Golden Black ➳ the Marauders

By adelaidediyebiri

436K 32.5K 33.3K

Marigold 'Goldie' Ripley Londra'da yaşayan sıradan bir kızdır. Ancak hayatı sürpriz bir biçimde karşılaştığı... More

karakterler ⋅ birinci perde
1 ► Grimmauld Meydanı
2 ► Saksı
3 ► Diagon Yolu
4 ► Hogwarts Ekspress'i
5 ► Patronus
6 ► Harita
7 ► İtiraf
8 ► İksir
9 ► Gece Yarısı
10 ► Böcürt
11 ► Doğum Günü
12 ► Balık
13 ► Kitap
14 ► Beşinci Çapulcu
15 ► Hogsmeade
16 ► Şaka
17 ► Defter
18 ► Bela
19 ► Tehdit
20 ► Unutkan
21 ► Plan
22 ► Enayi
23 ► Şans
24 ► Özür
25 ► Quidditch
26 ► Dumbledore
27 ► Barış
28 ► Teklif
29 ► İki Seçenek
30 ► Griffinhorn Partisi
31 ► Gecekuşu Okurları
32 ► Öpücük
33 ► Saldırı
34 ► Maskeler ve Gerçekler
35 ► Af
karakterler ⋅ ikinci perde
1 ◆ Forestiera Street
3 ◆ Öğrenci Başkanları
4 ◆ Masa Olayları
5 ◆ Kabul
6 ◆ Seçmeler
7 ◆ Zindanlar
8 ◆ Hırsız
9 ◆ Ölüm Yiyen
10 ◆ Canavar
11 ◆ Obliviate
12 ◆ İlk Hamle
13 ◆ Teklif
14 ◆ Longlive
15 ◆ Köstebek
16 ◆ Balo Aşkları
17 ◆ Editler
karakterler · üçüncü perde
1 ■ Altın ve Siyah
2 ■ Düğün
3 ■ Voldemort
karakterler · dördüncü perde
1 ● Aile
[perde kapanıyor]
ek bölüm; Charles Hawthrone

2 ◆ Kutlama

6.3K 470 420
By adelaidediyebiri



Lily ve Goldie, Hızır Otobüs'ten indiklerinde kendilerini gayet lüks bir caddede buldular.

Sıra sıra dizilmiş evler, dev bir kilise vardı cadde boyunca. Evler tamamen birbirinin aynısı değildi ancak çoğu üç katlıydı. Evler kesinlikle orta halli insanların oturacağı türden değildi.

Lily ve Goldie etrafı süzüyorlardı ki Goldie siyah bir köpeğin koşuşturarak kendilerine geldiğini gördü. Dili dışardaydı ve tüyleri rüzgarla uçuşuyordu. Goldie, köpeğin Sirius Black olduğuna adı gibi emindi.

"Hangi ev?" dedi Lily köpeği fark etmeyip etraf bakarken. James, mektuba numarayı yazmadığı için kendisinin gelmesini ummuşlardı.

"Şu köpeğe baksana." dedi Goldie siyah köpeğin yakınlaşmasıyla.

Goldie eğilip kendilerine gelen köpeğin başını okşadı. Köpek sürekli kuyruk sallıyor ve ikisini etrafında dönüp duruyordu.

"Bahse varım James'in köpeğidir." dedi Goldie köpeğin tüylerini dağıtırken.

"Kendisi gelmek yerine köpeğini gönderiyor. Vay! Bayağı kibarmış." dedi Lily göz devirerek.

Köpek biraz daha sevgi gösterisi yaptıktan sonra geldiği yöne doğru çağırdı onları. Lily başta gitmek istemese de köpek hırladığında Goldie'nin peşine takıldı.

Gri, beton kaldırımlar üzerinde Sirius önde, Goldie ve Lily arkada yürüdüler. Henüz 100 metre kadar yürümüşlerdi ki köpek hızlandı ve üç katlı bir evin bahçesine girdi.

