*Geçen bölüm en çok yorum alan bölümmüş heey :) Yorumları okumak çok zevkli.100.000 okumayı da geçmiş çok sevindim.Olaylar heyecanlı olmaya başladı çünkü hikayenin asıl şeyi yeni başladı.Bu arada şu sinirlenince tırnağımı etime geçirmem falan mazoşistliğe giriyomuş.İleri giderse tedavi görmem gerekirmiş.Bi arkadaş sağolsun kolumu kanattığımı görünce nerdeyse beni tutup psikiyatriste götürüyodu da ölmediğime göre sorun yok :)
O değil de belki şu an bu hikayeyi okuyanlardan biri yakın arkadaşım ya da hikayedeki bi karakter olabilir. Belki de en yakın arkadaşınızım ya da sizinle yüz yüze konuşmuşluğum falan var ama bunları yaşadığımdan haberiniz yok hmm.
Neyse boşverin bugün beşinci bardak kahvem olucak kafa yaptı sanırım ahahah :)
Tahmininiz , hikayeyle alakalı sorunuz, eleştiriniz, tavsiyeniz ya da şarkı öneriniz falan varsa bekliyorum ;) İyi okumalar .
Şarkı: Bastille -Pompei
Mesajı hevesle açtım.
"Napion"
Bu yani özel bi şey yok. Ben de :
"Yatıyorum sen" yazdım. Bekliyorum cevabı gelsin diye. Bi yandan da acaba o olayı düşünüp seviniyo mudur falan diye kafayı yiyorum. Acaba ben gidince "Gerizekalı Burak" deyip kendine tokat atıp kızdı mı ?! Ha doğru o benim yapacağım bi şey. Normal insanlar pek yapmıyo.
Burak ne kadar normalse artık.
"Bende." dedi.
Konuşma -The end.
Ne can sıkıcı bi durum ya şu naber napiondan sonra biten konuşmalar. Hani sanki gereksizmiş gibi. Ama bi yandan da "Konu bul" "Hayı sen konu bul" muhabbetinden daha iyi. Niyeyse herkes benden konu bekliyor arkadaş. Konu üreticisi miyim ben ?!
Bi yandan da o olayla ilgili bi şey söylesin diye dua ediyorum. Çünkü eğer konuyu açarsa beni düşünmüş demek ki onun için önemliymiş konu heeey diye sevinçten ölücem.
Sözde bu çocuğu kafamda bitirmiştim ben. Bi iki sarılınca bi anda aklıma yine giriverdi pezevenk.
Zırt. Yine mesaj.
"Odada sarılmam kötü oldu di mi "
Mesajı okuyunca telefonu fırlattım diz çöktüm , ellerimi yukarı kaldırıp :
"Eyvallah canım benim" diye bağırdım.Çarpılcam bi ara valla ya. Gece gece bağırınca öyle annemler gelip ağzıma sıçıyodu da sonradan uykularını bölmemeye karar verdiler.
Sonra çocuğa cevabı daha yazmadığım aklıma geldi.
Odada tur atıp ne desem diye düşünmeye başladım.
Şimdi evet desem konu kapanır hem çocuk bu kız beni takmiy diyip başka kıza geçer . Hayır desem de sanki "Gel gel bebem öp beni" diye bekliyomuşum gibi görünür.
En sonunda :
"Yani. Pek beklemiyordum" yazdım.
"Benim de aklımdaydı daha önceden de bi anda oldu " yazdı.
Yani aklındaymışııım hehe diye zıplamaya başladım ben sevinçten.Gecenin ikisinde bi öküz zıplayınca alt komşular deliriyor doğal olarak. Bi şeyi yukarı doğru vurmaya başladılar LÖNK diye.
"Sevinmeyeq mi" dedim ama zıplamayı da kestim. Hani yerin yıkılma ihtimaline karşı biraz da..
"Ya ilk başta naptığını ben de anlamadım" yazdım.
"Anlaman için başka napabilirdim ki"
"Bilmem peşimden gelebilirdin" yazdım.
Sonra biraz daha konuştuk telefondan o konudan başka bi konuya atladık falan. .Bi süre sonra beş dakika kadar cevap gelmeyince acaba yanlış bi şey mi yazdım diye yine kafayı yemeye başladım.
