BAHAR UYKUSU

Por ezgi_caglar

69.7K 6.4K 1.2K

Daha beş yaşındayken uykusunda evini yakan bir kız. Bir uyurgezer. Beş yıl sonra eve dönen genç bir adam. Ege... Mais

Giriş
Karakterle Tanış
Bölüm 1.1
Bölüm 1.2
Bölüm 1.3
Bölüm 1.4
Bölüm 1.5
Bölüm 1.6
Bölüm 1.7
Bölüm 1.8
Bölüm 1.9
Bölüm 1.11
Bölüm 1.12
Bölüm 1.13
Bölüm 1.14
Bölüm 1.15
Bölüm 1.16
Bölüm 1.17
Bölüm 1.18
Bölüm 1.19
Bölüm 1.20
Bölüm 1.21
Bölüm 1.22
Bölüm 1.23
Bölüm 1.24
Bölüm 1.25
Bölüm 1.26
Bölüm 1.27
Bölüm 1.28
Bölüm 1.29
Bölüm 1.30
Bölüm 1.31
Bölüm 1.32
Bölüm 1.33
Bölüm 1.34
Bölüm 1.35
Bölüm 1.36
Bölüm 1.37
Bölüm 1.38
Bölüm 1.39
Bölüm 1.40
Bölüm 1.41
Bölüm 1.42
Bölüm 1.43
Bölüm 1.44
Bölüm 1.45
Bölüm 1.46
Bölüm 1.47
Bölüm 1.48
Bölüm 1.49
Bölüm 1.50
Bölüm 1.51
Bölüm 1.52
Bölüm 1.53
Bölüm 1.54
Bölüm 1.55
Bölüm 1.56
Bölüm 1.57
Bölüm 1.58
Bölüm 1.59
Bölüm 1.60
Bölüm 1.61
Bölüm 1.62
Bölüm 2.1
Bölüm 2.2
Bölüm 2.3
Bölüm 2.4
Bölüm 2.5
Bölüm 2.6
Bölüm 2.7
Bölüm 2.8
Bölüm 2.9
Bölüm 2.10
Bölüm 2.11
Bölüm 2.12
Bölüm 2.13
Bölüm 2.14
Bölüm 2.15
Bölüm 2.16
Bölüm 2.17
Bölüm 2.18
Bölüm 2.19
Bölüm 2.20
Bölüm 2.21
Bölüm 2.22
Bölüm 2.23
Bölüm 2.24
Bölüm 2.25
Bölüm 2.26
Bölüm 2.27
Bölüm 2.28
Bölüm 2.29
Bölüm 2.30
Bölüm 2.31
Bölüm 2.32
Bölüm 2.33
Bölüm 2.34
Bölüm 2.35
FİNAL

Bölüm 1.10

982 88 14
Por ezgi_caglar

Yazarken ben çok üzüldüm :( Bakalım siz okurken neler hissedeceksiniz...

Bölüme yorum bırakmayı lütfen unutmayın :)

Sevgiler

******

Forsaken, I have come for you tonight...

******

Cemre hıçkırıkları duyulmasın diye elini ısırıyordu. Kimseye görünmeden içeri girmek için evden kaçmak için kullandığı paslı tellerin arasından geçmesi gerekmişti. Fark edilmemeyi başarmıştı başarmasına, ama bedenini sarsan panikten kurtulamamıştı henüz. Hücreleri titriyordu sanki korkudan. Ruhu daralıyor, kalbi sıkışıyordu.

En büyük kabusunun içinde gözlerini açmıştı hiç ummadığı bir anda. Düşmanı onca yıl pusuda bekledikten sonra yeniden karşısına çıkmıştı apansız. Cemre hazırlıksız, Cemre savunmasızdı. Aklının bir köşesinde hep tutmuştu bu ihtimali ya, gerçekleşeceğini beklememişti. Belki de ondan tamamen kurtulduğunu sanmıştı saf bir kız çocuğu gibi. Kurtulamamıştı. Zaman zaman boynunda hissettiği görünmez eller şimdi onu boğuyordu. 

Birkaç gün önce geceliği kir pas içinde uyandığında gerçekleri görmezden gelmiş, hayatına bu sevimsiz sürpriz hiç yaşanmamış gibi devam etmeyi seçmişti. Niye inansaydı ki? Sorunsuz geçen onca yıl vardı arada. Tek bir kez nüksetmemişti rahatsızlığı. Peki o halde bu gece olanlar neydi? İlki bir yanlış anlaşılmaydıysa, bunu nasıl izah edecekti Cemre? Nasıl kandıracaktı bu kez kendini?