Ev, hem bir ön bahçeye hem de daha geniş bir arka bahçeye sahipti. Üç katlı inşa edilmesine rağmen fazla büyük sayılmazdı. Soluk bir kırmızı boyayla parlıyordu. Son Ağustos güneşlerinden birinde bahçenin yeşil çimenleri yavaş yavaş soluyordu.

Köpek, birkaç basamağı zıplayarak çıktı ve iki ayağında yükselerek zile bastı. Lily ve Goldie onun haline gülerken ikisi de buranın Potter'ların evi olduğuna emindi.

Beyaz bahçe kapısından içer girdiler. Ön bahçenin çimenleri yeni kesilmişti ve kenarları çiçeklerle kaplıydı. Çiçekler sarıdan mora, kırmızıdan beyaza her renkle gülümsüyordu.

Köpeğin çaldığı kapıyı açan James'ti. Siyah saçları yeni uyanmış birine yakışırcasına dağınıktı. Tabi James için saçları bugün pek bir düzenli sayılırdı. Goldie, daha beterlerini görmüştü.

Açık renk bir tişört giyiyordu. Gözlüğü gözlerinde yoktu ve iki kızı daha rahat görmek için gözlerini kısmıştı. Yaz ona yaramıştı. Goldie onun uzadığını ve birazcık da kilo aldığını fark etmişti.

James'in gözlüksüz gözleri yaklaşanların Goldie ve Lily olduğunu görmesiyle adeta elmas gibi parıldadı. Bir süre heyecanla kızları süzdü.

"Hoş geldiniz!" dedi kızlar basamakları çıkarken. Bunu demek birden aklına gelmiş görünüyordu çünkü aklı Lily'nin güzelliğinde kaybolmuştu.

"Gözlüğün nerede?" dedi Goldie basamakları çıktığında.

"Kaybettim sanırım-" dedi James gözlerini kırpıştırarak. Fakat dikkati pek Goldie de değildi.

İki kız içeri girdiğinde ilk karşılaştıkları giriş salonuydu. Kıyafetlerini asmak için bir dolap, sağ tarafta yukarı çıkan bir merdiven, beyaz ve kahverengini birlikteliğiyle düzenlenmiş duvarlar vardı.

"Herkes geldi. Sizi bekliyorduk- hırkalarınızı ben alabilirim."

Fakat son cümle daha çok Lily'e söylenmiş gibiydi. James, Lily'nin ellerinden hırkasını aldı ve son anda Goldie'yi hatırlayıp onun da hırkasını aldı.

"Kutlamanın neden yapıldığını söyleyecek misin?" dedi Goldie alayla.

"Tabi- hayır. İçeri geçelim. Öğreneceksiniz."

"Bir köpeğin olduğunu bilmiyordum." dedi Lily birden.

"Köpek mi? Şey- babam besliyor." dedi James geçiştirircesine. Tam da bu sırada üst kata çıkan merdivenlerde Sirius Black görünmüştü.

Goldie onu görmesiyle yüzünde kocaman bir gülüş oluştu. Sirius, seke seke merdivenlerden indi.

"Sonunda gelebildiniz." dedi üçlünün yanına geldiğinde.

Goldie, ona sarılmak ve limoni kokusunu içine çekmek için sabırsızlanıyordu. Ancak şimdi, kutlama zamanıydı.

"Saçlarını kestirmişsin." dedi Lily Sirius'u süzerken.

Sirius elleriyle saçlarını havalandırdı. "Yakışmış mı, Evans?"

Lily omuz silkmekle yetindi.

"Öyleyse içeri geçelim." dedi James onların gelmesini işaret ederek. Goldie'nin oturma odasına çıktığını tahmin ettiği kapıya yönlendirdi.

Kapının ardında geniş sayılabilecek bir oturma odası vardı. Krem rengi oturma grupları, 1977'ye göre lüks sayılabilecek bir televizyon, sayıların olmadığı bir saat, yeri boylu boyunca kaplayan gri halı, arka bahçeye çıkan bir kapı vardı.

İçeriye girmeleriyle oturma gruplarının yanında masaya üşüşmüş kalabalığı gördüler. Marlene, Frank, Remus, Peter, Alice, June oradaydı.

