Golden Black ➳ the Marauders

By adelaidediyebiri

442K 32.9K 33.5K

Marigold 'Goldie' Ripley Londra'da yaşayan sıradan bir kızdır. Ancak hayatı sürpriz bir biçimde karşılaştığı... More

karakterler ⋅ birinci perde
1 ► Grimmauld Meydanı
2 ► Saksı
3 ► Diagon Yolu
4 ► Hogwarts Ekspress'i
5 ► Patronus
6 ► Harita
7 ► İtiraf
8 ► İksir
9 ► Gece Yarısı
10 ► Böcürt
11 ► Doğum Günü
12 ► Balık
13 ► Kitap
14 ► Beşinci Çapulcu
15 ► Hogsmeade
16 ► Şaka
17 ► Defter
18 ► Bela
19 ► Tehdit
20 ► Unutkan
21 ► Plan
22 ► Enayi
23 ► Şans
24 ► Özür
25 ► Quidditch
26 ► Dumbledore
27 ► Barış
28 ► Teklif
29 ► İki Seçenek
30 ► Griffinhorn Partisi
31 ► Gecekuşu Okurları
32 ► Öpücük
33 ► Saldırı
34 ► Maskeler ve Gerçekler
karakterler ⋅ ikinci perde
1 ◆ Forestiera Street
2 ◆ Kutlama
3 ◆ Öğrenci Başkanları
4 ◆ Masa Olayları
5 ◆ Kabul
6 ◆ Seçmeler
7 ◆ Zindanlar
8 ◆ Hırsız
9 ◆ Ölüm Yiyen
10 ◆ Canavar
11 ◆ Obliviate
12 ◆ İlk Hamle
13 ◆ Teklif
14 ◆ Longlive
15 ◆ Köstebek
16 ◆ Balo Aşkları
17 ◆ Editler
karakterler · üçüncü perde
1 ■ Altın ve Siyah
2 ■ Düğün
3 ■ Voldemort
karakterler · dördüncü perde
1 ● Aile
[perde kapanıyor]
ek bölüm; Charles Hawthrone

35 ► Af

6.6K 554 651
By adelaidediyebiri


Goldie, o gece ortak salondan bir daha çıkmadı. İçi içini yiyordu. Ancak sabretmeliydi.

Aster'ın Charles'a bir şeyler söylediğini sanmıyordu. Charles'ın tüm planını mahvettiğini öğrenmesi demek Aster'ın yaşamının tehlikeye girmesi demekti. Charles gözü kara biriydi sonuçta.

Ertesi sabah Goldie kahvaltıya gitmek yerine başka işler yapmaya karar verdi. Elbette bu listenin başında Charles'ı muggle yöntemleriyle dövmekti.

Aslında Goldie gerçekleri öğrendiğinden beri Charles'ı Patiayak'ın eline bırakmayı tercih etmiş olmak istiyordu. Ancak madem Sirius'un elinden çekmemişti, kendi elinden çekecekti Charles.

Sabah kahvaltıya inmek yerine doğruca Hastane Kanadı'na gitti. Charles'ın bir şey öğrenip öğrenmediğini merak ediyordu. Umuyordu ki henüz öğrenmemiş olsun.

Hastane Kanadı'na girdiğinde Charles'ın yatağında uyuyor göründüğünü fark etti. Pomfrey ortalarda görünmediği için doğruca yatağın yanına geldi.

Soluk güneş ışıkları tüm Hastane Kanadı'nı aydınlatıyordu. Charles, beyazlar arasında bir melek gibi görünüyordu. İçine bir şeytan gizlemiş melek.

Goldie en çok nasıl bu kadar iyi rol yaptığını merak ediyordu. Başkasını severken nasıl Goldie'nin gözlerinin içine bakabilmişti?

Charles'ı incelerken içinde ki bir his az ötede duran yastığı alıp onu uykusunda boğmasını söylüyordu. Fakat Goldie o hissi dinlemek yerine Charles'ı süzmeye devam etti.

Henüz bir dakika dahi olmamıştı ki Charles gözlerini kırpıştırarak uyandı. İlk öncelikle şaşkınlıkla Goldie'ye baktı. Goldie ona gülümsedi. Pek gerçekçi gülümsediğini sanmıyordu. Charles'ın dediklerinden sonra ona nasıl gülümseyebilirdi ki?

"Günaydın!" dedi Charles uyanmanın verdiği aptallıktan kurtularak.

"Günaydın bebeğim." dedi Goldie yalancı bir gülümsemeyle. Charles'ın bakışlarından hiçbir şeyden haberi olmadığını anlamıştı. Öyleyse onunla dalga geçmeliydi değil mi?

"Bebeğim?" dedi Charles yamuk bir gülümsemeyle.

Goldie eğilip Charles'ın yanaklarını sıktı. "Bebeğim diyen dillerini yerim senin." dedi. Bunları yaparken kendinden iğreniyordu.

Geri çekildi ve 5 kaşık şeker katılmış çay tadında gülümsemesine devam etti.

"Görüşmeyeli bayağı-" doğru kelimeyi bulamayınca durdu bir süre. "-değişmişsin." diye tamamladı cümlesini Charles.

Goldie sarı saçlarını savurdu. "Güzelleşmişim değil mi? Bu sabah erkenden kalktım o yüzden."

"Neden erken kalktın ki?" dedi Charles yatakta oturur pozisyona gelirken.

"Arkadaşıma mektup yazdım. Adı Susan Coldwell. Tanıyor musun onu? Quidditch takımında. Ona seninle çıktığımdan ve ikimizin ilişki-"

Charles bir öksürük krizine tutuldu.

"Gecekuşu iyi misin?" dedi Goldie Charles'ın sırtına vurarak. Hemen yanında ki su dolu bardağı Charles'a uzattı sonra.

"İyiyim." dedi Charles öksürüklerini zoraki durdurarak.

"Susan ile sen nereden arkadaşsın?" dedi Charles bir gözünü hafif kısarak.

"O benim en yakın arkadaşlarımdan, bilmiyor musun?" dedi Goldie alaycı bir tavırla. "Ona her ayrıntıdan bahsettim. Mektup eline ulaşmıştır. Cevabını beraber okuruz."

"Ne gerek vardı mektuba?" dedi Charles bitik bir tonda.

"Ne mi gerek vardı?" diye cırladı Goldie. Cidden aptal bir kız gibi davranmak ruhuna ağır geliyordu ancak Charles'ın yüz ifadesi her şeye bedeldi.

"Yok- öyle demek istemedim." dedi Charles çekingen bir tavırla.

"Her neyse," dedi Goldie burnunu çekerek. "Asıl meseleyi söylemedim sana."

Eğer Charles her şeyi Sirius'u üzmek için yaptıysa Sirius'un ilişkilerinden memnun olduğu yalanı onu yıkacağına emindi.

"Neymiş asıl mesele?" dedi bıkkınlıkla Charles.

"Sirius!" dedi heyecanla gözlerini açarak Goldie. El kol hareketleriyle cümlelerini destekliyordu. "Bu sabah beni tebrik etti. Kütüphanede bizi görmüş ve çok yakıştığımızı söyledi. Biliyor musun? Marlene'den hoşlanıyormuş o da, yakın zamanda aralarını yapacağım."

Her ne kadar belli etmese de son cümle Goldie içinde hayal kırıklığı yaratıyordu. Yine de bir süreliğine Marlene'i göz ardı etmeliydi. En azından şu anlık önceliği Sirius'un kendisini affetmesiydi.

"NE?" dedi Charles gözlerini iri iri açarak. "BLACK MCKINNON'DAN MI HOŞLANIYOR?"

Kendini yatağa doğru bırakıp boş bakan gözlerini beyaz çarşafa döndürdü.

Yüzünde tek bir ifade vardı: Kalp kırıklığı.

"Evet, ben de çok mutlu oldum." dedi Goldie fakat Charles onu dinliyormuş gibi görünmüyordu.

"Neyse, ben kahvaltıya gitmedim açlıktan ölüyorum. Hem diğer kızlara da aşkımızı açıklamak için heyecanlıyım. Susan umarım yakında mektubunu gönderir." dedi Goldie sarılmak için Charles'a eğilerek. Charles tam ona kollarını açmıştı ki geri kaçtı.

"Ayh! Seni köpek ısırdı. Sanırım uzun bir süre sarılmamalıyız." dedi burun kıvırarak. Charles iki kaşı havada bakklamıştı ona. "Ayrıca kıyafetlerini bir an önce değiştir. İğrenç derecede ter kokuyorsun. Iyk! Terli biriyle ben bir metreden fazla yakınlaşamam."

Kibirle baktı Charles'a ve saçlarını savurdu. Hayatta insanlarla bu tarz konuşacağını tahmin etmezdi fakat intikam için değerdi

"İyi dinlenmeler sana. Bir an önce ayağa kalksan iyi edersin bu arada. Seni arkadaşlarımla tanıştıracağım. Görüşürüz."

Charles kendisini ardından veda edercesine bir şeyler fısıldamıştı ancak o kadar şaşkın ve hayal kırıklığına uğramış görünüyordu ki sözcükler dudaklarından doğru düzgün çıkmıyordu.

Goldie, o yüz ifadesini gördükten sonra daha fazlasına ihtiyaç olmadığını hissetti. İşte gerçek intikam, Charles'ın yaptığı her şeyi boşmuş gibi göstermekti.

*

Yaklaşık bir hafta sonra Goldie'nin yaşamı baştan aşağı değişti.

Her sabahın köründe kahvaltıya gidiyor. Öğle yemeğine kadar ortak salona dahi inmeyip ders çalışıyordu. Öğle yemeğini ise son on dakikada yapıyor ve yine akşama kadar yatakhanede kedisiyle beraber sürünüyordu.

Fakat bir hafta sonunda artık canına tak etti. Gece yarısı olduğunda artık Sirius'tan kaçmaktan bıkmıştı.

O aslan ruhlu bir Gryffindor'du. Kaçmak ona göre değildi. Zıplayarak yataktan kalktı ve hızla pijamalarını çıkardı.

Sirius onu dinlemek zorundaydı. Gerekirse Goldie onun yüzünde lanetler patlatmaya hazırdı. Fakat dinlemeliydi. Dinlerse, anlayacağını umuyordu.

Kıyafetlerini giydikten sonra asasını cebine koydu. Kedisinin başını belli belirsizce okşadıktan sonra bir ateşle çıktı kızlar yatakhanesinden.

Erkeklerin odasını hala unutmamıştı. İçeri girdiğinde üç farklı horultu odada dolaşıyordu. Goldie etrafa çok bakmamaya dikkat etti. Burası onların özel yaşam alanıydı, incelemesi doğru olmazdı.

Sirius'un dört direkli dağınık yatağına yaklaştı. Çizgili pijamalarının içinde komik görünüyordu. Uyurken yüzünde meleklere yakışır bir ifade vardı. Charles'ın aksine o içinde bir şeytan taşımıyordu. Kısmen.

Fakat o gece Goldie belalı olmaya karar vermişti. Sirius'un kendi rızasıyla gelmeyeceğini biliyordu, öyleyse zorla getirmesini bilirdi Goldie.

Asasını zarif bir hareketle Sirius'un alnına dayadı. Yavaş bir hareketle sarstı onu.

"Sirius!" dedi kısık bir sesle.

James'ten bir horlama yükseldiğinde ise irkilerek arkasına baktı. Hala uyuyorlardı.

"Sirius!" dedi daha fena sarsarak. "Çabuk uyan."

Sirius, dikkatsizce gözlerini araladı. Goldie'yi gördüğünde ise gözleri iri iri açılmıştı.

"Sakın ses çıkarma." dedi Goldie asayı başına bastırarak.

"Sen ne yap-"

"Seni esir alıyorum." dedi kendinden emin bir şekilde.

"Se-"

"Konuşursan lanetlemekten çekinmem." dedi Goldie.

"Hadi ya! Eh, yap öyleyse!" dedi Sirius alayı bir tavırla. Goldie onun bir gözünün asasına gittiğini fark etmişti.

