Cennet Gibi

By Birinsantanesi

159K 7.5K 1.2K

Küçüklüğümden beri bir çok hayalim olmuştu benim. Aileme kavuşmak istemiştim. Olmamıştı. İçimde gün geçtikçe... More

Tanıtım
Duyuru
1.
2.
3.
4.
5.
6.
7.
8.
9.
10.
11.
12.
Duyuru
13.
14.
16.
17.
18.
19.
Duyuru
20.
İleriki Bölümlerden Kesit
21.
22.
23.
24.
25.
26.
Pelin'e sevgilerle!
27.
28.
29.
30.
31.
32.
33.
▪Final▪

15.

5K 263 40
By Birinsantanesi


Not; Arkadaşlar bölüme geçmeden önce hatırlatmak istediğim birşey var. Az önce bölümlere verilen oylara baktım. İki bölüm arasında hem oy hemde yorum açısından büyük farklar olabiliyor. Anladığım kadarıyla bir çok kişi sadece o bölümde hoşuna giden bir şey varsa beğeniyor. Her ne olursa olsun ortada bir emek var lütfen bunu dikkate alın. Hoşunuza gitmeyen en ufak yerde bunu yorumda belirtebilirsiniz zaten. Ben kimseyi kıracak bir insan değilim. Bölümü sormak için mesaj atanlara yazdığım kadarı ile kesitler bile atıyorum. Siz bu konuda bana destek verdiğiniz sürece bölümler daha erken ve daha uzun gelir bunu unutmayın.

Herkese iyi okumalar:)

"Kaybedecek birşeyiniz kalmadığı zaman kazanmaya başlarsınız."

Seni seviyorum Zeynep.

Bilincimi kaybetmiş gibiydim. Belki de yüzlerce insanın olduğu bu ortamda, tek bir kişinin bile sesi gelmiyordu. Etraf rahatsızlık hissi veren bir sessizliğe bürünmüştü. Bir çare ararcasına Emre'nin bu sabah ki halleri geçti gözümün önünden. 'Umarım rolümü güzel oynayabilirim' derken ki huzursuz ses tonu bir kez daha kulağımda yankılandı. Bir anlığına odamdan çıkıp, Emre'nin telefon konuşmasına şahit olduğum anı tekrar yaşadım. Bu olabilir miydi? Emre'nin bu söyledikleri, bir oyunun başlangıcı olabilir miydi? Ne kadar rahatsız hissetsem de benliğim bu düşünceye sımsıkı sarılmıştı. Eğer bir oyun değilse ne olacaktı peki? Ben Emre'yi kıracak bir şey yapmamalıydım. Her an Kerem'e karşı sinirle dolarken onun bana davranışlarının binde birini bile yapmazdım beni seven birine. Ama yine de bütün bunların bir oyun olmasını umdum. Peki bütün bunlar bir oyunsa, biz kime karşı oynayacaktık?

"Ne?!" Benimle birlikte bir çok kişi kafasını sesin geldiği yöne çevirmişti. Bu tepkiyi veren kişi Melis'ti. Ve sanırım herkesin vermek istediği tepkiyi vermişti. Bu herkese bende dahildim. O yöne bakmamla diğerlerini de görmüştüm. Barış, Aksel, Can, Melis, Kerem ve Eylül. Yaşadıkları şaşkınlık yüzlerinden okunuyordu. Ama ilgimi onlardan çok, hemen önlerinde sırıtarak bana bakan Yağmur çekmişti. Bu kadar rahat olduğuna göre, bu gece Emre'nin böyle bir şey yapacağını biliyor olabilir miydi?

"Ne o şaşırdın mı?" Böyle bir durumda hala derdi onları sinir etmek miydi?

Gerçekten mi yani Yağmur?

Daha saçma bir durumda olabilir miydim? Emre hala bir cevap bekliyordu. Ama ortada bir soru yoktu ve benim de diyebilecek bi şeyim yoktu. Herkes şaşkın bir durudayken Yağmur keyfi yerinde, başkalarına laf sokuyordu. Melis'e bakmayı kesip bana döndüğünde bir süre gözlerini Emre ile benim aramda gezdirmişti. Ne yapacağımı bilemediğimi anlamış olacak ki konuşmaya başlamıştı tekrar.

