KALBİMDEKİ LEKE #Wattys2017

By -Moon_Light

144K 6K 781

16. yüzyılın ortaları... Çirkin bir kız ve onu oyuncağa çevirmiş bir dük. Kahramanımız dayanamayıp, i... More

TANITIM
ÖNEMLİ DUYURU *WATTYS2017*
1. BÖLÜM
2. BÖLÜM
3. BÖLÜM
4. BÖLÜM
5. BÖLÜM
6. BÖLÜM
7. BÖLÜM
8. BÖLÜM
9. BÖLÜM
10 BÖLÜM
11. BÖLÜM
12. BÖLÜM
14. BÖLÜM *Yeni Bölüm*
15. BÖLÜM* YENİ BÖLÜM*

13. BÖLÜM

5.5K 272 13
By -Moon_Light


❀Düzenlendi❀


Hayatı normal akışında ilerlerken birden intihara kadar sürüklenebilecek dereceye gelebilir miydi bir insan? Dünyanın alaycı baskısı altında ezilen, sevgiden mahrum...

Birden bire belinden birinin kavradığını ve kendine doğru çektiğini hissetti.

- Öldüm, dedi Emma.

- Elbette ki hayır! dedi James.

- O zaman neden her yer kapkaranlık? diye sordu Emma.

Gözlerini o kadar sıkı kapamıştı ki, acıyordu.

- Çünkü gözlerin kapalı, dedi James.

Bunun üzerine gözlerini yavaşça araladı Emma. Şuan James'in kollarının arasındaydı.

Tek düşündüğü James'in onu kurtarmış olmasıydı. Gerçekten kurtarmış mıydı yoksa hayal mi görüyordu ? Bu bencil adam onu intihar etmesini mi engellemişti? Yıllar önce onu soytarısı yapan adam...

Pencereden aşağı atlarken onu kendine doğru çekerek kurtaran o olmalıydı.

Ayrıca şuan intihara mı kalkışmıştı ? Gerçekten artık yaptıklarını istemsizce yapıyordu. Bu küçük bedeni artık bunları kaldırmıyor, davranışlarını yönlendiremiyordu.

Düşüncelerinden James'in sesi ile uzaklaştı.

- Seni öptüm diye mi intahara kalkıştın ? dedi James.

- Tabii ki de hayır, dedi Emma sitem edercesine.

- O zaman neden böyle bir şey yaptın Isabel ? dedi James sinirli bir şekilde. Gerçekten çok sinirlenmiş ve korkmuştu. Hayatında belki de gerçekten sevebileceği birini bulmuştu ve belki de yetişemeseydi onu da kaybediyordu.

- Çünkü bu hayattan bıktım! Hem ayrıca siz beni nasıl kurtardınız? Hangi ara odaya girdiniz ? diye sordu Emma gözünü sonuna kadar açarak.

- Gerçekten de hatırlamıyor musun ?

- Hayır, dedi Emma başını olumsuz anlamda iki yana çevirirken.

- Kendini nasıl hissediyorsun diye seni merak ettim ve seni görmek için odana geldim. Kapıyı çaldım ama cevap gelmedi. Birkaç kere daha çaldım ama yanıt alamayınca kapıyı açtım. Kapıyı açtığımda pencereye çıkmış ayakta durduğunu gördüm. Hemen koştum ve seni kendime doğru çektim. Yani her şey çok ani oldu Isabel. Beni ne kadar korkuttuğunun farkında mısın ? Ya ben senin odana gelmeseydim ? Ya ölseydin ?

- Beni önemsiyor musunuz ? diye sordu Emma.

- Elbette ki önemsiyorum. Bir daha asla, ne olursa olsun böyle bir şeye kalkışma Isabel.

Emma başını "Tamam" anlamında salladı. Daha sonra hala James'in kolları arasında olduğunu fark ettiğinde hemen kollarının arasından sıyrılıp ayağa kalktı. Daha sonra teşekkür etti ve James de ayağa kalktığında ona sımsıkı sarıldı.

James bu ani, beklenmedik sarılmaya gülümsedi ve aynı şekilde karşılık verdi.

- Benim biraz işlerim var. Şimdilik gitmem lazım. Yine bir delilik yapma diye yanına Jenna'yı çağıracağım. Sana göz kulak olsun, dedi James gülümseyerek.

- Tamam, dedi Emma.

Daha sonra James, Jenna'yı bulup Emma'nın yanına göndermek için odadan çıktı.

James odadan çıkar çıkmaz kendini yatağın üzerine attı Emma. Bu gün yaptıklarına hala inanmıyordu. İntihar etmeye kalkışmıştı. Eğer James olmasaydı şuan ölmüş olabilirdi.

Yatakta huysuzca kıpırdandı. Gerçekten artık yorulmuş, bitkin bir hal tüm bedenini sarmıştı. Güç denen şey, artık onun için çok uzak bir karamdı.

Bir süre sonra kapı çaldı. Emma'nın "Girin" demesi üzerine Jenna odaya girdi.

- Neler oluyor Emma ? James hemen senin yanına gelmemi söyledi. Ayrıca sabah James ile odada yalnız kaldın. Bana her şeyi anlat, dedi Jenna heyecanlı bir şeklde..

- Sakin ol Jenna.

- Neler olduğunu söylersen sakinleşebilirim. Ayrıca suratın kireç gibi. Bir şey mi oldu Emma? diye sordu Jenna endişeli bir şekilde.

- Hepsini tek tek anlatacağım, dedi Emma. Daha sonra konuşmaya devam etti. Sabah Victoria beni James'in çalışma odasına kitledi. James ile çıkmaya çalıştık. Sana seslendik ama gelmedin, dedi Emma suratı asık bir şekilde.

Jenna gülümsedi. Daha sonra konuşmaya başladı:

- Neredeyse kapının önüne kadar geldim Emma. Ama Düşes benim size yardım etmeme izin vermedi. Biliyorsun, ona karşı gelemem.

- Evet, biliyorum.

- Eee ?

- Biraz sohbet ettik. Konu hayallere falan geldi. Dük mutlu olmadığını söyledi. Bende aşka ihtiyacı olabileceğini söyledim. Daha sonra..

- Daha sonra? dedi Jenna heyecanı bir şekilde.

- Beni öptü, dedi Emma mahcup bir şekilde.

- Ne? diye sordu Jenna şaşkınlık içerisinde.

- Beni öptü Jenna. Ama sandığın gibi değil. Küçük bir öpücük. Sanırım benden hoşlanmaya başladı. Her neyse işte beni öptükten bir süre sonra Victoria kapıyı açtı. Bizi yan yana otururken gördüğü için bir şeyler olduğunu düşündü. Düşes odadan çıktıktan sonra bende çıktım ve odama geldim. Bu gün olanları düşündüm sonra intikam için hazır olmadığmı düşündüm. Ah, Jenna ben mutlu değilim. Annem ve babam öldükten beri hiç mutlu olamadım. En azından onlar hayattayken beni seven birileri vardı. Şimdi kimimi var ? dedi üzgün bir şekilde. Daha sonra konuşmasına devam etti. İşte sonra aklıma küçükken yaşadığım bir anı geldi. Onların yanında olmayı o kadar isterdim ki. Sonra tekrar onların yanınında olup, mutlu olabileceğim bir yol buldum.

- Neymiş bu yol ? dedi Jenna, Emma'yı dikkatli bir şekilde dinlerken.

- Ölmek, dedi Emma.

- Ölmek mi!? Umarım aklımdan geçen şeyi yapmamışsındır Emma, dedi Jenna tedirgin bir şekilde.

- Pencereye doğru yürüdüm. Daha sonra da pencereye çıktım. Derin bir nefes aldım ve gözümü kapattım. Daha sonra kendimi boşluğa bıraktım. Tam o anda birinin beni belimden kendine doğru çektiğini hissettim. Gözümü açtığımda karşımda James vardı. Beni kurtardı. Odama da beni görmek için gelmiş. Beni öyle görünce de hemen kurtarmış, dedi Emma.

Jenna ise şaşkın bir şekilde Emma'nın dediklerini dinledi. Gerçekten ne diyeceğini bilemiyordu. Emma'nın yaptığı büyük bir delilikti.

- Ah, Emma. Sen ne yaptın? Ya ölseydin? Ya James olmasaydı?

- Biliyorum Jenna. Ama ben gerçekten bıktım.

- Bıktın diye böyle bir şey mi yapılır ? dedi Jenna.

- Biliyorum Jenna. Ama ben başka bir çare bulamadım. Lütfen üzerime gelme. Bende ne kadar büyük bir şey yaptığımın farkındayım. Ama artık gücüm kalmadı. Bu yaşadıklarımı kaldıramıyorum. Yalnız izninle biraz dinlenmek istiyorum. Sabahtan beri zaten bir sürü şey yaşadım. Ayrıca emin ol kendime bir şey yapmayacağım ve lütfen bugün yaşananları kimseye anlatma.

- Elbette ki anlatmam fakat gidemem Emma. Seni yalnız bırakamam, dedi Jenna.

- Lütfen Jenna. Yemin ederim kendime zarar vermeyeceğim. Sadece biraz yalnız kalmaya ihtiyacım var, dedi Emma yalvarırcasına.

Jenna bir an düşündü. Onu yalnız bırakması gerektiğini biliyordu. Fakat karşısındaki kızın isteğini de geri çeviremiyordu.

