Kara Kutu

By SawakooKuronuma

35.7K 1.5K 122

Asıl kızımız Ada... Kendisi bir Türk ve üniversiteyi okumak için Kore'ye gider.Şimdi 2. sınıfta.En iyi arkada... More

Kara Kutu
Bölüm 1
Bölüm 2
Bölüm 3
Bölüm 4
Bölüm 5
Bölüm 7
Bölüm 8
Bölüm 9
Bölüm 10
Bölüm 11
Bölüm 12
Bölüm 13
Bölüm 14
Bölüm 15
Bölüm 16-Final

Bölüm 6

1.6K 89 3
By SawakooKuronuma

Kendimi nasıl affettirebilirim?


Şaşkınlık içinde Hei Ryung’ın yüzüne bakıyordum.



Şaka olmalı bu!Şimdi dönüp yüzüme bakacak ve Ada bu kadar saf olma diye o masum gülümsemesini atacak.  


Ama Hei Ryung hiç bana dönmedi ve o gülümseme hiç ortaya çıkmadı.Hiçbir şey şaka değildi.


Başımı mezarlara çevirdiğimde Hei Ryung ile aynı soyadı paylaşan bir çift mezar gördüm.Donup kalmıştım.Hei Ryung ise hiçbir şey olmamış gibi, ciddi bir şekilde bardaklara içkileri koyuyordu.


Hiçbir şeye anlam veremiyordum.Ne olduğunu anlamaya çalışan gözlerle Hei Ryung’a baktım.O ise gülümseyerek bardağın birisini bana uzattı ve anlatmaya başladı.

 “Annem, babam ve kız kardeşimle birlikte Seoul’de yaşıyorduk.Bu yörede büyük babamlar yaşar ve biz her yaz tatilinde onları ziyaret ederdik.Annem ve babam çalışıyor olsalar bile her yaz bizi buraya bırakır ve çalışmak için Seoul’e geri dönerlerdi.Yine kız kardeşim ve beni büyük babamlara bırakıp gittiler.Ama ben annem ve babam olmadan kalmak istemiyordum ve sürekli sorun çıkarıyordum.Bizi bıraktıklarından bir gün sonra hasta numarası yapıp onları aradım.Böylece onlar gelecekti ve biz hep  beraber evimize geri dönecektik” 

Dikkatli bir şekilde onu dinliyordum, bardaktan bir yudum alıp devam etti.

“Annem ve babam benim hastalandığımı duyunca endişelenip geç saatte beni ve kardeşimi almak için yola çıktılar ama gelmediler.Saatlerce bekledik yine gelmediler.Benim yüzümden…Benim şımarıklığım ve yalanım yüzümden endişelenip kaza yaptılar” 

Artık sesi titremeye ve gözlerinden yavaş yavaş yaşlar dökülmeye başlamıştı.Gözyaşlarını elinin tersiyle silip devam etti. 

“Annem kaza sırasında ölmüştü ve babam da 1 gün yoğun bakımda kaldıktan sonra vefat etti.Şimdi ikisi de buradalar!” 


Hei Ryung hıçkırarak yüzünü ellerinin arasına gömüp ağlamaya başlamıştı.Donup kalmıştım ve tepki veremiyordum sadece dudaklarımdan şu cümle döküldü.

 “Peki ya kız kardeşin? O şimdi nerede?”

Belki bu soruyu sormak için doğru zaman değildi ama aklım iyice karıştırmıştı.Hem o an öğrenemezsem bir daha sormaya cesaretim olmazdı ki…Ona bu üzüntüyü tekrar yaşatamazdım.Yaptığım düpedüz bencillikti yine de iyice öğrenmem gerekiyordu her şeyi…

Hei Ryung, yaşlı gözleriyle kendini zorlayarak yine o içten gülümsemesini takınıp cevap vermeye başladı.

“Kız kardeşim olanlardan beni sorumlu tuttu.Ne yazık ki haklıydı da…Ailemiz vefat ettikten sonra bize büyükbabam baktı.Birkaç yıl sonra o da vefat etti ve biz yetiştirilme yurduna verildik....İlk ben evlatlık alındım, kız kardeşimin "Kal" diye yalvarmalarına rağmen arkamı dönüp gittim.Vazgeçmeye cesaretim yoktu.Onu ailemden sonra ben de terk ettim.”

Hei Ryung’ın bir taraftan gözyaşları dökülüyor bir taraftandan da onları silmeye çalışıyordu.Ama o durmadan devam etti.


“Evlatlık alındıktan birkaç ay sonra onu ziyarete geldim ama artık o yurtta yoktu.Bir aile tarafından evlat edinilmişti.Yıllarca onu aramama rağmen hiçbir yerde bulamadım.İlk defa lisede karşılaştık onunla ve daha sonra da üniversitede…"


Nasıl yani aynı üniversitede mi okuyoruz?Ama ben nasıl fark edemedim bunu?


