İMKANSIZ

By buyazarneleryazar

658K 23.3K 7.5K

Hadi şimdi bir dürüstlük oyunu oynayalım. Doğru söyleyin beyler, hiç dostum dediğiniz birine ihanet ettiniz m... More

BÖLÜM-1
BÖLÜM-2
BÖLÜM-3
BÖLÜM-4
BÖLÜM-5
BÖLÜM-6
BÖLÜM-7
BÖLÜM-8
BÖLÜM-9
BÖLÜM-10
BÖLÜM-11
BÖLÜM-12
BÖLÜM-13
BÖLÜM-14
BÖLÜM-15
BÖLÜM-16
BÖLÜM-17
BÖLÜM-18
BÖLÜM-19
BÖLÜM-20
BÖLÜM-21
BÖLÜM-23
BÖLÜM-24
BÖLÜM-25
BÖLÜM-26
BÖLÜM-27
BÖLÜM-28
BÖLÜM-29
BÖLÜM-30
BÖLÜM-31
BÖLÜM-32
Bölüm-33
Bölüm-34
BÖLÜM-35

BÖLÜM-22

15.7K 596 134
By buyazarneleryazar

KEYİFLİ OKUMALAR

••

Yeni hayatıma giden yolda olabildiğince gülümsemeye çalışıyordum. Arada bir babamla gözgöze gelince ise sırıtıyordum. Gözlerimdeki hüznü görmesini istemiyordum.

Araba evimizden olabildiğince uzaklaşmıştı. Anneannem bizim eve çok olmasa da uzaktaydı. Yani sık sık gelip gidemezdik. Ama yaz aylarında genelde bizde olurdu. Şimdi ise yanına gidiyor olmama o kadar çok seviniyordu ki... sesi telefondan çok mutlu geliyordu. Dedem öldükten sonra kendini çok yalnız hissediyordu. Annem hemen hemen her hafta ziyaretine gitse de yetmiyordu. Dayılarım ve teyzelerim yurt dışında yaşadıkları için onlara olan özlemi de vardı ayriyetten. Biz birbirimize ilaç gibi gelecektik.

Araba anneannemin iki katlı, küçük ama sevimli bahçeli evinin önünde durunca derin bir nefes verip babama baktım. Gülümsüyordu ama gözlerindeki duygu kırıntılarını fark etmiştim.

"İn bakalım."

Arabadan inip arkamdan yavaşça kapıyı kapattım. Buralar bizim villalar sitesine benzemiyordu. Apartmanlarda yoktu. Müstakil evler vardı hep. Ve de ıssız gibiydi.

Bahçenin giriş kapısından geçtiğimizde burnuma muhteşem bir koku geldi. Demek anneannem döktürmüştü. Biraz daha yürüdükçe bahçeye sofra kurmuş olduğunu gördüm.

"Anne," diye seslendi babam. Babamın kayınvalidesine anne diye seslenmesini o kadar içten ve samimi buluyordum ki..

Az sonra mutfağı bahçeye bağlayan kapıdan anneannem göründü. Beni görünce genişçe sırıttı. Yanıma hızlı adımlar ile gelip kollarını bana doladı. Başımı omuz girintisine koyup sarıldım bende. Biz ayrılınca babam da sarıldı anneanneme.

"Haydi! Hemen kahvaltıya," deyip masaya ilerledi.

"Anne, dönüş yolum da var. Gitsem iyi olacak."

Babam bunu söylerken sesini yumuşatmıştı. Ters bir şey duymaktan korkar gibiydi.

"Haklısın evladım."

Babam bana yaklaşıp fısıldadı.

"Kartın yanında. Bizi her zaman arayabilirsin. Ziyarete geleceğiz." Kafamın üzerine uzunca bir öpücük kondurdu. Gözlerine bakmamaya çalışarak yanaklarını öptüm. Yine ona bakmadan elimi salladım.

"Görüşürüz baba."

Babam bahçeden çıkarken anneannem beni kahvaltıya sürüklemişti.

"Kuzum... nasılsın bakalım?"

Anneannemin kurduğu muntazam masaya bakmaktan sorduğu soruyu duyacak halde değildim. Eli o kadar lezzetliydi ki beni mest ediyordu.

"İyiyim anneannecim. Sen nasılsın?"

Benim için pişirdiğini tahmin ettiğim börekten bir ısırık aldım. Aman Yarabbi! Bunu her gün yapsa her gün yerdim.

"Sen geldin ya daha iyiyim kuzum benim."

Anneannem abime çok benziyordu. Bütün yüz hatları aynıydı. Gözleri zaten birebir aynıydı. Yalnızca anneannemin saçları kar tanelerine ev sahipliği yapıyordu. Ona beyaz saç çok yakışıyordu.

"Ellerine sağlık pamuğum. Umarım bu gidişle bana kilo aldırmazsın," diye takıldım. Gözlerini şöyle bir üzerimde gezdirdi.

"Erimişsin zaten kızım. Biraz toparlanırsın."

Gülümsedim. Burası bana iyi gelecekti. Öyle hissediyordum.

••

Kahvaltımı yaptıktan sonra anneannem kalacağım odaya götürmüştü beni. Birlikte bavulumu taşımıştık. Saat 9'a yaklaşırken panikle anneanneme baktım.

"Anneanne okula gidecektim. Okul nerede? Geç kalacağım."

Bu hallerime bakıp gülümsedi.

"Dur deli kız. Okul hemen şurada. 10 dakikalık yol."

İşte bu harikaydı.

"Hadi sen üniformanı giy ben de aşağıyı toplayayım."

Kafam sallayarak yanıt verdim. O odadan çıkarken ben de iki parçadan oluşan okul üniformama baktım. Lacivert, kırmızı ekoseli etek ve apaçık sarı gömlek ile nasıl görüneceğimi çok merak ettim doğrusu. Ah bir de arması vardı. Üzerimdeki eşofman takımını çıkarıp önce gömleği ardından eteğimi giydim. Etek tam benim kalıbıma uygundu buna sevindim. Gömlek ise idare ederdi. Rengi hariç iyiydi. Armayı da boynumdan geçirip gömleğin yakalarının altına sıkıştırdım. Siyah spor ayakkabılarımı giydiğimde hazırdım. Hava esintili olduğu için deri ceketimi almayı ihmal etmedim. Okuldaki ilk günüm olduğu için yanıma ne almam gerektiğini bilmiyordum. Çantama yalnızca bir defter ve kalemliğimi koyup aşağı indim.

"Anneanne, ben hazırım. Bu günlük okula kadar eşlik eder misin bana?"

Mutfak kapısından başımı uzatıp sorduğum soruya yanıt gecikmedi.

"Hayır tatlım. Kendin gidebilirsin. İlk okul çocuğu gibi yanında ben olmamalıyım. Kapıdan çıktığında göreceksin öğrencileri. Onları takip et," deyip hepsi yerli yerinde olan dişlerini gösterip güldü. Gözlerimi kısık ona aşk olsun der gibi baktım.

"Peki. Çıkıyorum ben."

Başını salladı. Evin tahta kapısının gıcırdatarak açtım ve dışarı adımımı attım. Altıma çorap giymediğime şimdiden pişman oldum. Cidden hava fazla esiyordu. Yolda sağa sola bakınıp benimle aynı eteği giyen kızları takip ettim. Dik bir yokuşu inmeye başladılar. Ben de tabi. Yokuşun sonundaki okulu gördüğümde nihayet demiştim. Bir de bu yokuşu tırmanışım vardı. Ah!. İşte gerçek bir zulümdü bu. Okulun önünde durunca hâlâ adını bilmediğimi fark ettim. Tabelaya baktım.

