Kibrit (Gay)

By Gunsnpizzas

2.7M 170K 77K

DÜZENLENDİ! "Basat..." diye inlerken ellerimi tam başının olduğu noktada tişörtümün üzerine koydum. Başını ka... More

Tatsız Pazartesi
Sıra Arkadaşı?
Öğle Teneffüsü
Avantaj
Zaman Kaybı
Platonik
Anoreksia
Saç
Çirkin
Kıskançlık
Ev
Çöküş
İz
Tutuk
Öpücük
Kibrit
Hapis
Kav
Dönüş
Soğuk
Heves
Depresyon
Fotoğraf
Araba
Yükseliş
Pes
Sabah
Aşk İçin Ölmeli
Huzur
Yemek
Yemek II
Hornet
Endişe
Parmaklıklar
Sınavlar
Seyirci
Çakmak
Anne-Baba
Umut
Tedavi
Yüzleşme
Pişmanlık
Revir
Aşk
Barınak
Kilo
Maç
Mükemmel
Nah.
Etek
Turp
Grip
Güven
Asla
Görev
Batu-Cihan
Çıplak
FİNAL (Sezon Finali)
Sonsuz?
Araba
Davet
Parti
"Özledim."
Arkadaşlığı Suistimal I
"Love keeps us kind." -LP
Arkadaşlığı Suistimal II
Albüm
Utanç
Alev
İntihar
Çift
Korku Filmi
Çocuk
Özel Bölüm -1-
ÇOK ÖNEMLİ
Özel Bölüm -2-

Korku

30.6K 2K 538
By Gunsnpizzas

Okuldan çıktık, biraz yürüdükten sonra parmakları parmaklarımın arasında geçtiğinde öylece kaldım. Bakışlarımı ağır ağır ona çevirdiğimde bakışlarını kaçırdı, hafif allanan yanaklarla karşıya bakmaya başladı. "So-sorun olmaz mı?" diye kekeledim. Omuz silkti.

"Senin için olur mu?" Başımı hızla iki yana salladım. Ufak bir tebessüm edip yürümeye başladığında adımlarına ayak uydurdum. Hayatımda ilk defa sevgilimle el ele sokakta geziyordum ve bu kesinlikle mükemmel bir duyguydu. Bu bazı insanlara basit ve anlamsız geliyordu ama benim için öyle değildi. Hetero olsaydık belki sıradan olabilirdi ama biz homoseksüeldik ve insanlar bize iğrençmişiz gibi bakarken, kötü damgalar yapıştırırken birbirimize bağlılığımızı, korkusuzluğumuzu gösteriyorduk sanki. Bir de, parmaklarım ondan vuran elektrikle uyuşmuştu. Tüm bedenim, özellikle göğüskafesim sıkışıp duruyor, kendimi bayılacakmışım gibi hissettiriyordu. Böyle mükemmel olabilir miydi ya?

"Nereye gidiyoruz?" diye mırıldandım Basat bize kötü bakışlar atan bir adama en sert bakışlarını yollayıp arkasını dönmesine neden olurken.

"Önce bir şeyler yiyelim. Açım." demesiyle karnından gurultuların kulağıma vurması bir oldu. Gözlerimi devirirken sırıttım. Basat ve iştahı...

"Tamam."

"Pizza mı? Hamburger mi?" Yüzümü buruşturdum. Tamam, resimlerde genel olarak iştah açıcı şeylerdi ama kamu spotlarında ya da annemlerin bana iştahımı kessin diye gösterdiği resimlerde yağ deposunu andırıyorlardı. Bu ikiliyi yemem yasaktı. Annem bazen evde ev yapımı olarak biraz daha sağlıklı versiyonlarını yapıyordu ama... Onlarda ev yemeği gibi oluyorlardı zaten. Ha, ben de yemeye çok meraklı değildim. Kilo almak istediğim söylenemezdi.

"Öyle şeyler yemiyorum." Bakışlarını şaşkınlıkla bana çevirdiğinde bakışlarımı kaçırdım.

"Ciddi misin sen? Yaşadığına emin miyiz?" Ona kötü bir bakış attığımda gülümsüyordu. Bu tavırları çok sevimliydi aslında. "İkisinden de yiyeceksin bugün. Bayılacaksın bence." Yüzümü buruşturdum tekrar.

"Ben almayayım."

"Alırsın..."

"Basat iğrenç şeyler-"

"Yemediğin şeye nasıl iğrenç diyebilirsin?"

"Bilmiyorum, iğrenç işte!"

"Değil..." Sustu, ben ağzımı açınca elini ağzıma götürüp beni de susturdu. Bakışlarını takip ettiğimde bir tekelin girişine baktığını fark ettim. Kalabalık olduğu için kime baktığını tam çözemiyordum ama alan açılınca anladım. İki çocuk sigara içiyorlardı. Onları kesiyordu.

