ÇATLASIN DÜŞMANLAR (Savaşma s...

By askyakarmi

13.9M 548K 155K

Kamuflajlı kollarının kızın sarı bukleleriyle oluşturduğu tezata gülümsedi. Sonra gözlerini aşağıya indirdi... More

Tanıtım
1. Bölüm: Hulk Prens ile Hırt Prenses
2. Bölüm: Vahşi Ve Vicdansız
3. Bölüm: Ben de seni.
4.Bölüm: Seni bu yatağa gömmezsem
Bölüm değil duyuru
5. Bölüm: Sus da öp!
WATTPAD SORUNU
6. Bölüm: Ev değil kerane kapısı
7. Bölüm: Değilim lan, aşık değilim!
Fragman ve duyuru
8. Bölüm: Beşte devre onda biter
Duyuru
O ateş icad edilecek!
bir güncük gecikme duyurusu:)
ÖZÜR
nerde bu ayşe
İyi biplemeler
Necmi'nin dramı
Barmene sahip çıkalım
duyuru
duyuru
Halk ve Hulk
Felek Çarkın Kırılsın
Aşka inanmıyorum ama bi seks var(+18)
En güzel bekarlığa veda partisi(+18)
Ben askerim barut kokarım
Nikahına Beni Çağır Sevgilim yahut....
Çifte Operasyon Part 1
çifte operasyon part 1 tekrar
Çifte Operasyon Part 2
Çifte operasyon part 2 tekrar
Çifte Operasyon part 3
Gök yıkılsa ellerinle tutacaksın
Yer yarılsa içini dolduracaksın
Bu kanı yerde koma beybi kom beybi
Obi wan O bii Volkan
Senin Dalını Eğenin Ağacını Keseceksin
Senin dalını eğenin tekrar bolum
Hulk Prens ile Çöl kedisi Hırtella
Kurt Prenses
Kurt prenses tekrar
Kırdıkların ve Kıracakların için
Kırdıkların ve Kıracakların için tekrar
Üstün hep açık kalacak
Üstün hep açık kalacak tekrar
Ve sen ezilirsin
Araf
Bir sebeple severiz, daha iyi bir sebeple sileriz
Canına yandığımın dünyası
Sevdiğini bulmak için bazen kaybolmak gerekirmiş
Bazı insanlar bazı insanlara şifadır
Volkan diyor ki
Yavru Kartalım Ben
Alışılmazmış da eyvallah dermişiz ancak
KANLI ELMAS part 1
Volkan diyor ki
Kanlı Elmas Part 2 Fragman
KANLI ELMAS PART 2

Bu Hulk dut gibi aşık sana

326K 10.4K 5K
By askyakarmi

Ceeeeee:)))

Selam yavru kartallar:)))

İki haftalık maalesef mecburi bir aradan sonra çok uzun ve çok seksi bir bölümle geldim;)

Sizleri de çok özledim.

Minnak yavru kartallar, bölümün bir kısmı feci halde + 18, ona göre gözler kapansın, o kısımlar atlansın:)

Bölüme geçmeden minicik bir duyurum var. En popüler wattpad yazarlarından çok sevgili bellicee, bir tane Aşk Nöbeti için sizlere bir çekiliş yapmak istiyormuş. ilk aşk kitabınin bölümlerine oy verip kütüphanelerinize eklemeniz ve en son bölüme katılıyorum yazmanız yeterli olacakmış.

Katılın bence:) Hem de hala tanışmadıysanız bellicee'nin o çok güzel kalemiyle tanışmış olursunuz.

Sizleri çok seviyorum,

Ayşe

BU HULK DUT GİBİ AŞIK SANA

Son Kartal çıkıp kapıyı arkasından kapatınca, Serdar ellerini uzattı, Hale'nin ellerini avuçlarının arasına aldı.

"Halem... Sana her baktığımda... aniden gelen 'Ulan çok seviyorum' hissiyle nefesim kesiliyor."

Hale tüm soluğu tükenmiş gibi fısıldadı.

"Bende hiç nefes kalmadı."

Serdar hafifçe sırıttı.

"Acaba diyorum... Evlensek geçer mi?"

Hale gözlerini devirdi. Serdar Kartalları kovduğu an, evlenme teklif edeceğini anlamıştı ve nasıl bir cümle kuracağını heyecanla beklemeye koyulmuştu ama davarı diye diye "evlensek geçer mi?" diyordu.

Dertli dertli içini çekti.

"Davarsın Serdar..."

Sonra birden ışıl ışıl gülümseyiverdi.

"Ama benim davarımsın."

Serdar sırıttı.

"Bu evet demek mi?"

Hale nazlı nazlı omuzlarını silkti.

"Bilmem ki... Bir davarla aynı evde yaşamak nasıl olur acaba?"

Serdar Hale'nin oyununa hemen ayak uydurdu.

"Birçok avantajı olabilir. "

"Ne gibi?"

"Mesela bu davar senin için kavanoz kapaklarını açar, perdeleri asar, bim poşetlerini taşır, düşmanları vurur."

Hale çok heyecanlı bir şey duymuş gibi gözlerini kırpıştırdı.

"Başka?"

Serdar dudağını büktü.

"Bunlar yorucu işler. Akşam kanapede uyur kalır."

Hale kıkırdarken Serdar birden önünde diz çöküverdi.

"Kalk yerine yat de bana. Ömrümün sonuna kadar dırdır et. Olmaz mı?"

Hale gözlerinden sevinç gözyaşları akarken hevesle başını salladı ve bir hırt prensese en yakışan cümleyle sevdiği adamın evlenme teklifini kabul etti.

"Olma mı hiç?"

----------------------------------------------------------

Kalp krizi nedir, neden geçirilir?

Serdar'ın orda diz çökmüş, ona aşkla parlayarak gülümseyen Hale'ye aşağıdan bakarken aklında yankılanan soru buydu.

Kalbi Mersin'den Güney Kıbrıs'a kadar kulaç atmış gibi gümbürderken nefesini verdi.

"Kızım ben seni çok seviyorum ya..."

Hale ellerini Serdar'a uzattı.

"O zaman kalk da öp beni."

Serdar bunu bekliyormuş gibi anında kalktı, Hale'nin dudaklarına yapıştı.

Hale ağzını açtı, açar açmaz Serdar'ın göğsü bir inlemeyle gümbürdedi, büyük bir iştahla Hale'nin dilini yağmalamaya koyuldu.

Aşkla başlayan öpüşme, daha ikisi de ne olduğunu anlamadan büyük bir tutkuyla taçlandı. Solukları iyice hızlandı ve düzenini kaybetti. Kartal yuvasının duvarları bir askerle bir sarışından çıkan gürültülü nefeslerle ve inlemelerle yankılanmaya başladı.

Hale tamamen iptal olmuş durumdaydı, bir yandan Serdar'ın dudaklarını ezen dişleri yüzünden çığlık atmamaya çalıştı, bir yandan da aralarında en ufak bir boşluk olması bile canını acıtıyormuş gibi kendisini Serdar'ın bedenine doğru itti.

Hale bedenini ona doğru itince Serdar daha da vahşileşti, kamuflajından fırlayacak gibi büyüyen ereksiyonunu Hale'ye iyice bastırdı. İki aşık, ayakta sevişiyor gibilerdi.

Neden sonra, Serdar inleyerek kendini geri çekti, dudaklarını ve bedenini zorlukla Hale'den koparıp alnını kızın alnına yasladı.

"Durmamız lazım. Durmam lazım."

Hale sersemlemişti, niye durmaları gerektiğini anlayamadı.

"Niye duruyoruz..."

Serdar alnı kızın alnında dayalı, inledi.

"Ne bileyim amına koyim."

Hale kıkırdadı.

