İKİZİMSİN

By balness

1.6M 86K 36.4K

#Trajedi de 1 // 03.06.2018 #GençKızEdebiyatı nda 1 // 03.08.2018 #Heyecan da 1 // 19.11.2018 #Dostluk da 1... More

Benzerlik ஐ 1
Ezik ஐ 2
İkiz Kardeş ஐ 3
Yer Değişikliği ஐ 4
Yakışıklı Çocuk ஐ 5
Herkes Haddini Bilecek ஐ 6
Sen Pera Değilsin ஐ 7
Eser Yaman ஐ 8
Kıskançlık ஐ 9
Birisi Olsa ஐ 10
Bar ஐ 11
Öykü ''Erdem'' ஐ 12
Keşke ஐ 13
Şans Kurabiyesi ஐ 14
Kız Kaçırıyorlar! ஐ 15
Pişmanlık ஐ 16
Pikachu ஐ 18
Dansözlerin Kralı ஐ 19
Kavga ஐ 20
Tabut ஐ 21
Düşmanımın Düşmanı ஐ 22
Baba Kız Gecesi ஐ 23
Antika ஐ 24
Sarhoş ஐ 25
Güven ஐ 26
Sevgilim ஐ 27
Teşekkür ஐ 28
Yarış ஐ 29
Senin Ne? ஐ 30
Sır ஐ 31
Geçmeyen Geçmiş ஐ 32
Ben Pera'ya Âşığım ஐ 33
Ya O Mira'ysa? ஐ 34
Tarafsız Bölge ஐ 35
Video ஐ 36
Kamp ஐ 37
İkizim ஐ 38
Mira Olduğun İçin ஐ 39
Kardeşimsin ஐ 40
Galata Kulesi ஐ 41
Çok Seviyorum ஐ 42
Pera Sancak İs Back ஐ 43
Senden İğreniyorum ஐ 44
PERA'YI ANLAYIN!
Uçurumun Kıyısında ஐ 45
Yanımda Olan ஐ 46
Abi Kardeş ஐ 47
Son ஐ 48
Çok Fazla Uyumadın Mı? ஐ 49
Seni Kaçıracağım ஐ 50
Sonunda Geri Dönüyorum
Her Şey Yolunda ஐ 51
Beklenmeyen Ayrılık ஐ 52
Hoş Olmayan Sürpriz ஐ 53
Kabus Yeniden Başlıyor ஐ 54
Esmer Fırtınanın Dönüşü ஐ 55
Sarışınların Savaşı ஐ 56
Efsun Yaman'dan Davet ஐ 57
Küçük Kız Kardeşim ஐ 58
Ölümcül Maç ஐ 59
Kaçırılma ஐ 60
Terk Edilmiş Bebek ஐ 61
Ölüm ஐ 62
Kan Kokusu ஐ 63
Aranan Böbrek ஐ 64
Narkoz Etkisi ஐ 65
Özür

Düşman ஐ 17

23.8K 1.3K 88
By balness

Medya; Pera ve Eser
Bölüm şarkısı; Yirmi7 - Sokak Lambası (Dediğim yerde açarsanız çok güzel olur.

Oy vermeyi ve yorum yapmayı unutmayın, keyifli okumalar!

***

Mira Sancak▪

"Kanka, Çağrılar geldi. Ben kapıya bakmaya gidiyorum, sen de elini yüzünü yıka, gel."

Öykü'nün uyarısıyla yataktan kalktım. Dün gece Öykü'nün evinde kalmıştım. Garipti ama Öykü ile oldukça iyi anlaşıyorduk. Dün gece de birlikte uyumuştuk. Şimdi ise, Çağrı, Emir ve Mert buraya kahvaltıya gelmişlerdi.

Odadan çıkarak koridordaki banyoya girdim. Elimi yüzümü yıkadığımda kendime gelmiştim. Siyah saçlarımı tepemde bağladığım sırada kapının açılmasıyla irkildim.

"Şşş. Korkma, asi kız...."

İçeri giren kişi, kaşlarımı çatmama sebep oldu. Bu çocuk, Öykü'nün üvey ağabeyi Selim idi. Aslında üvey de sayılmazdı. Anneleri aynı, babaları farklıydı sadece.

"Şey... Ben de çıkıyordum zaten, banyoyu kullanabilirsin."

Yanından geçmeye yeltendiğimde kolumdan tuttarak buna engel oldu. Kaşlarım çatılırken "N'apıyorsun?" diye sormam üzerine iğrenç bir şekilde sırıttı.

"Son günlerde ki değişiminden yararlanıyorum."

Suratımı buruşturdum. Yeşil gözlerinde ki ifade karnımın karıncalanmasına sebep oluyordu.

"Ne saçmalıyorsun sen? Ben değişmedim. Ayrıca bırakır mısın beni, gideceğim!"

Kısık sesli kahkaha atan Selim, "Hadi ama Pera," dedi. "Eski sen olsaydın, şimdiye çoktan yumruğunu suratıma geçirmiştin. Ama sen durmuş, bana seni bırakmam için yalvarıyorsun. Kabul et, değiştin."

"Bırak, dedim!"

Bakışları dudaklarımda gezinirken arsızca gülümsedi. "Değiştiğini ilk ne zaman anladım biliyor musun?" diye fısıldadı hâlâ dudaklarımı açlıkla izlerken. "Bana gülümseyip, hoşgeldin, dediğinde. Sen benden nefret ederdin Pera Sancak."

Gözlerimi kapatarak sesli bir nefes aldım. Dün akşam kapıyı ben açmıştım. Gelen Selim idi. İnsaniyet namına 'hoşgeldin' demiştim. Nereden bilebilirdim ki bunun, Selim efendinin yanlış anlamasına sebep olacağını!

Nefesinin yüzüme her saniye daha fazla yakınlaştığını hissetmemle dilimi ısırdım. Bir şey yapmalıydım. Pera... Pera olsa ne yapardı ki?

"Eğer hemen şimdi beni bırakmazsan, olacaklardan ben sorumlu değilim Selim!"

Kahkaha atan Selim, "Sesin titremese korkardım," dediğinde gözlerimi sinirle kapatıp açtım. "Şimdi... Hep merak ettiğim bu tadı öğrenmek istiyorum. İzin ver."

Geri çekilmeye çalıştığımda iki kolumu da sertçe tutarak beni duvara yasladı. Bedenini bedenime yasladığında gözlerimi kapattım. Aklıma dolan anılar, gözlerimi yaşartırken boynuma değen dudaklar hiç düşünmeden çığlık atmama sebep oldu.

Elini sertçe ağzıma kapattığında gözümden bir damla akıp gitti. Boynuma kondurduğu ufak öpücük, tenimi kazıyıp atma isteğimi kamçılarken Öykü'nün gelmesi için dua ettim.

Yine aynı şeyi yaşamak istemiyordum...

Gizemlerin beni ezmesine sebep olan şeyin, yine başıma gelmesinden korkuyordum...

Boynumda dilini hissettiğim an ağzımda ki elini ısırdım. Selim, elini sertçe çektiğinde "Öykü!" diye bağırdım oldukça yüksek bir sesle.

"Sus, sus! Tamam, yapmıyorum bir şey, sus!"

Deli gibi ağlıyordum. Kendimi susturamıyordum. Elimde değildi. Gözümün önüne o anlar geliyor, nefesim daralıyordu. Sanki birazdan Gizemler çıkacak, "Sürtük" diyerek beni tehdit etmeye başlayacak gibi hissediyordum.

"Tamam, özür dilerim! Lütfen sus, lütfen!"

Selim'in telaşlı haline bir tepki veremezken kapı gürültüyle açıldı. Kimin geldiğine bakamadım. Duyduğum "Lan!" sesiyle, bağıran kişinin Çağrı olduğunu anlamıştım. Bir anda kollarımdaki eller kayboldu. Büyük bir gürültü koptu, bir şeyler yere devrildi. Ben ağlamaya devam ederken ince kollar vücuduma dolandı. Bu Öykü'ydü. "Özür dilerim, özür dilerim, özür dilerim..." diye fısıldıyor, hiç durmadan ağlıyordu.

Bir kaç ses daha geldi. Çağrı'nın Selim'i dövdüğünü, çıkan yumruk sesleri ve acı dolu inlemelerden anlarken "Çağrı, Pera iyi değil," diyen Emir sayesinde sesler kesildi.

Hıçkırığım boşlukta yankılandı. Bir iki saniye sonra biri hareket etti. Yüzüme iki el dolandı. Sıkıca yumduğum gözlerimden akmayı başaran yaşları sildi.

"Sakin ol güzelim, ben buradayım."

Çağrı'nın sesi bana oldukça yakından gelirken Öykü kollarını çekti üzerimden.

"Pera... Aç gözlerini güzelim, ben buradayım."

"Pera, hadi."

Gözlerimi açtığımda ilk gördüğüm şeylerin, yeşil gözler olması rahatça nefes almama sebep oldu. Ağzımdan kaçan hıçkırığa engel olamazken hızla Çağrı'nın kolları arasına attım kendimi. Kafamı boynuna gömdüğümde elleri, saçlarımı okşamaya başladı. Derin derin nefesler alıyordu, bedeni hızla inip kalkıyordu ve ensesi terlemişti. Benim için korkmuştu. Belki de Pera için...

"Sakin ol güzelim, ben yanındayım."

"Gitme," dediğimde niye böyle bir şey dediğimi bilmiyordum. Sadece güvenli bir yere, kişiye ihtiyacım vardı ve sanırım bu kişi Çağrı'ydı.

"Gitmiyorum. Tamam."

"Ulan piç kurusu, bir uçkuruna sahip çıkamadın mı!"

Mert'in sinirli sesine karşın yorgunlukla "Kontrolümü kaybettim, isteyerek olmadı," diyen Selim, bir yumruk daha yedi Emir'den.

"Biliyor musun, ben de kontrolümü hiç kontrol edemem. Ben de çok kaybederim şerefsizi. Şansa bak ki yine yok pezevenk!"

Emir'in ikinci yumruğu, Öykü'nün annesinin çığlığıyla kesilirken "Ne yapıyorsunuz oğluma!" diye bağıran kadın koşarak oğlunun yanına gitti.

Öykü'nün hıçkırıklarını duyuyordum. Kendini kötü hissediyor olmalıydı ama şu an onu teselli edecek durumda değildim.

"Gidelim..." diye fısıldadım yorgunca. "Tamam güzelim," diyen Çağrı beni kucağına aldığında itiraz etmeden kafamı göğsüne yasladım. Kimseye bir şey demeden banyodan çıktık. Dikkatlice merdivenleri inip köşedeki kapıya geldiğimizde arkamızdan geldiğini yeni farkettiğim Öykü kapıyı açtı.

Gözlerimiz kesiştiğinde kahve gözlerinden bir damla daha aktı.

"Özür dilerim," dediğinde yorgunca gülümsemeye çalıştım.

"Senin suçun değil, Öykü," diyen Çağrı derin bir nefes aldı. "Bu gün okula gelmeyeceğiz. Pera ile gezeceğiz."

Bana sorma gereği bile duymayan Çağrı, Öykü'yle vedalaşarak dışarı çıktığında "Nereye?" diye sordum kafamı göğsünden hafifçe kaldırıp yeşil gözlerine bakarken.

"Kafanı dağıtıp, deli gibi eğleneceğimiz bir yere."

***
▪Pera Sancak▪

Bu yaşıma kadar hayatımla ilgili aldığım kararları hep tek başıma belirlemiştim. Babamın, benim hayatımda bir otorite kurmasına asla izin vermemiştim. Çünkü ben böyleydim, birinin benimle ilgili konulara karar vermesinden nefret ederdim. Yönetilmeyi değil, yönetmeyi severdim.

Dün akşam Sude'ye, Eser'in birini bıçakladığını bu yüzden söylememiştim. Söyleseydim, muhtemelen polise gitmeme engel olacaktı. Başıma bela açılacağını söyleyecek, beni yönlendirmeye çalışacaktı. Bundan nefret ettiğim için söylememiştim. Ben Eser'i polise şikayet etmeyi kafama koymuştum, kimse bana engel olamazdı. Olamamıştı da...

Polis karakolundan çıkmamla yüzüme çarpan rüzgar, saçlarımı savurdu. Havaların soğuk olması yetmiyormuş gibi bir de gökyüzüne çöken gri bulutlar içimi daraltıyordu. Derin bir nefes aldım. Eser'i ihbar ettiğim için en ufak bir pişmanlığım yoktu. Bana orospu demesinin bedelini ödeyecekti o kum torbası! Üstelik, az daha onun yüzünden tecavüze uğruyordum! Elbette ki bunların bir bedeli olacaktı!

Karakolun önündeki taksilerden birine atlayıp okulun adresini verdim. Araba hareket etmeye başladıktan bir iki dakika sonra telefonum çaldı. Arayan Öykü'ydü.

"Söyle, bitterli çikolatam?"

Öykü'nün tatlı kıkırtısı doldurdu kulaklarımı. Ardından "Keşke yanımda olsan," dedi, burukça.

Kaşlarım havalanırken "Bir sorun mu var?" diye sordum. Öykü'nün aldığı derin nefes, benim kulağıma cızırtıyla ulaştığında "Selim..." dedi. O piçin adını duymamla bedenimin titrediğini hissettim.

Selim, Öykü'nün üvey ağabeyi idi. Aslında anneleri aynıydı. Selim, Öykü'nün annesinin ilk eşinden olan çocuğuydu ve ben o çocuktan nefret ediyordum. Öykü her zaman anne ve babası tarafından sevilmeyen bir çocuk olmuşken, o her zaman ailenin gözbebeğiydi. Öykü'nün babası bile Selim'i öz çocuğundan, Öykü'den daha çok seviyordu. Sadece bunlar değildi Selim'den nefret etmemin sebebi. O piç kurusu, kendi annesinin doğurduğu kızı taciz etmeye çalışıyordu. Öykü'yü, fırsat bulduğu her an sıkıştırıyor, ona her dakika kötü ithamlarda bulunuyordu. Bir insan nasıl olur da kendi kardeşine bunu yapabilirdi? *Enstent değildir.*

"Ne yaptı yine?"

Sesim, sandığımdan daha sinirli çıkmıştı. Eser'e olan öfkemi Selim'in üstüne kusacaktım sanırım.

"Bana değil, sana yaptı."

Kaşlarım çatılırken "Anlamıyorum Öykü," diye mırıldandım. Derin bir nefes alan Öykü, anlatmaya başladı.

"Mira dün akşam bende kalmıştı. Sabahta Çağrılar kahvaltıya geldi. Biliyorsun, annem ve babam ne kadar benden hoşlanmasalarda sizi seviyorlar, sonuçta aileleriniz zengin(!)"  Öykü'nün homurdanmasını buruk bir tebessümle karşıladığımda devam etti.

"Neyse... İşte, Mira banyodayken Selim içeri girmiş. Mira'ya bir kaç arsız tekliflerde bulunmuş. Mira'da yazık bir şey diyememiş. Ağlama seslerini duyunca endişelendik tabi, hızla girdik banyoya. Mira yere oturmuş, deli gibi ağlıyordu. Selim dde onu susturmak için elini ağzına kapatmış, panikle kaçmaya çalışıyordu. Pislik herif. Çağrı da daldı bir güzel Selim'e. Herkes gidince de babam bana kızdı, Selim'in dayak yemesine sebep benmişim!"

Parmaklarımdan, ayak uçlarıma kadar ulaşan bir sinir dalgası yayıldı vücuduma. Bedenim, duyduklarım karşısında kaskatı kesildi. Ellerimin uyuştuğunu hissediyordum. Kalbimde derin bir sızı oluşmuştu. Kardeşimi koruyamamış olmak canımı fazlasıyla sıkıyordu.

"Mira nasıl şimdi?"

Sesim titriyordu. Ağlayacak mıydım? Sanırım.

"Pera... Mira iyi, gerçekten. Bak ağlama sakın. Ay, ben senin bilmeye hakkın var diye söyledim, sakın sinirlenip bir şey yapma, tamam mı? Kendini de üzme, Mira şu an gayet iyi. Okula gelmeyecek bu gün, Çağrı ile gezecekler. Bak duyuyorsun beni değil mi? Üzme sakın kendini, Mira iyi."

Çağrı ile birlikte olduklarını öğrendiğimde bir nebze olsun rahatlamıştım. Çağrı onu her şeyden korurdu. Çağrı yanındaysa kötü olma gibi bir ihtimali de yoktu zaten.

"Tamam, Öykü. Şimdi kapatmalıyım, okulun önündeyim. Akşam konuşuruz. Sen de üzme sakın kendini, tamam mı?"

"Tamam canım, görüşürüz."

Taksinin ücretini vererek arabadan indim. Okul bahçesine girdiğimde gözlerim ilk olarak bomboş bekleyen banklarda gezindi. Birazdan yağmur yağacağını düşündükleri için herkes okul binasında olmalıydı. Omuzlarımı silkerek boş baklardan birine oturdum. Şu an yağmurun altında ıslanmak istiyordum.

İlk ders çoktan başlamıştı. Muhtemelen bir iki dakika sonra zil çalacaktı. Karakola uğradığım için ilk dersi kaçırmıştım. Kollarımı vücuduma sararak bedenime çarpan rüzgardan biraz olsun sakındım. O sırada şiddetle gök gürledi. Ardından gelen bir iki damla yağmur, burnuma ve saçlarıma düştü. İkinci gök gürültüsünün ardından yağmur şiddetini arttırdı.

* Şarkıyı burada açabilirsiniz. Sonuna kadar bununla dinleyin. Multi de var *

İlk dersin bittiğini haber veren zil çaldı. Bir iki dakika içinde koridor pencerelerinden, koridorda gezen öğrenciler görünmeye başladı. Kafamı geriye atarak bizim sınıfın olduğu kattaki pencereye baktım ve tam o anda Eser ile göz göze geldik.

Kaşları çatılmış, dolgun dudakları aralanmıştı. Burada ne aradığımı merak ediyor gibiydi. Gök gürlemesine eşlik ederek şimşek çaktığında irkildim. Yağmur yağmaya devam ederken kollarımı çıplak tenime doladım, yine de girmedim içeri. Nefes almak istiyordum.

Soğuk hava, suratımı buruşturmama sebep olduğunda kafamı kaldırıp tekrar pencereye baktım. Yoktu. Az önce onun beklediği yerde şimdi başka öğrenciler vardı.

Omuzlarımı silktim. Dün, tenha bir yolda beni tek başına bırakan adam, şimdi soğukta bekliyor olmamı mı önemseyecekti?

"Hasta mı olmak istiyorsun, Mira Sancak? Bu havada ne işin var burada?"

Eser'in sesiyle kapadığım gözlerimi açtım. Tam karşımdaydı. Aramızda sadece iki adım vardı. Giydiği siyah tişört, hızla yağan yağmur sayesinde şimdiden ıslanmış ve göğsüne yapışmıştı. Bozulan saçlarından akan damlalar, yüzünün her bir miliminde gezdikten sonra aralık dudaklarının arasından kayıp gidiyordu.

"Hasta mı olmak istiyorsun, Eser Yaman? Bu havada ne işin var burada?"

Onun sözleriyle onu vurmam, gözlerini kısmasına sebep oldu. Derin bir nefes aldığında kendini sakinleştirmek istiyor gibiydi.

Biraz sonra bana doğru eğildi. Bir şey söylememe fırsat vermeden kolumdan tuttuğu gibi ayağa kaldırdı. Bedenim, onun bedenine çarptığında elini belime koydu. Düşmemek adına refleks olarak tişörtünü tutmuştum.

"Ne yapıyorsun ya! Yine delirdin!"

"İki dakika susarsan, bir şey söyleyeceğim."

"Söyleme!" dedim hızla, kaşlarımı çattım ve sesimi alçattım. "Diğer kızlardan farkım yok benim, ne söyleyebilirsin benim gibi kızlara?" dedim sakin ama alaycı bir sesle.

Sesim kırgındı.

Sıkıntıyla nefes alan Eser, gözlerini kapatıp açtı. Belimde ki elini daha da sıkılaşırken bedenimiz birbirine yapışmıştı. Üzerimize yağan yağmur, ortama daha da romantik bir hava katarken pencerelere doluşmuş bizi izleyen öğrencilere takıldı gözüm.

"Pişman oldum."

Duyduğum iki kelime, hızla Eser'e bakmama sebep olurken dudaklarım aralandı.

Koyu kahve harelerinde ki duyguyu ilk defa görüyordum. Şefkatle bakıyordu. Pişman gibi bakıyordu. Üzgün bakıyordu ama kesinlikle sinirli değildi.

"Ben... Ben senin o tip kızlardan olmadığına eminim. Sadece o an seni sinirlendirmek istedim. Ya da daha çok..." derin bir nefes bıraktı dışarı. "Kendimi denedim."

Gözlerimi kırpıştırırken sessizce yutkundum. Pişman olmuştu... Bana söyledikleri yüzünden pişman olmuştu. Düşündüğüm kadar kalpsiz değildi demek ki. Ama ben, onun düşünmediği kadar kinci biriydim.

Kahve hareleri yorgunlukla açılıp kapanırken alnını alnıma yasladı. Verdiği nefes yüzüme çarptığında nefesini içime çektim. Biraz önce onun tüm hücrelerini dolaşan nefes, şimdi benim ciğerlerimdeydi.