"Kim onlar?" dedim elini yakalayıp ağzımdan indirirken.

"Eve git. Sonra konuşalım." Alayla güldüm. Ne dediğini sanıyordu bu?

"Ne? Saçmalama. Ne yapacaksın?" Bakışlarını ilk kez suratıma indirdi, ellerimi bırakıp tek eliyle ensemi yakaladıktan sonra alnıma bir öpücük bıraktı. Gözlerimi yumdum, çekildiğinde aralayıp gözlerine diktim. İyi bir şey olmadığı kesindi.

"Git hadi."

"Ne yapacağını söyle." diye mırıldandım. İki çocuk hareket haline geçtiğinde o da harekete geçti ama tişörtünün eteğini yakalayıp durmasına sebep oldum. O an fark ettim ki montsuz bir şekilde Ocak ayında etrafta dolanıyorduk. Benim üzerimde yine kalın bir hırka vardı ve hava öyle aşırı soğuk değildi o gün ama...

Sırtı gerilirken bakışları bana döndü. "Sonra konuşuruz."

"Basat!" diye bağırdım sinirli bir sesle yüzüne doğru. Göz devirdi, çocuklara kısa bir bakış atıp bana döndü.

"Anlatınca gideceksin." Başımla onayladım. Gerçi yalan, gitmeyecektim. "Babamın evinde kaldığımız günü hatırlıyorsun?" Başımla onayladım. Bir ay falan geçmişti üstünden gerçi ama... "Cihan'la mesajlaşıyorduk." Tekrar çocuklara kısa bir bakış atıp bana döndü. "O çocuğu hallettik biz. Sonra beni sokakta yakaladılar, beş kişi falan... Kavga ettik. Vuruldum ben." Vurulmak dediği an gözlerim irileşti. O iki çocuk onlardansa ve o böyle tek başına üstlerine gitmeyi düşünüyorsa... "Bak beni vuran şu sarı montlu olan." dedi sigara içen çocukları göstererek. Diğer çocuğun elindeki sargıyı görünce mermiyi yavaşlatanın da o olduğunu tahmin ettim. "Şimdi git." dedi omzuma vurarak, onlara doğru yürümeye başladı.

Zihnimde hastanede olanlar dönüp duruyordu şimdi. Yüzündeki kanın çekilmiş bir şekilde uzanışı... Güçsüz duruşu... Morarmış gözleri, kupkuru dudakları... Ya canının acısı? Sınıfa geldiğinde eğildiği an yüzünün buruşuşu, inatla antremanına katılıp koşarken bir anda yere düşüp iki büklüm kıvranışı... Hayır, aynı şeyleri bir daha yaşamayacaktı. Gözlerim dolu dolu, kendimi en fazla iki metre uzağımdaki Basat'a doğru ittim.

"Basat." diye mırıldandım, ellerimi beline sarıp yüzümü kürek kemiklerinin arasına gömdüm. Vücudu yay gibi gerilirken birkaç saniye kaldık öyle.

"Anlaştık seninle. Gidiyorsun." diye homurdandı. Gitmeye zaten niyetim yoktu ama şimdi...

"Asla. Birlikte gidiyoruz." Onu çekiştirdiğimde birden hareketlendi.

"Gözden kaybedeceğim. Git hadi." dedi heyecanlı bir sesle. "Bak iki kişiler, çok kolay olacak." diye mırıldandı, ellerimi çekiştirdi belinden. Öyle sıkı sarıldım ki... "Barış!" diye bağırdı sinirli bir sesle. Korkuyla titredim.

"Gitmiyorum!" Boğazımdan bir hıçkırık kaçtığında kaldı öyle. Sırtı gerildi, kasıldı, kasıldı...

"Lanet olsun." diye mırıldandı, kollarım arasında bana dönüp kollarını etrafıma doladı. Vücudum rahatlamanın etkisiyle gevşerken istemsizce gülümsedim. Parmak uçlarımda yükselip yüzümü boynuna sakladım. Sinirli olduğunu hissedebiliyordum ama buna tezat oluşturacak şekilde eli ağır ağır sırtımı okşuyordu.

Kokusunu ciğerlerime doldururken mırıldandım. "Bir vakayı daha kaldıramam. Bırak gitsinler."

"Gittiler zaten." diye homurdandı sinirli bir sesle. Yine de kıpırdamadı. Ben de sinirden olduğunu bile bile, bana sıkıca sarılmasının tadını çıkarttım.

*

Kolları arasında gözlerimi araladığımda terden sırılsıklam olmuştu yüzüm, boynum, saç diplerim ve göğüs kafesim. Kabus gördüğüm için miydi yoksa Basat'ın kolları ahtapot gibi tüm bedenimi sardığı için miydi bilmiyordum ama şimdi öyle bir üşüyordum ki, titrememek için dişlerimi sıkıyordum. "Basat." diye bir mırıltı döküldü dudaklarımdan. Fark etmemiştim bile. Kolları arasında ona dönüp göğsüne sokuldum, ayaklarımı ikimizin karınları arasına sıkıştırıp kendimi ısıtmaya çalıştım. Basat'ın vurulduğundan beri uzamaya başlayan kıvırcık saçlarını buldu elim. Onun da terlediğini o an fark ettim.