Parmak ucunda mutfağa girip evi dinledi. Ahali derin bir uykuda olmalıydı. Son pişen yemeğin kokusu havada asılı kalmış, açık camdan içeri dolan gece mutfağın sıcaklığına dokunmamıştı. Cemre karanlıkta el yordamıyla temiz havlu bulup ayaklarını sardı. Tenindeki kesiklerle sonra ilgilenebilirdi. Şimdiyse ardında iz bırakmadan odasına ulaşmak zorundaydı. Çamurun yeterince temizlendiğine emin olunca derin bir nefes alıp parmak ucunda koridora çıktı. Bir kuş misali süzüldü karanlık odaların önünden.

En büyük zorluk yılların yükünü omuzlarında taşıyan merdivenin çığlıklarından kaçmaktı. Cemre neredeyse tek parmağıyla dokunarak tırmandı basamakları. Üst kata vardığında iyice ter içinde kalmıştı. Az kaldı diye düşündü. Kendini yatağına attığında tüm yaşananlar geride kalacaktı. Önceki gün olanlar ve bu gece yaşadıkları tamamen bir rastlantıydı. Öyle olmalıydı. Cemre iyiydi. Yıllardır hiç tekrar etmemişti hastalığı. Şimdi neden bir anda ortaya çıksındı ki?

Cemre Can'ın odasının önünden geçerken gözlerindeki yaş kontrolsüzce boşalmıştı. Bir kez daha kendi sesini bastırmak için parmağını ısırdı. Nasıl anlatacaktı? Nasıl söyleyecekti abisine? Diğerleri öğrenirse ne olacaktı peki? Kontrolü kaybettiğini bilseler yine de evlerinde tutarlar mıydı onu sahiden? Hele de geçmişinde yaptıklarından sonra...

"Cemre!"

Cemre iliklerine kadar dondu. Olduğu yerde çakılı kalmıştı. Abisinin sesiyle kasılan bedeni titremekten bile vazgeçmişti. Koridor karanlık, bir şey görmek imkansızdı, ama Cemre biliyordu. Arkasını döndüğü an abisinin anlayacağını biliyordu. Zaten böyle bir şeyi bir tek o anlayabilirdi.

Cemre yutkundu ve boğazına takılan hıçkırıktan kurtulmaya çalıştı. "Ne var Can?" dedi en aksi sesiyle. Bir yandan yürümeye başlamıştı. "Tuvalete kalktım." dedi. "Yatıyorum geri, sabah görüşürüz."

Cemre onun cevabını beklemeden yürümeyi sürdürdü. Neredeyse odasına varmıştı, ama abisinin hala koridorda olduğunu hissedebiliyordu. Ne olur... diye düşündü. Ne olur bir şey fark etmesin. Koridor gerçekten karanlıktı. Hiçbir şey göremez diye teselli etti kendini. Bir iki metrecik daha ve sonra odasında olacaktı. Kimsenin bilmesine gerek yoktu. Bir rastlantıydı olanlar. Hiçbir anlamı yoktu. Olamazdı. Cemre iyiydi. İyiyim diye tekrarladı içinden. İyiyim ben

"Cemre bir dursana."

Cemre bir kez daha olduğu yerde kaldı. Abisinin ona doğru hareketlendiğini hissedince bakma isteğine karşı koyamadı. Can üzerine doğru geliyordu. Yeterince yaklaşırsa görecekti. Cemre bir şey yapmazsa anlayacaktı. Peki ya sonra...

"Can sabah konuşuruz." dedi Cemre panikle. Hızlı birkaç adımda odasının kapısına ulaşıp açtı. İçeri girmek üzereydi ki abisinin eli kolundan yakaladı.

"Ya bir dursana bir şey söyleyeceğim." dedi Can. Sesine bakılırsa bir gariplik olduğunu fark etmemişti. "Biliyorum bana kızgınsın ama sana bir şey demem lazım."

"Sabahı bekle Can!" diye tersledi Cemre. Elindeki tüm kozları kullanmaya çalışıyordu. Can'a olan küskünlüğünden daha iyi bir bahanesi olamazdı. "Uyumak istiyorum." dedi aksi aksi. "Sabah konuşuruz."