MEHMET AKİF ERSOY ANADOLU LİSESİ

Anaokul, ilk, orta okul ve liseyi de özel okulda okuyan biri olarak ilk kez devlet okuluna adım atacaktım ve gerçekten bunun için mutluydum. Kapıdan içeri girer girmez etrafıma bakındım. Bu gün Pazartesi olduğu için sıra olunması gerekiyordu. Ama herkes bahçenin farklı yerlerine dağılmış kafasına göre takılıyordu. Ve ne bir kürsü ne de müdür vardı. Tören olmayacak mıydı? Kolumdaki abimin doğum günümde hediye olarak aldığı saate baktım. Dokuza beş vardı. Ve hâlâ sıra olunmamıştı. Bense bahçenin orta yerinde durmuş neler olduğunu çözmeye çalışıyordum. Ortalık yerde durmak aptallık gibi geldi ve boş olan bir bank aradım. Bu mümkün değildi. Bütün banklar hınca hınç doluydu. Ne kadar kalabalıktı öyle. Atatürk büstünün altına doğru yürüdüm. Orada oturabilirdim en azından. İnsanların bana garip gözle baktığını fark edebiliyordum. Yeniydim ve biraz da garip. Ne yapacağım hakkında en ufak bir fikrim yoktu. Aval aval bakıyorum desem yeriydi. Büstün altına geçip soğuk taşa oturdum. Gerçekten tam bir aptalım. Akşam kesinlikle karnım ağrıyacaktı.

"Ne yaptığını sanıyorsun sen?"

Tepemde bir kız sesi carladı ve kafamı kaldırıp eteğini göremediğim kıza baktım. Sahi eteği neredeydi?

"Pardon," dedim anlamamış gibi. İlk günden kimse ile dalaşmaya niyetim yoktu.

"Buraya oturmak yasak. Hangi akılla buraya oturabiliyorsun sen?" diye bağırdı bir anda. Buraya oturmak yasak mıydı? Oturduğum yerden sakince kalktım. Bana bağırma hakkını nereden buluyordu bu ahmak kız.

"Yeniyim, anlarsın ya kurallardan ve yasaklardan haberim yok," deyip yapmacık bir şekilde sırıttım. Kız lafımı bitirir bitirmez ağzını açmıştı ki sonunda beklenen ses yükseldi.

"Sıraya geçin gençler."

Evet okulda müdür varmış. Kızı orada öylece bırakıp 11. sınıfların olduğu yere geçtim. Hangi şubede olduğumu henüz bilmediğim için herhangi bir sınıfın arkasına geçtim. Neden bu insanlar bana böyle bakıyor! Özellikle kızlar. Kılık kıyafetimde bir şey var desem onlardan daha özenli gelmiştim okula. Etekleri bir karış olan kızlara bana ne hakla böyle bakabiliyordu ki?

Müdürün sesiyle düşüncelerimi dağıttım.

"İstiklal marşı için dikkat!"

Birkaç saniye İstiklal marşının çalmasını bekledim. Sanırım öyle bir sistem yoktu çünkü herkes hep bir ağızdan marşı okumaya başladı. Ben de onlara eşlik ettim. Marş bittiğinde uğultular tekrar başladı. Tüm sınıflar teker teker içeri girmek için yürümeye başladı. Ben de peşlerinden tabii. İçeri girdiğimde ilk yapmam gereken müdür odasını bulmaktı. Tahmin yeteneğimi kullanarak odanın ikinci katta olduğu kanısına vardım. Zaten üç katlı okuldu. En son kata koyacak halleri yok ya.

Tahminim tuttu ve müdür odasını bulabilmiştim. Kapıyı tıklatıp içeri girdiğimde müdür bey hemen başını kaldırdı. Bana sert bir bakış attı.

"Gir dediğimi hatırlamıyorum," diye çıkıştı.

"Şey... ben yeni gelmiştim. Yeşim Dor-"

Lafımı kesip oturduğu yerde dikleşti ve gözlerini büyüttü.

"Ah... Yeşimcim. Demek sensin. Baban ile telefonda görüşmüştük. Yeni okulun hayırlı olsun kızım. Hemen sınıfını söyleyeyim derse gecikme."

360 derece dönüşünün nedeni bariz belliydi.

