AŞKIN MATEMATİĞİ (Askıda)

By GzmBlc

25.1K 1.4K 536

Aşka virgül konulmaz. Konulursa yarım kalır. Aşka nokta da konulmaz. Konulursa yitik kalır. Aşka en iyi üç... More

TANITIM
1. Bölüm
3. Bölüm
4. Bölüm
5. Bölüm
6. Bölüm
7. Bölüm

2. Bölüm

2.8K 187 90
By GzmBlc

Multimedia'da Gökçe. ❤

2. Bölüm
••

Susun, yalvarırım susun ki huzura ereyim artık.

Bu, susmak nedir bilmez düşüncelerime yaptığım çağrılardan, yakarışlardan yalnızca bir tanesiydi. Her gün o kadar çok tekrarıma rağmen bana mısın demiyorlardı.

Sürekli bir Alper'dir gidiyordu... Ne kadar da Alpercilerdi. Ah hele kalbim... O düzenbaz yok muydu, her an hiç usanmaksızın adıyla çarpıyordu. Terk edilmişliğin verdiği acı ise sancı olarak vuruyordu. Üzerinden dört tane üç yüz altmış beş gece ve gündüz geçse de, merhem olmamıştı yarama. Yani zamanın, her şeyin ilacı olduğu, yalandan başka bir şey değildi.

"Kızım!"

Babamın seslenmesinin yanı sıra kolumu dürtmesiyle ancak kendime gelebildim. "Efendim baba?"

"İyi misin kızım?"

"İyiyim, iyiyim," dedim aceleyle. Benim yüzümden üzülsünler istemiyordum. Ailece yeterince zor günler geçiriyorduk ve bugünlerin suçunu da yeterince omuzlarımda taşıyorken, bir de bir türlü kabuk bağlayamayan aşk acımla üzmemeliydim onları. "Öyle dalmışım işte, uyku bastırdı."

Büyük ablam söze karıştı. "Odana çık istersen kuzum?"

Ona döndüm. Gözlerindeki endişeyi buradan görebiliyordum. Mayıs'ın 11'i oluşu, üzerime daha çok titremesi için yeterli bir sebep olacaktı ki, her yıl aynı tarifeyi uyguluyordu. En iyi o biliyordu içimdeki yangını. Ve en iyi o deva olabiliyordu bana. Belki zaman değil ama Derya Günday ilaçtı.

"Çıksam iyi olacak." diye onayladım, önüme altın tepside sunulan bu fırsatı. "Hepinize iyi geceler."

Herkes beni onaylarken yerimden kalkıp, salonu yavaş adımlarla terk ettim. Merdivenlere ulaşmıştım ki, Oğuz'u görmemle duraksadım. Kapının önündeydi. Gülümsemeye çalıştım elimden geldiğince. "Hoş geldin Oğuz."

Onun da gülümsemeye çalıştığını hissettim. Zira pek sahici durmuyordu. "Hoş buldum Gökçe. Nasılsın?"

"İyiyim. Ama biraz yorgunum. Sen nasılsın?"

"İyi diyelim iyi olsun. İrem içeride, değil mi?"

İrem, iki ablamdan küçük olanıydı. Aramızda yalnızca bir yaş vardı. En çılgın, en matrak ve en tatlı olanımızdı. Oğuz'la imrenilesi bir ilişkileri vardı ve düğünleri artık oldukça yakındı.

"İçeride," dediğimde gülümsedi. "Öyleyse ben içeri giriyorum. Ama sanırım sen gelmiyorsun?"

Başımı salladım. "Biraz yorgunum, uyuyacağım."

"Tamamdır. İyi uykular, baldız."

Yanımdan geçip giderken karşılık vermek için aralanan dudaklarım, aralandıklarıyla kaldı. Bir zamanlar yenge dediği günler de olmuş ama o günler geride kalmıştı. Buna artık alışsam iyi olacaktı. Ama olmuyordu. Beceremiyor, belki de yediremiyordum.

Ruhsuz adımlarım beni odama sürüklediğinde kapımı kilitledim. Adeta perteleşen bedenimi yatağa bıraktığımda gözlerimi yumup derin bir nefesi dışarı üfledim. Ne zaman geçecekti?

Ne zaman kalbimden tamamen geçip gideceksin Alper? Ne zaman kül olup tarihe karışacaksın? Ne zaman kendini bana tamamen unutturacaksın? Ya da hiç değilse şunu söyle. Daha ne kadar içimde sönmeyen bu yangında yanmaya devam edeceksin?

Hiçbir zaman mı Alper? Söylesene, hiçbir zaman gelmeyecek misin insafa? Hem gitmeyi hem kalmayı mı seçtin yoksa? Nasıl bir açgözlülük bu sendeki? Gittin işte, Alper. Gittin sen. Kalmayı beceremedin, bari gitmenin hakkını ver. Ver ki, bendeki bu acı da dinsin artık. Çık Alper, çık artık bu yürekten. Çık ki, nefes alabileyim. Çık ki, yaşadığımı hissedeyim. Çık ki, artık özgür olayım.

Gözyaşlarım süzülüp giderlerken bu acı dinmez, der gibi asi; boşuna bekleme Gökçe, der gibi alaycılardı. Haklılardı. Bendeki bu acı dinmez, bu yangın sönmezdi. Alper giderken öyle bir yangın bırakmıştı ki ardında, kimse söndüremiyor, söndürmeye teşebbüs dahi edemiyordu. Gerçi ben bile yapamıyorken, başkasından medet ummak neyin nesiydi? Açık ve net umutsuz bir vaka, aptal bir aşıktım.

Kendime bile itiraf edemesem de, hâlâ bekliyordum onu. Gideni beklemek niyeydi, bilmiyordum. Sonuç olarak giden gidiyor, arkasına dönüp bakmıyordu bile. Kalansa acısıyla, işte benim gibi öylece kalakalıyordu. Bir başına.

Mümkünmüş gibi daha bir hüzünlüydüm bugün.

Çünkü bugün, hayatıma girmesinin üzerinden geçen sekiz, çıkmasının üzerindense geçen dördüncü yılın dönümüydü. Gerçi bedenen çıkabilmişti yalnızca. Ruhen olduğu yerdeydi. Yüreğimin en güzel ve en özel derinliklerinde.

Acı, hasret ve kızgınlıkla dolu bir iç geçirdim. Gitmeyecekti işte. Hiçbir zaman gitmeyecekti benden. Aksine her geçen yıl beni böyle daha çok alabora edecek, yıkacak, üzerimden acımasızca geçecekti.

Bunların hepsi benim hatamdı. Hiçbir kadın, bir adamı bu denli sevmemeliydi. Daha önemlisi, bu denli güvenmemeliydi. Beni asla bırakmaz, düşüncesinde olmamalıydı. Çünkü pek tabii bırakabiliyorlardı işte. Belki kadınlar da bırakıyordu. Ama ben şu anda yaralı kadınların sesiydim. Hatta o kadar yaralıydım ki, bu unvanın bana verilmesi gerektiği kanaatindeydim.

Bu sırada telefonumun sesi, düşünce deryamdan çıkmama önayak oldu. Uzanıp aldım. Ekrana kısık ve yaşlı gözlerimle baktım. Vildan'dı.

Yani, dört yıl önce psikoloğum olarak hayatıma giren ama bu upuzun süreçte can dostluğuma terfi eden biriciğim.

Birkaç derin nefes alıp sesimin düzgün çıkacağı kanaatine vardıktan hemen sonra cevaplandırdım. Boşuna uğraşıyordum. İyi olmadığımı anlamayacaktı sanki...

"Hemen konuya giriyorum. Nasılsın iyi misin kısımlarını sevmediğimi biliyorsun... Geçen sefer gittiğimiz bir restoran vardı ya, oradayım. Uğur da yanımda. Bize eşlik etmek istersen seni de alalım diyecektim?"

Sanki karşımdaymış gibi gülümsemeye çalıştım. "Şey... Aslında isterdim, ama bugün evde kalsam daha iyi olacak gibi. Biraz yorgunum Vildan."

"11 Mayıs yorgunluğu olmasın o?"

Bir nebze kızgın çıkan sesiyle sorduğu bu soru, beni bozguna uğrattı. Bu gerçeği inkar edemezdim. Hem beni benden iyi tanır olmuştu artık.

"Olabilir, bilmiyorum. Sadece uyumak istediğimi biliyorum."

"Uyuyunca geçseydi acılar, uyuyan güzel olurdu biz kadınlar..."

"Meşhur sözün yine vurdu beni?"

"Hak etmedin mi?"

"Tamam, teslim oluyorum. Hak ettim. Ama hâlâ uyumak istiyorum. Acım dinsin ya da geçsin diye değil, ihtiyaç duyduğum için. Onu ne yapacağız?"

"O halde yapacak bir şey yok. Biz burada birbirinden güzel yemekler yerken, sen sütünü içip yatacaksın."

"Harika bir fikir!"

"Dalgaya alıyorum diye kurtulduğunu sanma sakın Gökçe. Bu hallerine sahiden kızıyorum. En kısa zamanda yanına geleceğim."

Omuzlarım düştü. "Bu ses tonuna bakılırsa, psikolog Vildan kılığında geleceksin?"

"Aynen öyle. Neyse, sen şimdi bir güzel yat. Sonra konuşuruz."

"Teşekkür ederim," dedim minnettarca. "Uğur'a selamlar."

