İNTİKAMIN PENÇESİNDE (+18)

De ElisyaRoyal

25.3M 902K 565K

♌ İNTİKAMDAN DOĞAN TUTKULU BİR AŞK ♌ Küçük yaşta anne ve babasının ölümüne şahit olan acımasız genç bir adam... Mai multe

▶ | Giriş
İP_1 | "KAR KÜRESİ"
İP_ 2 | "SİYAH TEHLİKE"
İP_3 | "DÖVMENİN ZIRHI"
İP_ 4 |️ "ŞEYTANIN SİLÜETİ"
İP_5 | "AĞA TAKILAN ISLAK KELEBEK"
İP_6 | "SOĞUK KELEPÇE"
İP_7 | "KAR KOKUSU"
İP_8 | "ÖZGÜRLÜK"
İP_9 | "EŞİKTEKİ CESETLER"
İP_10 | RUHTA UYANAN CANAVAR
İP_11 | "YENİ KARARLAR"
İP_12 | "KUZEN"
İP_13 | "KIRILAN İNANÇ"
İP_14 | "KARANLIĞIN NABZI"
İP_15 | İHANETİN PASLI BIÇAĞI
İP_16 | YERALTI KAFESLERİ
İP_ 17 ️| "YERE DÜŞEN KAN"
İP_18 | HESAPLAŞMA
İP_ 19 | KAYIPLAR
İP_20 | "ESKİ EV"
İP_21 | BIÇAK SIRTI
İP_22 | "SİNEMA"
İP_23 | KUĞULU PARK
İP_24 | "RUH SIZISI"
İP_ 25 | SİYAH ️BUZ
26_İP | "SINIR"
İP_19 | "ŞEYTANLA DANS"
13 ▶ | "İS"
14 ▶ | "ÖNSEZİ"
İP ▶ 15 | "KAÇIŞ"
16 ▶ | "ÖZEL"
17 ▶ | "UNUTMAK"
18 ▶ | "BAĞIMLI"
20 ▶ | "PLAN"
21 ▶ | "SARHOŞ"
22 ▶ | "YANGIN"
23 ▶ | "KIŞ"
24 ▶ | "BAĞ"
25 ▶ | "KOVMAK"
27 ▶️| "BABA"
28 ▶️| "İZ"
29 ▶️| "MEKTUP"
30 ▶️| "ZEHİR"
31 ▶️| "SİYAH İNCİ"
32 ▶️ | "SERSERİ RÜZGÂR"
33 ▶| "ÂZAD"
34 ▶ | "ÖLÜ AŞK"
35 ▶️ | "DİLEMMA"
36 ▶️| "SESSİZLİK"
İP ▶️ 37 | "KORKU"
İP ▶️ 38 | "İSLİ KALP"
İP ▶️ 39| "GÜMÜŞ GÖZYAŞLARI"
İP ▶ 40 | "UYUMSUZ" ️
İP ▶ 42 | "KÖR KUYU"
İP ▶43 ️| "GERÇEĞİN PORTRESİ"
İP ▶ 44 | "ATEŞ KADEHİ"
İP ▶️ 45 | "️GECE TUTULMASI"
İP ▶️ 46 | "️MÜHLET"
İP ▶️ 47 | "️ÇAKALIN ISLIĞI"
İP ▶️ 48 | "️ATEŞ KIRAĞI"
İP ▶️ 49 | "BUZ KIRAĞI"
İP ▶️ 50 | "ÖLÜMLE RANDEVU" FİNAL
İNTİKAMIN PENÇESİNDE II
İP_51 | HAYAL KIRIKLIĞI
İP_52 | YAĞMUR VE KAR TANESİ
İP_53 | YAĞMURA GÖMÜLEN DÜŞ
İP_54 | HIRLAYAN NEFES
İP_ 55 | GERÇEĞİN DİKENİ
İP_56 | YANILGININ NEFESİ
İP_57 | KIŞ ÇİÇEĞİ
İP_58 | KAYIP RIHTIM
İP_59 | BOŞLUKTA BİR ÇINLAMA
İP_60 | İNSANIN KENDİ YIKIMI
İP_61 | ZAMAN YANLIŞI
İP_62 | KALBE GİDEN HARİTA
İP_63 | KUŞKUYA DÜŞERKEN

19 ▶ | "BEKÂRET"

508K 15K 8.7K
De ElisyaRoyal

Tümer'i aldıkları zamandan başlıyoruz, ara verdik kafanız karışmasın diye söyledim...

Ve... sevdiğiniz, sevmediğiniz ya da içinizden gelen bir paragrafa ufakta olsa satır arası yorum bırakırsanız memnun olurum 💕

19. BÖLÜM : BEKÂRET

Aykut, Tümer'i fakültenin arşiv odasına zorla getirdiğinde, Yiğit'i arayıp haber verdi.

Tümer, "Beni niye getirdiniz?" diye sordu. Karşısındaki iki genç adama anlamaya çalışarak baktı fakat Aykut ve yanındaki arkadaşı konuşmaya gönüllü görünmekten çok, sahneyi izlemeye meyilli izleyici gibi duruyorlardı. Aralarında sadece kısa bir bakışma geçti.