Büyük bir şaşkınlık içerisindeydim.Hei Ryung'ın gizemli kardeşiyle aynı üniversiteye gidiyorduk ve ben bunu daha önce hiç fark etmemiştim.


Kim olabilir ki kardeşi?Yoksa...O olabilir mi?Aslında birbirlerine benziyorlar da...Hayır Ada saçmalama Kore'de herkes birbirine benziyor!Ama kim olduğunu öğrenmek istiyorsan şimdi sormalısın.Bu son şansın olabilir!



Alacağım cevaptan korkarak aklıma gelen ilk soruyu sormaya çalıştım.


"Yoksa o ..."


Cümlemi tamamlamadan Hei Ryung karşılık verdi.

 

"Evet...Tahmin ettiğin gibi...Jin Ae benim kız kardeşim...”

Hei Ryung artık göz yaşlarına hakim olamıyordu.Bense aldığım cevabın şokunu üzerimden atabilmiş değildim.


Jin Ae, Hei Ryung'ın öz kız kardeşi!Nasıl mümkün olabilir bu?!Nasıl bunu fark edemeyecek kadar kördüm ki?!Ama şimdi anlıyorum!Demek ki aralarındaki o bitmek bilmeyen düşmanlığın sebebi bu...Zavallı Hei Ryung çok zor zamanlar geçirmiş olmalı...



Aldığım cevap üzerimde bir çeşit deprem etkisi yaratmıştı.Gerçeği öğrenmek için iki yıldır uğraşıyordum ama gerçeğin beni bu kadar sarsacağını hiç düşünmemiştim.Hei Ryung ise yüzünü ellerinin arasına gömmüş bir şekilde hıçkırarak ağlıyordu.Onun görmeye alışık olmadığım bu gözyaşları acısını daha da hissetmeme neden oluyordu.Birkaç saniyelik duraksamadan sonra üzerimdeki şaşkınlığı atarak kendimi toparladım ve Hei Ryung'a sımsıkı sarıldım.


"Sorun yok Hei Ryung.Ben her zaman senin yanındayım ve her zaman da senin yanında olacağım"


Sesim titremeye başlamıştı.Ağlamamak için kendimi zor tutuyordum.


Güçlü olmalısın Ada!Ağlayarak durumu daha da kötüleştirirsin...


Hei Ryung, elleriyle kapadığı yüzünü kaldırdı ve yaşlı gözleriyle bana bakarak o masum gülümsemesiyle gülümsedi.


"Söz mü?"


"Söz..."

***

Birkaç gün sonra...

 

Hei Ryung ile eskisinden daha da yakındık.Artık aramızda o saçma sapan sırlar yoktu.İki günlük bir tatilin ardından tekrar derse gidecektik, gereğinden fazla heyecanlıydım.Neden mi? Çünkü Young Nam’ı o günkü sarılmamızdan sonra ilk kez görecektim.

Ne tepki vermeliyim ki?O günkü sarılmamızdan sonra onu hiç görmemiş gibi yapamam ama konuyu da ilk ben açamam ne o öyle dünden hazır gibi…En iyisi akışına bırakmak ve ilk adımı ondan beklemek...

Hei Ryung ile hazırlanıp üniversite yolunu tuttuk.Yolun yarısında Bong Cha da bize katıldı.Gözleri sürekli benim üzerimdeydi.Bir şeyler sormak için hazırlanıyordu belli ki…Derin bir nefes alıp Bong Cha’ya döndüm ve:

“Dinliyorum...Sorularını sorabilirsin...Kendini tutmana gerek yok”dedim.

Dedim çünkü Bong Cha eğer şimdi konuşmazsa illa ki saçma bir yerde saçma bir zamanda bu konuyu tekrar açacaktı.Şu an her soru için uygundu.Biz bizeydik bir kere…

Aldığı cevap karşısında oldukça memnun olan Bong Cha yine her zamanki gibi sorularını sıraladı.

“Şimdi Young Nam ile çıkacak mısınız?O gün hakkında herhangi bir konuşmada bulundunuz mu hem…”

Bong Cha nefes almadan konuşmaya başlamıştı bile.Bir sorusunu bitirmeden diğerine atlıyordu.Konuşup yorulmasını beklemekten başka yapacağım hiçbir şey yoktu.Ama son cümlesiyle donakaldım.

“Peki ya Kwang Ho'ya ne olacak?!O gün suçsuz yere Young Nam ona vurdu!Young Nam'ı severim ama...”

