Kapı Komşum Bay Portakal

By XiaoJules

53.8K 2.8K 926

Geçirdiğiniz bir sinir krizi ile yurttan atılsanız, ve şu Rehberlik Servisi Özel Yurdu denen ; sorunlu öğrenc... More

Kapı Komşum Bay Portakal
-1-
-2-
-3- Kaybedenin Dünyası
-4-
-6- * ♥ Yeni Yıl Özel Mini Bölüm♥ *
-7- Onu Yalnız Bıraktım
-8-
Eğlenceli Bir Uygulama Fikri
Röportaj
-9 - Küllerinden Doğan Anka Kuşu
-10-
- 11- Ek Bölüm
-12- Ek Bölüm Part ||2||
- 13 -
Uygulama Fikri -2-
Röportaj 2
-14-
-15-
-16- Geçen Günün Rüyası
-17-
-18- Paranoid Şizofreni
- Final-
Bu Da Bitti
Dolap Komşum Bayan Çilek
Ask fm
Reklamlar *-*

-5- Bana Sarılma.

1.8K 122 34
By XiaoJules

Son günlerde gerçekten bencilce davranmaya başladığımı, Gin'in gidişiyle anlamıştım...

Bende oluşturduğu boşluk o kadar büyüktü ki, ne zaman onu düşünsem ; kendimi karmaşık bir problem çözüyor gibi oluyordum.

Ne zaman onu düşünsem ; bir hiçlikte savrulduğumu hissediyordum.

O gün Bayan Collins'e bir daha bebek bakıcılığı yapmayacağı ile ilgili bağırıp çağırdıktan sonra odasına kapanmıştı. Artık onu ne yemekte, ne de bir yere giderken görebiliyordum.

Bebek bakıcılığı ha ? ... Gin gerçekten, bir insanı nasıl inciteceğini biliyordu.

İnsanlardan sadece benim yanımda kalmalarını istemiştim .Bu...Bu kadar mı zordu ? Bu kadar mı çekilmez, bencil ve ukalaydım ki herkes gidiyordu ?

Hayatında,  hep yalnız olan biri için birilerini özlediğini farketmenin ne büyük bir sarsıntı olabileceğini düşünebiliyor muydunuz ?

Eski bizin kalmadığını biraz geç farketmiştim.

Brian Chi hakkında ne zaman konu açılsa gözlerini kaçırıyor ve konuyu değiştiriyordu.

Chloe bir haftadır okula gelmiyordu ve bana sadece bir mesaj atmıştı.

"Hastayım. Gelme. "

Kendimi derslere vermiştim. Gece gündüz demeden çalışıyordum.İyi geliyordu. Diğerlerine önem verdim vereli onları düşünmekten ders calışamadığımı farketmem uzun zaman almamıştı, konular gözüme o kadar fazla geliyordu ki...

Geceleri gördüğüm kabuslar yavaş yavaş konu değiştirmiş ve genelde beni herkesin bırakıp gittiğiyle ilgili olmaya başlamışlardı...  Kendimi tekrar yalnız kaldığıma inandırmaya çalıştığım bu zamanda hiç de yardımcı olmadıklarını söyleyebilirdim.

Kendimle başbaşa kalmaya benim bile tahammülüm yoktu. Gerçekten,  kendimden gittikçe nefret etmeye başlamıştım.

" Günaydın Bayan Collins ! "

Gülümsemeye çalıştım. Keşke Brian gibi doğuştan sevimli olabilseydim...O zaman buna geyret göstermem de gerekmezdi. Brian tam bir liderdi. Bir sözü ile arkasından binlerce kişiyi sürükleyebilirdi.

Ben öyle değildim. Belki de annemden bana kalan tek şey, buydu. Küçüklüğümden beri hep silik çocuk olarak büyümüştüm. Sessiz biriydim. Kimsenin işine karışmazdım.

Babam hep Miranda'yı yanında tutmuştu.Güçlü, sorumluluk sahibi ve yetenekli biriydi onun istediği kişi. Şirketine istediği varis, benim gibi bir aptal yerine tabi ki o olmalıydı...

" Merhaba Mabelle. Otur lütfen... "

Bayan Collins'in melodik sesi beni düşüncelerimden ayırmaya yetmişti. Güneşin pencereden vurduğu aydınlık odanın ortasına konulmuş pembe, kadife koltuğa oturdum ve Bayan Collins'in de karşıma oturmasını bekledim.

" Beni... "

Gin'i görmem uzun sürmemişti. Kenarda, pencereye yaslanmış bir şekilde ne yapacağımı izliyordu.