"Napıyorsun?" diye mırıldandı kısık sesle, kollarının sıkılığı kaybolurken benden hafifçe uzaklaşıp kıpkırmızı gözleriyle süzdü beni.

Direkt onların evine gelmiş, boş olmasının avantajıyla Basat'ın odasına girip kendimizi yatağa atıp sarılmış, ufak iltifatlar eşliğinde birbirimizi koklayarak, sarılarak, öpe öpe uyuyakalmıştık. O anları düşünmem gülümsememe sebep olurken tek kaşını kaldırdı. "Çok sevimlisin." dedim aklıma gelen ilk bahaneyi sunarak. Göz devirip kollarımın altından tutup kendine çekti beni, sıkıca sarıldı. Odanın içi karanlıktı ama zifiri de değildi. Pencereden mavimsi bir ışık vuruyor, eşyaların parlamasına sebep olurken odadaki geniş aynaya yansıyıp odayı biraz olsun aydınlatıyordu. Muhtemelen saat 17 civarı bir şeydi. "Annen işten kaçta geliyordu?" diye mırıldandım.

"Üç gibi çıkıyor, kardeşimi alıp geliyor. Neden sordun?" Sesinin pürüzlü oluşu muhtemelen hastalanacağının garantisiydi. Gerçi anormal olan hastalanmaması olurdu. İstanbul soğuğu söz konusuydu ve etrafta okul lakosuyla dolanmıştı. Ben bile hırkamla hastalanabilirdim.

"Eve gelmiştir muhtemelen." Omuz silkti.

"Gelmiş zaten." Üzerimizdeki yorganı işaret ettiğinde neredeyse küçük dilimi yutacaktım. Kadın eve gelmiş, bizi böyle sarmaş dolaş görmüş, bir de üzerimizi mi örtmüştü? Benim annem olsa ortalığı birbirine katardı lan!

Annem...

Yataktan doğrulduğumda huzursuzca kıpırdandı, beni kollarının arasına tekrar çekmeye çalıştı. "Annem çok kızacak!" Sesim şimdi az öncesine oranla gayet ayıktı.

"Olan oldu, yat işte." dedi beni çekiştirerek.

"Kahretsin ya! Okuldan kaçtığımın mesajı gitti! Eşyalarımızı da bıraktık okulda! Şimdi eve gideceğim bu halde, görecek ve-"

Beni yatağa devirip üzerime çıktı, elini ağzıma bastırarak susturdu. "Yeter." Sonra doğruldu, hiçbir şey olmamış gibi yataktan kalkıp üzerini giyinmeye başladı. Ben de ayaklandım, köşeye attığım hırkamı elime alıp üzerim geçirdim. Terleyen saçlarımı geriye attığım sırada yanıma geldi, kolumu tuttu. "Annene bir şeyler uydurur, şarjın bittiği için de haber veremediğini söyleriz." Öyle basit değildi. Sonuçta aradıysa ulaşabildiği için şarjımın bitmediğini anlayacaktı. Ayrıca neden Basat'tan aramadın da diyebilirdi.

Odadan çıktık, koridorda yürümeye başladık dış kapıya doğru. Bir apartmanda 3+1 bir evde oturuyorlardı. Evleri buna rağmen gerçekten lüks ve güzeldi. Abartıdan uzaktı ve üç kişiye rahatça yetecek kadar genişti odaları.

"Anne ben Barış'ı evine bıra-" salona doğru seslenirken sustu, suratına alaylı bir ifade oturtup duvarın arkasına saklanan bana döndü. Suratındaki muzip ifade beni korkuturken dişlerini gösterdi. "Annen de buradaymış zaten."

Continue Reading

You'll Also Like

678K 45.1K 31
Peyda, bir Gerçek Aile/Kaçırılmış Çocuk klasiğidir. "Şimdi, on yedi yıl sonra annem ve babam karşımda dikiliyorlardı. Onları görüyor, onlarla aynı m...
1M 88.4K 82
"Kötü olduğun bir şey var mı?" dedim gülümseyerek ona dönüp. "Zor bir soru." dedi gülerek. Sonra gökyüzüne bakarak düşünmesini izledim. Öyle sevimliy...
1.9M 71K 19
Lodos Çetin ciddiyete tapan, sert bir antrenördü. •eşcinsel bir kurgudur.
GURUR | BXB By Lord

Teen Fiction

720K 57.3K 31
Kendini haşarı bir çocuğu adam etmek için harcayan bir adam ve onun başının belası bir çocuk...