Yiğit ve Edim içeriye girdiğinde, Yiğit beklemeden yüzünün ortasına sert bir yumruk indirdi. "Okulda, uyuşturucu satmayı bırakacaksın!" dediğinde, Aykut Tümer'in nereye gittiğini hatırlayarak söze girdi. "Abi, bu okulun arkasına gidiyordu. Lavin'in arkadaşına hap satacaktı."

Edim söze girdi. "Lavin'in arkadaşı?"

Aykut ona döndü. "Abi işte yok mu hep şu takıldığı kız, adı Alvina."

Edim kafası karışmış gibi, "Siktir, oda mı hap kullanıyormuş?" diye sordu.

Yiğit hemen, "Hayır," diye atıldı. Aykut ve Edim ona anlamadığını gösteren bir ifadeyle döndüğünde, gözlerini her ikisinden çekip, " Yani... sanmıyorum, " diye açıklamaya çalıştı. Sonra Tümer'e döndü. "Anlatsana lan! Devamlı mı hap alıyordu?"

Tümer, kızgınlıkla bakan ve üniversitede ciddi anlamda korkulan bu adamlara karşı olayı yalanlayacak bir neden görmediğinden anlatmaya başladı. "Hayır, abi. Yeni geldi bana, ilk kez... Merakından dolayı kullanmak istediğini söyledi ve..." diye aralarında geçen konuşmayı ayrıntısıyla anlattığında, bu kez öne atılarak Tümer'e neredeyse saldıran Edim'di. Aklına gelen düşünce onu sarsmıştı; Lavin kaçmayı planlıyordu ve bunun için hazırlık yapıyordu.

Edim, Tümer'e son bir yumruk indirdiğinde, "Defolup gidiyorsun bu fakülteden," diye sinirle soludu.

Tümer bayıldığında Edim, "Gidip o kızı bulacağım," dedi sinirle.

Yiğit, "Bekle, Edim. Kızla ben görüşürüm, sen gidip senin kıza görün," dedi. Sonra, Aykut ekledi. "Lavin'in dersi boş, abi."

"Tamam," dedi Edim. Madde satıcılarının maymun iştahlı olduğunu çok iyi biliyordu. Bu düşünceyle Aykut'a döndü. "Şu şerefsizin kendisine gelmesini sağla,  sonra çıkar burdan. Üniversiteden çıkış işlemleriyle ilgilen. İşlemler boyunca yanından ayrılma, hallolduğundan emin ol. Değil yarın görmek, birkaç saat sonra bu üniversitenin havasını solduğunu duymayacağım. Bugün bitir bu işi."

Aykut, "Sen merak etme, abi," diye yanıtladı. "Bu iş bende..."

🔸

Yiğit, Alvina'yı görmek için okulun arkasına giderken, Edim Lavin'in sınıfına öfkeyle ilerledi. Kapıya geldiğinde beklemeden açtı, onu Sarp'la sohbet ederken buldu ve yumruklarını öfkeyle sıktı. Sarp ona her ne diyorsa, genç kız onu dikkatli gözler ve bariz belli olan bir ilgiyle dinliyordu. Sınıftaki diğer kızlar masallardan fırlamış bir roman kahramanı gibi ilgiyle Edim'i izliyorlardı. Kızların beğeni dolu bakışları ve fısıldaşmaları arasında, kendi ilgi odağı olan genç kızın olduğu sıraya ilerledi.

Lavin'in, "Sahi mi?" diye gözleri parıldayarak sorduğunu işittiğinde, ilgisini bu kadar çeken konunun ne olduğunu merak etti. Kaşları çatıldı, sakin olmak adına derin bir nefes aldı. "Lavin?" dedi düz bir sesle.

Genç kız, gelen sesle başını sağa çevirdi, Edim'i gördüğü anda suratı asıldı. Sarp'a gülüyor ama kendisine gelince, gördüğü yerde saniyesinde suratı asılıyordu. Tamam, Lavin'in bu halini yadırgaması saçmaydı, çünkü sonuna kadar hak etmişti. Ama kendisine gülmediği gibi başkalarına da gülmesindi. Sarp'ın yanında kendisini rahat hissediyor gibiydi, sanki kendisiymiş gibi.

Ama hayır, Sarp kendisinden daha iyi tanıyamazdı genç kızı. Lavin'i en iyi kendisi tanırdı, aylardır onunlaydı. Nasıl yabani olduğunu, içine kapanıklığını aynı zamanda hassas olduğunu bunları kendisinden başka bilen yoktu, olamazdı. Gözleri Sarp'ı bulduğunda, alayla kendisine baktığını gördü. Şu an yapmak istediği şey; o suratı dağıtmaktı fakat o da dudaklarını alayla hareketlendirerek onu alaya aldığını gösterdi. Nasıl olsa bir gün bu suratı dağıtacaktı.

