BEYAZ KUMRU

By buseedilan

363K 13.3K 2.3K

"Kaybolmuş bir ruhtum sadece ve doğru yolu bulmak için çabalamıyordum. Ben akıntıya karşı çırpınmayı seçmemiş... More

1: SÖNMEYEN ATEŞ
2: BOZUK PARÇA
3: BU AYRILIK BİR VEDA DEĞİL
4: BİLİNMEYEN KİŞİ
5: URAS ARSLAN
6: DENKLEM
7: KİLİTLİ KAPI
8: SARILMAK
9: KENDİNDEN GEÇMEK İÇİN NE HARİKA BİR GECE!
10: ÇOBAN YILDIZI
11: ESKİ BİR ARKADAŞ
12: SABAH KOŞUSU
14: BİR TUTAM AŞK
15: ERKEN BALAYI
16: GÜVENLER
17: YEMEK SAVAŞI
18: TESADÜF
19: BUSE
20: DOSYA
21: MIŞIL MIŞIL
22: AKŞAM YEMEĞİ
23: KAÇIRILMA
24: SATILIK EV
25: KÜÇÜĞÜM DAHA ÇOK KÜÇÜĞÜM...
26: KISMEN DOĞRU
27: ÇETİN VALENTINI
28: D.
29: PROVA
30: HAYDUT
31:GÖL EVİ (BÖLÜM1)
32: GÖL EVİ (BÖLÜM2)
33: DÖVÜŞ
34: AYRILIK
35:ÇALINTI BİLGİ
36:PİNOKYO
37: BAHAR ŞENLİĞİ
38: DOĞUM GÜNÜ
39:BEYAZ KUMRU
40: KISKANÇLIK
41: KASA

13: NİŞAN

7.5K 286 18
By buseedilan

Bölüm Parçası: Ed Sheeran - I'm A Mess

-Bir Hafta Önce-

Açık kahverengi gözleri tepki vermem için bekliyordu fakat benim tek yapabildiğim bir kaç kere gözlerimi kırpmak olmuştu.

Hissettiğim şey şaşkınlık değildi. Bu konuşmanın eninde sonunda yaşanacağını biliyordum. Hissettiğim şey; gözlerimdeki yanma ve boğazıma batıyormuş gibi hissettiğim soğuk metal bir bıçaktı.

Evleniyorlardı.

Evleniyorlar.

Evlilik.

Ne kadar tekrarlarsam kabul etmenin o kadar kolay olucağını umuyordum.

Ceyda "Kısa bir zaman içinde bunu duyurmayı düşünüyoruz." deyip elini babamın bacağına yerleştirdi ve bakışları babamınkilerle buluştuğunda gülümsedi.

Yutkundum ve gözlerimi yerde gezdirdim. "Yalnız..." sesim titrediğinde duraksadım ve derin bir nefes aldıktan sonra tekrar yutkundum. Zümrüt yeşillerimi babamın gözleriyle buluşturduğumda "...Yalnız konuşabilir miyiz?" diye sordum.

Babam Ceyda'ya ufak bir bakış attı.

Ceyda babamın yanağına öpücük kondurduktan sonra ayağa kalkıp eteğini aşağıya doğru çekiştirdi. "Ben sizi yalnız bırakayım." dedi ve bizi odada yalnız bıraktı.

Abartılı bir şekilde nefes verdim. "Bu kararı aldığında benimde fikrimi sorman gerekmez miydi? " diye sordum. Cevabı beklemeden devam ettim. "Daha bir yıl oldu ve sen..."

Cümlememi bitirmeme izin vermeden araya girdi. "Derin, bu yetişkinlerin arasında bir karar." dedi tekdüze ses tonuyla.

Gözlerimi devirme isteğimi bastırdıktan sonra kafa salladım.. Kucağımın üzerinde ellerimle oynuyordum. "Neden acele ediyorsun ki? Ceyda, senin gösterişli ve mükemmel hayatını bırakıp bir yere gideceği yok." diye lafı ağzımda geveledim. Canım acıyordu.

Babamın hoşnutsuz bakışlarını üzerimde hissediyordum. "Saygısızlık etme." Bu sefer ses tonu daha sertti.

"Anneni kaybettik. O geri gelmeyecek. Üzerinden geçen süre bu gerçeği değiştirmeyecek. Artık kabullen. Annen gitti."

Ardı gelmeyen cümleler beni bir bıçak gibi kesti. Odada nefes almam için yeterli oksijenin bulunmadığını hissetmeye başladım. Midemden yukarı doğru hareket eden acı sıvı yüzümü buruşturmama sebep oldu.

Sessizliğimi bozmayınca devam etti : "Ceyda ve ben gelecek ay evleneceğiz."

Gözlerim acıyordu. Yalnızca kafamı salladım ve ayağa kalktım. Çekmecemdeki ilaç kutusuna ulaştığım anda her şey yoluna girecekti. Odadan çıkarken kulaklarımda aynı cümle tekrar ediyordu. 'Annen gitti.'

***

-Bu Sabah-

Kitaplarını çantasına yerleştirirken "Akşam için ne giyeceğini düşündün mü?" diye sordu,İdil. "Bartu ve ben alışveriş merkezinde buluşacaktık. Sende gel. Yeni elbiseler almalıyız."

...Ve büyük gün.

Engin ERTÜRK biricik sevgilisi Ceyda ATEŞ ile bu akşam 'nişanlanıyor' !

Tüm magazin haberleri şimdiden bu manşet ile süslenmişti.

Başımı salladım. "Okuldan sonra eve gitmeliyim."

"Fotoğraflarda kötü çıkarsan seni teselli etmeyeceğim." İdil'in nişan olayında benden daha heyecanlı olduğu her halinden belliydi.

Omuz silktim. "Üzgünüm hala sıkı yönetimdeyim." Aslına bakılırsa yalnız kalmak istiyordum.

Koyu pembe dudaklarını büzdü. "Bu özel bir gün. Babanın anlayış göstericeğine eminim." Telefonunu çıkarıp babamın numarasını tuşlarken ona engel oldum.

"Söz veriyorum fotoğraflarda güzel çıkacağım." Gülümsedim. "Bartu ve senin vaktinden çalmak istemiyordum."

"Saçmala..." Israr etmesine izin vermedim.

"Pes ediyordum." Kollarımı teslim oluyormuş gibi havaya kaldırdım. "Beni yakladın. İşin aslı sen ve Bartu o kadar güzel vakit geçirirken yanınızdaki üçüncü kişi olmak rahatsız edici." diye yalan söyledim.

Kaşları çatıldı. "Tamam." Nefes verdikten sonra devam etti. "Sanada birini bulmalıyız ve böylece dörtlü randevuya çıkabiliriz." Kıkırdadı. "Bu harika olur."

Gülümsedim ve dişlerimin arasından "Ya tabi. Mükemmel." dedim. Kendime masanın üzerindeki uçlu kalemi batırmak istiyordum.

Üzerime eğilip yanağıma sulu bir öpücük kondurdu. "Akşam görüşürüz, bebek."

O sınıftan çıkana kadar gülümsememi sürdürdüm. Sonrasında abartılı bri şekilde nefes verdim. İdil'in benim için sayısızca randevu planlayacağına emindim.

Ayağa kalkerken sendeledim ve sıranın üzerindeki kitaplar yere yığıldı. Hoşnutsuzluğumu belli eden sesler çıkarak eğildim ve kitapları toparlamaya koyuldum. Hepsini kucakladıktan sonra yerdeki sarı dosya dikkatimi çekti.

Kaşlarım çatıldı.

Daha önce orada olmadığına emin olduğum bir dosya.

Kaşlarım çatıldı ve gerginliğin vücudumu sardığını hissettim. Tam bu sırada masanın üzerinde oluşan telefon titreşimi sıçramama neden oldu.

Elimi ağzıma götürdüm ve gözlerim fal taşı gibi açıldı. Aman Tanrım! Tireyen ellerimle mesajı açtım.

Gönderen: D.

Dosya nişan hediyesi. İçinde Uras Arslan'a ait bilgiler var. Bir şey değil :)

Benim yüzümden başının belaya girdiğini sanıyordum. İyi olduğu için rahatlamıştım. Nişanı bildiği için şaşırmayacaktım. Herkes Engin Ertürk'ün ikinci baharını yaşadığı ilişkiyi kaleme almıştı çoktan.

Dosyaya bakamazdım. Uras ile sorun yaşamak istemiyordum. Daha önemli sorunlarım vardı ve canım yanıyordu.

Dosyayı çöp kutusuna atacakken duraksadım. Bir süre düşündüm ve kendimi kandırdığımı fark ettim. İşin aslı dosyanın içindekileri ölesiye merak ediyordum.

Kalbimi sarmayalayan coşkuyla dosyanın kapağını açtım fakat bir sonraki ders için sınıf dolmaya başlamıştı. İnsanları fark ettiğimde dosyayı acemice çantamın içine attım.

***

-Nişan Töreni-

Bazı anlar vardır. Zorlayıcıdır. Sizi olmadığınız biri gibi davranmanız için zorlayan anlar... Saniyelerin dakikalarca dakikaların saatlerce sürdüğünü sandığınız anlar... Boş ve donuk bakışların arkasına saklanmış yaşlı gözler arkadaşlık eder size bu anlarda.

Boğazıma batan dikenli bir tel varmış gibi hissediyordum. Bu hissi gidermek için bir kadeh şampanyayı kafama dikmeye çalıştım. İlk iki kadeh işe yaramamıştı. Üçüncüsünden ümitliydim. Fakat İdil'in müdahalesiyle başarısız oldum.

"Hayır! Kendini sarhoş etmeye mi çalıyorsun?" Bakışları yargılayıcıydı.

Evet. "Hayır."

"Güzel bu güzelim saten elbisenin gecenin sonunda kusmuk kokmasını istemeyiz."

"Elbette." diye yalan söyledim ve gülümsemesine isteksizce karşılık verdim. Haplarıma kesinlikle ihtiyacım vardı. Tek bir doz alırsam sorun olmazdı değil mi?

Barlas yanımıza ulaştığında İdil boynuna atladı ve kıkırdadı.

"Hava alacağım." diye yalan söyledim ve bahçeyi aceleyle arkamda bıraktım.

Bazen, kafamın içinde olmak çok yorucu oluyor. Düşüncelerimin kara bir bulut edasıyla etrafımı sarması ve beni köşeye sıkıştırması ağlama isteği uyandırıyordu. Birkaç doz ilacın beni tamamen boşluğa götüreceğini biliyordum. İstediğim buydu. Hislerimin kapatma düğmesi avcumun içindeki birkaç kapsülden ibaretti. İnsana uyuşukluk armağan ediyorlardı. Psikiyatristim dozu azaltmam gerektiğini söylemişti. Saçmalık... Uyuşukluk hissi gün geçtikçe arzuladığım tek şey olmaya başlamıştı. Ne yapmam gerektiğini sorgulamıyordum; yapıyordum ya da yaşadıklarımın zehrini damarlarıma akıtan iç sesimle sinir bozucu konuşmalar yaşamıyordum. Dozu arttırdığımda... Gülüyordum. Tıpkı eskisi gibi...

Üst kata, odama doğru yöneldiğimde tanıdık bir durmamı sağladı. "Derin."

İçimden lanet okudum. Lanet olası ilaçlara ihtiyacım vardı. Hemen. Şimdi. Sahte gülümseme eşliğinde "Uras." dedim dişlerimin arasından. "Üzgünüm, acelem var." diyerek geçiştirdim ve aceleyle merdiven çıkmaya başaladım. Ardımdan gelen ayak seslerini duyduğumda gözlerimi devirdim ve odamın kapısında durdum. Arkamı döndüğümde gri mavileriyle karşılaştım.

"Konuşabilir miyiz?" diye sordu.

"Ya.Evet. Tabi." O ilaçları çok istiyordum. Bir an önce odama girmek için can attım.

"Burada mı konuşacağız? Koridorda?" Etrafı gösterdi.

Başımı salladım ve odamın kapısını aralayarak onu içeri davet ettim.

İlk dikkatini çeken şey tavanımdaki yıldızlar olmuştu.

"Evet. Dinliyorum." dedim çantamın içinden ilaçları ararken.

"Geçen gün hakkında konuşmak... "

Söyledikleri uğultu halini almaya başlamıştı. Odaklanamıyordum. Acı bir sıvının midemi yaktığını hissediyorum. Çantayı yatağa boşalttım ve eşyalarımın arasından ilaç kutusunu bulduğumda bir an için kendimi iyi hissettim. Zafer gülümsemesi yüzüme yerleşmişti.

"O nedir?" diye sorduğunda afalladım. Öfkeliydi.

Bakışlarını takip ettiğinde gözüm dosyaya ilişti. Dilimin ucundaki küfürü bastırdım ve gözlerimi kapadım. Sonrasında ondan önce davranıp dosyayı aldım ve arkama sakladım. "Hiçbir şey." Yalanımı yutmasını umuyordum.

Bana doğru bir kaç adım attı. Elini yumruk yapmıştı. "Üzerinde adım yazıyordu."

Kalbim daha hızlı atmaya başladı. Suçluluktan mı, korkudan mı; bilmiyordum. "Yanlış okumuşsun. Yalnızca..." Tanrım! Ne diye duraksıyordum?! "...ödevim."

"Öyleyse neden arkanda saklıyorsun?" Kaşlarını kaldırmıştı ve hoşnutsuzluğu ses tonuna yansımıştı.

"Ben... Şey..." Kekelemeye başlamıştım.

Bir kaç adımda yanıma vardı ve dosyayı elimden aldı.

Yutkundum.

"Bunca zamandır benimle ilgili bilgi toplamaya devam ettin." Ses tonunda hayal kırıklığı vardı.

Kafamı salladım. "Bu sabah kitabımın arasındaydı." Dosyayı okumaya vaktim bile olmamıştı.

"Onu öldüreceğim." Kapıya doğru yöneldi.

'D'den bahsettiğini anlamak için dahi olmaya gerek yoktu. Panik duygusu düşünmeden hareket etmemi sağladı. Kapı ve Uras arasına geçerek odayı terk etmesini engelledim.

"D'nin bir suçu yok. Ona mesaj atmalı ve işin peşini bırakmasını söylemeliydim." Bana inanması için gözlerimi gözlerinden ayırmıyordum. "İçinde her ne varsa okumadım."

Boş bakışları ve tepkisiz bedeni ne düşündüğünü anlamam için hiç yardımcı olmuyordu.

"Yemin ederim. Okumadım." diye tekrarladım.

"Derin, ikimizde çok iyi biliyoruz ki fırsatını bulsan her satırı ezberleyene kadar okurdun." diye homurdandı. Bana bakmıyordu artık. "Arkadaş olduğumuzu sanıyordum."

"Arkadaşız zaten." Ona doğru adım attığımda geri çekildi.

Başını salladı ve etrafımdan dolanıp kapıyı araladı. "Bana güvenmiyorsun." Ses tonu yumuşaktı. Elini saçlarının arasından geçirdi. "Söylesene bu durumda nasıl arkadaş olabiliriz?!" Gene durdu ve abartılı bir şekilde nefes verdi. Kapıyı tekrar kapadı ve bana doğru yürümeye başladı.

O kadar yakınıma gelmişti ki nefes alamakta zorlanıyordum. Bu yakınlık sarılmamızı hatırlattığında kalbim ağzımda atmaya başlamıştı. Midemde hareket eden bir şeyler vardı. Böyle hissettiğim için kendime lanet okudum.

Dosyayı elime tutuşturdu. "Buraya seni anladığımı ve olmadığın biri gibi davranmanı asla senden istemediğimi söylemeye geldim."

Kendimi kötü hissediyordum. Kusacaktım. "Uras..."

