❀Yasak❀Tamamlandı❀

By gazozumunilaci

679K 23.4K 3.9K

Kapak Tasarımı : Sofirella- (Teşekkür ederim :) ❀❀ Berfin ile Karan küçüklükten beri yan yanaydı. Kendile... More

❀1. Bölüm❀
❀2. Bölüm❀
❀3. Bölüm❀
❀4. Bölüm❀
❀5. Bölüm❀
❀6. Bölüm❀
❀7. Bölüm❀
❀8. Bölüm❀
❀9. Bölüm❀
❀10. Bölüm❀
❀11. Bölüm❀
❀12. Bölüm❀
❀13. Bölüm❀
❀14. Bölüm❀
❀15. Bölüm❀
❀16. Bölüm❀
❀17. Bölüm❀

❀Final❀

51K 1.6K 220
By gazozumunilaci

(+18)

"Berfin..." dedi Karan emin olmadığını belli ederek. "Bunu yarın konuşalım. Salim kafayla daha mantıklı kararlar alırız."

Berfin onu bir süre inceledi. "Sadece bir söz istedim senden. Senin için bunu yapmak bu kadar mı zor?"

"Anlamıyorsun Koca Dudak..." dedi Karan üzgün bir ifadeyle.

Berfin başını salladı. "Gerçekten anlamıyorum. Ama sadece bu değil, ben genel olarak 'seni' anlamıyorum. Biz birbirimizi anlamıyoruz Karan. Her şey seks değil. Biz birbirimiz için fedakarlık yapamayacaksak, niye evli kalalım ki? Sevişecek insan bulmak kolay. Ben, beni anlayacak, beni hayatına kabul edecek bir koca istiyorum. Ve anlıyorum ki sen bana bunu veremezsin..." Üzüntüsünü yüzüne yansıtarak gözlerini yumdu. "Gitsen iyi olur Koca Adam. Uyumam lazım... Yorgunum."

Karan telaşla kadına yaklaştı. "Koca Dudak, kestirip atma. Bu gece seninle yatmama izin ver. Yarın konuşuruz enine boyuna."

Berfin başını sallayarak gözlerini açtı. "Hayır. Yine arzularım yüzünden zayıf düşmek istemiyorum. Git Karan."

Genç adam ısrar etmekte kararlıydı. Tuttu Berfin'i kollarından. Çekti kendine ve yapıştırdı bedenleri birbirine. "Berfin, yavaş yavaş gidelim. Ben sana hemen öyle sözler veremem. Sadece beraber öğrenelim evliliğin ne olduğunu. Öğret bana, nasıl davranmam gerektiğini, seni nasıl sevmem gerektiğini, dertlerimi nasıl paylaşacağımı anlat bana..."

"Ama kaçıyorsun..." dedi Berfin sesi hafiflemişken. Bu yakınlığı o kadar özlemişti ki... alnını kocasının alnına yasladı. "Kaçarsan nasıl öğreneceksin..."

Karan da gözlerini hafifçe kapadı. "Kaçmayacağım..."

"Hayır... Yalan söylüyorsun. Kaçacaksın. Ben seni tanıyorum Karan. Bir kere yaptın bunu, nasıl bir algıya sahip olduğunu gösterdin. Bu algıyı değiştirmedikçe, kaçmaya devam edersin sen."

"Yardım et işte bana..." deyip karısını yanağından öptü genç adam. "Senden başkası öğretemez bana bunu."

"Ben..." deyip elini kaldırdı ve onun yanaklarını tuttu Berfin. İçindeki istek gittikçe aklını bulandırıyor, düşünmesine mani oluyordu. "Karan..." diye mırıldandı kocası yanağını bir defa daha öpünce. Dudaklarını öpmesini istiyordu. Onun dokunuşlarına ihtiyaç duyuyordu. 

Karan ellerini onun belinden göğüslerine doğru çıkardı. Berfin titredi bu dokunuşla. Ellere doğru büktü bedenini. "Karan, gitmeyecek misin?" dedi sesi titrerken.

"Kalmama izin veriyor musun?" deyip göğüsleri tuttu ve sıktı Karan. Bornozu yüzünden rahatça dokunamıyordu ona. Bu yüzden bir an bırakıp bornozun kemerini çözdü ve aralanan bölgeden çıplak göğüsleri tuttu. İkisi de aynı anda inledi. Berfin bu sahiplenmeye o kadar çok ihtiyaç duymuştu ki günlerdir... Karan da aynıydı... Karısına dokunmak için çıldırmıştı günlerdir. 

Berfin yanaklardaki ellerini boynuna sardı ve ensesini okşadı Karan'ın. Kocası onu okşadıkça, göğüs uçlarını sıktıkça kendinden geçiyordu.

"Seninle kalmama izin veriyor musun Berfin?" dedi Karan arzudan sertleşmiş bir sesle.

Berfin mantıklı düşünebilse bir cevap verecekti ama Karan onu okşamaya ara vermiyordu. Sürekli göğüslerini ovuyor, sık sık da göğüs uçlarını sıkıştırıp acıtıyordu canını. Berfin canının yanmasını, adamı itip kendisinden uzaklaştırmayı isterdi ama Karan onun canını öyle bir ustalıkla acıtıyordu ki, Berfin bu acının daha fazlasına ihtiyaç duyuyordu. "Ben..." diye mırıldandı ama yine sıktı genç adam karısının göğüs ucunu. Berfin inledi. 

"Sen ne?" dedi genç adam. Karısından bu karşılığı almak, onu sertleştirmişti. "Seni rahat mı bırakayım?"

"Evet..." İnledi. "Hayır!" diye itiraz etti hemen kendi sözlerine. Çekti onu kendisine daha çok. "Sakın bırakma."

Karan hafif tebessüm etti ama fazla uzun sürmedi tebessümü. Çünkü arzudan canı yanıyordu. Karısını istiyordu. Ona sahip olmalıydı. Ona sahip olmazsa, ölecekti. Bir an sonra bıraktı ve karnını okşayarak geçti. Berfin onun dokunuşlarına aç halde, aşırı sayılabilecek tepkiler veriyordu ama Karan onun verdiği her tepkiye aşık oluyordu. En sonunda bacak arasındaki o bölgeye ulaşınca Berfin utançla araladı bacaklarını. Karan ona eğilmiş, bir elini ıslak sıcaklıkta gezdirirken, dudakları da karısının dudaklarına yakın bölgeyi öpüyordu hafifçe. Berfin'in asıl isteğini biliyor ama bilerek onu dudağından öpmüyordu.

Ama Berfin sonunda arzuyla hırçınlaşıp adamı ensesinden tuttu ve dudaklarına yapıştı. Karan ondan sonra yumuşaklığı, hassas davranmayı bıraktı. İki parmağını karısının vajinasına soktuğunda aynı anda dudaklarını ısıra ısıra öpüyordu. Berfin onun parmaklarına doğru hareket ettikçe, ıslaklığı arttıkça Karan sertliğinin verdiği acıyla baş etmekte zorlandı. Artık rahatlamaya çok fena ihtiyaç duyuyordu. Ama Berfin'in içine girmeliydi. Bu şekilde boşalmak istemiyordu. Bir an sonra çıkardı parmağının karısının içinden. Berfin'in ağzından dökülen itiraz mırıltılarını sert öpücüğüyle yatıştırdı. Öpüşmeye devam ederken de karısının bornozunu sıyırdı omuzlarından. Berfin kendinden geçmiş halde izin verdi ona. Kocasına duyduğu aşk canını yakacak seviyeye ulaşmıştı artık. Hemen içinde hissetmeliydi onu. Bu düşünceyle üzerindeki bornoz çıktığı an kocasının kucağına, yüzü ona bakacak şekilde oturdu ve ıslak kadınlığını onun eşofman altından rahatlıkla hissedilen sertliğine bastırdı.