Lavin, Edim'in konuşmadığını aksine kendisine ve Sarp'a sertçe baktığını görünce, "Ne oldu, Edim?" diye sordu. "Seni sınıfıma kadar getiren sebep ne, kuzen?"

"Bir meseleyi konuşmamız gerekiyor, kuzenim," dedi dişlerinin arasından kuzenim kelimesini bastırırken. "Benimle gel."

Lavin, "O mesele her neyse evi bekleyemez mi?" diye sordu memnuniyetsizce. "Sonra konuşsak?"

Edim'in gözleri öfkeyle karardı. Siyah alevler yeniden kabarıp, yükseldi. Sarp'la sohbete devam etmek istiyor, öyle mi? Bu kız onu neyle sınıyordu böyle. Yüzünü daha ciddi bir ifade aldı, "Olmaz," diye tısladı.

Lavin konuşmanın bu noktasında, Edim'in fazlasıyla sinirli bir boğaya dönüştüğünü görebiliyordu. Öfkeli birinin öfkesinin üzerine benzin dökecek değildi.

"Tamam," dedi yerinden kalkarken. Sarp'a dönüp ekledi. "Daha sonra konuşuruz, kardeşinle tanışmayı çok isterim."

Edim önde kendisi arkadan sınıftan çıktıkları anda genç adam kızın kolunu tutup, hızla ilerledi. Öylesine öfkeliydi ki. "Yavaş!" diye uyardı Lavin. "Kolum acıyor!"

"Kes sesini!" diye tısladı Edim.

Yine ne olmuştu? Birkaç gündür kendisine karşı iyiydi. Yine mi eski haline dönmüştü? Kendisine karşı, küllendiğini düşündüğü öfkesi yine mi alev almıştı? Eğer alev aldıysa hiç iyi değildi, hem de hiç. Geçen sefer girdikleri koridora geçtikleri gibi Edim onu duvara yasladı. "Hapları kaçmak için almak istiyordun, değil mi?"

Lavin bir an ne diyeceğini bilemeyerek duraksadı. "S-Sen nası-"

"Nasıl mı öğrendim? Öğrendim, Lavin. Atacağın her adımdan haberim olur! Benden kaçamazsın bunu aklına sok!"

Lavin, genç adamı itti. "Evet, yerimde durup senin ve amcanın beni öldürmesini beklemeliyim, değil mi? Beklemeyeceğim ama! Sen de bunu aklına sok!"

Lavin birden hıçkıra hıçkıra ağlamak istedi, bu, karakterine o kadar uymayan bir şeydi ki, kendisini zorlayarak bu isteğini yendi. Kararsızlıkla etrafına bakındı. Dalgın dalgın düşünmeye başladı. Ağlamaktan, zayıf görünmekten nefret etmesine rağmen bu ara hep ağlıyordu zaten.

Edim aralarına giren mesafeyi kapattı. Genç kızın yüzünü ellerinin arasına aldı. "Lavin, seni öldürmek gibi bir planım yok. Çıkar şunu aklından," dedi anlaması için gözlerinin içine derince bakarak. "Seni öldürmeyi düşünmüyorum."

Lavin'in şaşkınlıkla kaşları çatılırken, Edim bu açıklamadan dolayı hoşnutsuzdu. "Neden?" diye sordu inanmayan bir tereddütle. "Benden nefret ediyorsun ve bunu yapacağını söyledin."

Edim genç kızı kollarının arasına aldı. "Aptal, artık senden nefret etmiyorum," dedi ona sarılırken. "Göremeyecek kadar kör müsün?"

Lavin genç adamı tekrar itti. "Kafamı karıştırmaya çalışıyorsun," dedi parmaklarını saçlarından geçirirken. Edim farklı yorum kapısı aralıyordu ve gönüllü ya da gönülsüz bu karmaşanın içinde olmasını isterken yine bencillik yaptığının farkındaydı. Edim bencilin tekiydi. "Sen nefret etmesen bile amcan nefret ediyor, beni öldürecek."

"Buna izin vermem, bana güven," diye yanıt verdi. "Amcam da buna yeltenmeyecek."

Genç kız birden alayla gülmeye başladı. "Sana güvenmek? Ciddi misin, Edim?" dedi. "Ben sana zaten bir kere güvendim ve buradayım."

Haklı olduğunu biliyordu genç adam. "Lavin seninle bunu tartışmak gibi niyetim yok şu an," dedi. "Bana inanmadığını biliyorum."

Genç kız yine alayla, "Zeki olmanı taktir ediyorum," dedi.

"Amcama da, sana da göstereceğim," diye mırıldandı Edim. "Bana yeniden güveneceksin..."

Lavin başını iki yana salladı. "Hayır, sana asla güvenmeyeceğim. Senden kurtulacağım," dedi kollarını birbirine bağlarken. "Hap almama engel olman hiçbir şeyi değiştirmez."

Gözlerini kıstı, "Senin böyle kabul etmez hırçın hallerin beni daha çok delirtiyor, güzelim," dedi tane tane konuşup sırıtarak. "Hap konusuna gelince... Hap alma yolunu kapattım, Tümer birkaç saate kadar üniversiteden ayrılacak."

