KUKLA: Y.A.K ( -TAMAMLANDI...

By Humeyra2882

117K 11K 1.2K

Not: Kukla serisinin ikinci kitabıdır. Önce ''Kukla: Y.E.M'' adlı hikayeyi okuyunuz. Yeraltı iyice karıştı. S... More

DUYURU !
BÖLÜM 1
BÖLÜM 2
BÖLÜM 3
BÖLÜM 4
BÖLÜM 5
BÖLÜM 6
BÖLÜM 7
BÖLÜM 8
BÖLÜM 9
BÖLÜM 10
BÖLÜM 11
BÖLÜM 12
BÖLÜM 13
BÖLÜM 14
BÖLÜM 16
BÖLÜM 17
BÖLÜM 18
BÖLÜM 19
BÖLÜM 20
BÖLÜM 21
BÖLÜM 22
BÖLÜM 23
BÖLÜM 24
BÖLÜM 25
BÖLÜM 26
BÖLÜM 27
BÖLÜM 28
BÖLÜM 29
BÖLÜM 30
BÖLÜM 31
BÖLÜM 32
BÖLÜM 33
BÖLÜM 34
BÖLÜM 35
BÖLÜM 36
BÖLÜM 37
BÖLÜM 38 ''Final''

BÖLÜM 15

3K 315 41
By Humeyra2882


Bazı sırlar asla ortaya çıkmamalıdır.

Özellikle hayatınızı baştan sona değiştirecek ve bildiğiniz her şeyin aslında büyük bir yalan olduğunu tıpkı bir balyoz gibi yüzünüze çarpacak sırlar. Diana hakkında öğrendiklerim de tam bu etkiyi yaratmıştı bende. Kafede çalışıp benimle birlikte gülüp eğlenen o kızın aslında bambaşka biri olduğunu bilmek inandığım her şeyi sarsıyordu. Bu sarsılma öyle şiddetliydi ki, öfkem gittikçe artıyor ve tahammül sınırım da gittikçe düşüyordu. Patlamaya hazır bir bomba gibi hissediyordum kendimi. Dokunsan her yeri yakıp küle çevirecek kadar şiddetli bir bomba gibi hem de.

Yavaşça oturduğum koltuktan kalkıp duvarı boydan boya kaplayan tozlu kitap raflarına doğru çevirdim kafamı. Yaklaşık bir saat önce ormanlık bir alana inşa edilmiş fazlasıyla lüks bir dağ evine gelmiştik. Fazlasıyla lüks derken abartmıyordum. Mobilyalar göz boyuyor, evin tasarımı ise insanı şaşkına uğratıyordu. Ayrıca arka bahçedeki yüzme havuzunu ve devasa garajı da hesaba katınca lüks kelimesi bile bu ev için az kalıyordu. Yine de umursadığım söylenemezdi, istediğim tek şey Diana'nın bana gerçekleri anlatmasıydı ve o da şuan burada değildi. Calvin de yoktu.

Birkaç adım ilerledim ve kollarımı göğsümde birleştirip köşedeki ince ekran televizyona çevirdim bakışlarımı. Dağ evine ulaşır ulaşmaz Diana'ya dönmüş ve bana bir açıklama yapmasını istemiştim ama o Calvin ile acilen konuşması gerektiğini, sonra bana her şeyi açıklayacağını söyledikten sonra ikisi de ortadan kaybolmuştu. Elbette sadece on dakika dayanmış ve sonunda evin her yerinde onları aramıştım ama bir türlü bulamamıştım. Ya evden dışarı çıkmışlardı ya da evin içinde gizli bir bölüm vardı. İkincisi daha kesindi, bu da demek oluyor ki onlar çıkana dek beklemek zorundaydım. Şu sıralar beklemek en nefret ettiğim şeylerden biriydi. Hatta bir liste yapsam ilk sıraya bunu yazacağımdan da adım kadar emindim Haliyle beklerken öfke nöbeti geçiriyordum.

Artık dayanamayacak duruma geldiğimde sehpada duran kumandaya uzanmış ve önüme gelen ilk kanalda durmuştum. Şimdi o kanalda bir kadın yemek yapıyor, onu nasıl lezzetlendireceğimizi anlatıyordu. Boş gözlerle izlemeye ve kafamı biraz olsun dağıtmaya çalıştım. Kadın elindeki bıçağı ustalıkla kullanıyor, biberleri ve soğanları hızlıca doğruyordu. Nasıl bu kadar iyi olabilmişti? Düşündüğüm şeyin saçmalığı kafama dank edince sinirle bir iç çektim. Harika, deliliğimin yanına bir de dikkat eksikliği eklenmişti artık.

Geniş salonda yankılanmaya başlayan ayak sesleriyle beraber düşüncelerimden sıyrılıp kafamı arkama doğru çevirdim. Sonra tamamen onlara döndüm ama kollarımı çözmedim. Öfkem daha da artarken gözlerim Calvin'in gülen dudaklarına takıldı. Gülebiliyordu demek. Gerçekten mi? Burada delirme noktasına gelmişken o gülüyor muydu? Tamam zaten delirmiştim ama daha fazlasına ihtiyacım yoktu. Kaşlarım çatılırken nefesimin hızlandığını hissettim. Calvin'in saçları ıslaktı, duş almış olmalıydı. Bu, öfkemi daha arttırırken sakin kalmak için büyük bir çapa sarf ettim. Ellerim yumruk şeklini almıştı bile, onları daha da sıkıp ses çıkarmamaya çalıştım. Beni fark etmeleri uzun sürmedi. Calvin'in gülüşü solarken, Diana'nın da bakışları bana döndü. Konuşmadılar, ikisi de yanımdan geçip köşedeki koltuğa oturup bana bakmaya devam ettiler. Onlara dönüp bakışlarına karşılık verdim.

Diana hafifçe iç çekip ''Nasılsın?'' diye sordu yavaşça.

Kaşlarımı daha da çatıp '' Şaka mı yapıyorsun?'' diye sordum sakince.

Aslında hiçte sakin değildim, içimdeki öfke daha da artarken kalbim kulaklarımda atmaya başladı. Bu kadar umursamaz görünmek zorundalar mıydı? Biraz olsun ne hissettiğimi veya neler çektiğimi düşünmeleri gerekmiyor muydu? Neler döndüğünü bilmeye hakkım vardı ama onlar hiçbir şey olmamış gibi gülüyordu.

Tanrım!

İnanılır gibi değil!

Ona doğru bir adım atıp ''Diana,'' dedim yavaşça, ardından derin bir nefes alıp '' Hadi, nasılsın faslını geçelim ve asıl konumuza gelelim. Bana gerçekleri anlatma vaktin geldi de geçiyor. Beni oyalamayı, benimle ilgileniyormuş gibi yapmayı bırak. Neler döndüğünü bilmek istiyorum ve istediğimi alana dek durmayacağım. Bu yüzden başlasan iyi olacak çünkü başlamazsan zor kullanmak zorunda kalacağım,'' dedim dişlerimi sıkarak yavaşça. İçimdeki bir şey, bir his söyletmişti bana bunları ama ciddiydim. Onu konuşturmak için her şeyi yapabilirdim.

Tıpkı bana yaptıkları gibi.

Diana kaşlarını alayla havaya kaldırdı ve ''Sen az önce beni tehdit mi ettin?'' diye sordu. Sanki komik bir şey söylemişim gibi hafifçe gülümsüyordu. Kaşlarımı daha da çattım ve yüzüne bakmaya devam ettim. Beni ciddiye almıyor, benimle alay ediyordu. Bu beni daha da öfkelendirdi.

O daha ne olduğunu bile anlayamadan hızla üstüne atıldım ve onları aramaya çıktığım zaman ne olur ne olmaz diye mutfaktan aşırıp pantolonumun arka kısmına sakladığım ekmek bıçağını elime alıp boğazına hızla dayadım. Diana'nın alaycı bakışları şaşkınca açılırken bıçağı şah damarına daha da bastırdım.

Şimdi gülümseme sırası bendeydi.

Öfkem gözümü daha da kör ederken bıçağı daha daha çok boğazına bastırma dürtümü engellemek çok zordu. Bunu yaptığım için biraz şaşkındım ama aynı zamanda tarifsiz bir tatminlik duygusu da yaşıyordum. Sanki zayıf ve korkak asıl benliğim zihnimin bir köşesine sinmişti ve güçlü, korkusuz yeni ben de kontrolü ele geçirmişti. Diana ellerini havaya kaldırıp gözlerini bana dikerken ben de korkusuz bakışlarımı ona diktim.

Calvin ayağa kalkmıştı, göremiyordum ama sağımda oluşan ani hareketliliği hissetmiştim. Bu yüzden ''Calvin yerine otursan iyi olur,'' dedim yavaşça. Gözlerim hala Diana'daydı. Birkaç saniye sonra bir hışırtı hissettim, Calvin yerine oturmuş olmalıydı.

''Ne yapıyorsun?'' diye sordu Diana sonunda.

Gözlerinde korku yoktu ama bunu yapmamı beklemediği de belliydi. Ne yaparsın, artık delinin tekiydim ve canım sıkılınca gözümü kan bürüyordu. Bunu daha yeni fark ediyordum ama korkmadım, sadece biraz şaşırdım ama kendimden nefret etmedim. Beni bu hale onlar getirmişti ve beni dönüştürdükleri her neyse ona katlanmak zorundaydılar.

''Şu saatten sonra Diana, yapabileceklerimin hiçbir sınırı yok. Kaçırıldım, işkence gördüm ve bunun nedenini bilmek istiyorum. Beni oyalamayı ya da küçümsemeyi bırak,'' dedim, ardından kulağına doğru eğilip '' Ne kadar ciddi olduğumu görebiliyor musun yoksa sana göstermemi ister misin?'' diye fısıldadım ve bıçağı biraz daha bastırdım. Küçük bir kan damlası bıçağın ucundan aşağıya doğru kayınca nefesim kesildi ama geri çekilmedi.

Ne yapıyorum ben!

Zihnimde çığlık çığlığa yankılanan bu soruyu görmezden gelip Diana'ya bakmaya devam ettim. Pes etmek yoktu, asla geri çekilmezdim.

''Tamam, anladım. Şu bıçağı boğazımdan çeker misin lütfen,'' dedi Diana hızla.

Bir süre yüzünü inceledim, ardından yavaşça üstünden kalkıp bıçağı pantolonumun kemer kısmına geri sokup ayakta dikilmeye devam ettim. Diana elini boğazına götürüp önce parmağına bulaşan küçük kan damlasına, ardından bana şaşkınca baktı. Sanki beni tanımıyormuş gibiydi bakışları. Tanımıyordu, ben artık değişmiştim ve şuan, o da bunu anlamıştı.

Diana sonunda''Tehditlerin boşa değilmiş, bunu anladım. Şimdi otur lütfen, sana zaten gerçekleri anlatacaktım,'' dedi yavaşça.

Karşısındaki koltuğa geçip oturdum ve ''Marcus senden ne istiyor ve beni kaçırma sebebi ne?'' diye sordum bekletmeden.

Diana yerinde rahatsızca kıpırdanıp elini boğazına koydu ve bir süre düşündükten sonra ''Nasıl başlayacağımı bilemiyorum aslında, her şey birbiriyle bağlantılı,'' diye mırıldandı.

Omuz silkip ''En başından başla, her şeyi bilmek istiyorum ve sakın bana yalan söyleme,'' dedim hızla.

Diana bana kısa bir bakış atıp ''Her şeyi mi?'' diye sordu.

Kaşlarımı çattım ve ona dik dik bakmaya başladım. Sorumu yeniden tekrarlamadım, her şeyi bilmek için can attığımı görüyordu zaten. Bu yüzden sessizce bekledim ve konuşması için onu gözlerimle zorladım.

Diana derin bir nefes aldı ve ''Tamam, sana en başından her şeyi anlatacağım ama önce o bıçağı sehpaya koysan iyi olur,'' dedi, konuşurken bakışları belime doğru inmişti.

Kafamı sola doğru eğip gözlerimi kıstım ve ''Duyacaklarımdan sonra seni bıçaklamak mı isteyeceğim yoksa?'' diye sordum alayla.

Diana hafifçe gülüp ''Muhtemelen,'' diye cevap verdi.

Harika.

Kısa bir bekleyişten sonra belimdeki bıçağı önümdeki sehpaya koydum. Calvin bıçağı alıp benden uzaklaştırdı ve bunu yaparken bana ters bir bakış attı.

''Ne olur ne olmaz diye almıştım, yani koruma amaçlı. Nede olsa etrafımdaki herkes canımı yakmak için sıraya girmiş durumda. Mecazi anlamda değil, gerçek anlamda,'' dedim ve ben de ona ters ters baktım. Ne demek istediğimi anladı ama umursamadı.

Duygusuz herif.

Yeniden Diana'ya odaklandım.

Diana derin bir nefes alıp ''Her şeyin başlangıç noktası Karanlık vadiydi. Orada yaşayan insanları ve nasıl bir yer olduğunu gördün. Hükumetin bile boş verdiği ve asla uğramak istemediği bölgelerden biridir orası. Keşlerin, en azılı katillerin ve kendini bir bok sanan çetelerin yaşadığı yer olduğu için hükumet başına bela almak istemiyor ve onların yaptıklarını görmezden geliyor, tabii her ne yapıyorlarsa Karanlık vadinin içinde yapmaları şartıyla. Elbette orada yaşayanlar için hava hoş, bölgelerinden çıkmak ve başka bir yerde yaşamak istemiyorlar. Diledikleri gibi, kanun veya yasa olmadan yaşamak hoşlarına gidiyor,'' dedi alayla ve omuz silkip '' Her neyse, ben o sefil yerde doğdum ve neredeyse on iki yaşıma kadar orada yaşadım. Karanlık vadinin kendine ait bir yönetim şekli ve kuralları var. Bir kişi lider olarak seçilir ve o ölene dek de herkes o kişinin peşinden gider. Babam oranın lideriydi. Güçlüydü, neredeyse yenilmezdi ama aşağılık herifin tekiydi. Canı sıkıldıkça insan öldürür ya da biri işini düzgün yapamadı diye onun uzuvlarını keserdi. Sonra isyan başladı. Dediğim gibi oranın kendine ait bir yönetim şekli var. Babama öfkelenen biri ona meydan okudu. Babam da bunu kabul etti. Etmek zorundaydı, bunu geri çeviremezdi, sonuçta kurallar böyleydi. Dövüştüğüm yeri hatırlıyor musun? Tam da orada ona meydan okuyan adamla dövüşmeye başladı. Annem, ben ve iki küçük kardeşim de dövüşü izlemek için oradaydık, sonuçta babamız yarışıyordu ve orada olmak zorundaydık,'' dedi ve sonra sustu.

