esprili Arın.. Hiç kaldırabileceğim bir karakter değil..'' dediğimde, gülümsemesi daha da yayıldı ve adımlarını bana doğru hareketlendirdi..


''Ha sen buz Arın'ı seviyordun değil mi, unutmuşum..'' dediğinde, burnumun dibine kadar gelip, kollarını bağladı..


Etkisinden kurtulmak için, başımı önümdeki kupalara çevirdim ve bardaklara suyu doldurmaya başladım..


''Ya.. Sorma.. Bayılıyorum o buz hallerine..'' dediğimde, nefesini boynumda hissettim..


Ve o anda, bedenimin donup kalmasına engel olamadım.. 


Sıcak nefesi saçlarımın arasından dağılıp, tüm bedenimi ateşe veriyordu.. İçimdeki ateş yetmezmiş gibi birde bedenim alev almıştı..  Boğazımı temizleyip, kendimi kontrol altına almaya çalıştım..


''Bende öyle düşünüyordum..'' diyerek usulca fısıldadı kulağıma.. biraz daha eğilirse, dudakları bedenimle temasa geçecekti..


Ve bu temas kalp sağlığım için zararlıydı.. Resmen ağzımdan çıkıp, kaçıp gidecek gibi atıyordu.. Korkmuyor değildim, dışarıdan duyulmasından..


''Şey.. Imm.. Kahve.. Ha evet kahve makinesi niye yok bu evde.. Yani her şey var sonuçta.. Ama en çok kahve tüketiyorsun.. Hemen almalısın.. Hatta şu an.. Hemen al hadi.. Git sipariş ver..''


''Küçük fare, fazla mı heyecanlı.?''


Aferin kızım.. Rezillikte, sınır tanımıyorsun.. Bravo sana.!


''Ne.? Kim.? Ben mi heyecanlıyım.. Hiç de değil.. Neden heyecanlanayım ki.? Yakınlığından etkilenecek halimde yok hem..''


''Ben, öyle bir şey demedim ki zaten..'' 


''Az öte mi gitsen..'' dediğimde, nefes almam için, oksijen alanımdan uzak durmalıydı.. Kokusu ciğerlerimi istila ederken, mantık çerçevesinde konuşacağımı pek ummuyordum..


Bir adım gerilediğini fark ettiğimde, hemen iki kupayı elime aldım.. Yanından geçip gidecekken, hemen önüme geçti..


''Bekle..'' 


Anlam veremediğim bir şekilde, sözünü dinlediğimde, diğer iki kupayı eline aldığını fark ettim.. Önüme geçip ilerlerken, kelimeler dilimden öylece dökülüverdi..


''Arın.. Ailemle ilgili konuyu..'' 


Ama ben daha sözümü bitirmeden, o cevabını verdi..


''Halledeceğiz.. Ama önce şu gereksiz misafirleri göndermeliyiz..'' dedi, yine ve yine gülümseyerek..


''Çok ayıp..'' dedim, uyarıcı bir şekilde.. Gülümsemeyi de ihmal etmedim elbet..


''Ayıp mı.? Senin ayıplık hakkında pek bilgin yok anlaşılan..''


Yine ne saçmalayacak diye düşünürken, devam etti sözlerine..


''Ayıp, yatak..''


''Sakın.!'' dedim şiddetle..


''Ne olur, devamını getirme.. Bünyem bu kadarını kaldıramaz..'' dediğimde, gülümsedi.. 


''Tamam.. Gel hadi kahveler soğuyacak..''


Harekete geçtiğinde onu takip ederek salona ilerledik.. Elindeki kupaları Kuzey ve Ender'e uzatıp ikili koltuğa oturdu.. Bende elimdeki ikinci kupayı ona uzattım ve yanına oturdum..


Herkes kahvesini içerken, şaşırtıcı derecede oluşan sessizlikle, kafamı dinlemeye karar verdim.. Kahvemin tadına vara vara içerken, dünyadan soyutlamıştım kendimi.. Az da olsa bu sessizlik, son zamanlardaki aksiyon dolu günlerime merhem gibi bir şey olmuştu..


