Aynı Kaderin Yıldızları

By Pretty_wizards

224K 11.9K 1.7K

Kısık bir çığılık... Kesik bir nefes... Sessiz yalvarışlar... Saklandıkları o siyah duvarların arkasında bu s... More

Okulun Son Günü
Karneleri Aldık
Avm
Bir Yeni Tatiliniz Var!
Duyuru
Kamp Yolcusu Kalmasın!
Üç Kendini Beğenmiş Öküz!
Her Şey Yeni Başlıyor
Her Şey Yeni Başlıyor
Ne Yapıyor Bu Şapşal?
Aptal Rüya
Birileri Kıskandı Mı Ne? :D
Ne? Kim? Nerde? Nasıl Kaçırdı? !!
Kavga Mı Var Gençler? :p
Durumlar Karıştı
Şimdi Tam Zamanı
Kapıda Kaldık!
Bir Haftalığına Üç Öküzün Evinde
Yelloz,Şırfıntı ve Sürtük
Murat Emminin Dönüşü:p
Evcilik Oyunu ^o^
Açığa Çıkan Duygular
26. Bölüm
27.Bölüm Yeni Bir Düşman
28.Bölüm
İntikam Soğuk Yenen Bir Yemektir!
30.BÖLÜM
31.bölüm (cenabet:)) (şaka şaka)
Kantin Show
Kavga+ceza=bar
Sonunda Siyahı Aşık Ettiniz Maviye...
O Bana Yasak
Biz Gideriz Ormana. Hey Ormana, Ormana
Belki Senden Nefret Ediyorumdur?
'Özür Dilerim'
Bunu Bana Yapmamalıydın
Sarı Cadı
BENİMSİN!
Korkularını Mühürle
Yeldadan Tehdit Yemeyin
Artık Biz Diye Bir Şey Yok
Kaçırılma
Final Bozuntusu
Sizi Özledimmm
Tuhafımsı Etkinlik ┗(^0^)┓
Tuhafımsı Etkinlik "TEST"
Okumadan geçmeyin bence önemli
Ufak Bir Destek!!!
Tuhafımsı Etkinlik 'TEPKİ'
~özel bölüm~ 2+1 =3
özel bölüm *Hediye*
Alın Size İkinci Kitapın Tanıtımı
$poilerrrrrrr(〜^∇^)〜
Bize Ulaşın
Geldiii
İnstagram Grubu

Çırpınış

2.6K 176 39
By Pretty_wizards

🍷Çenebaz🍷

Beni özlediniz miii. Tamamiyle bir çöküntüdeyim. Size sığınmaya karar verdim. Bana kucak açar mısınız? Neyse boşverin beni hadi bölüme. 💋

Yağmur:
Ne batabiliyorum ne yüzebiliyorum. Çırpınıyorum ben tamamiyle. Acizim, zavallı, boğuluyorum ben, yırtınıyorum. Ne uğraşlarla geldiğim şu zamana, ne uğraşlar uğruna gidiyorum kim bilir. Kim uğruna savaş verdiğimi de anlayabilmiş değilim aslında. Çünkü uğruna savaş verdiğim insanların bir bir gidişini izledim ben. Arkalarına bakmadan, enkazlarına bakmadan, bir bir gittiler. Acımazsızca, vefasızca, riyakarca gittiler. Kim için kimleri kaybettim bilmiyorum ama değmedi. Hiç olan biri için tek tek çabalamama değmedi. Şimdi onun gözleri geliyor aklıma. Sonra saçlarına dokunuyorum usulca, bana balım diyor, bende aşkla gülümsüyorum ona. Kucağıma çekiyorum onu. Uzun uzun bakıp usulca öpücük konduruyor bana. Seviyorum diyorum gözlerinde kaybolmuşken ben, o da gözlerini çekmeden çok seviyorum diyor mesela. Onur benim gerçekten sevdiğim tek erkek. Aslında Onur benim aşık olduğum tek erkek.

Kim olduğunu bile bilmediğim bir adamın arabasının bagajında sarsılırken kalbimdeki kırıklar daha da batıyor daha da acıtıyor canımı. Kim bilir neler gelecek başıma. Ne yaşayacağım, neler yapacak bana. Korkuyorum aslında. Fazlasıyla korkuyorum ama içim yanarken dışıma korkumu yerleştirebilmiş değilim. Günler öncesine kadar sana bir şey olmasına asla müsade etmem diyen adam kaçırıldığımdan bi'haber mesela.

