Lilac | Jimin

By anidendolunay

263K 20.6K 6K

"Sana bunları neden anlatıyorum bilmiyorum, Leylak. Ama güzel gözlerinle bir alakası olabilir." More

Sıfır
Bir
İki
Üç
Dört
Beş
Altı
Yedi
Sekiz
Dokuz
On
On Bir
On İki
On Üç
On Dört
On Beş
On Altı
On Yedi
On Sekiz
On Dokuz
Yirmi
Yirmi Bir
Yirmi İki
Yirmi Üç
Yirmi Dört
Yirmi Beş
Yirmi Altı
Yirmi Yedi
Yirmi Sekiz
Yirmi Dokuz
Otuz
Otuz Bir
Otuz İki
Otuz Üç
Otuz Beş
Otuz Altı
Otuz Yedi
Otuz Sekiz
Final
kocaman kalpler

Otuz Dört

5.4K 424 220
By anidendolunay

Kendimi kızlar tuvaletine attığımda acınası haldeydim. Makyajım akmasın diye ağlamamaya uğraşıyordum çünkü daha fazla rezil olmaya niyetim yoktu. Artık Bangtan karşısında küçük düşmeyi pek umursamıyordum, daha kötülerini görmüşlerdi. Ama ortamda yeni tanıştığım veya tanımadığım çok fazla insan vardı. Kendimi toparlamalıydım. Aynada kendime bakıp toparlanmaya çalışırken kapı açılmış ve yüksek sesli müzikle birlikte Da Eun girmişti. Dağılmış halde yanlarından ayrılmıştım, ölmemden falan endişelenmiş olmalıydı.

"İyi misin?" dedi yanıma gelirken. Sadece başımı salladım ve ellerimi yıkamak için lavaboya eğildim. Boynumdaki kolye lavabonun mermerlerine sürtündü. Kendimi bu kolyeyle boğmak istiyordum.

"Bu kadar mı seviyorsun onu?" Da Eun'la bu konuyu daha önce konuşmamıştık ama artık bunu görememek için kör, Hoseok ya da Jimin olmak gerekiyordu. Gözlerim tekrar dolarken bakışlarımı yukarı kaldırdım ve yeniden başımı salladım.

"Onu her gördüğünde daha çok mu canını yakıyor?" Bir damla süzüldü. Hızlıca sildim. Makyajım bozulamazdı. Başımı salladım. Bana yeni bir soru sormamıştı. Sessizce bana baktığını hissedebiliyordum. Yüzümü çabucak kurulayıp gözümün kenarını siyaha boyanan maskarayı temizledikten sonra ona döndüm. Göz göze geldiğimiz an konuştu.

"O zaman git." Duyduklarımı beynim işleyememişti.

"Ne?"

"Git dedim. Sana kızmayacağım. Burada eriyip gitmeni izleyecek kadar bencil değilim. Zaten gitmek istiyordun, biliyorum. Seni tutmayacağım." Kaşlarını çattı. "O şerefsiz dünyanın en tatlı insanına benziyordu." Öylece ona bakıyordum. Henüz bir tepki verememiştim. Birden parmağını şıklattığından yerimden sıçradım. Bir kulübün gereksiz lüks tuvaletinde biz ne konuşuyorduk? "Hah Almanya'daki o veleti benden fazla seversen seninle bozuşuruz haberin olsun. Senin hayatındaki en önemli baş belası benim." Yüksek ve umursamaz sesi kısılıp bakışları ıslanırken ona sarıldım. Makyajım umurumda bile değildi, hıçkıra hıçkıra ağladık.

Belli ki kızlar tuvaletinde terapi seansının ve yeterli miktarda alkolün çözemeyeceği bir sorun yoktu. Çıkıp pistin ortasında dans etmiyordum, bana göre değildi ama kenarda ritim tutarak sallanırken ve çılgınlar gibi eğlenen kalabalığı izlerken aklım biraz olsun buharlaşmış gibi hissediyordum. Herkes bir köşeye dağılmış, kendine bir eğlence bulmuştu. Jimin arkadaşının partisini terk edememişti ama benden olabileceği en uzak mevkideydi. Kimsenin tadını kaçırmaya niyetim yoktu, bu yüzden yalnız takılmayı tercih etmiştim.

"Düşüncelere daldığında hep bu kadar güzel mi görünürsün?" Yanı başımda bir ses işittiğimde yalnız takılamayacağımı hissettim. Jaebum'du. Yaslandığım masaya o da kolunu dayamıştı, yüzünde tahminimce kız tavlama bakışı falan dediği bir bakış vardı. Tüm bu yaptığı komikti, gülmeden edemedim.

"Sen de flört etmeye çalışırken hep bu kadar komik mi görünürsün?" Cümlem karşısında o da güldü ve yaslandığı yerden doğrulup yüzüne daha normal bir ifade geçirdi.

"Sadece şansımı denemiştim. Ama belli ki pek yokmuş. Kolye yakışmış bu arada." Elim bilinçsizce ucunda bir hilal sallanan kolyeye gitti. Jimin'de kalan kısmında ise bir güneş vardı. Mantıklı bir dağılım olmuştu. Parlayan oydu, ısıtan oydu. Bense sadece onun ışığından faydalanmaya çalışmış bir zavallıydım, geceye mahkumdum.

"Teşekkürler," dedim hafifçe. Elim hala kolyedeydi. Hafifçe elimi hareket ettirdim. Hilalin sivri uçları parmağıma batıyordu. Biraz daha bastırdım. Gözlerim onu herkesten ayırt edebiliyordu. Ne kadar uzakta olursa olsun onu görebiliyordum. Namjoon ve Jin'le laflıyordu. Ama daha çok Jin konuşuyor gibiydi. Kolları göğsünde bağlıydı. Elimdeki bardaktan büyük bir yudum aldım. Aklımda Da Eun'un verdiği izin dolaşıyordu.

"Bu Bangtan veletlerinin her kızı bu kadar etkileri altına almalarından nefret ediyorum." Kafam o kadar dağınıktı ki bir anda ne söylediğini anlayamamıştım. Kaşlarımı çatarak ona döndüm. Suratını yapmacık bir şekilde buruşturmuş, uzaklara bakıyordu. Sırıtmadan edemedim.

"Üzgünüm," dedim hala gülerken. Biri arkadan yaklaşıp omzuna vurduğunda bakışlarımı ona çevirdim. Çoktandır orada duruyor gibiydi. Yugyeom. Uzun boyuyla önüme geçip Jimin'i görmemi engellediğinde hem kızmış hem de rahatlamıştım. Ona bakmayı kessem iyi olacaktı.

"Ben de," dedi bir anda konuşmaya dahil olarak. "Benim de biraz önceki atağım Kook tarafından savuşturuldu. Ama sanırım o bana aşık olduğu için." Omuzlarını silkip kafasını yana yatırdığında onları izliyordum. Aralarındaki bu küçük şakalaşma hoşuma gitmişti. Kahkaha atmadan edemedim.

"Haklı olduğumuzu biliyorsun noona." İkisinin de memnuniyetsizlikle buruşturulmuş suratlarına kahkahalar atıp duruyordum. Aklımın hayatımdaki karmaşadan uzaklaşması iyi olmuştu. Müzik her geçen saniye yükselir ve hızlanırken hafifçe yerimde sallandım.

"Kusura bakmayın çocuklar. Ama siz Bangtan gibi olmayın, kızları durduk yere üzmeyin." Düşüncesizce ve boş konuşuyordum ama pek umurumda değildi. Jaebum ve Yugyeom sözlerime karşılık güldüğünde iyice rahatlamıştım ama Yoongi'ye yakalanmış olmam pek işime gelmemişti.

Arkamdan gelmiş ve saçlarımı karıştırarak beni azarlamaya başlamıştı. "Beyinsiz Jiminie'nin yediği haltların faturasını neden tüm Bangtan'a kesiyorsun? Min Suga var bu genellemenin içinde. Min Harikulade Suga'nın durup dururken birini üzdüğü nerede görülmüş?" Kafamı rahat bırakıp yanımızdakilere döndü. "Üzdüysem hak etmişlerdir." Birkaç onay mırıltısı yükseldi. Sanırım Min Mükemmel Suga tarafından azarlanmaktan korkuyorlardı. "Her neyse pasta kesilecek, bizim oraya gelin haydi." Ardından saatine baktı. "Hem gece yarısına da on dakika falan kaldı."