''Imm..''


Küçük kahve yudumlarımın tadını çıkarırken, Arın'ın boğazını temizlemesiyle kendime geldim.. Gözlerimi açtığımda ise tüm gözleri yine üzerimde topladığımı fark ettim..


''Normal bir şekilde kahve içemez misin sen.!!''


Arın'ın sert sesi, tokat gibi suratıma çarptığında, ne olduğuna anlam vermeye çalıştım.. Kahve içmeme de  mi karışacaktı, bu adam.! Kaşlarımı çatıp, başımı karşıya çevirdiğimde, Ender'in dikkatli bir şekilde bana baktığını fark ettim..


Ama o bakışlar masum değildi.. Hiç hemde..


Arın, bir anda yerinde kalktı.. Ne yapacak diye beklerken, elindeki kupayı masaya bıraktı.. Ardından Kuzey ve Ender'in kahvelerini ellerinden aldığında, hayretler içerisinde kaldım.. 


''Hadi artık..!'' derken, ne demek istediğini anlamaya çalışıyordum..


''Geç oldu.. Evinizde için kahvenizi.!!'' dediğinde ise gözlerimi olağanın üstünde açtım..


Evden mi kovuyordu, arkadaşlarını.. Bu adam cidden sağlıklı değildi.. 


Kuzey, sahte bir kızgınlıkla yerinden kalkarken, mırıldanmayı ihmal etmedi.. Bir kaç adımda Arın'ın yanına kadar geldi..


''Kovuyor musun sen bizi.?''


Çocuk gibi mızmızlanmaya başladığında, bu haline gülmemek için zorluyordum kendimi..


''Kovmasam gideceğiniz yok kardeşim.!'' 


Arın çoktan normal tepkilerini bir kenara fırlatmış, tüm siniriyle karşılık veriyordu, Kuzey'e.. Bu adamın cidden ortası yoktu.. 


''İyi be iyi, yemedik...'' derken, gülümseyerek bana çevirdi gözlerini.. Aynı şekilde karşılık verdiğimde, göz kırpıp, yerinde umursamaz bir şekilde oturmaya devam eden, Ender'in kolunu kavradı..


''Kalksana abicim.. Yayılmışsın bir de..''


Ender'i sürükleye sürükleye kapıya kadar, götürdü.. Tam yerimden kalkıp, onları yolcu edecekken, Arın'ın keskin gözleriyle karşılaştım yarı yolda ve paşa paşa koltuğa sindim..


''Görüşürüz, Esin.!'' diyen Ender'e karşılık vermek için ağzımı açtım..


''Sakın.!!''


Tabi sadece açmakla yetindim.. Arın sağolsun..


Dış kapının kapanma sesi geldiğinde, koltuğa yayılıp, ayaklarımı uzattım.. Arın, Ender'in kalktığı yere yerleşti ve konuşmaya başladı..


''Şu şortları giyme diye kaç kere uyaracağım seni.!!''


Öfkeli sesine aldırmadan, gözlerimi kapayıp, başımı tavana kaldırdım..


''İyi de bunlar zaten benim değil.. Yani dolabın hepsi bunlarla dolu..''


''Hay ben Ender'in aklına.!!'' dedi, sinirle ve hemen devam etti..


''Hepsi mi.?''


Onaylatmak gibi bir düşüncesi vardı sanırım.. Başımı olumlu anlamda salladığımda, tekrar konuştu..


''Yarın dışarı çıkıp alırız uzun şeyler..'' der demez, gözlerim hemen açıldı ve duruşumu dikleştirdim..


''Beraber mi.!?'' dedim sesimi ayarlayamadan..


''Evet.. Gelmek istemez misin.?'' derken, tereddütlüydü..


''Deli misin.? Tabi ki isterim.. Haftalardır evdeyim..''


Cevabıma karşılık, gülümsediğinde, ellerini dizlerinin üzerine koyup, hafif öne doğru eğildi..