Serdar o kıkırdayışı içine çekti, kızı büyük toplantı masasının üstüne yatırmamak için iradesini sonuna kadar zorlayarak bir kez daha inledi.

"Kartal yuvasında sevişirsek... biraz ayıp ederiz sanki..."

Ama o sırada aşağı indirdiği gözlerinin farkettiği öpülmekten şişmiş dudaklar beynini bir kez daha bulandırdı.

"Gerçi umrumda mı? Hiç değil."

Hale yutkundu. Aralarındaki gerilim yüzünden havaya kıvılcımlar saçılıyor gibiydi.

"Serdar...Hani yandı buralar diyolar ya. Bu mu o?"

"Daha fazla bi şey... Çok yoğun...."

Hale o sırada elini Serdar'ın tişörtünden içeri sokup göğüs kaslarını okşayınca Serdar nefessiz kaldı.

"Siktir Hale... Yapma yavrum..."

Hale Serdar'ın tişörtünün içindeki elinden bir anlığına utandı, hemen geri çekildi, kekeleyerek açıklama yapmaya çalıştı.

"Iııı.... İçimde kaç yıldır uyuyan seks canavarı.... falan mı uyandı acaba? Sapıttım ben..."

Ama gözünü kaldırdığında, kaşlarını çatmış ona bakan bir Serdar'la karşılaştı.

"Kaç yıldır uyuyan seks canavarı derken?"

Hale anlayamadı, ama zaten Serdar'a ne demek istediğini sorana kadar Serdar devam etti.

"Ne zamandan beri uyuyo o? Hangi yıldan beri? Hangi şerefsizden beri?"

Serdar'ın suratına çok kızgın bir Hulk yerleşmiş, aklı da başından gitmiş gibi görünüyordu, Hale'nin gözleri kocaman oldu.

"Sen ne diyosun Serdar?"

Serdar kendisini kıskançlıktan gözü dönmüş gibi hissediyordu, gürledi.

"Bakire misin?"

Hale çığlığı bastı.

"Ne miyim ne miyim???!!!"

"Duydun."

Hale öfkeyle Serdar'ı ittirdi ama öfkeli koca Hulk'u kımıldatmayı başaramadı tabii.

"Cevap ver."

Hale öfkeyle tısladı.

"Evet!!! Bakireyim geri zekalı!!!"

Serdar birden rahatladı, o rahatlamanın etkisiyle sözcükler kendiliğinden ağzından döküldü.

"İyi. Öyle kal."

Hale bu öküz ötesi tavra acayip acayip acayip sinirlenmişti, bas bas bağırdı.

"Sığır!!! Davar!!! Dangalak!!! Sen kendini ne sanıyosun be!!!"

Hale'nin bağırıp çağırması Serdar'ın umrunda değildi. "Kaç yıldır uyuyan seks canavarı" lafını duyunca aklı başından gitmiş, beyni bir kıskançlık kriziyle kavrulmuştu. Sonra Hale'nin bakire olduğunu öğrenince de öyle büyük bir rahatlama yaşamıştı ki az önce kavrulan beyin hücrelerinin hepsi mutluluktan sıvılaşmış gibi hissediyordu.

O yüzden Hale'ye cevap bile veremedi, salak salak sırıttı.

Onun sırıtması, Hale'yi iyice sinirlendirdi.

"Serdar seni vururum, öldürürüm!!!"

Serdar kızın yüzündeki öfkeli ifadeye bir kez daha sırılsıklam aşık olarak mırıldandı.

"Sen vurdun da biz ölmedik mi?"

Hale Serdar'ın kalın sesiyle söylediği bu cümle yüzünden bir anlığına beyninin pekmeze dönüp gözlerinden kalpler fışkırdığını farketti, farkeder farketmez de kendisini toplayıp Serdar'ı bir kez daha itti.

"Beni böyle laflarla kandıramazsın! Defol!!! Evlenmiyorum seninle!!!"

Serdar'ın yüzü allak bullak oldu.

"Ne demek lan evlenmiyorum???"

Hale kollarını göğüslerinde kavuşturdu, omuzlarını silkti.

"Evlenmiyorum demek evlenmiyorum demek."

Serdar kızın üzerine doğru korkutucu cüssesiyle bir adım attı, Hale bir adım geri gitti, Serdar bir adım daha attı, Hale bir adım daha geri gitti ve kapıya tosladı.

Kızın kaçacak yeri kalmayınca, Serdar başını ona doğru eğip hırladı.

"Bi daha söyle."

"Ev-len-mi-yo-rum!!!"

"Nasıl evlenmiyosun lan? Aşıksın, aşığım. Evleniyoruz!!!"

Hale Serdar'ın kocaman gövdesiyle sıkıştırılmış olarak biraz tırsmış hissetse de Serdar'a hiç çaktırmadan çenesini yukarı dikti.

"Bakire olmasam sen benle evlenmezdin ama! O zaman aşkın nolacaktı?"

Serdar bi kaşlarını çattı, afallamış gibi baktı Hale'ye.

"Niye evlenmiyim bakire olmasan ya?"

Bu sefer şaşıran Hale'ydi.

"Biraz önce delirmedin mi başkasıyla seviştim sandın diye? Nasıl razı olacaktın bakire olmasam benle evlenmeye???"

Serdar'ın yüzü yumuşadı, ellerini Hale'nin yüzüne getirdi, iki avcunun içine aldı.

"Şöyle diyim... Beş çocuğunla kapıma gelsen... yine razıyım."

Hale'nin kaşları şaşkınlıkla çatılırken devam etti.

"Ömrümün sonuna kadar sana razıyım."

"E o zaman? Niye dellendin az önce?"

Serdar utanmış gibi omuzlarını kaldırdı.

"Başka birini sevmiş olabileceğini düşününce aklım başımdan gitti."

Hale dudaklarını sarkıttı.

"Salak mısın? Senden önce bi Emre vardı, onu da sevmediğimi biliyorsun zaten."

Serdar sırıttı.

"Aklım başımdan gitti dedim ya. Düşünemedim ötesini."

Hale'nin çatılan kaşları yavaş yavaş düzelmeye, yüz ifadesi hafiften yumuşamaya başladı.

"Sen cidden Hulk'sun ya... Aklın başından gitti mi... Hemen smash smash!"

Serdar aşktan gebererek Hale'ye baktı.

"Bu Hulk dut gibi aşık kızım sana."

Hale edalandı.

"Hmm?"

"Hmm ya. İdare edicen artık."

Hale daha da edalandı.

"İyi. İdare edelim bari."

Serdar Hale'nin bu nazlı edalı hallerine hasta oluyordu. Bir dakika daha orda durursa Kartal yuvası falan dinlemeyecekti.

O yüzden Hale'nin arkasındaki kapının koluna uzandı.

"Beni delirtmeden çık hadi çık. Yoksa...."

Hale kıkırdadı, tam kapıdan çıkacakken durup döndü.

"Serdar..."

Serdar bi an önce ordan çıkmak istiyordu, çünkü artık güney bölgedeki şahlanan arkadaşa laf anlatamıyordu.

"Hale... Bak Kartal yuvasında çırılçıplak basılmak istemezsin."

Hale alaycı alaycı kaşlarını kaldırıp daha da edalandı.

"Ne kadar da namuslu bir bey. Ama merak etme bi şey yapmıycam, sorcam."

"Ne sorcan?"

"Hani senle evlenmemin avantajlarından bahsettin ya. Hani kavanoz kapakları açarmışsın, perde asarmışsın, Bim poşeti taşırmışsın..."

"Eee???"

Hale tatlı tatlı gözlerini kırpıştırdı.

"Bim ne???"

Serdar gülmeye başladı, sonra Hale'yi kucağına aldı.

"Görürsün hırt prenses. Kaynanan seni götürür oraya."

------------------------------------

Ama ertesi gün, Kartal Yuvası'nın önündeki helikopter pistinde, bir kıskançlık krizi daha yaşandı.

Kıskançlık krizi öncesinde, Serdar sadece şaşkındı. Kafasını kaşıyıp Tansel'in pilot mevkiinde oturduğu Skorsky'ye bakıyordu.

"Vay amına koyim. Eşref Komutan taa İstanbul'a kadar mı tahsis etti Skorsky'yi?"

Yanında duran Volkan omuzlarını silkti.

"Hale'yle Dilem'in şerefine."

"Nasıl ya? Her görev dönüşünde bizi Kirpi'den helikoptere, helikopterden uçağa süründüren bu adam değil mi?"

O sırada arkadan Eşref Komutan'ın sesi duyuldu. Az önce piste gelmiş, Serdar'ın söylediklerini duymuştu.

"Akbil de bastırırdım da... Şükret burda otobüs yok damat."

Serdar gözlerini devirerek komutanına döndü, alaycı bir selam verdi.

"Emredersiniz komutanım. Şükrettim Komutanım."

Eşref Komutan ters ters Serdar'a baktı. Zaten Kolordu'sundan ayrılmaktan hiç hoşlanmazdı ama Hale'lerin yanlarında getirdiği ve pasaportları falan olmadığı için Kolordu'dan çıkaramadığı Esma Hanım'la Halid'in mültecilik işlemleri için Ankara'ya gitmesi gerekmişti.

Hakkari'nin soğuk sabah havasından derin bir nefes çekip helikoptere yürüdü.

"Ben de Ankara'ya kadar geliyorum. Orda yakıt ikmali yapar devam edersiniz."

Serdar komutanın helikoptere binmesi için geri çekildi ama tam o anda alaycı yüzü öfkeyle kasıldı.

Çünkü ilerden gelen Hale ile Dilem'i görmüştü. Dilem efendi gibi siyah bir kotla siyah bir deri mont ve siyah postallar giyiyordu ama Hale Hanım dizine kadar gelen fazla seksi topuklu çizmelerinin üstüne minicik bir etek çekmişti.

Hemen Hale'nin yanına yürüyüp hırladı.

"Yavrum bu kılık ne?"

"Ne varmış kılığımda?"

"Bütün kolordu sana bakıyor?"

Hale gözlerini etrafta gezdirdi. Ortada kolordu falan yoktu, etrafta olan birkaç Kartal da eşyalarını Skorsky'ye tıkmakla meşguldüler.

"Bana bakan tek kolordu sensin Serdar."

"Yürü ya yürü. Geç şuraya."

Serdar Hale'yi helikoptere götürürken Dilem esnedi.

"Çok uykum olmasa bi araba laf ederdim şimdi ama... Sabahın körü ya..."

Hale tam Skorsky'e binecekken Tansel hemen yerinden kalkıp elini uzattı, Hale daha Tansel'e elini veremeden iki güçlü el tarafından havalandırılıp helikoptere kondu.

Serdar Hale'nin eteğini aşağıya çekiştirip Tansel'i itti.

"İşine baksana olum sen."

Tansel şaşkındı.

"Naptım yüzbaşım ya? Yengeyi severiz, yardım edelim dedik."

Serdar'ın aklı Hale'nin oturunca iyice kısalan eteğindeydi, Tansel'e hırladı.

"Sevme lan benim sevdiğim kadını."

O sırada arkadan Skorsky'ye zıplayan Ulaş'ın sesi duyuldu.

"He Tanselim sevme. En güzel bu ayıcık sever onu, sen dön önüne abicim."

Ulaş'ın Serdar'ı sakinleştirmeye çalışan sesi pek işe yaramamıştı, Serdar ters ters Ulaş'a bakıp üzerindeki asker yeşili parkayı çıkardı, Hale'nin bacaklarına örttü.

"Yenge hasta falan mı?"

Serdar döndü, o sırada helikoptere binip Serdar'ın parkasıyla Hale'yi resmen paketlediğini gören ve şaşkın şaşkın soran Cengo'ya da hırlamayı ihmal etmedi.

"Önüne bak önüne. Ben hasta etmiyim seni."

Cengo şaşkın şaşkın kafasını kaşıyarak az uzağa oturdu, sırıtarak Serdar'ı izleyen Volkan'a eğilip fısıldadı.

"Bu niye yenge de erik gibi kütür kütür demişiz muamelesi yapıyo bize ya?"

Volkan omuzlarını silkti.

"Çünkü düşünebilmek öyleyse bekar olmak Cengom."

Cengo pis pis sırıtıp Serdar'ın üzerine gitmeye karar verdi, Sırt çantasından kahveyle dolu termosunu çıkardı, uyuklayan Dilem'le Serdar'ın arasında oturan ve az önce kocaman bir parkayla paketlendiği için çok kızgın görünen Hale'ye uzattı.

"Yenge kahve içer misin? Ferahlatır."

Serdar pis pis Cengo'ya bakarken Hale termosa uzandı.

"Sağol. Ferahlığımı düşünmen çok ince bir davranış."

Sonra da Serdar'a bakarak devam etti.

"Hiç alışkın değilim de!!!"

Aynı anda Volkan da cebinden çıkardığı çikolatayı Hale'ye uzattı.

"Al balım, kahveyle iyi gider. Bu arada sıcak değil mi, niye parkayla oturdun sen?"

Serdar arkadaşlarının özellikle üzerine gittiğini biliyordu, bir fesuphanallah çekip sakin olmaya çalıştı.

Hale ise o sırada Tansel tarafından uzatılan ipod'u da almış, kulaklığını takıyordu, Serdar'a kızgınlığını saklamaya çalışarak şirin şirin gözlerini kırpıştırdı.

"Kahrolma yüzbaşı. Arkadaşlarının beni senden daha çok sevmesi benim suçum değil."

Serdar bir kez daha sabır çekerken Ulaş dalgasını geçti.

"Serdarım senin de güzel bacakların olsa seni de çok severdik."

Serdar o saniye yerinden fırladığı gibi Ulaş'ın üstüne atladı ama önde Tansel'in yanında oturan Eşref Komutan kükreyince durmak zorunda kaldı.

"Otur lan yerine!!! Dallama!!! Çek o parkayı da kızın üstünden!"

Serdar mecburen oturdu, ama inatla parkayı Hale'nin üstünden çekmedi, çekmediği gibi kocaman elini kızın bacaklarındaki parkanın üstüne koydu, sonra meydan okuyan bakışlarla Eşref Komutan'ın yüzüne baktı.

İkisinin arasındaki bakışlar yüzünden havada elektrikli oklar uçuştu uçuştu uçuştuuuu...

Tam aşırı basınçtan Skorsky patlayacaktı kiiiii....

Kudret Binbaşı koşa koşa gelip büyük bir sevinçle helikoptere zıpladı.

Bir yandan minibüs kapısına vurur gibi helikopterin kapısına vururken şakıdı.

"Devam et!!!"

Tansel şaşkın, Kudret Binbaşı'ya baktı.

"Komutanım? Hani siz Alihan komutanım'la burda kalıyordunuz?"

Kudret Komutan'ın yüzünde güller açıyordu.

"Ebru doğuruyor. Ankara'ya gelmiş!!!"

Bütün helikopter, anında Kartalların tezahüratlarıyla inlemeyle başladı.

"Bir baba Kudret Heeyyyy Allahhhh!!! Ne istersen emret Heeeeey Allahhhh!!!"

-----------------------------------------

Kudret Binbaşı ile Eşref Komutanı Ankara'ya bıraktıktan ve yakıt ikmalini hallettikten sonra kimsede tezahürat yapacak hal falan kalmamıştı çünkü Dilem İstanbul'a varmalarına bir saat kala uyanmış ve nefessiz konuşmaya başlamıştı.