"Ah... Berfin..." diye mırıldandı Karan. Berfin hızla bir kez daha bastırdı kendisini. Karan onu durdurmalıydı, böyle değil, içine girip öyle zevk vermeliydi karısına ama sertliğinin bu baskıya olan ihtiyacı da büyüktü. O yüzden bir süre daha izin verdi. Ama Berfin'in hareketlerindeki kontrolsüzlük, hızındaki ani artış, nefesinin sert ve yüzeyel soluklara dönmesi Karan'a bir uyarı gönderdi. Berfin onsuz boşalmayacaktı, buna izin vermeyecekti. Hemen durdurdu onu kalçalarından tutarak. Berfin başını onun omzuna yasladı. Nefesi hala hızlı, sert ve düzensizdi. Ellerini kaldırıp hafif yumruklar attı kocasına. Onun kendisini durdurmasına içerlemiş gibiydi.

"Bensiz olmaz güzelim..." diye fısıldadı Berfin'i yatıştırmaya çalışırken. Onun boşalmaya olan ihtiyacını anlıyordu ama beraber geleceklerdi. Kararlıydı. Günlerdir kıvranmıştı genç adam. "Sakinleş..."

"Karan..." diye hıçkırdı genç kadın. "Alçak..."

"Şşş... Tamam." dedi ve Berfin'i kucağından indirip yanına oturttu. Berfin şaşkınca ona bakıyordu. Üzerinde hiçbir şey olmayan genç kadın, üzerini kapatmaya çalışmıyor, sadece arzudan koyulaşmış mavileriyle kocasını süzüyordu. Karan tam şu anda onu yemek istiyordu.

Ve yiyecekti de. Her yerini. Belli bölgelerine yoğunlaşsa da, genelini yemeyi planlıyordu. Hızla çıkardı eşofman altını ve baksırını. Berfin utanmazca kocasının erkekliğine bakıyordu. Karan onun doğal tepkilerini izledi bir süre. Ama en son genç kadın dudağını yalayıp ısırınca, dayanamayacağını anladı. Oturdu ve hemen çekti karısını kucağına. Berfin ona ateşli bakışlar attı ve Karan'ın daha fazla sertleşmesine sebep olan o hareketi yaptı, eğilip dudaklarını yaladı ve yaladığı yerleri ağzına alıp emdi. Karan onun başını bastırıp ağzını kontrolü altına aldı. Berfin, kocasının çıplak olan erkekliğine kendisini bastırdı ve Karan'ın inlemesini sağladı.

Karan artık beklemeyecekti. Berfin'i kalçasından tutup kaldırdı ve sertleşip dikleşmiş olan erkekliğinin üzerine oturttu. Yavaşça kayarak Karan'ın erkekliğini içine alan genç kadın her santiminde inliyordu. Karan onun inlemeleriyle daha çok uyarılıp dişlerini sıktı. Çünkü onun içine ani ve sert şekilde girmeyi fena kafaya takmıştı. Berfin sonunda onu tamamen içine aldı ve nefesi kesildi. "Karan..." diye inledi. Genç adam onu belinden tutup kaldırdı ve sertçe tekrar oturttu. İkisi de inledi. Bunu tekrar ve tekrar yaptılar. En sonunda Berfin kesik kesik çığlıklar atarak boşaldı. Karan da, karısının erkekliğini sağmasıyla son noktaya gelip boşalmaya başladı. Berfin'in köprücük kemiğini hafifçe ısırdı bu sırada. Berfin onun boşalması esnasında saçlarını okşayıp sakinleştirmeye çalıştı kocasını.

Ve ikisi de rahatlamıştı.

Tabii bu rahatlama kısa sürdü. Karan başını onun göğsüne gömmüş orada nefeslenmiş, bir süre sonra da kaldırmıştı başını. Berfin'e bakınca onun kendisine parlayan gözlerle baktığını gördü. "Yoruldun mu?" diye sordu.

"Evet."

"Hala gücün var mı?"

Berfin ona oyunbaz bir bakış attı. "Niye soruyorsun?"

"Seninle daha işim bitmedi güzelim," dedi Karan karısının içinde tekrar hareket ederken. Berfin'in nefesi kesilince tekrar etti hareketi. Berfin onun omuzlarını sıktı içindeki kaygan sertlikle. 

"Hımm..." dedi Berfin. "Aslında konuşacağımız çok önemli mevzularımız vardı ama..." Tekrar içinde hareket edince Karan, konuşamadı. "Daha sonra da konuşabiliriz..." diye mırıldandı kocasının ensesini okşarken.

Karan'ın dudakları kıvrıldı. "Güzel. O zaman yatak odana, ikimizin yatağına gidiyoruz." deyip karısını kucağından indirmeden ve içinden çıkmadan kalktı. Yatağa varana kadar Berfin onun boynuna ıslak öpücükler kondurmuştu. 

Karan en sonunda onunla beraber yatağa devrildi. Karısını ezmemek için sırt üstü düşmeye gayret etmişti. Berfin onun bu çabasına gülmeden edemedi.

"Aslında beni indirmiş olsan işler daha kolay olurdu."

"Belki. Ama kesinlikle bu kadar zevkli olmazdı." dedi Karan da gülümseyerek. Berfin başını iki yana sallayıp eğildi ve öptü kocasını.

Onu gerçekten çok seviyordu. Aralarında büyük bir problem vardı ama bunu yarına bırakabilirdi. Şimdi karşısında bu kadar iştah açıcı bir seçenek varken 'konuşmak' hiç de çekici gelmiyordu. 

***

Sabah resmen birbirlerine geçmiş şekilde uyandılar. Berfin'in başı onunu göğsündeydi, bacaklar birbirine geçmiş, Berfin'in altta kalan bacağı uyuşmuştu. Karan'ın dudağı karısının saçlarına sabitlemişti. Berfin de zaten onun saçlarını sık sık öpüp koklamasıyla uyanmıştı. Kaldırdı başını ve kocasına baktı. Onunla sevişmeyi de, onunla uyumayı da ve şu anda olduğu gibi uyanıp onu görmeyi de özlemişti. 

"Günaydın Koca Dudak." dedi Karan enerjik bir sesle. Berfin de kendisini günlerden sonra ilk defa gerçekten dinlenmiş hissetmişti. 

"Günaydın." dedi tatlı bir sesle. Karan ona doğru eğilip dudaklarına aynı tatlılıkla bir öpücük kondurdu.

"Günüm aydın gerçekten de. Seninle beraber olup da günümün aydın olmadığı bir zaman oldu mu ki?"

"Karan!" dedi Berfin yalancı bir kızgınlıkla. "Konuşmamız gereken çok önemli meseleler var, şebeklik yaparak dikkatimi dağıtamazsın." 

"Şebeklik yaparak dikkatini dağıtmak istemem zaten." deyip göz kırptı. Elleri genç kadının sırtında dolaşmaya başlamıştı. 

Berfin hemen geri kaçtı ondan. "Ciddiyim Karan. Konuşmamız lazım. Dün bu işe noktayı koyacaktık ama yine özlem ağır bastı. Yine aynı şeyin olmasına izin veremeyiz. Konuşalım." dedi ve kenardan sabahlığını alıp üzerine geçirdi. 

Karan da ayaklandı ama çıplaklığını kapatmadı genç adam. Berfin onun yakışıklı ve güçlü bedenine bakmadan edemiyordu. "Giyinecek misin acaba?" dedi rahatsız bir sesle.

Karan'ın dudakları kıvrıldı. "Niye? Aramızda gizli saklı mı var?"

"Konu gizlilik değil, konu akıl sağlığım." Kapıyı gösterdi. "Kıyafetlerin salonda olmalı. Git giyin Koca Adam."

"Emredersiniz." dedi Karan ama gitmeyip öylece dikiliyordu ayakta.

Berfin onun 'alt' bölgelerine bakmamaya çalışıp -ve bunda başarısız olup- kıvrandı yerinde. "Bir kerecik sözümü dinle be adam!" diye dövündü ve çıktı odadan. Salona gelip kocasının dün gece çıkardığı baksırıyla eşofman altını aldı yerden. Geri yatak odasına giderken homurdanıyordu. Karan'ı aynı yerinde dikilir bulunca yüzünü buruşturdu. Fazla dikkat dağıtıcıydı. "Al giy şunları!"

Karan aldı ve hızlıca geçirdi baksırını altına. Ama eşofman altını giymedi. "Rahatladın mı?" dedi bir de karısına.

Berfin ona yüzünü ekşitti. "Sanki şu baksırı geçirince her şeyin gizlendi! Oğlum giysene eşofman altını!"

