ELVEDA DEME BANA

By senasenasss

77.1K 2.9K 393

Bir HanTol hikayesi.. More

1. Bölüm
2. Bölüm
3. Bölüm
4. Bölüm
5. Bölüm
6. Bölüm
7. Bölüm
8. Bölüm
9. Bölüm
10. Bölüm
11. Bölüm
12. Bölüm
13. Bölüm
14. Bölüm
15. Bölüm
16. Bölüm
17. Bölüm
18. Bölüm
19. Bölüm
20. Bölüm
21. Bölüm
22. Bölüm
23. Bölüm
24. Bölüm
26. Bölüm
27. Bölüm
28. Bölüm
29. Bölüm
FİNAL
Canavar (Özel Bölüm)
Süper Kahramanım (Özel Bölüm)
Gece.. (Özel Bölüm)
Önemli Duyuru

25. Bölüm

1.7K 73 5
By senasenasss

Bütün vücudum ağrıyor. Bu her zaman ki gibi bir ağrı değil. Kasıklarımda ve başımda beni deliye çeviren bir sızı var. İnce ince bütün bedenime işleyen ve gözlerimin kısık kısık bakmasına neden olan. Kısık sesle inleyerek sağ tarafa döndüğümde huzurlu uykusundaki Tolga'yla karşılaştım. Uzun sarı kirpikleri sıkı sıkıya kapanmıştı ve yüzünde huzurlu bir ifade vardı. Bu görüntü birazda olsa ağrımın azalmasını sağladı.

Bu adamla ilgili olan her detayda kaybolmak istiyorum. Sol gözünün altındaki küçük beni, hafiften dudaklarına değen bıyıkları, küçük burnu ve herkesi kıskandıracak derecede güzel olan gözleri. Bir mavi ancak bu kadar anlamlı bakabilir. Onsuz geçen günlerime acıyorum resmen. Güzel olacağını tahmin edebiliyordum ama hiç bu kadar mükemmel olacağını düşünmemiştim.

Elimi yavaşça yanağına koyup baş parmağımı bıyıklarına sürttüm. Sonra ağır ağır sakallı yanağında gezdirdim parmağımı oradan da sol gözünün altındaki küçük bende gezdirdim. Yüzünün her bir kıvrımını ezberlemek istiyordum. Gözümü kapattığımda onu gözümde canlandırabilmek için, onu ezberlemek istiyordum. Olurda bir gün ayrılırsak ben onu unutmak istemiyorum.

Komodinde titreyen telefonum bu mükemmel anın bozulmasına neden oldu. Elimi Tolga'nın yanağından çekip döndüm ve telefonumu aldım. Rahşan arıyordu.

"Efendim ablaların güzeli?" Dedim açar açmaz. Yinede ses tonumu alçak tutuyordum.

"Nabersin güzelim? Hiç arayıp sormuyorsun, nerelerdesin?" Dedi, o da her zaman olduğu gibi oldukça neşeliydi.

"İyilik güzellik, kafam bozuktu bu aralar birazcık tatil yapayım dedim Ağva'ya geldim. Sen neler yapıyorsun?" Gözlerimi ovuşturup kasıklarıma giren sancıyla dişlerimi sıktım. Sanırım öleceğim.

"Şaka yapıyorsun! Ben şimdi yapımdan çıktım ve partnerini öğrendim. Akşam tanışma partisi gibi bir şey var sana onu haber verecektim ama sen burada değil misin yani?" Şaşkınlıkla dudaklarım aralandı.

"Bu akşam dönecektim zaten ama dönüş saatimi biraz erkene çekerim. Kimmiş partnerim?" Dedim heyecan yaparak. Umarım benim enerjime uyum sağlayabilecek biri olurdu.

"Burak Deniz. Daha önce onunla hiç tanışmamıştım ama bugün tanışma fırsatımız oldu. İnanılmaz tatlı ve yakışıklı bir adam. Tıpkı senin gibi yüzünde hiç eksilmeyen bir gülümseme var. Eminim sende tanıyınca çok seveceksin." Eğer Rahşan sevdiyse bu benimde seveceğime işaretti. Biz onunla benziyoruz.

