YÜKSELİŞ

By nursu_cugalir

1.5M 98.8K 22.4K

Fantastik #1 Yeşil Prenses serisinin 1. kitabıdır. Ve şeytan, inini, parçalanmış ruhları koymak için kendis... More

Giriş ❋ YÜKSELİŞ
Karakterler
1.Bölüm • Asılsız Suçlama
2.Bölüm • Tanzanit Ejderhası
3.Bölüm • Ölümcül Kılıç
4.Bölüm • Kusurlu Güzellik
5.Bölüm • Kızıl Saçlı Tanrıça
6.Bölüm • Kan Havuzu
7.Bölüm • Cehennem Gibi Dört Gün
8.Bölüm • Suçsuz Masum
9.Bölüm • Banyo ve Temizlik
10.Bölüm • Büyücünün Şimşeği
11.Bölüm • Lordhor'un Kibar Leydileri
12.Bölüm • Nyapuvarus Gecesi
13.Bölüm • Şeytanın Ateşi
14.Bölüm • Davetsiz Takipçiler
15.Bölüm • Ozların Saldırısı
16.Bölüm • Yanık ve Kehanet
17.Bölüm • Ebedi Yemin
18.Bölüm • Tanzanit Armağanı
19.Bölüm • Tehlikeli Hırs
20.Bölüm • Sarayın Dersleri
21.Bölüm • Zehir Ustası
22.Bölüm • Masumların Gerçekleri
23.Bölüm • Şeytanın Mırıltısı
24.Bölüm • Katilin Hikâyesi
25.Bölüm • Kadife Eldiven
26.Bölüm • Lordhor'daki Casus
27.Bölüm • Yeminli Koruyucu
28.Bölüm • Avcıların Merhameti
29.Bölüm • Konseyin Kararı
30.Bölüm • Petronus'a Mektup
31.Bölüm • Oyun Gecesi Hazırlıkları
32.Bölüm • Beklenmedik Gönüllü
33.Bölüm • Düello ve Zafer
34.Bölüm • Taht Anlaşması
35.Bölüm • Acımasız Dövüş
36.Bölüm • Korkutucu Ağıt
37.Bölüm • Şifacıların Yeteneği
38.Bölüm • Kasvetli Oda
40.Bölüm • Ölümün Zehirli Tonu
41.Bölüm • Gül Kokusu Hediyesi
42.Bölüm • Canavar Kız
43.Bölüm • Suç ve Zindan I
43.Bölüm • Suç ve Zindan II
44.Bölüm • Yolculuk ve Aşk
45.Bölüm • Karanlık Geçmişler
46.Bölüm • Şeytanın İni I
46.Bölüm • Şeytanın İni II
47.Bölüm • Ölümün Tatlı Şarabı
48.Bölüm • İntikamın Kara Suları
49.Bölüm • Kristal Zehri
50.Bölüm • Müstakbel Kraliçenin Yanışı
51.Bölüm • Sgieen Gizemi
FİNAL • Büyülü Fosil Tırnak
B.K. |Kıyafetler|
E.K. |Kapaklar|
B.K. |Tanrıça ve İnanç|
TEŞEKKÜRLER
2.KİTAP

39.Bölüm • Asker Ordusu

16.1K 1.2K 285
By nursu_cugalir

Darya nefesini tutarak yerde kıpırtısız yatan ağabey Pjotr'a baktı. Kendini ağlamamak için zor tutuyordu ama yapacak bir şey yoktu. Sadece bir geceden beri burada olmasına rağmen bu ona yüzyıllar gibi gelmişti.

Eğildi ve Pjotr'un nabzına baktı. Yaşadığını biliyordu ama emin olmak istedi. Eğer olur da bir gün onu öldürürse ne yapardı bilmiyordu. Bildiği tek şey Pjotr ile yeniden karşılaşacaklarıydı. Peki, o zaman ne yapacaktı?

Elindeki şamdanı yere koydu. Çizmeleri hızla ayağına geçirdi ve odanın dışına çıktı.

Bu yeri anımsıyordu.

Burası, onu daha önce kaçırdığında da götürdüğü yerdi. Tek farkı etrafta insanların ve aslan meşaleleri olmamasıydı. Yani en azından Aslan Meşalelerinin olmadığını umuyordu. Ama insanların olmadığı kesindi.

Pjotr'un uyanma ihtimaline karşı koşar adımlarla kulübenin dış kapısına yöneldi. Kapının kulpunu çevirdiğinde açılmadığını, kilitli olduğunu fark etti. Sert bir küfür savurdu ve arkasını dönüp, etrafı gözleriyle taramaya başladı.

Ahşaptan tozlu dolapları, çekmeceleri, askılıkları, ne varsa hepsini aradı, fakat bulamadı. Hiçbir yerde kapının anahtarı yoktu. O zaman son çare kalmıştı. Muhtemelen anahtar Pjotr'daydı.

Sessiz adımlarla odaya geri döndü. Pjotr hâlâ bıraktığı gibiydi. Put gibi yatıyordu. Bu her ne kadar Darya'nın içini vicdan azabıyla doldursa da umursamamaya gayret etti. Yıllarca bilmediği ağabeyinin bir anda çıkıp, "Ben senin ağabeyinim," dediğinde zaten ona oldukça fazla bir yük olmuştu. Yıllarca görmediği, sadece şeytan diye ismini duyduğu birinin evinde nasıl yaşayabilirdi ki? Bu o kadar kolay değildi.

Ayrıca bu şeyi Pjotr da yapmıştı. Pjotr da kız kardeşinin ensesine vurup onu bayıltmıştı. Darya pişman değildi. Amacı intikam almak da değildi. Sadece buradan kurtulmaktı.

Daha birkaç dakika önce güzelce sohbet ediyorlardı. Ne değiştiğinden emin değildi ancak çok iyi bildiği şey, o kapıdan çıkıp gittikten sonra o oda tekrar Darya'ya cehennem olarak kucak açacaktı. Çoktandır aklında bu vardı. Şeytanın kardeşi olmak bunu gerektirirdi.

Yere çömeldi ve hızlı, aynı anda sessiz olmaya gayret ederek temkinli olarak elini Pjotr'un gömleğindeki cebine soktu. Ama tam da tahmin ettiği gibi boştu.

Bunun üzerine pes etmedi. Ellerini pantolonunun ceplerine soktu. Yoktu, yoktu, yoktu!

İki elini şakaklarına bastırdı. Pjotr, Darya'nın bu yaptığına çok kızacaktı. Darya da gidememişti zaten. Hapı yuttuğu belliydi.

Kapattığı gözlerini açtığı anda gözlerini Pjotr'un az önce kenara fırlattığı samur kürklü pelerinine iliştirdi. Bu son seçenekti. Belki orada olabilirdi. Bunun olması için dua etti. Çömeldiği yerden hızlıca kalkıp kürkün yanına gitti. Kürkün iç kısmında büyükçe bir cep haricinde daha fazla cep yoktu. Elini cebine soktuğunda eline soğuk, sert nesneler değdi. İrkildi ama amacına ulaşmış hissetti. Yüzü aydınlandı.

Merakla cebin içindeki şeyleri çıkardı ve zemine koydu. Çelikten kını olan kıvrık bir jambiya vardı. Hançeri sertçe kınından çıkaracakken aklına geldi ki zamanı yoktu. Bu yüzden kendine kızdı ve hançeri bir kenara koydu. Hançerler her ne kadar son zamanlarda ilgi alanına girse de şimdilik bunu düşünmenin sırası değildi.

Yerde kalanlara baktı. Evet! Evet, işte anahtar buradaydı. Hançere o kadar çok dalmıştı ki anahtarı fark edememişti bile. Pjotr en başından beri anahtarı pelerininde saklıyor olduğu için kendinden utandı. Bilseydi en baştan yapardı.