Acaba uyua mı kaldı?! Ya da belki yazıcak bi şey bulamamıştır. Ya da uzun, anlamlı ve duygu dolu bi aşk ilanı yazma çabasındadır belki internetten arıyordur.
Tam ben tahminlere devam ederken mesaj geldi. Büyük bir sevinçle açtım:
"Benim uyumam lazım iyi geceler" yazıyor.
Hayal kırıklığı mod on oldu tabi.
"İyi geceler" yazdım. Sonra da telefonu attırdım bi yere.
Bi sohbetin boka batışı gibi bi şeydi bu.
O gece de heyecandan mıdır nedir rüyamda pembei bi unicornla tenis oynuyordum.
O sarılma olayından bi iki hafta kadar sonra da Burak'ın bilmem nerden akrabası Can ( Burak'la ilk çıktığımız zamanki bölümlerde adı fifti fifti geçmişti sanırım Gezi ve Sığır daydı da neyse işte) doğum gününü kutlamak amaçlı "arkadaşlarla beraber" dışarı çıkıcakmış. Ben de Can'ı seven arkadaşım Simge yüzünden de zorunlu olarak oraya gitmek zorunda kaldım.
Aa ne sürpriz ki Burak gelmicek demelerine rağmen çocuğun aniden gelesi tuttu.
Simge de o sarılma olayını anlattığım tek şahıs ki ona bile tam anlatmamıştım. (Aslında bi tek bu hikaye sayesinde size anlattım tam olarak değerinizi bilin lan :))
Burak'ı görünce beni dürtmeye başladı durmadan da kulağıma :
"Sana bakıyor" diyip duruyor.
Can , Burak ve bi kaç erkek kendi aralarında muhabbet kurunca Simge ben ve Elif zorunlu olarak beraber takılmak zorunda kaldık.
Lanet olsun cinsiyetçi ayrım ve gruplaşma !
Üç kız önde beş erkek arkada , erkekler kendi aralarında kızlar kendi aralarında muhabbet ede ede Burger King'in yolunu tuttuk biz.
Burger King'in biraz ilerisinde de hani jetonlu oyuncaklar , langırt falan olan o yerlerden var. Bu erkekler oraya gitti biz de Burger King de oturduk milkshake içiyoruz.
Sİmge de durmadan beni dürtüp "Onların yanına gitmenin bi yolunu bul yaa onu görmek için geldim ben göremiyorum burda" diyip duruyor.
Hey yavrum heey ! Lan bi dur çilekli milkshakeime sinek girdi zaten, Burak'la da o konuyu konuşamadık çocuk sanırım unuttu gitti beni morelim bozuk bi de bana diyor oraya gidelim diye.
Tam ben bunları ona söylemek üzere ağzımı açacaktım ki Can elinde bi torbayı koltuğa koyup :
"Alya bak artık bu senin iyi bak Bora üstüne oturdu" diyip gülerek resmen tüydü.
Töbe. Hani şüpheli paket gibi bi şey bu.
Poşeti bir açtım.
O ne lan ?!
Balık var lan poşetin içinde.
Üç japon balığı , delik bi balık poşeti , bi tane de torba ha bi de su.
Camiye bebek bırakır gibi jopan balığını bana niye bırakıyonuz lan ?!
Kızları bi iki dürttüm onlar da fark etti durumu.
Biz böyle dizilerde kapının önüne bıraklıan çocukla ne yapacağını bilemeyen ama yakında çocuğa ısınıp anasına verirken ağlayan gerizekalı ailelere benzedik !?
Torbadan da su da akmaya başlayınca koştur koştur WC'ye gittik.
Zeki arkadaşım Elif sağ olsun gitmiş Burger King'deki kolanın falan konulduğu o meşrubat bardaklarından getirmiş.
Sen koy diye elime verdiler torbayı. Neymiş efendim ordan balıkları yere düşürmeden bardağa koyacakmışım.
Böyle torbada da hareket ediyolar.
Zaten böyle bi şeyi ben kesin beceremem bi de bunlar hareket ediyo ya böyle hamile gibi hissettim kendimi torbayı verdim Simge'ye .
İkisi de bana bakmaya başladı.
"Ne bön bön bakıyonuz koysanıza"
"Dokunamam ben ona yapamam ıyy" dedi Simge.