Bakışları önündeki sehpaya odaklandı ve bir süre o şekilde kaldı. Gözlerimi kısıp onu inceledim. Her şeyi en başından anlat derken bu kadar geriye gideceğini tahmin etmemiştim ama bir yanım benimle ilgisi olmasaydı bu kadar detay vermezdi diyordu. Derin bir nefes alıp onu incelemeye devam ettim. Sanki o zamana geri dönmüştü ve her şeyi baştan yaşıyormuş gibiydi yüzü. Sanırım bu hikayenin sonu kötüydü, bunu hissedebiliyordum. Konuşmadım, girdiği o ruh halinden çıkmasını ve hikayesine devam etmesi için bekledim.

Gözlerini sehpadan ayırmadan '' Sonra biri babamın tam kalbine bir hançer fırlattı. Dövüştüğü adam değildi. Başka biriydi, hançer dövüşü izlemeye gelen kalabalığın arasından fırlamıştı. Babam yere düşerken içimde oluşan sevinç duygusunu hala hatırlıyorum,'' diye fısıldadı sonra.

Sertçe yutkundum.

'' Kendi öz babam dizlerinin üzerine çöktü ve sonra göğsündeki hançere bakıp öfkeyle kalabalığa doğru haykırdı. İhanete uğramıştık, yine de ben babam sonunda öldüğü ve bizi rahat bıraktığı için mutlu olmuştum. Ondan delicesine nefret ediyordum, hem de çok. Beni anlıyor musun?'' dedi. Soru sormuyordu. Cevap vermedim ve dinlemeye devam ettim.

'' Mutluydum, hatta gülümsüyordum... Bir lider ölünce, ailesinde her kim varsa onların da ölmesi gerektiği aklıma gelmemişti o an,'' dedi fısıltıyla.

Bedenim buz kesti birden bire.

Ah,hayır!

Diana gözlerini yumdu ve '' Annem beni ve kardeşlerimi dövüş alanından çıkarmaya çalıştı. Çıktık ama kaçmaya çalışırken annem yarı yolda yakalandı. Kendini adamların pençesinden kurtarmaya çalışırken çıkardığı korku dolu haykırışları hala hatırlıyorum. Kaçamayacağını anladığında ise kardeşlerini buradan götür diye bana bağırmıştı. Sonra onu öldürdüler elbette. Neyseki babam gibi acı çekmedi, kafasına aldığı tek bir kurşunla acısı sonlandı. Kardeşlerim annemin cansız bedenine doğru koşmaya başladı, elbette öyle yapacaklardı. Biri sekiz, diğeri de altı yaşındaydı ama ben akıllıydım ve babam beni tıpkı bir erkek gibi yetiştiriyordu. Onları yakaladım ve gizli geçidin olduğu koridora doğru koştum ama onları koruyamadım. Arkamızda bir sürü kişi vardı ve bize ateş ediyorlardı,'' dedi ve derin bir nefes alıp birkaç saniye soluklandı.

''İkisi de o kurşunlar yüzünden öldü, onlar ölünce hayat benim için durmuş gibiydi. Koşmayı bırakıp onların cansız bedenine bakmaya başlamıştım. Hatta kaderime razı gelip ben de onlar gibi ölmek istemiştim ama sonra Calvin geldi. O zamanlar o da orada yaşıyordu ve benim tek arkadaşımdı. Babamdan gizli onunla buluşur bir gün o lanet yerden kurtulma hayalleri kurardık birlikte. Bu hayalimin çok çabuk gerçekleşeceğini hiç düşünmezdim ama oldu,'' dedi.

Sonra Calvin'e bakıp ''Calvin koridorun köşesine saklanıp adımı seslendiğinde girdiğim transtan çıktım ve onunla birlikte kaçmaya başladım. Calvin gizli geçide kadar yanımda kaldı, sonra onunla yollarımızı ayırdık. Ben karanlık vadiden kaçıp kurtuldum, o ise annesinin yanında kaldı,'' dedi.

Duyduklarım karşısında ne tepki vereceğimi bilemiyordum. Üzgündüm aslında, yaşadığı şeyler çok ağırdı. Annesi ve kardeşleri gözlerinin önünde ölmüştü ve anladığım kadarıyla hayatı çok kötü geçmişti. Bakışları bana dönünce gözlerindeki hüznü görebildim. Hala acı çekiyordu. Ayrıca orada pişmanlık da vardı. Nedenini az çok tahmin edebiliyordum. Babası ölünce mutlu olduğu için kendinden nefret ediyor, annesi ve kardeşleri öldüğü için kendini suçluyordu. Oysaki kendisi bile daha çocuktu. Bunu ona söylemek istedim ama konuşamadım. Çünkü ne söylersem söyleyeyim içinde biriktirdiği acı azalmayacaktı.

'' Oradan kaçtıktan sonra bir süre boyunca sokaklarda yaşadım. Benim gibi bir sürü çocuk vardı etrafta. Onlarla takıldım, hırsızlık yaptım ve on dört yaşıma kadar böyle idare ettim. Yetimhaneye gitmek bile istemedim, sokaktaki çocukların çoğu oradaki zorba ve psikopat bakıcılardan kaçmıştı zaten,'' dedi ve bir an sustu.

Sonra ''Büyüdükçe öfkem daha da arttı tabii. Babam umurumda değildi, bizi her zaman döverdi ama kardeşlerim ve annemin ölümünü kabul edemiyordum. Kardeşlerim daha küçüktü. Annem ise mükemmel bir kadındı. Onun gibi değildi. Çok sevecen, anlayışlıydı ve bizi korumak için her şeyi yapardı. Babam bize kızdığında öfkesini kendisine yönlendirir ve ölümüne dövülmeyi umursamazdı bile. Nefretim o kadar çoğaldı ki, güçlenmek ve para kazanmak için on dört yaşında uyuşturucu satan bir adamın yanında çalışmaya başladım. Adam pisliğin tekiydi ama işimi yaptığım sürece bana paramı da veriyordu. Çocuklardan kimse şüphelenmezdi, bu yüzden uyuşturucu sevkıyatlarına beni gönderiyordu. Tanrım! Üzerinde oyuncak Barbie bebeklerin resmi olan pembe bir sırt çantasıyla yapıyordum bunu. O çantadan ölesiye nefret ediyordum, hatta ilk fırsatta üzerine benzin döküp yaktım,'' dedi ve hafifçe güldü.

Gülmedim, hala yaşadığı şeyin etkisini gözlerinde görebilirken bunu yapamadım. O da umursamadı ve konuşmasına devam etti.

''On altı yaşına gelene dek o adamın yanında çalışmaya devam ettim. Bir sürü şey öğreniyor, Yeraltını ve içinde barındırdığı pislikleri tek tek çözüyordum. Dostlar da kazanıyordum ayrıca. O dostlar sayesinde çok güçlü bir adamın var olduğu hakkında bilgiler dolmaya başladı kulaklarıma. Dünyayı avucunun içinde tutup istediği yöne çevirebilecek kadar güçlü hem de...

Ona gitmeye karar verdim çünkü intikam almak istiyordum. Benimle görüşmek istemedi başta, yaşım daha küçükmüş falan filan ama sonunda hedefime ulaştım. Adama ne istediğimi söyledim, o da ona ne verebileceğimi. Verebileceğim pek bir şey yoktu, adamın zaten her şeyi vardı. Ben de sadakatimi sundum ve şaşırtıcı bir biçimde o da kabul etti. Ben gidip ailemi öldüren şerefsizlerin kellesini koparmasını bekliyordum açıkçası ama onun yöntemi bu değildi. Beni yanına aldı, temiz kıyafetler verdi, karnımı doyurdu ve beni yıllarca eğitti, neredeyse yedi yıl boyunca. Onun sayesinde bu kadar iyi dövüşebiliyorum. Yirmi iki yaşına geldiğimde artık hazır olduğumu söyledi. O gün hissettiğim heyecanı sana anlatmam imkansız Andy, sonunda beklediğim an gelmişti ve intikamımı alabilecektim,'' dedi.