"İşte bu harika bir haber! O zaman sen bana mekanın konumunu ve saati at bende ona göre plan program yapayım." Dedim elimi karnıma bastırarak. Bu ağrı berbat.

"Tamamdır güzelim, ben hemen sana mesaj atacağım." Vedalaşma faslından sonra telefonu kapattım ve yanıma koydum. Başımı çevirip Tolga'ya baktığımda uyanmış beni izlerken onu yakaladım. Yüzüme hemen kocaman bir gülümseme yayıldı.

"Günaydın uykucu, sen sinsi sinsi beni mi dinliyordun?" Dedim vücudumu tamamen ona doğru çevirirken. Kolunu belime sarıp beni iyice kendine çekti.

"Günaydın, kiminle konuşuyordun?" Dedi uyku yüzünden boğuk çıkan sesiyle. Başımı göğsüne yasladığımda saçlarımla oynamaya başladı.

"Rahşan Abla aradı. Yapım şirketine gitmiş ve partnerimi öğrenmiş. Akşamda bir tanışma partisi varmış. Onu haber vermek için aramış. Yani anlayacağın erkenden yola çıkmamız gerekiyor." Çenemi göğsüne yaslayıp yüzüne baktım. Kaşları çatılmıştı ve yüzünde anlayamadığım bir ifade vardı.

"Tamam sorun yok, döneriz. Peki bende gelebilecek miyim bu tanışma partisine?" Hah şimdi anladım işte! Hafiften hafiften ufak bir kıskançlık başlamıştı.

"Yani, bilmem ki.. gelmek ister misin?" Dedim gülmemek için dudaklarımı dişlerken. Alayla gülümseyip omuz silkti.

"Yok canım, ne işim var. Sen gider gelirsin, ben evde beklerim. Ne o öyle peşinden ayrılmayan kıl kuyruk sevgililer gibi." Az sonra büyük bir kahkaha patlatabilirdim.

"Sen nasıl istiyorsan sevgilim. Gelmek istiyorsan gelebilirsin." Deyip karışmış olan saçlarını daha fazla karıştırdım.

"Neyse ya, geleyim bende madem." Dediğinde kendimi daha fazla tutamayıp kahkahalarımı serbest bıraktım. Sırtım yeniden yatakla buluştuğunda deli gibi kahkaha atıyordum.

"Sen delinin tekisin." Dedim kahkahalarımın arasından. Bu adam cidden zır delinin tekiydi.

Tolga'nın tişörtünü üzerime geçirip hızlı adımlarla banyoya ilerledim ve kapıyı kapatıp kilitledim, herhangi bir tehlikeye karşı. Sıcak suyu açıp kendimi iyi hissedene kadar uzun bir duş aldım.

💑☕🍽🍳

Odadaki eşyalarımızı toplayıp lobiye indik ve onları oraya bırakıp kahvaltı edeceğimiz gölün kenarındaki masaya geçtik. Harika bir şekilde hazırlanan masada iştahla kahvaltımı yaparken ara ara kasıklarıma giren sancılarla yemeğime ara veriyordum.

"Akşam kesin geliyor musun?" Dedim acımı görmezden gelerek. Onu düşünmeyince daha iyi oluyor gibiydim.

"Bilmiyorum, belki gelirim. Ben eve gidince sana haber vereceğim." Dedi çayında büyük bir yudum alırken.

"Sen bana gelmeyecek misin?" Gözlerimi büyütüp çocuksu bir şekilde sorduğumda yüzünde büyük bir gülümseme belirdi.

"Tatlı mısın sen? Önce bir eve uğramam lazım. Gencay sana geleceğim falan dedi, belkide gelmiştir bile." Dedi, hafif bir şekilde dudak büktüğümde bana doğru uzanıp yavaşça burnumu sıktı.

"Asma o güzel yüzünü. Merak etme benden çok fazla ayrı kalmazsın. Sen dayansan bile ben dayanamam." İtirafı karşısında alt dudağımı dişlediğimde hafifçe boğazını temizleyip gözlerini kaçırdı. Ahlaksız herif.

💃💅👄👗👠💄

Tolga gelmeyecekti. Gelemeyecekti. Çünkü Gencay biraz sıkıntılı zamanlar geçiriyormuş ve iyi hissetmiyormuş. Tabii bu durumda bende gelmesi için ısrar etmedim. Zaten hafta sonu beraberdik o yüzden onu biraz insanlarla paylaşmam gerekiyordu. Böylece birbirimizden asla sıkılmazdık.

Siyah yarım kollu, vücudumu saran, önü köprücük kemiğime kadar kapalı ama sırtı belime kadar V şeklinde açık bir elbise giydim. Saçlarımı salaş bir at kuyruğu yapıp yüzüme iddialı bir makyaj yaptım. Kırmızı ruj dudaklarımla birleştiğinde tamam sayılırdım. Sırt kolyesinide takıp parfümü sıktım ve artık tamamdım. Yaklaşık beş dakikadır beni aşağıda bekleyen Rahşan'ın yanına gitme zamanım gelmişti.

Arabaya bindiğimde Rahşan ufak bir ıslık çaldı ve beni inceledi. Utançla gülümseyip ona sarıldım ve yanaklarını öptüm.

"Yine sana bakan gözler kamaşacak Handiş. Yakacaksın ortalığı." İltifatları keyfime keyif katıyordu.

"Teşekkür ederim ablacığım, utanıyorum sen böyle deyince." Gülerek arabayı çalıştırdı ve navigasyonun yönlendirmeleriyle arabayı sürdü.

😗👄👗👠💄🍷🍾🍴

Dizideki bütün oyuncularla tanıştım. Hepsi dünya tatlısı insanlardı. Özellikle Burak'la kısa süre içinde müthiş bir enerji yakalamıştık. Burak tanışma partisine benim gibi yalnız gelmemişti, tıpkı kendi gibi sevimlilik abidesi sevgiliside buradaydı. Büşra, bu yeni dizi için bizden bile heyecanlıydı. Sürekli sevgilisini övecek şeyler söylüyordu ve Burak eriyip bitiyordu. Aralarındaki görünmez bağ gözlerimin kamaşmasını sağlamıştı.

"Ee Hande, senin sevgilin yok mu? Hayatta inanmam!" Dedi Büşra abartılı bir ifadeyle. Onlara söylemem ne kadar doğru olurdu bilemiyorum.

"Yani aslında var ama bu biraz gizli." Dedim ve sonra hepimiz aynı anda kahkaha atmaya başladık.

"Ya tamam dalga geçmeyin. O benim eski rol arkadaşım ve kimsenin bilmemesi bizim için en hayırlısı." Dedim nihayet kendimi durdurmayı başarınca. Sözlerim üzerine ikiside ciddileşmişti.

"Yoksa Güneşin Kızları'ndaki şu sarı kafa mı? Hadi canım!" Büşra'nın gözleri hayretle kocaman açılmıştı. Kıkırdayıp onu başımla onayladım. Daha da şaşırdı.

"Sen izliyor muydun diziyi?" Dedim eski zamanları anımsayıp gülümseyerek. En değerli zamanlarım..

"Yani başlarında bir bakmıştım ama sonra vakit bulamadım. Ay var ya ben sizin enerjinize bayılmıştım! Şuan kendi çocuğumun muradını görmüş gibi mutlu oldum." Dediğinde kahkaha attım. Burak konuya uzak kaldığı için bizi yalnız bırakıp diğerlerinin yanına gitti.

Biz Büşra'yla derin konulara dalmışken sırtımda hissettiğim elle irkildim. Hızla arkama dönüp baktığımda hiç ummadığım biriyle karşılaştım. Sinsilikle parlayan gözleri ve dudaklarındaki iğreti gülüşle tam gözlerimin içine bakıyordu.

"Ne kadar güzel bir tesadüf bu böyle." Ondan birkaç adım uzaklaşıp vücuduma olan temasını kesmesini sağladım.

"Senin burada ne işin var?" Dedim, saçma bir panik duygusu bütün benliğimi esir almıştı. Dişlerini göstererek güldü.

"Burası arkadaşımın," dedi eliyle etrafı göstererek. Sinirle homurdandım.

"Hande, bu kim?" Dedi Büşra kulağıma fısıldayarak. Ona dönüp her şeyin yolunda olduğunu belli etmek ister gibi güldüm.