Başını salladı ve kapıya yöneldi. Beni dinlemek istemiyordu. Haklıydı. Ona güvenmiyordum. Ona güvenmediğim için suçluluk hissine kapıldım. Beni defalarca kurtarmıştı. Fakat bana tehditler yağdıranda oydu.

Kapıdan çıkarken duraksadı ve tekrar bana döndü. "Dosyanın içinde bildiğin şeyler dışında annemi ve kız kardeşimi kaybettiğimden başka bir şey okuyamayacaksın." Odayı terk etti.

Öylece dona kalmıştım. Onu incitmiş miydim? İnsanlar hayatıma burnunu sokunca berbat hissediyordum. Öğrendiğim şey... Fazla ileri gitmiştim.

İlaçlar dilime değdiği anda kendimi iyi hissetmeye başlamıştım. En azından bir süreliğine. Sonrasında şampanyaya devam ettim. Yukarıda olanlardan sonra Uras'ı görmemiştim. Babam Ceyda için konuşma yapıyordu. Topluluktan gülüşme ve alkış sesleri yükseliyordu. Babam Ceyda'ya baktığı gibi bana asla bakmayacaktı. Kendimi yalnız ve değersiz hissettim. Bu iki duygu beni öfkelendirmişti.

Kadehime kaşıkla vurarak ses çıkardım. Düşünmeden davranmıştım. Bu kimin umrunda! Kıkırdadım. Beynim tamamen şampanya belkide biraz kırmızı şarap ile yıkanmıştı. "Tamam.Konuşma yapmak istiyorum.Herkes buraya baksın!" Bunun için sabah pişman olacaktım. Ama şu an için umrumda değildi. "Baba tedirginliği bu kadar belli etme." Kıkırdadım. Kelimeleri doğru telafuz ettiğimden emin değildim. "Babam böyledir işte. Beni tekrar programlayabilseydi yapardı." Herkes şaşkınlık içerisinde bana bakıyordu. Olduğum yerde kıpırdanınca sendeledim.

Berkay çoktan belimi tutmuştu. "Aklını mı kaçırdın sen? Sarhoş olmuşsun." Kulağıma fısıldadı.

Ondan kurtuldum ve yüksek sesle konuştum: "Lanet olasıca herkesin neden benden beklentisi var?!"

Babam yanıma yanaştı ve dişlerinin arasından konustu : "Rezillik çıkarmadan hemen odana çık, küçük hanım!"

Kahkaha attım ve asker selamı verdim: "Emredersiniz komutanım!"

Babam bir şey diyecek oldu fakat Berkay araya girdi. "Derin'in elini yüzünü yıkasak iyi olur."

Berkay sözünü bitirmeye kalmadan İdil yanımıza geldi ve koluma girdi. Babama "Biz hallederiz." dedi.

Daha konuşmak istediğimi söyleyecektim fakat midemden yükselen sıvı ağzımdan dışarıya dökülmüştü.

Babam öfkeyle burnundan soluyordu. "Cezalısın! Ömrünün sonuna kadar!"

***

Keyifli okumalar :) Fikirlerinizi benimle paylaşmayı unutmayın lütfen :) Seviliyorsunuz :*


Continue Reading

You'll Also Like

202K 8.7K 59
Köyde geçen bir aşk hikayesi... O bir inci tanesiydi; Dışı dillere destan bir güzel... Naîf kırılgan ve nârin... Köy kurgusu ve abimin arkadasşı konu...
2.9M 102K 65
"Hiç boşuna çabalama sen benimsin!" diye tıslayınca utanmasam oturup ağlayacaktım. Neden bu bana aşık oldu ve başıma bela oldu. "İstemiyorum anlamıy...
380K 22.1K 44
Staj yaptığım hastanede karışan o kız çocuğu bensem?
680K 45.4K 35
17 Yıl sonra gerçekleri öğrenen Bade, yıllardır onu arayan abilerine giderse. Azıcık dram. Bolca eğlence. Bolca aksiyon. Bir tutam da kaos. Daha...