SAHTE MELEZ

By light_moon-

67.1K 5.2K 1.7K

08.06.18 #5 Yüzünü görmediğiniz birine aşık olabilir misiniz? "Sana uykuya dalar gibi aşık oldum, önce yavaş... More

*karakterler*
1. bölüm
3. bölüm
4. bölüm
5. bölüm
6. bölüm
7. bölüm
8. bölüm
9. bölüm
10. bölüm
11. bölüm
12. bölüm
13. bölüm
14. bölüm
15. bölüm
16. bölüm
17. bölüm
18. bölüm
19. bölüm
20. bölüm
21. bölüm
22. bölüm
23. bölüm
24. bölüm
25. bölüm
26. bölüm
27. bölüm
28. bölüm
29. bölüm
30. bölüm
31. bölüm
32. bölüm
33. bölüm
34. bölüm
35. bölüm
36. bölüm
37. bölüm
38. bölüm
FİNAL
soru-cevap

2. bölüm

3.3K 184 21
By light_moon-

:::Elizabeth Mongrel:::

Zorla gönderildiğim vampir okulundan yavaş adımlarla çıkıyordum. Kurt okulundan erica'nın çıkmasını bekliyordum. Ayağımla ritim tutmaya başladım. Daha fazla beklememeye karar vererek telefonumu çantamdan çıkardım ve erica'nın ismini arıyordum.

Sonra kendimi yerde buldum. Başımı kaldırıp baktığımda siyah saçlı bir çocuk soluk soluğa bana bakıyordu. Elini uzattığında elini tutup ayağa kalktım. Elini tuttuğumda elimden vücuduma yayılan bir elektrik dalgası oldu sanki.

"üzgünüm çok acelem vardı seni görmedim." Dedi hala sık nefesler alırken.

"ah, sorun değil." Dedim üstümdeki tozları silkeleyerek.

Başımı kaldırdığımda hala durup bana baktığını fark ettim. Eee neyi bekliyordu? Tek kaşımı kaldırdığımda boğazını temizledi.

"ben james," dedi gülümseyerek.

"ben Elizabeth" dedim ama elini tutmamıştım.

Elini indirdikten sonra gülümsemesi büyüdü. Bu ne kadar klişe bir tanışmaydı böyle.

"aslında biraz nazik olsan iyi olurdu. Daha çok karşılaşacağız gibi geliyor bana." Dediğinde göz devirdim.

"sen bana çarparken nazik değildin" dedim ve yerdeki çantamı aldım.

"ayrıca bir daha görüşeceğimizi sanmıyorum." Dediğimde güldü.

Karşıdan gelen erica'yı görünce derin bir nefes aldım. Onu beklememden hoşlanmıyordu ama ben onunla eve dönmek istiyordum. Küçükken annem ve babam konuşurken evlatlık olduğumu duymuştum ama hiç tepki vermemiştim. Onlar beni büyütmüşlerdi ve ailemdiler. Hiç gerçek ailemi aramamıştım. Umrumda değildi açıkçası.

Erica sonunda yanımıza yaklaştığında James denen çocuk daha gitmemişti. Hadi ama! Neyi bekliyor ki?

"beni beklemenin amacını sorabilir miyim acaba?!" dedi öfkeyle Erica.

Bakışlarımı ayağıma çevirdim. Şuan tartışmak istemiyordum. Erica James'e batığında bir an afallasa da sonradan toparlandı. Gülümsedi ve koluma girdi.

"beni çok beklemiş olmalısın ablacım" dedi ve yürümeye başladı.

Az önce bana abla demişti ve bu james sayesin de olmuştu. Bir gariplik vardı onda anlamlandıramadığım bir şeydi. Gözlerine baktığımda orda hapsoluyordum. Bu duygu kesinlikle aşk, sevgi veya hoşlantı değildi bundan çok emindim.

İlk kez gördüğüm birine, tanımadığım birine, bir duygu besleyemezdim. Erica ile yürümeye devam ettim. Arkama baktığımda hala james bize bakıyordu. Pekala!

...

Eve geldiğimizde hemen odama çıktım yorucu bir gündü ve bir şey yapmadan uyumak istiyordum. Üstümü değiştirip yatağıma uzandım. Susadığımı hissettiğim de yatağımdan kalktım ve mutfağa gittim. Dolaptan birkaç kan torbası çıkardım ve bir tanesini açıp bardağın içine döktüm.

Salondan sesler geliyordu oraya doğru gittiğimde annem ve babam önemli bir şey konuşuyor olacaklar ki fısıldayarak konuşuyorlardı. Bu çok saçmaydı istesek duyardık zaten. Beni gördüklerinde sustular. Annem gülümsedi ve sessizliği bozdu;

"tatlım bugün dolunay var. Austin, Albert ve erica birazdan çıkarlar. Sanırım unuttun. Hadi hazırlan." Dediğinde onayladım.

Ah, nasıl unutmuştum dolunay olduğunu?! Aslında unutmam normaldi. Kardeşlerim dönüşüyordu ama ben dönüşmüyordum. Tabii ki acı çekmemek iyiydi ama ben bir melezdim ve benimde dönüşmem lazımdı. Farklı olmak istemiyordum ama belki de bu sefer dönüşürdüm.

Ceketimi almak için odama çıktım. Saate baktığımda 11.50 idi. 10 dakika kalmıştı dolunayın tam ortaya çıkmasına. Ceketimi giyerek aşağı indim. Austin, Albert ve erica beni bekliyordu. Üçü de vampir, kurt ve büyücü meleziydi.

Bense tüm türlerin meleziydim. Neden farklı olmadığımı kanıtlamaya çalışıyorsam zaten...

"nerde kaldın? Burda dönüşmemizi mi istiyorsun?!" dedi erica öfkeyle.

"ben üzgü-" sözümü kesen Albert oldu.

"Erica! Sadece 30 saniyedir bekliyoruz! Biz seni 20 dakika bekledik" dedi sesini yükselterek.

"yani kapa çeneni diyor" dedi Austin.

Gözlerimi kaçırdım. Erica'ya böyle davranmaları erica'nın bana olan nefretini arttırıyordu. Erica bir şey demeden önden yürümeye başladı. Albert'te yürümeye başladığında Austin kolunu omzuma koydu ve yürümemi sağladı.

"büyük olan sensin neden böyle ezik kızlar gibi durup onun senin ezmesine izin veriyorsun?" dedi büyük bir ciddiyetle.

"çünkü..." söyleyecek bir şey bulamadığım için gözlerimi kaçırdım.

"gözlerini kaçırma, konuşurken gözlerini kaçırman senin güçsüz gösteriyor ama sen güçsüz değilsin" dedi derin bir nefes alarak. Başımı belli belirsiz salladım.

Evet, ben güçsüz değildim ama en son birine karşı sert olduğum da neredeyse en yakın arkadaşımı öldürüyordum. Adı clara'ydı ve o günden beri onu görmüyordum. Aslında beni sinirlendirmişti ve benim de sinir kontrol sorunum vardı.

O gün sinirime hakim olamayıp kurt zehrimi ona bulaştırmıştım. O da bir kurttu. Açıkcası yaşaması bir mucizeydi.

Koşarak ormana girdik. Müthiş bir zamanlamaydı. Biz ormana girdiğimizde dolunay tam tepedeydi. Biraz daha yürüdükten sonra ormanın derinliklerine gelmiştik.

"sizi zincirlemem için zaman yok!" dedim telaşla.

"Gitmelisin" dedi austin.

"ama..."

"elizabeth hemen burdan uzaklaş" dedi Albert.

"vampir kokun çok yoğun gitmelisin. Birimizle baş edersin ama üçümüze gücün yetmeyebilir" dedi Austin.

"hayır, size yardım etmeliyim" dediğimde erica güldü.

"ölmek için güzel bir gün öyleyse" dedi imayla.

Birkaç saniye sonra kolu kırılmıştı. Austin ve Albert'in ayağı kırıldığında dönüşümlerinin çok sürmeyeceğini anladım. Belki de onları zincirlemek için geç değildir?

Her zamanki yerinde olan zincirleri sürükleyerek erica'nın önüne getirdim. O güçlü bir kurttu. Önce onun zincirlenmesi gerekiyordu.

"Elizabeth git!" dedi Austin.

Gitmek ve gitmemek arasında kalırken Austin'e baktım. Ona doğru adım attığımda arkamdan bir hırıltı geldi. Albert ile göz göze geldik.

"koş elizabeth koş!" dedi ikisi aynı anda.

Ve onlarda dönüşmüştü. Vampir hızımla koşmaya başladım. Bu da onları kışkırtmıştı. Kurt'a dönüşsem beni kokumdan bulurlardı. Koşmaya devam ettim. Önüme çıkan bir çocukla yavaşlamak zorunda kalmıştım. Her hangi bir türe ait kokusu yoktu. Yani bir insan mıydı? Burda ne işi vardı tanrı aşkına?!

Kolundan tutup koşmaya devam ettim. Eğer onu bıraksaydım ve ölseydi kesinlikle vicdan azabı çekerdim. Bana ayak uyduruyordu. Erica'nın kokusu duymamla yönümü değiştirdim.

"hey, ne oluyor?" dedi çocuk.

Siyah saçlıydı kahverengi gözlüydü. Oldukça yakışıklı olduğunu da belirtmeden geçemiyeceğim.

"sus ve koş" dedim telaşla.

Gittiğimiz yönden Albert'in kokusu geldiğinde tekrar yönümü değiştirdim. Sadece kendim olsam kurtulması kolay olurdu. Ama yanımda bir insan vardı. Gittiğimiz yönde Austin'nin kokusu geldiğinde pes etmeme az kalmıştı.

Tekrar yönümüzü değiştirdim. Çocuğa baktığımda yorulmuş görünmüyordu. Pekala! Bir mağraya girdim ve tabii ki çocuğu da yanımda sürüklüyordum.

Kurt ulumaları duyulduğunda ofladım. Çocuk konuşucak olduğunda ağzını kapattım.

"kapa çeneni bizi bulacaklar şimdi!" dediğimde elimi çektirdi.

Güçlüydü hızlıydı. Nesin bakıyım sen? İnsan olmadığını anladık. Niye kokusu yok ki?

"kaçmamıza gerek yok" dediğinde güldüm.

"bizi parçalarlar beni boşver de sen ölürsün" dediğim bu sefer o güldü.

"beni hafife alma. Konuşmama izin verseydin bu kadar koşmazdık" dediğinde göz devirdim.

"konuşmaya çalışmadın" dediğim de güldü.

Başını onaylarcasına salladı. Tekrar göz devirdim.

"şimdi yapacağım şeyden sonra soru sormak yok tamam mı?" dediğimde onayladı.

Elinden tutup bizi ormanın dışına ışınladım. Kurtlar dönüşümdeyken ormandan dışarı çıkmayacağının bilinceydiler en azından. Arkamızdan gelen uzun uluma sesleri kulaklarıma zarar verir gibiydi. Çocuğa bakmak için kafamı çevirdiğimde gitmiş olduğunu gördüm.

Koşarak eve gittiğimde annem ben kapıya varmadan kapıyı açmıştı.

"seninle konuşmak istediğimiz bir şey var" dediğinde salona geçtim. Babamda burdaydım.

"neler oluyor?" dediğimde annem ve babam birbirine baktılar.

"sen melez değilsin" dedi babam birden.

"anlamadım?" dedim şaşkınlıkla.

"üzgünüm bunu senden saklamamalıydık" dedi annem.

"tabii ki saklamamalıydınız. Bu kadar önemli bir şeyi nasıl saklarsınız benden?" dedim öfkeyle.

"işte bu tepkin yüzünden" dedi babam.

Koşarak odama çıktım ve gardırobumdan bavulumu çıkardım. Eşyalarımı yerleştirirken sildikçe akan gözyaşlarımı dindirmeye çalışıyordum.

Dile kolay 17 yıl... kendimi diğer melezlerden farklı olmadığımı göstermeye çalışıyordum. Bavulumu kapatıp bavulumla birlikte aşağı indim.

Şimdiye kadar kimse fark etmemişti ve fark etmeyeceklerini umuyordum. Neden umursasınlar ki zaten beni?

"nereye gidiyorsun?" dedi erica.

Topuklarımın üzerinde ona döndüm. Demek ki dönüşümleri bitmişti. Neyse ki bu dolunayı da ölmeden halledebildim.

Cevap vermeden tekrar kapıya yöneldiğimde bir şey demeden odasına çıktı. Göz devirerek kapıyı kapattım ve vampir okuluna yakın olan kendime ait olan eve ışınlandım.

Hep yalnız yaşamak istemişimdir zaten. Erica'nın iğneleyici sözlerinden sıkılmıştım artık. Büyüle evi temizledikten sonra kendime oda seçmeye karar verdim.

2. kattaki ilk odayı seçmiştim. Siyahın ve beyazın hakim olduğu oda tam da zevkime göreydi. Tabii ki zevkime göre olucaktı çünkü benim evim!

Birkaç kurt uluması duyduğumda penceremi açıp dışarı da göz gezdirdim. Dolunayın etkisi geçmişti bu da neyin nesiydi böyle?

Aşağı indim ve ceketimi alıp dışarı çıktım. Kurt ulumaları kurt okulundan geliyordu. Normalde kimse bu saatte okulda olmazdı. Bir gariplik vardı.

Okula doğru yürümeye başladığım da kurt ulumalarının kesildiğini fark ettim. Etrafıma bakınırken sağ tarafımdan hızlı bir şey geçti. O tarafa döndüğümde sol tarafımdan geçti.

Ulumalar tekrara başladığında okula girdim. Spor salonundan gelen ulumalar spor salonuna yaklaştıkça uzaklaşıyordu sanki.

Salonun kapısını açtığım da spor salonunun tamamının kanla kaplı olduğunu gördüm. Şaşkınlıkla ellerim ağzıma gitti.

Bir kurt sürüsü katledilmişti... vahşice! Benim buraya getiren ulumalarıydı. Parmağımı yerdeki kana sürdüğümde okulun güçlü sürülerinden olduğunu fark ettim.

yüz üstü yatan bir kızın yanına diz çöktüm ve sırt üstü yatmasını sağladım. Tanrım, kalbi sökülmüş olmasının yanında birde boynundan başlayarak karnına kadar inen pençe izleri çok derindi.

İstemsizce vampir tırnaklarım çıkmıştı ve Kurt kokusu beni kışkırtıyordu. Işıklar açıldı ve ardından spor salonunun kapısı...

Müdire sasha bana hayretle bakıyordu. Bu terslikte bir iş vardı. Madem buralara yakındı niye bu kurtlar katledilmeden gelmedi? Ya kurt ulumaları?

"e-elizabeth... ne yaptın böyle?" dedi şaşkınlıkla.

Ellerime bulaşmış olan kanı üstüme sildim. Biliyorum iğrenç ama şaşkınlıktan ne yaptığımı bilmiyordum.

"ben bir şey yapmadım" dedim tereddütle.

"Elizabeth lütfen her şey ortada neden yaptığını söyle" dediğinde sinirlenmiştim.

"ben bir şey yapmadım!" dedim müdireye doğru yürürken.

"geri çekil! Sana zarar vermek istemiyorum" dedi müdire titreyen sesiyle.

"ben onlara yardım için geldim!" dedim söylediklerini umursamayarak.

"her şey ortadayken inkar etmenin hiçbir anlamı olmadığını kavramalısın" dedi geriye adım atarak.

Adımlarını hızlandırıp duvardaki acil durum butonuna bastı. Birkaç saniye sonra ensemde hissettiğim acıyla gözlerim karardı.

Bana sakinleştirici veriyorlardı. Okuldan birini öldürmenin cezası vardı ve şu durum da büyük bir sürü katledilmişti. Suçta benim üstüme kalmıştı yada ben yapmışım gibi göstermek istenmişti. Kim böyle bir şey yapardı ki?

Gözlerim kapanırken son gördüğüm okulun görevlileriydi. Bundan daha kötü ne olabilirdi ki?!

...

Gözlerimi yavaş yavaş açtığımda bileklerimin ağrısıyla bakışlarım bileklerime çevrildi. Beni zincirlemişlerdi! Bileklerimi kurtarmaya çalıştığımda canım daha çok yandı.

Dikkatli baktığımda bileğimdeki kelepçelerin iç kısmında sivri küçük kazıklar vardı. Beni öldürmeye mi çalışıyorlardı?

"şşşt elizabeth" dedi tanıdık gelen bir ses.

--medya james--

Continue Reading

You'll Also Like

2.6M 124K 47
"Bir şey söylemeyecek misin?" Aidan'ın bunu demesiyle gözlerimi ona çevirdim. Gözleri kırmızıya dönmüştü. Söyleyeceğim sözcüklerin harfleri birbirine...
808 131 9
" Ahlakın güzellik standartları vardır. Bir böceği öldürürsen bir kahraman, bir kelebeği öldürürsen bir katil ilan edilirsin." Normalde okuduğunuz re...
70.2K 3.4K 75
Çıldırmıştı gözleri kırmızının en koyu tonuna bürünmüştü öyle ki kolay kolay korkmayan ben bile korkudan bayılmamak için zor tutuyordum kendimi En so...
120K 9.5K 55
Gayrimeşru bir prensesten kraliçeliğe gidilen meşakkatli bir yol... En büyük varisi ölen kral, kızını öldürmeye çalışan küçük oğlunu sürgün ediyor, e...