"Serdar'ın herkese cins cins bakıp Hale'ye aşkla bakması mükemmel değil mi? Hale ona çok sinirli olsa bile Serdar geberiyor aşktan bakın bakın. Ben de böyle bi aşk istiyorum ya. En son dördüncü sınıftaki Rory böyle içten bakıyordu bana ama ilkokuldan sonra hayatım çok karıştı. Hayır yani bazen böyle aşk istiyorum, bazen yalnızlık iyidir diyorum. Bazen yalnızlıktan ölüyorum bazen kimseye tahammül edemiyorum. Ne bok yediğimi bilmiyorum."

Elbette kimse ona cevap vermemişti, sadece Ulaş bi tavana bakıp sabır çekmişti ama Dilem'in cevap beklediği yoktu zaten.

" Ama suç bende değil. Erkeklerde. Hepsi ayrı mal. Bi yüzümüzü güldürün belki gamzemiz vardır Alla Alla ya."

Kardeşi olacak bu kızın böyle aşk meşk konuşması Ulaş'ın kanına dokunuyordu, terslendi.

"Ben seni bi güldürcem...."

Dilem ters ters abisine baktı.

"Volkan şuna bi şey de. Abilik damarı tutmasın."

Volkan kesinlikle Dilem'den tarafta değildi. Çünkü uyumaya çalışıyordu ama Dilem'in vızlaması yüzünden başarılı olamıyordu.

"Ulaşım sen dertlenme. Nasıl olsa gün gelir bunu da adam eden bi delikanlı bulunur."

Bu sefer Dilem Volkan'a çemkirdi.

"Beni kimse adam edemez. Ettirmem. Ayrıca sevgili olduktan sonra neden insanları değiştirmeye çalışıyosunuz? Modifiye araba mı bu amk?"

Ulaş kafasını yasladığı yerden mırıldandı.

"Ağustos böcekleri bi süre sonra çok ötmekten çatlayıp ölüyormuş keşke insanlarda da aynı özellik olsa."

"Tabii senin işine gelmeyen laflar etmemdense, kendi bildiğimi okumamdansa ölmemi bile tercih edersin sen."

Ulaş gözlerini devirdi.

"Bu özgür kız ayaklarını bi gün çok fena yiycen ya... Hadi neyse..."

Dilem ters ters ona baktı.

"Ayak falan değil o. Bir kadın olarak özgür olmam senin kanına dokunuyo tabii. Kıro nolcek."

Bu sefer araya Volkan girdi. Abi kardeş kavgası fena hararetlenmeye başlamıştı. Hem madem uyuyamıyordu, bari geyik yapsındı.

"Yapmaaaa... Hiçbir kadın özgür olmak istemez."

Dilem kaşlarını kaldırıp Volkan'a döndü.

"Hm?"

"Hıhı. Bütün kadınlar pembe panjurlu bir ev ister."

"Bütün kadınlarla tanıştın mı?"

Volkan tatlı tatlı gülümsedi.

"Payıma düşenlerle diyelim."

Hale Serdar'a sinirliydi, o yüzden helikoptere bindiklerinden beri domuz domuz oturuyordu. Ama Volkan'ın bu zampara hallerine dayanamadı.

"Eminim senin ruh eşin de şu an kendi payına düşenlerle 'tanışıyordur' Volkancım."

Bu imalı "tanışıyordur" lafı Volkan'ın bir sinirlerini bozdu. O suratını asınca Cengo hemen anladı, sırıtıp üzerine üzerine gitti.

"Lan hakkaten, ya ruh eşin de senin gibi çıkarsa Volkan yüzbaşım?"

Volkan bir yutkundu, sonra yüzüne dalgacı bir ifade kondurdu.

"İyi ya. Bana ruh eşi lazım değil, suç ortağı lazım."

Dediğine kendi de inanmamıştı, bir gün aşık olacağı kız çapkının teki çıkarsa diye fena halde dertlenmeye de başlamıştı ama o sırada yine konuşmaya başlayan Dilem, Volkan'ı kaygılı düşüncelerinden sıyırdı.

"Ben şahsen ruh eşimi bulamadım diye hiiiç üzülmüyorum. Bu benim eşşiz bir ruhum olduğunu gösterir bi kere. "

Tam o sırada hoperlörden kontrol kulesinin sesi duyuldu.

"Skorsky. İniş izni falan ister misin canım?"

Anlaşılan Tansel her zaman yaptığı gibi bodoslama inişe geçmişti.

Bir yandan pisti ortalarken bir yandan sırıtıp telsize eğildi.

"Mersi kule. Ben hallettim canım."

Bir dakika sonra piste inmişlerdi. Hale hiç Serdar'ın yüzüne bakmadan dizlerindeki parkayı yere attı, sonra bi atar ayağa kalkıp en önce tek başına atladı helikopterden.

Serdar'ın o zamana kadar çoktan siniri geçmişti, aşık gözlerle helikopterden atarlı atarlı atlayan Hale'nin arkasından baktı, bi dudaklarını büzüp nefesini verdi, yerdeki parkasını aldı, ayağa kalktı, sonra ona kaşlarını kaldırmış bakan Tansel'e sırıttı.

"Kaptan beni müsait bir yerde hayırlısına bırak."

--------------------------------------------------

Hale kimseyi beklemeden topuklu çizmelerinin üzerinde seke seke yürüyerek pisti geçerken Serdar koşarak ona yetişti.

"Hale!..."

Hale hiç dönmedi, yürümeye devam etti.

"Yavrum bi dur!..."

Hale durmadı.

Serdar birkaç adımda Hale'nin önüne geçti, sonra ona durup döndü.

Aşık ve pişman gözlerle Hale'ye baktı.

"Beni affedecek misin?"

Hale bi edalandı.

"Nasıl yalvaracağına bağlı."

Serdar sırıttı.

"Ben yalvarmam."

Hale "iyi sen bilirsin" der gibi omuzlarını silkip yürümeye devam etti ama bir saniye sonra Serdar'ın kocaman gövdesine çarptı.

Serdar'ın bakışları iyice yumuşamış görünüyordu.

"Hale... Ben öyle janjanlı laflar edemem ama... iyi kıskanırım."

Hale suratını asınca ellerini onun omuzlarına koydu.

"Kıskanırım ama.... Seni sınırlayacak ya da engelleyecek değilim. Böyle sevdim çünkü."

"Eee, o zaman?"

Serdar sevimli sevimli gülümsedi.

"İdare edecektin hani?"

Hale gülümsemesini zor tuttu, bi nazlandı.

"Sevimlilik mi yapıyosun? Beni yumuşatmaya mı çalışıyosun? Neler de biliyomuş bak bak..."

Serdar'ın sırıtışı genişledi.

"Kadının sana kızgınken alttan almayı bilmek için alim olmaya gerek yok."

Hale nazlanmaya devam etti.

"Tabii ki ben trip atarken alttan alacaksın. Erkek değil misin? Sonra ben intikam alırım diye korkuyorsun."

Serdar başını iki yana salladı, sesi boğuklaştı.

"Ondan değil."

"Ya neden?"

Serdar tek kaşını kaldırdı, çaprazadki dudak köşesi de yukarı kıvrıldı.

"Kadınım kızgınken her zaman alttan alırım. Hele bi de aklımda iki saat içinde onla sevişmek gibi bi fikir varsa. Ki benim var. "

"Davar!!!"

Hale o yukarı kalkan tek kaş ve çaprazda kıvrılan dudak köşesi yüzünden çoktan aklını kaybetmeye başlamıştı, bir de Serdar sevişme planını açık edince o akıl kanatlanıp uçtu. Ama son bir gayret kırıntısıyla dönüp gitmeye yeltendi.

