Lilac | Jimin

Per anidendolunay

263K 20.6K 6K

"Sana bunları neden anlatıyorum bilmiyorum, Leylak. Ama güzel gözlerinle bir alakası olabilir." Més

Sıfır
Bir
İki
Üç
Dört
Beş
Altı
Yedi
Sekiz
Dokuz
On
On Bir
On İki
On Üç
On Dört
On Beş
On Altı
On Yedi
On Sekiz
On Dokuz
Yirmi
Yirmi Bir
Yirmi İki
Yirmi Üç
Yirmi Dört
Yirmi Beş
Yirmi Altı
Yirmi Yedi
Yirmi Dokuz
Otuz
Otuz Bir
Otuz İki
Otuz Üç
Otuz Dört
Otuz Beş
Otuz Altı
Otuz Yedi
Otuz Sekiz
Final
kocaman kalpler

Yirmi Sekiz

5.9K 445 165
Per anidendolunay

Da Eun'unla kahvaltı etmek ve sonrasında da onu işe bırakma bahanesiyle Jimin'i görme fırsatını yakalamak için yarın gün izin almıştım. Hocama yalvarmam gerekmişti ama değmişti. Ders çalışmaya da ara vermiştim. Şu olayı çözdükten sonra artık kendimi tamamen işimi adayacaktım. Hayatımda daha fazla dramaya yer yoktu. Hayatımı stabil tutmak artık en büyük önceliğimdi. Kimsenin bozmasına izin vermeyecektim. Ama önce bugünü atlatmam gerekiyordu.

Pek yoğun minik kardeşimi bir kahvaltı için bile olsa şirketinden koparmak gerçekten zor olmuştu. Ona çok önemli bir şey konuşacağımızı söylemem bile kulağına pek yeterli gelmemişti ama ikna olmuştu. Önemli olan buydu.

Şimdi hazırladığım kahvaltı sofrasının başında oturuyor, iştahla bir şeyler yiyordu. Bense kara kara konuya nasıl gireceğimi düşünüyordum.

"Böyle yediğimi görseler beni öldürürler." Kıkırdadı. "Bir idol formuna çok dikkat etmeliymiş."

"Sen onları dinleme. Canın ne isterse onu yap," dedim nazikçe saçlarını okşarken. Ama biliyordum bu sektör onu yontacak, kendi istediği şekle getirecekti. İstediği kadar savaşsın küçük kardeşim bir akıntıya kapılıp gidecekti, değişecekti.

"Eun," dedim bir cesaretle. Sesimin ciddiyetini duyunca başını gömdüğü tabağından kaldırıp bana dönmüştü. Yanakları yedikleriyle doluydu, masumluğuna gülümsemeden edemedim. "Ablacığım doğum günümde bana bir mektup geldi." Kaşları çatılırken ağzındakileri biraz çiğneyip yuttu.

"Bu devirde ne mektubu ya kimmiş?"

"Annemiz." Bir süre için kaskatı kesildi. Kaşları biraz daha çatılmış, gözleri kısılmıştı.

"Kim?" Sesi kısık çıkmıştı, sadece dudaklarının oynadığını gördüm.

"Annemiz." Çubuklarını masaya bırakıp kenardaki peçeteye uzandı. O an bu haberi sofrada verdiğime pişman oldum. Keşke yemeyi bitirmesini bekleseydim. Ancak o yemeği umursamayı çoktan bırakmış gibiydi.

"Hayatımda birkaç yıl dışında yer etmemiş bir kadına öyle hitap etmeyi reddediyorum." Sesi yaşına uymayan bir sertlikteydi. Bu tavrına üzülmeden edemedim ama haklı olduğunu biliyordum. Masanın diğer ucuna bıraktığım mektubu bir şey demeden ona uzattım. Asabi bir hareketle çekip aldı.

O okurken ben sessizce yüzünü izliyordum. Uzun süre kaşları çatık okumuştu. Bir süre sonra dudaklarını dişlemeye başlamıştı ve en sonunda pes edip sessiz yaşların yanaklarından süzülmesine izin vermişti. Benim aksime tepkileri daha sakindi. Aslındaçok heyecanlandığında olduğu gibi bayılmasından korkuyordum ama bu defa çelik gibi sert duruyordu. Gücüne hayran olmadan edemedim.

Mektubu bitirdiğinde masanın üzerine attı ve yüzünü ovuşturarak yaşlardan kurtuldu.

"Arayacak mısın onu?" dedi çabucak. Sonra aklına bir şey gelmiş gibi histerik bir gülüş attı. "Bir de para yollamış."