Yeldam ve Elifim ne üzülmüştür şimdi. Ne çok merak etmişlerdir. Yelda demişken acaba ona da mı bunu yaptılar. Ona mı götürüyorlar yoksa beni? Sevindirici tek şey bu olurdu benim için şu anda. Onlar yokken ben hep yapayalnız oluyorum. Gücümü, benliğimi, kendimi kaybediyorum. Beni ayağa kaldıran tek şey onlar. Elif nerde acaba? Ona ne yaptılar. Umarım ona bir şey olmamıştır. O bulur beni de Yelda'yı da. Biliyorum çünkü güçlüdür benim Elifim. Eğer onu da kaçırdıysalar bizim bizden başka ümidimiz kalmadı demektir. Ne Onur ne Barış ne de Emre. Bizim çırpınışımız zaten en çok da onlar yüzündendi.

Taşın üzerinden geçen lastiğin arabayı sarması üzerine kafamı arabanın zeminine vurmuştum. Ulan kaçırıyorsun madem yavaş sürsene hayvan herif. Ağız tadıyla kaçırılamıyoruz şurada be. Ellerim ve ayaklarımın bağlı olduğunu düşüncelerimden sıyrıldığımda anlamıştım. Vicdansız herif iyi de sıkmıştı ipleri. Ağzım bozulmuştu depresyona girince. Karanlık ve dar alanları hiç sevmezdim. Fobim vardı benim. İyice sıklaşan nefesim her şeyi zora sokuyordu. Gözlerim yeniden acıyla kapanmaya başladı...

Elif:
"Olum sen beni nasıl kaçırırsın ya? Sen kendini ne sanıyorsun? Benim bu ellerim çözülse sana neler yapabileceğimi biliyor musun sen? Aşk acısı çeken bir kızın neler yapabileceğini bir düşün bakalım. Valla acımam sıkarım belindeki silahla bir taraflarına. Yağmur ve Yelda nerede? Onlara ne yaptın? Olum konuşsana be!"

"S*kerim böyle işi! Sus anasını satayım sus be! Ne çene varmış sende. Ağzını bantlasam daha iyi olurmuş. Valla ya ağzını bantlayayım senin sen rahat durmicaksın anlaşıldı."

"Hayır olmaz! Konuşmadan yapamam ben. Tamam uslu uslu oturucam."

"Güzelim sen hala anlamadın galiba. Kaçırıldın sen. Yani istediğin şeyler burda gerçekleşmez."

Eline aldığı koli bandı ile bana doğru yürüdü, hayır olmaz! Bana dokunamaz... Başımı geri çekmeye çalışsamda beni sertçe tuttu yüzüme dokunan elleri ondan iğrenmeme neden oluyordu buna rağmen ağzımı bantlamıştı şerefsiz herif.

Yelda:

"Emre seni çok özledim!"
"Ben de seni prensesim." arkamı dönüp bana öylece bakan Emreyi gördüm "madem özledim yanıma gel sevgilim." gözlerini kaçırıp başını yere eğdi "yapamam. Şimdi olmaz" sesi çok kısık çıkmıştı fakat duymuştum. Anlamıştım... Sesindeki o tını bana her şeyi anlatmaya yetmişti. Ağlayarak ona doğru koştum ama her adımında benden daha da uzaklaşıyordu içinde bulunduğum karanlık ve göz yaşlarım artarken Emre çoktan o karanlıkta kaybolup gitmişti yine de koşuyordum olur da onu görürüm... Sesini duyarım... Yahut ona yetişirim umuduyla koşuyordum lakin tüm umutlarıma jilet vurduğumu yere düşünce hatırladım. Karanlık ve soğuktu ağlayamıyordum bu da vücudumun sarsılmasına sebep oluyordu bileklerimde hafif sıcak akışkan bir sıvı hissettim acı giderek sızıya dönüşmekteydi fakat hissediyordum Geçmiş gibi görünse de geçmiyordu... Avuçlarımın altındaki zemin kendi kanımla yıkanırken öylece kaldım. Kımıldamadan... Sessizce... Ağlamak istememe rağmen ağlamadan... Gözlerimi kapatacağım sırada anne ve babam geldi gözlerimin önüne beni özlemişler miyidi acaba? Peki ya Elif ve Yağmur? Onlar ne yapıyorlardı şu anda? Mutlular mıydı? Onlar da acı mı çekiyorlardı? Zihnimin içinde çaresizce çığlık atan bu düşüncelere son vermek için gözlerimi sıkıca yumdum ama bir nebze olsun kısılmadı çığlıkların sesi...
Yok olup gitmek bu kadar zor muydu gerçekten?
Bu kadar acı verici miydi?
Neden hâlâ hissediyordum peki vücudundaki tüm kanın aktığını bileme rağmen... Neden hala acı çekiyordum?