Fakat Serdar kolunu tutunca ayakları gitmeyi reddetti. Yani atarın da bir sınırı vardı. Adam sevişmek diyordu ya sevişmek!!!

Serdar'ın kolunu tuttuğu noktadaki tüm sinir uçları ayaklanırken, Serdar bir de onu kendine çekti, tüy dikti.

"Beni deli gibi istemiyormuş numarası yapma."

Hale karşılık vermek için ağzını açtıııı...

Ama sonra bir kabullenmeyle nefesini verdi.

"Tamam ya... İstiyorum işte. Allah da beni kahretsin."

Serdar boğuk bir kahkaha attı.

"O zaman affedildim?"

Hale kıkırdadı.

"Tamam kes. Hadi senin evine gidelim."

Serdar kalın, kısık ama yumuşacık sesiyle düzeltti.

"Evimize."

Hale'nin içi sıcacık oldu.

"Tamam. Evimize."

---------------------------------

Serdar kapıyı açtı ve Hale'nin girmesi için yana çekildi.

Hale başına neler geleceğini bilerek içeriye bir adım attı.

Sonra arkasından kapının kapandığını duydu.

Derin bir nefes aldı. Çok derin bir nefes. Bayılmamak için çok gerekli, çok derin bir nefes.

Az sonra sevişecekler miydi yani?

Bayılma Hale... Şimdi bayılırsan olmaz. Heyecan yoook heyecan yoook... Vaaaar. Hayır yoook... Sakiiin... Sakiiiin.... Geldin işte, evindesin. Az sonra yatağa... Euzi... Ay yok ya bu durumda dua mı edilir tövbe tövbee... Yatak bu... Serdar'ın yatağı... Of saçmalıyorummmm.....

O yatağa ilk girdiği günü hatırladı. Yıldız'ı kaçırmak için. Serdarsız.

Şimdi ise Serdar'ın arkasında olduğunun fazlasıyla farkındaydı ama ne kadar yakın durduğunu kestiremiyordu. Ensesindeki ayva tüylerinin hepsi diken diken olmuştu. Serdar'ın bedeninden yayılan yoğunluğun tüm hücrelerini okşadığını hissedebiliyordu.

Öyle büyüleyici bir enerjisi vardı ki, Hale bir anlığına yüreğinin duruvereceğini hissetti.

Şimdi arkamı dönsem...

Nolur ki...

Dönemedi, üzerine tuhaf bir utangaçlık gelmişti. Başını eğip önüne baktı.

Ayakkabılarını görünce, aklı onlara gitti.

Bunları çıkarmak lazım.

Eğilsem... Garip bi durum olur mu... Ay olur ya...

Allahıııııım... Taze gelinler gibiyim.

Tam o sırada, ensesinde Serdar'ın yakıcı nefesini hissetti. Güçlükle yutkundu.

"Hale... Bana dön."

Hale değil dönmek, değil kıpırdamak, kendisini nefes alıp vermekten bile aciz hissediyordu.

Serdar'ın kalın ama yumuşacık sesi, bir kez daha kulaklarını yakarak yaladı.

"Bana dön yavrum."

Hale sonunda nefesini vermeyi başardı ve yavaşca Serdar'a döndü.

Döndüğü an, gözleri Serdar'ın geniş göğsüyle çarpıştı.

Düğmeleri açık kamuflaj ceketinin altından görünen haki tişört.

O tişörtün altında nefes aldıkça kımıldayan güçlü kaslar.

Nefesini tutsa bile burnuna dolan o barutla dağ karışık iç gıcıklayıcı koku.

O kokuyu içine çekti. "Ben askerim barut kokarım. Sen parfümsün dantelsin. Bizden bi sikim olmaz" günlerinden .... nişanlı oldukları ve evlerine girdikleri bugüne...

"Bana bak."

Hale başını kaldıramadı, sadece gözlerini hafifçe yukarı çevirebildi.

Güneşten yanmış boynu.

Teni nasıl güzel...

Kirli sakal çok yakışıyo ya... İnsafsızın oğlu.

O gözlerini çevirdiği an Serdar yutkununca, adem elması aşağı yukarı hareket etti.

O ne seksi öyle ya... Offf Hale, adamın adem elmasına bile yavşıyosun ya... Off ya... Ay bayılcam ya.... Bi de niye bu kadar utanıyorum ki ben şimdi...

Hale'nin arkasındaki duvarla arasında çok az mesafe vardı. Bu yakınlıktan utanarak arkaya doğru bir adım attı. Niyeti ve refleksi aralarında boşluk yaratmaya yönelikti ama Serdar da onunla birlikte adım atınca Hale'nin sırtı duvara yaslanıverdi.

Serdar'ın kalın sesinde, Hale'nin bu utangaçlığından eğlendiğine dair izler vardı.

"Utandın mı hırt prenses?"

Hale cevap veremedi, yutkunarak başını salladı.

Serdar sırıttı, bir elini duvara yaslayarak Hale'nin kaçma ihtimalini yoketti, öteki elini kızın yanağına yaklaştırdı.

Teni çok sıcak ve sertti. Avucundaki silah tutmaktan dolayı oluşmuş nasırlar, Hale'nin yumuşak tenini tırmaladı. O tırmalanma, sanki yanağıyla aralarında bir kısa yol varmış gibi Hale'nin kasıklarında yankılandı.

Serdar avcunu Hale'nin yüzünde gezdirirken, Hale önce bacaklarını sonra gözlerini sımsıkı kapattı.

Bakmazsa, göz teması kurmazsa dağılmayacaktı sanki.

Diliyle kuruyan dudaklarını ıslatmaya hazırlandığı an, Serdar başparmağını dudağının üstünde gezdirdi. İşte bu temas, Hale'nin ruh halinin sonu oldu, Dağılmaktan bir an önce gereğinden yüksek çıkan sesiyle cırladı.

"Serdar napacaksan yap valla çarpcam he!!!"

Serdar kısık ve boğuk bir kahkaha attı.

"Hah, hırt prenses geri döndü."

Ve Hale'yi kucakladığı gibi havalandırdı, yatak odasına giderken sesi çok eğleniyordu.

"Ne yapabiliz bi bakayım."

-----------------------------------------

Serdar Hale'yi yatak odasına götürdüğü gibi yatağın üstüne attı.

Yatakta öylece serilmiş kıza dev gibi boyuyla tepeden baktı, sırıtışında muzip ve hafiften küstah bir ifade vardı.

Hale o ifadenin nedenini merak etti.

"Niye öyle sırıtıyorsun?"

Serdar Hale'nin ayak bileğine uzanıp kendisine çeker ve çizmelerini çıkarıp atarken anlamamış gibi sordu.

"Nasıl sırıtıyorum?"

Hale Serdar'ın yüzündeki zafer dolu küstahlığa gözlerini kıstı.

"İntikamını falan almışsın gibi."

Serdar o arada kendi postallarından ve çoraplarından da kurtulmuştu, kamuflaj ceketini de çıkarıp yere fırlattı, yatağa dizini koyup Hale'nin üstüne çıktı, ellerini şınav çeker gibi kızın başının iki yanına dayadı, sonra gövdesini ağır ağır Hale'nin üzerine indirdi.

Sonra pis bir sırıtışla yanıtladı.

"Bir zamanlar... Seni bu yatağa gömeceğime yemin etmiştim."

Hale gözlerini iyice kıstı, terslendi.

"Hah. Gömdün yani şimdi?"

Serdar kendisini biraz daha indirdi, cevap verirken sesi zaferle karışık arzuyla boğuldu.

"Gömmedim mi? Gömdüm."

Ve ağırlığını var gücüyle Hale'ye bastırdı.

Üzerine binen fazla büyük bir ayının ağırlığıyla Hale'nin nefesi kesildi.

"Ahhh!!! Ezdin davar!!!"

Serdar hiç sallamadan Hale'yi ezmeye devam etti, dudağını kulağının üstüne getirip mırıldandı.

"Söyle."

"Neyi söyliyim?"

Serdar bir sürü kıvılcımın ikisinin arasındaki kıyafetleri geçip aralarında patladığına yemin edebilirdi. Bedenini Hale'yi ezmeyecek kadar kaldırdı ama temaslarını kesmedi.

"Hulk'a aşık oldum de."

Hale de, saç diplerinden parmak uçlarına kadar, her noktasında minik elektirik atlamaları hissediyor gibiydi. Hiç ikiletmeden itaat etti.

"Hulk'a aşık oldum."

Serdar o kahrolası seksi kaşını bir kez daha kaldırdı, sonra dudağını büktü.

"Söylemek yetmedi ya."

Hale terslendi.

"İstersen önünde diz çöküp reverans falan yapayım?"

Serdar bi düşünür gibi yaptı.

"Reveransa gerek yok. Basitçe başını eğmen ve tapınman yeterli olur."

Sonra birden bir şey aklına gelmiş gibi kızın gözlerine baktı.

"Bağır."

Hale salak salak gözlerini kırpıştırdı.

"Hı?"

"Ahdım var. Bağır."

"Ne diye bağırıyorum ya?"

"Ben Hulk'a sevdalandım. Bağır."

Hale terslenecek oldu ama Serdar daha da eğilip kulağına dudaklarını sürdü, Hale'nin beynini bir kez daha yaktı.

"Bu Hulk'a çok çektirdin. Bağır."

Hale ani bir kararla bas bas bağırdı.

"Ben Hulk'a sevdalandıııııım!!! Hulk'a aşığıııım!!! Kahrolası Hulk için geberiyoruuuuum!!! Hulk manyağı olduuuuum!!!!"

Serdar'ın kahkahası göğsünde gümbürdedi.

"Tamam yeter deli hatunum benim.... Hırt leydim... Kurt prensesim.... Kadınım..."

Son "kadınım" lafında, Serdar'ın sesindeki kahkaha bitmiş, gülümseme bile silinmişti. Hale başını hafifçe geriye atıp sevdiği adama baktı.

Gördüğü şey, çok seksiydi.

Serdar dizlerinin üzerine doğrulmuş, tişörtünü çıkarıyordu.

Serdar'ın dişleri birbirine kenetlenmiş, nefesi düzensizleşmiş, yüzüne okunması zor bir ifade yerleşmişti. Yavaş yavaş ağırlığını Hale'nin üzerinden aldı, kocaman elleriyle Hale'nin vücudunu kavradı, hafifçe yukarı kaldırıp parmaklarını kalçalarına batırdı.

Çenesindeki kirli sakallar hafifçe Hale'nin yüzüne sürtündü, nefesi dudaklarını yaktı.

"Bunun dönüşü yok."

Hale sadece gözlerini kapatıp açarak cevap verebildi.

"Emin olman lazım."

Hale bir kez daha gözlerini kapatıp açtı.

Serdar'ın boğuk sesi uyarır gibiydi.

"Hayatın boyunca benimsin."

Hale bu sefer kendisinde konuşmak için güç bulabildi.

"Öbür dünyada da seninim."

Serdar hiç kımıldamadı, dimdik Hale'ye baktı.

"Karımsın."

"Kocamsın."

"Öp beni o zaman."

Onun olduğunu öperek mühürlemesini istiyor gibiydi.

Hale itaat etti, başını hafifçe kaldırdı, ağzını Serdar'ın sıcak ve sert dudaklarına yasladı.

Hale'nin dudaklarını hissettiği an, Serdar'ın boğazından kısık bir inilti koptu.

Kendisini, çok uzun ve çok bunaltıcı bir çöl yolculuğundan sonra su bulmuş gibi hissediyordu. Bir eliyle Hale'nin ensesini sımsıkı kavradı, kendisine çekti, dilini o çok sevdiği ağza kaydırıp her noktasına sahip olmaya koyuldu.

Serdar'ın dili Hale'nin ağzına kayar kaymaz, Hale'nin bedeninin her noktasında hissettiği elektrik atlamaları derinlerine ulaştı ve alev alev bir yangın çıkardı.

Serdar'ın diliyle ağzına yaptıkları vücudunun herbir noktasını kavurmuştu, inlemeden duramıyor, elleriyle onun ense kökündeki saçları kavrayıp yalvarır gibi kendisine çekiyordu. Bunu sonsuza kadar yapmak istediğinden çok emindi.

Dakikalar sonra, nefes almak için durdular. Serdar kafasını kaldırıp Hale'nin gözlerine baktı. Gözlerindeki yalınlık, Hale'nin şimdiye kadar gördüğü hiçbir şeye benzemiyordu.

Vahşi ve ilkel bir hayvanın yalınlığı.

Saf arzunun yalınlığı.

Az sonra onu yiyip yutacakmış gibi görünen bir Kurtoğlu'nun yalınlığı.

Hale titrememek için yutkundu, zorlukla konuştu.

"Vahşi bi hayvan gibi görünüyorsun."

Serdar gülümsemedi.

"Öyleyim."

Hale bir kez daha yutkundu, şakaya vurmaya çalıştı.

"İçine Hulk mu girdi?"

Serdar da onun şakasına uydu, kızın zamana ihtiyacı olduğunu anlamıştı.

"Seni ilk gördüğümde... Hulk'un altında ezilen bir Hale... zihnimde canlanmıştı."

Hale adamın yavaş yavaş kasıklarına çıkan güçlü parmakları yüzünden bayılmamaya çalışarak konuşmaya devam etti. Serdar kıza o zamanı verirken, bir yandan ellerini Hale'nin eteğinin altına kaydırmayı ihmal etmemişti tabii.

"Sonra?"

Serdar yavaşça Hale'nin iç çamaşırını kenara sıyırdı.

"Sonrası yok. Zihnimden kovdum."

Hale Serdar'ın ellerinin çamaşırının altına girdiğini farketti, heyecanını bastırmak için kekeleyerek sordu.

"Neden... kovdun?"

Serdar parmaklarını Hale'nin kadınlığının arasına kaydırdı.

"Efendilik bunu gerektirir."

Hale'nin bu oyuna devam edecek hali yoktu, kadınlığının sırılsıklam oluverdiğini hissederek inledi.

Aynı anda Serdar da onu engelleyen iç çamaşırını yırtıp attı, sonra kızı kucağına çekti.

" Siktir.... Efendilik mi bıraktın? Gel buraya."

Hale gelmedi, aksine kıkırdayarak kaçtı ve yataktan aşağı inip yatağın hemen kenarında, dizlerinin üstünde oturdu.

Sonra Serdar'ın kemerine uzandı.

"Ne yapıyorsun?"

"Seni soyuyorum."

Serdar kendini bayılacakmış gibi hissetti.

"Bu hayatımda yaşadığım en..."

Hale Serdar'ın kemerini çözerken tamamladı.

"Güzel?"

Serdar gözleri kararırken Hale'nin ellerini takip etmeye çalıştı.

"Iıh."

"Büyüleyici?"

Hale o sırada Serdar'ın pantolonunu aşağı çekti, Serdar ona yardım etmek için kalçalarını kaldırırken inledi.

"Mmm, hayır."

"Ne o zaman?"

O sırada Hale elini boxerinin üzerine koyunca Serdar ıslıklı bir nefes çekti içine.

Hale boxerini da aşağı indirirken eli aletine deyince Serdar cevabını hırlar gibi verdi.

"Tahrip edici. En tahrip edici an. Siktir..."

Bir saniye içinde Serdar Hale'nin üzerindeki mini elbiseyi yırttığı gibi kızı altına almıştı.