"Sizce de çok yakışmıyorlar mı? Siz dileklerinizi uçururken bence onlar biraz sohbet etmeliler. Belki bir çay falan içerler. Değil mi Emre'cim?!" Yağmur'un tavrı garip gelse de dediğine uyarak Emre'nin yanıma doğru gelmesini bekledim. Yoksa saatlerce burada böylece dikilip duracaktık.

Emre yanıma geldiğinde direk koluma girmişti. Ben ona şaşkınlıkla bakarken o arkasına dönüp birilerine baş selamı vermişti. Kime selam verdiğini görmek için kafamı çevirdiğimde Kerem'in renginin koyulaştığı uzaktan bile belli olan gözleriyle karşılaştım. Şu an o kadar korkutucu gözüküyordu ki, yutkunmaktan kendimi alamadım.

Emre'nin beni yönlendirmesiyle göz temasımız da kesilmişti. Sesimi çıkarmadan onun beni sürüklemesine izin verdim. Kimsenin bizi duyamayacağı bir yere geldiğimizde ilerlemeyi kesmiştik. Bende Emre'nin kolundan çıkıp, onun gözlerine bakmaya başlamıştım. Ne olduğunu anlamadan boynuma bir kol dolandığında korkuyla yerimde zıplasamda, bakış açıma Yağmur'un yüzü girdiğinde derin bir nefes bıraktım. Bugün beni kalpten götürmeye kararlılardı galiba.

"Emre muhteşemdin ya. O nasıl bir yetenektir Allah'ım? Salondakilerin yüzlerini görmeliydiniz. Eylül'ün gözleri yerinden çıkacak diye korktum gerçekten. Hele senin o mendebur kardeşin? Yumruklarını öyle bir sıkıyordu ki." Sanki ben yokmuşum gibi ikisi birlikte gülmeye başlamışlardı Yağmur'un söyledikleriyle. Ben hala anlamaz gözlerle onlara bakarken Emre gülmeyi kesip, azar yemeyi bekleyen çocuklar gibi bana dönmüştü.

"Zeynep bak kızma tamam mı? Bunlar hep annemin işleri işte. O zorladı beni, bunu yapmam için." Ne diyeceğimi bilemeyip sessiz kaldım bir süre. Ona telefon konuşmanı dinledim diyemezdim. Ben Sevim teyzenin bu işte bir parmağı olduğunu az çok tahmin etmiştim. Bu oyunun anlamadığım kısmı, Sevim teyze kime karşı oynuyordu bu oyunu?

"Ama neden Emre? Sevim teyze neden böyle bir şey yapmak istesin? Bu tamamen şaçmalık!"

"Zeynep sessiz olsana! Görmüyor musun, o kadar uzaklaştığımız halde gözler hala üstümüzde." Emre az önce Yağmur'un dediklerine gülen kendisi değilmiş gibi garip bakışlarla ona bakmaya başlamıştı.

"Yağmur sen niye burdasın? Allah'ım ya herşeyi mahvediyoruz. Sen çabuk geri dön. Gidip dilek falan dile. İnsanlar şüphelenecek şimdi." Emre'ye hak vermiş olacak ki hızlı adımlarla yanımızdan ayrılıp tekrar insanların toplandığı alana yürümeye başlamıştı Yağmur. Gözlerimi ondan alıp tekrar Emre'ye çevirdiğimde bana bakan gözleri ile karşılaşmıştım.

"Biliyorum şaşkınsın. Hatta bana ve anneme, hatta Yağmur'a bile öfkelisin. Ama bütün bunlar senin mutluluğun için Zeynep. Bak. Kerem'in yanında ki Eylül'e bak çaktırmadan. Senin varlığından ne kadar rahatsız görebiliyorsun değil mi? Ya bir zamanlar arkadaşım dediğin insanlar? Melis'in o şaşkın ifadesini düşün. Can'ın o büyümüş gözlerini düşün. Onlar benden böyle bir hamle beklemiyorlardı değil mi? Çünkü onlar senin Kerem'den kopabileceğine inanmıyorlar. Onlara ne kadar güçlü olduğunu göster Zeynep. İzin ver, bu sefer onları yıkıp geçen biz olalım. Kerem benim kardeşim, farkındayım bunun. Ama bu dünyada hiçbir şey karşılıksız kalmamalı. İnsanlar iyiliklerinin de, kötülüklerinin de bedelini ödemeliler." Ne kadar sinirlenirsem sinirleneyim, ne Sevim Teyze'ye ne de Emre'ye kızmaya kıyamıyordu kalbim. Kaç aydır benim için çırpınıp durduklarının farkındaydım ama yine de böyle birşey yapmamalılardı.