Son söylediğini duymazdan gelip ilk cümlesine odaklandım. "Buna birlikte karar veririz diye düşündüm." Söylediklerimi tartar gibi başını salladı.

"Peki ne düşünüyorsun?"

"Sanırım aramayı düşünüyorum." Sanki masadaki büyük oymuş gibi bir anda ondan çekinmiştim. Gözlerimi masa örtüsüne çevirdiğimde bir süre sessiz kalıp düşündü. Bu olay karşısındaki olgunluğu beni hayrete düşürmüştü.

"Onu özlediğini biliyorum," dedi en sonunda. "Bense onu o kadar belli belirsiz hatırlıyorum ki eksikliğini hissedemiyorum bile. Bütün bu olay canımı çok yakıyor, evet ama duruma senin gibi bakamıyorum abla. Buna karar vermesi gereken sensin, ne dersen yanındayım. Yine de onu kolay kolay affedebileceğimi sanmıyorum." Konuşmayı bitirdiğinde çoktan ağlamaya başlamıştım. Üç gündür sulu gözlünün tekine dönmüştüm, gözyaşlarımın hala tükenmemiş olması şaşırtıcıydı.

"Teşekkürler," dedim titreyen sesimle. Benim ağlayışımı görünce dayanamayıp o da tekrar ağlamaya başlamıştı. Sandalyesinden kalkıp çabucak yanıma geldi ve bana sarıldı. Ben de kollarımı onun beline doladım. Hiçbir şeyim olmasam bile her zaman ona sahiptim, her zaman benimle olacaktı.

Başımın üzerine bir öpücük kondurduğunu hissettim.

"Benim annem sensin," dedi hıçkırıkları arasında. "Benim ailem sensin." Beline daha sıkı sarıldım. Şükürler ettim, ona, küçük kardeşime sahip olduğum için. Şirkete girdiğinden beri onu çok az görmeye başlamıştım ama kalbim her zaman onunla atıyordu. Her zaman da öyle olacaktı. Benim ailem oydu. Her doğrusunda her yanlışında destek olmak için yanında olacaktı.

+

Da Eun'la güzel bir kahvaltı yapıp onunla annemiz hakkında konuşmuştuk. Beklediğimden anlayışlı olması üzerimdeki yüklerden birini almıştı. Derin konuşmalarla sonlanan kahvaltımız ardından onu şirkete bırakacağımı söylemiştim. Şimdiyse şirketin önünde dikiliyordum. Havada keskin bir soğuk vardı. Kar yağacak gibiydi. Atkıma biraz daha sarıldım.

Acaba Jimin ne yapıyordu? Benim aksime çalıştığı kesindi, geçen sefer yaptığım gibi onu daha fazla işinden uzaklaştırmak istemiyordum. Ama onu görmek isteyen tarafıma karşı çıkmak gerçekten zordu. Bu yüzden kendimi onu ararken ve onların çalışma odasının olduğu kısma doğru yürürken bulduğumda şaşırmamıştım. Ona olan hislerimi kabulleneli çok oluyordu. Yakın zamanda kurtulabileceğimi zannetmiyordum bu yüzden onları biraz tatmin etmenin ben dışında kimseye bir zararı dokunmazdı.

Jimin telefonumu açmadığında çalıştıklarına emin olmuştum. Onları bölmezdim, kısacık görsem yeterdi. Onu bir an olsun görebilme fikri aklıma bir kez girmişti, yapmazsam içim rahat etmeyecekti. Hem dün aramızda olan yakınlaşmadan sonra onu görmeyi gerçekten istiyordum. Bana nasıl bakacaktı? Hala arkadaş lafları zırvalayacak mıydı? Bu yüzden dudaklarımı kemirerek kimselere görünmeden pratik odalarına doğru hız kesmeden ilerliyordum. Nihayet kapının önüne geldiğimde içeriden ses gelmediğini fark ettim. Burada değiller miydi?

Kafamı pratik odasının kapısındaki camlı bölmeye uzattığım sırada bağırarak adımın seslenilmesiyle sıçramıştım. Göz ucuyla içeride birilerinin olduğunu görmüştüm. Jimin miydi? Kolumdan tutulup geriye çekildiğim için dönüp bakamamıştım.

"Da Hyeon!" Taehyung yeniden adımı bağırdığında coşkulu hali beni gülümsetmişti. Yoongi'yle birliktelerdi.

"İlk seferde seni duymuştum Tae."

"Da Hyeon!" Bir kez daha adımı bağırdığında bu durum garip olmaya başlamıştı. Neden bağırıp duruyordu? Kaşlarımın çatılmasına engel olamadım. Yoongi de bundan rahatsız olmuş olacak ki eliyle sırtına birkaç kez vurduktan sonra uyarıcı bir ses tonuyla konuşmuştu.