Hale'nin yatağın kenarında, yerde dizlerinin üstüne oturup onu soyması hayatının en seksi, en tahrip edici anıydı ama ona dokunmasına katlanabilecek durumda değildi, kendisini daha kızın içine girmeden boşalacak gibi hissediyordu.

Hale ise, onu soyarken büyük bir güç kazandığını sanmıştı. Bir an sonra Serdar denen vahşi hayvanı bacaklarının arasına alıp ehlileştirebileceğinden emindi ama şimdi kendini o hayvanın altında bulunca, güç dengelerinin değiştiğini anlamıştı.

Ehlileşecek olan sadece bu hayvan değildi, az sonra kendisi de bir adamın kadını olacak, sonsuza kadar ona bağlanacaktı.

Tüm arzusunun ve kasıklarını yakan şehvetinin yanında, birden kalbine bir sıcaklık doluverdi. Hayatında hiçbir şeyden, şu anda Serdar'ın kadını olmak istediği kadar emin olmamıştı.

Bu seks falan değildi. Bu... bu.... birbirinin vücudunu mabet yapmaktı.

Serdar Hale'nin yüzündeki ifade değişikliklerini izledi, en sondaki o büyük aşka kendi aşık bakışlarıyla cevap verdi.

Sonra bedenini yavaşça kaldırdı, erkekliğini Hale'nin kadınlığının üstüne doğru indirdi.

Hale kadınlığının gerilmesiyle derin bir nefes aldı.

Serdar gözlerinin içine baktı.

"Korkuyor musun?"

Hale cesaretle başını iki yana salladı.

"Hayır."

"Ben korkuyorum."

Serdar yavaş yavaş girerken, Hale içinde oluşmaya başlayan doluluğa alışmaya çalışarak bir kez daha nefes aldı.

"Neden korkuyorsun?"

Serdar çok az daha ilerledi.

"Canını acıtmaktan."

Hale kendisini hem çok dolu, hem de çok boş hissediyordu, bu birleşmenin tamamlanmasına ihtiyacı vardı. Aslında tam olarak ne olduğunu da biliyor değildi ama ihtiyacı vardı işte.

"Ben yara bandını... hep tek seferde çekerim."

Serdar çok az daha girip hafifçe sırıttı.

"Eminim."

Hale kendisini artık dayanamayacak gibi hissediyordu, çektiği işkence ve tamamlanma istediği inanılmaz büyüktü. O yüzden sesi umduğundan yüksek çıktı.

"Yap şunu!!!"

Serdar'ın yüzüne çok muzip ve çok seksi bir sırıtış yayıldı.

"Emredersin."

Aynı anda dudaklarını Hale'nin dudaklarına kapadı ve tek bir hamleyle öne atılıp Hale'yi doldurdu, bir saniye sonra da önünde beliren engeli delip geçti.

Aynı anda Hale acıyla bir çığlık attı.

"Ahhhhh!!!"

Serdar aynı anda hem hissettiği muhteşem zevkle, hem de Hale'nin canını acıttığı için duyduğu suçlulukla başetmekte zorlandı.

Hale gözlerini açınca Serdar'ın acı içindeki yüzüyle karşılaştı. Canı acayip yanıyordu, acayip acayip acayip yanıyordu ama Serdar'ın kendisinin hissettiği acıdan çok daha fazla acı çektiğinin farkındaydı, o yüzden başını iki yana sallayıp onu teselli etmeye niyetlendi ama kirpiklerinden taşan hain bir gözyaşı damlasına engel olamadı.

Serdar bunu görünce küfretti.

"Siktir... çok mu acıttım?"

"Geçiyor...."

Serdar sabırla bekledi. Aslında sabretmekte inanılmaz zorlanıyordu, hareket etmek, Hale'nin içinde gidip gelmek için tüm hücrelerini tutuşturan çok zorlayıcı bir istek duyuyordu ama dayandı.

Beklerken gözlerini bir an olsun Hale'nin gözlerinden çekmedi, onun acısının geçip yavaş yavaş içindeki o büyüklüğe alışmasını ve zevk almaya başlamasını kadınının gözlerinden izledi.

Aradan geçen sessiz ve çok zorlayıcı bir dakikadan sonra Serdar boğuk bir sesle inledi.

"İyisin..."

Hale iyiden de öte hissediyordu.

"İyiden çok fazla."

Serdar hafifçe sırıttı ve kendisini geri çekti. Hale gitmesini istemez gibi bacaklarını ona doladı ama Serdar birden içine girince bir çığlık kopardı.

Serdar bir kez daha vücudunu kaldırdı, gövdesi perdeleri uçuşan pencereden giren güneş ışığının altında terle parlıyordu, Hale'nin ellerini yakaladı ve her ikisini de yatağın iki köşesine bastırdı, sonra tüm büyüklüğü, sertliği ve sıcaklığıyla içine girdi.

Hale bir kez daha çığlık attı ama Serdar bu kez durmadı.

Hale de durmasını istemiyordu zaten.

Serdar vahşiliğin de ötesine geçmişti, Hale'nin içinde sert hareketlerle gidip gelir, her gelişinde Hale'yi o yatağa gömerken, kasılmış yüzü kararlılıkla, şehvetle ve altındayken Hale'yi tir tir titreten bir esrimeyle kaplanmıştı.

Bir hayvan gibiydi ama muhteşem bir erkekti de.

Gözleri muhteşem bir aşk ve hürmetle parlayan, her kası duyduğu zevkle sarsılan bir erkek.

Hale onun gözlerinde kadına dönüştüğünü hissetti. Serdar'ın kalçalarının etrafında bacaklarını iyice kastı ve erkeği içinde gidip gelirken ona iyice kenetlendi. Serdar'ın içini ezdiğini hissetmek tahrip ediciydi.

Serdar artık dayanmakta çok zorlanıyordu. Eğer boşalmazsa bir bomba gibi patlayıp infilak edeceğini sanıyordu ama sağılıp bir daha hiç birleşememek pahasına bile durmaya niyeti yoktu, tüm ağırlığını vererek Hale'nin ellerini iyice bastırdı, iyice hızlandı.

Serdar hızlanınca Hale'nin gözleri karardı, içinde dalgalanan zevk inanılmaz büyüdü, büyüdü büyüdü...

Kendi bedeninin nerde başlayıp Serdar'ınkinin nerde bittiğini anlamadığı bir anda o büyüyen zevk bir çığ gibi patladı, Hale'yi bin parçaya ayırdı.

Serdar başını arkaya attı, kadınının orgazmla çırpınarak zirveye ulaşmasını bekledi ve Hale dağıldığı an o da kendini bıraktı.

Serdar fışkırır gibi boşalır, Hale'nin kadınlığı onu sağarken, ikisi de birbirlerine karıştılar, aşkları ikisinin bedeninden de büyük bir yerlere taştı, evreni doldurdu.

Müthiş bir rahatlama dalgasının kucağında yavaş yavaş sakinleşip kendilerine geldiklerinde, Serdar büyülenmiş bir halde Hale'ye sarıldı ve muhteşem bir tatminle yıkanmış sesi Hale'nin kalbini doldurdu.

"Böyle olacağını biliyordum..."

---------------------------------------

En son ne zaman bu kadar kaygısız ve mutlu uyandığını hatırlamıyordu bile.

Yıllardır bir çok çatışmadan galip çıkmış, bir çok terörist leşini cehenneme gönderirken bir çok zafer duygusu yaşamıştı.

Bir çok kez yeğenlerinin doğumuna sevinmiş, bir çok kez onların gülümsemeleriyle mutlu olmuştu.

Ama içindeki o eksiklik duygusu, ilk dün gece kaybolmuştu. İlk defa bu sabah bu kadar kaygısız, bu kadar huzurlu, bu kadar mutlu ve.... bu kadar tam uyanmıştı.