Lavin, gözlerini kocaman açarak kızgınlıkla genç adama baktı. "Senden nefret ediyorum!" diye konuştu dişlerinin arasından.

Edim, genç kıza yaklaştı. Gülümsedi, farklı baktı. "Hayır, etmiyorsun."

🔸

Alvina sınıfa girdiğinde yüzünü ellerinin arasına almış olan Lavin'in yanına geçti. "Lavin şey-"

"Biliyorum, Alvina. Edim öğrenmiş," diye sinirle soludu. "Ama nasıl öğrendiğini anlamıyorum ya! Özellikle bu yüzden senin konuşmanı istedim Tümer'le."

Alvina az çok tahmin ediyordu fakat şimdi Lavin'e bunu açıklayamayacağını düşündü; Yiğit görmüş olmalıydı. "Her neyse," dedi. "Şimdi ne olacak?"

Ne olacaktı kendisi de bilmiyordu. Edim bütün yollarını kapattığı gibi bana güven diyordu. Seni korurum diyordu ama ona güvenmek gibi bir hataya tekrar düşemezdi. Kendisine yaptıkları dün gibi aklındaydı. Tümer'i okuldan göndermişti, bir de. "Bilmiyorum, sanırım bekleyeceğiz. Bekleyip göreceğiz."

Alvina onu anlamzken, içinden belki de... ölümü dedi...

Amcasının Edim'e verdiği sürenin sonuna yaklaştığının farkındaydı. Eğer kaçabilirse şanslıydı, ama olurda kaçamaz ve Aziz bey, kendisine zarar verirse ne olurdu bilmiyordu. Amcam yeltenmeyecek diyordu, bu mümkün müydü? O adam hakkında emin olduğu bir şey varsa hiç de yerinde duracak vr durdurulacak birine benzemiyor olmasıydı.

🔸

Genç kız için en sıkıcı olan hafta sonları Edim'le yalnız kalmaktı. Bugün pazardı. Edim gece çok geç geldiği için şu an çok derin uykuda görünüyordu. Kollarının arasından dikkatli bir yavaşlıkla çıkıp, yatak başlığına yaslandı. Kollarını göğsünün altında bağladında dudakları sinirle bükülmüş, kaşları çatılmıştı. Edim'i sinirle izlemeye başladı, bakışları genç adamın üzerinde sertçe dolanıyordu. Dün gece neden o kadar geç gelmişti? İlk kez eve bu kadar geç geliyordu.

Yoksa... dün gece başka bir kadının yanında mıydı? Bunu nasıl anlardı? Tabii ki üzerine sinen kokudan. Kollarını çözüp Edim'e doğru yaklaştı, boynuna geldiğinde acele etmeden kokladı. Kaşları yeniden çatıldı, yüzü memnuniyetsizce gerildi. Anlayamıyordu. Bir kez daha derince soludu. Sigara kokusu baskındı. Sonra aniden gözleri büyüdü ve hemen uzaklaşarak bacaklarını kendisine çekip kollarını etrafına doladı. Başını iki yana salladı, bunu yaptığına inanamıyordu. Genç adamı az önce koklamıştı; çünkü Edim'i kıskanıyordu! Bir de paronaya yapıyordu.

Yataktan telaşla çıktı, "Saçmalıyorum," diye sessizce söylendi. "Nasıl onu kıskanıyor olurum hâlâ!"

Gardrobuna ilerleyerek, sağa doğru kaydırdı. Gözüne kot şortu ilişince Edim'e baktı, ardından onu ve kırmızı, askılı bir badiyi aldı. Banyoya girip, üzerini giydikten sonra çıktı. Pijama takımını gardrobuna yerleştirerek kapıya yöneldi. Kapıdan çıkmadan son kez Edim'e baktı. "Seni kıskanmıyorum, senden nefret ediyorum işte!" diye kabullenmeye niyetli olmadığı gerçeği, her zaman üzerini kapatmak için uğraştığı ve kendine yinelediği telkini hırçınlıkla soludu ve kapıdan çıktı.

Aşağıya indiğinde direk mutfağa geçti. Nergis hanımı hazır görünce, "Günaydın," dedi sesine sızan gerginlikle. Onu yeni yeni daha iyi tanımaya başlamıştı, Nergis sayesinde bu evde eskisi kadar sıkılmıyordu. Üstelik Nergis kibar biriydi, kendisini de ciddi ve kibar bir dikkatle dinliyordu. Başlarda ondan çekinmesine rağmen şimdilerde bu evdeki yalnızlığını dindiren adres olmuştu. Edim'le uzun süre yalnız kalmak istemiyordu. Bu yüzden, "Nereye?" diye sordu.

Nergis hanım, "Markete gitmem gerekiyor," diye yanıtladı.

"Anladım, dışarda bir sürü adam var ama, onlar gitsin."

"Onlardan biriyle gideceğim, kızım. Çok durmam zaten, fazla alacak bir şey yok ama ben gitmek istiyorum. Siz uyanmadan gidip geleyim dedim ama fazla oyalandım. Edim uyuyor mu?"

Lavin onun adını duyunca yine sinirleri gerildi. "Evet, uyuyor beyefendi," dedi sinirle. "Gece nerede yorulduysa artık."

Nergis gülüp, "Anladım," dedi genç kızın değişen yüz ifadesini fark ederken. "Ben o uyanmadan gidip geleyim de, sonra kahvaltıyı hazırlarım."

Nergis mutfaktan çıktı, ardından dış kapının sesi geldiğinde yerinde durmayı bırakıp dolapları karıştırdı. Bisküviyi alıp salona geçerek koltuğa oturup televizyonu açtı. İçi sıkılıyordu, kıskançlıkla dolup taşıyordu kalbi. Buna engel olamıyordu. Herhangi bir sinema kanalında durdu.

🔸

Edim çalan telefonun sesiyle derin olan uykusundan uyandı. Komodinin üzerindeki telefonu alırken etrafına bakındı. Uyandığında Lavin'i yanında görmemek her seferinde huzursuz ediyordu. Telefonu cevapladı, "Ne var Yiğit?" dedi sersem olduğu belli olan bir sesle.

"Gelmen gerekiyor? Hepimiz buradayız, sen eksiksin."

"Tamam, geliyorum," diyerek telefonu kapattı. Üzerini değiştirmek için yataktan çıktı. Beş dakika sonra hazır olduğunda aşağıya indi. Lavin dalgınca televizyon izliyordu, yanına oturdu.

"Neden bisküvi yiyorsun? Nergis nerde?"

Lavin gözlerini devirip cevap verme zahmetine girmediğinde, "Lavin bana cevap ver, sabrımı zorlama," diye tısladı.

"Markete gitti, gelince kahvaltıyı hazırlayacakmış."

Edim gitmeden önce biraz Lavin'le vakit geçirmek için yanına oturdu. Önce genç kıza baktı, dudaklarını birbirine bastırmıştı. "Şort mu giydin yine sen?"

"Sana ne?"

"Sabah sabah niye bu kadar huysuzsun sen?" diye sordu Edim.

Lavin ona döndü, "Sabah mı? Saatten haberin yok senin galiba?" diye dalga geçti huysuzca. "Eh gece o kadar geç gelince, saatin de farkında olmuyor insan değil mi?"

Edim bir an şaşkınca bakakaldı. "Bu mu senin derdin?"

"Hayır, değil. Neden derdim olsun ki?" diye gözlerini kaçırdı. "Umrumda değil."

Edim, genç kıza gözlerini kısarak yaklaştı. Lavin yandan onu görse de aldırmıyor gibi görünmeyi tercih ediyordu. Sonunda genç adam, aralarında mesafe kalmayana dek yaklaştığında, Lavin içini çekti.

"Ne izliyorsun, sen?"

"Sana ne?"

Edim sinirle gözlerini devirip, "Bu ara sana yumuşak davranıyorum, hep bundan bu şımarık tavırların," diye homurdanarak, gözlerini televizyona çevirdiğinde genç kızdan uzaklaştı. "İzlediğin filme bak, film zevkin berbat, güzelim."

O sırada salonu, ateş alan silahın sesi doldurdu. Lavin genç adama döndü. "Berbat değil, kadına bak nasıl vurdu adamı alnının ortasından," diye bilmiş bir tavırla, kendi başarısıymış gibi böbürlenerek söyledi. "Kadın dediğin böyle olmalı işte."

Edim genç kıza alayla bakıp, "Lavin," dedi. "Kadın uzun süre sinir kliniğinde yatmış bir ruh hastası. Kadınların öyle olması gerektiğine emin misin?"

Lavin bozularak önüne döndü. Sonra aniden Edim'e çevirdi yüzünü. "Düşünsene Edim, " dedi diğer yandan yavaş ve sinsi bakışlarla genç adama yaklaşırken. "Kader tersine işliyormuş ve..." Sağ elini silah şekline sokup Edim'in anlamaya çalışan bakışları arasında, parmağının ucunu genç adamın alnının ortasına bastırdı. "Ben, seni alnının ortasından vuruyormuşum."

Edim, Lavin'in eğlenen yüzüne sertçe bakıp, "Hayt!" diye bağırdı. "Çek lan şu elini," derken, eline acıtmayacak şekilde vurarak uzaklaştırdı.

"Ne o Edim korktun mu?"

"Lavin, gerçekten bu ara kaşınıyorsun. Birilerini öldürmek filmlerde gördüğüne benzemez," dedi genç adam. "Kapat şu filmi."

"Kapatmıyorum," diyerek omuz silkerken, tekrar ekrana döndü ve filmde baş rolü paylaşan iki karakterin yatakta olduklarını gördü. Gözlerini şaşkınlıkla kırpıştırdı. Bunlar ne ara yatağa geçti ya, diye sordu içinden. Göz ucuyla Edim'e bakıp, sonra orta sehpa üzerinde duran kumandayı eline aldı. "Haklısın aslında, sıkılmıştım bende."

Lavin kapatma tuşuna basacakken Edim elinden kapıp, "Aslında benim de birden ilgimi çekti," dedi sırıtarak. "Hem iyi bak, yakında bekaretini alacağıma göre yabancılık çekmezsin."

Genç kız, yüzünü buruşturdu. "Bekâret?" diye tısladı, sonra birden Edim'e döndü. "Sen benim bakire olduğumu nerden çıkardın ki? Sakın bakire olduğumu sandığını söyleme."

Edim tehlikeli bir yavaşlıkla bakışlarını genç kıza çevirdi. Lavin genç adamın gözlerini görmesiyle bakışlarını telaşla kaçırdı. Yüzü, kömür karası gözlerine eşitlenmiş gibi öfkeyle kararmıştı. Genç adamın bu haline kayıtsız kalamayacağı kadar korkutucu görünüyordu.

Edim, "Öyle mi?" diye sordu tehlikeli bir yavaşlıkla. Lavin'den ses çıkmayınca, bu defa kükredi. "Sana öyle mi, diye sordum!"

Lavin, azıcık olan cesaretinin buhar olup havaya karıştığını hissetti. "Şey... Evet," dedi. Yerinden fırlayarak, "Benim odada-" demeye kalmadan, Edim genç kızı kolundan yakaladı ve koltuğa boylu boyunca uzandırdığı gibi üzerindeki yerini sinsice alırken, "O zaman... şu an sana sahip olmamam için bir sebep yok," dedi ve boynuna gömüldü. Dudakları genç kızın zarif tenine temas ettiği anda vücudunun ona olan özlemi volkan gibi yükseldi. "Şortu benim için giydin?"

Genç kız, "Saçmalama, Edim," dedi. "Kalk üstümden."

"Lavin... Dudakların benim adımla kıpırdanıyor ya ölüyorum. Ayrıca, bakire değilsen beklememe gerek yok, " dedi Edim. Lavin'in kendisini sinirlendirmek için sarf ettiği sözler bile aklından uçup gitmişti. Onun kokusu, teni, aralarındaki bu yakınlık aklını başından almıştı

"Hayır, hayır! Yalan söyledim, sana. Kalk üstümden," dedi genç kız. "Bakireyim Edim, kalk!"

"Biliyorum, seni, senin vücudunu senden daha iyi tanıyorum."

"Hayvan! Biliyorsan, niye üzerime geliyorsun? Kalk çabuk üstümden!"

Edim, boynuna öpücük bıraktığında, telefon çaldı. Edim, telefonu açtı ve bir kaç saniye sonra, "Tamam çıkıyorum," derken genç kızın üzerinden kalkmıştı. Teşefonu kapatıp, Lavin'e, "Ben çıkıyorum, keyfine bak," dedi

Lavin nereye gittiğini deli gibi merak ediyordu, yanından ayrılmayan adam iki gündür bu konuda rahat davranıyordu ve sormaya da cesareti yoktu. Sanki sorsa Edim merakını anlayacak gibi geliyordu ki merak ettiğini anlayacak kadar zeki olduğunu biliyordu. Bu yüzden her zamanki gibi işi hırçınlığa döktü. "Senin evinde sanki pazarlar eğlenceli geçiyormuş gibi," diye homurdandı. "Dışarı çıkmak istiyorum. Sen, nasıl çıkıp gidebiliyorsan, ben de gitmek istiyorum."

Edim komik bulduğunu belli eden bir ses çıkardı. "Sen ne zamandan beri ikimizin eşit olduğunu düşünmeye başladın?" diye sordu tek kaşını hafifçe kaldırarak. "Ben kaçıran, sen kaçırılan oluyorsun, unuttun galiba. Üstelik; arkamı ne zaman dönsem iş çeviren ve kaçan sen değil misin? Senin dışarı çıkmana neden izin vereyim?"

"Kaçmayacağım, Edim," dedi genç kız. "Alvina'yla buluşurum sadece."

Edim tekrar yanına oturdu ve, "Alvina? Ha şu senin için Tümer'den hap almaya çalışan, diğer açıklamasıyla suç ortağın olan kız. Bunun içimi rahatlatması mı gerekiyor? Hayır," diye yanıtladı. "Ama... Madem bu kadar çok istiyorsun çıkmayı, o hâlde, seni akşam yemeğine götüreceğim."

"İstemiyorum!"

"Sesini yükseltme, kibar ol." dedi Edim. "Akşam görüşürüz, sevgilim."

🔸

Edim arbasına bindi motoru çalıştırmadan önce saatini öylesine bir alışkanlık gereği kontrol etti. Saat; on bir. Lavin'in babası bir an önce ortaya çıkmalıydı, gerçi ortaya çıktığında bu genç kızı ve kendisini nasıl etkileyecek fikri yoktu. Ya adam ortaya çıktığında Lavin'i alır ve tekrar sessizliğe gömülürse, bunca zamandır kendilerinden profesyonel olarak kaçıp gizlendiğini inkâr edemezdi. Bakışları keskinleşti direksiyonu tutan elinin parmak boğumları beyazlayana dek sıktı. Bu olmayacaktı, buna izin veremezdi.