"Sen niye benim tarzıma takıldın güzelim?" dedi genç adam en sonunda bıkkınca, "Bırak ne giyersem giyeyim."

"Aman iyi ya! Geç otur şuraya da bir an önce konuşalım... Ya da dur! Önce şu üzerine de bluzunu giy. Adonislerinle ağzımı sulandırırken odaklanamam."

Karan bu sefer sırıttı. "Adonislerin hepsini senin için yaptım güzelim. Her biri senin için." Bir de göz kırptı.

Berfin de tutamadı kendisini ve güldü. "Yine şebeklik yapıyorsun!" diye suçladı en sonunda. 

"Eh, olsun  o kadar da! Karıma şebeklik yapmak da mı yasak?"

"Aslında evliliğimizin devamından emin olsak hiç problem olmazdı ama dediğim gibi Karan, konuşmamız gereken çok önemli bir mevzu var."

Karan da onun sert ses tonuyla ciddileşti. Geçip oturdu yatağın kenarına. Berfin de onun yanına, vücudu ona dönük olacak şekilde oturdu. "Karan..." dedi sonunda yalvaran bir ses tonuyla. "Beni seviyor musun?"

"Seviyorum tabii güzelim." dedi Karan da hemen.

Berfin başını iki yana salladı. "Öyle değil. Ben senin küçüklükten beri bana karşı duyduğun o samimi sevgiden bahsetmiyorum. Aşktan bahsediyorum ben. Aşk. Ben sana aşığım ya hani, sen de bana aşık mısın?"

"Berfin..." dedi Karan ama sesindeki tereddüt çok barizdi.

Berfin acıyla tebessüm etti. "Anladım, tamam." diye onun işkencesine son verdi. "Debelenmene gerek yok."

"Berfin! Ben debelenmiyorum. Sadece... Senin için hissettiklerim, senin bendeki yerin sadece 'aşk' denilecek kadar basit değil... Sen, bensin artık. Benden de ötesin. Artık ben kendimi düşünemez oldum seni düşünmekten. Sadece sen varsın benim için. Açıkçası ben hayatımda hiç aşık olmadım, Gökçe'yle yaşadığım duygu yoğunluğunun tek sebebi ergenlikte artan hormon bombardımanıymış. Hiçbir zaman aşık olmamışım ben ona."

"Hiç aşık olmadıysan, Gökçe'ye aşık olmadığını nereden biliyorsun? Belki de ona hissettiklerin aşktı..." dedi Berfin acı bir sesle. 

Karan onun çocuksu tepkisine tebessüm etti. "Duygularımı karşılaştırabileceğim yeni hislerim vardı da ondan. Sen vardın artık Koca Dudak. O Amerika'dan geri döndüğünde, bana benimle tekrar denemek istediğini söylediğinde, ya da beni öpmeye çalıştığında, sadece seni düşünüyordum ben. O sıralar beni kendinden uzaklaştırmaya inat ettiğin için senin özleminle kavruluyordum. Bu durumda nasıl Gökçe'ye aşık olduğumu düşünebilirim ki? Onu gözüm görmüyordu."

"O seni öpmeye mi çalıştı?" dedi Berfin ses tonuyla onu boğazlayarak.

Karan gülümsedi. "Buna mı takıldın onca lafın arasında?"

"Ne zaman öpmeye çalıştı o kadın seni?"

"Önemli bir şey değildi güzelim, zaten öpemedi, geri çekildim. O da bir daha denemedi."

Berfin'in sinirleri bir kere bozulmuştu artık, kolay kolay düzelmezdi. "Neyse ne! Ben neticeye değil, Hatice'ye bakarım arkadaşım! O kadın seni niye öpüyor?!"

Karan uzanıp onun elini tuttu. "Berfin beni dinliyor musun sen? Ben sana Gökçe'nin beni öpmeye çalıştığını değil, o ne yaparsa yapsın ben sadece seni düşündüm, bunu anlatmaya çalışıyorum!"

"Dudağına değdi mi onun dudakları?"

"Asla güzelim. Kesinlikle öyle bir şey olmadı. Ayrıca kadın evleniyor yakında. Artık aşık olduğu biri var!"

"İyi, gitsin kendi kocasını öpsün, benimkine bulaşmasın o zaman!"

"Berfin öpmeye çalıştığı zamanın üzerinden iki sene geçti!" dedi Karan inanamayarak. "İçinden kaplan çıktı kızım bir anda!"

Berfin kalkıp odada volta atmaya başladı. Bir süre kocası onun dolanıp durmasını izledi. Sonunda genç kadın onun tam karşısında ayakta durup adama baktı. İki eli yumruk olmuş, leğen kemiklerine yaslanmıştı. "Bana bak Karan efendi! Senden tam olarak şu anda sadece bir söz istiyorum. Ya bana bu sözü verirsin ya da o Şahika mıydı, Şerife miydi, o boşanma avukatını arar, işlemleri başlatırım!"

Karan bu sözlerle ayaklanıp kadına tepeden baktı. "Söyle." dedi sadece. 

"Bundan sonra adam gibi duracaksın! Kafan estiğinde gitmeyeceksin! Bir sıkıntın olduğunda benimle paylaşacaksın, öyle köşene çekilmeyeceksin! Anladın mı?! Ayrıca beni çok seveceksin! Kıymet vereceksin! Beni bir daha ağlatmayacaksın!"

Karan'ın kaşları kalktı. "Berfin sen benden sadece bir şeyin sözünü istediğine emin misin? Pek çok söz alacakmışsın gibi geldi de."

Berfin işaret parmağıyla onun sert göğsünü dürttü. "Senden, kocam olmanı istiyorum Karan. Bu kadar isteğimin tek sonucu bu. Benim Karan'ım olmanı istiyorum. Kaçak göçek yok, yalan dolan yok. Kafada soru işaretleri, aramızda telaş etmeme sebep olacak herhangi bir şey olmayacak! Ayrıca, ne olursa olsun bırakıp gitmek yok! Şimdi bana 'Sonsuza dek' sözünü vermeni istiyorum. Ya da öyle bir söz verme ve boşanalım. Son sözüm bu."

Karan onun göğsünü dürten işaret parmağını tutup kaldırdı ve ucuna öpücük kondurdu. "Berfin, benden çok şey istiyorsun..."

"Aslında, şu Türkiye'de hatta şu dünyada evlilik müessesinin eşlerden istediğini istiyorum senden."

Genç adam başını iki yana salladı. "Tutamayacağım sözleri vermem."

Berfin elini sertçe geri çekti ve uzaklaştı ondan. "Tamam o zaman. Mahkemede görüşürüz."

"Berfin bunu yapamazsın! Bizi bitiremezsin!" diye parladı Karan. "O kadar kolay değil!"

Berfin tebessüm etti. "Bak bakalım ne kadar kolaymış! Çık şimdi evimden!"

"Berfin..." deyip taktik değiştirdi Karan. "Gözünü seveyim böyle kestirip atma..."

"Buna beni sen mecbur bıraktın Karan. Şimdi çık. Çok yakında senden tamamen kopacağım."

"Beni bırakamazsın."

"Bekle ve gör."

"Berfin!"

Berfin gülümsedi. "Efendim Karan?" dedi ses yumuşarken. Bir adım atıp yaklaştı ona. "Söyle benim canım kocam..." dedi ve okşadı adamın yanağını. Karan onun elini tutup avuç içini öptü hemen.

"Berfin..."

"Bu sana ilk ve son 'kocam' deyişimdi. Şimdi çık." dedi ve geri çekilip bıraktı adamı. Karan onun soğuk bakışlarını görünce kaşlarını çattı yine.

"Beni bu kadar kolay bırakamazsın. Bana aşıksın. Bensiz yapamazsın!"

"İki sene iyi yaşadım aslında. Bundan sonra da yaşayabilirim."

Karan onun sözleriyle yaralanınca, geri çekildi. "Öyle olsun..." dedi sadece. "Öyle olsun Koca Dudak..."

