Golden Black ➳ the Marauders

By adelaidediyebiri

437K 32.5K 33.3K

Marigold 'Goldie' Ripley Londra'da yaşayan sıradan bir kızdır. Ancak hayatı sürpriz bir biçimde karşılaştığı... More

karakterler ⋅ birinci perde
1 ► Grimmauld Meydanı
2 ► Saksı
3 ► Diagon Yolu
4 ► Hogwarts Ekspress'i
5 ► Patronus
6 ► Harita
7 ► İtiraf
8 ► İksir
9 ► Gece Yarısı
10 ► Böcürt
11 ► Doğum Günü
12 ► Balık
13 ► Kitap
14 ► Beşinci Çapulcu
15 ► Hogsmeade
16 ► Şaka
17 ► Defter
19 ► Tehdit
20 ► Unutkan
21 ► Plan
22 ► Enayi
23 ► Şans
24 ► Özür
25 ► Quidditch
26 ► Dumbledore
27 ► Barış
28 ► Teklif
29 ► İki Seçenek
30 ► Griffinhorn Partisi
31 ► Gecekuşu Okurları
32 ► Öpücük
33 ► Saldırı
34 ► Maskeler ve Gerçekler
35 ► Af
karakterler ⋅ ikinci perde
1 ◆ Forestiera Street
2 ◆ Kutlama
3 ◆ Öğrenci Başkanları
4 ◆ Masa Olayları
5 ◆ Kabul
6 ◆ Seçmeler
7 ◆ Zindanlar
8 ◆ Hırsız
9 ◆ Ölüm Yiyen
10 ◆ Canavar
11 ◆ Obliviate
12 ◆ İlk Hamle
13 ◆ Teklif
14 ◆ Longlive
15 ◆ Köstebek
16 ◆ Balo Aşkları
17 ◆ Editler
karakterler · üçüncü perde
1 ■ Altın ve Siyah
2 ■ Düğün
3 ■ Voldemort
karakterler · dördüncü perde
1 ● Aile
[perde kapanıyor]
ek bölüm; Charles Hawthrone

18 ► Bela

6.4K 573 208
By adelaidediyebiri

Goldie, defterin yapraklarını çevirmeye devam ederken yan taraftan gelen öksürme sesiyle yerinden zıpladı. Bu sırada mavi kapaklı defter ellerinden kayıp yatağa geri düştü.

"İnsanların işlerine bu kadar burun sokan biri olduğunu bilmiyordum, Goldie." Dedi Aster kıvırcık saç buklesini kulağının arkasına sıkıştırırken. Zaferle Goldie'ye bakıyordu. Goldie'nin başından aşağı kaynar sular dökülmüştü adeta.

"McGonagall, bunu bilmek isteyecek." Dedi Aster süzülerek yatağın öteki tarafına geçerken.

"Ben mi insanların işlerine burun sokuyorum?" diyebildi Goldie sesi titrerken. Aster'ın psikolojik problemleri olduğuna gönülden inanıyordu artık. "Okulun ilişki haritasını çıkaran ben miyim?" dedi sesini daha da yükselterek.

"Bu seni ilgilendirmiyor." dedi Aster deftere uzanırken.

"Hayır!" dedi Goldie. "O defterde benim de ismim yazıyor. Ne kadar iğrenç bir iş yaptığının farkında mısın?" Sesi yükselmişti fakat umurunda değildi.

Aster, umursamazca defteri yataktan aldı. "Ben olmasaydım kimse gerçek aşkını bulamayacaktı, Ripley. Ben insanları doğru yola iletiyorum." Dedi Aster özgüvenli bir sesle.

"İnsanları o küçük beyninle eşleştiriyor ve sonra bozuyorsun? Bu alçaklık. O defteri bana vereceksin Aster. Orada ismi yazan herkes bunu bilecek."

Aster, defteri kollarının arasına aldı. "Hayır Goldie! Sen benim işimden o koca burnunu çekeceksin. Ayrıca- McGonagall'a söyleyip sana en ağır cezayı vermesini sağlayacağıma emin olabi-"

"Rictusempra!"

Aster gıdıklanma hissiyle arkaya doğru devrildi. Goldie, artık onu dinleyerek zamanını harcamayacaktı.

"Accio, defter." Dedi Goldie asasını uzatarak. Aster'ın gevşemiş ellerinden defter ayrıldı ve havada süzülerek Goldie'nin parmaklarının arasına kondu.

"Onu bana ver, lütfen!" dedi Aster asasını kaldırarak. Sesi rica eder gibi değildi. Emredercesine konuşmuştu.

"Hayır, asla!" dedi Goldie kapıya doğru depar attı fakat Aster arkasından bilmediği bir büyü yaptı. Goldie'nin ayaklarının etrafında siyah bir ip dolanmaya başladı ve Goldie sırtüstü devrildi.