"Hoş geldiniz!" dedi Mrs Potter sıcak bir gülüşle. 40'li yaşlarının sonlarında görünüyordu. Yavaş yavaş kırışmaya başlamış bir yüzü vardı. Koyu renk saçlarını topuz yapmıştı ancak topuzundan çıkan teller vardı.

"Hoş bulduk!" dedi iki kız bir ağızdan. Mrs Potter beklemedikleri bir biçimde ilk önce Goldie'yi ve sonra Lily'i öptü.

"Son konuklarımız da geldiğine göre, başlayabiliriz." dedi Mr Potter heyecanla. Mrs Potter'ın aksine yıllar ondan neşeli konuşmasını almamıştı. Pekala, yüzü kırılmaya başlamış olabilirdi. Fakat ruhu, hayır.

Lily, Marlene'in yanına geçerken Goldie ve Sirius Remus ile Peter'ın yanına süzüldü. Sirius'un yüzünde kocaman bir sırıtma vardı ve Goldie bunun normal olmadığını biliyordu. İçten içe altında çıkacakları merak etti.

Yine de sessizliği bozmamak için bir şey demedi ve masanın öteki tarafında duran James'e odaklandı.

"Hepinize gönderdiğim mektuplarda bir sürprizden bahsettim. Evet, bu sadece sizin için değil benim için de büyük bir sürprizdi." Arkasına sakladığı elini çıkardı ve iki parmağının arasında parıldayan rozeti gösterdi. "Hogwarts tarihinde hem bir Potter olup hem de Öğrenci Başkan'ı seçilen ilk kişiyim."

Fakat kimse alkışlamadı çünkü rozetin üzerinde 'Öğrenciler Başkanı' yazmıyordu. "Öpücükler Başkanı' yazıyordu.

James ve kalabalık arasında sessiz bir bakışma oldu.

"Neden alkışlamıyorsunuz?" dedi James hayal kırıklığı ile.

"James, rozet-"

Mrs Evans sözünü tamamlayamadan James rozeti çevirmişti ve üzerinde yazanı okuduğunda bir çığlık koparmıştı.

"İyi şakaymış, Potter." dedi Lily baygın bakışlarla. Buraya kadar sırf 'Öpücükler Başkanı' olduğu duymak için geldiğine inanamıyordu.

"Hayır, hayır! Öyleyim, Öğrenciler Başkanı'yım. SIRIUS!"

Tüm bakışlar kahkaha atmamak için dudaklarını çiğneyen Sirius'a döndü. Sirius, kendini gülmemek üzere tutmuştu ancak yüzü kıpkırmızıydı.

"Ben yapmadım." dedi ve ardından bir gülüş koparıp elleriyle gözlerinde biriken yaşı sildi.

"O zaman k- Oh- REMUS!"

Remus, Frank ve Alice'in arkasına saklanıyordu fakat iksi çekildiğinde ortada kaldı.

"Merhaba James!" dedi Remus ellerini saçlarına götürerek.

"Sana güvenmiştim." dedi James kaşlarını çatarak. Herkesin önünde, en önemlisi ise Lily'nin önünde, rezil olmuştu.

"Neler yaptığını bilmiyorsun." dedi Remus utançla ellerini yüzüne örterken. Kısık sesle konuşmuştu.

"Kim?" dedi James kafası karışmış biçimde.

"Söyleyemem." dedi Remus kafa sallayarak.

"Sirius!"

"Ne?"

"Pastayı mı kessek?" dedi Peter aralarında ki komik fakat bir o kadar gergin havayı dağıtmak için.

"Bir saniye- bir saniye." dedi birden Goldie. Yanında duran radyoda bir ses duymuştu. Herkes dikkatle ona döndü.

Goldie, uzandı ve radyonun sesini açtı.

"Londra'nın üzerinde bir Ölüm Yiyen işareti yükseliyor. Bu hafta ki üçüncü saldırıydı. Seherbazlar, 15 kişinin öldüğünü ve bunların 3'ünün muggle olduğunu duyurdu.