Bong Cha, bu sefer  en sağlam sorusunu sormuştu.Evet bu sefer sonuna kadar haklıydı.Kwang Ho beni kurtarıp Young Nam'dan yumruk yemişti ve ben aptal gibi ona hiçbir şey sormadan onun yaptığını düşünüp hiçbir şey yapmadan çekip gitmiştim.Deli gibi suçluluk hissediyordum şimdi…

Ne yapmalıyım ki?Özür dilesem...Saçmalama Ada! Özür dilersen yine o aptal bakışlarını atıp seni aşağılayacak!Zaten senden hoşlanmıyor.


Hiçbir şey olmamış gibi davransam...O zaman daha kötüsü olacak Ada, Kwang Ho iyice senden nefret edecek...Peki vicdanım nasıl hissedecek?En iyisi özür dilemek Ada.Bu sefer o küçümsese bile hakkı...

Bong Cha birden önüme geçip gözlerimin içine baktı, cevabımı bekliyordu besbelli…Dudaklarımı burkup:

“Bilmiyorum…Ne yapmalıyım?” dedim.

Gerçekten ne yapmam gerektiğini bilmiyordum.İçimdeki heyecan, mutluluk bir anda yok olup yerini pişmanlığa bıraktı.Hei Ryung bana yaklaşarak:

“Gidip onunla bu gün konuşup düzgün bir şekilde özür dilemelisin, anlattığına göre bu kadarını hak etmiş.Hem hepimiz onu haksız yere suçladık...”


Bong Cha,gözlerini kısarak ters ters Hei Ryung'a baktı ve:


"Hepimiz değil lütfen!Ben dışında!Ben her zaman onun suçsuz olduğunu düşünmüştüm hem de ilk andan beri!"dedi.


"Aissshh Bong Cha!Şu an asıl konumuz bu değil.Sen.."


Bong Cha ve Hei Ryung her zamanki tartışmalarına başlamışlardı bile...Ama Hei Ryung, özür dileme konusunda sonuna kadar haklıydı.Evet bu gün gidip ondan doğru düzgün bir şekilde özür dilemeliydim.Bu sefer kararlıydım.Hei Ryung ve Bong Cha’nın tartışmalarını bölüp:

“Haklısınız!Düzgün bir şekilde özür dileyip teşekkür etmeliyim”dedim.

Yol boyunca hepimiz gülümseyerek sohbet ettik ta ki Güzel Sanatlar Fakültesinden geçinceye kadar… Jin Ae ve birkaç arkadaşı Güzel Sanatlar Fakültesinin önünde gözlerini bize dikmiş bir şekilde bekliyorlardı.Hei Ryung yine donakalmıştı.Bong Cha ağzını açacaktı ki elimle ağzını kapayarak susturdum.

Hei Ryung’ın üzülmesine izin veremezdim.Ama dikkatli bakınca Hei Ryung’ın yüzündeki ne şaşkınlık ne de üzüntüydü.Kaşlarını çatmış büyük bir nefretle Jin Ae’ye bakıyordu.Daha önce onu hiç bu kadar sinirli görmemiştim.Ortam git gide daha çok geriliyordu.Ne yapmalıyım diye düşünürken Young Nam yanaştı yanımıza ve:

“Ne yapıyorsunuz burada?”dedi.

Bir şeylerin yanlış gittiğini fark etmişti.Hei Ryung hemen kendini toparlayarak:

“Hadi acele edelim, derse gidelim geç kalıyoruz” dedi.

Bu sefer gülümsemiyordu.Yüzü ifadesiz bir biçim almıştı.Konuyu hiç açmadan derse gittik.Belki biraz bencilce olacak ama bu olaylar sayesinde Young Nam ile karşılaşınca ne tepki vereceğim sorunundan da kurtulmuştum.İkimizde bu konuyu açmamıştık ve ben bu durumdan gereğinden fazla memnundum.

Ders arası verildiğinde Young Nam’ın etrafı sınıftaki kızlarla çevrildi.Hepsi bir ağızdan Güzel Sanatlar Fakültesiyle yapılacak maça katılıp katılmayacağını soruyordu.Daha sonra bu ısrarcı kalabalığa erkekler de dahil olunca Hei Ryung ve Bong Cha ile fakültenin önüne çıkmaya karar verdik.

Boş bir masaya oturup sohbet etmeye başladık.Sohbet eğlenceli bir şekilde devam ederken birden gözlerim karşıdaki masada başını kollarının arasına alıp masaya yüzünü kapatan çocuğa ilişti.Kim diye düşünmeme gerek kalmadan Bong Cha konuşmaya başladı.

“Bu karşıdaki masada oturan Kwang Ho değil mi?Evet evet kesinlikle o!Hadi yanına gidelim hem sen de özür dilersin!” 

