IŞIK SAÇMAK İÇİN YANMAK GEREK...

By Gizemlikimlik

1.7M 101K 27.5K

MUM OLMAK KOLAY DEĞİL KİTABININ DEVAMIDIR. More

2.KİTAP
--Bölüm 1( GERÇEK HAYATLAR)---
--BÖLÜM 2(YAŞANANLAR)--
--BÖLÜM 3( OLAYLAR)--
--BÖLÜM 4( DÜŞÜNCELER)--
--BÖLÜM 5 ( ZORLUKLAR)--
--BÖLÜM 6 ( GERİ DÖNÜŞ)--
BÖLÜM 7 ( SENİN YERİNE)
Bölüm 9 (YİNE DE O)
Bölüm 10 ( BENCİL OLMAK)
Bölüm 11 ( ALTIN KURAL)
Bölüm 12 ( HALA UMUT VAR)
Bölüm 13 (BULAŞIK)
Bölüm 14 ( GARİP DAVRANIŞLAR)
Bölüm 15 ( YASMİN)
Bölüm 16 ( ALİ)
Bölüm 17 ( ÇARŞI)
Bölüm 18 (ACI)
BÖLÜM 19 ( ANI YAŞA)
BÖLÜM 20 ( FİNAL)

Bölüm 8 (GÖRÜŞÜR MÜYÜZ?)

77.4K 5.2K 1.2K
By Gizemlikimlik

Buradan gitmeliydim. Bu kadarına katlanacak gücü bulamıyordum şuan. Onların yanından geçip giderken arkamdan Barış hızla kolumu tuttu. Diğerlerinden biraz uzakta durmuştuk. Barış gözlerimin içine baktı.

"Hangi aptal bir şey için böyle bir yol seçtin. Senin o olmadığını anladığımda çok geçti.Diğerlerine söyleyecek vakit bulamamıştım. Peki neden böyle bir şey yaptın?"

Barış acı çekiyordu. Barış beni diğerlerinden daha iyi tanıyordu. Onunlada ben onu birilerinden korurken karşılaşmıştık. Neden en güzel mutluluklarım kötü bir şeyle başlayıp kötü bir şeyle bitiyordu. Barış'ın Tuğberk'in benim olmadığımı çoktan fark eder diye düşünmüştüm ama Tuğberk benim bile tahmin etmediğim bir oyun çevirmişti. Barış'a dikkat etmesini söylemiştim.

"Sebeplerin vardı biliyorum böyle saçma bir şey yapmazdın.Ama bu yaptığın bu sefer olmadı..."

O konuştukça gözlerim doluyordu. Her şey güzel olacaktı belki de Tuğberk ölmeseydi. Sonra Tuğberk bir şekilde neden Altuğ gibi davrandığını İzel'e kabul ettirirdi. Beni kıskandığı söyleyip böyle şeyler yaptığını ve onu ne şekilde olursa olsun sevmesini istediğini açıklayabilirdi. Bilmiyorum. Bir şekilde her şey normale dönebilirdi bensiz.

Kolumu ondan kurtardım. En azından Barış diğerlerinden daha merhametli davranmıştı bana. Bunun için biraz olsun sevinmiştim.

"Özür dilerim..." kısık sesimi kendim bile zar zor işitmiştim. Hızlı adımlarla oradan ayrılırken bütün korumalarımda bana eşlik etmişti. Arabaya yaklaştığımda Ramazan kapımı açmış beni bekliyordu. Artık benim şoförlüğümü yapıyordu. Arka koltuğa geçtiğimde başımı koltuğa yaslayıp gözyaşlarımı serbest bırakmıştım. Omuzlarım sarsılarak ağlarken Ramazan arabaya binmeden beni acımla yalnız bırakmıştı.

"Hani beraber eğlenecektik! Hani seninle bir sürü şey yapacaktık. Önemli değildi be kardeşim. Burada olsaydın da beni tekrar bu kendi hazırladığım karmaşanın içinde bırakmasaydın! Bana kızsaydın be! "

Hızla ön koltuğun başlığına sert bir yumruk atmıştım. İzel'i ve diğerlerini bana emanet etmemeliydin. Ben emanet edilecek en son kişiydim. Bana nasıl minnettar olduğunu yazabilirdin. Ben senin hayatını kurtarmaktan çok çıkmaza sokmuştum. Sakinleşmeye çalışırken o sırada Ramazan arabaya binip bana doğru baktı. Onunda gözlerinin içi kan çanağına dönmüştü.

"Dinlenmeliydin." O benden daha yorgun ve bitkin görünüyordu. Tuğberk'le çok iyi zamanlar geçirmişlerdi. İkisi durmadan birbirlerini alaya alıp beni güldürmeye çalışırlardı. Hastane odasında daha fazla yakınlaşmışlardı. Ramazan'ın annesi ben yurtdışındayken vefat etmişti ve Ramazan'ın bu yüzden işe daha sıkı sarıldığını duymuştum.Şimdi ben nereye gidersem benimle beraber geliyordu. Onuda kaybetmek istemiyordum. Bir kişiyi daha kaybetmek istemiyordum artık. Ramazan başını iki yana salladı.

"Nereye gidiyoruz?"

Bu soruyla bir anda kendimi boşlukta hissetmiştim. Sahip olduğum herkesi birer birer kaybediyordum. Dedem gitmişti, Tuğberk gitmişti... Aşağı yukarı bu soruyu on dakika düşünmüştüm. Nereye gideceğim? Sanırım artık korkacak bir şeyim kalmamıştı. Şuan tek destek bulacağım bir kişi vardı. Ne koşulda olursa olsun beni kabul edecek tek bir kişi vardı.

"....adresine" dediğimde Ramazan biraz şaşırmıştı. Gerçekten oraya gitmek isteyip istemediğimi anlamaya çalışıyordu. Yükümün hafiflemesini istemek suç değildi.Destek istiyordum. Sadece fazlaca desteğe ihtiyacım vardı.

&

Bahçe kapısından içeri girerken ellerim titriyordu. Gerçekten onun bana bu kadar iyi davranacağına emin miydim?

"Baba hadi!" az ileride üzgün ruh haliyle babama bağıran Yasmin'i gördüm. Bugün siyahlara bürünmüştü herkes.Cenazeye gideceğine emindim. Babam ise beni gördüğünde merdivenlerde donup kalmıştı.

"Baba neden orada dikiliyorsun!" Yasmin iyice kızmıştı bu duruma. Yasmin babamın yanına gidip kolundan kavrayıp çekiştirmeye çalıştı. Babam çok yaşlanmış görünüyordu. Aklar saçlarını süslüyordu. Gerçekten yılların verdiği bütün yorgunluk babamda vuku bulmuştu. Kırışmış yüzü benim yıllarımın sayısını gösteriyordu sanki. Dudaklarında önce hüzünlü bir gülümseme oluştu ve sonra gözleri doldu.

"Baba!" o anda Yasmin başını bana doğru çevirmişti. O da babam gibi olduğu yerde önce donup kalmıştı ve sonra birden emin olamayan bir ses tonuyla bana seslendi.

"Abi sen misin?"

Şaşkınlıkla büyüyen gözleri ve hızlı adımlarla yanıma gelişi beni korkutmuştu. Ne yapacağını hiç bilmiyordum. Yanımdaki Ramazan'a doğru döndü.

"Sen.. Seni hatırlıyorum... Papatya getiren çocuk.Abimi bulacağını söylerken yalan söylememişsin..."

Yasmin hala ne tepki verceğini bilememişti ama bakışlarım Ramaza'na doğru kaydı. Beni bulacağını mı söylemişti. Hayattan şunu öğrenmiştim ki asla tutamayacağın sözler vermemeliydin. Ramazan mahçup bir şekilde benim yüzüme bakarken Yasmin birden boynuma atladı.

"Abi sensin! Sonunda geri döndün! Aynı rüyalarımdaki gibisin.Biliyordum geleceğini Biliyordum! Kimse inanmadı ama ben biliyordum!"

Beni öyle sıkı kucaklarken aldığım o moralle ona sıkıca sarıldım. Papatyam eskisi kadar güzel kokuyordu. Hiçbir değişiklik yoktu. Kendimi tutamadan ağlamaya başlamıştım. Hayatımın yükü birden gözlerime birikmişti. Bu kucaklaşmaya hasret kaldığımı hissediyordum. Tuğberk'in bana en büyük hediyesi kardeşime hiçbir korkum olmadan doya doya sarılmama izin vermesi olmuştu. İşte beni koşulsuz tek kabul eden insan oydu.

"Papatyam..." diye fısıldadım zorla. Onu bırakmak istemiyordum. Yasmin yanaklarımı öperken o da benim gibi ağlıyordu. O anda babam ikimizi ayırıp bana okkalı bir tokat geçirmiş ardından sıkıca sarılmıştı. Koskoca adam sarsıla sarsıla ağlıyordu. Kaburgalarımı kıracağını düşünmüştüm.

"Eşek sıpası!..." Bu sözü nereden hatırlıyordum. Sanırım bu söz en çok dedeme yakışırdı ama babamda da fena durmuyordu. Babam sarılırken Tuğberk'e bir daha teşekkür ettim. Ne olursa olsun bu his bana iyi gelmişti.Babam benden ayrılırken Yasmin'in Ramazan'ın yanına yaklaşıp sıkıca ona sarıldığını görmüştüm.

" Teşekkür ederim. Sözünü tuttuğun için..." O anda Ramazan'ın yutkunduğunu görmüştüm ve elleri iki yana açılmış Yasmin'e sarılıp sarılmama konusunda emin olamadan bana bakıyordu. Sanırım çocuklar arasında tek isteği kabul olacak kişi o gibi duruyordu. En azından biri kurtulmuştu.Aslında o yangından kurtulmamın en büyük sebebi Yasmin ve Ramazan'dı. Tuğberk Yasmin'in fotoğrafını Ramazan'ın cebinde görmeseydi bizde içeride olabilirdik. Tabiki çocukların dışarıda benim içeride olmamı tercih ederdim. Tekrar olayları kendime hatırlatmamak için aklımı başka yere vermeye çalıştım. Bu konuda hala güçlü değildim.

Başımı önemli değil der gibi salladığımda Ramazan biraz korku biraz sevinçle Yasmin'e kollarını dolamaya çalışırken Yasmin gülümseyerek bana bakıyordu. Ramazan tam ona sarılacakken Yasmin ondan ayrıldığında Ramazan'ın hayalkırıklığı yüzünde belirmişti. Yasmin şımarık çocuklar gibi Ramazan'ın yanağına öpücük kondurduğunda hayalkırıklığının yerine yüzünde onu mutlu etmiş bir tepki olmuştu.

"Önce gitmemiz gereken bir yer var oğlum..." babam bana oğlum diye seslendiğinde bu hoşuma gitmişti. Bir anda rüyadan çıktığımı fark etmiştim. Tuğberk şimdi yoktu. Onu babamla tanıştırmak istemiştim. Onu düzgün bir şekilde aileme tanıtıp benim öz abim diyecektim.

"Baba ben şimdi gitmek istemiyorum abimle kalmak istiyorum. Ya bir daha kaybolursa..." Yasmin koluma yapışmış beni bırakmıyordu. Babama yalvarırcasına baktı.