Olaya damga vuran ise ünlü Ölüm Yiyen Bellatrix Lestrange ve yakın akrabası Regulus Black'in olay yerinde olmasıydı. Regulus Black, saldırılarda bulunmadı fakat Ölüm Yiyen'lerle birlikte olduğu söyleniyor."

Ve cızırtılar odayı kapladı. Neşe, görünmez Ruh Emici'ler tarafından emildi.

Goldie şaşkınlıkla Sirius'a döndü. Radyoya bakalamıştı. Ağzı hafif aralanmış ve yüzü donuklaşmıştı.

Regulus Black yoksa Ölüm Yiyen'lere mi katılmıştı? Orada işi neydi? Ya birini öldürseydi?

"Ben-" dedi Sirius hafif arkasını dönerek. "Biraz hava alsam iyi olur."

Goldie, bu mutlu havanın nasıl bir anda değiştiğine şaşakalmıştı. O an radyoyu hiç duymamış olmak istedi. Regulus Black, daha 15 yaşındaydı. Karanlık Lord'un yanında olmak için daha çok gençti.

Goldie, bir süre Remus ile bakıştıktan sonra Sirius'un gittiği yönü gösterip çıktı oturma salonundan. Konuşamamıştı çünkü kelimeler boğazına kaçmış gibiydi.

Açık kapıdan dışarı çıktığında Sirius'u balkonun korkuluklarının yanında çevreyi izlediğini gördü. Başı öne eğikti. Düşünüyor gibiydi.

Goldie ona yaklaştı ve arkasından sarılıp başını sırtına koydu.

"Üzüldüğünü biliyorum." dedi Goldie Sirius'u teselli etmeye çalışarak. "Ama söz veriyorum, hepsi geçecek."

"Regulus'tan nefret ediyorum." dedi Sirius. "Fakat o 15 yaşında Goldie. O bir çocuk."

"Biliyorum, biliyorum." dedi Goldie derin bir nefesle. "Onu kurtaracağız."

"Yapamayız."

"Deneyeceğiz."

Sirius yavaşça arkasına döndü ve Goldie'ye geri sarıldı.

"James'in rozetini ben değiştirdim -sayılır." dedi fısıltıyla.

Goldie'nin dudaklarına bir gülümseme oluştu. "Başka türlüsü düşünülemezdi zaten."

*

Sirius ve Remus artık rozetin daha fazla komik olmayacağına emin olduktan sonra eski haline çevirmişlerdi.

Şimdi ise herkes kendi köşesine çekilmiş sayılırdı. Frank ve Alice salıncakta sallanıyorlardı. Marlene, Lily ile sohbet ediyordu. James bir süre ikisini dinlemeye çalışsa da sonunda sıkılmıştı. Şimdi ise Goldie ve Sirius gibi çimenlere uzanmış kararmış gökyüzünü izliyorlardı. Herkesin üzerine sis gibi çöken hüzün vardı.

"Ayı göremiyorum." dedi Goldie kararmaya yüz tutmuş gökyüzünü izlerken. Saat neredeyse 7'ye geliyordu. Hava, Ay'ı görmek için yeterince kararmıştı.

"Tam şurada." dedi Sirius bir kolunu kaldırıp Goldie'nin tam tersi yönünü gösterirken.

Yarımaydan biraz daha şişmandı. Dolunay yaklaşıyordu.

Goldie, o sene Remus'un kurtadam olduğunu bildiğini söylemeyi planlıyordu. Eğer bilmese bile öğrenebilecek kadar yakındı onlara. Böylece Goldie'yi irdelemeyeceklerdi.

Ancak her şeyin bir zamanı vardı.

"James, neden bize gazoz getirmiyorsun?" dedi Sirius kafasını çevirip James'e bakarak. Hala gözlükleri kayıptı ve muhtemelen hiçbir yıldızı göremiyordu. Ancak yine be bakıyordu oraya çünkü gökyüzüyle rahatlamak istiyorsanız onu pek fazla net görmenize gerek yoktu.

"Neden ben?" dedi James sıkıntıyla.

"Çünkü sen Çapulcuların ve Potter'ların yüz karasısın. Öğrenci Başkanı oldun James. İşte sana ceza..."

"Yalnız kalmak istiyoruz demiyor da.." dedi James Sirius'un duyamayacağı bir tonda. Yerden doğruldu ve eve doğru yürüdü.

"Hiç gitmeyecek sandım." dedi Sirius derin bir nefes verirken. Goldie onun haline güldü.

"Gelecekte bir gün, aynı şeyi James'e yapacağına eminim." dedi Goldie.

"Geleceğe daha çok var." dedi Sirius. Öğle vaktinde ki hüznü kaybolmuş görünüyordu. Aslında hüzün asla geçmezdi, sadece ona alışabilirdiniz.

"Teknik olarak şu an gelecekteyiz." dedi Goldie sırıtarak. "Aynı zamanda geçmişte ve şimdide-"

"Evet, evet zaman görecelidir." dedi Sirius göz devirerek. Goldie, geçmiş hayatında aldığı dersleri konuşturmayı severdi ve bunları bilmeyen Sirius sinir olurdu.

"Öyle." dedi Goldie gülerek.

"Başka ne görecelidir, biliyor musun?" dedi Sirius.

"Ev-"

"Bilmiyorsun." diyerek onun sözünü kesti Sirius.

"Pekala, bilmiyorum." dedi Goldie ona uyarak. Romantik birkaç söz bekliyordu.

Fakat Sirius bir şey demedi. Bir sessizlik oluştu.

"Artık neyin göreceli olduğunu söyler misin?" dedi Goldie kaşlarını çatıp dirseğinin üstünde kalkarken.

"Bilmem, göreceli ne demek ki?" dedi Sirius sırıtarak.

"Beni delirtiyorsun." dedi Goldie yüz buruşturarak.

"Bak işte onu doğru söyledin." dedi Sirius sırıtarak. Goldie kendini tekrar çimenlere bıraktı.

"Yıldızlar bu gece çok güzel." dedi Goldie birkaç saniye sonra.

"Ben de bir yıldızım." dedi Sirius Goldie'ye bakarak.

"Aslında sen iki yıldızsın. Sirius iki yı-"

"Bazen direk seni Vesper'ın yerine atamamız gerektiğini düşünüyorum." dedi Sirius yüz buruşturarak.

"Bence seni de Peeves'in yerine atayabiliriz."

"Bir hortlakla çıkmak istemezsin." dedi Sirius hınzır bir gülümsemeyle.

"İşte onu doğru söyledin."

Ve sonra elinde üç cam şişeyle James geldi.

*

Bu süper çalışma için lolwiccalol 'a teşekkür ederim. *-*

gelsin gifler;

-Daha önce bir okur göndermişti bana bunu. O zamandır hikayede olsun istiyordum. Bu bölüme nasipmiş-

-hehehe Jily ehhehe-

Continue Reading

You'll Also Like

19.8K 697 27
Yeni bir hikaye yazmaya karar verdim. İlk başta duyurumuz olacak onu lütfen okumadan geçmeyin :))))))
1.2K 260 23
Amaya Bloom De Martel Mikaelson'un Instagram hesabı:) Klaus|Aurora Cast: Abigail Cowen W̶i̶t̶c̶h̶ W̶a̶m̶p̶i̶r̶e̶ W̶e̶r̶e̶w̶o̶l̶f̶ 𝒯ℛℐℬℛℐⅅ ...
104K 7K 91
[ Wattys2020 Hayran Kurgu Kazananı ] ✯ "Gitmeme izin ver," diye fısıldadı güçlükle göz yaşları içerisindeki bedene, onu, elini bırakması için ikna et...
157K 16.7K 53
Jungkook, erzağının bitmesiyle kendine yiyecek birşeyler ararken, Taehyung'un liderlik yaptığı bir küçük bir şehirle karşılaşır. Jungkook, açlığını d...