Açıkçası Jimin'e beş metreden daha yakın olabileceğim bir yerde durmak istemiyordum ama Taehyung'un doğum günündeydik. Zaten o aptal konuşmamızın ardından yeterince gerginlik çıkmıştı, daha fazlasına gerek yoktu. Ondan olabildiğince uzak durmayı sürdürecektim. Beni yeniden zor duruma sokacağına neredeyse emindim ama sürekli etrafında dolaşan Namjoon ve Jin ona engel olmayı başarabilecek gibiydi.

Bu yüzden pasta getirildiğinde Taehyung'un yanı başında duran Areum'un yanına gidemedim. Jimin'e fazla yakınlardı. Hala yakın ama nispeten daha uzak bir yerde duran Jungkook'la Da Eun'un yanına sıkışıverdim.

"Noona nasılsın?" dedi Jungkook beni görünce. Yüzünde sıcak bir gülümseme vardı. Neşeliydi ve Da Eun'la samimiyeti gözümden kaçmıyordu. Velet kardeşim de onun yanında sırıtıyordu.

"İyiyim Jungkook, sen nasılsın?" Ellerini cebine sokarken başını salladı.

"Ben de iyiyim. Son zamanlarda yurtta o kadar çok adın geçiyor ki seninle sürekli konuşmayan bir ben varmışım gibi hissediyorum." Jimin'den nefret ettiğimi söylemiş miydim? Aptallıkları yüzünden beni zor duruma düşürüp duruyordu. Tüm bu konuşmaların sonunda elime geçen tek şey daha fazla kafa karışıklığı oluyordu. Bu yüzden ona bir cevap vermedim. Yarım bir gülüşle onu geçiştirdim.

Jimin'in buraya baktığını hissedebiliyordum. Bakışlarının etkisiyle baş edebilmem mümkün değildi. Gözlerimi ona değdirmedim bile. Zaten çok geçmeden pasta gelmiş, alkışlar ve şarkılar eşliğinde Tae mumları üflemişti. Bir eli sürekli Areum'un üzerindeydi. Yarın onu iyice sorgulayacaktım. Artık aralarında bir şey olmasını istiyordum. Artık Areum'un mutlu olmasını istiyordum.

Taehyung pastanın etrafında şebeklikler yaparken hafif bir alkış tutturmuş ona gülüyordum. Kolumdan tutulup geriye çekildiğimde gülüşüm de alkışım da yarıda kesilmişti. Karşımda kaşları çatık bir Jimin bulmaya şaşırmamıştım. Sonuçta beni mahvetmekten zevk alıyordu.

"Seni üzmek istemiyorum Da Hyeon," dedi beni kendine çevirir çevirmez. "Mutlu olmanı istiyorum." Dengesiz tavırlarını kaldıramıyordum. Bana böyle içten bakmasını kaldıramıyordum. O konuşmaya başlar başlamaz kalbim ritmini şaşırmıştı. Ona öylece baktım. Gözlerimiz arasında sanki bir bağlantı vardı. Onu görebiliyor gibi hissediyorum ama anlayamıyorum.

"Sanırım yeni yıla giriyoruz," diye bağırdı Taehyung. "Birileri bir saate baksın. Geri sayım falan yapın." Kafamı hafifçe çevirip ona baktım. Etraftan kahkahalar yükselirken o çoktan Areum'a dönüp ona sarılmıştı. Yeniden Jimin'e döndüğümde hafifçe gülümsüyordu. Boynumda asılı duran hilali tuttu. Kıyafetlerimin üzerinden bile olsa vücuduma değen eli beni ürpertmişti.

"Bu kolyeyi seni düşünerek almıştım. Gerçekten sana hediye etmek için almıştım." Gülümsemesi biraz daha genişledi çünkü bakışlarımdaki yumuşamayı görmüştü. Gülümsemek istedim.

Çok geçmeden kalabalıktan biri geri sayımı başlamıştı. 10.