Ve karısını ardında bırakıp gitti evden. Sadece komodine koyduğu anahtarını almıştı. Kendi evine gitti öyle üzerinde sadece baksırıyla. Kendi katlarında bu iki daire haricinde daire olmadığı için rahattı bu kadar. Eve girip de kendini banyoya atınca, duvarları yumruklamaya başladı Karan. Bu durum canını çok sıkıyordu. Karısı canını çok sıkıyordu. Ona hem bu kadar yakın hem de bu kadar uzak olmak, başını döndürüyordu...

"Hay ben böyle işi sikeyim! Söz veremiyorum diye boşanılır mı lan?!" diye bağırdı banyoya doğru. Fayanslardan eko yapıp geri ona geldi ses. Karan gidip soğuk suyla bir duş aldı. Normalde arzusunu dindirmek için açardı soğuk tarafı ama bu sefer öfkesiydi dindirmeye çalıştığı.

İşe gittiklerinde, Karan bir süre işleri toparladı. Saat çok çabuk on olunca, başındaki işler de hafiflemişti. Bu aralığı karısının yanına gitmek için kullandı. Onu sabahki tartışmalarından beri görmemişti ve fena özlemişti Koca Dudak'ı...

Aşağı inip kapıyı çalmadan girdi içeri. Berfin başın kaldırmadan, göz devirdi. "Berfin?" dedi Karan ılıman bir sesle. Karısını ikna etmeyi kafaya koymuştu. Boşanma falan olmayacaktı.

"Ne var Karan?" deyip klavyedeki bir elini kaldırdı ve başına vurdu. "Ah pardon ya! Sen şimdi iş yerinde benim patronumsun tabii! Şöyle demeliydim: 'Ne var patron Karan bey?'"

Karan gidip oturdu tekli koltuklardan birine. "Seni görmeye geldim güzelim. Karımı görmeye gelmem suç mu?"

"Eski karını. Eski karını." diye tekrar etti ses tonunu sabitleyip.

Karan dişlerini sıktı. "İstersen evlilik cüzdanımıza bir bakalım, senin kimliği de çıkarırsın, kimin soyismi yazıyor, ortaya çıkmış olur."

Berfin bir an ona sert bir bakış attı. "Aman ne komik! Ne var Karan? Niye beni rahatsız ediyorsun?"

"Karımı özledim. Başka sebebi yok."

"Güzel, böyle böyle alıştırmalar yapmaya devam et. Çünkü artık beni sadece özleyeceksin." diye mırıldanıp klavyeye yazmaya devam etti Berfin.

"Berfin." diye uyardı onu kocası. "Öyle bir şey olmayacak. Sadece sana söz veremedim diye boşanamazsın benden!"

Berfin başını kaldırıp ona baktı. "Ben seni söz veremiyorsun diye boşamıyorum ki, ben seni, benim için bu kadarını bile yapamadığından boşuyorum. Anladın mı?"

Karan kalktı ayağa ve geçti ondan tarafa. Berfin'in döner sandalyesini kendisine çevirip eğildi karısına doğru. "Güzelim, ben 'bu sözü veremeyeceğim' için değil, 'versem de tutamayacağım' için hayır diyorum sana. Anladın mı?"

Berfin dudaklarını birbirine bastırıp başını iki yana salladı. "Seni anlamadığımı zaten söylemiştim, değil mi? Ama boş ver Karan. Kendini anlatmaya çalışma. Çünkü artık gerek yok. Ben sana kızgın değilim... sadece kırgınım ama bu da geçer. İkimiz de birbirimizi unutur, yollarımıza bakarız. Hem bakarsın başka insanlara aşık olup evleniriz bile?" dedi genç kadın tebessümle. Karan o an kaşlarını çatıp Berfin'i kollarından tuttu.

"O güzel koca dudaklardan çıkan laflara dikkat et güzelim. Çok fena sonuçlar doğuracak yoksa."

Berfin onun dudaklarına bakmaya başlamıştı bile. "Nasıl sonuçlarmış onlar?" diye fısıldadı. 

Karan'ın da gözlerinde arzu kıvılcımları alevlendi. "Göstermemi mi istiyorsun?"

Genç kadın omuz silkti. "Belki... Ama gösterebilir misin, orası daha önemli bence."

Karan'ın dudakları kıvrılırken karısının kollarını sertçe tutan elleri gevşeyip hafif hafif okşamaya başladı az evvel sıktığı yerleri. "Dün gece sana çok güzel göstermiştim, unuttun mu yoksa?" dedi ve bir kaşını kaldırdı.

Berfin'in de dudakları kıvrıldı. "Bilemem, bana hiçbir şeyin sözünü veremeyen kocamın koynundaydım dün gece..." Kaşları kalktı. "Bi' dakika! Yoksa o, söz vermeyip kaçmaya meyilli koca sen miydin?" Uzattı başını ve kendisine çok yakın olan dudakları, kendi dudaklarıyla okşayıp öpmeden geri çekildi. "O zaman biz boşanacağız demektir. Bu yüzden geri çekilmen lazım."

"Berfin..." diye inledi Karan. Karısının bu oyunbaz halleri onu fena etkiliyordu. "Güzelim yapma böyle. Bırak akışını bırakalım, bir süre böyle deneyelim?"

"Sen de bu sırada başına kötü bir şey gelirse yine gidip iki yıl gelme." Düşünürmüş gibi göründü. "Hımm... Benim hayatım da böyle geçecek demek ki? Seni bekleyerek. Aslında ne var biliyor musun? Artık bana aşık olmadığını anladım Karan. Çünkü aşık olamayacak kadar bencilsin. Beni hiç mi düşünmüyorsun sen? Senin gidişlerinle nasıl yıkılacağımı anlamıyor musun? Bu sözü niye istiyorum ben Koca Adam? Söyle bana bunu bi'?"

"Berfin-"

"Başın sıkışınca kaşlarını çatıp 'Berfin!' diyorsun da, bu işler böyle yürümez beyefendi. Her işini böyle çözemezsin. Beni sindirmeye çalışma, beni dinlemeye çalış. Odaklan bana, ne demek istediğimi, amacımı anla. Ben, kocamı istiyorum. Her şeyiyle istiyorum. Acısıyla, tatlısıyla, her şeyiyle. Bak, ben de insanım, benim acı çekmeme engel olamazsın ki. Sen nasıl ki acılara rağmen karşımda durabiliyorsun, ben de durabilirim. Senin düşündüğünden daha güçlüyüm ben Karan. Ve sen de bunu kabul etmelisin."

"Senin güçlü olduğunu biliyorum." deyip vücudunu dikleştirdi genç adam. "Bunu bilmediğimi mi düşünüyorsun?"

"Evet, tam olarak öyle düşünüyorum. Beni korumaya çalışmaktan bıkmadın mı? İki sene yalnız kaldın Karan, koskoca iki sene! Senin yanında olabilirdim, sana destek olabilirdim. Hem sadece ben de değil, annem, babam, abim... Sen sırf beni koruyabilmek için, annemden babamdan da uzaklaştın. Niye kendine bu zulmü yapıyorsun? Şayet beni seviyorsan, bana fikrimi sormalısın. Bundan öncesi için bir şey yapamayız ama gelecekte senin yanında olmama izin verebilirsin. Her anında. O zaman ben de senin peşinden asla ayrılmam. 'Kocam' derim sadece. 'Karan'ım' der, seni her şeyden çok severim!"

"Güzelim..." dedi Karan sesi yumuşayarak. Berfin'den bu sözleri duymak çok hoşuna gitmişti. Uzanıp kaldırdı kadını, Karşılıklı dikiliyorken öptü karısını alnından. "Her şeyimsin Berfin... Belki benim gözlerimle, benim yüreğimle kendine baksan, o zaman neden böyle davrandığımı anlayabilirsin. Sen, her şeye değersin. Sen acı çekme diye ne gerekirse yapardım, yine yaparım."

"Ama hiçbir işe yaramadı ki Koca Adam..." deyip ona yaslandı Berfin. "Niye bir de bu yönden bakmıyorsun? Beni uzaklaştırdın, beni arkanda bıraktın sırf acı çekmeyeyim diye ama canım gerçekten çok yandı. Kıvrandım ben acıdan. Belki senin de dediğin gibi, yanında olsam, seninle beraber acını paylaşsam daha çok canım yanacaktı ama ben, bana sormanı isterdim. Senin yanında olmak istiyorsam da, buna izin vermeni isterdim. Varsın seninle beraber ben de çökeyim... Varsın, senden daha çok acı çekeyim. Ama işte olay da bu ya! Evlilik böyle bir şey. Aşk böyle bir şey... Seni çok seviyorum ben..."