Tam kalkacakken Hei Ryung, Bong Cha’nın kolundan tutup oturttu.

 “Biz değil, Ada gitmeli!” 

Hei Ryung’ın yüzü birden ciddileşmişti.Bong Cha sesini bile çıkarmadan yerine oturmuştu.

Yerimden kendimden emin bir şekilde kalkıp karşı masaya doğru yürüdüm.Onlara belli etmemeye çalışsam da fazlasıyla heyecanlıydım.Kalbim fırlayacakmış gibi atıyordu.Derin bir nefes alıp masaya oturdum ama Kwang Ho kımıldamadı bile… 

Belli ki bir önceki gün geç saatlere kadar  çalışmıştı.O kadar masum uyuyordu ki istemsizce elim Kwang Ho’nun saçına gitti.Hiç bu kadar yumuşak saçlarının olacağını düşünmemiştim.Saçlarına dokunduğumda yayılan şampuan kokusu da harikaydı.


Elimi yavaşça Kwang Ho’nun saçlarının arasından çekerken birden eli bileğimi kavradı.Yavaşça başını kaldırıp yüzüme baktı.Kalbim artık eskisinden daha hızlı atıyordu.

Daha önce görmeye alışık olduğum o ukala bakışların yerini tamamen bir saflık almıştı şimdi.Hem bu hissettiklerim de neydi?Yoksa nefret ettiğim Kwang Ho’dan hoşlanıyor muydum?Yüzüm kıpkırmızı kesilmiş olmalıydı, yanıyordu adeta…

Kendini toparlamanın zamanıydı artık…Yavaşça bileğimi çekip onun yüzüne baktım ve konuşmaya başladım.

“Geçen sefer bana yardım ettiğinde seni suçladığımız için  özür dilerim.Ben gerçekten… ”

Kwang Ho, yüzüne ciddi bir ifade takınarak:


 “Kabul edilmedi.” dedi.

Haklıydı.Ben de haksız yere yumruk yeseydim ben de kabul etmezdim.Hem o bir idoldü.Onun sahip olduğu en önemli şey elbette ki yüzüydü.Mahçup bir ifade takınarak:

“Kendimi nasıl affettirebilirim?”dedim.

Hayatımda sorduğum en saçma soruydu bu…

Kendimi affettirmek için ne yapmayı planlıyorum ki?! 

Dikkatlice Kwang Ho’nun yüzüne baktım.Yüzünde eskisinden çok farklı bir gülümseme belirdi.Ukalaca değildi bir kere…Oldukça içtendi ve bu gülümseme onu çok çekici gösteriyordu.Böyle gülümserse şüphesiz ona karşı koyacak hiçbir kız olmayacaktı.

Ayağa kalktı.Ellerini masanın üstüne koydu ve yavaşça yüzünü bana yaklaştırmaya başladı.Kımıldayamıyordum.Yüzüm giderek yanmaya başlamıştı.Nefes alışverişim hızlanmıştı.


Aramızdaki mesafe yaklaşık 10 cm kalınca durdu ve gözlerimin içine bakmaya başladı.Fazlasıyla utanmış hissetsem bile hiçbir tepki veremiyordum gözlerimi kaçırmaktan başka...O ise inatla bana bakmaya devam ediyordu.


Aptal Ada...Ne demek kendimi nasıl affettirebilirim!


Kwang Ho masaya dayadığı sağ elini masanın üzerinden yavaşça kaldırdı ve yüzümü tutup kendine çevirdi.Şimdi artık kaçmamın da imkanı yoktu.Mecburen yüzüne bakmak zorunda kalıyordum.Kwang Ho başını eğip gözlerime baktıktan sonra çocuksu bir gülümseme belirdi yüzünde ve ekledi.

“Bir randevu…”


 

Continue Reading

You'll Also Like

26.1K 1.3K 21
Tony stark kendi kızı olduğunu bilmeden bir kızı yenilmezlere alsa
23.9K 1K 23
"Merhaba ben Ece, Ece Aydemir İstanbul Galatasaray lisesinde okuyorum bunların yanı sıra kick boks yapıyorum ve takma adım 'Ringlerin Altın Kızı'..."
456K 17.1K 48
"Oo küçük hanım iki gündür sizin peşinizdeyiz." "Siz de kimsiniz niye peşimdesiniz ne istiyorsunuz?" " sakin küçük kız" "Kimsiniz dedim" " babanın öd...
TAKINTI By 🌙

Teen Fiction

1.9M 34.5K 36
Efsan zorla evlendirilmekten kurtulmak için Mardin'den İstanbul'a kaçar. Ama yağmurdan kaçarken doluya yakalanacağını nerden bilebilirdi. İstanbul'u...