- Tamam ama bir şey olursa beni çağır, dedi Jenna.

Emma başını onaylarcasına salladı. Bunun üzerine Jenna odadan çıktı.

Jenna'nın odadan çıkması üzerine derin bir nefes aldı Emma. Bu konu hakkında pek konuşmak istemiyordu. Kendisi de ne kadar saçma bir şey yaptığının farkındaydı ama bir anlık olan bir şeydi. Onun yaşadıkları çok ağır bir yüktü. Kim onun yerinde olsa çoktan ölmüştü. O fazla bile yaşamıştı.

Tüm kötü şeyler onu buluyordu. Sanki üzerinde kara bulutlar geziyordu. Hayatı boyunca mutlu olamamıştı. Şimdi ise sonunu bilmediği bir intikamın içindeydi. Bugün yaşananlar nedeniyle fazlasıyla yorulmuştu. Yavaş yavaş gözlerinin kapanmasının üzerine derin bir uykuya daldı.

****

Emma gözlerini yavaşça yeni bir güne aralıyarak kollarını iki yana açıp gerindi. Parlak güneş ışığı tüm odayı aydınlatıyordu.

Kapının çalması üzerine "Girin" dedi esneyerek. İçeriye Jenna girdi.

- Neden geldin Jenna ?

- Kahvaltını odanda mı, yoksa aşağıda mı yemek istersin diye sormaya gelmiştim.

- Aç değilim.

- Emin misin ? Görende bir şeyler yedin sanır, dedi Jenna gülümseyerek.

- Evet, eminim. İzninle biraz daha uyuyacağım. Ayrıca bir daha gelmezsen sevinirim. Bugün yalnız başıma odamda kalmak istiyorum.

- Emma bir zahmet uyumazsan iyi olur. Saat kaç farkında mısın ? Ayrıca odana gelmemezlik yapamam, dedi Jenna ve Emma'nın bir şey söylemesine fırsat vermeden odadan çıktı.

Jenna odadan çıkınca Emma tekrar başını yastığa koyup gözlerini kapattı. Sırf Jenna uyumamasını söyledi diye uykusundan mahrum kalamazdı. Zaten yapacak önemli bir şeyi de yoktu. Tam uykuya dalacakken tekrar kapının çalınması üzerine sitem etti. Jenna'ya gelmemesini söylemişti.

- Jenna sana gelme demedim mi ? Git. Dinlenmek istiyorum, dedi Emma bağırarak.

Bunun üzerine kapı açıldı ve içeriye biri girdi. Bu Jenna değildi. Bir adamdı. Emma hemen ayağa kalktı.

Adam ona çok tanıdık geliyor ama çıkaramıyordu. Sanki o kişiyi daha önce görmüş gibiydi Emma. Ama nerede ?

- Merak etme. Ben Jenna değilim, dedi gülümseyerek adam.

- Sizi tanıyor muyum ? diye sordu Emma.

- Hatırlamadınız mı ? diye sordu çapkınca gülümseyerek.

Emma başını "Hayır" anlamında iki yana salladı.

- Hani kuzenim James'in balosunda kaza ile çarpışmıştık, dedi.

- Lord Henry ?

- Ta kendisi. Sonunda beni hatırlamana sevindim, dedi Henry.

Bunun üzerine hemen nazikçe reverans yaptı Emma.

Bu adamı daha önce gördüğüne emindi. Ve haksız da çıkmadı. Baloda James'e yatişmek için koşarken çarpıştığı Lord'du. Ama asıl sorun neden odasına geldiğiydi.

- Bu kalede kaldığınızı bilmiyordum. Ayrıca odama neden geldinizi öğrenebilir miyim ? diye sordu Emma.

- Aslında kalmayı düşünmüyordum ama bir şey fikrimi değiştirdi. O yüzden odana geldim.

- Neymiş fikrinizi değiştiren ? diye sordu Emma merak içerisinde.

- Sen Isabel. Seni gördüğümden beri aklımdan çıkaramadım. Sanırım, sanırım sana aşık oldum, dedi Henry.

Emma kahkaha attı. Neden tüm kötü şeyler onu bulmak zorundaydı? Onca yaşadığı şeyler yetmezmiş gibi şimdi de kendisine aşık olduğunu söyleyen bir Lord ortaya çıkmıştı. Jenna'nın dediğine göre ondan uzak durmalıydı. Ama kendisine aşık olmuş birinden nasıl uzak durabilirdi ki?

- Şaka yapıyor olmalısınız, dedi Emma.

- Gayet ciddiyim, dedi Lord Henry.

- Sanırım haberiniz yok Lord Henry. Ben kuzeniniz Dük James ile evleneceğim. Yani kuzeninizin müstakbel nişanlısına aşık olmanız sizce uygun bir şey mi?

