SAHİBİNİ KORU! (MARICHAT)

By _pearl_beautiful_

15.7K 905 3.4K

Açıklama olaraaaaaaak..................... Heh! Kendi kurgumdur! Adri chat olmuyo! CHAT ADRI OLUYOR! Chat mar... More

BÖLÜM {1}
BÖLÜM {2}
BÖLÜM 3
BÖLÜM {4}
BÖLÜM {5}

BÖLÜM {6}

765 72 124
By _pearl_beautiful_

GEÇ KALDIĞIM İÇİN CHOQ ÖZÜR DİLERİM🙏🙏Aslında önceden yayınlıycaktım ama sonra bazı olaylar oldu ve ben bu kitabı aşırıya kaçırmak istedim xnjzjd ecchi hentai ne olursa hepsi karıştırıp EHUEHUEHUEHEHUHEUEYHEUEYUEUEUHEUEHUEHUEHUEUEHUEU🤤🤤🤤🤤😍😍😍😍😍😍 ama bi türlü yazamadımmm😣😣😣 Hayır yani deli gibi dj okuyom yaoi bile olsa yani okuyom işte kdkxksk YOK! YOK GARDAŞ YAZAMIOM >]< NE KADAR UĞRAŞIRSAM UĞRAŞIYİM OLMUYO😭😭😭😭😭😭 yani oraya kadar getirsem sırasını falan Lan yazamam olm işte ama yazmak istiyom off😠😠😠😠😠😠 neyse önerisi olan varsa çekinmesin piliz dmdkdmm çünkü takıldım kaldım >~< nese İYİ OKUMALAAAAARR😊😊😊 Bu arada biraz kısa oldu ama artık daha düzenli yazmaya çalışçam🙃🙃🙃 HA BİDE!!!!!!!!! Bölüm araları parantezlerimi tekrar isteyenler oldu o yüzden devam etçem üzgünüm tekrardan🙁🙁 TEKRARDAN IYII OKUMALAAAR

  Chat'i bütün tenefüs bekledim ama gelmemişti. Altı üstü alt caddedeki bakkala gidiyordu. Zil çalana kadar bekledim. Sonra sınıfa çıkacaktım ama sadece bu şekilde düşünmüştüm. Kendi başıma sınıfa gidemezdim. Zaten Chloe başlı başına büyük bir sorunken bir de orada bir sürü insan olması da ayrı bir meseleydi. Ben de Chat'i beklemeye devam ettim.

  Ders başlayalı yaklaşık 20 dakika olmuştu. Chat okulun bahçesine girdiğinde ayakta zor duruyordu. Başı döndüğü her halinden belliydi. Burnu da kıpkırmızı olmuştu. Kurabiyelerimin olduğu kabı koyduğum sırt çantamı banka bırakıp hemen yanına koştum. Kolunu omzuma atıp bana yaslandı ve ona banka kadar gitmesine yardım ettim. Yavaşça onu banka oturttum ve doğrulup yüzüne bıkkınca baktım.

"Alerjin olduğu halde neden şu kuşları kovalayıp duruyorsun?" Dedikten hemen sonra tekrardan hapşırdı ve saçının arkasına takılan kuş tüyünü gördüm. Kuş tüyünü alınca tekrardan hapşırdı. Burnunu çekip arkasına yaslanınca o hasta haliyle sırıtarak cevap verdi.

"Kedi içgüdüsü." Yanına oturdum ve sırt çantamı kucağıma aldım. Çantayı açarken durdum ve ona geri baktım. Çantası yukardaydı. Elinde bi poşet falan da yoktu. Elimi omzuna koydum ve donuk bir ifadeyle o muhteşem soruyu sordum.

"Süt almadın mı?" Sinirden omzunu kavrayıp sıktım. Sorunun gidişatını anladığında gözlerini kocaman açıp bana doğru döndü. Yine o yalvaran yavru kedi gözleriyle bakıyordu.

"Yapma... Bana bunu yapma. Bu kadar acımasız olma, nolur." Ona kurabiyeleri vermeyeceğimi anlamıştı. Yavaşça pozisyon aldı ve ben de çantanın sapını kavradım. Tam çantayı almak için üstüme atlayacaktı ki ileri doğru zıpladım ve ondan kaçmayı başardım. Hemen merdivenlere doğru koştum ama o benden daha hızlıydı ve direk beni yakaladı. Merdivenin parmaklıklarına kollarını koyup kaçmamı engelledi. Zafer kazanmış gibi yandan sırıtınca bir an bir şey oldu. Sanki heryer karardı. Kalbimin atışı yine kulaklarımda yankılandı. Ama bu öyle hoş bir his değildi. Sanki kalbim bir şeyi inkar eder gibiydi. Bir şey yanlıştı. Ters giden bir şey- hayır, bir şeyler vardı.