Aster, asasını cebine sokarak Goldie'nin yanına geldi ve defteri kollarından çekiştirmeye başladı. Goldie'nin defteri vermeye hiç niyeti yoktu ki kızlar yatakhanesinin ortasında -Goldie yatar pozisyondaydı hala- mavi bir defter çekiştiriyorlardı.

Ve sonunda defter dayanamadı. Kapak, Aster'ın ellerinde kalırken Goldie defterin kapaktan kopan beyaz sayfalarını kapmıştı. İki kız, ayrılan defterle birlikte arkaya doğru savruldu.

Goldie, ayaklarını saran büyüyü def ettikten sonra ayağa kalktı. İçine dolan anlık bir nefretle asasını deftere çevirdi.

"Incendio!"

Defterin yaprakların ucunda kırmızı bir ateş yandı. Kırmızı ateş, bir canavar misali defterin yapraklarını yemeye koyuldu.

"Hayır!" diye ileri atıldı Aster. Goldie, defteri ellerinden bıraktı ve ikisi de yaprakların küle dönüşmesini izledi şaşkınlıkla.

"Seni pislik-"

Aster, doğruca Goldie'nin üzerine atladı. Goldie, Aster'ın ağırlığı ile geriye doğru devrildi. Zaten Aster ondan uzun ve yapılıydı.

Aster, yapabildiği şekilde Goldie'nin yüzünü çiziyor ve saçlarını çekiştiriyordu. Goldie, onu üzerinden atamıyordu, o kadar güçlü kolları yoktu.

"SENİ MAHVEDECEĞİM!" dedi Aster artık ellerinde Goldie'nin saçlarından kopan sarı teller varken. Goldie, onun ellerini tutmaya çalışıyordu fakat kafasında ağır bir sızı vardı ve elmacık kemiği ağrıyordu.

Goldie'nin kurtarıcısı ise maçtan önce atkısını almaya gelen Alice'di.

Goldie, yabancı ellerin Aster'ı tutarak Goldie'nin üstünden çektiğini gördü. Derin nefesler alarak doğrulmaya çalıştı. Alice, Aster'ı tutmaya çalışıyordu ki başarılı sayılmazdı. Zıvanadan çıkmış bir cadalozla kim başa çıkabilirdi?

"Git!" dedi Alice Aster'ı yatağa doğru sürüklerken. "Tutamıyorum- git."

Goldie, arkaya adımlar atarak şaşkın şaşkın baktı bir süre. Sonra ise Aster'ın üstüne doğru havlarcasına atlamasından koşarak kaçtı. Merdivenleri üçer beşer indi. Artık ortak salon boş görünüyordu. Maç başlamıştı.

Goldie, arkasından gelen Aster'ın sesini duyduğunda kaçacak yer aradı. Koridora çıkamazdı çünkü perişan görünüyordu. Saklanacak bir yer yoktu. Koltukların arkası güvenilir değildi. Goldie, tekrar merdivenlere baktı ve aptallık olduğunu bildiği halde doğruca erkekler yatakhanesinin kapısını açtı. Tek umudu, yukarıda birinin olmamasıydı.

Fakat içeri girmesiyle kafası bir bedene çarptı.

"Ah-" dedi birkaç adım geriye gittiğinde. Zaten ağrıyan kafası şimdi daha da kötü olmuştu.

"İyi misin?" dedi bir ses. Goldie sesi tanımıyordu. Elin kafasından çekip yukarıya baktı. Bir yerden tanıdık gelen yüzdü bu. Bu sabah ki çocuk olduğunu anlaması 10 saniyesini aldı.

Yüzü kireç gibiydi. Goldie, doğal olarak mı öyle olduğunu yoksa endişeli mi olduğunu çözemedi. Çakır gözleri farklıydı. Bir an sakin ve bilge geliyordu insana ancak uzun süre baktıkça tehditkar baykuş gözlerine dönüyordu sanki. Kumral görünen saçlarından dalgalı bukleler alnına düşmüştü. Dudakları kıpkırmızıydı. Teniyle o kadar zıt duruyordu ki gerçek değil gibiydiler. Sanki defalarca ısırıldığı için kan rengine bürünmüşlerdi.

"Affedersin." Dedi çocuk birkaç adım çekilerek.

"Önemli değil." Dedi Goldie şüpheyle çocuğu süzerek. "Burada ne arıyorsun?"

"Ah- bu soruyu ben sana sormalıyım. Burası erkekler yatakhanesi." Dedi bilmiş bir şekilde. "Ve şu an savaştan çıkmış gibisin."

Goldie'nin elleri istemsizce dağınık saçlarına gitti. Fakat tekrar dikkatini toplaması uzun sürmedi.

"Sen bir Ravenclaw'sun." Dedi Goldie ellerini saçlarından çekerek. "Buraya girmen yasak."

"Elbette yasak." Dedi nazik bir gülümsemeyle çocuk. "Fakat işler Öğrenci Başkanı olunca biraz değişiyor."

Goldie'nin gözleri çocuğun göğsüne gitti. Ancak orada bir rozet yoktu.

"Rozetini unutacak kadar kötü bir Öğrenci Başkanı." Dedi korkusuzca çocuğun gözlerine bakarak. Çakır gözleri endişeli mi görünüyordu, çözemedi Goldie.

"Hangi yatakhaneye gideceğini bilemeyecek kadar aptal bir Gryffindor." dedi uyuz sesini kullanarak.

"Seni McGonagall'a şikayet edeceğim." dedi Goldie düşünmeden. Bu çocuğun böylece bilmiş davranması onu gıcık etmişti. Kendini ne sanıyordu?

"Ben de seni ederim." Dedi çocuk. Sırıttığında yanaklarında gamzeleri çıkmıştı ve dişleri ten rengi kadar beyazdı.

"Etmek için bir nedenin varsa, hodri meydan." Dedi Goldie kollarını bağlayıp belalı bakmaya çalışarak. Tek umurdu erkekler yatakhanesine girmenin yasak olmamasıydı.

"Yarısı koparılmış, dağınık saçlar, tam alnının ortasında görünen tırnak izin var. Sağ yanağının hafif kızarmasından bahsetmiş miydim? Hala heyecanlısın ve göğüsün hızla kalkıp iniyor. Bir kavgaya karıştığını anlamak için Ravenclaw olmaya gerek yok."

Goldie, kaşları havada kaldı öylece. Ne diyeceğimi şaşırmıştı ve boğazı kurumuştu.

Çocuk ona memnuniyetle baktı. "Şunda anlaşalım, eğer beni şikayet edersen başın daha kötü belaya girer. Şu merdivenlerden geçip gitmem izin verirsen ise bir dost kazanmış olursun. Gayet açık bir teklif."

Goldie, aptallığından kurtulmak için kafasını salladı. Gözlerini yumdu ve açtı. "İkinci bir sefer olursa, başına hoş şeyler gelmeyecek." dedi Goldie sesinin güçlü çıkmasını umarak.

"Teşekkürler." Dedi çocuk başıyla kibar bir selam vererek. Goldie'nin yanından geçti ve erkekler yatakhanesinin kapısını açıp doğruca dışarı çıktı.

Goldie, birkaç saniye bakakaldıktan sonra Aster'ın ortak salon dışında bir yerlerde kendisini aradığını umarak erkekler yatakhanesinin merdiveninden çıktı. Şu an Görünmezlik Pelerini olmasını çok isterdi. Düşündüğü gibi boştu ortak salon.

Quidditch maçı başlayalı çok olmuştu. Goldie, berbat göründüğüne emindi. Bu nedenle maçı izlemekten vazgeçip doğruca banyoya girmeye karar verdi.

Yatakhanesine çıkarken fark ettiği şeyse az önce ki çocuğun kim olduğu hakkında hiçbir fikri olmamasıydı.

*

"Bugün buradayız!" dedi Sirius Jack'in elini kaldırarak. "Ravenclaw'lar kükrememizi duydu. Quidditch'in kime ait olduğunu öğrendiler. DEĞİL Mİ?"

Gryffindor'lardan alkış ve bağrışlar duyuldu.

Gryffindor tamı tamına 10 puan farkla yenmişti Ravenclaw'u. Birkaç kişi hemencecik Mutfak'ı soymuş ve kutlamalar başlamıştı.

Sirius, kırmızı koltuğu ortak salonun ortasına çekmişti. Jack Sullivan ile orada durmuş kalabalığı gaza getiriyordu. Ortak salonun duvarından boydan boya kükreyen bir aslan resmi vardı. Beş dakika da bir kükrüyor ve herkesin kulağını sağır ediyordu.

"KRAL KİMMİŞ?" dedi Sirius Sullivan'ın kolunu yukarı kaldırarak.

"SULLIVAN!" dedi tüm kalabalık bir ağızdan. Kurabiyeler elden ele dolaşıyor ve kaymak biraları yarısının yere dökülmesi umursanmadan ortak salon boyunca dönüyordu.

Goldie, kutlamalara katılmak istemiyordu. Çünkü onu gören herkes 'Aa? Goldie? Yüzüne ne oldu?' diyecekti. Aster'ı bir daha görmemişti. Tek umudu McGonagall'a şikayet edilmemekti. Edileceğini de sanmıyordu çünkü Aster şikayet ederse kendi başını yakardı. Cidden, inşaları birbiriyle ilişki haritasını çizen bir defteri vardı. Goldie, defteri saklayıp insanalar Aster'ın gerçek yüzünü gösterebilirdi fakat içinde ki nefret ateşiyle baştan aşağı küle çevirmişti defteri. Eh, pişmandı birazcık.