"Cemre!" dedi Can sinirle. Kızı tuttuğu kolundan çekince bir anda yüz yüze gelmişlerdi. O andan sonra olanlar artık Cemre'nin kontrolünde değildi. "Ne oldu?" dedi Can panikle Cemre'nin yüzüne bakarken. Kızın ağlamaktan balona dönmüş gözlerine mi takılmıştı, açılan yarasından ensesine süzülen kana mı yoksa çamura bulanmış yüzüne mi belli değildi. "Ne oldu?" dedi Can dişleri arasından. Ellerini Cemre'nin yanaklarına koyup kızı kendine bakmaya zorladı. Yüzündeki öfkeyle dokunuşunun yumuşaklığı tezat oluşturuyordu. Cemre onun parmaklarının titrediğini fark etmişti.

"Bir şey olmadı." dedi umutla, ama abisinin aklına düşen kurdu görebiliyordu. Zehir bir kez sızmıştı düşüncelerine. Korku her saniye aralarındaki boşluğa doluyor, ikisi de konuşmaya cesaret edemiyordu. Cemre bir an sonsuza dek bu şekilde kalacaklarını düşündü. Fakat Can koridoru kontrol edip Cemre'yi hızla odaya sokmuş, kapıyı da arkalarından kapamıştı. Komodinin üstündeki ışığı açmasıyla Cemre çırılçıplak kaldığını hissetti. Kollarıyla lekeli geceliğini örtmeye çalıştıysa da artık hiçbir gerçeğin üstünü kapatamayacağını biliyordu.

"Ne oldu?" diye sordu Can bir kez daha. Gözleri kızın çizilmiş, çamura bulanmış bacaklarında ve çıplak ayaklarında kitlenmişti. Sanki geçmişte bir ana kaymıştı ruhu ve bedenini o loş odada yapayalnız bırakmıştı. Ağır adımlarla kardeşine doğru ilerlerken beyninden milyonlarca soru geçiyor olmalıydı. Gözleri henüz akmayan yaşlardan parlamaya başlamıştı. Yatarken toplamadığı için önüne dökülen saçlarını geriye doğru çekiştirdi. "Anlat." dedi çatallı sesiyle. "Geceliğinle dışarıda ne yapıyordun bu saatte?"

Cemre bu sözlerin altındaki gerçek soruyu biliyordu. Yine mi oldu? demek istiyordu abisi. Onca yıldan sonra bu lanet yeniden mi bizi buldu? Hayatımız bir kez daha mahvolmak üzere mi yani? Ailemizi yok eden kabus tekrarlanacak mı? Bu defa kim zarar görecek? Hangimizin yaşamı kayacak ellerinden?

"Cemre konuş!" dedi Can öfkeyle. Tahammülü kalmamıştı. "Anlat ne oldu, anlat!"

Başkaları uyanmasın diye sesini yükseltmediği halde Cemre abisinin sözleriyle titredi. Verecek tek bir cevabı yokken en sevdiği insanın karşısında suskun kalmak ölüm gibiydi. Can yanı başına gelip onu bir kez daha kollarından kavradığında bile sessizliğini korudu.

"O çocuklar mı?" dedi Can. "Sana bunu yapanlar yine mi musallat oldular? Onlarla mı kavga ettin?"

Cemre abisinin ensesindeki yarayı gösterdiğini fark edince şaşırdı. Can aptal bir çocuk değildi, elbette Cemre'yi geceliğiyle gecenin bir yarası pislik içinde bulduğunda aklına ilk olarak en kötü ihtimal gelmişti. Ama belli ki bir umut ışığı arıyordu. Ve küçük kardeşinin zorbalarca hırpalanmış olmasına katlanmak diğer alternatifi düşünmekten çok daha kolaydı. 

"Üzgünüm." dedi Cemre. Sana yalan söylemek zorunda olduğum için. Sana bunları yaşattığım için. Ailemizi ve hayatımızı mahvettiğim için...

"Yani onlar mıydı?" diye üsteledi Can. Bir ışığa ihtiyacı vardı ve delice kovalıyordu. "O çocuklar yüzünden mi bu haldesin Cemre?"

Cemre yutkundu. Dilinin ucundaydı doğrular. Bombayı tam aralarına bırakabilir, kalbini içten çürüten korkuyu abisiyle paylaşıp acısını hafifletebilirdi. Yalnızlıktan da vereceği mücadeleden de korkuyordu. Elini tutabilecek tek insan karşısında durmuş onu kollarıyla sarmaya hazırken bencil olmamak ne zordu.

"Evet." dedi sonunda. Yardım umudunun gözleri önünde yok olup gidişini izlediği halde aksi dökülmemişti dilinden. Can'ı bu kabusun içine sürükleyemeyecek kadar çok seviyordu. Ona bu kötülüğü yapamazdı. Bir kez daha değil... "Benimle konuşmak istediklerini söylediler." diye yalan söyledi. "Biliyorum gitmemem gerekirdi. Özür dilerim. Boyumun ölçüsünü aldım."

Can normal şartlar altında öfkeden deliye dönmeliydi. O an ise Cemre'ye sıkıca sarılıp kendine çekti. "Aptal kız!" dedi. "Sen gördüğüm en aptal kız çocuğusun." Yaşadığı korku yerini huzura bırakırken Can'ın yüzüne yeniden renk gelmişti.  Cemre'yi tutmaya devam ediyordu, ama uzaklaşıp doğrudan gözlerinin içine baktı. "Seni çok ama çok seviyorum baş belası. Bunu biliyorsun değil mi?"

Cemre olduğu yere bayılmak üzereydi. Abisinin karşısında kendini kaybetmek istemediğinden tüm korkusunu yüreğine bastırdı. "Hiç belli etmiyorsun valla!" diye alay etti.  "Arada göstersen bari bu sevgiyi."

"Zevzek." dedi Can. Gülümsüyordu ama gözleri ışıl ışıldı. "Gel otur şöyle iki dakika."

"Ne oluyor?"

"Otur işte, sana bir şey demem lazım."

Cemre yatağın üstüne tünedi. Abisi hemen yanına yerleşip ona dönmüştü. Gerçekten bir şeyler demeye çalışır gibi bir hali vardı. "Cemre..." diye söze başladı. Aldığı derin nefes iyiye işaret değildi.

"Beni korkutuyorsun." dedi Cemre. Gerçek korkunun ne olduğunu bildiği halde abisinin tavırlarından tedirgin olmuştu.

"Korkacak bir şey yok. Ben bir şeyler düşündüm."

"Şimdi daha çok korkuyorum."

Can ters bir bakış attı. "Kafana yeterince sert vurmadılar bu kez herhalde." dedi. "Hala böyle konuşabildiğine göre."

Cemre daha fazla uydurduğu yalanın üzerine konuşmak istemiyordu. "Söyle hadi ne söyleyeceksen." dedi sıkıntıyla nefes verip.

"Peki" dedi Can derin bir nefes alıp. "Gitmemi istemediğini biliyorum." Doğrudan konuya girmesi Cemre'yi şaşırtmıştı. "Ben de gitmek istemiyorum. Yani istiyorum tabi, ama bu şekilde değil. Sen bu haldeyken değil. Biz seninle bir kez olsun ayrılmadık. Biliyorum, sadece senin için zor olduğunu sanıyorsun bu ayrılığın, ama öyle değil. Ben de düşünüyorum Cemre ve işin içinden çıkamıyorum. Seni geride bırakma fikri tahmin ettiğimden de zor. Korkuyorum. Aklıma milyonlarca kötü fikir geliyor."

"Can..."

"Bu yüzden..." diye devam etti Can onu duymazdan gelip. "Bir yol buldum."

Cemre şaşkındı. "Açık öğretim?" diye sordu bu seçeneğe hiç ihtimal vermediği halde. Zaten Can da gözlerini devirmişti.

"Hayır tabi ki. Konu benimle ilgili değil, seninle ilgili."

"Nasıl olacakmış o?"

Can kardeşinin elini sıkıp o koca gülüşüyle gözlerine baktı. "Sen de benimle geleceksin." dedi neşeyle. "Birlikte gideceğiz, bundan böyle birlikte yaşayacağız."

Cemre'nin kafası karışmıştı. "Peki okulum?"

"Orada çok daha iyi bir okula gidersin Cemre. Bir ev tutarız. Paramız var, birlikte idare edebiliriz. Düşünsene, sen okula gidersin, ben üniversiteye. Ayrılmak zorunda kalmayız."

"Dedem buna asla izin vermez." dedi Cemre zaman kazanmak için. Asıl sorun ne hissedeceğine henüz karar verememiş olmasıydı.

Can gülümsemeye devam ediyordu. "Onunla konuştum." dedi heyecanla. "Senin ne kadar üzüldüğünü görüyor. Benim de... Mutlu değil elbette, ama senin de istediğin buysa engel olmayacak."

Cemre'nin yüzünde kararsızlığını yansıtan emanet bir tebessüm kalmıştı. Daha önce aklına bile gelemeyen bu fikir tüm düşüncelerini yerle bir ediyordu. Abisiyle birlikte kalmaları gerektiği muhakkaktı, ama gitmek hiçbir zaman bir plan olmamıştı. Zeytinlik, dedesi, arkadaşları...

"E, ne diyorsun?" dedi Can neşeyle. "Şoka girdin değil mi?"