Gözleri parlamaya, yüzü hafifçe kızarmaya başladı. Sanki yine o anı yaşıyor, aynı heyecanı tadıyor gibiydi. Hafifçe kıpırdandım ve oturuşumu düzelttim. Hikayesi beni içine çekiyordu ve sanki onun yaşadıklarını birebir yaşıyor gibiydim. Kalbim bile atış hızını artırmıştı. Derin bir nefes alıp gözlerimi ona dikmeye devam ettim.

'' Ailemi öldürenlerin kim olduğunu biliyordum, o adamın yanına girdikten bir yıl sonra Calvin'e ulaşıp planımı anlatmıştım. Benim için casusluk yaptı ama iyi de saklandı. Kimse onun Karanlık vadi sakinlerinden biri olduğunu bilmiyor. Her neyse sonunda Karanlık vadiye elimi kolumu sallaya sallaya geri döndüm. Kendime güvenim tamdı, sanki yenilmez bir savaşçı gibiydim, beni iyi eğitmişti. Liderlerine meydan okudum ve ailemi öldüren herkesten intikamımı aldım, elbette onun yaptığı gibi çocuklara ve kadınlara dokunmadım. Kurallar hala aynıydı tabii, onlar ölünce otomatikman liderleri ben oldum. Sadakatimi sunduğum adam da bana başka bir görev verene dek Karanlık vadide kalıp düzeni sağlamamı söyledi. Ben de kaldım ve Karanlık vadiyi yönetmeye başladım. Kısa süre sonra orada yaşayanlar bana Medusa demeye başladı,'' dedi yavaşça ve omuz silkti.

Aslında ona neden Medusa ismini taktıklarını merak ediyordum. Tam bunu soracaktım ki Calvin istediğim cevabı verdi.

'' Karanlık vadiye geldiği gün bakışları o kadar korkutucuydu ki, insanlar karşısında donup kalıyor ve konuşamıyordu. Tıpkı efsanede yer alan Medusa'nın insanları taşa çevirmesi gibi Diana'nın karşısında herkes suspus oluyordu. O yüzden herkes ona böyle seslenmeye başladı. Bu onu daha da korkutucu yaptığı için Diana'da bu durumdan gayet hoşnut,'' diye araya girdi Calvin.

Bir an ona döndüm, orada oturduğunu bile unutmuştum. Aklıma gelen düşünceyle birlikte kaşlarımı çattım.'' En başından beri kim olduğumu biliyordun!''

Elbette biliyordu, yoksa neden bana yardım etmek için o kadar çabalardı ki.

Calvin omuz silkip '' Seni görene kadar bilmiyordum, sonra Diana'ya haber verdim. O da seni oradan güvenli bir şekilde çıkarmam için bana talimat verdi,'' dedi yavaşça.

Kafamı sağa sola sallarken ''Sonra beni ona geri götürdün, hem de bana onun kim olduğunu söylemeden.'' Diana'yı tanıdığımı bilmesine rağmen bana ondan bahsetmemesini anlayamıyordum. Aslında bahsetseydi Karanlık vadiye dönme isteğim daha da artardı.

''Diana sana güvenebilir ama ben seni tanımıyorum. Öncelikle neyin peşinde olduğunu öğrenmem ve sana güvenip güvenemeyeceğimizi anlamam gerekiyordu çünkü bir aydır ortada yoktun ve beyninin yıkanıp yıkanmadığından emin olmalıydım. Bana Marcus hakkında bir şeyler söylemeseydin seni onun yanına götürmeyecektim,'' dedi Calvin yavaşça. Yine gülmüyor, yine umursamaz bir tavır sergiliyordu. Sanırım onun gülüşü sadece Diana içindi.

''Anlıyorum, yine de beni kurtarmaya senin yerine Diana'nın gelmesini tercih ederdim. Ne de olsa oranın lideri o,'' diye söylendim sessizce.

Bu da beni sinir eden şeylerden biriydi. Diana yüzünden buradaydım ama kendisi zahmet edip gelmek yerine beni kurtarması için bir elçiyi yolluyordu. Derin bir nefes aldım ve sakinleşmeye çalıştım. Duygularımı kontrol edebildiğimi sanıyordum ama hala kalbim kırılabiliyorsa tamamen duygusuz bir kadına dönüşmemiştim sanırım. En kötüsü de bu iyi mi yoksa kötü mü karar veremiyordum açıkçası.

'' Marcus benim ve Karanlık vadi sakinlerinin ortak düşmanı Andy. Bize çok fazla zarar verdi ve herkes onu ve gönderdiği elçileri öldürmeye and içmiş durumda. Oraya gelip seni kurtarsaydım eğer, bana olan saygıları nefretle yer değiştirirdi. O durumda ikimizin de oradan sağ çıkması biraz zor olurdu. Bu yüzden önce seni o öfkeli insanların elinden kurtarmasını, sonra da sağ salim bana getirmesini istedim. Calvin'in seni götürdüğü eve de gelemezdim çünkü Marcus'un da istediği tam olarak buydu. Beni Karanlık Vadiden dışarı çıkarıp yakalamak... Buraya giremiyor, o ve adamları için çok tehlikeli ama dışarıda çok güçsüzüm. Burada beni koruyan yüzlerce adam varken, dışarıda tek başımayım.''

Bir dakika... Ne?

'' Tanrım! Bu yüzden Marcus onu bana getireceğinden eminim demişti bana. Senin gelip beni kurtaracağını ve Karanlık vadiden kaçıracağını düşünmüştü!'' dedim hızla.

''Evet, bu yüzden Calvin'i gönderdim,'' diye devam etti.

'' Ama senin o dağ evine gelip gelmediğini nasıl bilebilirdi ki?'' diye sordum merakla.

Diana hafifçe iç çekip '' Seni izlemediklerini mi sanıyorsun? O eve gittiğini bilmediklerini mi düşünüyorsun? Marcus akıllıdır, seni, yani arkadaşımı bana göndererek bana tuzak kurdu ama ben de akıllıyım. Yemi yutmadım ve Karanlık Vadide kalıp o gece yapılacak dövüş gecesine katıldım ve Calvin'in seni bana getirmesini bekledim. Böylece planımızın diğer kısmı da sorunsuz ilerleyecekti,'' dedi Diana.

Bir an dediklerini düşündükten sonra ''Bu yüzden yakalandığımızda Calvin onlara karşı koymadı,'' dedim yavaşça.

Peki, neden?

''Evet, çünkü Calvin o adamları benim gönderdiğimi biliyordu. Görevleri sizi bulup sağ salim bana getirmekti. Motorlarına küçük bir verici koymuştum. Bu sayede Calvin onların o yoldan geçeceği anı kolayca tahmin etti,'' dedi.

Bir an şaşkınca nefes alıp Calvin'e döndüm ve ''Ama şaşırmış gözüküyordun ve madem bizi yakalamalarını istiyordun neden kaçıyorduk?''

Calvin yine umursamaz bir tavırla''Çünkü bize ateş ediyorlardı. Ayrıca kolayca yakalanmamız biraz şüphe uyandırırdı,'' dedi.

O an yaşadığım korku hala aklımdaydı, sinirle ''Bana söyleyebilirdin,'' dedim yavaşça.

Calvin omuz silkip ''İnandırıcı olması gerekiyordu,'' dedi sadece.

Tanrım!

Bu adam sinirlerimi fena bozuyordu.