"Onun da selamı var. Hadi, tutmayayım daha fazla, iyi geceler."

Çağrıyı sonlandırdığımızda telefonu tümüyle kapadım. Tekrar uzanıp başımı yastığa bıraktığımda, Alperli düşüncelerim de bu anı kollar gibi saldırdılar üzerime. Karşı koymak bir yana dursun, yeltenmedim bile.

Kahvenin bana göre en güzel tonundaki gözleri, uzun boyuyla birlik halindeki o kendinden emin duruşu, keskin yüz hatları, kimi zaman yumuşacık kimi zamansa sert olabilen ama en çok kendimi özel hissettirmesini sevdiğim o sevgi dolu bakışları... Hepsi ve daha nicesi gözlerimin önünde can bulan, film karesi misali geçen şeylerdi.

Ve sesi... O dupduru olmasına rağmen beni her defasında yeni heyecanlara sürükleyebilen o güzel sesi. En azından böyle olduğunu hatırlıyordum. Dört yıldır yakından duyma şerefine erişemiyor, anca çok nadiren haberlerde gördüğümde duyabiliyordum. Eh, büyük adam olmak kolay değildi. Alper'in yaptığı gibi arada bir o sihirli kutuya çıkmayı gerektirebiliyordu.

Derin, sıkıntılı bir iç geçirdim. Neden gittiğini hâlâ sorgulayan kalbimle, düşünmeye değmez diye kestirip atan beynim savaş halindeydi. Fakat ikisi de galip gelemiyordu. Yani, bu ikilemin içerisinde her geçen gün daha çok boğulmaya mahkum ediliyordum.

Giden giderken kalpten de çıkıp gitmeliydi. Kalbi nasıl doldurduysa ve oraya layık olamayıp gittiyse efendice yerini boşaltmasını, pılını pırtını toplamasını da bilmeliydi. Ama neredeydi, bu özveri, bu ince düşünce?

Giden, zaten nankör olan değil miydi her hikâyede? Kalansa hep yaralı, ayrılık açısını çekmeye mahkum olan zavallı biçare.

Ey adaletini sevdiğim dünya, dedim içten içe. Mademki şu koca dört senede bir nebze bile ilaç olamadın yarama, bundan böyle ben bakacağım başımın çaresine. Ben merhem olacağım yaralarıma. Sen dur, her zaman durduğun gibi karşımda.

Ve sen Alper, diye devam etti içimin haykırışı. Bugün gidişinin dördüncü yılı ama geleceğinden yana umudu kesmemin ilk saniyeleri... Aynı zamanda, benim için yalnızca geçmişteki güzel bir anı olarak kalmana karar vermemin ilk saniyeleri...

Bundan böyle senin için tek bir kez bile sancıyacak olursa bu kalp ve senin için tek bir yaşını daha düşürecek olursa bu gözler, onlara da bana da yazıklar olsun!

---

Soru1: Gökçe'yi sevdiniz mi? İçten buldunuz mu hislerini?

Soru2: Gökçe aldığı kararın arkasında durabilir mi sizce? Üstelik de Alper dönme kararı almış, yakında dönecekken?

Soru3: Geçen bölüm yorumlarında Alper'i suçlayan yorumlarınızı gördüm. Çok tatlısınız :) Ama bence onun da haklı sebepleri var. Her şeyi ilerleyen bölümlerde yavaş yavaş öğreneceğiz. Sizce neler olmuş olabilir, tahmini olan var mı?

Hepsine minik minik de olsa cevaplarınızı beklerim. Ya da bunlar haricinde bölümün sizde uyandırdığı hisleri de yazabilirsiniz. Her şey kabulümdür. Yeter ki yorum göreyim ❤ Bir de kesinlikle sınır değil ama, +150 votes deneyelim miii? 😍

Snapchat: gizembilicii
İnstagram: gzmblchikayeler
Facebook Grup: Wattpad GzmBlc Hikâyeleri.

Continue Reading

You'll Also Like

2.1M 33.4K 54
- Ahh...abim gelicek yapamayız.. Üstümdekileri delice yırtarak çıkardı. - Abini boş ver gece. Bugün gelmeyecek güzelim Erkekliğini boxer'ından çıkar...
398K 2.3K 5
YENİDEN YAZILIYOR 🍷⛓️🌓 Enemies to lovers... ⛓️ ~mafya İyi kalpli ama yaşadığı ilişkiler yüzünden kırık olan Ahu ablası evlenince onunla aynı evde...
5.2M 282K 29
Sarhoş olduğu gece bir adamla birlikte olan Kayra, sabah uyandığında kendini tanımadığı bir adamla bulur. Evden apar topar kaçan Kayra, birlikte old...
270K 1.1K 39
seks hayatın bir parçası...