"Hım," dedi Goldie düşünceli bir tavırla. "Acaba saçlarını sonsuza dek Snape'in ki gibi görünmesini mi sağlasam? Yoksa seni kel mi bıraksam?"

"Hayır-" dedi Sirius gözlerini iri iri açarak.

"Öyleyse benle gel, Patiayak."

"Nereye?" dedi Sirius kaşlarını çatarak. Hala yatakta yatar vaziyetteydi.

"Astronomi kulesine gidiyoruz." dedi kararlılıkla Goldie. Charles ile her şey orada başlamıştı, orada son bulacaktı.

Sirius sırıttı. "Gelirim de, bu kıyafetlerle olamaz."

Goldie burun kıvırarak Sirius'un pijamalarına baktı. "Değiştirebilirsin." dedi sade bir sesle.

"Ne? Senin önünde asla olmaz." dedi Sirius sırıtarak. Sesine sahte bir utanç koymuştu.

"Arkamı döneceğim herhalde." dedi Goldie göz devirerek.

"Sen arkanı dönersen tutsağın olmaktan çıkarım." dedi Sirius alayla.

"Öyleyse gözlerimi kapatırım. Aynı şey." dedi Goldie tekrar göz devirerek.

Ucuna oturduğu yataktan kalktı. "Ayağa kalk ve giyin." dedi emreden bir sesle. Bu sırada uzanıp komodinin üzerinde ki asayı kapmayı unutmamıştı.

Sirius uyuşuk adımlarla yataktan indi ve sarsak adımlarla dolabına yöneldi. Goldie onun birkaç metre ötesinde asasını doğrultmuş duruyordu.

"Gözlerini kapattın mı, Ripley?" dedi alayla Sirius. Goldie asasını indirmese de gözlerini kapattı.

"Tişörtümü çıkarttım. Şimdi bir gömlek giyiyorum-"

"Ne yaptığını bilmek isteseydim, canlı izlerim Sirius. Şimdi hızlı ol."

"Pijama altımı çıkarıyorum- umarım gözlerin kapalıdır Ripley!" dedi Sirius alayla.

"Sen bana küs değil miydin?" dedi Goldie nefesini sinirli bir şekilde dışarı vererek.

"Öyleydim." dedi bıkkın bir sesle Sirius. Daha fazla konuşmadı.

Birkaç dakika sonraysa, "Gözlerini aç." dedi kısık bir sesle. Sanki az önce olanları unuttuğu için alaylı konuşmuştu. Şimdi yüzünden düşen bin parçaydı.

Goldie, onun haliyle ciddileşti. Siyah cüppesini baştan aşağı süzdü.

"Önden buyur." dedi kaba bir tonda. Sirius ona uyuz uyuz baktı ancak yine de Goldie'nin önüne düştü. Eğer istese Goldie'nin elinden asayı kapabilirdi. Goldie'den uzun, kaslı ve yapılıydı. Ancak belli ki Sirius da bu konuşmayı yapmak istiyordu.

Astronomi kulesine sessiz bir giriş yaptıklarında Sirius yer göstermesi için Goldie'ye baktı. Goldie ona gelmesini işaret ederek duvarlardan birine yaklaştırdı.

Buradan Karagöl ve Yasak Orman boylu boyunca görülebiliyordu. İç donduran bir rüzgar etrafı dövüyordu. Goldie, iliklerine kadar üşüyordu.

Ayaklarını boşluğa sarkıtarak oturdu. Yıllar sonra Dumbledore burada öldürülecekti.

Öldürülmeyecekti. Goldie izin vermeyecekti. Zamanı geldiğinde o yüzüğü yok edecek ve Dumbledore'u kurtaracaktı.

Draco'yu kurtaracaktı. Ona bir seçim şansı sunmak istiyordu. En azından deneyebilirdi.

Fakat şu am Sirius Black ile konuşması gerekiyordu. Sirius onun sağına oturup ayaklarını boşluğa sarkıttı. Rüzgar, yakalarını savuruyordu.

"Nereden başlayacağımı bilmiyorum." dedi Goldie karanlığa bakarken. "Her şey çok karışık."

"Hawthrone'dan başlayabilirsin." dedi Sirius sesine iğrendiğini belirten bir nida katarak.

"Hayır, hikaye onla başlamıyor." dedi Goldie Sirius'a bakmada. "Her şey Aster ile başladı."

"Clemonte?" dedi şaşkınlıkla Sirius.

"Evet, Clemonte. Ben- aşırı zeki ben, Aster ile ters düştüm." dedi Goldie. İçini boşaltmak iyi hissettiriyordu. "O da bana intikam yemini etti."

"Clemonte'nin Hawthrone ile alakası ne?"

"Ben onunla ters düştüm. O da benim açıklarımı aradı. Ve sen Sirius, zaten- zaten Hawthrone ile ters düşmüştün. Neden onun senle uğraştığını hiç düşündün mü?"

"Bilemem- kıskançlık?" dedi Sirius huysuzca.

"Hayır, hayır! Sşkmış. Charles Hawthrone, Susan Coldwell'e deli gibi aşıkmış. Sırf sen Susan'a birazcık gıcıklık ettiğin için senden intikam istedi."

Goldie kendisine gözlerini iri iri açmış bakan Sirius'a döndü. "Ben de çok şaşırmıştım. Fakat zamanla insan anlıyor. Ya alışıyor. Benzer şeyler."

Sirius yeniden cevap vermedi. Düşünüyormuş gibiydi. Garipti.

"Balo gecesi ben seni-" terk ettim diyecekti ki durdu. Bu fazla kaba dururdu. "ben yukarı çıktığımda Aster senin-" söylemek zordu. "benden-" bir nefes daha aldı. "hoşlandığını anlamış."

Ne onaylama ne de karşı çıkma vardı karşısında. Sirius Black sadece ileriyi izliyordu.

"Beni dinliyor musun?" dedi gücenmiş bir sesle. Sirius hipnotize olmuş gibi kafa salladı.

Goldie pek memnun olmadı ama devam etti. "Charles'ın sana gıcık olduğunu biliyordu. Aster Charles ile bir plan yaptı. Charles benimle ilgilenmeye başlayacaktı. Sende bu duruma üzülecektin. Charles ise beni ortada bırakacaktı. Ben de üzülecektim. İkimiz de kaybedecektik." dedi Goldie derin bir iç geçirerek.

"Görünen o ki, en az senin kadar suçluyum." dedi Sirius.

"Ben özür-" sesi titredi ve bir damla yüzünü yalayan soğuk rüzgarla buluştu. "özür dilerim, Sirius. Sadece sana çok sinirliydim ve her şey bir anda gelişti."

Elleriyle yüzünü kapattı ve gözyaşlarını bastırmaya çalıştı.

"Benim düşüncesizliğimdi." dedi Sirius Goldie'ye dönerek. "Ağlama, cidden moralimi bozuyorsun."

Goldie ellerini yüzünden çekerek Sirius'a baktı. "Özür dilerim."

"Ben de-" Sirius yutkundu. "özür dilerim."

Goldie, hem soğuğun hem de Sirius'un bakışlarıyla bedeni titremeye başladı. Gözlerine yaşlar doluyordu ancak rüzgar o kadar soğuktu ki sanki gözlerinde donuyorlardı yaşlar.

"Titriyorsun." dedi Sirius Goldie'yi süzerek.

"Evet," dedi Goldie ."Zemin çok soğuk ve rüzgr-"

"Sadece çeneni kapa." dedi Sirius kolunu Goldie'nin omzuna uzatıp kendine çekerken. Goldie, yaşlarla buğulanmış gözlerini ardından Sirius'a baktı.

"Hepimiz hata yaptık, Goldie. Ben düşüncesizlik ettim, sen de salaklık..."

"Çok kibarsın."

"Biliyorum."

Goldie, Sirius'a doyasıya baktı. Onu özlemişti. Hafif geniz yakan kokusunu izlemişti. Köpeğini özlemişti.