Sonra ne olduğunu anlayamadan bir çift el Jimin'in arkasından uzanıp beline sarıldı. Gülümsemesinin saniyeler için parçalandığını gördüm. Biraz olsun yumuşayan bakışlarım yeniden kaskatı kesildi. Göz bebekleri hızlıca yüzümü taradı. Ağzı açılıp kapandı. Bunu beklemediğini görebiliyordum ama bir önemi yoktu. Buradaydı. Ga In burada ona sarılıyordu. Çünkü kız arkadaşıydı.

"Ah yeni yıla senden ayrı gireceğim diye çok korktum," dedi bağırarak. Onun aslında rahatsız edici olmayan ama nedense bende kulaklarımı parçalama isteği uyandıran sesini duyduğumda bayılacak gibi hissetmiştim.

0.

İnsanlar çığlıklar atıyor, birbirlerine sarılıyorlardı. Eğlenceli bir müzik bangır bangır çalmaya başladı. Yeni bir yılı, yeni bir sayfayı, yeni bir başlangıcı kutluyorlardı. Ben burada ölüyordum ve insanlar mutluydu. Jimin bir şeyler mırıldandı. Çok gürültülüydü, duyamamıştım ama anlamıştım.

Şu an tüm ruhum parçalara ayrılacakmış gibi hissediyordum. Eli hala kolyeyi tutuyordu. Elimi onun elinin üzerine yerleştirip yumruğumu sıktım. Gözlerimiz hala kenetliydi, bağı koparamıyordum. Acı çekiyordum. Acı çekmesini istiyordum. Yumruğumu biraz daha sıktım. Dudakları aralıktı, bakışları yalvarır gibiydi. Dinleyemedim.

Tuttuğum elini tüm gücümle geriye çektim. Boynumdaki kolye koparken ensemin yandığını hissettim ama o acıyı umursayamayacak kadar kötü haldeydim. Yumruğumu açıp elini bıraktığımda kolu ipi kesilen bir kukla gibi yanına düştü, kolye elinde kalmıştı. Gözlerimizin arasındaki bağı kolye gibi koparıp attıktan sonra ona yeniden dönüp bakmadım.

Drama çıkarıp çıkarmamak umurumda değildi. Burada daha fazla kalamazdım. Jimin sanki kapana kısılmış gibi o kadının kollarında bana bakar ama kurtulamazken, kendisinin bile duyamayacağı şekilde 'Leylak' diye mırıldanırken nasıl kalırdım? Anlayamıyordum.

Yeni yıla herkes gibi yeni kararlar alıp girerken kulübün kapısından kendimi soğuk Ocak havasına attım. Neler olduğunu bilmiyordum ama artık ne yapacağımdan emindim. Toparlanıp gitmem gereken bir hayat vardı.

+

Birkaç kelamım var

Öncelikle bunu bırakıyorum çünkü JB burada gerçekten Tae ve Areum'a bakış açımızı temsil ediyor. Hem kaç bölümdür misafirlerimiz, güzel ağırlayalım afjnakj

Ayrıca artık mutlu bir çift görmeyi hak ettiğinizi düşünerek aşağıya da şunu bırakıyorum:

Bir gün bi NamJin ficiyle shipperlığa düşecem diye ödüm kopuyo... Ama neden olmasın... Şunların tatlılığa bakar mısınız? Hangi çiftimde var şimdi bu? Relationship goals resmen..

Son olarak

YEMEKYEAMKJIMINŞUHALİNEBAKÖLÜPGİDECENŞEREFSİZİNEVLADIYANAKLARINGİTMİŞYANASILMÜMKÜNOLABİLİRBÖYLEBİŞEY

Teşekkürler.

rubra

Continue Reading

You'll Also Like

90.9K 6.3K 21
''Tüm o güzel anılar ve fotoğraflar... Tutunduğum tek şey.''
282K 24.8K 40
Hye Rin: Elini uzat ve kurtar beni Taehyung-ah Düşmeden önce sevgine ihtiyacım var
355K 24.4K 33
Okulun popüler grubunda Jungkook ile Maskeli kız'ın hikayesi.
152K 13.4K 29
Kadife sesli gizemli biri. Hayata kendini kapatmış bir kız. Ve iki insanın eşsiz kaderi.... Hayran Kurgu içinde #174 Hayran Kurgu içinde #63 ❤️❤️(...