"Bu kapıdan bir kere girdiğine göre bir daha kolay kolay çıkıp gitmesine izin vermeyeceğim. Hatamı telafi edeceğim. Hadi şimdi gidelim. Tuğberk abin sana çok yardımcı olmuştu..."

Yasmin'in bir anda gözleri doldu. Başını onaylarcasına sallarken bana döndü. Üzgün görünüyordu.

"Tuğberk abi çok iyi biriydi. Ona ilk başta kızmıştım ama bana seni bir daha göstereceğine yemin etmişti.Ölsem bile sözümü tutacağım demişti.Bana sen gibi davrandı. Beni hep teselli edip moral verdi. Senin gibi kokuyordu biliyor musun? O mu seni gönderdi yoksa!Ölmeden önce son iyiliğini yaptı.Onun bu yaşta ölmesine o kadar çok üzüldüm ki anlatamam. Hastalığından kimsenin haberi yoktu.İzel ablayı teselli etmeliyim. Kim bilir ne kadar üzülmüştür. Bu arada Tuğberk abi İzel ablanın kocasıydı. İzel ablaya seni aldattı diye kızmıştım ama sen gelmeyince onunda hayatına devam etmesini anlayabilmiştim. Tuğberk abi kötü bir insan değildi. İzel ablayı mutlu ettiğini görmüştüm. Sende eski bir arkadaşı olarak İzel ablayı teselli etmelisin. Seni görmek ona moral olacaktır..."

Yasmin hiçbir şey bilmeden bir şeyler anlatırken başımı yukarıya doğru kaldırmıştım. Onun karşısında daha fazla ağlamak istemiyordum.Ben gibi kokacaktı tabiki. Benim eşyalarımı benim parfümümü kullanıyordu. Benimle o kadar uzun süre beraber kaldı ki artık beni tanımaması imkansızdı. İzel beni gördüğünde dünyası yıkılmıştı. Ne moralinden bahsediyordu. Belki Tuğberk yerine benim ölmemi istiyor bile olabilirdi.

"Yasmin gelince konuşuruz. Abinin dinlenmeye ihtiyacı varmış gibi görünüyor ve diğerleri için bugün uygun bir gün değil."

Babam gözyaşları silmeye çalışırken hala bana özlemle baktığını görebiliyordum.

"Oğlum odanın yerini biliyorsun. Yasmin hiçbir şeyi değiştirtmedi. Git dinlen biraz. Gelince uzun bir konuşma bizi bekliyor. Yanında kalmak istiyorum ama bu da önemli bir mesele..."

Babamın omzuna elimi koyup zorla gülümsedim." Bundan sonra burada olacağım sanırım. Zamanımız var gibi görünüyor. İşlerini hallet."bu söylediğimden bile emin değildim.

Onlar gittikten sonra Ramazanla birlikte odama çıkarken Tülay hanımı görememiştim. Ev çok sessizdi. Kimsecikler yoktu. Ramazan merakla etrafına bakıyordu. Merdivenlerden çıkarken yeni bir hayatın zorluğuna doğru yol aldığımı hissetmiştim. Benim hikayem yeni başlıyordu sanki.

&

Eve geleli bir  hafta olmuştu. Odamdan ne çıkıyor nede kimseyle görüşmek istiyordum. Ramazan yanımda yardımcım olarak kalan tek erkekti. Durmadan ameliyatı ne zaman olacaksın deyip duruyordu. Onu bu konuda tembihlemiştim aslında bir çok konuda ağzını kapalı tutması için uyarmıştım. Tuğberk bana organlarını emanet etmişti ama yaşamaya o kadar istekli olduğumu hala düşünmüyordum. Bir haftadan beri her kapı açıldığında Tuğberk'in benimle uğraşacağını hissediyordum. Onun yokluğu beni bir daha sarmıştı. 

Elimdeki defteri evirip çevirip durdum. İzel ve kendisiyle ilgili hiçbir şey yazmamıştı. Sadece benimle olan anıları duruyordu bu defterin içinde. Neden bana söylememişti ki hastalığının tetiklediğini neden! Bazen başını tuttuğunda bir şeylerden şüphelenmem gerekirdi. Ama o kadar güzel oynuyordu ki kusursuzca her şeyin üstünü örtmüştü.

"Bu arada Tuğberk abinin kaldığı dairenin anahtarı bende. Bu konuyla ilgili ne yapmayı düşünüyorsun?"

Ramazan'ın hala aklı karman çormandı. Yasmin'in söylediklerine aklı takılmış gibi duruyordu. Daha bütün taşları yerine oturtamamıştı. Ona her şeyi söylemediğim için bu karmaşayı yaşaması doğaldı.Ramazan'ın elindeki anahtarı aldım. Bugün oraya uğramak istiyordum. Tuğberk'en kalan ne varsa almak istiyordum.

"Bir de babanız sizi şirketin başına geçirmek için hazırlıklara başladı. Her şeyi tamamen size devredecekmiş. Medya önüne çıkacağınız zamanı ayarlamaya çalışıyor. Bir çok işle uğraşıyor. Ama daha ameliyat olmadınız..."

Acı bir şekilde güldüm. Yine birileri benim hayatım üzerinden planlar kuruyordu. Babamın kötü bir niyetinin olmadığını biliyordum ama ben artık zengin biri olarak yaşamak istemiyordum. Normal bir hayat istiyordum. Babama bütün mal varlığı sat ve küçük ev alıp uzaklarda yaşayalım desem bana çıldırdın mı derdi herhalde. 

"Ölü bir yatırım ha ne dersin?" biraz işi şakaya alırken Ramazan birden bana sesi yükseltti.

"O senin için savaştı ve bütün organlarını bağışladı. Senin mutlu olmanı istiyor ama sen hala dalga geçiyorsun! "

Ciddiye alsam da dalga geçsem de ne değişecekti. Bende biliyordum rahatça yaşamayı bende biliyordum ne yapılması gerekildiğini. Yaşama sevinci mi bırakmışlardı insanda. Dengem alt üst olmuş hala normal bir insan gibi olayları normal bir şekilde mi değerlendirmemi bekliyorlardı.Benden beklentileri fazla yüksekti. O hırslı Altuğ'a ilk lise yıllarında darbe vurulmuştu. Sonra darbeler çoğalmıştı.

Üstüme bir şeyler giyerken Ramazan beni izliyordu. Pantolonuma uzandığımda utanmış bir şekilde arkasını döndü.

" Ramazan benim hayatımla değil kendi hayatınla ilgilenmeye bak. Yasmin'in anlattığına göre Faruk'un kardeşinden biraz etkilenmiş gibi duruyor."

Konuyu değiştirmek istemiştim. En basit çözüm buydu. Ramazan sinirle arkasını döndüğünde tam zamanında pantolonumu giymiştim.Beni görüp görmemesi önemli değildi ama o fazla utangaçtı. Mahçup bir şekilde özür diledi.

" Gördüm o çocuğu. Zengin yakışıklı benden daha iyi. Şansım onun karşısında az."

Bu kadar kolay pes etmesi de beni şaşırtmıştı. Hiçbir zaman şu kendine olan güvenini yükseltemiyordu.

"Kendini yerin dibine sok. Aptal rolü oynamak en iyisi.Yasmin..."

Tam sözümü bitirmeden kapı gürültüyle açılmıştı.

"Abi! Abi! Abi! Abi!...." Yasmin bir haftadan beri bu kelimeye hasret kalmış gibi her odama girdiğinde bağırarak bunu söylüyordu.Bu sefer bende taktiğimi değiştirip her abi dediğinde efendim demeye başlamıştım.

"Efendim! Efendim! Efendim!..." ancak o zaman susuyordu.

Yasmin önce şöyle bir Ramazan'ı süzüp ona gülümseyerek el salladı. Ramazan için bir aşk beslediğini sanmıyordum. Daha çok ona minnettar gibi bakıyordu. Ramazan'ın yine eli ayağı birbirine dolanmış odadan çıkana kadar önüne gelen her şeye çarpmıştı. Sersem çocuk.

" Kahvaltıya çağırmak istemiştim." Yasmin'in küçük çocuk gibi konuşurken bana eskisi gibi şekerlik yapmaya çalışıyordu. Onu en son bıraktığım gibi olgunlaşmamış bir tavırda buldum. Ya da sadece bana öyle davranıyordu.

"Bugün biraz işim var. Hava alacağım. Akşam yemeğinde buluşalım olur mu Papatyam." ona yaklaşıp alnının ortasına bir öpücük kondurdum. Onun bir şey demesine fırsat vermeden evden hemen ayrıldım.Tuğberk'in kaldığı daireye gidecektim.

&

Bu eve ilk kez girecektim. Hep uzaktan görürdüm ama ilk kez Tuğberk'in bu yaşadığı benden gizli dünyasını görecektim. Kapının anahtarını sokup yavaşça çevirdim. İçime bir hüzün dolmuştu. Bir şey buraya girme diyordu bana ama eninde sonunda buraya gireceğimi biliyordum.İçeri girdiğimde bazı sesler duyunca şaşırmıştım.Sesin geldiği yere biraz daha ilerledim ve kapı eşiğinden içeriye doğru baktım. Tuğberk'in sesi geliyordu ben yanlış mı duyuyordum. Televizyon açılmış karşında oturmuş İzel'i gördüğümde sessizce orada durmaya devam ettim.Bu beni şaşırtmıştı.

"Belki beni suçlayacaksın. Hatta Altuğ'u benden daha fazla suçlayacaksın. Haklısın. Buna bir lafım yok İzel. Şunu bilki o saf çocuk her zaman seni çok sevdi. Evet biraz korkaktı. Biraz aptal..."

Tuğberk bir sandalyenin üstüne oturmuş kendi kaydını yapmış gibi görünüyordu. Bu beni ikinci kez şaşırtmıştı.

"Bende onun kadar suçluydum. Ama o cesurdu. Yanlış kararlar verdiğini görebiliyordum ama sesimi çıkarmadım. Ona dur diyemedim çünkü artık akıl dengesini yitirecek duruma gelmişti. Senden sonra çok şey yaşadı. O küçük kalbiyle bir şeylere direnmeye çalıştı. O insanlara acımasız davranacak kadar kötü kalpli olamamıştı. Birilerine dayak atmaktan bile çekinir başka yollara başvururdu. Ailesinden uzaktı. Ailesi olduğunu bildiği halde onlara zarar gelmesin diye yanlarına gitmeye korkuyordu.Bu onu yıpratıyordu. Benim bir ailem yoktu ve bu korkumda yoktu belki. Onu anlayamazdım.

Pes etmişti. İnsandık ve her zaman güçlü olamazdık. Sen ve ben konusunda bir karar verdi. Benim için bile ne kadar zor olduğunu anlatamazdım. Her gün bana seni anlatırken seninle hayata tutunmaya çalışırken en sonunda seni bana emanet etmesi beni çılgına çevirmişti. Ben olsaydım asla bu kadar ileri gidemezdim. Asla sevdiğimi başkasına emanet edemezdim. Hele o aptal kızı asla.Aptal diye düşüneceksin. Neden böyle bir şey yaptı diyeceksin Altuğ için? Zaten pes etmişti ve sende eninde sonunda birilerini bulacaktın. O bunun farkındaydı. Sadece güvendiği birine emanet etmek istedi. Seni tekrar güldürmek istedi. O seçeneklerinin arasında bana yönelmeni sağlayan bir araç olmuştu. Sen de suçlusun. Benimle nişanlanacağın zaman benim Altuğ olduğumu bilmiyordun. Zaten bir hayata onsuz başlamaya karar vermiştin.Bir şekilde beni sevebilirdin. İnsanların duyguları değişebilirdi. Bende içten içe beni sevmeni istemedim. Altuğ gibi davranmak bu konuda en mantıklısıydı. Kendimi biraz olsun dizginlememi sağlayan belki tek şey buydu. Ona bende ihanet ettim. Altuğ'un elinden her şeyi almıştım. Ailesini, arkadaşları, seni... Ama senin sevgini istemediğim zamanlar çok oldu.Beni Altuğ olarak kabullenmen biraz olsun içimi rahatlatmıştı ama kendimle çok ikilem yaşadığım zamanlar oldu. Beni hiç mi sevmedin diyeceksin. Seni deli gibi sevdim. Seni belki o yapışık kıza benzettiğim için sevdim. Haraketlerin, hırçınlığın... Seni sevdiğim için kendimden utandım. Sana dokunduğum her an kendime kızıyor ama bunu yapmaktan kendimi alıkoyamıyordum. Seni bana öyle anlattı ki birinin sana aşık olmaması imkansız gibiydi. 

Belki bende seni ona benzettiğim için sevdim bilemiyorum.İkimizde suçluyduk. Kendini de suçlamalısın her gün bana ne zaman Altuğ olduğumu söyleyeceksin diye bekledim. Sen de korkmuştun bunu görebiliyordun. Seni suçlamamdan korkuyordun. Beni Altuğ olduğum için mi kabullendin dememden korkuyordun. Herkesin hataları vardı. Bazı hatalar büyük ve geri döndürülemez hatalardı. Bazıları küçük affedilebilir hatalar. Ben şunu fark ettim bir ailen olduğu zaman onu asla kaybetmek istemiyorsun ve elinden gelen her şeyi yapmaya çalışıyorsun. Onların zarar görmesindense kendinin zarar görmesini tercih ediyorsun. Benimde yaptığım şey buydu. Altuğ benim öz kardeşim gibi olmuştu. İlk aile kavramını onunla birlikteyken yaşadım. Beni hiçbir zaman yargılamadı. Yaptığım hatalı şeyleri doğru bir şekilde düzeltmeye çalıştı. Onu o kadar benimsemiştim ki ölmesine göz yumamadım.Artık benim bir parçam olmuştu Eşek sıpası...Seninle evlenmeyi kabul ettim.Onu kaybetmemek için seni sevmeye çalışırken kendimi ikilemin arasında buldum. O kızla beraber giden o sıcaklığı sende bulmuştum. Hiç aşık olmam sanıyordum.Sana aşık olmuştum. Ama sonradan kendime hatırlattım. O kıza ihanet edemezsin. Ölmelisin Tuğberk dedim. O senin için öldü. Senin  yüzünden öldü. Sende ölmelisin. İşini bitirdiğinde ona geri dönmelisin ve başkalarının aşklarına izin vermelisin. Şunu bil ki seninle yaşadığım hiçbir anı unutmayacağım. Bana huzurlu bir ölüm vereceğin için. Ama Altuğ konusu.."

Gözlerimdeki yaşları tutamadan ağlıyordum. Tuğberk'te kamerada ağlamaya başlamıştı.

" Onun her gün gözlerimin önünde eriyip gitmesi. Beni iki yüz çocuktan daha beter etmişti. Sadece onu mutlu etmek için ayakta kalabilmiştim. Tek motivasyonum o olmuştu. Hayatıma renk getiren asıl kişi oydu. O da benim gibi ailesi için çabalamıştı. Kendisinin zarar görmesini kabullenmiş ama ailesine bir şey olmaması için çabalamıştı.Hastalığım tekrar tetiklemişti. Beynimdeki tümör büyüyordu. Bunu bir fırsat olarak gördüm. Büyük bir günah işleyecektim. Altuğ bunu asla yapamazdı. O adamlardan asla kurtulamayacağımızı Altuğ'a söyleyemiyordum. Çok büyümüşlerdi. Hem sevgilimi öldürenleri bulmuştum hem hayatı diğer insanlara zehir eden o adamları. Ölmesi gerekiyordu hepsinin. Ben hedefime ulaşmıştım. Sonunda o adamları Altuğ sayesinde bulmuştum. O iki yüz çocuğu öldürdükleri gibi hepsini patlatacaktım. Dünya pisliklerden temizlenmiş olacaktı. Neyse konuyu dağıtmayacağım..."

Derin bir nefes aldı ve gözyaşlarını silmişti.

"Altuğ'u bu konuda suçlamaya hakkın yok. Tekrar söylüyorum. Benimle nişanlandığında ortalıkta Altuğ yoktu. Artık bir hayat kurmak için beni kabul etmiştin. Seni beni Altuğ olarak gösterdiği için kızabilirsin ama ondan nefret edemezsiz. Kendini onun yerine koy.O sadece kendinin unutulmasını istemedi. Şuna eminimki ikimiz ondan daha fazla mutlu olmuşuzdur bütün hayat boyunca. Tam bir zengin piçi gibi olarak yaşamıştım. Güzel kıyafetler giymiştim en kalitelisinden.Bilgili bir adam olmuştum. Saygıdeğer bir statü elde etmiştim. Tuğberk dediklerinde gururum okşanmaya başlamıştı. Altuğ gibi saf kalpli bir kardeşim olmuştu.Bana namaz abdest almayı öğreten kızgın bir dedem. Senin gibi güzel ve düşünceli bir karım. Altuğ kadar çılgın arkadaş çevrem. Aslında onunla karşılaşmadan önce ölümü bekleyen işe yaramaz bir herifin tekiydim. Bana yaşayacağım hayattan daha fazlasını sunmuştu. Bana kendi hayatının güzel tarafını sunup kendi o berbat hayatı yaşamak zorunda kalmıştı.Benim yerimde olsan onun bu isteğini yapmaz mıydın? İstediği şey bile en kıymetlisine bakmamdı. Bende bencillik yapmıştım. Onun tedavisini yarım bıraktığını bile bile seninle olmaya devam etmiştim. Seninle birlikte olduğumu ona söyleyememiştim. Sana dokunduğumu onun kıymetlisine dokunduğumu söyleyememiştim. Kendini benim yerime koysana.Bunu göze almıştı Altuğ ama ben bunu kendime yediremedim. Sana itiraf ediyorum Altuğ yerinde ben olsaydım beni öldürürdüm. İyi sabretti. Diyeceksin sen niye onun avukatlığını yapıyorsun? Aslında her şey plana göre gitseydi onunla gerçekten evlenmiş olacaktın.Bak gizli gizli çektiğim videoları göstereceğim..."

Kalbim paramparça olurken İzel'inde sessizce ağladığını görebiliyordum.Tuğberk gitmeden bile beni düşünmüştü. Benim nasıl diğerlerine duygularımı göstereceğimi bilemezken o beni benden daha iyi anlatmıştı. Benden sakladığı şeyi daha yeni öğreniyordum. Bu kalbimi ne kadar yaralamış olsada artık yapacak bir şeyim yoktu.  Tabiki başkasının ona dokunması beni perişan ederdi ama Tuğberk onun gerçek kocası olmuştu. Bunun olması normaldi ve duygularına hakim olamamasına bir şey diyemezdim. Belki bunu o zaman öğrenseydim bu beni daha çok yıpratırdı ama şimdi işler daha farklıydı.Kamerayı odamıza yerleştirdiğini fark etmemiştim. Tuğberk'le oturmuş evraklara bakıyorduk. O zamanlar bana hep sorular sorardı.

" Altuğ İzel'i ne kadar seviyorsun?Hey kaldır başını! Az kaldı ha ne düşünüyorsun? O adamları temizleyince derin bir nefes alacağız..."

O anda Tuğberk gerçekten bana olumcul şeyler söylemişti.Ne cevap verdiğimi hatırlıyordum.

"İzel'in dudaklarında nefesimi alacağım. Hayat öpücüğümü alırken onu içime çekeceğim."

Gözlerimi o anda kapatıp hayallere daldığımda Tuğberk sırıtarak bana bakıyordu. Dudaklarını büzüp bana doğru yaklaştığı fark ettiğimde elimdeki dosyalarla suratına bir tane patlatıvermiştim.

"Altuğ benim nefesim yeterdi sana." Tuğberk kahkahalarla gülerken ona ters ters bakmıştım.

" Allah'ım sen bana sabır ver. Şu sapıktan kurtulup İzel'ime beni çabuk kavuşturda şundan kurtulayım. Her gün arsız gibi benim yatağıma geliyorsun! Bizi gören şey sanacak töbestağfurullah."

Neden bu videoları gördükçe daha kötü oluyordum. Başka bir vidoya geçmişti.

"Altuğ koş! Koş koş! İzel'e koşarmış gibi!" kamera sallanırken Tuğberk'in de koştuğunu görebiliyordum. Birde arkamızdan koşturan adamları çekmişti.

"Evet sayın seyirciler bu arkamızdakiler eğer daha hızlı koşmazsak anamızı ağlatacak olan kişiler. Bugün ölmezsek başka bir gün ölmeyiz.İzel bak şu önde koşan çocuğu bir çöp bidonunun yanında kanlara bulanmış bir halde buldum. Ben bulmasam ölüyordu. Koş aptal koş bana bakma sen!!!"

Aptal bunu çektiğine inanamıyordum. Bir anda görüntü değişmişti. Tuğberk yavaşça benim odama girerken beni Kuran'ı Kerim okurken yakalamıştı. Bunu çektiğini de bilmiyordum.

"Şimdi Altuğ o güzel sesiyle Kuran'ı Kerim okuyor. Bende ölünce İşallah arkadam okuyacak. Azıcık dinleyeyim hayırlı kardeşimi."

Kapıya omzumu dayamıştım bu görüntülerden haberim yoktu. Ben onu çekerken o beni çekmeyi unutmamıştı.Bir video daha gelmişti. Bu anı hatırlıyordum.

"Altuğ İzel'i ilk gördüğünde ona ne söylemek isterdin? Diyelimki planlarımız işe yaradı. Ve uzun yıllar sonra onun karşısına çıktın. Sana kızacağı kesin ona göre davran. Gerçekçi olsun ama asıl duygularını merak ediyorum tam buraya konuş."

Ona git başımdan der gibi hareketler yaparken sonunda beni ikna etmişti.

"Pekala. Buraya mı konuşuyorum? Bunu İzel farz ediyorum öyle mi? -Evet- Hımm pekala. Ya hadi ama Tuğberk bu çok zor buradayken bile aklıma gelmiyor. "

Tuğberk yeniden beni ikna edip kameranın karşısına geçirmişti.

" Bu video Tuğberk'in zorlamasıdır. Tamam konuşacağım. Nasılsın İzel? İyi misin?" dediğimde bana ciddi olmam için kızmıştı Tuğberk.Sonunda kendimi toparlayıp derin bir nefes almıştım.

"İzel... Öncelikle geç kaldığım için özür dilerim. Biliyorum hiçbir şey söylemeden çekip gittim. Ne geri döneceğimi ne de geri dönmeyeceğimi söylemedim. Tam bir gizem gibi ortalıktan kayboldum. Seninle kötü bir olay yaşadık ve bunun bir daha tekrarlanmasını istemedim. Hayatımda iki kadını bu kadar çok sevmiştim. Annem ve sen. Yasmin ayrı bir boyut orasını karıştırmayacağım. Başka birinide sevmeye vaktim olduğu söylenemez. Gözümü senle açıp senle kapatacak kadar vaktim vardı belki de. Karşında bunları söylemeye cesaretim tabiki olmazdı. Video diye biraz daha rahat olacağım. Zor günler geçirdim. Hep hayatım koşuşturmaca içindeydi. Büyük paranın büyük derdi. Normal bir lise öğrencisi olarak kalmayı tercih ederdim.Ailemin bir kapıcı falan olması beni her şeyden daha mutlu ederdi. Şey eğer kalbinde hala bana yer bıraktıysan ve hayatında başka birisi yoksa tekrar biz olabilir miyiz? Normal bir insan olmak için çok çabaladım.

Az kaldı çabalarımın karşılığı geri dönebileceğim. Peki sen beni kabul eder misin? Biliyorum bana kızgınsın ama ben seni ilk günkü gibi seviyorum. Seni her gördüğümde şuramda hissettiğim o baskı inanılmaz bir şekilde beni kendimden geçiriyor. Her gün sana geri dönme umuduyla uyanıyorum. Diğerlerini de özledim. Eskisi gibi bizim üçlü sen hep beraber bir şeyler yapmaya ne dersin? Kabul etmezsen ne yapacağımı bilmiyorum ya da hayatında başka biri olup olmadığını. Eğer yoksa ve kabul etmezsen sanırım seni kazanmak için tekrar uğraşırdım. Bu konuda inatçı bir kişiliğim var. Şey fena olduğum söylenmez ha. Neden kabul etmeyeceksin ki? Gülümsediğini görebiliyorum. Kızgınlığın geçiyor. Evet mi diyorsun? Sonra kollarıma atılıyorsun öyle mi? İşte dünyanın en mutlu insanı oluyor Altuğ! Tuğberk duydun mu! Beni kabul ediyormuş! Beni çok özlemiş ve hayatında başka kimse yokmuş! Altuğ'un juniorlarına hazır ol!...."

Tuğberk gülmeye başlamıştı. Videonun sonunu kendi istediğim senaryoya göre konuşmuştum.

" Sen tam bir aptalsın! Kızın kabul etmeme ihtimalini hiç düşünmüyorsun! Saplantılı aptal seni! Sana kalsa onunla karşılaşır karşılamaz kızı nikah dairesine götürüp ilk günden nikahı kıyıp iki gün içinde mucize yaratıp Junior Altuğları elime verirsin!"

O anda yüzümdeki aptal gülümsemeyle ekrana bakarken İzel birden ekranın dondurmuştu. Sonra ağlayarak bana bağırmaya başlamıştı.

"Gülme aptal herif gülme! Sen bir yalancısın! Neden o zaman kendin gelmedin! Neden böyle davrandın! Neden! Neden! Neden bunu yaptınız! Seni affedemem Altuğ! Bu kadar masum olmana rağmen seni affedemem!"

O anda ayağa kalkıp hızla kumandayı yere çarpan İzel beni korkutmuştu. Kumandayı çarpınca video oynamaya devam etti.

" Senden son bir isteğim olacak.Artık beni bir yalancı olarak mı kabul edersin bir eş olarak mı yoksa başka bir şey mi bilemeyeceğim. Tek istediğim şey Altuğ'un iyileşmesine ve benim organlarımı kullanarak ameliyat olmasına yardımcı olmanı istiyorum. Hayatı boyunca en güzel gülümsemesinin sadece lisede seninle olduğu vakitler olduğunu fark etmiştim. Ben öldüğümde muhtemelen o aptal yine ikilemde kalacak. Yaşadığı olaylardan sonra kafasında saplantılı bir ölme düşüncesi var. Ona da kızgın olacaksın ama onun artık biraz olsun kendisi için yaşamasını istiyorum. Hep başkaları için bir ışık oldu. Hep başkaları için yol gösterdi. Canı yanarken eriyip gitti. İzel sana yalvarıyorum. Bu son istediğimi gerçekleştirirsen bana yaptığın o haksızlıkları kabul edebilirim ve huzurlu bir şekilde ölebilirim . Adil bir anlaşma değil mi? Ee ne demiş güzel insan "Mum olmak kolay değil ışık saçmak için yanmak gerek."

İzel beni kapının eşiğinde fark ettiğinde gözleri ağlamaktan kıpkırmızı olmuş bir şekilde bana bakıyordu. Beni gördüğünde ilk başta afallamış sonra sinirle bağırmaya başlamıştı.

"Beni mutlu etmeye uğraşacağına önce kendi kıçını kurtarmalıydın! Neden hep kendini düşüneceğine başkasını düşünüyorsun! Her zaman böyle olmak zorunda mıydın! Biraz bencil olup sadece yanımda olamaz mıydın! Sen o aptal mum olmayı kabul etmemeliydin! Kendini bitirdin. Her zaman umutla ilerlerken sen söndüğünde kalan karanlık bütün ortalığı karıştırdı. Şimdi önümüzü göremez çıkılmaz bir yolda bıraktın bizi.  Senin için ölümü göze bile alırdım! Neden her zaman böyle oldun! Lisedeykende hep birilerini düşünüyordun peki ya sen! Şimdi yaptıkların sana ne kazandırdı ha! Nefretten başka! O sensin diye sevdim. Hem ona haksızlık yaptım. Hem kendime haksızlık yaptım hem de sana..."

İzel konuşurken onun bayılıp düşeceğinden korkmuştum. Ayakta zar zor duruyordu. Bana doğru yürüyüp göğsümü yumruklamaya başladı.

" Keşke hiç karşıma çıkmasaydın! Keşke yokluğunda kaybolup gitseydin! Keşke onunla beraber gitseydin ve şu kalbimi paramparça etmeseydiniz! Senin buraya gelmeye hakkın yok! Senin diğerlerini görmeye hakkın yok! "

İzel çok kızgındı. Sakin olup mantıklı düşünemiyordu. Düşünmesini de beklemiyordum. Biliyorum zamanla biraz daha sakinleşecekti ama şuan her şey çok tazeydi. Onu durdurmaya çalıştım. Bu öfke ona zarar verebilirdi. Onun kollarından yakaladığımda deli gibi bana vurmayı kesmiş hıçkırıklara boğulmuştu. Korkuyla onu kendime çektim. Ona sıkıca sarılırken onu dinlemeye çalıştım.

" Onu sen diye sevdim. Nasıl aynı kokabilirsin hala? Nasıl ona o kadar benzer olabilirdin! Nasıl kendi hayatını başkasına verebildin! Bu mantıklı mı ha! Onu da sevmiştim. Farklıydı ama onu da sevmiştim. Ona da haksızlık yaptım. Bende suçluydum ama sen benden daha suçlusun! Bizi bu hale getiren sensin! Seni affetmeyeceğim Altuğ! Affedemem! "

Şuan hiçbir şey umrumda değildi. Ona sarılacağım aklımın ucundan bile geçmezdi. Bir köşede ölümümü beklerken ona şimdi sarılacaksın deseler yalan söylüyorsunuz derdim.

" Bir daha görüşmeyelim. Bu eve bir daha gelme. Bir daha karşıma ne olursa olsun çıkma Altuğ! Artık bu ismi duymak istemiyorum.Yeni bir hayata başla ve Mutlu ol. Tuğberk'le ikiniz birbirinize sunduğunuz bu hayatları değerlendirin ama beni araya karıştırmayın. Yoruldum. Son isteğini duydun. Benden bu kadar..."

O benden ayrılmaya çalışırken biraz daha sarılmak istemiştim. Biraz daha ondan güç almak istemiştim. Saçlarını elimle okşadım. Onu sakinleştirmeye çalışırken kalbimin nasıl bu kadar hızlı attığına şaşırıyordum. Onu ilk günkü gibi seviyordum. Onun kalbi ise yaralarla doluydu. Tuğberk'i düşündüğümde birden nedense ondan ellerimi çektim. Tuğberk 'e karşıda kendimi suçlu hissetmiştim.

Yaşamaya karar vermemiştim daha. Tuğberk bana organlarını bağışlamış olsa bile onları kullanıp kullanmayacağıma karar vermemiştim. Eğer bir şeyler beni hayata bağlarsa kendimi iyileştirmek için uğraşacaktım. Yada onun organlarını şimdi nakil için bekleyen acil hastalara verecektim. İzel'in dediği gibi yokluğumda kaybolmalıydım.

" Beni affetmeni beklemiyorum ama benden nefret etmeni de istemiyorum..."

Onun gözlerinin içine bakmak o kadar zordu ki gözlerimi yere dikmiştim.

" Senden hiçbir zaman nefret edemedim. Eğer senin saf kalbine inanmasaydım şuan seninle bu konuşmayı bile yapmazdım. Tuğberk söylediklerinde haklı ama bunu atlatmam kolay olmayacak. Ben kocamı kaybettim ve sende çok yakın birisini..."

İzel'in sesinin biraz daha sakinleşmiş olduğunu duyabiliyordum. İçini çekip duruyordu.

" Herkesin bakış açısından bakıldığında herkesin suçu var ama bu seni affedeceğim anlamına gelmez. Sakin bir hayat istiyorum. Acımla baş başa kalmak istiyorum. Kendine iyi bak..."

O kapıya doğru ilerlediğinde arkasından dalgın dalgın söylendim.

" Bir de yakındaki cenazemde görüşürüz galiba..."


Continue Reading

You'll Also Like

650 105 13
Freya o sabah normal bir şekilde uyanmıştı. Yine o korkunç adamla yüzleşecek, içinden annesine kızacak ve büyük bir öfkeyle okuluna gidecekti. Öyle d...
3.3K 192 26
Bnhanin yandere tarafı... Kaliteli şeyler var içinde... İngilizce den Türkçe çevrilmiştir...
14.2K 1.3K 18
❝𝖹𝖺𝗆𝖺𝗇 𝖻𝖺𝗓𝖾𝗇 𝗄𝖺𝗍𝗂𝗅𝖽𝗂𝗋, 𝗒𝖺𝗌̧𝖺𝗇𝗆ı𝗌̧𝗅ı𝗄𝗅𝖺𝗋ı𝗇ı 𝗈̈𝗅𝖽𝗎̈𝗋𝗎̈𝗋.❞ ********** O geceyi hatırlıyor musun? Gece süsü meleğin...
32.2K 3.8K 28
Mucizelere inanır mısınız? O, inanmazdı. Taa ki hayat ona ikinci bir şans verene kadar... Vera ve ailesi uzun yıllardır yaşadıkları evlerinde birlik...