Ne dokunması elinle tek tek mi alıyon ya?!
"Erkeklerden birini çağırsana onlar almış onlar koysun alla alla" dedi Elif.
"Tamam Simge'yle biz erkek getiririz sen balıklarla bekle " dedim kolundan tutup Simge'yi götürüyodum ki hanfendinin utanası tutmuş.
O kadar bana yanlarına gidelim diye yalvaran kız şimdi beni zorla yalnız başıma oraya gönderiyor.
"Hay sana da Can'a da buraya gelene de. Doğum gününde balık mı alınır. Bi de balığın üstüne oturmuş gerizekalılar balıklara yazık lan!" diye atarlanıp erkeklerin yanına bi koşu gittim.
Bu salaklarda toplanmış beş erkek şu jetonlu basket oynanan yerlerden basket oynuyorlar (anladınız sanırım o aletleri)
Zaten sığmıyorlar bi de kısa tişört giymişler böyle artistlik yapıp atalım derken Bora'nın çatalını falan da gördüm ya. Koltuk altlarından bahsetmiyorum bile.
"O balıkları alan gerizekalılar kim oluyo acaba ?!" diye sordum.
Beni takan tek kişi de Bora oldu. Bora dediğim şahıs bacakları benimkinden bile ince olan ve bizim sınıfça "Popusunun bebek yumuşaklığında" olduğu iddia edilen bi çocuk. İddia bana ait değil lütfen erkekler kendi arasında naptılarsa öyle bi muhabbet kurmuşlar hayırlısı. Ama çocuk da popüler falan iyi çocuk.
"Gelsene balıklar ölüyo bardağa koyamadık. İki dakka koyuver" dedim. Göz ucuyla da Burak'a baktım. O da bi bana yaptı selam verir gibi gülümsedi sonra artist artist basket oynamaya devam etti.
"Off tamam da ne bardağı?" diyince dikkatimi Bora'ya verdim.
"Gel sen gel gösteriririm sana"
"Ya şu oyun bi bitsin"
"Lan burda üstüne oturduğun canlıların hayatı söz konusu gel çabuk buraya!"
"Tamam" dedi hemen ben bunu getirdim kızlar tuvaletinin kapısına.
"Niye kızlar tuvaleti?"
"Çünkü balıklar kız neden olucak başka. Kimse yok zaten iki dakka hallediver."
Çocuk ameliyata girer gibi kızlar tuvaletine girdi.
Aldı torbadan balığı bardağa koyuverdi.
Biz iki saat yapamadık çocuk beş saniyede balıkları bardağa koydu ya! Kendimden utandım.
"Bizim evde de aynılarından var lan fark etmemiştim" diyince ben de
"Can almıyo mu balıkları?" dedim.
"Hayır o yüzden sende"
"Sen alsana ben kendime bile bakamıyorum balıklar ölür iki güne"
"Of tamam tamam neyse gidiyom ben . Burası erkekler tuvaletindne daha güzel kokuyomuş lan" dedi tam giderken kapıdan içeri bizim yaşlarımızda bi kız girdi.
"Aa Bora ne işin var burda senin?" dedi bi de.
Simge , Elif ben gülmemek için elimizle ağzımızı falan kapatıyoruz. Bora bana kötü kötü bakıyor.
"Selam Yaren eehheh" dedi çocuk kaçtı gitti hatta uçtu resmen.
Sonra bardağı Elif'e verdik biz o pipet deliği olan kapakla da bardağı kapattık erkeklerin yanına gittik.
Bi baktım kapak kısmında koca bi delik var. O pipetin sokulduğu yeri deşmiş biri böyle balıkların kafası falan gözüküyor. Zıplıcaklar falan diye ödüm koptu.
"Bunu niye deldiniz ya" dedim .
Demez olaydım. Elif ordan :
"Nefes alsınlar diye" demesin mi?! Şaka yaptı sandım bi baktım gayet ciddi.
Nası bi gün bugün ya ?!
En sonunda balıkları Bora'ya verdim , Burak'la yaptığım en yakın konuşma da üstüme bilerek döktüğü su yüzünden olmuştu.
Burak konusu da sarılmadan ileri gitmemişti.
O değil de acaba balıklara sonra noldu ya ?!