"11-G," dedikten sonra dudağının kenarını hafifçe dişler gibi oldu. Kendi kendine fısıldadı daha sonra. "Hay Allah. En sorunluların sınıfına denk getirmişiz kızcağızı."

Sanırım duyduğumu fark etmemişti. Bozuntuya vermedim.

"Peki. Teşekkürler," deyip kapıya doğru yürüdüm. Arkamdan seslendi.

"En ufak bir problemde odama gelebilirsin evladım."

Ne gibi bir problem olacaktı ki? Yine de başımı sallayıp odadan çıktım. Koridor bomboştu. Sanırım ders başlamıştı. Sınıfımı bulmam beş dakikamı almıştı. Tüm 11. sınıflar bu katta iken benim sınıfım bir üst kattaydı. Ve boş yere zamanımı bu katta arayarak geçirmiştim. Koşarak sınıfın kapısının önüne geldim. Kapıyı çalmadan önce derin bir nefes alıp verdim. Umarım hoca kızmazdı. Kapıyı çalıp içeri girdim.
Öyle bir gürültü ve kargaşa vardı ki... hocanın girmemiş olduğuna sevinmiştim. Bir dakika.. sanırım boş yere sevindim. Çünkü öğretmen masasında oturan hocayı daha yeni fark etmiştim. Öyleyse bu ses de neyin nesiydi?

Bana hiçbir şey söylemeden baktı. Sanırım kızmayacaktı. Peki ben ne demeliydim? Yeni geldiğimi söylemeli miydim?

Sınıftaki ses bir anda kesilince şaşırdım. Herkesin odak noktası olunca utançla ayakkabılarıma baktım. Neden beni izliyor hepsi?

"Geçebilir miyim hocam?" diye sorduğumda toplu bir şekilde kahkaha attılar.

Hoca hiçbir şey söylemeden başı ile geç işaretini verdi. Boş bir yer var mı diye bakındım. Ve bulmam da epey zaman aldı. En arka sıradan bir öndeki sıra tamamen boştu ve tam da istediğim gibi cam kenarıydı. Oraya doğru adım atmıştım ki bir ses beni durdurdu.

"Oraya oturamazsın."

Sesin sahibine dönüp kaşlarımı çattım. Hepsi mi dengesiz olur?

"Sebep?"

"Çünkü orası Doruk'un yeri."

"Öyleyse Doruk konuşsun," diye yapıştırdım. Doruk denen şahıstan ses çıkmadı. Galiba burada değildi. Kıza ters bir bakış atıp sıraya oturdum. Zaten başka şansım da yoktu. Diğer tüm sıralar doluydu. Hoca da dahil bana kocaman olmuş gözlerle bakıyordu. Onları umursamayıp iyice yayıldım sıraya. Ne yani herkes beni mi izleyecekti? Hoca ders işlemeyecek miydi? Ben nasıl bir okuldaydım? Babam bu okulu çok mu aramıştı? (Bu biraz şey gibi oldu sanki. Babam böyle pasta yapmayı nerden öğrendi 😂😂)

••

Birinci dersin boş geçmesi üzerine ikinci dersin de aynı şekilde olacağını düşünmüştüm. Öyle olmamıştı. Ders matematikti. Ve öğretmen gerçekten manyak gibiydi. Eski okulumdaki -sanırım bu tabire alışmak zor olacak- matematik hocam bile bu kadar değildi. Bu adam teneffüste bile ders anlatıyordu. Aman Yarabbi!. Beynim yanmıştı.

"Haftaya kadar 400 tane soru çözüp getiriyorsunuz," deyip son golü attı ve çıkıp gitti. Herkes arkasından söverken ben yorgun bedenimi biraz dinlendirmek adına kafamı sıraya yaslayıp kısa bir uykuya gözlerimi yumdum.

Beni uykumdan eden şey bacaklarımda arsızca dolaşan yabancı ellerdi. Sıraya yasladığım vücudumu panikle kaldırdım ve birbirine karışan saçlarımı düzelttim. Yanımda oturan şahısa kısık gözlerle baktım.

"Ne yaptığını sanıyorsun sen?" Öfkeyle bağırıp sıradan kalktım. Pis pis sırıtıyordu.

"Asıl sen ne yaptığını sanıyorsun?" diye karşılık verdi bana. Suratındaki yayvan sırıtış midemi ekşitiyordu.

Neden sınıfta kimse yoktu? Duvardaki saate kaydı gözüm. Kahretsin!. Çıkış zili çalmış bile. Hemen çantamı toplayıp, üzerinde uyumak için tor top haline getirdiğim ceketimi üzerime geçirdim.

"Uzak dur benden. Manyak."

Koşar adımlarla sınıftan çıktım. Merdivenleri uçarcasına indim. Umarım o aptal kılıklı bir daha karşıma çıkmazdı.

Okulun çıkış kapısından dışarı çıkarken bir anda esen kuvvetli rüzgar ile eteğim uçuşmaya başladı. Kahretsin!. Kesinlikle pantolon giymeliydim. Eve giden dik yokuşu çıkacak olma düşüncesi beni büyük bir sarsıntıya uğrattı. Eminim kısa zaman içerisinde en nefret ettiğim şeyler listesinden en baştaki yerini alacaktı bu yokuş.

Sanki izleniyormuş hissine kapılıp arkamı döndüm. Kimse yoktu. O salak çocuk yüzünden kendi kendimi panikletiyordum. Adımlarım ister istemez hızlandı. Yokuşun başına kadar hızla yürüyüp düz yolda yavaşladım. Ah be baba! Başka okul mu yoktu? Babama içimden sitem ede ede eve geldim. Bahçe kapısından içeri girerken rahat bir nefes vermiştim. En azından erken gelmiştim eve. Ve çıkış saati de erkendi.

Üç basamaklı merdiveni çıkıp zile dokundum. Çok geçmeden anneannem güler yüzü ile kapıyı açtı.

"Hoşgeldin evladım."

Yanağına öpücük kondurup içeri girdim.

"Günün nasıldı?"

Son yarım saati saymazsak gayet iyi.

"Güzeldi. Şey acıkmam dışında yani."

Gözlerini kocaman açıp baktı bana.

"Sakın bana okulda bir şeyler yemediğini söyleme." Bana sert bir bakış atmıştı. Kabul bu annemin bakışının aynısıydı. Suçluluk duygusuyla dudağımı dişledim.

"Peki pamuğum söylemem."

"Dalga geçiyor bir de. Çabuk üzerini değiştirip mutfağa gel," diye emretti. Emrine çabucak uyup merdivenleri tırmandım. Tahta merdivenler fazla eskiydi ve her adımda rahatsız edici bir gıcırtı sesi çıkarıyordu. Odama ulaştığımda üzerimi çıkarıp katladım ve masanın üzerine koydum. Anneannem tüm eşyalarımı dolaba dizmişti. Bir eşofman takımı alıp üzerime geçirdim. Saçlarımı ev topuzu yaparak odadan çıktım. Banyoya girip elimi yıkadıktan sonra aşağı indim. Anneannem mutfağa sofrayı kurmuştu bile. Masaya ilerlerken bu gün hiç telefonuma bakmadığım geldi aklıma. Anneannem tabağıma çorbayı koyana kadar internete girdim. Bizimkiler gruba yazmıştı.

Nasıldı ilk günün?

Ayça sonuna bir emoji koyup kaygılı olduğunu belirtmişti. Yanıtımı geciktirmedim.

İdare ederdi. Yani ilk gün için ne kadar iyi olabilecekse o kadar iyiydi.

Elbette size, o sapık kılıklının bacaklarımı ellediğini söylemeyecektim.

Yani bizi unuttun?