"Sus artık." Taehyung onun uyarısına karşılık anlam veremediğim bir bakış atmakla yetindi. Aralarında belli ki bir konuşma içeren bir bakışma geçtiğinde beni saran kötü hislere engel olamadım.

"Neler oluyor?" Sesimin şüpheci çıkmasına engel olmamıştım. Ortada bilmediğim bir şey vardı. Beni ilgilendirmediğini biliyordum ama kendimi durduramamıştım. Ortamda tüylerimi diken diken eden bir hava olmuştu. Yoongi bir kez daha ancak daha güçlü bir şekilde Taehyung'un sırtına vurdu. Ardından yüzünde resmi bir gülümsemeyle bana döndü.

"Bir şey olduğu yok. Taehyung'un her zamanki heyecanlı halleri işte. Başımı ağrıtıyor. Bıktım." Göz devirerek konuşması beni biraz rahatlatmıştı. Sorun sadece bu olabilirdi, değil mi?

"Ayıp ediyorsun hyung," dedi Tae gözlerini kısarak ona dönerken. "Sanki ben keyfimde-" Sırtına bir kez daha vurulduğunda sesi hızla kesilip başı bana dönmüştü. "Kahve mi içsek Da Hyeon?" Surat ifadesi o kadar hızlı değişip gülümsemeye dönüşmüştü ki ürkmeden edemedim. Taehyung bazen ani hareketleriyle beni gerçekten şaşırtıyordu.

"Aslında Da Eun'u bırakmak için gelmiştim. Gelmişken bir Jimin'i de göreyim dedim. Onun nerede olduğunu biliyor musunuz?"

"Onlar Hoseok'la dans eğitmeninin yanına çıktılar," dedi Yoongi sakince. "İşleri uzun sürer. Yeni koreografi hakkında bir şeyler tartışıyorlar sanırım. Umarım kolay bir şeyler olur." Yeniden gözlerini devirdi. "Yani bugün onu görebileceğini pek sanmıyorum."

Kontrolüm dışında suratımı buruşturduğumda Taehyung olduğu yerde hafifçe sekmekle meşguldü.

Yoongi ellerini ceplerine koyarken konuşmaya devam etti. "Siz en iyisi Tae'yle bir kahve için."

Başımla hafifçe onu onayladım. "Sanırım iyi olacak." Açıkçası Jimin'i göremeyeceğim için hayal kırıklığına uğramıştım ancak yapacak pek bir şey yoktu. Günler torbaya girmemişti ya onu bu hafta içinde elbet görürdüm.

"Haydi gidelim o zaman," dedi Tae. Zıplayıp yanıma geçmiş, kolunu omzuma atmıştı. Beni hafifçe itekleyerek yürütmeye başlamıştı bile. Yoongi'nin yanından geçerken ona el sallamakla yetindim. Bana hafif bir baş selamıyla karşılık vermişti.

"Sana muazzam doğum günümle birleştirdiğim yılbaşı parti planımı anlatayım." Biraz durakladı. "Bu arada Da Hyeon, sana Areum'la ilgili bir şey söyleyeceğim ya ben." Tae'nin gözlerini kaçırarak konuşması beni heyecanlandırmıştı çoktan. Umarım Areum'u sevindirecek şeyler söylerdi. Artık arkadaşımın mutlu olmasını istiyordum. Jimin'i görememek hayal kırıklığı olmuştu ama belki Tae'nin söyleyecekleri sayesinde bu hayal kırıklığını göz ardı edebilirdim.

"Ne diyecek-"

"Abi naber ya?" Koridordan uzaklaşamamışken sorum neşeli bir erkek sesi tarafından kesilmişti. Taehyung'un omzumda artan baskısına rağmen sese dönüp bakmıştım. Hoseok'tu. Yoongi'nin yanına ilerlerken ona seslenmişti. İşleri erken mi bitmişti? Jimin de gelmiş miydi?

Tae'nin kollarından sıyrılıp geriye doğru bir adım attığımda eli beni tekrar yakalamıştı. "Gidelim hadi," dedi panikle.

"Ya bir dur. İşleri erken bitmiş herhalde. Jimin'i de göreyim bir." Ağzında bir şeyler geveleyip kolumu çekiştirmeye devam ettiğinde şüpheci hücrelerim yine hızla çalışmaya başlamıştı. Kolumu ondan kurtarıp bir adım daha attım. O sırada Hoseok beni fark etmişti.