"Chat..." Adını söylerken boğazım düğüm olmuştu. Zorla yutkundum. Kalbimin her atışıyla kaburgalarım sızlıyordu. Nefesim daralıyordu. Bu yüzden de sesim çok kısık çıkmış olacak ki beni anlamadığını belli eden bi yüz ifadesi takındı. Ben de tekrar denedim.

"Ch-cha..." Söyleyemiyordum. ADINI SÖYLEYEMİYORDUM! Kalbim, ruhum, dilim,  sesim... neredeyse bütün benliğimle onun  adını, ona söylemeyi beceremiyordum!

  Elini yavaşça çeneme koydu ve eğdiğim başımı kaldırıp yüzüme baktı, dehşetle dolmuş yüzüme. Sadece beynimin idrak edemediği bu gerçeği diğer tüm varlığım nefretle istemiyordu.

  "Marinette, iyi görünmüyorsun. Bak ne diyeceğim. Hadi gidip izin alalım, tamam mı? Eve gidip biraz dinleniriz. Akşama daha iyi olursan da babanın yanına gideriz." Bana seslenince hemen kendime geldim. Derin derin nefes alıp verdikten sonra da cevapladım.

  "T-tamam." O bana eve gidelim dediği gibi anında içimde bi dürtü belirdi. İçimden bir ses bana sesleniyordu resmen.

  Eve git. O orada. Kediciğin orada! (Plagg onun kediciği değil inanın bana jkdkdjd)

...

  Kendimi yatağa attığım gibi yastığıma gömüldüm. Cha-... O Plagg'a camembert veriyordu. Uyumaya çalışsam belki daha iyi olurdu. Ama aklımı bir türlü boşaltamıyordum.

"Hey, kedi çocuk! Sevgilin kusacakmış gibi duruyor. Neden ona da biraz camembert vermiyorsun?" Plagg'ın dediklerini duyunca hışımla kafamı kaldırdım ve ciddiyetle söze daldım.

"Düzgün konuş, fare-böceği. Yoksa seni zilin içine geri sokmamı mı istersin?" Cevap varmesini beklemeden başımı diğer tarafa çevirip yatmaya devam ettim.

"Marinette haklı, Plagg. Yani kısmen..." dedi ve Plagg'a bir camembert daha verip yatağa çıktı. Bir anda içim ürperdi. Aşırı tedirgin hissettim. Sanki baskı altındaymışım gibiydi. Kendini yatağın diğer tarafına bıraktı ve yanıma uzandı. Ama bu gerçekten çok rahatsız ediciydi.

"Git." Duyduğum sesle şaşırdım. Tanıdık bir ses değildi. Birazcık doğruldu ve yüzüme görebilecek şekilde üstüme doğru eğildi.

"Efendim?" Bekle. Az önce ben mi konuşmuştum. Ağzımdan mı kaçırmıştım ki? Bilinçsizce mi söylemiştim?

"B-babamın yanına gidene kadar... zilini geri tak. P-plagg bunun tehlikeli olduğunu söylemişti,.. değil mi?" Elimden geldiğince toparlamaya çalıştım. O fare-böceğinin dediklerinden bir şeyler anladığıma ben bile şaşırmıştım doğrusu. Yatakta oturur pozisyona geçti ve sıkıntıyla başını kaşıdı.

"Bilemiyorum... Şu sıralar kedi-çocuk formumda kalmasam sanırım daha iyi. Eğer kendimi tekrardan kaybed-"

"O kedi-çocuk formu falan değil! O senin doğal halin! Asıl görünüşün, kişiliğin. Seni o halinle...seviyorum... ben." Aniden öfkelenip sözünü kesmiştim. Ama sonlara doğru duymadığını umacak şekilde kısık sesle konuşmuştum. Ki doğruydu da.

  Ben Chat'i seviyordum. Chat Noir'ı. Kediciğimi... Ona alışmıştım. Bu karşımda bana şaşkın şaşkın bakan kişiye değil! Bu kişi benim kediciğim olamazdı. Yavaşça sakladığım başımı kaldırdım ve ben de yatakta oturdum.

"Aksine eğer zili takmazsan ikimiz de tehlikeye gireriz." Dedim ve ona dönüp gözlerinin içine kararlılıkla baktım. Çok arada kalmıştı ama hissedebiliyordum. Bu şekilde insan kılığında ne kadar çok kalmak istediğini,.. hissedebiliyordum.

"Kız haklı. Zili takmadığında bariyeri devre dışı kalır ve bu sayede de yeriniz tespit edilir. Eminim kaplumbağa kwamisini çoktan ele geçirmiştir. Yerinde olsam zili hiç çıkarmazdım. İnsan dediğin, insan olmasa bile, Master Fu'nun sözlerini accıkıng dinler. GİDİN DE CAMEMBERT YİYİN SİZİ VELETLER!" Dedi Plagg ve tasmayı getirdi. Tasmayı elinden aldım ve onun boynuna doladım. Tasmanın tokasını oturttum mu zilden parlak yeşil ve siyah ışıklar çıkmaya başladı. Işıklar bütün vücudunu sarmaya başladığında o kadar parlıyordu ki bakamadım.

  Yavaş yavaş ışıklar sönünce o siyah pençesiyle omzumdan tutup beni kendine doğru geri çevirdi. Bi şey söylemek istiyormuş gibi bakıyordu ama konuşmuyordu. Elimi saçına koydum ve kedi kulaklarının arkasını kaşıdım.

"Seni özledim Chat." Dedim ve ona sarıldım. Biraz şaşırdı ve tedirgin oldu. Bana çok yaklaşmak istemiyordu biliyordum ama ona güveniyordum da. Pişman olacak bir şey yapmayacağını biliyordum. Yavaşça kollarımdan tuttu. Kendine engel olmak için beni uzaklaştıracaktı. Ama ben ondan önce davrandım.

"Sorun yok, kedicik. Beni korumak istediğini biliyorum ama sana inanıyorum. Pişman olacağın şeyler bir daha yapmayacağını biliyorum. Sadece kısa bir süre daha izin ver lütfen." Dedim ve daha da çok sarıldım. Chat'in gerildiğini hissedebiliyordum. Buna gerek olmadığını belirtmek ve sakinleşmesini sağlamak için derin bir nefes alıp bıraktım. Yavaş yavaş normale dönüyordu. Aniden üstüme atlayıp bana sımsıkı sarıldı.

  Yatakta birbirimize sarılarak uzanıyorduk. Chat beni kendine daha da çok yaklaştırdı ve daha çok sarılıp saçlarımı kokladı. (Lan 1 saattir daha da daha daha da daha sarılıp duruyo! Hay anasını kızın pestilini çıkarttın accıq da bağa sarıl >.<) Yatakta sırtüstü yatınca ben de onun üstüne doğru yatıp kafamı göğsüne koydum. O muhteşem kokusunu içime çektiğim zaman anılarımı hatırladım.

Yazarın ağzından

Onu ilk dönüştürdüğü zamanki, onunla beraber konuşmayı ögrendiği -Chat Noir'ın Marinette'e öğrettiği- zamanıki, onunla ilk bale çalıştığı zamanki, onunla ilk defa beraber uyuduğu zamanki...vb  anılarını hatırladı. Ve tabii ki o anısını da.

  Marinette'in vücudundaki o yara izleri hala belli oluyordu. O zamanı hatırladıkça tekrar tekrar sızılıyor, kendisini acı içinde bırakıyordu onu bu yaralar. Tırmalama, ısırık ve kaza izleri... Kaza izlerinin asla geçmeyeceğini öğrendiği zaman annesinin kendisine doğru olan acı dolu bakışları, sanki şu an bakıyormuş gibi Marinette'in aklına geldiği anda boğazına bi yumru oturmasına sebep oldu. Chat onun zorla yutkunduğunu fark edince yavaşça ellerini çekip hafif doğruldu. Marinette de yana doğru çekilip kafasını yastığa koydu. Chat sol dirseğine abanıp kendisine doğru yan dönünce gözlerinin içine baktı.

  "Beni kedi formuma dönüştürüsen ikimiz için de daha rahat olur. O şekildeyken sana fazla zarar veremem." Dedi ve gülümsedi. Marinette bu fikrin gayet iyi olduğunu ve neden bu kadar aptal olup da bunu daha önceden akıl edemediğini düşündü.

  "Chat, dönüş!" Chat tekrardan etrafında belirip dönen ışıklarla simsiyah, ne uzun ne kısa -tam arası- parlak tüylü; ışıl ışıl parıldayan göz alıcı, kocaman orman yeşili gözlerine sahip biraz büyük olan kedi formuna bürünmüştü. Hemen Marinette'in yanına sokulup kıvrılarak yattı. Marinette de ona sarıldı ve babasıyla görüşme vakti gelene kadar uyuma planını gerçekleştirmeye başladı.

Continue Reading

You'll Also Like

171K 9.2K 60
Oynanılan her oyun er ya da geç bitmeye mahkumdur..
45.8K 4.2K 37
barış alper yılmaz, dm kutusunu sorunlarını anlatıp bir dert defteri gibi kullanan fanının mesajlarını okur.
13.2K 557 19
Yan daireden gelen sesler gün geçtikçe artıyordu. Artık dayanılmaz bir hale gelmişti. Her gece başka bir kadın girip çıkıyordu...
25.7K 2.8K 14
ve zamanı gelince herkes çabasından vazgeçer.