*

Yüzüme çarpan soğuk su ile gözlerimi açtım başım çatlıyordu resmen neler olduğunu anlayabilmek için etrafıma bakındım içeride neredeyse hiç ışık yoktu akşam mı olmuştu acaba? Bekle bir saniye neredeydim ben? hareket etmeye çalıştım ama acıyan bileklerim buna engel oldu. dehşet içinde üzerime bakarken ellerimin ve ayaklarımın bağlı olduğunu fark ettim. bekleyin bir saniye kaçırıldım mı ben?! iyi de kim? neden? nasıl? ne için?...

Ay başım benim zavallı başım, ay güzel saçlarım daha sabah yıkadığım saçlarım... Yok ya sabah yıkamadım pardon, kızım ne diyorum ben! inanamıyorum resmen kaçırıldım. Ay kaçırdılar beni. lililiii! Aman ne heyecanlı şimdi yakışıklı çocuk çıkıp kurtaracak beni. Dimi? ... Hiç zannetmiyorum Yelda filim çekmiyoruz burada kendine gel lütfen! iç sesime kulak verip biraz da olsa mantıklı düşünmeye başladım duvardaki küçük pencereden gece olduğu anlaşılıyordu, bu saate kadar yanıma gelen kimse olmamıştı, acıkmış ve üşümüştüm. Yalnızlıktan nefret eden ben tamamıyla yalnızdım korkuyordum ve bütün bunlar yetmezmiş gibi özel günüme yaklaştığımı belli eden şiddetli bir karın ağrım vardı. Daha fazla dayanamayıp bağırmaya başladım,

''kimse yok mu?! kurtarın benii! heyy!! madem kaçırdınız gelin bir bakın iyi miyim, yerimde duruyor muyum, kaçtım mı?!! heeeyyy!!!'' Arkamdan gelen, kapının açılarak içeriye birisinin girdiğini belli eden sesle irkilip gözlerimi yumdum nefes alışverişim birden hızlanmıştı, yaklaşan ayak sesleri durunca yavaşça gözlerimi açtım karşımda otuzlu yaşlarının ortasında bir adam vardı. bana olan bakışları o kadar iğrençti ki gözlerimi yumup başımı çevirme isteği uyandırsa bile bunu yapmayıp konuşmaya çalıştım

''kimsiniz?''

"Kim olduğum önemli mi küçük hanım?"

"Kaçırdığınız için bence önemli. En azından ilk kaçırılma deneyimimi elde eden kişiyi bilmek isterim."

"Sanıldığı kadar korkak bir fare değilmişsin bakıyorum da."

"Ah bayım kimse sanıldığı gibi değildir. Şaşırmak size mahsus. Şimdi sorumu cevapsız bıraktınız bu bir ayıptır."

"Benim dünyam da ayıp yok bücür!"

"Fakat ben sizin dünyanızda yaşamıyorum!"

"Bu kadar tırı vırı yeter. Asıl amaca gelelim. Kim olduğum ve ne iş yaptığım seni ilgilendiren kısım değil. Senin tek görevin Emre hakkında ne biliyorsan anlatman. O zaman serbestsin."

"Hahahaha. Ne hahaha? Sen ciddi misin? Bunu asla yapmam. Emre'yi asla ifşa etmem ben."

Emre'nin geçmişi hakkında pek bir şey bildiğim yoktu evet ama. Zaaflarını ve ona zarar verilecek her şeyi biliyordum. Ne olursa olsun ona zarar gelmesine izin vermem ben.

"Sen istedin bücür!"

Elif:
Araba taşlık yolda ilerleyip ağaçların sıklaştığı alana doğru gelince durdu. Arabadan inen kahveler içindeki adam ağaçlarla kamufle olur gibiydi. Kapımı açıp ayaklarımı sonra ellerimi çözdü. Kaçamayacağımı biliyordum. Belindeki silah ile beynimi dağıtabilirdi. İlk önce o silahtan kurtulmam gerekti. Suratıma arsızca sırıtıp ağzımdaki bandı sertçe çekti. Canımın acısı ile attığım çığlık ormanlık alanda inleyişe dönüştü. Kanayan dudaklarımın ve moraran bileklerimin acısı ağlamama sebep olmuştu. Bedenimde bulunan acıdan değildi döktüğüm tuzlu-su taneleri, ruhumda da vardı yaralarım benim. Kolumu sıkıca kavrayıp arabadan aşağı attı beni. Yerdeki çakıl taşları dizlerimi kesmişti. "Ulan it! Ahh! Öküz gibi niye davranıyorsun o**spunun evladı."

"Kes sesini sarı sürtük! Bu daha başlangıç."

Başlangıçmış, hıh! Ne yapıcak çok merak ettim cidden. Arkadaş ne işim var ki benim elin mafyasında. Tefeciden borçta almadım ama hadi hayırlısı! Saçımdan tutup kulübe görünümlü eski tahta yapıya beni soktu. Kenarda küçük bir koltuk ve yer yatağı vardı bir adet de sandalye. "Ne şimdi bu! Bu kadar klasik olmasını beklemiyordum. Sandalyeye mi bağlayacaksın beni?"

Adam koltuğa kurulmuş bacak bacak üstüne atmış genişçe oturuyordu. Sırıtıp başını yana doğru eğdi. Olum Barış buna taş çıkartıyor be! Ey gidi selvi boylum. -Elif kendine gel! Kaçırıldın!- Pardon iç ses haklısın. "Zeki olduğunu duydum. Öyle basit şeylerle ikna olan biri değilmişsin ve üstüne gidildikçe çıldırıyormuşsun. Serbest bırakıyorum sarışın. Klasikleşmeden. Çaktın?"

"Ben bir çakıcam şimdi burdan. Olum ben kaçar giderim burdan bundan da mı korkmuyorsun?"

Adam silahına ve kendine olan güveni ile 'sıkıyorsa dene' diyordu. Neye bulaştım ben ya. Oyun oynama vakti geldi. Neler yapabiliyorsun bir görelim yakışıklı! Omuzlarımdan düşmüş hırkamın kolu ile dudağımdaki kanı silip. Gözlerindeki kararlılık ile kapıdan hızlıca dışarı çıkıp koşmaya başladım. Son hızımla çıkıyordum. Bu kadar kolay olacağını sanmıyordum elbet. Amacım oyun oynamaktı ve arkamdan adım sesi bile gelmiyordu. Sonra birden silah patladı. Attığım çığlık ile kendimi yere attım. Canım acımıyordu, o zaman göğe sıkmıştı. Biliyordum. Silahına güveniyordu. Yapıcaktım ama önce ne istediğini, nerede olduğumuzu ve kızların nerede olduğunu öğrenmem lazımdı.

Yağmur

Derin karanlığın içinde canımı yakan alay eder gibi batan bir ışık süzmesi geçti gözlerimin önünden, sanki elimi uzatsam tutup kurtulacakmışım gibi hissettirdi ama o kadar çok canım yanıyordu ki ne ruhsal olarak ne de fiziksel anlamda bunu yapacak gücüm yoktu. Tekrar karanlığa sığınmak istedim. Tekrar uyumak... tekrar hiçbir şey hissetmemek. Hatta ölmek bile istedim. Işık süzmesi birden koyboldu. Rahatlamış gibi oldum lakin birden yüzüme çarpan soğuk sıvı ile boğuluyormuş gibi hissettim aniden gözlerimi açıp neler olduğunu anlamaya çalıştım karşımda bana pis pis gülen siyah takım elbiseli bir adam görünce tırstım kendimi geri çekmek istedim fakat ne kımıldayabiliyordum ne de nefes alabiliyordum. Donup kalmak çok mu anormaldi ? Eğer nefes almayı hatırlamazsam ölecektim değil mi? Ama adamda öyle bir ifade vardı ki 'nasıl olsa öleceksin' der gibi bakıyordu. Kendi kendini nefessiz bırakarak ölmek mi yoksa tanımadığın, ne istediğini bilmediğim, yapabileceklerinden haberin olmayan bir adam tarafından türlü yollarla öldürülmek mi daha iyiydi?
Bunu düşününce çocukken kızlarla izlediğimiz bir çizgi film geldi aklıma genç bir aşçı yamağı ve onu kovalayan bir adam vardı adam kızı yakalayıp nasıl ölmek istediğini sorarak bıçak koleksiyonunu açıp kızın önüne sürüyordu kız ecelimle dedikten sonra adamdan kurtulmanın bir yolunu buluyordu yanlış hatırlamıyorsam yakışıklı kraliyet muhafızı kurtarıyordu aşçı yamağı kızı.
Durduk yere neden gelmişti ki bu aklıma şimdi? Oysa beni kurtarabilecek bir kraliyet muhafızı yoktu.