Karan onun saçlarını öpüp iyice sardı, "Biliyorum güzelim. Biliyorum."

"Bana, bundan sonra bir daha kaçmayacağına dair söz verecek misin? Her acıya birlikte göğüs gereceğimize dair."

Karan sustu bir süre. 

"Karan, yine öyle bir hastalığın çıksa, Allah korusun ama yine başına kötü bir şey gelse, gider misin, gitmez misin?" dedi Berfin düz bir sesle.

"Giderim..." diye yalana başvurmadan.

Berfin geri çekilip aralarındaki bağı kesti. "Anladım. Tamam."

"Berfin-"

"Git Karan. Bundan sonra konuşmayacağız." deyip yerine oturdu ve yazmaya devam etti az evvel yarıladığı raporu. 

Karan bir süre daha durdu öyle, bekledi, izledi. Ama artık bir şey yapamayacağını görünce, geri dönüp çıktı odadan.

***

Berfin de, Karan da tüm gün bir kere bile görüşmediler. Konuşmaya çabalamadılar. Bu böyle tam dört gün sürdü. Karan sürekli ona yalvarmak istiyor, bırakmaması için ayaklarına kapanmayı düşünüyordu ama gururu ve giderek doğru yaptığını fısıldayan tarafı, engel oluyordu ona. Karan bencil değildi. Yaşadıklarının bencillikle alakası yoktu. O sadece karısını seviyor onu koruyordu. Berfin bunu anlamayıp onu suçlamakta kararlıysa, yapabileceği pek bir şey kalmıyordu artık. 

Ama arada gidip o sözü vermek istiyordu karısına. Gitmeyeceğinin, bırakmayacağının, hep seveceğinin sözünü vermek istiyordu. Ama sürekli 'Ya tutamazsam?' diyen korkuyla cebelleşip, gitmekten vazgeçiyordu.

Dört gün boyunca ikisi de kıvrandı. Ama şayet ayrılırlarsa, sürekli uzak kalacaklardı, alışmaya çalışıyorlardı bu yüzden. Ama karısının karşı dairede uyuduğunu bilen ve onun özlemiyle yanan bir adam için durumlar daha da zorlaşıyordu. Her gece o kapıyı çalıp karısını öptüğünü, onunla ilgilendiğini, onunla seviştiğini düşünüyor bunun fantezisiyle kendisine işkence ediyordu.

Karısını özlemişti. Berfin'i özlemeye de alışmıştı ama alışmak, özlemi azaltmıyordu. Berfin'siz durmak istemiyordu genç adam. İki yıl, şu zamanları düşünerek, karısına kavuşacağı zamanı hayal ederek dayanmıştı. Ama işler yine istediği gibi gitmiyordu.

Gidip yatağına girdi, uyuyamasa da dinlenebilirdi belki. Ama en sonunda dayanamadı, dört gündür durdurduğu tüm kaslar, kemikler, sinirler, karısına gitmek için harekete geçip, genç adamı onun kapısına getirdi. Zile basıp beklerken nefes nefeseydi. Kapı kısa zamanda açıldı. 

Berfin sabahlığıyla karşısında duruyordu. "Berfin-" derken genç kadın onu içeri çekti. 

"Konuşmayacağız." dedi sadece, en son olan konuşmalarında dediği gibi. "Konuşmak yok."

Karan onun gözlerine bakınca ne demek istediğini anladı. Hemen kapıyı kapatıp konuşmaya tövbeli şekilde, kapıya dayadı karısını. Ve sertçe öptü. Özlemle, acıyla, öfkeyle öptü onu. Berfin de aynı şekilde karşılık veriyordu. Bir yandan da eşofman altına uzanıyordu. Karan onun acelesine hak verip yardım etti, kendi altı çıplak kalınca, elini karısının sabahlığının içine götürdü. Ve inledi. Berfin çıplaktı. Genç kadın bacaklarını aralayınca kontrol edip yine inledi. Karısı sırılsıklam olmuştu. Artık erkekliği canını yakacak kadar sertleşmişti. Berfin de kocası kadar istekle, tuttu Karan'ın erkekliğini ve okşadı, genç adam alnını onun alnına dayayıp inledi. Bu hissi özlemişti. Onun tarafından böyle tutsak edilmeye fena ihtiyaç duyuyordu. 

"Berfin..." diye inledi ancak Berfin boştaki elini onun dudağına bastırdı.

"Şş..." Ve sarıldı genç kadın kocasına, bacaklarını da beline sardı. Karan onun verdiği sinyali anlayıp, içine girdi bir anda. İkisi de inledi acıyla. Karan onu belinden tutup geri çekti ve tekrar içine gömüldü. Bunu birkaç defa daha tekrarladı. İkisi de bu sefer fazla beklemeden boşaldı. Nefes nefeseydiler. Berfin ona sımsıkı sarılmış, öylece duruyordu.

Karan aklı tekrar çalışmaya başlayınca, yine konuşmadan yatağa götürdü karısını ve ona sımsıkı sarıldı yattıklarında. Berfin bir süre ağladı onun koynunda. Karan onun nasıl özlediğini çok iyi biliyordu çünkü kendisi de aynı özlemle kıvranıyordu. Canları yanıyordu iki gencin de. Ama bir türlü orta yolu bulamıyorlardı.

Karan genç kadının gözlerini öptü, 'Ağlama' demek istiyordu bu hareketiyle, 'Ağlama Koca Dudak...'

Sonra yine dudaklar buluştu ve yine arzuların bedenleri yönettiği bir kavga başladı aralarında. Bir kere bile konuşmadan seviştiler. Ne söz istendi ne de bir vaatte bulundular. Sadece seviştiler. Özlemleri hafifleyene kadar durmadılar. Ve en sonunda bitkince yığılıp uykuya daldılar.

Karan sabah saat sekiz gibi uyanabildi. Ama karısını yanında bulamadı. Bir süre evi dinleyip nerede olduğunu bulmaya çalıştı ama evde çıt ses yoktu. Kalktı hemen. Saat dokuzda mesai başlıyordu ve bunu Berfin de biliyordu. O zaman saat sekizde nereye giderdi ki? Evi gezmeden önce gidip kapı ağzından baksırıyla eşofman altını aldı ve giydi. Sonra başladı evi gezmeye.

Evi gezdikçe siniri artıyordu. Çünkü karısı yoktu. Yatak odasına geri girince, komodinin üzerindeki kağıdı gördü. Telaşı artarken gidip aldı eline.

'Ben uzun süre yokum. Avukatımla iletişime geçersin.'  yazıyordu kağıtta. Karan sürekli okudu yazılan duygusuz iki cümleyi.

Bunu Berfin mi yazmıştı yani? Onun Berfin'i. Karısı olan hani. Bu kadar soğuk, bu kadar duygusuz iki cümle yazıp ortadan kaybolmuş olamazdı, değil mi? Başını iki yana salladı, bunu kabul etmiyordu. Berfin, Karan'ı bu kadar üzecek bir şey yapmazdı. Sonra kaşlarını çattı. İntikam mı alıyordu? Karan gitti diye, misilleme mi yapıyordu?

"Hayır..." diye mırıldandı. Berfin her zaman inatçı olmuştu ama bu kadarına teşebbüs etmezdi. Nereye gittiğini söylemeden, ne kadar bi' süre için gittiğini söylemeden yapamazdı. Bunu Karan'a yapmazdı. Onun ne kadar üzüleceğini bilirdi, kıyamazdı ki...

Sonra gözleri nedendir bilinmez, karşıda kapağı hafif aralık olan dolaba kaydı. Yutkunup oraya ilerledi. Kapağı açınca bir süre baktı neredeyse boşaltılmış olan dolaba ve en sonunda gözlerini sımsıkı yumdu. Berfin gitmişti... Birkaç giysisi hariç, hepsini almış  ve gitmişti.

Bunu Karan'a yapamazdı!

Karan içindeki acının şiddetiyle gözlerini yumdu. Elini kalbinin üstüne getirip ovalamaya başladı, ama acı geçmiyordu. Gözü odada dolanırken Berfin'in sabahlığı dikkatini çekti. Gidip aldı onu ve kokladı. Gözleri yaşardı.

Berfin gibi kokuyordu...

Gözlerini kapatıp tekrar kokladı, Berfin karşısındaymış gibi oldu. İçi daha çok acımaya başladı. Bir daha kokladı, sonra bir daha ama en sonunda çekti sabahlığı burnundan. Dudaklarını birbirine bastırıp hıçkırığı önledi. Ağlamayacaktı! Geçmişte çok ağlamıştı ama artık ağlamayacaktı. Berfin kovalamaca mı istiyordu? O da kovalardı o zaman! 

Aklına ilk gelen yer, Hasan babasının eviydi. Hemen sabahlığı da alarak evine gitti, kısa bir banyo yapıp üstünü giyindi. Yola çıkarken Berfin'i o evde bulmak için dualar ediyordu. Ama orada da yoktu. Cemile Hanım onu gülümseyerek karşılamıştı. 

"Hoş geldin oğlum!" deyip sarıldı. Ama Karan şu anda ona sıkıca sarılamayacak kadar telaşlıydı.

"Berfin burada mı Cemile anne?"

Cemile Hanım kaşlarını çatarak geri çekildi. "O ne demek şimdi? Berfin işte değil mi?" 

"Bilmiyorum..." dedi Karan aklına işe gitmek gelirken. "Ben oraya da bakayım, görüşürüz Cemile anne." deyip geri çekildi ve kadının hiçbir sorusuna cevap vermeden arabasına binip işe gitti.

Berfin'in kapısını açarken, içi içine sığmıyordu. Eğer buradaysa, onu güzel bi' azarlayıp sonra da öpecekti. Ama orada da değildi Berfin. Bomboş odaya baktı ama uzun süre duramadı orada. Berfin'in gittiği gerçeğini yüzüne vuruyordu odanın bomboş oluşu. Hemen Hasan Beyin odasına çıktı, belki o bilirdi kızının yerini.

"Hasan baba, Berfin nerede?" diye daldı odaya.

Hasan bey tam o an biriyle telefon konuşuyordu. Elini ses alan bölgeye koyup Karan'a baktı. "Oğlum müsait değilim, niye dalıyorsun öyle içeri? Ayrıca Berfin'in yerini bilmiyorum ki, bana rapor vermiyor kız. Ya evdedir, ya odasındadır ya da Bülent'in yanındadır. Tabii bizim evde değilse."

"Doğru. Bülent'in yanındadır." dedi Karan dişleri sıkılıyken, "Sen onun adresini biliyor musun?"

"Evet, ben sana birazdan mesaj atarım. Şimdi izin verirsen?" deyip telefonu gösterdi. Karan başını sallayıp çıktı. O Bülent'in ağzına sıçacaktı!

***

Bülent'in evine gittiğinde kapıyı yumruklayarak çaldı. "Aç lan şu kapıyı!" diye de bağırıyordu. Kapı iki dakikaya anca açıldı. Bülent saçları darmadağınık, üzerine sadece eşofman altı geçirip açmıştı kapıyı. 

"Ne bağırıyorsun lan sabahın köründe?!"

Karan onun boğazına yapıştı. "Berfin nerede lan?"

"Bırak lan beni!"

"Söyle!"

"Heh! Sonunda delirttiniz birbirinizi! Oğlum ben nereden bileyim?!"

"Berfin gitti piç herif! Nerede olduğunu bilirsin sen!"

"Pardon da, Bülent nereden bilsin?" diyen ses durdurdu Karan'ı. Dönüp merdivenlerden inen kadına baktı. Uzun boylu, zayıf ve makyajsız yüzü inanılmaz güzel bir kadındı. "O ellerini çek sevgilimin üzerinden!" diye cırladı kadın.

Karan bir kadını gördüğüne ancak bu kadar sevinebilirdi. "Siz sevgili misiniz?" diye sordu sertçe.

"Sana ne kardeşim? Sevgilimi bırakıp siktir git şu evden! Hesap mı vereceğiz sana?!"

"Berfin'in nerede olduğunu biliyordur senin bu sevgilin! Söylemeden gitmeyeceğim."

"İçin rahatlayacaksa, telefonunu dün akşamdan beri kapattığını söyleyebilirim. Kimseyle görüşmedi yani!"

Karan gittikçe telaşlanıyordu. Sürekli umudunu yitiriyordu. "Berfin'i bulmam lazım..." diye yakarış çıktı ağzından.

"Tamam, çık şu kapıdan ve ara. Belki bulursun. Bizi rahat bırak da, ne yaparsa yap yani." dedi Bülent sakin bir sesle. "Sana yardım etmeyeceğim Karan. Çünkü iki sene Berfin benim yanımda acı çekti. Ona bunu yapan adama yardım etmem."

Karan niye gittiğini anlatmaya çalışmadı onlara. Onları ilgilendirmezdi. Döndü arkasını ve çıktı evden. Karısını tek başına arayacaktı. Kendisini bırakıp giden karısını... Ama bulacaktı onu. Kararlıydı, bundan sonra onsuz olmazdı. Yapamazdı.

Gerekirse her taşın altına bakacak, bir şekilde bulacaktı onu.

***

İki hafta geçmiş, her deliğe bakmıştı ama karısını bulamıyordu. Olma ihtimali olan her yere bakmış, bir sürü adamı bu işle görevlendirmişti. Üniversite arkadaşları, iş arkadaşları, ailesinin yazlıkları, her yere bakmışlardı ama Berfin yoktu.

Karan son günlerde, artık iyice çökmüştü. Birkaç defa gözleri kararan genç adam, yemeklerini de aksatmaya başlamıştı. Kıvranıyordu acıdan. Sevdiğin insanın nerede olduğunu bilmemek, yıkıyordu insanı. Ve iyi mi, şu an ne yapıyor, kocasını düşünüyor mu, bunları düşünmeden yapamıyordu Karan.

Bugün, o gideli iki hafta oluyordu tam. Karan artık iyice kafayı yemeğe başlamıştı. Şu an Berfin'in evinde, onun yatağında, burnuna onun sabahlığını dayamış, yatıyordu. Artık bu sabahlık da kokusunu kaybetmeye başlamıştı... Ama yine de bırakamıyordu onu. Sanki onu bıraksa, Berfin'i tamamen kaybedecekti... İyice delirmeye yaklaşmıştı. Karısını istiyordu. Acilen karısına ihtiyacı vardı...

Gözlerini yumup yaşların yatağa akmasına izin verdi. Dönük olduğu taraf, Berfin'in normalde yattığı yerdi ve şu an boştu. Berfin yoktu... Onun hasretiyle kıvrandı yine. Onu yeterince sevememişti, ona doyamamıştı... Berfin gitmişti ve Karan buna hiç hazır değildi.

Sonra evin kapısı açıldı. Gözlerini kapatıp uyuyor numarası yaptı. Hasan babasının ya da Cemile annesinin geldiğine emindi, son günlerde yemek yemeyen Karan'ın karnını doyurmayı hayat gayesi edinmişti ikisi de ve Karan'ı şu yataktan koparmaya bayılıyormuş gibi, sürekli bunu yapıyorlardı. 

Adım sesleri sakince yaklaştı bu odaya. Karan gözlerini açmadan sabahlığı burnuna daha çok dayadı. Karısının kokusunu alır gibi olunca daha çok ağlayası geldi. Kaç gündür bu kokuyu alamıyordu sabahlıktan ama birden burnu onun kokusuyla dolmuştu. Odaya giren kişi bir süre durup baktı. Karan şimdi gelen kişinin söylenmeye başlayacağını biliyordu. 'Karan şu haline bak! Niye hiç yemek yemiyorsun!' cümlesiyle başlıyordu gelen kişi konuşmaya genelde. Ve Karan yine aynı cümleleri bekliyordu.

Ancak gelen kişi konuşmadan yatağa önce oturup sonra boş olan kısma yattı. Karan kaşlarını çattı ve hafif araladı gözlerini. Berfin'in yerine yatan kişiyi paylamaktı amacı.

Ama sonra onu gördü.

Berfin'i.

Karısını.

Genç kadın ona dönük şekilde yatıyordu kendi tarafında. Ve gözlerini kırpmadan kocasına bakıyordu. Karan gözlerini bir süre sımsıkı kapatıp kafayı yediğini düşündü. İyice manyaklaşmıştı. Sonra açtı tekrar ve gördü karısını. 

Nefesini tuttu. Gerçek miydi yani? Gitmemişti hala? Elindeki sabahlığı bırakıp, uzandı yanında yatan kişiye. Yüzüne dokundu ve sıcaklığı hissetti. "Berfin?.." diye korkuyla fısıldadı. Gelmiş miydi? Berfin gelmiş miydi?

"Geldim." dedi Berfin sadece. Karan onun sesini duyunca ağlamaya başladı. Gelmişti. Berfin gelmişti.

"Geldin..." deyip hıçkırdı. Ağlamasını durduramıyordu. Koskoca adam olmuştu ve bu kadar ağlamak istediği başka bir ânı hatırlamıyordu. Berfin ona uzanıp göğsüne yatırdı adamın başını. Karan onun kokusunu içine çeke çeke ağladı. Genç kadın onun saçlarını okşuyordu. Karan onun şefkatiyle sarmalandı. Kızmak istiyordu, bağırıp çağırmak, yıkıp dökmek, hesap sormak ve itip uzaklaşmak istiyordu ama bunların hiçbirini yapmadan uzun süre, ağlaması bitip sakinleşse de uzaklaşmadan sarıldı ona. Berfin de onu bırakmadan okşadı uzun süre. Önce saçlarını okşuyordu ama sonra sırtını okşayıp kulağına teskin edici sözler söylemeye başlamıştı. Karan onun kokusuna hasretti, dokunuşlarına hasretti, sıcaklığına hasretti, o karısına hasretti.

Neredeyse bir saat geçince kaldırdı başını. "Berfin..?" dedi kendisine bakan karısına.

"Efendim?"

"Neden gittin?"

"Gitmem gerekiyordu... Bazı şeyleri anlaman gerekiyordu."

Karan uzaklaştı ondan ve kalktı yataktan. Kendisini çok savunmasız hissediyordu. Karşısındaki kadın o kadar güçlüydü ki, Karan'ı yıkıp geçme gücüne sahipti. Karan ona karşı gerçekten savunmasızdı. "Neyi anlamam gerekiyordu?" dedi sertçe. "Nasıl canımı yaktın, bilmiyorsun Berfin! Canım ne kadar yandı bilmiyorsun!"

"Biliyorum Karan. Hatta o kadar iyi biliyorum ki..." dedi Berfin de kalkarak ayağa. "Bak, sen sadece iki hafta bekledin... Ya ben? İki sene sensizdim ben!"

"Aynı şey değildi Berfin! Ben seni bir şeyleri kanıtlamak için bırakmadım!" derken köpürüyordu Karan. Şu iki haftayı sadece denek olmak için acı çekerek geçirdiğini bilmek canını daha çok yakmıştı.

"Aslında aynı şey, çünkü ben senin gidişini izlerken, bunu niye yaptığını bilmiyordum. Hem bak, ben yalnız gittim. Ya sen? Gökçe ile giderken dedin mi canı yanar karımın, diye? Bana şunu söyle Karan, ben Bülent'le gitseydim, sana da sadece 'uzaklaşmaya ihtiyacım var!' deseydim, ne hissederdin? Nereye gideceğimi bilmeden, beni eski talibimle giderken görsen, iki yıl beni bekler miydin? Canın o iki senede ne kadar yanardı? Bana bunu söyle!"

"Berfin sana anlattım... Senin iyiliğin için-"

"Sen!" deyip yaklaştı kocasına Berfin. "Benim iyiliğimi düşünme Koca Adam. Çünkü beni sindirmekten başka bir şey yapmıyorsun! Bak bu iki hafta nasıldın? Neler hissettin?"

"Berfin, beni bu yüzden mi kıvrandırdın? Sırf intikam için mi?"

Berfin alayla güldü. "Gerçekten birbirimizi anlamıyoruz be Karan... Ben senden niye intikam almak isteyeyim? Senin gerçekten Gökçe ile gittiğini düşünürken bile senden intikam almak istememişken, niye şimdi böyle bir şey yapayım? Sadece, gör istedim. Bana vermediğin o söz var ya hani, gitmemen için istediğim söz, işte o konuda ne demek istediğimi anlaman için gittim. Her an senin gitme korkunun beni ne hale getirebileceğini gör diye gittim! Düşün Koca Adam, her an bir not bırakıp çekip gidebilme ihtimalimin olduğunu düşün, bu korkuya dayanabilir misin?"

Karan cevap veremedi bir süre. Çünkü gururu göstermesine engel olsa da, genç kadının sözlerine hak veriyordu. Şu iki hafta cehennem gibi geçmişti. Kendisi hastalıkla cebelleşirken bile arada İstanbul'daki adamlarından Berfin'in nasıl olduğunu, ne yaptığını öğrenirdi. Ama Berfin kocasının Gökçe ile gittiğini görmüştü en son ve aklında öyle bir görüntü vardı. Berfin bilinmezin acısını çekmişti. En büyük acı da buydu belki de... Karan, Berfin'in Bülent ile evden gittiğini hayal etmeye çalıştı. Ve hayali bile canını çok yaktı. Hayır, dayanamazdı. Berfin'in her an gitme ihtimaline de dayanamazdı. Genç kadının neden o sözü almak için o kadar çırpındığını anladı sonunda. Ve hak verdi ona. 

"Haklısın... Dayanamazdım." dedi ve kendisine çekti karısını. Dudaklarına hafif bir öpücük kondurup iki haftalık uzak kalışa bir son verdi. Hatırladı o aşık olduğu dudakları, yavaş yavaş gezdirdi dudaklarını, tadına baktı, ısırarak ceza verdi. "Gitmeyeceğim." dedi bir ara geri çekilince. "Sana söz veriyorum, gitmeyeceğim. Her zorluğa beraber göğüs gereceğiz..." deyip sarıldı. "Söz veriyorum Berfin. Söz."

Bu sefer Berfin ağlamaya başladı. İki hafta hasretini çekmişti ama sonunda anlatabilmişti derdini kocasına. Söz lafını duyunca rahatlamıştı. Artık güvendeydi. Karan onu bir daha bırakmayacaktı... Sımsıkı sarıldı kocasına. Sımsıkı...

"Bırakma sakın."

"Bırakmayacağım. Sen de bırakma." dedi Karan acısını sesine yansıtarak. 

Berfin başını kaldırıp "Bırakmam, şu iki hafta bile zor dayandım zaten." dedi acıyla.

"Neredeydin?" dedi Karan aynı acıyla. "Bakmadığım yer kalmadı..."

"Berat amcaya misafir oldum." dedi Berfin muzır bir ifadeyle.

Karan kasıldı. "Berat amcaya mı? Aklıma gelmeyecek tek yere mi saklandın?" dedi Karan, karısı omuz silkti. "Gerçekten çok fenasın Berfin. Çok ama çok fenasın."

"Ve ömrünü benimle geçireceksin."

"Evet güzelim. Ömrümü senin gibi bir Koca Dudağın yollarına sereceğim." deyip eğildi ve öptü karısını. "Seni hep seveceğim," yine öptü, "Senin için yaşayacağım," yine öpüp bir süre çekilmedi, "Güldüreceğim, mutlu edeceğim, sevişeceğim-"

"Ne yapacaksın?" diye durdurdu onu karısı.

Karan'ın dudakları kıvrıldı. "Ne yapacakmışım?" 

"Sevişecekmişsin ya hani! Sen az evvel öyle söyledin." deyip yapıştırdı bedenini genç kadın. "Liste uzun, daha seveceksin, benim için yaşayacaksın, güldüreceksin ve daha bir sürü şey. Ama bence, son söylediğinden başlayalım. Sevişmekten yani." deyip dudaklarını uzattı. "Seni çok özledim."

Karan da özlemişti. Tutup sarıldı ve kadının bacakları beline sarılınca da sımsıkı sarılıp yapıştı dudaklara.

Ona verdiği her sözü gerçekleştirecekti. Onu sevecekti, hayatını ona adayacaktı, onu mutlu edecek ve onunla sık sık sevişecekti. Tıpkı birazdan yapacağı gibi.

***

6 YIL SONRA

"Karan, farkında mısın, evde misafir var!" diye kızdı Berfin kocasına. Karan elini çekmedi.

"Olabilir, ama şu an biz odamızdayız ve yalnızız."

"Karan annemler bizi bekliyor!"

"O da olabilir. Biraz daha bekleseler sorun olmaz." deyip göğüsleri sıkıp bir öpücük daha kondurdu karısının boynuna.

Berfin kısık bir inlemenin kaçmasına engel olamadı. "Uslanmaz bi' adamsın. Bırak diyorum!"

"Ya, dün gece bebekle ilgileniyorsun diye bana bakamadın zaten, benim de ilgiye ihtiyacım var, niye anlamıyorsun?" diye mızmızlandı Karan ve biraz daha okşadı dolgunlaşan göğüsleri. 

Berfin hassas göğüslerine de sinir oluyordu, bu uslanmaz kocaya da. Eline vurdu yine. "Tamam bırak, bu akşam söz ilgileneceğim." dedi. "Bak, ikinci çocuk doğdu, hala evde bebek olmasına alışamadın. Bırak diyorum!" 

"Bana ne arkadaşım! Yapmayalım zaten başka bebek falan, tüm ilgini onlara yönlendiriyorsun sonra!"

"Tamam, koca bebek, seninle de ilgileneceğim. Söz verdim ya işte. Bıraksana şu mememi ya!"

Karan onun boynunu bir daha öptü. "Ben karımın benimle şimdi ilgilenmesini istiyorum. Ya şimdi ilgilenirsin ya da..." deyip bilerek sustu.

"Ya da?" dedi Berfin gözlerini yumarken, çünkü Karan onun göğüs uçlarını kıyafetin üzerinden ovalamaya başlamıştı.

"Ya da Hasan babayla Cemile annenin karşısına geçip, bizim çocuklarla bir süre onların ilgilenmesini, çünkü benim onların kızlarıyla ilgilenmem gerektiğini söyleyeceğim."

Berfin onun eline yine vurdu. "Terbiyesiz! Yapamazsın öyle bir şey!"

Karan onun göğüs ucunu sıktı. Berfin inledi yine. "Yaparım güzelim." Karısına arkadan sarıldığı için Berfin onun sertliğini kalçasında hissediyordu. "Hem de öyle bir yaparım ki..." Kulağının kenarını ısırdı. Berfin başını ona yasladı.

"Tamam... Yap." diye meydan okudu genç kadın ama arzuyla hafiflemişti sesi. Kalçasını da onun sertliğine bastırmadan edememişti.

Karan bir anda bıraktı onu ve çıktı yatak odasından. Berfin de öylece kalmıştı ayakta. Bir an niye geldiklerini bile unutmuştu. Buraya aslında iki aylık olan bebeklerine yeni zıbın almak için gelmiş, Karan da onu takip etmişti. Ve şimdi kocası yine bir çılgınlık yapmaya gitmişti.

Bunu fark edince koşarak gitti içeri.

Ama geç kalmıştı. 

Karan resmen söylemişti. 

"Evet? İlgilenir misiniz çocuklarla?" diye kenarda oturan biri üç yaşında, diğeri daha iki aylık ve koltuğa korunaklı şekilde yatırılmış olan çocukları gösterdi.

"Tabi. Şey, ilgileniriz biz..." dedi Cemile Hanım

Berfin kızarık bir yüzle yaklaştı. "Karan ne yaptın Allah aşkına? Baba... anne... şaka yapıyor sizin bu oğlunuz... Şey şakası... eşek şakası. Değil mi Karan?" deyip yalvaran bakışlarla kocasına döndü.

"Yoo." dedi Karan gayet ciddi. "Gayet ciddiyim."

"Yaa nasıl böyle bir şey isteyebilirsin sen anne babamızdan ya?!" diye isyan etti.

"Kızım ne var yani, seninle yemeğe çıkacağız işte kaç ay sonra. Hasan baba da tamam dedi, değil mi baba?" diye Hasan beye döndü Karan. Hasan Bey de başını salladı.

Berfin ise derin bir nefes almıştı. "Ha... Evet yemek... Tamam o zaman..." dedi nefeslenirken.

"E git hazırlan."

"Şimdi mi?"

"Evet, şimdi." dedi ve yatak odasına yolladı kocası onu. Berfin gidip üzerine daha şık bir kıyafet giydi, saçlarını da salık bırakıp taradı. Dudaklarına da kıpkırmızı bir ruj sürdü. Uzun zaman sonra seksi olmak için çaba harcamış, hatta içine dantelli siyah iç çamaşırlarını bile giymişti.

Eline çantasını da alıp çıktı odadan. "Tamam, hazırım." dedi. Karan o sıra bir kucağında oğlu Murat, kollarında da iki aylık bebek Miray'la oynuyordu. Karan onu görünce hafifçe yutkunup kucağındaki oğlunu indirdi, bebeği de Cemile Hanıma teslim etti.

"Tamam. Gidelim." dedi. Çocukları öpüp, çıktılar evden. Karan aceleyle bindirdi karısını. Berfin ona kaşlarını kaldırmaktan başka bir şey yapmadı. En sonunda Karan onu beş yıldızlı bir otele getirdi. Berfin'in kaşları daha çok kalktı. Ama belki de otelin restoranına getirmiştir diye sesini çıkarmadı.

Ama Karan balayı dairesinden odanın anahtarını alınca, kaşlarını indiremeden sordu. "Allah aşkına ne yapıyorsun Karan?"

Karan ona gülümseyip göz kırptı. "Karımla sevişme sözümü yerine getirmeye çalışıyorum."

Berfin gülümsedi. "E manyak mısın?"

"Yoo, sadece aşığım ve çok özledim."

Berfin buna bir şey diyemedi. Sadece daha çok aşık oldu bu adama. Altı yıldır bir an bile bırakmamıştı karısını, onu mutlu etmiş, hayatını ona ve çocuklarına adamıştı. Her sözünü gerçekleştirmiş, Berfin'e şükür sebebi olmuştu.

Odalarına girdiklerinde, Karan kartı yerine takıp onu kucağına aldı. Berfin kendini o an dünyadaki en şanslı kadın gibi hissetti. 

Ayrıca içine giydiği dantelli iç çamaşırları için de sırıtmadan edemedi.


SON...


Eveeet, bu hikaye de bitti... Şu an acilen çıkmam ve akşama kadar da eve gelmemem lazım. O yüzden kontrol etmeden yayımlıyorum. Sadece şunları söyleyeceğim. Sizleri çok seviyorum. Kendinize çok iyi bakın. Bu hikayeyi sabredip okuyan, eksiklerimi görse de sineye çeken ve bana katlanan her okuyucuma teşekkür ediyorum. 😘😍😇

Bu maceranın da sonuna geldik, Berfin&Karan çiftini özleyeceğim... Ama onlar her zaman aşık ve mutlu olarak kalacaklar benim aklımda, siz de öyle düşünün. 😉😘😍

Kıymetlisiniz. 😘😍

Sizlerden bu hikaye için son kez VOTE & YORUM rica ediyorum. Beni bundan mahrum etmeyin. 😞😞😘😘😚

Kendinize çok iyi bakın. 😘😍😇👋👋




Continue Reading

You'll Also Like

1.6M 68.2K 125
Yıllar sonra abisinin düğünü için Fransa'dan Mardin'e geri gelen genç adam abisinin cansız bedenine sarılır. Bir cinayete kurban giden ağabeyinin sır...
2.3K 338 40
Aşkın bilinmeyen yüzü... Samimi dostluklar... Fedakarlık gerektiren ilişkiler... Saklı aile geçmişleri... Kontrol edilemeyen karanlık bir adamın öfke...
1.4K 142 111
O kadar şeye rağmen... Aşka... İsmi gibi küllerinden doğmaya çalışan Anka... Gizlice ona eşlik eden ama şuan ki hayatını asla kabul edemeyen Ceyhun...
1.7M 61.3K 75
Aşk hem uzak hem yakın olabilir miydi?