1. Bölüm

5.4K 231 123
                                    


Multimedia'da Alper var. İlk bölümümüz de onun ağzından. Keyifli okumalar dilerim.

AŞKIN MATEMATİĞİ
--- BÖLÜM 1

°°°

Gözlerim yine benden izin almaksızın uzaklara dalarken, içime çöken -aslında hiç dinmeyen- hüznümle bir başımaydım. Yalnız. Yapayalnız.

Aslına bakılırsa, daimi mutsuzluğumla, bir nebze olsun dinmeyerek kendini bana sürekli hatırlatan yürek sancımla, susmak nedir bilmeyen vicdanımın sesiyle çok da yalnız sayılmazdım. Bana refakat edişleri beni tabii ki mutlu etmiyor ama en azından yalnız olmadığımı ve aklımın hâlâ daha yerinde olduğunu göstermiş oluyorlardı. Zira bu kor misali yakan hasretim, bir gün aklımı başımdan alacak diye korkmuyor değildim. Kimbilir, belki çoktan almıştı da haberim yoktu...

Dertli bir iç geçirirken gözlerimi yumdum. Ne denli büyük bir hata yaptığımı saniyeler içerisinde anladım. Yine belirmişti işte orada. Yine yanımda olmasa da, ben buradayım Alper der gibi güzel ve inandırıcı şekilde gülümsemişti. Hatta o eşsiz gülümsemesinden sunmuştu. Uzağımda olsa da, yanı başımdaymışçasına.

Ah Gökçe. Gökçe'm... Yılda bir kez gelen Mayıs'ın, yılda bir kez gelen 11'indeyiz. Seni seviyorum sözcüklerinin dilimizden yuvarlanıp kalbimize düşüşünün, bir iken biz oluşumuzun sekizinci yıl dönümü.

Fakat aynı zamanda senden uzakta, sensiz geçen dördüncü yılın da dönümü. Her saniyesi başka zehir, her saniyesi başka mutsuzluğa sahne olan koskoca dört yıl... Söylemesi dile bile kolay değil ki, yaşaması bu yüreğe kolay olsun.

Bugün, yine gözlerin doğuyor gözlerime. Yine gülümsüyor ve -hayal olduğunu bilsem de- gülümsetiyorsun. Gülüşünle bir güneş gibi içimi ısıtıyorsun; çekildiğin anda ise iliklerime varıncaya kadar yokluğunla titretiyorsun.

Çok zor. Sensizlikle başa çıkmak, seni bıraktığım o anı hafızamdan silip atmaya çalışmak, vicdanımın sesini bastırmak gibi saçma bir uğraşa soyunmak... Olmuyor, hem de hiç olmuyor.

Bu dört senenin tek bir anında bile kızgınlığım, sevgimin önüne geçmeyi başaramadı. Görünen o ki, başaramayacak da. Peki, şimdi ne olacak?

Sana gelen yollar kapalı çünkü ben kapattım der, kendimi avuturdum hep bir şekilde. Ama şimdi değil. Şimdi sonuna kadar açık yollar. Şimdi bir yol göründü bana, Gökçe. Bahanelerimin önünü kesecek bir yol. Üstelik senin yanına, beni tam senin karşına çıkaracak bir yol. Ama sorun şu ki... Cesaretim pek bir noksan. Hani isimlerimiz kişiliğimizi yansıtırdı? Ya bu fikir yanlış ya da Alper isminin anlamlarından birinin cesur olduğu... Zira ben, bir korkaktan fazlası değilim.

Yerimde doğrulup sırtımı yatak başlığına yasladım. Komodinin üzerindeki fotoğrafımıza uzandım. Artık her bir noktasını ezbere bildiğim fotoğrafa ama daha çok onun o masmavi gözlerine bakarken, kalbim apaçık bir kararlılıkla gitmelisin diye çarpıyordu. Aklımsa, dur, biraz daha düşün diye temkinlilikle diretiyordu.

Gözlerinin mavisi göz kırpıyordu bana. Gülerken her zaman olduğu gibi gözleri kısılmış, aralık dudaklarından dişleri meydana çıkmıştı. Kıvırcık koyu kahve saçları, omuzlarından aşağı dans eder gibi salınmıştı. Üzerindeki çiçekli mor elbisesini tamamlayıcı şekilde sürdüğü allık ve biz de buradayız diye adeta haykıran çıkık elmacık kemikleriyle öyle güzeldi ki, ömrümde onun kadar güzel bir kadın görmemiştim. Görmeyeceğime de emindim. Çünkü bu gözler, ona ihanet edemeyecek kadar sadıklardı. İstese de dönüp başkasına ona baktığı gibi bakamıyor, başka kimseyi onun kadar güzel bulamıyordu. Haksızlar mıydı? Hayır. Yoktu ki ondan güzeli.

AŞKIN MATEMATİĞİ (Askıda)Where stories live. Discover now