Artık çok geçti...

Lavin kendisine güvenmiyordu, salağım diye düşündü. Neden ona karşı biraz daha kibar olmamıştı ki? Neden şiddet ve hakaret üzerinden gitmişti? Aklına sarhoş olduğunda kapısına dayanarak aşk ilanı yaptığı o an geldi. Gülümsedi, aklı başında olsa muhtemelen pek de kalkışacağı şey değildi. Şimdi de kendisinden nefret ediyordu. Kendi kendine söylenmeye başladı. "Sarp'a gelince nasılda sırıtıyorsun, hanfendi. Senin yanında olduğum günler bana bir kere bile öyle gülümsemedin."

Arabası küçük bir mahallenin dar sokağından geçti. Ardından harebelerin olduğu terk edilmiş alana girdi. Birkaç sene içinde buralar halk için yerleşik alan haline gelecekti, böylece burası artık toplantı yapılacak yer olmaktan çıkıyordu. Her gün mütait ve mimarların uğrak yeri haline gelmişti. Asıl gireceği harabenin uzağına arabayı park edip, indi. Etrafını kontrol ederek tam karşısında olan yan yana dikili duran üç harabeden sol tarafda olana ilerledi. İlerlerken hâlâ dikkatle etrafına bakınıyırdu. Takip edilmediğinden emin olunca, kilitli olan demir kapıyı açmak için cebinden anahtarı çıkardı ve kilidini açarak girdi. Aşağıya inen merdivenlere doğru ilerledi.

Her adımında kulaklarını dolduran bu keskin adım seslerini sevmiyordu. İki kat indikten sonra, açık olan kapıdan içeri girdi. Uzun, dikdörtgen masanın etrafında yerlerini alan arkadaşlarına kısaca göz atarak tek tek kontrol etti. Bakışları Turgay'da durdu, elli yaşlarında, kır saçlı, zayıf olmasına rağmen güçlü, canlı görünüşlü bir adamdı Turgay. Uzun Masanın en başına kontrolü elinden bırakmayan bir adamın ciddiyetiyle oturmuş, ellerini oturduğu sandalyenin başlıklarına yerleştirmişti.

Turgay'la sokakta tanışmıştı, birkaç adamın saldırısına uğramıştı. Önceden saldıranların sokak serserisi olduğunu düşünmüş sonradan durumun farklı olduğunu Turgay'dan öğrenmişti. Onunla tanışana kadar sadece arzuladığı tek bir hedef vardı, o da; intikam.

Çıkış noktası aradığı bir zamanda Turgay hayatına girince hedeflerine yeniden yön verip geliştirmiş ve hayatının diğer dönüm noktası olmuştu. Yine de içindeki çekememezliği ve öç alma hırsını söndürememişti. Hatta bazen gözlerini kapattığında, Lavin'in babasının hayali gözlerinin önüne geliyor ve kendini ona ateş ederken buluyordu. Lavin'in babası ortaya çıktığında ve yok ettiğinde beraber belirledikleri hedefe odaklanabilecekti.

Yerine geçtiğinde aylardır ortada olmamasına sitem eden de Turgay'dı. "Seni sonunda bu masada görebildik, Edim."

Edim, Turgay'ın kahverengi gözlerinde kıpraşan imaya aldırmadan, "Venedik sana yaramış," dedi sırıtarak. "Geldim, eğer istediğimi bana vermek için hızlı davransaydın, bu masaya daha erken gelirdim," dedi.

"Sana sakin olmanı ve beklemeni söyledim, Edim. Sen ne yaptın? İlk fırsatta gidip kızı kaçırdın."

"Bu bekleme hâli benim için kayıptı. Bak, o Kemal denilen şerefsiz hâlâ ortada yok," dedi. "Ve Lavin, adı Lavin."

Turgay, "Biliyorsun, Edim. Senin şahsi sorunlarından daha önemli sorunumuz var ve korkarım sen hedefimizi önemsememeye başladın," dedi kızarak. "Çünkü dün amcanın yanındaydım ve hoş olmayan şeyler duydum. Neyse artık asıl konumuza dönelim." Gözlerini bıkkınlıkla deviren Edim'den bakışlarını ayırdı ve Yiğit'e döndü bakışları. "Yiğit, kolej için açılış tarihi ne zaman olacak?"

"Aslında tamamen bitti, kolejin mimarisi ünlü Fransız bir mimar. Biz kendi güvenilir Türk mimarlarımızı birkaç gizli bölme ve yine gizli çıkış inşa etmesi için içeri soktuk. Biliyorsunuz, Levent mimarlık konusunda kendi alanında enteresan bir mükemmelliğe sahip, diğer mimarların başında o duruyor. Yeni çizimler henüz ulaştı elime, çizimlerde hiçbir eksiklik yok," dedi ve iki farklı çizimi Turgay'ın önüne bıraktı.