Anahtarın kenarında duran birkaç daktayı itti ve anahtarı eline aldı.

Yerinden doğrulurken fark etti ki uzun elbisesi ona gerçekten zorluk çıkarıyordu. Kıyafet bulma umuduyla pelerini eline alıp dolaplara yöneldi ve hızlıca baktı. Bir sürü kıyafet vardı ve bu kıyafetler ona olmayacaktı, biliyordu. Ama başka çaresi mi vardı? Üstelik bu şekilde üşüyordu.

Katlanmış bir şekilde duran kahverengi, deri üstlüğü kürkün üzerine koydu. Aynı şekilde üstlüğün altındaki siyah deri pantolonu eline aldı. Üzerindeki elbiseyi inanılmaz derece bir hızla ve resmen yırtarak çıkardı ve gelişi güzel savurdu. Üzerine üstlüğü geçirdi. Epey bol, uzun gelmişti fakat umurunda değildi.

Soğuk havaya daha fazla katlanamayan Darya pantolonu da giydi. Pantolon gerçekten uzun gelmişti. Kesilmeye ihtiyacı vardı.

Kemeri pantolona bağladı ve sıkabildiği kadar sıktı. Eğer kemeri takmasaydı, pantolon her an Darya'nın belinden kayıp gidebilirdi.

Bu kadar zamanı gittiği için içten içe kendine kızdı ve giydiği pelerinin cebindeki jambiya'yı çıkardı. Hançeri kınından çekti ve çizmesini kesmemeye özen göstererek pantolonunu paçalarından birkaç parça alıp elleriyle yırttı. Şimdi kesinlikle daha iyiydi. En azından rahatça hareket ediyordu. Bu, kaçmasını kolaylaştırırdı.

Son olarak eğer karşısına Aslan Meşaleleri veya farklı insanlar çıkarsa diye kendini savunması gerekiyordu. Bu yüzden Darya, Pjotr'un dolabının kenarından uzun bir misericorde aldı ve bir yandan pantolonuna takarken bir yandan da kapıya doğru yürümeye başladı.

Anahtarı kapıya takıp döndürdüğünde, kapı keskin bir gıcırdamayla beraber açıldı. Hava yeni yeni aydınlanmaya başlıyordu. Bu iyiydi. Fakat ortalığa yakıcı bir soğuk hâkimdi

Gözlerini kapatarak temiz havayı içine çekti. Dışarıya sadece o değil, ciğerleri de hasret kalmıştı.

Merdivenleri inme zahmetine girmeden, pek de yüksek olmayan kulübe girişinden atladı. Bu sırada pelerini dalgalandı. Atladığı anda koşarak ormanın arasına girdi. Durdu ve geride bıraktığı kulübeye baktı; içinde baygın yatan Pjotr'u düşündü. Uyanınca onu asla affetmeyeceğini biliyordu. Bunları düşünememek için kendini zorlaması gerekti.

Tekrar koşmak için adımını attığında yakınlara doğru gelen bir sürü adım seslerine kulak kabarttı. İçi ürpertiyle doldu. Adım sesleri gittikçe yaklaşıyordu. Koşmaktan vazgeçerek yerine sindi ve koca gövdeli ağaçların arasında ilerleyerek, daha çok saklanarak adımların geldiği tarafa gitti. Kalbi gittikçe hızlanıyordu ve boynunda atan nabzının tenine temasını hissedebiliyordu. Tüm kanın boynuna ve yanaklarına hücum ettiğinin, yani yüzünün tıpkı bir domates gibi kızardığının da farkındaydı.

Elinin tersiyle gerginlikten oluşan ensesindeki teri sildi ve ağacın arkasından baktı. Birkaç kişi görünürde oldu. Ardından başkaları... Başkaları ve başkaları...

Gelenler asker ordusuydu.

Savaşçılardı.

Sayıları fazlaydı.