"Da Hyeon!" Seslenip selam verdiğinde ben de ona selam verdim. Taehyung'un arkadan bana bir şeyler söylediğini duyuyordum ama onu duymazdan geldim.

"İşiniz erken mi bitti? Jimin nerede?" dedim çabucak. Burada bir şeyler dönüyordu. Yoongi'nin Hoseok'a doğru atıldığını gördüm ama müdahale edemeden Hoseok konuşmuştu bile.

"Ne işi? Jimin'i sabahtan beri görmedim ki ben." Tüm kaslarımın kilitlendiği hissettim. Yoongi elleriyle yüzünü sıvazladı. Taehyung'un ofladığını duydum. Yalan söylemişlerdi. Neden bana yalan söyleme ihtiyacı duymuşlardı ki?

Herkesin gerilen tepkileri Hoseok'u endişelendirdi. "Noldu ya?"

"Bir şey yok gerizekalı," dedi Yoongi. Sesi sinirliydi. Yakalandıkları için paniklemiş olmalıydı.

"Neler oluyor?" dedim korkuyla. Beni üzecek bir şeyler geliyordu, hissedebiliyordum. Belli ki Jimin'le alakalıydı. Geçen gün bana bir şey söylemeye çalıştığı günden aklımda dönen bir teori vardı aslında. O muydu olan? Kaldıramazdım. Taehyung kolumu tutup beni çekmeye çalıştığında anlık bir güçle silkelenip ondan kurtuldum. Gözlerim Yoongi'ye dikiliydi. Onun açıklamaları her zaman mantıklı olurdu, şimdi de ondan bekliyordum.

Kaşları çatılıydı, cümleleri toparlamaya çalışır gibiydi. Pratik odasının kapısına yakın bir yerden tıkırtılar gelmeye başladığında vaktinin kalmadığını anlamıştı.

"Jimin sana anlatacaktı. Ondan duymanı istedi ama bir türlü fırsatını bulamadı. Lütfen sakin ol." Hızlıca kurduğu cümleleri algılayamazken pratik odasının kapısı açılmıştı bile. Taehyung'un nefesini tuttuğunu duydum. Ben nefes alıyor muydum ki?

Kapıdan dışarı saçlarını savurarak bir kadın geri geri çıkarken kıkırdıyordu. Bu silüeti tanıyordum. Tüylerim diken diken oldu. Lütfen tahmin ettiğim gibi olmasın.

Kadının eli ileriye doğru uzanmıştı, birini tutuyor gibiydi. Bana ömür gibi gelen bir sürenin sonunda diğeri de kapıdan çıktığında gördüklerime daha fazla dayanamayıp gözlerimi kapadım. Korktuğum başıma gelmişti. Kapanmayan yaralarıma birinin daha eklendiğini hissettim. Canım resmen fiziksel olarak yanıyordu.

"Siz de mi buradaydınız?" dedi kadın. Sesinde yapmacık bir şaşkınlık vardı. Her şeyin bir kabus olmasını umarak gözlerimi araladım. Değildi.

Jimin ve Ga In koridorun diğer ucunda el ele dikiliyordu.

+

Medyaya Jimin ve Ga In'in birlikte gifini bırakıyorum ajnaskcnak

Aşağıya da yine bizi mutlu etsin diye tatlış bir gif 😍 Bu sanırım şey, çocukları mutlu edecekmiş gibi yapıp sonunda yine ağlatmayı planlarken ben...

Hah bir de allam okunmalar bir hızlı yükseliyo hem hayran kurgu da 454. olmuşuz şey misiniz acaba MÜKEMMELL?? ❤️❤️

Öpüldünüz, iyi okumalarrr

rubra

Continua llegint

You'll Also Like

65.7K 6.6K 27
Hayatımda ilk defa, sırf Kim Taehyung beni fark etsin diye süslendim, makyaj yaptım. Ama ne mi oldu? Kim Taehyung yanlış kişiyi fark etti. story by i...
353K 36K 44
Yeni kimlik bilgisi oluşturuldu. Yeni kimlik yükleniyor... İsim: Lee EunHo. Görev: Bogsu Ja Ticari şirketlerini ve Jeon Jungkook'u araştırmak. Kim...
270K 20.4K 14
Tek başına bebeğiyle Seule taşınan omega jeon jungkook ve komşusu safkan alfa kim taehyung . Omegaverse! SafkanAlfatae! Omegakook! Text&Düzyazı!
125K 7.3K 56
"Senden nefret ediyorum," dedi çocuk, sert bakışlarını nefret edildiğini duymamışçasına gülümseyerek onu izleyen kızdan çekmezken. Gitmesini istiyord...