Gerçekten de girmişti. "Bunu beklemiyordum." diyebildi Cemre. "Ne zaman gideceğiz peki?"  

"Haftaya gidip daha büyük bir ev bulmam gerekecek. Belki bakmaya birlikte gideriz ha?"

Cemre gülümsemeye çalıştı. Abisiyle yeni bir hayat... Şehir... Zeytinlik... Yeni bir okul... Burak, Leylim... Yeni bir ev... Onların evi... Eniştesi ya da Duru olmadan... Sadece onların...

"Kafam karıştı." diye itiraf etti Cemre. Bu berbat gecenin böyle sonlanacağını hayal dahi edemezdi. Günlerdir içini yiyen korkular ummadığı bir çözüm bulmuş, bambaşka bir düşman saklandığı delikten yıllar sonra ortaya çıkmıştı.

Abisiyle bir başına... yeni bir ev... Sadece ikisi...Can... Ya Cemre ona da zarar verirse ne olacaktı? Bir zamanlar küçük bir kızken kendi evi, kendi odası olmuştu. Annesi, babası ve onu çok seven bir ailesi de... Cemre onların yanarak kül olan anılarının suçunu bir dövme gibi ruhunda taşıyordu yıllardır. Şimdi, o hatıralar bir kez daha alev alev yanarken Cemre böyle bir adım atmaya cesaret edebilir miydi?

"Hadi şimdi uyu." dedi Can onun düşüncelerinden habersiz. "Sabah daha detaylı konuşuruz olur mu?"

Abisi alnına sıcacık bir öpücük kondurup gülümsediğinde Cemre boş bakışlarla karşılık vermekten fazlasını yapamadı. Can kapıyı kapatıp çıktıktan çok sonra bile oturduğu yerden kalkamamış, bacaklarındaki çizikleri ve çamur içindeki elbisesini izlemeyi sürdürmüştü. O zehirliydi. Belki de doğduğu ilk andan beri...  O kendini kandırsa da gerçek hep yanı başındaydı. Lanet damarlarında akıyor, onunla büyüyor, boyut değiştiriyor ama asla kaybolmuyordu.

Beklediği umut ışığı bir adım ötesinde yanarken Cemre ilk kez ilerlemeyeceğini biliyordu. Can'a onunla kalması için baskı yaparken en sevdiği varlığı da kendi çamurunda boğulmaya sürüklediğini düşünememişti. Ancak şimdi görüyordu uzak kalmanın bir çözüm olabileceğini. Cemre'nin kendi için bir çıkış yolu olmadığını kabul etmesinin zamanı gelmişti. Ama Can'ın bir şansı vardı. Cemre'den ve saçtığı kötülükten uzakta bir hayatı olursa, mutluluğu bulabilirdi. Cemre biliyordu.

Kendini yatağa bırakıp dizlerini karnına çekti ve yan dönüp gözlerini kapadı. Örtüye süzülen yaşlar yüzünün çevresinde koyu bir halkaya dönerken Cemre değişmeyecek kaderi için ağladı. Bir kez daha uyumaya cesareti yoktu, ama sabaha karşı bedeni yorgunluğa yenik düşünce yeni kabusların içine doğru huzursuz bir uykuya daldı.

O geceden sonra huzurla başını yastığa koyduğu tek bir gece olmayacaktı.



--------------

Cemre'nin önünde böylesine zor bir karar dururken hayatına nasıl devam edecek?

Peki siz onun yerinde olsanız ne yapardınız?

Yorumları bekliyorum :)  

Beğeni bırakırsanız da çok sevinirim :*

Sevgiler, kalpler <3

Continuar a ler

Também vai Gostar

2.8K 925 5
0543 : Selam canım ben amcanım 0543 : Cennetteki hurim olur musun? 0543 : Senden üç tane anca keser beni eheheh Süreyya: Hop hop bilader huri fln sen...
115K 9.6K 23
Başını eğdi ve kadının ter ve tozla kaplı kokusunu içine çekti. "Ne kadar canını yakabileceğimi, ölmek için yalvarana kadar seni süründürebileceğimi...
5.2M 283K 29
Sarhoş olduğu gece bir adamla birlikte olan Kayra, sabah uyandığında kendini tanımadığı bir adamla bulur. Evden apar topar kaçan Kayra, birlikte old...
3.4M 123K 70
Berdel'e kurban gitmiştim. Hiç tanımadığım, bilmediğim bir adamla evlendiriliyordum. İkiz erkek kardeşim yerine ben hayatta kalmıştım, ben yaşamıştım...