Lily, kutlamanın yoldan çıkmaması için Öğrenci Başkanları liderliğinde ortak salonun etrafında nöbete başlamıştı. Goldie, June'un şu anda el üstünde gezdiğine emindi. Harika bir Tutucu'ydu. Snitch'i kaybetmelerine rağmen Ravenclaw'ların sayılarını harika biçimde engelleyerek kazanmalarını sağlamıştı.

Aşağıdan gelen müzikle karışık Sirius Black'in sesini duymamaya çalıştı. İzleyemediği maç içinde ayrı bir sıkıntı olmuştu. Ayrıca erkeklerin yatakhanesinde -merdiveni mi demeliydi yoksa?- karşılaştığı çocuktu onu düşündüren. Çok korkunç geliyordu Goldie'ye. Orada ne yaptığını merak ediyordu. Bir yandan da kokusunun yakında çıkacağıydı.

Sıkıntıyla nefesini dışarı verip yatakta doğruldu. İçinde birikenleri birine anlatmaya ihtiyacı vardı.

Gözleri, masasında duran Kitab'a kaydı. Goldie, kimse dokunmasın diye Kitab'ı büyülemişti. Bunun yanında Harry Potter evrenine dair bildiği her şeyi yazmıştı oraya.

Hızla üstünde ki yastığı fırlatıp Kitab'ı eline aldı. Kafası her sıkıştığında ona yol gösteriyordu bu Kitab.

Goldie, Lily'den aldığı dolma kalemlerden birini de alıp yatağına geri döndü. Tüm yazdıkları neredeyse Kitab'ın yarısını tutmuştu. Goldie, daha ileri ki sayfalardan birini açtı. Aklında yankılanan bir söz vardı.

"Gerçek aşk, bir sözdür."

Elleri sayfalar üzerinde hareket etti ve lacivert mürekkep sayfalara işledi. Bu güzel bir sözdü fakat diğer bir yandan kafa karıştırıcıydı. Gerçek aşk nasıl bir şeydi? Goldie, merak ediyordu. Bunun defter üzerinde insanları eşleştirmekten fazlası olduğuna emindi.

"Gerçek aşk, bir söze sığdırılamayacak kadar değerlidir." Yazısı belirdi sayfada. Goldie, gülümsedi. Bu Kitab'ı seviyordu. Sanki tüm ruhu bu yapraklardaydı.

Elbette aşk bir söz değildi. Sözler bozulabilirdi. Aşk bozulamazdı. Aşk olsa olsa bir hastalık olabilirdi. İnsanı kuşatan ve yavaş yavaş içine çeken bir hastalık. Kendini unutup, tüm sevgini sadece bir kişinin üzerine yönlendirmekti bu. Onun adına üzülmek, onun adına sevinmekti. Onun adına yaşamaktı aşk.

Goldie, kapının açılmasıyla aptal gülümsemesini dudaklarından silip Kitab'ı kapattı. Kalemi ve Kitab'ı doğruca yastığının altına sıkıştırdı.

"Sonunda buldum seni." dedi Alice nefes nefese.

"Ne oldu?" dedi Goldie endişeyle.

"McGonagall'a acilen seni çağırıyor." Dedi Alice. "Acele etsen iyi olur."

Goldie, korkunun tüm bedenini sarmasını izin verdi. "Geliyorum." dedi tiz bir sesle. Siyah cüppesini sırtına geçirdi ve Alice'in peşinden yatakhaneden çıktı. İşte şimdi başı beladaydı.

*

Yine harika bir yerde bıraktım galiba.

Ehehe

Diğer bölümde görüşürüz! 



Continue Reading

You'll Also Like

77.8K 5.9K 44
"Onu birçok isimle andılar evlat. Son nefesinde bile insanlar onun geçmişte yaptığı şeylerin karanlığa açılan bir kapı olduğunu mu, yoksa iyilik uğru...
47.5K 3.9K 12
James Potter takıntılarının ve saplantılarının arasında yeni bir yol çizmeye çalışıyordu ve bu yol Maureen McGonagall'ın kalbinden geçecekti.
489K 56.4K 33
alfa jungkook, en yakın arkadaşının kardeşi olan omega taehyung'a deliler gibi aşıktı.
2.8M 151K 48
Her belayı kendine çekebilecek potansiyelde olan muhabirimiz ile belalardan hiç hoşlanmayan yakışıklı başkomiserimizin tatlı aşk haberine hoş geldi...