''Hemde, senin şu konuyu konuşup, bir çözüm yolu buluruz.. Olmadı Kuzey'in bir kaç polis arkadaşından yardım isteriz..'' dediğinde, benim beynimde sadece tek bir şey vardı..


''Kuzey polis mi!?'' dedim tüm şaşkınlığımla..


Başını salladığında, tekrar devam etti..


''Ender doktor.. Çıkmazda kalırsak, o da yardımcı olur..'' 


Bu kez ikinci bir şoku daha yaşıyordum..


''Oha.! Ender nasıl doktor olur.. Serseri bir çocuk gibi..''


Söylediklerimden memnun olduğunu, gülümsemesinden anladım..


''Sen.?'' dedim, usulca ve devam ettim..


''Mühendisim dersen düşüp, bayılırım bak..''


''Yok.. değilim..'' dediğinde, derin bir nefes alıp verdim..


E ne iş yapıyordu bu adam.? Öğretmen de olmaz ki bu adamdan.. Vallahi çocukları her gün falakaya yatırırdı.. Gülümsedim bu düşünceye..


''O kadar değil, küçük fare..'' dediğinde, donuk bir halde yüzüne bakakaldım..


''Çok mu belli ettim..'' 


Zar zor konuştuğumda, başını olumlu anlamda salladı..


''Ee.? Çalışmıyor musun yoksa.?'' 


''Çalışıyorum.. Ama daha çok elemanlarım çalışıyor..''


''Müdür gibi bir şey misin.?''


Gülümseyerek arkasına yaslandı, başını olumsuz anlamda salladıktan sonra cevap verdi..


''Yok..Karahan Holding çatısı altında, bir şirketin sahibiyim.. Aile şirketi diyeyim..''


Karahan Holding.! Şu şehrin göbeğindeki görkemli bina olan Karahan Holding mi.? 


''Nasıl ya.? Ailen.. Yani soyadın..? Dalga mı geçiyorsun.?'' 


''Annemden.. Gayet ciddiyim..''


Durgun bir halde başımı salladığımda, yerinden kalktı..


''Hadi bakalım, küçük fare.. Uyku vakti.. Sabah erkenden çıkarız..''


Yerimden kalkıp, arkasına takıldım ve merdivenleri çıkmaya başladık..


Arın hakkında, pek bir şey bilmediğim gerçeği gün yüzüne çıktığında, bedenimi ele geçiren hisse engel olamadım..


Artık, onu tanımaya başlasam iyi olacaktı..


Şu an iyi olması, beni neden kaçırdığı sorusunu silmiyordu hafızamdan.. Güçlü bir adamdı.. Paraya pula ihtiyacı olmadığını anlamam da güç olamazdı zaten.. Sanırım, şu hamilelik olayı çözülene kadar buradaydım.. 


Ve bu olay çözülürken, Arın'ı da çözmek için uğraşacaktım..





Upuzun bir bölümle daha sizlerleyim.. 

Beğenilerinizi bekliyorum.. 

Yeni bölümde, görüşmek üzere..






Continue Reading

You'll Also Like

200K 12.7K 22
Açelya hiç hatırlamasa da henüz 5 yaşındayken ailesinin düşmanları tarafından kaçırılmış ve gözlerini bir yetimhanenin revirinde açmıştı. Ailesi sen...
541K 26.8K 26
Not: Kitapta +18 unsurlar mevcuttur.. Kına yakmak kendini adamaktır ; Bir gelinlerle damatlara yakarlar ; kendilerini birbirlerine adasınlar diye. B...
368K 27K 25
Eski telefon numarasını galeri olarak kullanan kız...Kızın eski telefon numarasının yeni sahibi olan ünlü grubun gitarist ve solisti çocuk. -kitap ca...
4.5M 333K 58
"Bu kitap babası tarafından sevilmeyen ve hiç bir zaman sevilmeyeceğini düşünen kızlara ithafen yazılmıştır..." (Haziran-Temmuz ayları arasında kitap...