Yeşil gözlerine uzun süre takılı kaldım. Kalbim hızlıca atarken, tırnaklarım ellerime batacak şekilde yumruklarımı sıktım.

Şimdi pes edemezdim.Etmeyecektim. Onun bir sözü ile olduğum yerde, onu affedemezdim.

Onun gözünde küçük bir çocuktum ben. O sadece sorumluluk almaktan kaçıyordu.

Sesimin güçlü çıkmasına özen göstererek :

"Beni istemişsiniz... " dedim ve tekrar gülümsedim. Kendimi Mona Lisa'nın yerine koydum. Gülerken ağlayan kadın tanımlaması benim için biçilmiş kaftandı.

Her zaman duygularını saklamak zorunda olan ben oluyordum. Tanrı beni bir kez daha cezalandırmaktan geri kalmamıştı.

Gin gözlerini devirdi ve pencereden dışarıyı izlemeye başladı.

" Onu niye çağırdın ki ?"

Beni... Beni mi niye çağırmış ?

Yumruklarımı biraz daha sıktım.

Dayan Mabelle.  Dayan. Birazdan defolup gidecek ve iyi olacaksın...

" Gin. Bu sadece seninle ilgili bir konu değil. Üstelik Mabelle ile ilgili... Bir gelişme var."

Alnını kırıştırdı ve :" Kötü bir gelişme. " diye mırıldandı.

Meraklı gözlerle Bayan Collins'i izlerken, söylenenleri dikkatle dinlemeye çalıştım.

"Senden yeğenim adına özür dilerim." dedi Gin'i süzerken .

" Sana karşı biraz kaba olduğunu duydum, özellikle şu son günlerde. "

Yeğen ?

" Gin sizin yeğeniniz mi ? " diye sordum şaşkınlıkla.  Bu tepkim üzerine Gin kollarını bağlayıp ters ters bana baktı ve:

" Bunu herhangi birine söylersen seni öldürürüm. " diye tısladı.

Bayan Collins , Gin'i azarladıktan sonra :

" Seninle artık onun ilgilenemeyeceğini de biliyorsundur. " dedi gayet normal bir sekilde.

Usulca başımı sallamakla yetindim. Sözler boğazıma takılıp kalmıştı.

" Bu konuda ortak bir karara vardığınıza göre seninle ilgili... kısma gelelim..."

Ortak karar mı ? Bu kadın ne saçmalıyordu ?

Gin ona büyük ihtimalle kendisinden bıktığımı filan söylemişti ve Bayan Collins de böylece ikna olmuştu.

Seni...Seni... Seni hain tilki !

İçerideki pahalı oda parfümü kokusu ciğerlerime dolarken, ellerimi koltuğun yumuşak kumaşı üzerinde gezdirdim. Bizim yurdumuza göre burası bir şato kalıyordu.

" Son girdiğiniz genel sınavdan bahsetmek istiyorum... "

Ah... Dün gece sabaha kadar çalıştığım şu sınav. Belki de Gin'in ve Chloe'nin gitmesinin iyi yanı bu olurdu. Belki de sonunda, uğraştığım şeyi, birinciliği elde edebilirdim !

Bayan Collins birkaç kağıdı masanın üzerinden bana uzattı ve boğazını temizleyerek konuşmasına başladı.

" İlk sınavın ilk onuna bak Mabelle... Bu sınavı hatırlıyorsun değil mi ?"

Elimdeki kağıda baktım ve hafif bir tebessümle : " Evet. " diye cevapladım.

"Birinci olmuştum. O gün beni okula burslu almaya karar vermiştiniz. Size  gerçekten... minnettarım. "

Düşünceli bir tavırla : "İkinci sınava bak. " dedi ben kağıdı değiştirirken.

" Yedinci  olmuşsun ama hala ilk ondasın. "

Mahçup bir tavırla : "Yurttan atıldığım haftaydı. " diye açıkladım.

" Çok iyi çalışamamıştım. "

Bayan Collins : "Peki üçüncü sınav ? "

Gülümsedim. Gerçekten çok çalışmıştım. Birinci olmam an meselesiydi.

Kağıdı çevirdim ve listeye uzun bir süre bakakaldım.

Titreyen sesimle : "Ama..." diye fısıldadım.

" Ama burada benim ismim yok... "

Elimdeki kağıda tekrar tekrar baktım ama bulamadım. İlk onda ismim yoktu.

İLK ONDA İSMİM YOKTU.

"Bu olamaz..." diye mırıldandım.

"Hayır...Bu... Bu imkansız...Ben, Çok çalışmıştım..."

Gözlerimden yaşlar akarken : "Ben... Yemin ederim çok çalışmıştım... " dedim sayıklarcasına.

İlk onda olmamak.

Bu bursumun elimden alınması demekti.

Çok sevdiğim , uğruna babamı hiçe saydığım okulumu bırakmak demekti.

Gin ne yapacağını bilmez bir halde bana ve Bayan Collins'e bakıyordu.

Bayan Collins : " Çok üzgünüm Mabelle... Yüzemezken, seni burada tutmak zaten yeterince zordu. " diye mırıldandı.

" Notlarının düşüşüyle birlikte, yönetim atılmana karar verdi. "

Kalbim duracak gibi oldu.

Gin'i , yurdu, Chloe'yi, Matt'i ve Brian'ı... Babama karşı savaşımı ve bütün çabamı kaybetmek.

" Bu konuda bir şey yapamaz mısın ? "

Gin umut dolu gözlerle bir Bayan Collins'e bir de bana bakıyordu.

" Ne kadar çok çalıştığını biliyorsun Christine. Ona bir şans vermelisin. Kurul kendini kanıtlaması için ona bir şans vermeli. "

Gin konuşmaya devam ederken sessizce dışarı çıktım ve gıcırdayan kapıyı ardımdan kapattım.  Ellerimdeki kağıdın gözyaşlarımdan mürekkebi dağılan kısımlarını elimle sildim ve duvarın önüne oturup elimdeki kağıda baktım.

Her şeyi sonlandırıp, babamın yanına; bana değer verilmeyen bir yere gitmek ve kaçtığım hayatı yaşamak.

Ondan "Ben demiştim" sözünû duymak acıtacaktı.

Buruşturmak için kağıdı elime aldım ama bir şey, durmama sebep oldu.

Beni bu hale getiren yine kendimdim. Başkalarına atacağım hiçbir suç benimkini hafifletemezdi .

Çocukça aşk oyunlarına vaktim olmamalıydı.

Kapının çarpış sesiyle beraber, düşüncelerimden sıyrıldım.

Gin, koşarak yanıma geldi ve kollarını belime bağladı.

Bir süre öylece kaldık. Kendimde bunu yapabilecek gücü bulduğumda onu elimle ittim ve : " Bana sarılma !" diye mırıldandım.

" Bana acıma ! "

Bir süre ikimizde sessiz kaldık. Güneş, Gin'in başındaki kese kağıdını aydınlatıyordu. Collins'in odasında hakim olan aynı koku, seyrek şekilde burada da hissediliyordu.

"Ne zaman bana yakın davransan ertesi gün başka biri oluyorsun. " diye fısıldadım sessizliği bozarak.

" Ne zaman bana sarılsan ve bırakmayacağını düşünsem terkedip gidiyorsun. "

...

***

Chloe

Elimdeki cipse baktım ve yeterli olmadığına kanaat getirdiğimde bir kaç tanesini daha alışveriş sepetine attım.

Vicdanımı rahatlatmam gerekiyordu.

Mabelle ' e yalan söylemiştim.  Hasta değildim. Sadece okula gidecek gücû kendimde bulamamıştım.

Ben gerçekten aciz bir insandım. Kendim için yapabildiğim tek şey patlayana ladar çikolata yemek olacaktı. Çünkü cesaretim yoktu.

Aldıklarımın parasını ödedim ve en yakın banka oturdum. Elimdeki çikolatanın kabını haşince açtım ve büyük bir ısırık aldım.

Sarhoş olan insanların yaptıklarını unutmaları gerekmez miydi ?

Unutacağım umuduyla yaptığım bütün hatalar iradem tarafından yüzüme vuruluyordu. Bu gerçekten,  acımasızcaydı.

Elimdeki çikolatadan bir ısırık daha aldım ve yoldan geçen arabaları izlemeye başladım.

" Depresyonda filan mısın ? "

Yanımdan gelen sesle birlikte şaşkınlıkla bana seslenen kişiye baktîm.

" Ah... Üzgünüm... Bankın dolu olduğunu görmemiştim. "

Hızlıca eşyalarımı toparladım ve tam kalkarken arkamdan gelen sesle duraksadım.

" Sorun değil. Otur. "

Poşeti bıraktım ve usulca kalktığım yere oturdum.

" Sen şu... Mabelle'in arkadaşı değil misin ?"

Kollarımı birbirine kavuşturdum ve : "Mabelle'i nereden tanıyorsun ki ?"  diye sordum.

" RYS' dekiler birbirini tanır. "

Yüzündeki şapkayı geriye doğru itti ve başına taktığında , buz mavisi gözlerini bana dikti.

" Adım Kaylie.  Mabelle'in alt katında kalıyorum."

***

Yorumlarsanız sevinirim.

Kısalığı hakkında fikrim yok.

Continue Reading