Onu tam hissettiren kadın göğsünde mırıldayınca şefkatle gülümsedi, kadınını sıkı sıkı sardı, gözlerini kapattı.

Hale de yavaş yavaş uyandı, uyanır uyanmaz başını yasladığı o koskocaman göğüs kafesini ve artık onu duymadan yaşayamayacağını anladığı o nefis barut kokusunu farketti. Mutlulukla kokuyu içine çekti, onu sıkı sıkı saran kolların arasında gülümsedi.

Ama kendisini aşırı yorgun ve tahrip edilmiş hissediyordu, Serdar hayvanı dün gece onu bir türlü uyutmamış, ne zaman uyumaya kalksa uyandırıp tekrar tekrar sevişmişti. O yüzden gerinip bir kez daha uykuya daldı.

Saatler sonra, Serdar yine uyandı. Hala uyuyan Hale'ye baktı, güzelliği karşısında büyülenerek elini ona uzattı, ama son anda uyandırmaktan çekinip dokunmaktan vazgeçti, kendisine hakim olamayıp kızı gece çok fazla yormuştu. Ocağa bir kahve suyu koyup banyoya gitmek üzere doğruldu, altına boxerini geçirip odadan çıktı.

O çıkarken Hale de uyanmıştı, bir anlığına günaydın mı dese, arkasından koşup sarılıverse mi bilemedi, utanarak sessiz sessiz yatakta kalmaya karar verdi.

Ama mutfaktan gelen sesleri duyunca dayanamadı, Serdar'dan bir an ayrı kalmak bile zul geliyor gibi hissediyordu. Doğrulup üzerine giyecek bir şey aradı, gözüne Serdar'ın dün çıkarıp attığı haki tişört ilişti.

Tişörtü üstüne geçirdiği an aynada gördüğü görüntü gülümsemesine neden oldu. Koca devin tişörtü, dün giydiği elbiseden bile daha uzun duruyor, dizlerine kadar iniyordu.

İç çamaşırının yırtılmış haline bakıp kıkırdadı, o da mutfağa yollandı.

----------------------------------

Serdar arkası dönük olmasına rağmen Hale'nin gelip mutfak kapısına dikildiğini anlamıştı, nefesinin düzensizliğinden kızın tereddütünün de farkındaydı.

Yine de onu rahatlatacak hiçbir şey yapmadı, Hale'nin farkında değilmiş gibi bir ıslık tutturdu, hem kahve hem çay yapmaya koyuldu. Kendisi çaycıydı, Hale'nin de kahveci olduğunu biliyordu.

Hale mutfak kapısında durup durup farkedilmeyince sıkıldı, muzip bir çocuk gibi Serdar'ın arkasından uzandı, elleriyle gözlerini kapatıverdi.

Serdar gözleri o minicik eller tarafından kapanınca sırıttı. Önce o avuçları gözünden çekip öpücüğe boğacak oldu sonra piçliği tuttu.

"Haydar abi?"

Anında sırtına yumruğu yedi.

"Geri zekalı!!!"

Serdar döndü, sırıtarak Hale'yi kollarının arasına aldı.

"Kadın adamına geri zekalı demez hırt prenses."

Hale huysuz huysuz dudağını sarkıttı.

"Siz de geri zekalı olmayın hulk bey."

Serdar kaşlarını kaldırdı.

"Vayy, sizli bizli mi olduk şimdi? Eyvallah..."

Hale kıkırdadı.

"Sen davar olursan ben de sizli bizli olurum."

Serdar burnunu Hale'nin boynuna gömdü.

"Hmm... Sana dün geceyi bi daha hatırlatmak lazım sanki."

Hale bir kez daha kıkırdadı.

"Ne oldu ki dün gece?"

Serdar'ın yine piçliği tuttu.

"Öhöm... Dün gece... Bana kalbin kadar temiz..."

Yumruğu bu sefer de göğsüne yedi.

"Serdar Kurtoğlu!!! Tam bir davarsın!!!"

Serdar sırıttı.

"Mutlu bir davarım ama."

Hale yumuşamayı reddetti, edalı edalı omuzlarını silkti.

Serdar'ın o tek kaş yine kalktı.

"Burda ben de mutluyum diyecektin."

Hale daha da edalanıp nazlandı.

"Demezsem?"

Serdar dudaklarını ısırdı, sırıttı ama o sırıtma koyulaşan gözlerine yansımadı.

"Demezsen... Seni bi kez daha evire çevire mutlu etmem gerekir."

"Allah belanı vermesin e mi Serdar!!!"

Serdar boğuk bir kahkaha attı, sonra Hale'yi kendisinden biraz uzaklaştırıp baştan ayağa süzdü.

"Hmm... Tişörtüm çok yakışmış."

Hale tam teşekkür edecekken devam etti.

"Ama çıkacak o tişört."

Hale hemen bir adım geriye kaçtı.

"Yaaa, bi dur be adam!!!"

Serdar Hale'yi hiç sallamadı, dudaklarını boynuna gömdü, Hale'nin içi titremeye bşalarken mırıldandı.

"Sen.Ben. Banyo. Duvara yaslı olarak."

Sonra da Hale'nin poposuna bir şaplak attı, Hale kıkırdayarak banyoya kaçarken gülerek onu takip etti.

Peki, banyoda neler yaşandığını hepimiz biliyoruz.

-----------------------------

Duş alan bir Serdar Kurtoğlu'ndan daha seksi bir şey, duşta sevdiği kadınla sevişen bir Serdar Kurtoğlu'dur.

Hale Serdar tarafından kocaman bir havluyla kurulanırken bu kuralı iliklerine kadar anlamış durumdaydı.

Serdar bir taraftan onu kurulayıp bir taraftan boynunu öpünce Hale içini çekti.

"Beni öldüreceksin."

Serdar Hale'nin tenine doğru sırıttı.

"Evet ama mutlu öleceksin."

Tam o sırada, Serdar kapının dışında bir hareket hissetti.

Normalde keskin kulakları evin dışındaki en minik gürültüyü bile duyardı ama Hale nasıl aklını başından aldıysa artık, bu sefer gafil avlanmış, evine girip banyo kapısına dayanan şuursuzu duymamıştı.

Anında Hale'yi arkasına çekip geleni tepelemek için kaslarını gerdiiii....

Aynı anda kapı açıldıııııı...

Ve banyo kapısında, başında yemenisi, elinde vileda kovası ve sopasıyla çok şaşkın bir kadın belirdi.

"Anne????"

Nurcan Hanım belinde bir havlu sarılı oğluyla onun arkasına saklanmaya çalışan çıplak kızı görünce çığlığı bastı.

"Abooooooovvvvv!!!! Serdar leeeen, bu ne haaaal????!!!!!"


İşte böyle:)))









Continue Reading

You'll Also Like

94.4K 5.6K 16
Unutulmuş bir kadın, Yüzbaşı Hazal Unutulmuş. No.1 & Melek Mosso - Yarım Kalan Sigara [Kurgudaki kişi ve olaylar tamamen hayal ürünü olup hiçbir kuru...
LALO By Kara Gül

General Fiction

473K 31.6K 30
☘️Günçiçek▪️Fırat☘️ Gözlerinden akan yaşlarla, otuzlarında olan kadını karşısına dikildi "Sen ne arıyorsun burda? Anlamıyor musun ben ne kırkındaki...
310K 25.5K 40
*Asker Kurgusu* Güneş Milan Aksu, annesinin günlüğünü okuyarak babası hakkında herhangi bir bilgiye ulaşarak onu bulmak ister. Fakat günlüğü okurken...
47.3K 787 37
En yakın arkadaşımın abisi mi? Beni gerçekten seviyor muydu? Peki ben ona karşı birşeyler hissediyor muydum? Uyarı: küfürlü ve +18 sahneler vardır.