Sinirlerimin bozulduğunu anlayan Diana ''Bana getirildikten sonra olanları biliyorsun,'' diye araya girdi.

Yavaşça ona döndüm ve ''Ah, evet hatırlıyorum. Beni bayıltana kadar yumrukladın,'' dedim hızla.

''O işin gösterisiydi, herkes Medusa'nın ne yapacağını merakla bekliyordu çünkü. Sana zarar vermeden hapsetseydim herkes bunu sorgulardı, hatta gözden bile düşerdim. Oradaki insanlar için şiddet en çok zevk aldıkları şeydir. Bu yüzden seni biraz hırpaladım ve herkesin seninle sonra ilgileneceğime inanmasını sağladım. Bunun için üzgünüm ama yapılması gereken buydu. Aslında planımızın bir parçasıydı desem daha doğru. Seni bulup bana getirdiler, ben de dersini biraz verip seni sonraya saklamaya karar vermiş bir lider gibi davrandım, böylece kaçışın kolay olacaktı,'' diye cevap verdi Diana.

Anladım dercesine kafa salladıktan sonra ''Sonra Calvin gelip beni oradan çıkardı,'' dedim sakince.

'' Gelmesi gereken kişi bendim biliyorum ama ben Medusa'yım, Karanlık vadide olsaydım eğer cezanı ertelediğim ve sana kaçma fırsatı tanıdığım için suçlu ben olacaktım. Bu yüzden dövüş gösterisi bittikten sonra sana iyi göz kulak olmalarını, geri döndüğümde sana cezanı herkesin önünde vereceğimi söyleyip oradan ayrıldım. Ben olmadığım zamanlarda orada duran bir adamım var, gitmeden önce de tüm yetkiyi ona verdim,'' dedi yavaşça.

Bir an kalbim tekledi.

''Ona ne olacak?'' diye sordum.

Gözlerini yere sabitleyip ''Bilmesen daha iyi,'' diye mırıldandı Diana.

Yavaşça kafamı sallayıp ''Tamam, nereden geldiğini ve neler yaşadığını az çok biliyorum artık, yalan söylemediğini de hissediyorum ama bu durumun Marcus ve benimle alakası ne? Tamam, Marcus senin düşmanın ama benden ne istiyor?'' diye sordum sonunda. Hikayesi her ne kadar dikkat çekici olsa da sorularıma henüz bir cevap alamamıştım ve sabırsızlanmaya başlıyordum.

Diana bir an Calvin'e baktı, ardından bana dönüp '' Hikayeye devam etsem iyi olacak. En son herkesten intikam alıp başa geçtiğimi anlatmıştım. Bir süre lider olmanın tadını çıkardım ama sonra babama benzemeye başladığımı fark ettim. Acımasız bir insana dönüştüğümü fark ettim. Bu yüzden daha fazla lider olmak istemedim ama bilirsin kurallara göre ölene kadar liderim. Tabii kendimi ölmüş gibi gösterip oradan kaçabilirdim ama içimde bir yerlerde orayı tamamen bırakmak gelmiyordu, ayrıca bana yardım eden adam da oradaki düzeni sağlamamı emretmişti. Ben de yetkilerimi kullandım. Karanlık vadide olmadığım zamanlarda yerime güvendiğim birini getirdim. Tabii bügün muhtemelen o öldü ve yerine başka birini bulmam gerekecek. Her neyse, bu kararıma kimse karşı çıkmadı, ben yokken o işleri idare ediyor, insanları hizada tutuyordu. Başlarda birkaç günlüğüne gidiyordum ama sonra bu haftalara ve hatta aylara yükseldi. Dışarıdaki hayatı seviyordum ama bela hep beni buluyordu,'' dedi.

Sonra bana baktı ve yavaşça ''Üç yıl önce bir barda Marcus'la tanıştım. Adamdaki bir şey beni etkiledi, sanki o çok güçlü bir mıknatıstı ve ben de tıpkı bir demir gibi ona çekiliyordum. Baya yakınlaştık, hatta az daha ona kalbimi bile veriyordum ama bir gün onun insan kaçakçılığı yapan aşağılık bir sadist olduğunu öğrendim. Çocukları ve kadınları kaçırıp meksikadaki bir uyuşturucu çetesine satıyormuş. O çetenin kaçırılan kadınlara ve çocuklara neler yaptığını az çok tahmine diyorsundur Andy. Bunu öğrenince aklıma kendi küçük kardeşlerim geldi ve bu beni mahvetti. Yine de yanında kaldım ve yaptığı sevkıyatların birkaçını sabote ettim. Bir şeylerin ters gittiğini anlamaya başladığındaysa ondan kurtulmam gerektiğini anladım ve son sevkıyatını polislerin basmasını sağladım. Milyon dolarlık bir sevkıyattı, bu yüzden düzeni sağlamak için o da oradaydı ve yakalandı ama her şeyin benim başımın altından çıktığını da anladı. Yargılanmak için hapse girdiğinde Karanlık vadiye kaçtım ve orada kaldım. O ise bir hafta sonra serbest bırakıldı,'' dedi.

'' Kim olduğumu en başından beri biliyordu, bildiğinin farkındaydım ama yine de beni mutlu ediyordu, bu yüzden bunu umursamamıştım. Her neyse, hapisten çıktığı gün Karanlık Vadiye bir tetikçi gönderdi, sonra yine gönderdi ve yine... Kendisi Karanlık vadiye giremiyordu bir türlü. Onun gönderdiği adamlarsa daha bana ulaşamadan karanlık vadideki insanlar tarafından yok ediliyordu. Elbette ben de adamlarımı ona gönderiyordum ve aynısı benim adamlarımın da başına geliyordu. Kedi fare oyunu gibi düşün, aslında Marcus'un bu oyunumuzdan zevk aldığından hiç şüphem yok.''

'' İki yıl boyunca Karanlık Vadide saklandım, nadiren dışarı çıktım ama sonunda artık orada boğulduğumu fark ettim, dışarı çıkmak istiyordum... Çıktım elbette. Beni eğiten ve yardım eden adam bana bir görev vermişti ve o görevi yapıp borcumu ödemem gerekiyordu. Ben de saçlarımın rengini ve giyiniş tarzımı değiştirdim. Ardından kendime yeni bir kimlik oluşturup sırf gizlenmek için sıradan bir kafede işe başladım. Böylece hem görevimi yapıyor hem de Karanlık vadiden uzaklaşmış oluyordum,'' dedi.

Geriye doğru yaslanıp bir süre yüzümü inceledi, ardından '' Bu süre zarfında seninle tanıştım,'' dedi, hafifçe gülüyordu

Nefesimi tuttum ve onu dinlemeye devam ettim.

''Hayatımda ilk kez normal bir kız gibi hissetmiştim. İşe gidiyor ve akşama kadar çalışıyordum. Boşalan tuzluklar ve yemeklerin çok yağlı olmasından şikayet eden müşterilerden başka sorunum yoktu. Ayrıca o adama da borcumu ödüyordum. Mutluydum... Ayrıca ilk kez bir kız arkadaşım olmuştu, hatta bazen seni kız kardeşim olarak görüyordum. Seninle oturup sıradan şeyler konuşmak çok hoşuma gidiyordu. Aylar böyle geçip gitti ama sonra Marcus'un Karanlık vadiye artık kimseyi göndermediğini fark ettim. Bu beni dehşete düşürdü çünkü sessizliğin ardından her zaman büyük bir yıkım gelirdi. Bu yüzden sen Victor tarafından kaçırılmadan önceki son bir ay boyunca neredeyse hep Karanlık Vadide kalıp Marcus'un neler planladığını öğrenmeye çalıştım,'' dedi.

Gözlerini benden çekip duvara sabitledi. Birden bire içimde tuhaf bir his oluştu, bakışlarındaki bir şey yüzündendi sanırım. Bu his hiç hoşuma gitmiyordu ama bunu görmezden gelip onu dinlemeye devam ettim. Hala bu konunun benimle tam olarak ne ilgisi vardı kavrayamıyordum. Acaba sırf Marcus'tan kurtulmak için Simon'dan borç falan mı almıştı? Böylece kendine sayısız tetikçi tutabilir ve onu öldürtebilirdi. Ya da şu bahsettiği yeni kimliği uyuşturucu bağımlısı bir kızdı ve bu yüzden gidip ondan borç almış olabilirdi.

'' Victor tarafından kaçırıldığın o gece Marcus'un beni bulduğunu anladım,'' dedi yavaşça.

Nefesim kesildi.

O gece mi?

Neden?

Kaşlarımı çatıp ''Nasıl anladın?'' diye sordum. Kalbim ister istemez tekledi, sanki hiç hoşuma gitmeyecek şeyler duyacakmışım gibi bir his doğdu içimde.

Gözlerini bana çevirdi, ardından derin bir nefes alıp ''Seni kaçırmaya çalışan adamlar aslında bir nevi Marcus için çalışıyordu Andy,'' dedi yavaşça.

Bir süre boyunca yüzüne bakıp söylediği cümleyi idrak etmeye çalıştım, ardından ''Hayır, bu imkansız Diana. O adamlardan birinin Simon dediğini duydum, hani borç aldığın adam var ya, onun ismini söylediğini kendi kulaklarımla duydum! Ayrıca, neden ondan borç aldın ki? Koskoca Medusa'nın kendini idare edecek parası yok muydu? Uyuşturucu için aldığını söyleme çünkü buna inanmam!'' diye cevap verdim hızla.

Dianan yerinde kıpırdanıp Calvin'e kısa bir bakış attı.

Bu neydi şimdi?

Sonra bana dönüp '' Simon Macus'la işbirliği içinde, neler planladıklarını ya da neden birlikte hareket ettiklerini o zamanlar bilmiyordum. Şimdi biliyorum, ikisi de YAK'ı yıkmak ve başa geçip yek olmak istiyor. Elbette Marcus Simon'u kullanıyor ama Simon bunun farkında değil ya da şimdilik görmezden geliyor. Sonuç olarak son bir yıldır Simon Marcus'a açığımı bulma konusunda yardım ediyordu. Karanlık Vadiye geri döndüğüm o ay beni bulduklarını öğrendim. Kılpayı onların radarından kurtuldum anlayacağın. Eve gitmedim, evimi izlettirdiklerini biliyordum. Oraya gideceğim zamanı kolluyorlardı ama benden önce sen gittin,'' dedi, ardından ellerini saçlarına sokup hafifçe sıktı ve derin bir nefes aldı.

Bir dakika.

Ee, eğer Simon ona yardım ediyorsa, Diana borcu ondan nasıl almıştı? Onu tanımış olması gerekmiyor muydu?

''Tanrım! Bana attığın o mesajı gördüğüm zaman Karanlık Vadideydim. Hemen oradan çıkıp eve geldim ama sen hiçbir yerde yoktun. Betty'yi aradım ve ne yaptığını sorup onunla havadan sudan konuştum. O da senin ne yaptığını, eğlenip eğlenmediğimizi sordu. Hatta birkaç hafta eve gelmemeni çünkü sana çok kızgın olduğunu da söyledi. İşte o zaman her şeyi anladım. Kaybolmuştun ve ben de onların seni kaçırdığını sanmıştım. Çok korktum...'' dedi, gözlerinin dolduğunu görebiliyordum ama hissettiğim şok ve panik duygusu bunu umursamamı engelliyordu. Hızla ayağa kalkıp yumruklarımı sıktım ve hissettiğim bu karmaşık duygulardan kurtulmaya çalıştım.

Zihnimde yankılanan ses tüm zihnimi kaplarken nefessiz kaldım sonra.

Borç yoktu.

Borç yoktu.

Her şey bir yalandı.

''Peki, Simon'dan borç aldığın ve YEM'e girdiğim kısma gelelim artık,'' dedim hızla. Aslında artık cevabı biliyordum. YEM'e giriş nedenim borç almış olması değildi, yine de bunu onun ağzından duymak istiyordum.

Diana'da ayağa kalkıp hemen önüme geldi ve bana uzanıp '' Andy, hala anlamadın mı? Borç falan yok, hepsi uydurmaydı. Sırf seni YEM'e girmeye ikna etmek için yapılmış bir planın parçasıydı o sadece. Sen YEM'e girdin çünkü Macus ben pes edip ona teslim olana dek ben ve sevdiklerimin peşini bırakmayacaktı. Seni de benden alacaktı, seni şimdi neden gönderdi sanıyorsun? Az önce de söyledim sana! Seni kurtarmaya gelmemi bekledi, seni kaçırmamı ya da Karanlık vadi sakinlerinin elinden kurtarmamı istedi. Kaçırma durumunda güvenli bariyerlerimin arkasından çıkmış olacaktım, diğer durumda ise isyan başlayacak ve yönetim kabiliyeti olmayan yumuşak kalpli bir kadın durumuna düşecektim. Sonra birileri bana meydan okuyacak, sonunda ise liderliğim elden gidecekti ve kaçmayı başaramazsam beni öldüreceklerdi. Her iki ihtimalle de Marcus intikamını almış olacaktı,'' diye fısıldadı yavaşça.

Tanrım!

Beynimde şimşekler çakmaya başladı önce, sonra öfke tüm bedenime yayıldı. Yine de kıpırdayamıyor, ses dahi çıkaramıyordum. Her şey yalandı. Her şey sadece bir düzmeceden ibaretti. Dediğim gibi bazı sırlar asla ortaya çıkmamalıydı ve bu da onlardan biriydi. Kalbimin kırıldığını, öfkemin ise tüm bedenimi sardığını hissettim. Victor'un senetleri önüme atışı dün gibi aklımdaydı ve o senetlerdeki borçları ödemezsem ailemin peşine düşeceğini söylediği anki bakışlarını unutmam mümkün değildi. Eğer her şey uydurmacaysa... Victor bana yalan söylemişti. Eğitimler boyunca beni ailemle tehdit ederken aslında rol yapıyordu. Sonra aklıma başka bir düşünce geldi ve bu düşünce bana en çok acıyı yaşatan şeydi.

Rex...

O da bunları biliyor muydu?

'' Victor tarafından kaçırıldığını bilmiyordum, bilseydim o lanet gece kulübüne gider seni onun elinden kendim alırdım ama Marcus'un seni ele geçirdiğini düşündüm ve... Ve sana yapacaklarını düşündükçe çok korktum. Bu yüzden bana yardım eden adama gidip seni bulup kurtarması için yalvardım. Kabul etti ve sana yardım edeceğini söyledi. Onun yöntemleri biraz farklıdır, sana doğrudan yardım etmez. Çabalamanı ve bu yardıma değdiğini ispat etmeni ister. Bu yüzden yerini bulduktan sonra Victor'a bir elçi gönderip onunla anlaşmış. En çok istediği şey karşılığında, yani etrafındaki hainlerin bir listesi karşılığında Victor'da seni YEM'e soktu.''

Hainlerin listesi karşılığında...

Victor seni YEM'e soktu...

''Senetler peki?'' diye fısıldadım boğuk bir sesle.