- Hadi ama Isabel. Bana bir şans ver. Emin ol seni dünyanın en mutlu insanı yapacağım.

Emma gerçekten ne diyeceğini bilmiyordu. Tek istediği artık mutlu olabilmekti. Fakat onun yapması gereken başka şeyler vardı ve kimseye umut vermek istemiyordu.

- Üzgünüm ama ben kuzeninizi seviyorum Lordum.

- Bu söylediklerine kendin dahi inanmazken, beni nasıl inandıracaksın Isabel? dedi Henry.

Daha sonra hiçbir şey demeden odadan çıktı.

Emma ise duydukları karşısında şok olmuştu. Gerçekten de o kadar belli ediyor muydu James'i sevmediğini? Bunu Henry dahi anladıysa kendini bir an önce düzelmesi gerekiyordu.

Daha sonra odada da huzur bulamayacağını anladı ve üzerindeki geceliği çıkarıp normal bir şeyler giymek için yataktan çıktı. Gardrobunu açtı ve ilk gözüne çarpan kenarları bej rengi, üzerinde açık sarı işlemeler olan  ve ortası da tıpkı işlemeler gibi açık sarı olan elbisesini çıkardı.

Üzerindeki geceliğinden kurtulup elbisesini giydi. Bu kapalı alandan kurtulup,  biraz hava almak için bahçeye çıkmaya karar verdi. Saçlarını güzelce örüp ucuna tatlı beyaz tokasını bağladı.  Daha sonra takılarının olduğu yere gidip, kutunun içinden küçük incilerden oluşan kolyesini boynuna taktı.

 Hazır olduğunda, odasından çıktı.

Bahçeye indiğinde temiz havayı içine çekti. Bahçenin bir kenarında duran gül bahçesine o kadar muhteşem duruyordu ki. Gözlerini alamadı Emma. Renk renk güller bahçeyi süslüyordu.

Kış etkisini tamamen yitirmiş olsa da ilkbaharın sıcak havası aldatıcı olabiliyordu. Serin bir rüzgar esiyordu. Buna rağmen Emma burada kalmayı tercih etti. Yavaş adımlarla güllerin yanına yürümeye başladı.

Kırmızı, sarı, pembe, beyaz, mavi, yeşil... Hepsi birbirinden güzeldi ve gözlerini alamıyordu. Pembe bir gülü eline alıp kokusunu içine çekti. O kadar güzel kokuyordu ki... 


Etrafındaki gülleri dikkatle inceliyordu Emma. Fakat sadece biri çok ilgisini çekmişti. Siyah gül... Kendine çok benzetti bu gülü. Hepsinden farklıydı. Onca renklerin arasında siyaha bürünmüş tek güldü. Tıpkı onun gibi. Etrafında olan insanlara rağmen tek mutsuz, yalnız olanı.

Omuzlarına dokunan bir el ile irkildi Emma. Arkasını döndüğünde karşısında James vardı.

- Üşüteceksin, gel içeri geçelim, dedi James.

- Üşümüyorum, dedi Emma elleri ile kolunu sarmış bir şekilde.

- Belli oluyor, dedi James gülümseyerek.

Emma da gülümsedi. Aslında gerçekten de soğuktu. Bu rüzgar tüm bedenini sarmıştı. James ile saraya girmeye karar verdi.

Saraya doğru ilerlerken birinin ona baktığını hissetti. Başını yukarıya doğru kaldırdığında Henry'i gördü. Onu izliyordu. Hemen bakışlarını başka yöne çevirdi.

James'de fark etmiş olacak ki o da aynı yöne bakıyordu. Henry'i gördüğünde kaşları çatıldı. Bu adamı sevmiyordu. Belki kuzeni olabilirdi fakat burada gereğinden fazla kalması uygun değildi.


Continue Reading

You'll Also Like

algon By algon

Historical Fiction

24.9K 946 31
Algonsuz hayat hayat mıdır lov -Segiii
AlGon🌼🤍 By okuyanladyy

Historical Fiction

53.9K 2.9K 49
"Aklına pek güvenme yani Alaeddin, bir güzelin gülüşüne bakar yitirmen" Diyen Orhan'a baktı Alaeddin... Etrafı kasıp kavuran Moğol, gözünü bu defa da...
AŞIK CİNİM By Gece....

Historical Fiction

48.2K 2.3K 32
Nefret ettiği bir insanoğluna aşık olmuş bir cin aşık bir cini olan kız Peki sizce bu aşka ne olacak başlamadan bitecekmi yoksa büyük bir yasak a...
24.6K 1.5K 19
Mucizevi bir şekilde geçmişe giden bir kadın, ardı sıra getireceği hadiseler ile tarihi değiştirmeye başlar. Osmanlı'nın kurucusu olan Osman Bey'in a...