Ve sonra Sirius ileri bakmayı bırakıp Goldie'ye döndü. Dudaklarında alışılmadık, saf bir gülüş vardı.

Ve Goldie burnunun karıncalanmasıyla gözlerini kapatmak zorunda kaldı.

"Hap- şıracağım." dedi kolunu yüzüne tutmaya çalışırken. Fakat bu sırada Sirius cebinden siyah bir mendil çıkartmıştı çevik bir hareketle.

Goldie, peçeteyi aldı ve tam da o sırada hapşırdı. Neyse ki burnundan çıkanlar peçeteye gelmişti.

Burnunu sildi.

"Hapşırmak için harika bir zamanlamam var." dedi kendi kendine konuşarak. "Rica edersem, kulaklarını kapatabilir misin?"

Burnu cidden de nefes almasını engelliyordu.

"Sümüklerden korkan biri değilim Goldie. Ben seni her halinle seviyorum."

Belki Goldie bu sözden sonra burnunu temizlemese romantik bir an olabilirdi. Burnunun ucu defalarca burnunu silmesinden dolayı kızarmıştı.

"Hasta olmuşsun, Pomfrey'in yanına gitsen iyi olacak." dedi Sirius memnuniyetsiz bir endişeyle.

"Evet, biliyorum." dedi Goldie boğuk bir sesle. "Ama birkaç dakika daha kalabiliriz."

Kafasını tekrar Sirius'un göğsüne yasladı. Fakat yaslamasıyla Sirius'un cümlesi beyninde yankılandı.

'Ben seni her halinde seviyorum.'

Hızla kafasını kaldırıp Sirius'a baktı. "Sen az önce şey dedin." dedi şaşkınlıkla.

Sirius, ilk defa kendisine ilan-ı aşk yapıyordu.

Sirius Goldie'ye onu sevdiğini söylemişti!

Bunu fark etmesiyle dudaklarında bir gülümseme yayıldı.

"Asla ikinci defa söyletemezsin." dedi Sirius hınzır bir gülümsemeyle.

"Bir kez söyledin." dedi Goldie. "Daha fazla duymaya ihtiyacım yok."

Ve sonra birden sert esen rüzgar dinmiş, Goldie oturdukları taş zeminin soğukluğunu hissetmez olmuştu. Karnı adeta ikiye yarılmış, içi sıcacık magma ile doldurulmuştu. Başına tek tük değen ıslak kar taneleri ısınmış, nar tanelerine dönüşmüştü.

Sirius Black, dudaklarını çektiğinde ise Goldie'nin karında uçuşan bir yığın kelebek vardı.

*

Öpüşme sahnesi yazamama sorunu var galiba ben de. 

Evet, evet. Yazamıyorum. Öyle bir yetenek damarlarımda yok.

Neyse daha önemli bir konu var söyleyeceğim. Bu bölümle birlikte hikayenin ilk kısmı bitmiş oluyor. 

Yakında yeni karakterler için bir ön-bölüm yayınlayacağım. Bir diğer görüşmemize kadar sağlıcakla kalınız.

Şey,

Goldeblack gifi atmasam olmaz, değil mi?

Continue Reading

You'll Also Like

110K 6K 33
civciv: sarma mı yaptin gercekten __ #galatasaray 'da 1. 01.08.24 #barışalper 1. #yunusakgün 1. #millitakımlar 1. __ başlama tarihi 19.08.23 bitirm...
64.8K 4.2K 37
You Will Never Be Pure Again. * Ilk kıtabin gunahi olmaz. Cok sorgulamayin. 10. Bolumden sonra ben bıle yazarken sıkıldım aq A Tom Marvolo Riddle Fan...
139K 3K 50
Marvel ile hayal etmeye hazır mısınız? O zaman buyrun içeri... (Hikayelerin hiçbiri bana ait değildir. Hepsi Tumblr'dan alınıp çevirilmiştir. Çeviril...
72.2K 3.3K 32
Üzülmenin,ağlamanın bu hayatta acılarınızı azalttığını sanıyor "Içini dök,ağlamak iyidir."sözlerine inanıyorsanız inanmaya devam edin. Ama acınız geç...