"Eski bir, arkadaşım." Dediğimde Ekin alayla güldü. Kafasını gözünü patlatmak istiyordum. Hayatım boyunca hiç kimseden nefret etmedim, ben kimseye düşman olamazdım, ben kimseden nefret edemezdim ama Ekin'e karşı hissettiğim tek şey nefretti. Ondan ölesiye nefret ediyordum.

"Ne zamandan beri eski sevgilin, eski bir arkadaşın oluyor?" Ekin'in sorusunu Büşra'nın hayretle büyüyen gözleri takip etti. Sinirden deli olacaktım.

"Gitsen iyi olacak Ekin. Burada durman doğru olmuyor." Sanki ben öyle dememişim gibi elini tekrar sırtıma koydu ve parmakları çıplak sırtımda gezindi. Onu ittirmeye çalıştığımda kolumu sıktı.

"Senin her yaptığın doğru oluyor ama benim yaptıklarım olmuyor mu?" Büşra durumdan rahatsız olduğumu anladığında hızlı adımlarla yanımızdan uzaklaştı. Yardım için birilerini çağıracaktı.

"Hande!" Yüksek sesli müziğe rağmen kulağıma dolan kükreme olduğum yere sinmemi sağladı. Korkarak sesin geldiği yere döndüm. Tolga, öfkeden delirecekmiş gibi Ekin'e bakıyordu.

"Hah kıl kuyruk geldi, kadro tamamlandı." Ekin hala nereden geldiğini bilmediğim cesaretiyle konuşurken kolunu tuttum ve yalvaran gözlerle ona baktım.

"Ne olur olay çıkmadan git Ekin. Lütfen bu geceyi bana zehir etme." Tabii ki beni dinlemiyordu. Sadece alayla gülümsedi ve bize doğru gelen Tolga'ya döndü.

"Lan ben seni kaç kere uyardım sen hala akıllanmadın mı? Daha kaç kere dayak yiyeceksin benden?" Ekin'in yüzündeki alaycı ifade silinmişti. Tolga'yla arasında birkaç santim mesafe kalana kadar yürüdü. Kalbim korkuyla çarpıyordu.

"Daha kaç kere pezevenklik yapacaksın ondan bahset bana." Ekin'in sözleri üzerine Tolga yumruğunu sıktığında hemen elini tuttum. Kavga çıkmamalıydı.

"Beyler bir problem mi var?" Dedi bir ses. Dönüp baktığımda yönetmenle karşı karşıya kaldım. Rezil olacaktım.

"Yok hayır, ne olur kusura bakmayın. Ufak bir atışma sadece. Zaten arkadaş şimdi gidiyordu." Dedim Ekin'i işaret ederek. Yönetmen yinede yanımızdan gitmedi.

"Hande'nin sırt dekoltesi enfes, bir bak istersen." Bu bardağı taşıran son damlaydı. Tolga ne ara elimde duran elini çekip Ekin'in yüzüne patlattı anlamadım bile. Dudaklarımdan ufak bir çığlık çıktığında her şey film şeridi gibiydi. Yönetmen ve Burak, Tolga'yı tutmaya çalışırken birkaç kişi Ekin'i tutuyordu. Bütün gecem mahvolmuştu.

Tolga beni sıkıca kolumdan tutup lobiye kadar sürükledi. Sinirden ve utancımdan deliye dönmüş, titriyordum. Ellerim buz kesmişti ve odaklanamıyordum. Bir anda durup beni kolumdan tutup savurdu ve tam önünde durdurdu. Neye uğradığımı şaşırmıştım. Böyle bir hareket beklemiyordum.

"Sen neden öylece duruyorsun?! Kavga ettim diye mi bu değişik hallerin? Konuş Hande! Konuş susma, ne varsa aklında dök hepsini!" Bastıramadığı öfkesi bana patladığında bende susmayacaktım.

"Rezil oldum." Diyebildim sadece. Sesim tahmin ettiğimden daha güçsüz çıkmıştı. Alayla gülüp saçlarını karıştırdı.

"Rezil oldun öyle mi? Tek derdin bu mu?! Ulan adam senin dekoltenle ilgili laflar ediyor, senin tek derdin rezil olmak mı?!" Gözlerimi kaçırdım ve ıslanan kipriklerimi ondan sakladım.

"Susma!" Diye kükrediğinde korkuyla yüzüne baktım. Farklı bir adam vardı karşımda. Daha önce hiç tanışmadığım, öfkesini kontrol edemeyen bir adam.

"Ne söylememi bekliyorsun? Bu gece benim için çok önemliydi. Haftalarca çalışacağım insanlarla ilk tanışmamdı ve mahvoldu! Rezil oldum Tolga anlıyor musun? Berbat bir izlenim bıraktım." Sözlerim onu daha çok delirtiyor gibiydi. Avuç içini duvara vurdu ve dişlerini sıktı.

"Ekin'in senin sırtına dokunması, imalı laflar etmesi, seni rahatsız etmesi senin için problem değil yani? Bundan bunu mu anlamalıyım?" Bütün kanım çekildi bir anda. Saç telimden ayak ucuma kadar buz kestim. Öfkeyle onu göğsünden ittirdim.

"Sözlerine dikkat et! Senin karşında her an azarlayabileceğin bir çocuk yok! Onun nasıl bir şerefsiz olduğunu benden çok sen biliyorsun! Benim için şuan önemli olan tek şey işim ve itibarım." Üzerime doğru geldiğinde karşısında dimdik duruyordum.

"Sikeyim itibarını!" Benim bile beklemediğim tokadım yanağına patladığında zaman durmuş gibiydi. Dağılmış saçları ve yüzüyle bana döndüğünde işaret parmağımı ona doğru uzattım. Sinirden titriyordum.

"Sana sözlerine dikkat et dedim. Sakın peşimden gelme." Omzuna çarpıp titreyen dizlerime rağmen kendimi dışarı attım. Kapının önünde bekleyen taksiye atlayıp evimin adresini verdim.

Sonra bütün bağlarım çözüldü. Gözümün, dizimin, nefretimin, üzüntümün, her şeyin bağı çözüldü. Yaşlar birer birer firar etti ve dudaklarıma oradan da çeneme düştü. Küçük bir hıçkırık kaçtı dudaklarımdan, hızlıca elimi dudaklarıma bastırdım. Derin nefesler alıp kendimi durdurmaya çalıştım.

Eve girdiğim anda kapının dibine çöktüm ve içimden nasıl geliyorsa öyle ağladım. Hıçkırıklarım boş ve soğuk duvarlarda yankılandı. Yine yarım hissediyordum. Bir parçam eksikti. Evdeki her şey bana onu hatırlatıyordu. Benim evim bana yabancı olmuştu. Her yer o kokuyordu sanki. Sinirle yerimden kalkıp salondaki eşyaları dağıttım. Yastıkları televizyon ünitesinde duran biblolara fırlatıp devrilmelerine neden oldum. Nefret ediyorum. Hem rezil oldum hem de sevdiğim adamı kaybediyorum. Neden mutluluğum bu kadar kısa sürüyor?

Telefonumun ısrarlı çalışına daha fazla dayanamayıp çantamdan çıkardım. Kısık gözlerle ekrana baktığımda zar zor Burcu'nun aradığını gördüm. Derin bir iç çekip telefonunu cevapladım.

"Oh be sonunda! Ya Handiş ben yine kaçtım geldim buralara. Bizim eski arkadaşlarla buluştum sana haber vereyim dedim. Tabii sana ulaşmak ne mümkün? Siz aşk kuşları vakit bulursanız gelsenize yanımıza." Nihayet susabildiğinde yeniden ağlamaya başladım. Burnumu çektim.

"Burcu, bana gelebilir misin? Sana çok ihtiyacım var."

Continue Reading

You'll Also Like

2M 96.7K 54
"Eksiklerimiz kusurlarımız değildir." Ailem beni hep bunu söyleyerek büyütmüştü. Eksikleri olan insanları dışlamamayı, onları sevmeyi öğretmişlerdi...
3.1M 16.8K 3
'Umudun gece ise, ay'a tutun.' ∞ (15/08/2018; Başlama tarihi.)
322K 30K 32
Kore'nin nesillerdir düşman olan iki sürüsü; Kim'ler ve Jeon'lar aynı davete katılır. Beklemedikleri şey ise attığı yumruk ile ruh eşi oldukları orta...
186K 18.9K 31
Ülkesine dönen delta ve kendi halinde takılan sessiz bir omega bir gece birlikte olur.