''Senet kısmı Victor'un işiydi ama seni oraya girmeye ikna etmeye yetti. Başta buna çok kızdım, yardım istediğim adamın seni oraya göndereceğini bilmiyordum. Seni kurtarıp bana getireceğini düşündüğüm için ikimiz için güvenli bir yer bile aramıştım, tabii sonunda Marcus'un adamları beni buldu ve onlardan kaçmak zorunda kaldım. Beni evinde bulduğunda yaralıydım, hatırlıyor musun? Onlardan kaçarken biri karnıma bıçak saplamıştı. Karanlık Vadi çok uzaktı ve Marcus ise çoktan seni yakalamıştı, yani ben öyle sanıyordum, bu yüzden evin izlettirmeye gerek bile duymazdı. Oraya gittim ve sonra sen geldin.''

''Seni başkası sanıp kafana vurdum ama Tanrım! O sendin işte... Sapasağlam karşımdaydın, yani kısmen. Yerde baygın yatıyordun, bu da benim suçum özür dilerim. Her neyse, eve nasıl döndün bilmiyordum, sonra yardım istediğim adamın seni bana gönderdiğini düşündüm. Ardından neler olduğunu sen de biliyorsun. Uyandın, borçlardan senetlerden bahsettin, sana o an ne dediğimi hatırlıyor musun? Aslında hiçbir şey bildiğin yok demiştim, bilmiyordun ve sana açıklayacak vaktimiz de yoktu. Tek istediğim o evden uzaklaşmaktı ama başaramadık. Beni Victor'a götürdün, beni sırtında taşıdığını hayal meyal hatırlıyorum. Uyandığımda sen yoktun, gitmiştin. Sonradan her şeyi öğrendim.''

Dişlerimi sıkıp öğrendiklerim karşısında güçlü durmaya çalıştım ama bu çok zordu.

''Tanrım!'' diye fısıldadım acıyla.

'' Andy, dediğim gibi seni kurtarmaya çalışıyordum. Seni YEM'e göndermek istemedim, hatta bunu ilk öğrendiğimde çıkarmak için plan bile yapmaya başlamıştım ama bir süre sonra başka çare olmadığını anladım. Orası en çok güvende olacağın yerdi, dışarıda olsaydın nereye gidersek gidelim bir şekilde Marcus bizi yakalardı. Seni Karanlık Vadiye de götüremezdim. Orada yaşayan insanlar arkamı döndüğüm an seni öldürmek için sıraya girerlerdi!''

Her şey yavaş yavaş yerine oturmaya başladı zihnimde. Victor Miley'nin hain olduğunu bu şekilde öğrenmişti. O adamın verdiği listede yazıyor olmalıydı. Victor bu yüzden Simon ve Miley'i bir arada gördüğünde tepki vermemişti. Ve David... O da biliyordu. O da her şeyden haberdardı. Elbette öyle olacaktı, o Victor'un en yakın korumasıydı. Bir anda acı kalbimden tüm bedenime yayılırken ihanete uğramışlık hissi de aynı hızla kanımda dolaşmaya başladı. David'in söyledikleri de mantıklı geliyordu şimdi. Seçimlerden önceki gece planlarımıza ne olacak diye sorduğumda bana planımız çoktan işe yaradı demişti. Şimdi anlıyordum, YEM'e girmem Victor'un benden gizlice istediği şeyi zaten ona vermişti.

Kollarımı bedenime sarıp sakinleşmeye ve duyduklarımı sindirmeye çalıştım. Diana'nın elendiği gece kimseye güvenme derken neyi kast ettiğini şimdi anlıyordum. Herkes bir yalancıydı, herkes beni kullanmak istemişti. Kullanmışlardı da. Ben sadece basit bir kuklaydım. Yüzüm gülmese de içimden alaycı bir gülüş attım. Victor yanımda dur demişti bana, belki de Marcus'u yenmek için beni yem olarak kullanmak istemişti.

''Victor yaptı değil mi? Cebimde bulduğum kağıtları o koydu. Böylece seninle karşılaşıp elenmeyecektim, hatta son sınavı da onun sayesinde geçtim,'' dedim yavaşça. Sesim, içimdeki fırtınaya tezatla gayet sakin çıkıyordu.

Diana kafasını sallayıp '' Beni gece kulübüne götürdüğün geceden iki gün sonra oradan çıktım ve neler olduğunu öğrenmek için yardım istediğim adamın yanına gittim. Her şeyi ondan öğrendim ama içim rahat değildi ve iyi olup olmadığını bilmem gerekiyordu. O da beni ikinci bölgenin sahibi Nick Silver'ın adayları arasına soktu ve YEM'e girmemi sağladı. Oraya girdiğim ilk gece Victor'un ofisine gidip onunla konuştum ve orada kalmanı sağlamasını söyledim, YEM'den başka çaremiz olmadığını çoktan anlamıştım çünkü. O da isteğimi kabul etti, zaten anlaşmanın şartlarından biri de seni orada uzun süre tutmaktı. Yani bunu ondan istemesem bile seni bir şekilde orada tutacaktı. Bir daha ki eleme gününe kadar orada kalıp seni izledim ve iyi olduğunu gördüm. Elbette sonuna kadar orada kalamazdım çünkü Marcus'u sen eğitimleri bitirene kadar ortadan kaldırmam gerekiyordu, böylece her şey bittiğinde evine dönebilecektin. Hiçbir şey planladığım gibi gitmedi tabii,'' dedi.

Derin bir nefes alıp '' Her neyse, sonuç olarak eleme gününde benimle karşılaştın ve beni eledin,'' dedi yavaşça.

Gözlerimi sıkıca kapatıp derin bir nefes aldım. Kendi çabalarımla başarılı olmamıştım, Victor anlaşma şartları yüzünden geçmemi sağlamıştı. Ayrıca Galina'yı unutmamı da bu yüzden istemişti muhtemelen. Unutmasaydım eğer, eğitimlerde başarılı olmam imkânsızlaşırdı. Bunu sesli dile getirmedim, zaten bildiğim bir şeyi ona sormama gerek yoktu.

Ellerini yanaklarıma bastırıp '' Andy, bana bak,'' dedi Diana hızla.

Gözlerimi açıp ona odaklandım.

'' Oradayken hep seni gözlemledim ve gördüm ki kendi başına harikalar yaratıyorsun. Çok fazla mücadele verdin ve tüm o eğitimleri kendi başına geçtin. Oradan çıktıktan sonra bile seni izlemeye devam ettim, Victor bana eğitimlerin videolarını gönderiyordu. O videoları izlerken ne kadar mücadeleci bir ruha sahip olduğunu gördüm. Kendini yetersiz görme, çünkü orada başka biri olsaydı daha ilk anda oradan koşarak uzaklaşırdı ama sen pes etmedin, '' dedi hızla.

Gözlerindeki bir şey tüm söylediklerine inanmanı sağlamıştı. Yine de yetersizlik hissi bir türlü geçmiyordu. Aldırmamam gerekiyordu aslında, daha en başından bana gönderilen o kağıtların yardım amaçlı olduğunu biliyordum ama yine de bu kendimi iyi hissetmemi sağlamıyordu.

Diana elini boğazımdaki izlere doğru götürüp '' Bu izler bile senin ne kadar güçlü biri olduğunu gösteriyor Andy,'' diye fısıldadı. Dokunduğu yer hafifçe karıncalanırken ruhumun sert bir darbe aldığını hissettim.

Güçlü değildim...

Hem de hiç.

'' Hayır, değilim. Sonunda pes ettim çünkü,'' diye mırıldandım.