"Bunu ilk defa yapacağım Mira Sancak."

Neyi ilk defa yapacağını anlayamamıştım. Kaşlarımı çattım. Gök, dördüncü kez gürledi. Sanki söylemesini istemiyordu. Sanki Eser'in ağzından çıkacak kelimelere karşı bir tepkiydi bu.

Dudaklarına düşen yağmur damlalarını yaladı. Gözlerim kızaran dudaklarından, yorgun ama heyecanla bakan gözlerine takıldı.

"Özür dil-...."

Ve ortama balyoz darbesi gibi çarpan şey, polis arabasının sirenleri olmuştu.

Sözünü tamamlayamayan Eser, kafasını polis arabasının olduğu tarafa çevirdi. Kaşları çatıldı. Gözlerimi yumdum.

Şimdi sırası değildi.

Duyduğum bozuk gülüşle gözlerimi açtım. Eser bana döndü. Gözlerinde ki tek duygunun hayal kırıklığı olması canımı sıkmıştı galiba.

"Sanırım senin için erken düşünmüşüm," dedi sakinlikle. "Senin de bana düşman olduğunu unutmamalıydım."

Her kelimesiyle kalbimin sebepsiz yere sıkışmasına sebep olurken belimdeki ellerini geri çekti. Benden bir adım gerilediğinde kokusu uzaklaştı. Omuzları iki yana düşerken bize doğru gelen polislere baktı ve ardından tekrardan bana döndü.

"Eser Yaman, hakkında adam yaralamadan ihbar var. Bizimle karakola kadar geleceksin."

Eser'in kollarını tutup arkasında birleştirerek kelepçeyi takan polise hiçbir tepki vermedi Eser. Sadece bana bakıyordu. Suratımda ki ifadeden pişman olduğumu düşünmesini istemediğim için omuzlarımı dikleştirdim. Yüzüme kendimden emin bir ifade yerleştirdim.

"Hak etmiştin Yaman," dedim sonunda konuşabildiğimde. "Bana orospu dediğin an, hak etmiştin bütün bunları..."

Dudaklarını yaladı. Pencereden bizi izleyen çoğu öğrenci polisi görünce yağmuru falan umursamamış, bahçeye çıkmıştı.

Eser'in bir şey demesine fırsat vermeyen polisler, onu arabaya doğru götürdüler. Arka kapıyı açan polis, elini Eser'in kafasına koyduğu sırada gözlerimiz tekrar kesişti. İstediğimin dışında bir tepki vermemek için dilimi ısırdım.

Eser'in dudaklarında yorgun bir tebessüm belirdi. Dudaklarını oynatarak "Görüşeceğiz," dediğinde yutkundum ama kendinden emin görünüşümden de eser vermedim.

Ve Eser arabaya bindi. Hemen arkada, okul müdürüne bilgi veren polis memuru da arabaya bindi ve araba çalıştı. Sirenler tekrar çalıştı. O uğursuz renkler tüm okulu aydınlatmaya başladı. Arkamda oluşan topluluktan gelen sesleri dinlememeye çalıştım.

Araba okuldan çıkarken gök yine gürledi. Şimşek çaktı. Yüzümdeki yağmur damlaları dostum oldu; sakladı, niye aktığını bilmediğim gözyaşlarımı.

***

Yorumlarınızı bekliyorum, oy vermeyi de unutmayınnn, sizi seviyorum ❤

Continue Reading

You'll Also Like

737K 27K 43
DİKKAT: ÖĞRETMEN ÖĞRENCİ KURGUSUDUR +18 VARDIR RAHATSIZ OLACAK OKUMASIN. Defne çocuk ruhlu biridir. Bir akşam canının sıkıntısı ile anonim bir uygul...
25.1M 897K 78
♌ İNTİKAMDAN DOĞAN TUTKULU BİR AŞK ♌ Küçük yaşta anne ve babasının ölümüne şahit olan acımasız genç bir adam... Edim Demiray. Daha on sekizinde uyuş...
157K 10.2K 45
Mahir, eski sevgilisiyle komşu olduğu için sinirli değildi. Sinirli olduğu nokta, adamın karısıyla birlikte karşı apartmanına taşınmasıydı.
5.7M 188K 98
Karan Haznedaroğlu. 27 yıldır her istediğini elde eden, sadece adıyla bile bütün kapıları açabilecek bir adam. Şimdi her şeyden çok istediği bir şey...