KAÇAK GELİN

By edibeh

8.6K 177 1

“yakında yeniden buluşacağız. Git ve kendini iyice sakla. Seni kesinlikle bulacağım.” diyen en yakın arkadaş... More

2.Bölüm
3.Bölüm
4.Bölüm
5.Bölüm...
6.Bölüm
7.Bölüm...
8.Bölüm...
9.Bölüm
10.Bölüm...
11.Bölüm...
12 Bölüm...
13. Bölüm...
14.Bölüm...
15.Bölüm...
16.Bölüm...
17.Bölüm
18.Bölüm...
19.Bölüm
20.Bölüm...
21.Bölüm
22.Bölüm...
23.Bölüm...
24.Bölüm...
25.Bölüm...
26.Bölüm...
27.Bölüm...
28.Bölüm...
29.Bölüm (Finale bir kala...)

KAÇAK GELİN

2.3K 20 0
By edibeh

Kız gülümseyerek"Günaydın..." diyip elindeki kahveyi masaya bıraktı... Hemen karşısın da oturan adam kızın gülümseyişine aynı gülümseyişle karşılık verip aynı iyi dilekleri sunduktan sonra "Bugün keyifli gördüm seni." Dedi. Kız gülümseyerek sarı saçlarını geri itip başını sallayarak adamı onayladı. Son birkaç gündür keyfi inanılmayacak şekilde yerindeydi. Babasıyla her gün konuşuyor ve sorunsuz bir şekilde telefonu kapatıyordu.

Kaşlarını biraz kaldırıp en son babasıyla olan konuşmayı anlatacaktı ki "Jessica." Sesi üzerine sesin geldiği yöne dönüp baktı. Sesi çok iyi tanıyor olmasına rağmen yine de ona bakıp gülümsemek istiyordu. Kapıda elinde kahveyle dikilen adamı görüp aynı gülümsemeyle ona da gülümsedi. Ama o gülümseyişin altın da çok farklı anlamlar içeriyordu.

Adam kızın yanına oturup kızın yüzüne değen saçları yavaşça geri itip gülümseyerek "Saçlarını toplamalısın. Bu hastalarını rahatsız edebilir." Dedi. Jessica adamın dokunuşuyla kızarsa da adamın dediğini yapıp saçlarını geriye iterek parmaklarının arasına sıkıştırıp sıkıca topladı. Bu sene tıp fakültesinden mezun olmuştu jessica ve hemen yanında oturan koyu mavi gözlü adamın asistanı olmuştu.

Asistandan çok o adamın yanında kalmak istemişti. Adam masanın üzerinde duran kahvesine uzanıp "babanla konuştun mu bugün?" diye sordu. Kız saati yoklayıp başını iki yana salladı. Kore de saat çoktan gece yarısını geçmiş hatta saat gece iki ye denk geliyordu. Biraz dudak büzüp "Bugün sabah 7 de zar zoruna kalkabildim." Dedi.

Oysa her sabah 6 veya 05.30 da kalkıp sevgili babasını aradı. Adam yavaşça kıza dönüp "Akşam ararsın artık." Dedikten sonra kızın yüzünü inceledi. Kızın sarı saçları; açık renkli teni ile uyum içerisindeydi. Küçük bir burnu, güzel dudakları vardı. Bakışları kısa süreliğine de olsa kızın dudaklarına takıldı. İnsana heyecan verecek kadar güzel gözüküyordu dudakları.

Başını iki yana sallayıp düşüncelerini zihninden kovaladı. Bu sapkınca düşünceler ona uygun değildi. Nede olsa kız yeni yetme mezun olan bir doktordu ve kendi asistanıydı. Hızla oturduğu yerden kalkıp kıza bakarak "hazırsan hastaların durumuna bakmaya gidelim." Dedikten sonra kızın hemen karşısında oturan adama kısa bir süre baktıktan sonra odadan dışarı çıktı. Jessica ne olduğunu anlayamadan başıyla onaylayıp oturduğu yerden kalkarken hemen karşısında oturan adama kocaman gülümseyip "Sonra görüşürüz." Dedi ve doktorun peşi sıra koşturdu.

Diğer yandan da "acaba nesi var? Gayet keyifli gözüküyordu ne oldu ki acaba?" diye kendi kendine söyleniyordu. Doktorun hemen arkasından gidip "Matt." Dedi. Bu adamın peşinde koşmayı seviyor olsa da hastalarının karşısına sürekli olarak soluk soluğa çıkmaktan hoşlanmıyordu. Matt adını duyduğu an olduğu yere çivi gibi çakılıp kızın yanına gelmesini bekledi. Artık bu gibi komik şeylere alışmıştı. Kız koşar adım adamın yanına gelip elindeki dosyayı sıkıca göğsüne bastırdıktan sonra "bir sorun mu var?" diye sordu.

Matt kızın ne söylemek istediğini anlamamış gibi "ne olabilir ki?" diyip yeniden hastane koridorun da yürümeye başladı. Kız iç çekip bu adamda ne bulduğunu düşünerek peşi sıra yürüdü. İlk girilen oda da kalan yaşlı kadına davranışları jessica'nın bir köşeden matt'i izlemesine sebep oluyordu. Sanırım matt'e bulduğu ve beğendiği şeylerden birinin ne olduğunu şimdi net bir şekilde görebiliyordu.

Matt yakışıklı, uzun boylu ve kaslı bir vücuda sahipti. Kendi alanında en iyi doktorlardan biriydi. Amerika'nın her bir köşesinden bu doktorun başarılarını duyup gelen çoktu. Böyle bir doktorun asistanı olduğu içinse kendisiyle gurur duyuyordu jessica. Ama matt'e etkilendiği başka şeylerde vardı. Mesela hastalarına karşı nazik ve kibardı. Onlarla şakalaşıyor, özel olarak ilgileniyordu hepsiyle. Yaşlı kadın matt'in elini kavrayıp ona kocaman gülümserken herkesin matt'i sevdiğini görebiliyordu.

Yumuşak başlı bir adam elbette ki her genç kızın kalbini çalabilirdi. Şuan hastanede çalışan birçok hemşire, doktor ve asistanlar hatta laboratuarda çalışan birçok laborant hatta ve hatta birçok hastası bile bu adama âşıktı. Jessica yavaşça gülümseyip onlarla aynı duyguları paylaşmanın komikliğini yaşadı kendi içinde. Duvara yasladığı başını heyecanla çekip karşısında birkaç dakikadır dikilen adama baktı.

Matt'in gözlerinde endişe ve birazda öfke vardı. Kız kendini toparlayıp "özür dilerim." Dedikten sonra başını öne eğdi. Görevini unutmuş saçma sapan hayal âlemlerine dalmıştı. Matt bir süre kıza öfkeli baktıktan sonra yaşlı kadına dönüp "Yeniden geleceğim. O zamana kadar kendinize dikkat edin." Dedi. Ve hemen arkasından kıza öfkeli bakışlarla bakıp peşi sıra gelmesini söyledikten sonra yürüyüp gitti.

Yaşlı kadın kıza bakıp gülümseyerek "ağzının tadını iyi biliyorsun." Diyince jessica saç diplerine kadar kızarıp başıyla kadını selamladıktan sonra odadan dışarı çıktı. Kore de insanlar böyle selamlandığı için küçüklüğünden kalma bir alışkanlık olmuş ve Amerika'da da bu alışkanlığını sürdürmüştü.

Matt kızın arkasından geldiğini bildiği için adımlarını yavaşlatıp kızın kendisine yetişmesini bekledi. Elleri beyaz önlüğünün cebinde gayet havalı yürüyordu. Jessica adamın yanında yürümeye başlayınca "yine iki büklüm bir şekilde selamladın değil mi o kadını?" dedi. Jessica bir kez daha başını öne eğip "Evet." Dedi.

Kendi kültüründen gelme bir alışkanlık olduğu için ne yaparsa yapsın bu alışkanlığa karşı gelemiyor ve başı her defasında öne eğiliyordu. Matt hızla olduğu yere çakılıp yanında yürüyen kıza baktı. Elleri hala cebindeydi ve bakışları gayet öfkeliydi. "Anlamıyorum!" dedi sesini alçakta tutmaya çalışarak.

Kız neyi anlamadığını sorgulayamazdı. Bu onun kültürüydü ve kimsenin kültürüne karşı çıkmasını istemiyordu. Başını dikleştirip "Neyi anlayamıyorsanız yardımcı olabilirim." Dedi. Diğer yandan da elinde taşıdığı kırık beyaz dosyayı sıkıca göğsüne bastırmış öfkeyle sıkıyordu.

Her ne kadar bu adamdan hoşlanıyor olsa da kültürüne karşı çıkan bir adam oluşu onu öfkelendiriyordu. Matt ellerini cebinin için de yumruk yapıp "neden tanımadığın insanlara boyun eğiyorsun!" dedi. Jessica şaşkınlıkla gözleri kocaman açılmış adama bakarken "Anlamadım." Dedi. Hemen arkasından gelen sözlerse kızı hem öfkelendirmiş hem de üzmüştü. Kız elinde ki dosyayı daha çok sıkıp "kültürüm hakkında yorum yapma hakkını size kim veriyor bilmiyorum ama haddinizi aştığınızın farkına varın!" dedi.

Jessica öfkelendiğin de aradaki samimiyet ne olursa olsun hep siz ve biz olurdu ve yine öyle davranıyordu. Matt kızın öfkeli bakışlarına kaşlarını çatıp "karşında duranın hocan olduğunu unutma istersen!" dedi. Boynunda asılı olan sıtateskop'unu düzelterek. Jessica elindeki dosyayı daha çok sıkıp "Siz de bir öğretici gibi davranın, ben sizin arkadaşınız değil öğrencinizim. Bu yüzden benim kültürümü eleştirme hakkı size düşmez!" diyip daha fazla orada durmadan ikinci hastanın kaldığı odaya doğru hızla yürümeye başladı. Diğer yandan da kendi dilinde "Aşağılık adam. Pislik torbası! Kendini ne sanıyor bu böyle? Obama falan mı!" diye söyleniyordu.

Hastanın odasına hızla dalıp yatakta derin uykuya dalan adamı gördü. Elindeki dosyayı yatağın yanındaki masaya bırakıp "Günaydın bay cappalin!" dedi. Adamın başında dikilerek. Adamın rutin kontrollerinden biri olduğu için her sabah düzenli olarak bu odaya uğranırdı ve adam her sabah bu saatlerde uyanık olurdu ama adam ilk kez uyuyordu. Jessica adama uzanıp kolunu sarsarak "Günaydın bay cappalin." Dedi tekrar. Adamı muayene etmek için önce uyanması gerekiyordu ama jessicanın sarsışı bile adamı uyandırmamıştı.

Jessica bir kez daha adamı sarstıktan sonra hızla adamın boynun da ki nabzını kontrol etti. Buz gibi tenin altında atan zayıf nabız kızın nefesinin kesilmesine sebep oldu. Her ne kadar doktor olsa bile daha yeni yeni bir şeylere alışıyordu ve ölmek üzere olan hiç kimseyi henüz görmemişti. Nabzının zayıflığı ve düşüklüğü adamın durumunu iyi olmadığı yönündeydi. Cebindeki siyah çağrı cihazına basıp doktoru aradıktan sonra cebinden ışığı çıkarıp adamın hızla göz bebeklerine baktı.

Adamın küçülmeye yüz tutmuş yavaş yavaş koyulaşan yeşil gözleri daha çok telaşlanmasını sebep oluyordu. Her sabah görmeye alıştığı açık yeşil gözlerin bu derece koyulaşması onun daha çok panikleşmesine sebep oluyordu. Hızla dosyaya uzanıp hastanın neyi olduğunu hatırlamaya çalıştı. Ama beyni yeterince ona öncülük etmiyordu. Eli sarı saçlarına kayıp hızla dağıttı. Biran önce ne olduğunu bulmalıydı. Doktor mat teredeydi peki? Onu aramamış mıydı?

Dosyadaki yazanları beyni almayınca hızla adama yöneldi. Nabzını yeniden kontrol etti 50'nin altında atan zayıf nabız kalbin durmak üzere olduğunu adamın ölmek üzere olduğunun habercisiydi. Birinin omzundan tutup kendini geriye ittiğini fark etti jessica o ana kadar neler olduğunu bile algılayamıyordu. Birinin "neler oldu?" diye sorduğunu duydu ama kimin sorduğuna emin olmadan hızla neler olduğunu anlatmaya başladı. Yanağından birkaç damla yaşın aktığının farkın da bile değildi.

Bir başkasının "Sen iyi misin?" dediğini duydu. Ama onu soranın kim olduğunu da anlayamadı. Zar zoruna mezun olduğu tıp fakültesinden sonra ilk hastasının ölümle burun buruna gelmesi onda şok etkisi yaratmıştı. Bir başkasının "hemen ameliyathaneyi hazırlayın!" dediğini duydu. O bağırış gözlerine inen siyah perdeyi kaldırıp kendine getirtirken "tamam." Diyip hızla odadan dışarı çıktı.

Ameliyathanenin kapısına gelip birilerine bir şey söyledikten sonra hızlı adımlarla ameliyathaneye daldı. Çok geçmeden sedye ile içeri giren adamı gördü. Ellerini dezenfekte edip doktor matt'in yanında yerini almaya hazırlanırken matt'in öfkeli bakışları ile bir adım geri atmak zorun da kaldı. Sabah Karşısında oturan doktor İan ise jessica'nın dışarı çıkmasının doğru bir karar olduğu konusunda matt'i destekledi.

Jessica ise sessizce ameliyathaneden dışarı çıkıp başına geçirdiği mavi boneyi hışımla çıkardı. Kimseye değil kendine kızıyordu neredeyse masum bir canı korkaklığı yüzünden kaybediyordu. Yorgun adımlarla hastanenin koridorlarında dolandı. Kendisi için değil babası için bu mesleği okumuş ve mezun olmuştu. Hastanede ameliyat kıyafetleri ile dolaşmak yasak olmasına rağmen jessica önemsemeden bahçeye çıkıp yüzünü güneşe çevirerek bir banka kuruldu.

Yorulmuştu insanların ona garip bakışlarından. Gözlerinin çekik oluşu ve annesinin Türk oluşu çevreye karşı temizlenmesi gereken bir böcek izlenimi bırakıyordu. Sırf bu yüzden sevdiği adam bile kızı her gün mutlaka bir kez azarlıyordu. Sıcacık güneşin buz tutan yüreğini ısıtmasını dileyerek başını iyice yukarı kaldırıp rahatlamaya çalıştı.

Bir başkasının sesi ile başını sesin geldiği yöne çevirdi. Elinde ki boneyi ise sıkı sıkıya sıkıyor sakin olmaya çalışıyordu hala. Yanına oturup gülümseyerek kahveyi uzatan adama gülümsedi jessica. "Amerika'ya okumaya gidiyorum ben." Dediğin de en yakın arkadaşı Chin ho ona gülümseyip "o zaman ben de seninle geliyorum" demiş ve peşi sıra onunla gelmişti.

Birlikte okudukları okuldan Chin ho birincilikle mezun olurken jessica sonuncu olarak mezun olmuştu. En yakın arkadaşı Amerika sınırlarına, kurallarına çok kolay bir şekilde adapte olurken jessica çok zorlanmıştı. Chin ho kızın zoraki gülümsemesine içtenlikle gülümseyip "Biraz gül hye su." Dedi. Elinde duran diğer kahveyi de yudumlamayı ihmal etmiyordu. Kız kaşlarını çatıp "sana kaç kes adımla seslenme demek zorundayım!" dedi.

Oysa adını neredeyse unutmak üzereydi adını. 6 yıldır Amerika da yaşadığı için Korece konuşmayı yazmayı bile unutmuş olabilirdi. Chin ho omuz silkip "Ama senin adın bu! jessica sadece kendini korumak için kullandığın bir ad." Dedi diğer yandan da kızın yapay saçlarına baktı. Tokanın arasından çıkan sarı saçları tutum "Bu sen değilsin biliyorsun değil mi?" dedi.

Kız çocukluk arkadaşına biraz dönüp elindeki kâğıt bardağı sıkarak "Biliyorum." Dedi. Bu ülkede kendisi gibi hissetmiyordu ama ülkesine dönmek için de bir sebep bulamıyordu hem de matt buradayken. Chin ho kızın tokadan çıkan sarı saçlarını kulağının arkasına itip "Evimize geri dönebiliriz." Dedi. Varlıklı ve zengin bir aileden geldikleri için Kore cumhuriyetinde de çok rahat iş bulabilirlerdi. Jessica duyduğu sözle öne eğdiği başını hızla kaldırıp yanında oturan adama baktı. Geri dönmekten bahsediyordu ona. Hem de asla dönememe kararı aldığı son birkaç günde. Oturduğu yerden hızla kalkıp kucağına bıraktığı kahveyi yere düşürürken "Bu asla olmayacak!" dedi. Kore'ye tatil için gidebilirdi ama asla temelli olarak gitmeyecekti.

Chin ho kızın elinden kavrayıp o da ayağa kalkarken "Ya ailen?" dedi. Kalbi zayıflayan yaşlı babasını hiç düşünmüyor muydu bu kız? Jessica duyduğu sözle bileğini hızla arkadaşının ellerinden çekip "Benim sadece babam var!" dedi. Ve hızlı adımlarla yürümeye başladı.