Neden elinde her an atmaya hazırlanan oklar vardı? Neden herkesin eli, kabzayı sıkıca kavramıştı?

Darya ağaca iyice yaslanırken yutkundu ve çenesini kaldırdı. Neler olduğunu anlamak için bilge olmaya gerek yoktu. Lev'in uyandığını biliyordu. Bu orduyu Lev yollamış olmalıydı. Pjotr'u öldürmek için...

Ama elbette Pjotr'un ölmesine izin veremezdi. Her ne kadar berbat bir kız kardeş olsa da Pjotr'un yaptığı gibi Darya da onu koruyacaktı. Ordu, kulübeye daha fazla yakınlaşmadan Pjotr'u buradan götürmesi gerekiyordu.

Şimdi ne yapacaktı? Darya, suçun kendisinde olmadığına inanmak istiyordu. Fakat her ne düşünüp tartarsa, sebep yine kendisi çıkıyordu. Mesela Pjotr'u bayıltmasaydı, şu ana kadar kaçmış olurlardı.

Sessiz olmaya özen göstererek ağaçların ardından ilerleyen Darya, kulübeye o kadar da uzak olmadığını anladı. Bunun için şükretti ve yaşadığı adrenalin patlaması yüzünden kaburgalarını kırmak istermişçesine atan kalbine küfretti.

Sonunda kulübeye vardığında merdivenlerden koşarak çıktı ve dış kapısı açık o yere girdi. Terden dolayı belinden hafifçe kayan pantolonunu yukarıya çekerek Pjotr'u bıraktığı o odaya adımlarını attı.

Pjotr hâlâ aynıydı. Hâlâ aynı şekilde yatıyordu. Oysa ne çok dilerdi şimdi uyanmış olmasını. Ordunun sesleri daha çok yükselirken Darya hemen ağabeyinin yanına çömeldi ve onu yerinden kaldırıp kapıya doğru yaslandırdı, normal bir şekilde oturmasını sağladı. Yüzüne birkaç yumuşak tokat attı. Ama ses seda çıkmadığından dolayı son gücüyle sertçe bir tokat attı.

Pjotr'un gözleri bir anda fal taşı gibi açıldı ve Darya'nın hâlâ yukarıda olan bileğini sertçe kavradı. Birkaç saniye şok olmuş biçimde etrafına baktı. Darya ise bileğini onun koca elinden kurtarma çabasındaydı.

Pjotr son derece öfkeli, korkutucu ve şeytani bir sesle, "Sen..." dedi, ancak lafını Darya böldü.

"Bırak şimdi bunu. Gitmeliyiz. Hem de hemen! Seni öldürmeye geliyorlar. Kral Lev'in ordusu. Kaçalım! Kalk!"

Pjotr dudaklarını araladı ve elini indirdi. Seslere kulak verdi. Dışarıdan gelen adım seslerini daha yeni işitmiş gibi gözlerini daha fazla açtı. "Gördün mü? Kaç kişiler?" diye sordu.

"Gördüm," dedi Darya, kalkıp ağabeyini ayağa kaldırmaya çalışırken. "Yüzlerce var. Alt edemeyiz."

Pjotr sonunda kalktığında, gözleri Darya'nın üzerine giydiği kıyafetleri süzdü. "Kaçma girişimin pek işe yaramış gibi görünmüyor."

Darya, Pjotr'un iğnelemeli sözlerini duymazlıktan geldi. "Beni de öldürürler mi dersin?"

Pjotr'un gözlerinden tereddütlü bir ifade geçti. "Evet," diye homurdandı. Yalan söylüyordu. Bu barizdi fakat Darya bunu umursamayacak kadar heyecan içindeydi.

"Kapıdan çık ve kulübenin arkasına git. Orduyu oyalayacak bir şey bulacağım."

"Senin şu büyülerin falan... Onları yapmaya ne dersin?"

"Onları yapacağım zaten, budala!" diye bağırdı Pjotr öfkeyle. Kardeşine kızgındı ve bunu ses tonunda dahi gizlemeye ihtiyaç duymuyordu.

Darya zaten böyle bir şey beklediğinden tepki vermedi ve dış kapıya doğru koşarken, "Dikkat et!" diye uyardı.

Pjotr'dan ses çıkmayınca merdivenlerden indi ve ses çıkarmamaya çalışarak kulübenin arkasına gitti. Pantolon çok rahattı. İstediği gibi hareket edebiliyordu. Erkeklerin neden pantolon tercih ettiğini şimdi anlayabiliyordu.

Kulübe arkası da tıpkı önü gibiydi ama burada öndeki kadar çok ağaç yoktu. Çimenler daha yeşil ve daha taze görünüyordu. Pek ayak basılmadığı belliydi.

Bulunduğu yeri arşınlayarak Pjotr'u beklemeye koyuldu. Neler olduğunu bilememek oldukça sinir bozucu olduğundan dolayı kafasını tereddütle kulübenin arkasından uzattı. O anda Pjotr'un duvara sinmiş olarak elleriyle bir şeyler yaptığını gördü. Bunu anımsadı. Büyü yapıyordu. Arbaletini yere bırakmıştı.

Pjotr sonunda o el hareketlerini yapmayı bitirip arbaletini aldı ve ayağa kalktı. Çömelerek kulübenin etrafında ilerledi, Darya'nın yanına geldi.

"Ne yaptın?" diye sordu Darya.

"Anlamayacağın şeyler."

"Kaçmakla hata ettiğimi biliyorum. Pişman değilim ama se-"

Darya'nın sözlerini, yaşadığı şaşkınlık böldü. Ordu artık tamamen görünüyordu ama garip olan şey, ayak bastığı yerlerde kaygan bir buz tabakası bulunmasıydı.

Askerler kayıyordu. Hatta yaşam mücadelesi verdikleri bile söylenilebilirdi.

O anda sarayda çok kez gördüğü savaşçılarla karşılaştı. Yüzleri tanıdık simalardı. Ama çok daha tanıdık birini gördüğünde irkildi ve nefesini tuttu. Motya da onların içindeydi.

Şaşırmamak gerekirdi. O da bir askerdi sonuçta.

Adamlar uzun bir aradan sonra buzu aşıp çimenlere adımlarını attıklarında yaşadıkları sevinç hareketlerinden belli oluyordu.

"Şimdi ne yapacağız?" diye sordu Darya.

Pjotr yerdeki arbaletini eline alırken, "Çok fazlalar," diye söylendi. "Sayılarını biraz olsun azalttıktan sonra kaçacağız."

"Büyü yapsana!"

"Yapamam. Şimdilik gücümü harcadım. Eğer sen beni bayıltmayla beraber yormasaydın, daha çok şey başarabilirdim. Benim güçlerimin de sınırı var. Şu an yarı savunmasızım."

Darya tek kaşını kaldırarak ağabeyinin savunmasız halini gördüğü için şaşırdı. Savunmasızım.

"Pjotr," diye mırıldandı Darya, işaret parmağıyla Motya'yı gösterirken. "Şu mavi gözlü çocuğu görüyor musun? Onu öldürme. O benim arkadaşım."

Pjotr'dan alaylı kıkırtı sesi yükseldi. Ardından arbaletinin oklarını savaşçıların kalbine, kafasına isabet ettirmeye başladı.

Bu sessiz ok yağmuruyla beraber tüm ordu etrafına bakmaya başladı. Daha okun nereden geldiğini bilmiyorlardı.

Bir adamın gözleri Darya ile buluştuğunda, adamın gözleri koskocaman yuvarlaklar haline dönüştü ve dudakları kocaman açıldı. "Şurada!" diye bağırdı orduya, işaret parmağıyla beraber Pjotr ile Darya'yı gösterirken.

Tüm herkes şaşkınlıkla askere baktı, sonra ise Pjotr'a. Ardından ise askerin ağzından kan fışkırdı ve yere hızlıca düştü. Darya gözlerini onun vücuduna çevirdi. Pjotr onu vurmuştu.

"Kaçma vakti," diye homurdandı Pjotr, Darya'nın bileğini yumuşakça tutup ayağa kalkarken. Darya ile Pjotr koşar adımlarla ileriye doğru gittiler.

Darya sandığının aksine onları ok yağmuruna tutmuyorlardı. Sanki bir şeye zarar vermekten çekiniyor gibi temkinli davranıyorlardı. Bu şaşırtıcı olsa gerekti.

Koştukları sırada Pjotr'un bir anda durması, Darya'nın ürpermesine sebep oldu. Daha arkasına dönemeden Pjotr'dan gelen kısık sesli inleme ile birlikte yutkunmakta zorluk çekti ve tüyleri diken diken oldu. Pjotr'un eli, Darya'nın bileğini kavrayan sertlikten kurtuldu ve aşağıya düştü.

Darya temkinli bir şekilde arkasını dönüp Pjotr'a baktı. Pjotr oturmuş, ayak bileğini tutuyordu. Yüzünü acıyla buruşturmuştu.

Darya, o an binlerce kez daha şükretti. Bir an ağabeyinin öldüğünü sanmıştı fakat sadece ayak bileği yaralanmıştı. Önündeki koskoca orduyu umursamayarak Pjotr'un yanına eğildi ve fısıltı halinde çıkan sesiyle, "İyi misin?" diye sordu.

Daha Pjotr cevap dahi veremeden Darya ellerine iki tane elin konulduğunu hissetti. Tam çığlık atacakken arkasını döndü ve onu tutanın Motya olduğunu gördü. Ama bu yine de gerilimini, korkusunu azaltmıyordu. Pjotr yaralanmıştı. Ona yardım etmeliydi.

Motya, "Seni şeytanın elinden kurtardım, leydim," dedi gülümseyerek, sanki dünyanın zaferini kazanmış gibi.

Eskiden olsa Darya sevinirdi. Ama şimdi ne diyeceğini bilmiyordu. Onlara hiçbir şey anlatmaması gerekiyordu. Kimsenin Pjotr'un ağabeyi olduğunu bilmemesi gerekiyordu.

Dilindeki acı tadı yutmaya çalışarak Motya'ya kafa salladı. "Sana yardım edeyim," dedi Motya. Ardından kızın reddedişlerine rağmen onu kucağına aldı. Motya orduya emir verdi. "Şeytanı alın!"

Buna karşılık Pjotr'dan hırlama sesi ve bir çeliğin kından çıkışının tiz gürültüsü kulakları doldurdu. Pjotr kınından çıkardığı hançeri daha kimse ne olduğunu bile anlamadan isabet ettirerek, sertçe fırlattı.

Motya'nın bedeni gücünü yitirirken fal taşı gibi gözleri yavaş yavaş kısılmaya başladı. Ağzından birkaç damla kan dökülürken kolları daha fazla Darya'yı taşıyamadı.

Pjotr kılıcını Motya'ya fırlatmıştı!

Continue Reading

You'll Also Like

535K 52.2K 49
Yıllar önce kurtlara atılan bir darbede tüm omegalar katledilmişti ama Efendi Jeon; saklanmayı başaran genç ve güzel bir omega bulmuştu. #ukeV #Seme...
2.5M 78K 54
Babasının borcu yüzünden genç kızı alı koyan Karahan başına büyük ama tatlı bela alır... Genç kız Karahandan küçük olmasına rağmen yalnız adama eş ol...
7.2M 645K 72
Elzem Akay'ın sıradan ama güzel bir hayatı vardı. En iyi okullarda okumuş, en güzel oyuncaklara ve kıyafetlere sahip olmuştu. En değerli mücevherler...
41.8K 2.9K 31
Biyoloji öğretmeni Kim Taehyung, öğrencisi Jeon Jeongguk'a ödev verir.