Serkan şimdiden alınganlığa başlamıştı. Birkaç dakika konuştuktan sonra yemek yiyeceğimi söyleyip veda etmiştim. Instagram hesabıma baktığımda 8 tane isteğin olduğunu gördüm. Galiba tüm hepsi yeni okulumdandı. İstekleri öylece bırakıp yemeğimi yemeye başladım. Bir an içimden keşke Bera de Instagram kullansaydı diye geçirdim. Instagram hesabı yoktu. Bunu gereksiz buluyordu. Aslına bakarsak Bera'nın hiçbir sosyal medya hesabı yoktu. Asosyal biri değildi ama hoşlanmıyordu bu uygulamalardan.

"Hocaların ile anlaşabildin mi?" Anneannem beni düşüncelerimden arındırdı.

"Yani... sayılır. Henüz üç tanesi ile tanıştım."

Çorbamdan bir yudum daha alıp tadına bıraktım kendimi. Şükran teyzeye ihanet ettiğimi düşünüyordum. Çünkü ondan güzel mercimek çorbası yapan birini tanımıyordum ta ki anneannemin çorbasını tadana kadar.

"Ellerine sağlık. Çok güzel olmuş."

Ben bunu söylerken o yüzüne kocaman bir gülücük kondurmuştu bile. Bitirdiğim tabağı önümden alıp başka bir tabak koydu.

"Umarım fırında makarna seviyorsundur."

Sevmek mi? Deliriyordum.

"Hem de nasıl."

Kaşık kaşık götürdüm makarnayı. Kilo alacaktım bu gidişle. Karnım doyduğunda sandalyemde geriye yaslanıp karnımı ovuşturdum.

"Ellerine sağlık pamuğum. Hepsi çok lezzetliydi."

"Afiyet olsun kızım benim."

Aklıma bir an annem geldi. Sonra babam ve daha sonra abim. Acaba şu an ne yapıyorlardı? Yemek yiyorlardı büyük ihtimalle. Bera da bizim evde miydi? Beni düşünüyorlar mıydı acaba? İlk günden annemi aramak istemiyordum. Burada sıkıldığımı falan sanabilirlerdi.

Cebimde titreşen telefonumu elime aldım.
Ekranda gördüğüm isim şok geçirmeme sebep oldu.

••

BÖLÜM SONU. HAKLISINIZ HAİN BİR ŞEKİLDE BİTİRDİM. SİZCE ARAYAN KİM. BOL BOL TAHMİN VE YORUM BEKLİYORUM. BÖLÜMLER HAZIR. SADECE VOTE VE YORUMLARIN ARTMASINI BEKLİYORUM. BİRAZ DAHA YORUM İSTİYORUM. TÜM DÜŞÜNCELERİNİZİ MERAK EDİYORUM. BENİMLE PAYLAŞIN LÜTFEN. BİR SONRAKİ BÖLÜM İÇİN SINIRIMIZ 60 VOTE 70 YORUM
UMARIM BİR AN ÖNCE SINIR GEÇİLİR ÇÜNKÜ GELECEK BÖLÜM ÇOK HEYECANLI OLACAK. BÖLÜMDE GÖRÜŞMEK ÜZERE. SİZİ SEVİYORUM. ❤️❤️

Continue Reading

You'll Also Like

143K 9.6K 90
Öğretmen ama AŞKA ÖĞRENCİ (Texting) • Anaokulu öğretmeni olan Beyza yoğun bir sene geçirdiği için yeni dönemde dinlenmek için görev değişikliği yapmı...
139K 6K 23
~Yeşim Deniz ~ Kendisi hayatını yaşıyor sanarken daha gerçek hayattı ile bile tanışmaması gerçeği fakat hayatı olan adam Alaz Karadağ onu 7 yıldır ta...
YUVA By _twclr

Teen Fiction

631K 31.7K 49
Amelya 20 yıl sonra aslında ailesinin gerçek olmadığını intikam için bebeklerin karıştırılmasına nasıl bir tepki verecek gelin hep birlikte okuyup öğ...
202K 4.1K 32
Instagram hesabı; maviibulutt__official Başlama tarihi: 28.10.2023 Bitiş tarihi: ----------------- "Bir, iki, üç, dört" Dediğinde ilerlemeyi bırakt...