Rulo halinde sarılı olanı açtı, "Bu fransız mimarın çizimleri, siyah çizimler herkese açık asıl var olan planlar, lacivert olarak ayrılan kısımlar ise gizli bölmeleri ve çıkışları belirtmek için," diye açıklama yaptı. Sonra kare şeklinde sarılı olan çizim kağıdını açtı. "Ve bu da, bizim Türk mimarımızın çizimi, siyah olanlar ve lacivert olanlar fransızların çizimleri, kırmızıyla ayrılmış olanlar bizim mimarlarımızın plana eklediği kısımlar," dedi açıklamaya devam ederek. "Her şey istediğiniz gibi. Asıl sorun; batılılar. Batılılar hevesli, onlar hemen kolejin açılması taraftarı."

"Tabii, hevesli olurlar. Hem çocukları mahvedecekler hem de büyük para merkezi olacak onlar için. Açılışı iki haftaya kadar düşünüyorlar. Peki, bizim mimarlarımız için ne kadar zaman gerekli?"

"Mimarlarımız ve işçilerimiz dikkat çekmemek için en sakin olan zaman dilimini seçerek gece çalışıyorlar ve nerden bakarsanız bir aya ihtiyacımız var."

Edim, şaşırdı. "Batılılar bir ay beklemezler, bekleseler bile ellerinde sağlam bir gerekçe olmalı," dedi.

Bu defa söze giren Samet oldu. "O zaman, sağlam bir gerekçe bulalım," dedi.

Yıldırım, "Batılıları hangi gerekçeyle tutabiliriz ki?" diye sorduğunda, gözler ona dönmüştü. "Üstelik şüphe de uyandırabiliriz."

Turgay başıyla keyifsizce onayladı. "Yıldırım haklı, öyle bir gerekçe olmalı ki, bu bize zaman kazandırırken, onları şüpheye düşürmemeli."

Edim aklına gelenle gözlerini Yiğit'e çevirdi. Dudağının kenarı özgüvenle kıvrıldı. "Hem dikkatleri çekmeyecek hem de onları bekletmek istiyorsak eğer... Biz de kolej sahibi Yiğit'i gerekçe olarak sunarız..." dediğinde gözler dikkatle onlara çevrildi.

Yiğit, "Ne demek istiyorsun, Edim?" diye sordu.

"Eğer, sen trafik kazası geçirirsen, bu batılıları oyalar," dedi. Karışık bakışları görünce devam etti. "Yani seni öyle gösterirsek, açılış işi bekler. Çünkü her ne kadar ortaklık söz konusu olsa da kolejin açılışı sana bağlı. Senin adına açılıyor ve bu bir nevi senin yüzünü tanıtım için."

Turgay'ın hoşuna gitmesi gözlerindeki parlaklıktan belli oluyordu. "Doğru," diye onayladı. "Bunu bu hafta değil, bir dahaki hafta hayata geçirelim. Edim kafan zehir gibi çalışıyor yine."

"Sen de, yaşlılıktan etkilemeye başlıyorsun sanırım. Önceden krizleri sen çözerdin."

Turgay, "Evet, yaşlılıktan etkileniyorum," dedi. "Yoksa sen de yaşlılığımdan bu kadar istifade ederek gevezelik edemezdin."

"Tamam, tamam," dedi Edim elleri havada. "Teslim oluyorum."

Turgay'ın birkaç saniye sonra gülen gözleri ciddiyete döndü. "Sizinle konuşmam gereken önemli bir mevzu var, gençler," dedi tek tek masadakilere bakarak. Edim, Yiğit ve diğerleri birbirlerine göz attılar.

"Hedefimiz için artık fedakarlık zamanı, gençler..."

ELİSYA

13.Kasım.16 | Pzr.

🔸

Yorum ve votelerinizi bekliyorum, sevgiler...

İnstagram : elisyaroyal

Twitter  : Elisyax

Ask.fm : ElisyaRoyal

Continuă lectura

O să-ți placă și

2.6K 312 1
Bazen yeni bir şey denemeye kalkarsınız, yada bir korkunuzun üstüne gidersiniz ya, Nora Wise de aynısını yapıyor. Onun korkusu da asansör. Asansöre...
12 VE 14 (Texting) De kahvesekeri_

Ficțiune adolescenți

1.7M 100K 61
Ulaş: Ev alma, komşu al demişler. Işık: Öyle mi demişler. Ulaş: Öyle demişler. Alacağım seni kendime. Mecburuz.
1.6M 87.6K 47
En yakın arkadaşının hattını değiştirmesi sonucu, ona yeni numarasından mesaj atmaya çalışan Ada, aslında mesajı attığı kişinin bir yıldır hoşlandığı...
Çilek Kız De Lara

Ficțiune adolescenți

818K 53.2K 46
Çilek Alança Yıldırım mı yoksa Çilek Alança Saruhan mı demeliyiz? 17 yaşında tam bir neşe patlaması olan Çilek, ailesinin gerçek olmadığını ve küçük...