-7- Onu Yalnız Bıraktım

1.5K 119 29
                                    

Chloe

"Bu mu ? " diye mırıldandım hayal kırıklığı içinde elimdeki kafamdan kalın edebiyat kitabına bakarken.Yılbaşı partisinden dolayı kütüphane boştu ve geri kaldığım derslerime çalışmak için en uygun zaman olduğunu düşünmüştüm. Tabi, yarı yolda peşime takılan Kaylie olmasaydı bu dileğim gerçekleşebilirdi. Ben kitapları seçmeye çalışırken, o dakafasını masaya koymuş, kütüphanenin sessizliğinden yararlanarak uyuyordu.

Gerçi o, mütemadiyen her yerde ve her ortamda uyuyabilen bir bünyeye sahipti; bu yüzden onun için  çok bir şey farkettiğini sanmıyordum. Sessiz olsun ya da olmasın, uyuyabileceğinden emindim.

Siyah saçlarından görünmeyen başını elimdeki kalemle dürttüm ve : " Heeey ! " diye homurdandım.

" Kalk uykucu. Tutulacaksın burada. "

Eliyle yüzüne gelen saçları itti ve homurtuya benzer bir ses çıkardıktan sonra başını masadan kaldırıp sersemce etrafına baktı.

" Neredeyim ben ? "

Masaya elimdeki ölüm fermanını -edebiyat kitabı- bıraktım ve Kaylie'nin karşısına oturdum. Eşyalarımı masanın üzerine bıraktım.

" Kütüphanede uyuyorsun."

Gözlerimi devirerek ekledim:

"Gerçi, seni ne zaman görsem uyuyorsun."

Kollarını açarak gerindi ve uykulu bir sesle : "Çünkü buna ihtiyacım var. " dedi.

" Günde en az bence on iki saat uyumalı insan. "

Çantamı masaya koydum ve eşyalarımı yerleştirdim.

Konuyu değiştirmek amacıyla kafama takılan şeyi dile getirdim elimdeki kalemi çevirirken .

"Okula yeniden geldiğimden beri... Birileri benden bir şeyler saklıyor gibi hissediyorum. "

Önümdeki kitabın sayfalarını yavaşça çevirdim ve düşünceli bir halde :

" Mabelle ortalıkta yok ve arkadaş edinmekte pek iyi olmadığım için etraftaki kimseye soramıyorum."

Birden sesimin depresif bir tonda çıkmış olabileceği ihtimali beni korkuttu; beni asosyal birisi sanmasını istemezdim.

Sırıttım ve durumu kurtarmak için ekledim:

"Beni gördüklerinde susuveriyorlar ama arkamı döndüğümde fısıltılar etrafımı sarıyor. Bilmemi istemedikleri bir şey olmalı. " 

Sanırım iyice batırmıştım.

Kaylie tereddütle edebiyat kitabımı kendine çekti ve yüzüne siper olacak şekilde kaldırıp sayfaları inceledi.

" Böyle şeyleri pek uzatmayı sevmem ve elimde kesin bir bilgi yok... Bunu öyle pat diye söylemek de istemiyorum. "

Biraz sonra kitabı ters tuttuğunu anladı ve döndürdü.

" Mabelle ile ne kadar yakın olduğun hakkında hiçbir fikrim yok. Ama neden bunu sana söylemedi kestirebiliyorum."

Ellerimle sabırsızca masaya vurarak ritim tutuyordum.Genellikle gergin olduğumda böyle olurdu.

Gergin miydim ?

" İlk ona giremediğini duydum. "

İlk ona giremedi... Mabelle...

" Nerede o ? " diye sordum kendimi ağlamamak için sıkarken. Acaba... Acaba o da benim gibi bir yerlerde ağlamamaya çalışıyor olabilir miydi ?

" Yurttan ayrılmadı... Ama onu bu sabah kahvaltıda görmedim." diye mırıldandı Kaylie gözlerini benim gözlerime sabitlerken.

" Onu bulmalıyım... O aptalı bulmalıyım çünkü deneyeceği ilk şey kendine zarar vermek olacaktır.... "

Titreyen ellerimle kalemliğimden çıkardığım kalemleri toplamaya çalıştım. Koyamadığım kalemleri yere fırlattım sinirimi onlardan çıkarırcasına.

"Lanet olsun !"

" Biraz sakin ol Chloe. "

Elimden tutarken hıçkırıklarım boğazıma takılıp kalmıştı.

" Sakin mi olayım ? "

Kaylie'nin elindeki elimi kurtardım histerik bir kahkaha atarken.

" Ben sakin olacağım ha , ben ? Mabelle yalnız. Onu yalnız bıraktım.  Ben aptal aşk depresyonlarındayken o ... O istediği hayatı kaybetti. "

Kaylie : "Şimdi iyi. Şimdi iyi ve Gin'in yanında.  Ona gitmen şu an iyi bir seçenek mi ? " diye sordu ve yüzüme sorgularcasına bakan mavi gözlerini çevirdi.

" Biraz bekle ve kendini iyi hissettiğinden emin olduktan sonra git."

Sakinleştiğime emin olduğumda yumruklarımı sıktım ve başımı hafifçe sallamakla yetindim. Hafif bir tebessümle bana sarıldı.

" İşte böyle, iyi kız."

***

Mabelle

Sevdiği bir şeyin elinden alınmasını istemeyen bir çocuk gibi ağlamak istiyordum...

Ağlamamak için verdiğim çabamı yok saymak ve hıçkıra hıçkıra içimdeki bütün hüznü dökmek...

Bana ağır gelen Gin'in başka bir kızı öpüşünü görmek miydi , yoksa başka bir şey miydi emin değildim. Tek emin olduğum,  güçsüz biri gibi görünüyor olduğumdu.Ayaklarım beni taşımazcasına sendeledim ve geriye doğru düştüm. Çıkardığım sesle birlikte Jaquie Gin'den ayrıldı ve duvara tutundu.Pek kendinde gibi görünmüyordu.

" Benden ablamı aldın ,pislik herif. "

Yere yıkıldı ve ağladığı her halinden belli olan bir sesle feryat etti :

"Bu senin borcundu ! "

Gin gözlerini bir bana , bir de Jaquie'ye çevirdi.

" Ben... Ben sizi yalnız bırakayım." dedim kırık dökük sesimle ve camı açıp ayağımı eşikten dışarı attım.

" Mabelle... "

Gülümsemeye çalıştım . Bu son zamanlarda yapmaya en çok alışkın olduğum şeydi.

Gülümse, ve insanların iyi olduğunu sanmasını sağla.

" Jaquie... Sanırım sarhoş. Onunla ilgilenmelisin. "

Pencereyi dışarıdan kapattım ve üzeri karlarla kaplı kiremitlere oturdum.

Kendimi üzmeli miydim ? Daha... Daha ne hissettiğimi bile bilmediğim birini kıskanmalı mıydım ? Hem de sarhoş ve ne yaptığını bilmeyen bir kızdan .

Aklıma takılan Jaquie'nin sözleri olmuştu.
" Benden ablamı aldın, pislik herif ."

Gin, belki de bana yapılan bir sınavdı.Sonu ödüllü bir bulmacaydı. Onu çözmek, yanında bir gizemi de ortadan kaldıracaktı.

Ama ben gerçekten sıkılmıştım...

Bir hafta sonra bir daha yüzünü göremeyeceğim insanlar için tasalanmayacaktım. Kolumla , benden habersizce ıslanan gözlerimi sildim ve kendi kendime fısıldadım:

" Yer çekimine çok çabuk teslim oluyorsunuz ve beni bir sulugöz gibi gösteriyorsunuz, gözyaşlarım."

***

Geçiş bölümü olduğundan kısaydı,  kabul.

Yorum benim için önemli. Lütfen eleştirilerinizi yazın.

-Victoria





Kapı Komşum Bay PortakalHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin