8.Bölüm...

250 6 0
                                    

Korkuyla bir adım geriye attı hye su. Dışarıdan gelen sesler bu sefer yolun sonu geldiğini söyler cinstendi. Hemen önün de şaşkın adamla gözleri buluştuğun da zoraki konuştu.

“Yakalanamam…”

Ölesiye korkuyordu. Bedeni taş kesilmişti ki il sung’un bileğinden kavramasıyla yaşadığı kâbustan kurtuldu. Anlamsız bakışlarına anlam yükleyip korkuyla çırpınan yüreğinin sakinleştiğini hissetti. Bakışlarını bir saniye ondan ayırmadan bekledi.

İl sung ise neden kızın bileğini kavradığını bile anlayamadan peşi sıra sürükleyemeye başladı. Ne yaptığını neden yaptığını bilmiyordu. Sadece bu evi tasarlarken kendisi için iki çıkış yolu hazırladığını biliyordu. Salonu geçip birkaç dakika önce çıktığı mutfak tarafına yöneldi. Hızlı adımlarla ilerlemeye başlamışlardı ki kulağına gelen bir el ateş sesiyle olduğu yerde kala kaldı. Hemen arkasından takip eden şangırdayarak kırılan cam sesi kulağına dolduğunda hayretle olduğu yerde dona kaldı.

Bu nasıl bir şeydi ki tanımadığı etmediği adamlar bir anda evine giriyor ve yıllarını vererek düzenlediği yaptığı evi kurşuna diziyordu. Hye su’yun bileğini çekiştirmesiyle kendine geldi. Bu sefer hızlı adımlarını daha çok hızlandırmış koşar vaziyete getirmişti. Mutfağın en arka tarafında dolabın az çok kapattığı sürgülü cam kapıyı açtı.

Sabah hye su’nun gördüğü düz yeşil alana çıktıklarında kısa süreliğine başını geriye çevirdi il sung. Hemen arkasından kendisine çevrilmiş namlu ile kendine geldi. Kızı bir tarafa iterken kendini de bir tarafa savuruyor diğer yandan da “Zikzaklar çizerek koş” diyordu.

Hye su başta ne olduğunu anlamasa da savrulduğu tarafa doğru zikzaklar çizerek koşmaya başladı. Koşarken kulağına dolan kurşun sesleri yüzünden çığlık atsa da kurşunların hedefin de kendisi olmadığını biliyordu. Boş yeşil alanlığa ev sahipliği yapan küçük ağaçlığa girdiğin de kurşun seslerinin azaldığını hissetti. Ama arkasından gelen ayak sesleri ve “Kaçırmayın onları” bağırışı azalmak yerine şiddetini arttırıyordu.

Ağaçlıkta koşmak, boş alanda koşmaktan daha zordu. Ama kendisi kadar peşinde koşuşturan adamlarında zorlandığını bildiği için biraz olsun içi rahattı. Diğer yandansa il sung ortadan kaybolmuştu ve bu daha çok endişelenmesini sağlıyordu. Eli göğsünde öksürükler arasında koşarken hemen yan tarafından gelen ayak sesleriyle hızını daha çok arttırdı.

Başını kısa süreli çevirdiğinde hemen yanında koşanın il sung olduğunu fark etti. Farklı taraflara koşmasına rağmen aynı noktaya ulaşmışlardı. Hye su korkuyla çırpınan kalbinin biraz olsun rahatladığını hissetti. Olduğu yere çakılıp nefes nefese “Ne yapacağız?” dedi. Daha ne kadar koşması gerektiğini bilmiyordu. Nereye koştuğunu bile bilmiyordu. Arkadan gelen ayak sesleri, dallara basılıp kırılma sesleri ve hışırtılar zaman geçtikçe kulağını tırmalıyor nefes alıp verişini bozuyordu.

İl sung kızın bileğini kavrayarak “Durmanın zamanı değil.” Dedi. Konuşulması gereken birçok şeyin olduğunu oda biliyordu ama şimdi zamanı değildi. Özellikle hedefini şaşırmaya devam eden kurşunlar peşinden gelirken durmanın hiç zamanı değildi. Kızı peşinde sürükleyerek koşmaya başladığın da karın boşluğun da hissettiği ağrıyla nefesi kesildi ve yüzü buruştu. Ama buna inat hızını daha çok arttırdı.

Çekiştirerek koşturduğu kızın bir yerlere takıldığının farkında olmasına rağmen çekiştirmeye devam etti. Arkasında ki kurşunlardan korktuğu için kaçma içgüdüsüne sahip olmuş bundan da arınamamıştı. 5 dakikalık koşuşturmanın ardından hye su nasıl olduğunu anlayamadan koşarak çıktıkları evin önüne gelmişti. Hayretle il sung’a baksa da ilsung’un onu iteleyerek arabaya bindirmesiyle bir şey diyemedi. Ama hayretle etrafına bakıyordu.

KAÇAK GELİNHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin