Peruk

By regruby

124K 4.9K 1.6K

17 yaşında bir genç kız... Ne kadarını planlamıştı? Kontrol hep elinde miydi yoksa o da kendi oyununun bir... More

1
2
3
4
5
6
7
8
TRAILER (Tanıtım Videosu)
10
11
12
13
14
15
Peruk (Tanıtım Videosu 2)
18
19
20
21
22
23
24
25
26
27
28
29
30 (FİNAL?)

16

2.3K 145 24
By regruby


Madison kendi kendine konuşurken Jamie'nin uyandığını fark etmemişti. "Harvey burada kalmana izin verdi demek?"Jamie gülümsedi. 

"Sen de şaşırdın di mi?" Dedi Madison. "Bu hiç onluk bir hareket değil." 

"O nerede bu arada?" Harvey ortalıkta görünmüyordu. 

Madison dudaklarını büzdü. "Gerçekten bilmiyorum." Dedi. 

"Belki de bizi bırakıp gitmiştir." Kendi kendine güldü.

"Beş dakikalığına tuvalete gittim ve siz ikiniz hemen arkamdan mı konuşmaya başladınız?" Harvey gözlerini kıstı. Ama sinirli olmadığı her halinden belli oluyordu. Hatta diğer günlere kıyasla bugün keyifli bile sayılırdı. 

"Benim kafama takılan bir şey var." diye konuyu dağıttı Madison. "Neymiş o?" diye atıldı Harvey. 

"Carl istediğinde buradan çıkabileceğini söyledi ama nasıl? Neden sen istediğinde gidebiliyorsun da biz yapamıyoruz?"

Harvey elindeki su şişesinden bir yudum aldı. "Basit." Dedi. "Buraya kendi isteğiyle gelen hastalar belli bir süre sonra çıkabiliyor. Ayrıca neredeyse buradaki herkes benim hikayemi biliyor. Altı yaşımdan beri buradayım." 

"Burası artık senin evin..." diye fısıldadı Madison. "O yüzden gitmek istemiyorsun." 

Harvey dudaklarını araladı ama bir şey demedi. Ne diyebilirdi ki? Madison haklı bir tespitte bulunmuştu. Harvey'nin dışarıdaki hayat hakkında en ufak fikri yoktu. Onun bildiği her şey bu dört duvarın içindeydi. 

Madison aniden nefesini tuttu. Biri odanın kapısını tıklatıyordu. Harvey sessiz olmalarını işaret etti ve "Banyoya geçin." diye fısıldadı. Temkinli adımlarla kapıya doğru yürüdü. Gelen hastanenin müdüresiydi. Caroline Hudson. Harvey onu hiçbir zaman sevememişti. Kadın da Harvey'e bayılmıyordu tabi ki. 


"Harvey... Ne kadar da büyümüşsün." dedi ve kendini zorla içeri ittirdi. Ufak tefek olmasına rağmen güçlüydü.

"Buraya ilk geldiğinde minik, tatlı bir çocuktun. Şimdi kocaman olmuşsun." Odanın içinde sinsi sinsi gezerken banyonun kapısına gelince durdu. Harvey de kapıyla onun arasında duruyordu. "Bu çok eskidendi Bayan Hudson." 

"Doktor Hudson..." diye düzeltti kadın. 

Harvey kibar bir tonla "Buraya neden geldiğinizi sorabilir miyim lütfen?" dedi.

"Biliyorsun ki burada kalmana izin vererek büyük bir risk alıyorum..." Dedi. Sonunda banyodan uzaklaşmıştı. Ama Harvey her ihtimale karşı kapının önünde durmaya devam etti. "Evet biliyorum."

"Seninle açık konuşacağım. Baban ödemeleri senelik olarak yapıyordu. Ama iki ay geçmesine rağmen bu senenin ödemesini hala alamadım. Ona ulaşamıyorum da..."

"Babam öldü." dedi Harvey soğuk bir sesle. Caroline inandırıcı olmayan bir şefkatle ona sarılmaya çalışınca Harvey kendini geri çekti. Kadın bozulduğunu belli etmemeye çalışarak eski yerine yürüdü. "Burada kalmaya devam edeceksen ödeme yapman gerekiyor."

"Buna gerek kalmayacak Bayan Hud-- Pardon Doktor Hudson. Yarın buradan çıkıyorum." Dedi Harvey ukala bir tavırla. 

Kadın kafasını sallayarak gülümsedi. "Bu harika!" 

En büyük gelir kaynağını kaybettiği için üzülmüş olmalıydı. Ama Harvey'nin umurunda bile değildi. "Size kapıya kadar eşlik edeyim." Dedi artık gitmesi gerektiğini vurgulayarak. Kadın çıkar çıkmaz Madison banyodan dışarı atladı. 

"Neler oluyor Harvey? Neden ona yarın gideceğini söyledin?"

"Duymadın mı? Üvey annem ödemeyi kesmiş olmalı. Gitmekten başka bir çarem yok." 

"Carl bir şey yapamaz mı?" Dedi Jamie. Uzun zaman sonra ilk defa konuşmuştu. "Demek benimle konuşmaya başladın?" diye çıkıştı Harvey hala kırgın olduğunu belli etmeye çalışarak.

Madison dirseğiyle onu dürttü. 

"Gerek yok." dedi Jamie. "Keyfi bilir." 

"Çocuklar! Kavga etmenin sırası değil şimdi! Görmüyor musunuz? Bu hepimiz için bir fırsat olabilir. Hep birlikte buradan gidebiliriz!" diye haykırdı Madison. Sesi keyifli geliyordu. 

"Buradan çıkınca ne yapacaksın Harvey? Kafanda bir şeyler vardır umarım."

"Var sayılır. Babamın bir evi var. Büyük annemin üstüne kayıtlı. Orayı babamdan ve benden başka kimse bilmiyor." 

"Ee sonra?"

"Bilmiyorum Madison!" Sakin kalmaya çalışıyordu ama hiç öyle değildi. "Hiç düşünmedim." Harvey'nin umursamaz ve başıboş tavırları Madison'ın sinirlerini bozuyordu. Sanki onlara yardım etmek istemiyor gibiydi. 

"Acıkan var mı?" dedi Jamie ortamdaki gerginliği dağıtmaya çalışarak. "Ben yemeğe iniyorum gelmek isteyen gelebilir." Harvey Madison'la bakıştı. Konuşmaya gerek yoktu. İkisi de yanıtın ne olduğunu biliyordu. 

Gürültü ve delilik eşliğinde yemeklerini yemeye çalışan üç arkadaş kara kara nasıl oradan nasıl çıkacaklarını düşünüyordu. 

"Hastane duvarlarından tırmanamayız." dedi Jamie. Bir parça ekmek koparıp ağzına attı. "Çok yüksek." 

"Ne bileyim. Bir filmde görmüştüm." Dedi Madison. Harvey gülümseyerek gözlerini devirdi. Henüz yemeğine dokunmamıştı. 

"Ne gülüyorsun? En azından ben fikir üretiyorum. Senin gibi boş boş oturmuyorum öyle!"

"Aslında..." Dedi Jamie. Ağzındaki lokmayı çiğneyip yuttu. "Buradan çıkma konusunda en tecrübeli olan sensin Harvey. Baban sürekli seni gezdirip getiriyordu. Süreç nasıl işliyor?"

Harvey oturduğu yerde doğruldu. "Babam gelip beni alıyordu ve çıkıyorduk işte." Kaşlarını çattı. "Ne?"

"Bu kadarcık mı? Hiç detay vermedin ki!" diye çıkıştı Jamie. 

"Sanırım önce Hudson'la konuşuyordu. Rüşvet falan veriyordu belki de. Babam içeri girmiyordu. Hemşireler beni onun yanına kadar götürüyordu." 

"Birinin seni alması gerekiyor yani!" diye atladı Madison. Yanlışlıkla Harvey'nin tabildotuna çarpmıştı. Çorbası üstüne dökülen Harvey ayağa kalkıp Madison'ı azarlamak için hazırlandı. Ama masaya yaklaşan hemşireyi fark edince vazgeçti. 

"Selam Betty." Dedi Jamie. Hemşire ona gülümsedi. "Merhaba Jamie." Başıyla Harvey'e selam vermeyi de ihmal etmemişti. "Dün gece kontrolünde odanda yoktun. Seni zar zor idare ettim."

"Benim odamdaydı. Özür dileriz." dedi Harvey. İstediğinde  çok sevimli olabiliyordu. Madison biraz kıskandığını hissetti. Kendisine hiç bu şekilde davranmamıştı. 

"Tahmin ettim zaten." Dedi hemşire. Ve diğer hastalara doğru yürüdü. Yüzünden gülümsemesi hiç eksik olmuyordu. 

"O da kimdi öyle?" dedi Madison. "Birbirinizden başka arkadaşınız yok sanıyordum?" Kıskandığını belli etmemek için gülümseye çalıştı.

"Betty ve Harvey uzun süredir tanışıyor." dedi Jamie. "Ama Jamie'yle arası daha iyi." diye ekledi Harvey ve dönüp Madison'a göz kırptı. 

"Buradan çıkmamıza yardım eder mi sence?" Madison'ın içinde bir kıpırdanma oldu. Heyecanlanmıştı. "İçeriden biri olursa her şey daha kolay olur." 

"Ciddi olamazsın." Jamie kuşkuyla Madison'ın yüzüne baktı. Onun yüzünden ciddi olduğunu anlamıştı. Betty gerçekten onlara yardım eder miydi?

"Yatak kontrolüne geldiğinde onunla konuşmaya çalışırım." dedi en sonunda. Şansını denemekte bir zarar görmüyordu. 

"Tamam o zaman. Bu gece herkes kendi odasında kalsın. Şüphe çekmeyelim. Yarın sabah erkenden benim odamda buluşuruz." Harvey tek eliyle Jamie'nin omzunu sıvazladı.

"Eğer gelmezseniz sizsiz gitmek zorunda kalırım..." diye eklemeyi de ihmal etmedi. 


Yemekten sonra üçü de odalarına çekilmişti. Jamie yatağına uzanmış Betty'le yapacağı konuşmayı hayal edip, açıkçası ondan biraz hoşlanıyordu, heyecanlanıyordu. Harvey konsolda oyun oynarken oradan çıkınca ne yapacağını düşündü. Belki üvey annesiyle yüzleşip şirketin başına geçerdi. Ya da bütün her şeyi geride bırakıp sıradan bir işe girer ve normal bir hayat sürerdi. Fark etmez, diye düşündü. Anlam veremediği bir şekilde mutlu hissediyordu. Onlara kıyasla Madison'ın kafası daha karışıktı. Çıktığında annesinin yanına dönemezdi. Belki Jamie ve Harvey'le birlikte kalmayı teklif edebilirdi. Ama onu kabul ederler miydi? Polis ya da Colton hala peşinde olur muydu ya da? Bunu düşünmek bile onu ürkütüyordu. Bir saniyeliğine buradan çıkmanın aptalca olduğunu düşündü. Hata yapıyor olabilir miydi?


Sabah erkenden Harvey'nin odasında buluştular. Üçü de neredeyse hiç uyumamıştı. "Ben gidip Carl ile vedalaşacağım." dedi Harvey. "Hem çıkış belgelerini de imzalatmam gerekiyor." Sonra hızlı adımlarla odadan çıktı. Jamie ve Madison baş başa kalmıştı. "Ee?" diye sordu Madison. "Bize yardım edecek mi?" 

Jamie olumsuz anlamda başını sağa sola salladı. "Yakalanırsa işinden olacağını bu işin onun için çok önemli olduğunu falan söyledi" 

"O zaman niye bu kadar mutlusun?"

"Hiiç." Dedi Jamie. Betty'le geçirdiği romantik geceyi hatırladıkça gülümsemesine engel olamıyordu. Betty onlara yardım etmeyecekti belki ama onları ele vermeyeceğine dair söz vermişti. 

"İyi bakalım." Dedi Madison. İkna olmuş gibi değildi ama üstelemeyecekti. "Ah neredeyse unutuyordum." Jamie cebinden bir anahtar çıkardı. "Deponun anahtarını aldım. Kılık değiştirebiliriz. Sen hemşire Sally olursun ben de Doktor Archibald." 

Madison suratını astı. "Hıh! Ben niye doktor olmuyorum?"

Arkadan Harvey'nin sesi duyuldu. İçeri henüz girmişti. "Çünkü kimse senin doktor olduğuna inanmaz." 

Madison şaşırarak ona baktı. "Nedenmiş o?" 

"Çünkü çok küçüksün. Miniciksin. " Harvey eğilip onun başını okşadı. Madison gülümsedi ama hiç de tatlı bir gülüş değildi. 

"Büyük annemi aradım." Dedi Harvey, Madison'a aldırmadan. Onun yanından geçip yatağa oturdu. "Birinin beni alması gerekiyormuş. Carl öyle söyledi." İç çekti ve kendi kendini ikna etti. "Bugün buradan çıkıyoruz." 

Üçünün de keyfi yerindeydi. Jamie, Harvey'e kılık değiştirme fikrinden bahsetti. "İşe yarayabilir." Dedi Harvey. "Zaten başka bir fikrim de yok." 

Jamie kapıyı açmak için dakikalardır uğraşıyordu ama nafile. "Anahtarın bu kapıya ait olduğuna emin miyiz?." Diye sordu Harvey. Jamie emin sayılırdı. Bildiği kadarıyla başka depo yoktu. "Hem nereden buldun ki onu?" 

"Betty verdi."

"Belli ki yanlış anahtarı vermiş." diye çıkıştı Madison. 

"Benim bir fikrim var." Harvey'nin turkuaz gözleri parlıyordu. "Madison havalandırmadan içeri girip bize kapıyı açsın." 

"İyi fikir." Dedi Madison.

"Zıpla bakalım." Harvey hiç zorlanmadan onu havaya kaldırdı. Küçük delikte yürürken Madison'ın ciğerleri tozla doldu. Bir öksürse bütün hastaneyi havaya uçuracak gibi hissediyordu. Deponun tavanı alçak olduğu için şanslıydı. Kolayca aşağı inebilmişti. Hemen kapıyı açıp oğlanları içeri aldı. 

"Çabuk, Çabuk!" diye bağırıyordu Harvey. "Birileri geliyor. Saklanın." 

Harvey Madison'la kendisini son anda bir dolabın içine soktu. Jamie diğer yöne doğru koşmuştu. 

"Neler oluyor?" diye fısıldadı Madison. Harvey eliyle onun ağzını kapadı. Madison, Harvey'e fiziksel olarak bu kadar yakın olmaya hiç de hazır değildi. Kalp atışlarını duyabiliyordu ve kalbi böyle bir duruma rağmen oldukça yavaş atıyordu. Madison içinde bir şeylerin uyandığını hissetti ve kendi kalp atışının ne halde olduğunu düşündü. Harvey Madison'ı omuzlarından kavramıştı. Madison başını kaldırırsa onunla göz göze geleceğini bildiğinden yere bakmaya devam etti. Harvey'nin nefes alıp verdikçe Madison'ın saçlarına üflüyordu. Ayak sesleri duyuldu. 

"Evet buraya girdiklerine eminim." Dedi bir kadın sesi.  "Gördüğün gibi burada kimse yok." Dedi adam. Ayak seslerinin uzaklaştığını duyan Madison derin bir nefes aldı. Aynı zamanda bir an önce o daracık dolaptan çıkmak istiyordu. Harvey ona dişlerini göstererek gülümsedi ve kulağına eğilip "Az daha yakalanıyorduk." diye fısıldadı. Madison'ın tüyleri diken diken oldu. Harvey onu heyecanlandırıyor muydu? Bedenleri neredeyse birbirine değiyordu. Hayır hayır, diye düşündü içinden. Bu durum hiç hoşuna gitmemişti. Madison, Harvey'nin rahatlığına ve kayıtsızlığına hayret ediyordu.

Jamie dolabın kapağını açtığında Madison gerçek dünyaya döndü. Dakikalardır hipnotize olmuş gibi hissediyordu. Harvey'nin boynuna çarpan nefesini, parfümünden gelen çarpıcı kokuyu düşününce titredi. Harvey kaşlarını çattı. "İyi misin sen?" 

"Hı hı." Madison sadece başını sallayabildi. "Jamie gerekli şeyleri almış. Hadi çıkalım buradan." 

Üçü birlikte kapıya doğru ilerlerken Madison en arkadan yavaş yavaş geliyordu. Harvey durup onu bekledi ve omuzlarından tutup ileri doğru iteledi. "Sen iyi değilsin." Dedi en sonunda. "Bir şey mi oldu?" 

Madison tekrar hayır anlamında başını sağa sola salladı.Ne diyebilirdi ki? Üzerinde bıraktığı etkiden hiç hoşlanmamıştı.


Jamie ve Madison, Harvey'nin odasında giyindiler. 

"Hazır mısınız?" diye sordu Harvey. Sesi tedirgin geliyordu. Madison ve Jamie başlarını salladılar. Harvey son kez bavulunu kontrol etti. Alması gereken her şeyi almıştı. "Gitme vakti."

Kapıdan hep birlikte çıktılar. Üç kat indikten sonra çıkışa gelmişlerdi. Harvey gerekli belgeleri görevliye verdi. Görevli şöyle bir göz gezdirip kapıyı açtı. Harvey, Jamie ve Madison kapıya doğru yürüyordu. Ancak kapıda onları bekleyen bir sürpriz vardı.

"Betty?" Dedi Jamie sesindeki hayal kırıklığını saklamaya çalışarak. "Jamie, ben çok üzgünüm." Dedi kız ağlamaklı bir şekilde. 

"Neler oluyor?" Dedi Harvey. "Betty bize yardım etmeye mi geldin?" Sırıttı. Sonra kızın ağladığını fark etti. 

"Bizi ispiyonlamış." Jamie tiksinerek Betty'ye baktı. Harvey'nin kaşları şaşkınlıkla havaya kalktı. "Sürtüğün teki olduğunu biliyordum." 

"Buradan çıkamayız." Dedi Jamie. "Arka kapıya doğru koşun." 

"Sen ne yapacaksın?" 

"Onları oyalayacağım." 

 Jamie, kıvrak bir hareketle Betty'yi kollarının arasına aldı. "Ben de bunun için üzgünüm." Dedi ve cebinden çıkardığı bıçağı kızın boynuna dayadı. 

Harvey ve Madison dehşet içinde Jamie'yi izliyordu. 

"Ne bekliyorsunuz? Gitsenize!" diye bağırdı Jamie. Madison Harvey'nin kolundan tutup çekiştirmeye başladı. Betty korkudan Jamie'nin kollarında bayılmak üzereydi ve hastane görevlileri onlara doğru koşturuyordu. 

"Harvey git artık!" diye kükredi Jamie bu sefer.

"Sen olmadan gitmenin bir anlamı yok ki! Betty'i bırak da bizimle gel." 

Sirenler ötmeye başladı. Eğer şimdi koşmazlarsa bir daha hiç şansları olmayabilirdi. 

"Eğer onu bırakırsam bizi anında yakalarlar. Tek şansımız bu." 

Harvey önce Madison'a sonra Jamie'ye baktı ve koşmaya başladı. Madison da peşinden gitti. Harvey ve Madison gözle görülmeyecek kadar uzaklaştıklarında Jamie, Betty'yi bıraktı ve dizlerinin üzerine çöktü. 


"Aptal sürtük!" diye bağırıyordu Harvey kendi kendine. "Bunu yaptığına inanamıyorum!" 

Madison'ı omuzlarından tutup sarstı. "Geri dönmeliyiz. Onu orada bırakamam Madison. Yapamam!" 

Madison da onu orada bırakmak istemezdi ama hemen gitmeleri gerektiğini biliyordu. Arabanın orada onları beklediğini bile fark etmemişti. Kadın kornaya bastı. Harvey kendine geldi. Havaya küfürler savurup bindi arabaya. Büyük annesi tam gaza basacakken onu durdurdu. "Bekle." Dedi. "Kız da bizimle geliyor." Camdan elini çıkarıp ona doğru salladı.

"Madison bin hadi." 

Madison çekine çekine arabaya bindi. Bu anı hiç böyle hayal etmemişti. Jamie, Harvey ve kendisi mutlu şekilde buradan çıkıp, dondurma yemeye gideceklerdi. Ve ömür boyu mutlu yaşayacaklardı. Ama şimdi Jamie içeride kalmıştı ve Harvey hem üzgün hem de çok sinirliydi.

"Seni nereye bırakalım?" Dedi Harvey. Madison'ın anında gözleri doldu. "Bilmiyorum." 

Bu konuyu hiç konuşmamışlardı. Aslında hiçbir şey konuşmamışlardı. Jamie çıksaydı eğer onun gidecek bir yeri olmadığını biliyordu Harvey. Sorun da değildi. Jamie onun kardeşiydi. Ama Madison? Onu hiç tanımıyordu. Bildiği şeyler de çok iyi şeyler değildi. Kızın kızaran gözlerine baktı. Ne olursa olsun onu bu şekilde ortada bırakamazdı.

Continue Reading

You'll Also Like

YIKINTI By Buse

Teen Fiction

1.4M 55.7K 72
Yayınlama Tarihi:6 Temmuz 2014 [Tamamlandı, düzenlemede.] •Bu ad ile yayınlanan ilk hikayedir. Taklitleri değil, aslını okuyun.• ▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬ Dizl...
ELIYS (+18) By Duru

Mystery / Thriller

169K 10.2K 55
Asırların içerisinde daha kaç kez öldürecekti kendisini? Kaç yüzyıl daha acı çekecekti? Bir yandan ölesiye nefret ettiği, öte yandan da, yüzyıllarca...
201K 3.4K 42
Bolca +18 sahne ve biraz şiddet olacak arkadaşlar ona göre okursanız sevinirim "Bana attığın o tokat'ın karşılığı olmayacak mı sandın hemde tüm sını...