Bundan ölesiye pişmanlık duyuyordum, Marcus'a boyun eğip onun elinden yemek yediğim için kendimden nefret ediyordum. Evet, aslında ona yardım etmeyecektim ve sadece bir an olsun karnımın doymasını istemiştim ama yine de içimde bir yerlerde saklanan bir his bu yaptığım şey yüzünden kendimden tiksinmeme neden oluyordu. Belki de daha güçlü ve daha öfkeli ben, bu durumu kabul edemiyordu.

''Bazen yaşamak için yapmak zorunda olduğumuz şeyleri yapmalıyız Andy. Buraya geldin ama beni ona götürmeye çalışmadın. Sen sadece oradan kurtulup kendine zaman kazandırmaya çalıştın,'' dedi yavaşça.

Geriye doğru bir adım atıp tutuşundan kurtuldum, ardından gözlerimi gelişigüzel etrafa çevirip odak noktamı ondan çektim. ''Rex, bunları biliyor mu?'' diye sordum sonunda. Aslında en çok merak ettiğim şey buydu. Tüm bu planlardan haberdar mıydı?

'' Hayır, asıl gerçekleri bilmiyor. O sadece amcasından intikam almak için Victor'la anlaşmış biri. Biliyorum çünkü Victor'un yanına gidip bunu ona sordum. Sizi görüyordum, her gün birbirinize kötü bakışlar atıyor, akşamları ise gizlice buluşuyordunuz. Aslında ondan hoşlandığını anlamıştım ve içgüdüsel olarak seni korumak istemiştim ama Victor sorun olmadığını, Rex'in de kendisiyle çalıştığını söyledi. Victor ona senin hakkında ufak tefek bilgiler dışında neden orada olduğuna dair hiçbir şey söylememiş. Elbette Rex seni araştırıp neden sıradan bir kızın YEM'e girdiğini sorgulamıştır ama daha fazlasını değil,'' dedi.

İçim biraz olsun rahatlarken aklıma gelen soruyla kalbim hızla tekledi.

''Beni eğitmesini Victor mu istemiş?'' diye sordum yavaşça. Orada kalmam anlaşmanın şartıydı ve bir yanım Rex'in beni isteyerek eğitmeye başlamadığını söylüyordu.

Diana bir an susup bana üzgün bir bakış attı, ardından '' Şey, Victor istemiş, böylece herkese yetişip eğitimleri daha rahat geçebilecektin,'' diye cevap verdi.

Kalbim atmayı bıraktı o anda. Sanki büyük bir darbe almışım gibi geriye doğru bir adım attım. Şuana dek duyduklarım arasında en acı verici olanı buydu. Rex beni eğitmişti çünkü Victor bunu istemişti. Benden hoşlandığı ve orada kalmamı istediği için değil. Victor için! Ne kadar da aptaldım. Bu bahaneyi yediğime inanamıyordum. Seçimlerden önceki akşam Victor'un dedikleri dönmeye başladı zihnimde. O da kendi isteğiyle seni eğitti demişti.

Tanrım!

Bu adam hiç doğruları söylüyor muydu acaba!

Diana üzgün bir ifadeyle ''Andy, özür dilerim. Her şey için, sana yaşattığım tüm o kötü anlar için senden binlerce kez özür dilerim. Beni affetmeni beklemiyorum ama anlamalısın. Tek çarem buydu,'' diye fısıldadı.

Arkamı dönüp ileriye doğru birkaç adım attım ve sakinleşmeye çalıştım. Söylediklerine bir cevap vermedim. Ne diyecektim ki? Tamam sorun değil mi yoksa neden bana sürekli yalan söylüyorsunuz falan mı demem gerekiyordu. Aklım karışmıştı doğrusu, tepkilerimi kontrol etmek şöyle dursun, ne tepki vereceğimi bile bilmiyordum. Yine de öyle yada böyle YEM'e girmiştim ve başıma bin bir türlü iş gelmişti. Yine suçlu Diana'ydı, sadece bazı kişilerin rolleri değişmişti. Fakat şuandan itibaren insanlara olan azıcık güvenim de tuzla buz olmuştu. Victor... Onu gördüğüm an o aptal suratına yumruğumu geçirecektim. Ayrıca David ve Rex'e de güvenim kalmamıştı. Belki de ikisi de sırf beni kontrol altında tutmak için bana iyi davranmış, kalbimi kazanmışlardı.

Acı yeniden sardı bedenimi. Hayır, Rex beni seviyordu. Buna inanıyordum, belki başta değil ama sonraları bana aşık olmuştu. Yine de bu durum onu affettiğim anlamına gelmiyordu. Affedecektim elbette ama suratına birkaç yumruk atıp beni kandırdığı için ondan öcümü aldıktan sonra bunu yapacaktım. Ona küs kalmaya dayanamazdım, onsuz kalmaya dayanamazdım. Beni ayakta tutan tek dalım oyken bunu yapamazdım.

Diana'ya dönüp gözlerimi onun nemli gözlerine çevirdim ve kalbimi yokladım. Kime daha çok kızgındım? Herkese ama içimdeki ihanete uğramışlık hissinin hedefindeki kişinin Diana olmadığını fark ettim o an. Onu zaten çoktan affetmiştim, bana hiçbir zaman senetler yüzünden YEM'e girdiğim yalanını söylememişti ama Victor beni resmen sırtımda bıçaklamıştı. Bazı şeyleri gizlemek zorunda olabilirdi ama beni her seferinde ailemle tehdit etmiş, köşeye sıkışmama neden olmuştu.

Ve Rex...

Düşüncelerimin içinde boğulmaya başladığımı hissettiğimde ''Biraz dinlenmem gerek,'' dedim yavaşça. Yalnız kalmalı ve bunları düşünmeliydim.

Dinana birkaç saniye boyunca yüzüme baktıktan sonra ''Odanı göstereyim,'' diye mırıldandı ve sol tarafta yer alan merdivenlere doğru yöneldi. Odaya varana kadar onu takip ettim. Diana beyaz ahşap bir kapıyı açıp içeri girmem için elini uzattı. Hiç vakit kaybetmeden içeri girip boş gözlerle çift kişilik yatağa bakmaya başladım. Gitmesini bekliyordum, beni yalnız bırakmasını ve düşünmeme izin vermesini...

Sonunda Diana ''Özür dilerim,'' diye yeniden fısıldadı ve odadan çıktı. Yavaşça yatağa oturup önümdeki duvara odaklandım ve içimde oluşan acıyı zevkle kabul ettim. Başka çarem yoktu çünkü.  


***

Merhaba!

Yazım yanlışları görürseniz lütfen yorumlarda belirtin.

Oy ve yorumlarınızı bekliyorum. <3

Not: Beni instagramdan takip edebilirsiniz.

Instagram: meyra_yldz_

Continue Reading

You'll Also Like

280K 11.6K 35
Kocam, bin adamın bir kurşunuyla öldürüldü. Ben ise, bin kurşunla tek bir kişiyi öldüreceğim. "AKSİYONUN EN ÇARPICI SERİSİ" Kocası, bir suikastte öl...
247K 12.8K 45
Alya özer (asil ) küçük yaştan beri ailesinin intikamı için yanıp tututuşur tam herşey bitmişken gerçek ailesi ortaya çıkar.
254K 19.3K 38
*Kukla serisinin ilk kitabıdır. *Kukla: Y.E.M (Yeraltı Eğitim Merkezi) *Kukla: Y.A.K (Yeraltı Konseyi) Yeryüzü herkes için aydınlıktır ama Yeraltında...
836 231 7
New York'un ışıltılı bale dünyasında yıldızı parlayan genç balerin Vera Vasilieva, büyükannesi öldüğünde Rusya'ya geri çağrılır ve hayatı altüst olur...