Benim Emre ile olmam onlardan intikam almamı nasıl sağlayabilirdi? Kerem beni sevmiyordu ki, benim Emre ile olmama sinirlenecekti. Kafamı kaldırıp onlara bakmaya başladım. Emre haklı olabilir miydi? Onlar benim mutluluğuma üzülecek kadar mı nefret etmişlerdi benden? Boğazım düğümlendi istemsizce. Kendileri mutluydu işte. Kerem'in yanındaydı çok sevdiği karısı. Melis'e istediği an sarılabilecek kadar yakındı Aksel.Kardeşim dediği insanlarla omuz omuzaydı hala Barış. Belki Can mutsuzdu biraz. Ama o da unuturdu yakında Yağmur'u. Arkadaşlıkları gibi, sevgileride sahteydi çünkü hepsinin.

"Hiçbir zaman intikam delisi bir insan olmamıştım ben Emre. Her zaman yaşadığım her kötü olayın sonunun güzel bitebileceğine aptal bir umutla inanmıştım ben. Ama biliyor musun şu son zamanlarda içten içe bir intikam istedim. Beni zaten aldıracağı bebeğin katili olarak gösterdiği için o kadından intikam almak istedim. Ailemin ölümünü hakettiğimi söylediği için kardeşinden intikam istedim. Ama sadece bu yüzden de değil. Bana o gece demişti ki 'Aynı acıyı seninde yaşaman için elimden geleni yapacağım!'. Düşünsene Emre. Ben onu bu kadar severken, başka biriyle çocuğum olabileceğini sanıyordu Kerem. İşte sırf bu cümle bile intikam istemem için bir neden bana. Onun benden intikam istemesi, benim de intikam istemem için en büyük neden. Ama benim seninle olmam onları neden yaralasın? En fazla mutlu olduğumu düşünüp yine bana saldırırlar. Beni yaralayabilecek bir iki birşey söylerler. Sonra tekrar hayatlarına dönerler. Benim yerimin olmadığı hayatlarına. Benim için uğraştığınızın farkındayım. Size o kadar çok şey borçluyum ki. Ama bu plan zaten tutmaz Emre." Birşey demesini bekledim. Bana onay vermesini ya da haksız olduğumu söylemesini. Ama demedi hiçbir şey. Öylece baktı bana. Sonra beni kendine çekip sarıldı birden. Nefes alışverişi hızlanmıştı. Kafamı kaldırıp bakmak istedim ama izin vermedi bana. Daha çok gömdü kafasını saçlarıma.

"Seni ne kadar sevdiğimi biliyorsun Zeynep. Sen her zaman olmayan küçük kız kardeşim gibi geldin bana. Bu kısa zamanda o kadar çok bağlandım ki sana. Ben sana sarılırken, abinmişim gibi hissediyorum kendimi. Seni koruma ihtiyacı veriyor bu bana. Şimdi çaktırmadan Kerem'in olduğu yöne bak. Söyle bana şimdi. Bize bakıyor değil mi?" Emre'nin dediği gibi fark ettirmemeye çalışarak bakmaya çalıştım Kerem'e. Tam da Emre'nin söylediği gibi bizi izliyordu. Sadece o değildi ama bizi izleyen. Can, Melis, Barış, Aksel ve Eylül. Hepsi bu tarafa doğru bakıyordu.

"Buraya bakıyorlar." Üzerimdeki bakışların verdiği huzursuzlukla sesim fısıldarcasına çıkmıştı.

" Ben sana kardeşime sarılır gibi sarılıyorum Zeynep. Ama şu an onların ne düşündüğünün farkındasın değil mi? Şimdi onlara tekrar bak ve verdikleri tepkiyi söyle bana." Göremeyeceğinin farkındaydım ama istemsizce kafamı sallamıştım.

"Ben pek emin değilim, uzaktalar. Ama sanki, sinirli gözüküyorlar."

"İşte bundan bahsediyorum Zeynep. Bir neden aramana gerek yok. İnsanlar bencil yaratıklar. Birşeyin değerini anlamaları için, önce o şeyi kaybetmeleri gerekiyor."

"Bir işe yaramayacağını biliyoruz. Bizim sevgili olmamızı umursamayacaklardır." Kelimeler ağzımdan Emre'yi ikna etmek için değil de, daha çok kendimi ikna etmek için çıkmıştı. Çünkü çaresiz bir şekilde onların da benim gibi acı çekmesini istiyordum. Bu beni kötü bir insan yapmazdı. Bu benim de bir insan olduğumu gösterirdi sadece.

Mutlu olmak isteyen bir insan.

"Bir şey kaybetmeyeceğiz Zeynep. Yağmur bugün erken çıktı çünkü şirket müdürümüzle konuşmaya gitti. Bugün buraya haber yapmak için gelecek olan gazetecileri göndermek için. Yani bu olay hiçbir şekilde bir yerlere sızmayacak. Sadece biz ve onlar. Birazda zararsız konuklar. Yani bu oyun işe yaramazsa ayrıldık deriz olur biter. Bizi sorgulayacak kimse yok." Bir kez daha bu oyunun gereksiz olduğunu haykırmak istedim Emre'nin yüzüne. Gerçekleri görmesini sağlamak istedim. Ama yapmadım. Biraz daha sarıldım onun yerine. Bunun anlamının kabul ettiğim anlamına geldiğini anlamıştı. Kollarını daha sıkı sarmıştı bana.

Onun dediği gibi kaybedecek birşeyimiz yoktu. Kaybettireceğimiz şeyler vardı.

***

Zeynep'i o gün hastanede bitik bir şekilde gördüğümden beri aklımda dolanan tek birşey vardı. Arkadaşımın mutlu olması için elimden gelen herşeyi yapacaktım. Belki daha fazlasını da. Kendime verdiğim sözü tutuyor olmak bana mutluluk veriyordu. Ya da beni mutlu eden şey hemen karşımda sinirden neredeyse morarmış adamda olabilirdi, emin değildim. Elimde ki elma suyundan keyifle bir yudum daha aldım. Onun kızmaya hakkı bile yoktu. Gerçi kızması için bir neden de yoktu ama biz hayatımızda mantığa pek yer vermeyen tiplerdendik. Gözlerimi Kerem'den çekip Can'a çevirdim. Hala ilk gün ki gibi sevdiğim adam. Sevgimden daha çok nefretimi hak eden adam. Yine çok sevdiği arkadaşının yanındaydı işte. Sanki beni hiç sevmemiş gibi. Sanki birbirimize hiç sarılmamışız gibi. Beni sevdiğini defalarca kez söylememiş gibi. Yine benim yanında değildi. Karşımdaydı.

Belki Kerem'e bir nebze hak verebilirdim. Onun aşkı yüzünden bu hale geldiğini düşünebilirdim. Peki ya Can? Onun benden uzak durması için bir nedeni yoktu. Bu onun kendi seçimiydi. Ben Zeynep gibi olmamıştım hiçbir zaman. İnsanları kolayca affetmezdim. Böylesi mi daha iyiydi bilmiyorum. Ama her ne olursa olsun, karşımdaki insanlar nefretimi hakediyordu. Bunu biliyordum. Müzik sesinden dolayı fazla yankı yapmasada Kerem'in elinden düşüp kırılan bardağın sesi kulağımı tırmalamıştı. Tekrar ona çevirdim kafamı. Sinirleniyordu. İşte bu iyiydi. Bu durumda bana onu daha da sinirlendirmek düşerdi.

Adımlarımı onlara doğru çevirirken Emre'ye sımsıkı sarılmış olan Zeynep'i görünce yüzümdeki gülümseme daha da büyüdü. Kerem'in yanına geldiğimde Kerem hariç hepsi beni fark etmişti. O ise hala Zeynep'e sarılan kardeşini izliyordu. Aman ne hoş. Kardeş sevgisi kabarmıştı sanırım.

"Kerem neden burda dikilip duruyorsun? Bak Emre meşgul. Onun yerine gidip ilgilensene misafirlerinizle." Gözlerini bana çevirdiğinde korkmadığımı söylesem yalan olurdu. Gözleri neredeyse siyaha dönmüştü çünkü. İrkildiğimi belli etmemeye çalıştım. Buraya eğlenmek için gelmiştim. Onun beni korkutmasına izin vermek için değil.

"Emre Zeynep'i sevmiyor değil mi? Aklınca beni kızdırmaya çalışıyor ağabeyim. Siz de ona destek çıkıyorsunuz aptal gibi!" Kerem'in söylediği cümleyle gülmeye başlamıştım. Eskiden arkadaşım olan bu adamın hala biraz da olsa beyin taşıdığını görmek güzel bir histi.

" Aptal arıyorsan çok uzağa bakmana gerek yok Kerem. Hemen yanı başında sürüsü ile var zaten. Gözünle gördüğün gerçekleri hala inkar ettiğine göre senin de onlardan bir farkın yok sanırım. Ne dersin?"  Kerem bana doğru bir adım attığında bileklerimi bir el kavrayıp beni Kerem'den uzaklaştırmıştı. Beni çeken ellerin sahibine kafamı çevirdiğimde Can'ı görmüştüm. Görmeme gerek de yoktu aslında. Ben onun bana dokunan yumuşacık ellerini herşekilde tanırdım.

"Sana ihtiyacım olduğu zaman elimi tutmadıysan, hayatımda yerin kalmadığı zaman da bana dokunma." Benim içinde zordu onun gözlerine bakarak ellerimi onun elinden çekmek. Bizim için bir şans bırakmayan oydu en başından beri. Neden şimdi kalbim acıyordu? Aldırmamaya çalıştım kalbimin sızısına. Zordu ama yine de denedim.

"Yağmur yapma böyle. Biz düşman değiliz."  Bunu diyen Barış'ın yüzüne bakmaya bile gerek duymamıştım. Bu dediğine kendisi inanıyor muydu acaba? Onlar Eylül şeytanının yanında yer aldığı sürece biz pekala da düşmandık.

"Baksana Kerem. Zeynep'e bak. Yüzünde ki mutluluğu görebiliyor musun? Peki ya Emre? Zeynep'e nasıl sarıldığına bak. Onu herkesten sakınmak ister gibi. Tıpkı aşık adamlar gibi. Gerçi sen bunu gayet iyi bilirsin. Sonuçta sende aşıktın değil mi?" Bir süre bana baktı ifadesizce. Sonra tekrar Zeynep'e baktı. Gözlerinde öyle garip bir ifade vardı ki. Sanki elinden gelse bütün dünyayı yok edermiş gibiydi. Gerçi elinden de gelirdi. Kerem'in öfkesini çok yakından görmüş biri olarak bunu kesinlikle söyleyebilirdim ben.

" Madem Emre ile Zeynep sevgili olacaklar; bizim de aramızda ki buzları eritmemiz gerek öyle değil mi Yağmur? Sonuçta Emre benim kayınbiraderim ve Zeynep'te eltim olacak görünüşe göre. Yarın akşam bize gelin kutlayalım bunu. Ne dersiniz?" Bunu diyen Eylül'le Aksel öksürmeye başlamıştı. Barış'ın öksürüğün geçmesi için sırtına vurması ile Aksel'in öksürüğü geçmemiş ve daha da artmıştı. Ağzımda içecek birşey olsaydı, şüphesiz ki bende aynı tepkiyi verecektim. Gerçi şaşkınlığımın gözlerimden bile okunduğuna emindim. Eylül'e malzeme veremezdim şu durumda. Kafamla Eylül yılanının davetini onaylarken, tek dileğim Zeynep'in üzerimde acısız bir ölüm uygulamasıydı.

Continue Reading

You'll Also Like

27.7M 1.3M 81
"Aklım almıyor," diye söylendi kendi kendine, beni aniden kavradığı elimden yeniden kendine çekti ve dudaklarını saçlarıma bastırdı. "Ben sana böyle...
16.3M 931K 55
Mine internet üzerinden Yeşil Küpeli Kız takma ismiyle magazin haberleri yaparak milyonlarca takipçiye ulaşmıştır ve Mine'nin şimdiki haber hedefi ge...
10.9M 358K 70
Karanlığın Aç Çocukları Serisi, Akılbaz (1.kitap) ve Canbaz (2.kitap) olmak üzere burada yayımlanmaktadır. ____ Parmak uçlarım geniş omuzlarına doku...
9M 567K 54
Gözlerinizi açtığınızda yıkılmış bir evde uyanacaksınız. Tek çıkış yolunuz yerin altı olacak. Kendinizi bulduğunuz çıkış noktası her bir yanı kameral...