Tik tak saati sanki ölüm saatimi sayar gibiydi. Böyle bir odada karanlıkta neden saat diye düşündüm. Ah psikoloji. Katilin kurbanını ilk önce deli edip acılar içinde ona beni öldür diye yalvarmasını seyretmesi zevk verici olurdu. Ama bu beyfendinin unuttuğu şey ben zaten deliydim. Kendi kendime güçlü bir kahkaha patlattım. Adam suratındaki ifadeden ödün vererek anlam veremeyen bir ifade ile bana baktı. "Beyfendi affınıza sığınmak dileği ile sorum var deli insanı delirtmek akıl işi değil."

Adam hala anlamamıştı ve sinirlenmişti. "Seni küçük orospu! Burdan sağ çıkmak istiyorsan bana uysan iyi olur derim."

"Anlaşmamı yapıyoruz. Ah varım o halde napıyoruz yatağa yatıyorum ve beni beceriyor musun? Sen aciz bir adamsın ne için burdayım bilmiyorum ama acizsin. Neden mi? Etrafta bu kadar adam varken beni bağlamak sence de tuhaf değil mi?"

Adam adamlarına kafası ile ipleri çözmesini söylerken acıyan ellerime lanet ettim. Bir şeyler yapabilecek olsam bile ellerim tutmuyordu. Sağ elimi sol bileğime götürüp ovuştururken ikiside çürümeye yüz tutmuş gibi morarmıştı. Adamlar tek tek dışarı çıktığında göz göze gelmiştik. Adam direk gözlerime kilitlenmişti. Saat sesinden başka ses olmayan oda bana evimi hatırlattı. Ne kadar özlediğimi fark ettim. Ailem... Ah çok tuhaftı. Annemler neden bir den ortadan kaybolmuştu ve neden beni bu halde bırakmışlardı. Anneciğim... Ölüm meleği karşımda bana bakarken bacaklarına yatıp saçlarımla oynadığın zamanlar da olmak isterdim. Anneciğim... Ellerimdeki acı elimin her an kopacakmış gibi hissettirdiğinde öpüp şimdi geçti mi diye sorduğun anda olmak isterdim. Babacığım... Ekmek almaya bile giderken balkondan bakıp arkana bakmadan yürü diye beni tembihlediğin  sesinde güvende olmak isterdim. Babacığım... Akşam işten döndüğünde nasılsın kızım bugün bir şey oldu mu sana karışan laf atan var mı diye sorduğunda, ufak bir sinirlenmeden oluşan iki kaşının arasındaki o çizgiye bakıp hayır babacım dedikten sonra oluşan tebessümünde sığınmak isterdim. Saat sanki geriye dönmeye başlamıştı ve ben zamanda kaybolmuştum.

Takım elbiseli adam bana yaklaşıp saat ile eş zamanlı olarak etrafımda dolanmaya başladı. Ürkütücüydü. Lakin psikolojik olarak çöküşte olduğumdan mıdır bilmem artık hissizleşmiştim. Sanki bende adamla oyun oynamak istiyordum. Bu sefer av olmak istemiyordum. Avcı olma zamanı bendeydi dimi? Elif böyle bir durumda ne yapardı? Saldırırdı! Ama bu şu an hiç mantıklı değil. Yelda dağılmış olmalıydı. Topla kendini Yağmur bu sefer ipler senin elinde. Her insanın zaafı vardır dimi? Olmalıydı. Acaba onun neydi.

"Burdan sağ çıkabilecek miyim?"
" Büyük ihtimalle burdan sağ çıkamayacaksınız çünkü çok fazla şey biliyorsunuz."

Bir dakika siz demişti! Burdan demişti! Yani aslında burası bir ev ve hepimiz buradayız. Bu zekice! Ama benim kadar değil.

" Peki ben kaçmaya çalışsam diyelim ki etrafta kaç adam var?"

" Sen ciddi misin güzelim. Burası cehennem! Burası son anlıyor musun! Şimdi Onur Aras hakkında ne biliyorsan anlat."

" Tamam anlatıcam ama belindeki silah beni korkutuyor." İnanmış mıydı? Ah sanırım hayır. "Bak ister inan ister inanma ama ben pek bir şey bilmiyorum. Onur içine kapanık bir insan bana sadece ona güvenmemem gerektiğini ve kirli bir geçmişinin olduğunu söyledi. Hala daha eski ortakları ile bağlantısı varmış. Ve bir şey daha dedi..."

" Ne dedi! Söylesene!"

"O silah beni korkutuyor."

Belindeki silahı sehpaya suyun yanına koydu. Gözlerimi silaha değdirmedim bile. Eğer dikkatini çekersem biterdim. "Çok susadım su içebilir miyim en azından?" Göz devirerek kafasını salladı. Öylece ortaya attığım 'eski ortak' yalanı sanırım ciddiye aldığı bir konuydu. İyi iş Yağmur. Sehpanın üzerindeki pet şişeye uzanır gibi yapıp elimi silaha uzattım ve anında tetiği çekip adama silahı adama doğrulttum. " Şşş cici kız sakin ol. Eğer bana her şeyi anlatırsan seni ve arkadaşlarını..."

"Kes! Dinlemek istemiyorum. Yoruldum anlıyor musunuz. Artık normal bir yaşantım olsun istiyorum. Her şeyinizle iğrençsiniz. Siz erkekler iğrençsiniz!" Elimin titrememesi ve içimde oluşan soğukkanlılık onu etkilemiş olacak ki ellerini yukarı kaldırdı. Geri adım atarak kapıya yaklaştım boşta kalan elim ile anahtarı kavrayıp aldım. Kapıyı açıp üzerine kilitlendikten sonra sessiz adımlar ile arkamı döndüm ve gördüğüm manzara tüyler ürperticiydi. Yelda ve Elif dizleri üzerine çökmüş elleri bağlı şekilde önümdeydiler.

" Yağmur, Yağmur, Yağmur! Sorun çıkartacağını biliyordum. Şimdi o elindeki silahı yere bırak yoksa ikisinin de beynini dağıtırım."

" Onları serbest bırakırsanız her şeyi, bildiğim her şeyi, anlatırım. Söz veriyorum. Lütfen onları bırakın." Yaşlar gözümden yavaşça kavisli bir yol izleyerek akıyordu. Neden nefes alamıyor gibi hissediyordum. İstediğim için değil ama yorgun olduğum için başımı öne eğdim. "Senin vereceğin tek bir bilgiye ihtiyacımız yok bizim. Ama eğer başka işlere yaramak istersen onları serbest bırakırız güzelim. Altımda inlerken o güzel gözlerini merak ediyorum."

İşte şimdi sinirlenmiştim. Yapabilir miydim? Bu ellere kan bulaştırabilir miydim? Birini öldürebilir miydim? Hayır Yağmur mantıklı düşün.Neden her şey bu kadar sisli? Neden Elif artık konuşmuyor? Neden Yelda ne yapmam gerektiğini söylemiyor?

Namluyu adama çevirip iki el ateş ettim ama atışım iyi değildi ve benimle eş zamanlı olarak iki el daha silah sesi duyuldu. Hayır! Hayır! Hayır yapamazlar! Olmaz! Ben! "Hayırrr! Orospu çocuğusun! Anladın mı beni! Bunu... bunu... Elif hayır kalk sarışınım. Olmaz olamaz sensiz yapamam. Yeldam süslüm neşe kaynağım. Sensiz gülemem. Nefes alamam."

"Çok sevenler kaybeder güzelim! Elveda de..."

Continue Reading

You'll Also Like

246K 14.4K 53
"Âşık olacağımız kişiyi kendimiz seçmeyiz, derler. Ama ben bu düşünceyi desteklemiyorum. Ben seni seçtim, Leyla. Bu yüzden; kalbini kazanana kadar se...
179K 9.9K 47
•TAMAMLANDI• Arjin: Niye sana inanmak isterken o anları hatırlıyorum? Sefa: Çünkü sende bana karşı boş değilsin. Sefa: İnkarı bırak, kabullen, kabul...
337K 17.8K 53
Yetimhaneden evlat edinilen üç kardeşin kafes dövüşü ne çıkmaları için eğitilmeleri ve sonrasında gelişen olaylar...
2.9M 151K 17
Maça Kızı 8 serisinin devam bölümlerini içermektedir.