Jessica aile konusunda gayet hassastı. Annesi küçük yaşta eşyaların alıp yaşadıkları büyük malikâneyi bırakıp ülkesine dönmüş ve bir daha asla kızını aramamıştı. O zamanlar jessica 8 yaşların da olduğu için bu hatırayı çok net hatırlıyordu. Annesinin eline yapışıp ta gitmemesi için yalvaran sesi hala kulaklarında çınlıyordu. Babasının merdivenlerin başında dimdik duruşunu hatırlıyordu jessica.

Gözlerini sımsıkı kapatıp o anı tekrar yaşadı. Babasına Annesini göndermemesi için yalvardığını bile hatırlıyordu jessica, ama babası durduğu yerden bir santim bile ayrılmamıştı. Bu yüzden ne zaman böyle başlayan bir film olsa o filmi dvd'den çıkarıp hemen kırardı Dvd'yi. Gözlerini hızla açıp ellerini de yumruk yaparak çakılı kaldığı yerden uzaklaşacağı sırada hemen yan tarafında bağıran adamla kendine geldi jessica. Matt'i gördüğün de nefesi kesilmişti. Ne kadar süredir hayallere dalmıştı?

Saatini yokladı neredeyse saat iki buçuk olmak üzereydi. Tam iki saattir süren ameliyat bitmiş üzerine bir de matt jessica'yı bulmuştu. Matt'in bağırışıyla üzerin de duran ameliyathane kıyafetlerini hatırladı. Hastanede gezmekten öte bahçeye çıkıp iki kez kural ihlali yapmıştı. Başını çaresizce öne eğip "özür diledi." Yine saçma sapan bir düşünce yüzünden kuralları görmezden gelmişti. Adam kızın kolundan kavrayıp etrafı kolan ederek kızı hastanenin arka kapısından içeri soktu. Onu hemen azarlamalıydı ama kızaran gözlerini fark ettiğin de susup ne olduğunu sordu.

Hastaneye ilk geldiği günden bu yana gülen bu kızın kızaran gözleri onun garip hislerle buluşmasına sebep oluyordu. Düşünmeden kızın yüzüne elini koyup kendisine bakmaya zorladıktan sonra "Ne oldu?" diye sordu. Kızın ağladığını düşünmek bile kendisine öfkelenmesine sebep oluyordu. Kız konuşmayınca hızla ilk aklına gelen düşünceyle konuşmaya devam edip onu sakinleştirmek istedi. "Eğer ameliyathaneden çıkarılmanla ilgiliyse şok'a girmiştin bu yüzden orada durman doğru değildi bu hastanın hayatını riske atabilir hatta..." diye hızlı hızlı konuşurken jessica başını iki yana sallayıp doktor matt'i susturdu.

Annesini hatırlamak kalbini kırmış ve ağlama isteği duyuştu jessica. İstem dışı olarak yaşlar yanağından dökülünce matt kızın kollarından kavrayıp "O zaman ne?" dedi. Kızın ağlayışı onun üzülmesine ve telaşlanmasına sebep oluyordu. Jessica kollarının kavranmasından cesaret bularak yavaşça başını adamın göğsüne koyup yaşların yanaklarından süzülmesini sağladı. Bugün sadece matt'in göğsünde ağlayacaktı...
Bölüm sonu...

Continue Reading

You'll Also Like

1.3M 60.2K 62
Aile problemleri yüzünden evden kaçmış ve kendi ayakları üzerinde durmaya çalışan, aynı zamanda sinir hastası olan Pare, ucuza gelsin diye ikinci el...
930K 28.2K 34
Mardin'de ilk görevine başlayan Doktor Mine ve Mardin Ağası Baver. Mine Antalya'da uzun yıllar yaşamış ve "Asla Mardinli adamla evlenmem!" Diyerek d...
5.1M 279K 29
Sarhoş olduğu gece bir adamla birlikte olan Kayra, sabah uyandığında kendini tanımadığı bir adamla bulur. Evden apar topar kaçan Kayra, birlikte old...
1M 43.3K 41
0545* Sizi "MAFYA" adlı gruba ekledi #Romantizm kategorisinde 1.Sıra✨ #3Ay kategorisinde 1.Sıra✨ #Siyah kategorisinde 1.Sıra✨ #Esir kategorisinde 1.S...