HARABE

By ElifKrkyn_

1.5M 69.3K 24.5K

Kaybolan çocukluğunun kelebeği bir kıvılcımı ateşledi. Kanatları yanan kelebek karanlığa karışmış bir adamın... More

HARABE
1.Bölüm " İrtihal'in Harekete Geçirdiği Ceylan"
2.Bölüm "İttifak "
3.Bölüm " İntikam Arzusunun Doğurduğu Yazgı"
4.Bölüm " Hedef Haline Gelen Ceylan"
5.Bölüm "Kaplanın İnine Yerleşen Ceylan "
6.Bölüm " Hesaba Katılmayan Yakınlık"
7.Bölüm " Seçim Yapma Şansı Olmayan Kaplan"
8.Bölüm "Kanatları Yanan Kelebek"
9.Bölüm " Korkuların Duvarlarına Çarpan Yakınlık"
10.Bölüm " Tanımı Olmayan His"
11.Bölüm "Kağıt Helva"
12.Bölüm " Kükreyen Kaplan"
13.Bölüm "Kaplanın kollarında Sakinleşen Ceylan"
15.bölüm "Salise"
16.Bölüm "Yağmurun Acı Anısı"
17.Bölüm"Zor Karar"
18.Bölüm "Tuzak"
19.Bölüm "Geçmişi Hatırlatan İz"
20.Bölüm "Hiçbir Şey Hissedemeyen Kadın"
21.Bölüm "Acıya Çalınan Elalar"
22.Bölüm "Son Bakış"
23. Bölüm "Kor Anılar Sokağı"
24.Bölüm "Tahta Göz Diken Kaplan"
25.Bölüm " Gittikçe Büyüyen Şüphe Tohumları"
DUYURU
26.Bölüm "Kaplanın Göğsünde Uyuklayan Ceylan"
27.Bölüm "Acığa Çıkan Gerçek"
28. "Geçmişin Gerçekliğinde Boğulan İnciler"
29.Bölüm "Anılar ve Acılar"
30.Bölüm "Çocukluğumun Elaları"
31.Bölüm "En Güzel Bedel"
32. Bölüm "Evine Ulaşan Kelebek"
33.Bölüm "Labirent"
34.Bölüm "Yoğun Hisler Karmaşası"
35.Bölüm "Alevler ve Hatıralar"
36.Bölüm "28 Nisan Gecesi Gölgelenen Hayatlar"
37.Bölüm "Kavrulan Tenler"
38.Bölüm "Geçmişin Karanlığından Süzülen Sırlar"
39. Bölüm "O Adam"
40.Bölüm "Kalp Durduran Teklif"
41.Bölüm "Senin Olan Sana Gelir "

14.Bölüm "Uraz Alakurt Dili"

31.1K 2K 144
By ElifKrkyn_

14.Bölüm "Uraz Alakurt Dili"

🦋

Olayın Yaşandığı  Saatler

Uraz ve adanları  mekana doğru yol alırken, biranda araçlarının önü kesildi. Bakışları Sinan'ı bulurken biçimli kaşları çatıldı.

"Ne oluyor?" diye sordu. Sinan arabanın önünde duran araçtan inen adama baktı.

"Abi sanırım Erdem Bey'in adamları." Dediğinde Uraz derin bir nefes aldı.

Arabanın kapısını açıp inerken, Sinan da onunla birlikte inmişti. Vedat ona doğru yaklaşıp konuştu.

"Uraz Bey, Erdem Bey sizi bekliyor." Dediğinde Uraz ifadesiz gözlerle adama baktı.

Erdem onu neden görmek istiyordu?

"Gündüz vakti, sebebi ne Vedat?" diye sordu gözünü kırpıp, sorgular şekilde Vedata bakarken.

"Bir malumattım yok Uraz Bey. Bana sizi getirmem emredildi." Dediğinde, Uraz onu götürmek için bekleyen arabaya kısa bir bakış attı. Anlaşılan yine tek onu götürecekti, bakışlarını Sinan'a çevirdi.

"Siz mekana geçin." dedikten sonra, onun için bekleyen arabaya doğru yürümeye başladı.

Vedat arabanın arka  kapısını açıp, binmesi için yol verdi. Uraz onun için açılan kapıdan arabaya girip yerleşti, Vedat kapıyı hızla kapatırken ön koltuktaki yerini almıştı. Vedatında arabaya binmesi ile birlikte şoför koltuğunda ki adam aracı çalıştırdı...

Dakikalar içinde Erdem'in şatafatlı evinin bahçesine giriş yapmıştılar. Arabadan inip onun için açılmış olan kapıya doğru yürümeye başladı, içeri gireceği sırada. Korumalar engel olup onu durdurmuştu. Uraz'ın keskin bakışları adamların üzerinde sorgular şekilde dolaşırken Vedat araya girip konuştu.

"Üzerinizin aranması lazım Uraz Bey." dediğinde Uraz'ın ifadesiz bakışları Vedata döndü. Elini beline atıp tabancasını çıkarırken Vedat'a uzattı.

"Düşmanımın evine girmiyorum Vedat bu kadar korkmayın." dedikten sonra içeriye girmişti.

Aslında düşmanın evine giriyordu. Bunu kimsenin bilmesine gerek yoktu. Merdivenlerden çıkıp, korumanın açtığı kapıdan içeriye girdi. Kapı arkasından kapatılırken, Erdem görüş açısına girmişti. Ellilerini geçmekte olan Erdem'in bakışları içeriye giren heybetli adama kaydı, elini uzattıp karşısındaki koltuğu gösterdi.

"Gel otur evlat." dedi karşısında dikilen Uraz'a bakarak.

Uraz ağırca adımlayıp karşısına oturdu, bakışlarını ellilerini geçmekte olan yaşlı adama çevirdi.

" Neden beni çağırdın?" diye sordu, ifadesiz gözlerle.

"Hala arayışa devam ediyormuşsun." dedi Erdem. Bu Uraz'ın biraz daha dikleşmesine sebep olmuştu.

"Bir haber mi aldın?" diye sordu Uraz tok bir sesle.

"Hayır." Diye yanıtladı Erdem onu, Uraz ifadesiz bakışlarını üzerinden çekmezken yaşlı adamın yine ne yapmaya çalıştığını anlamaya çalışıyordu. Onu buraya neden çağırmıştı.

"Kaç yıl oldu? Yedi, Sekiz?" diye sorguladı Erdem. Neden şimdi bunu sorguladığını düşündü Uraz.

"On yedi yıl. " dedi tok bir sesle. Erdem ağırca kafasını salladı.

"On yedi yıldır. Tek bir haber bile alamadın ondan. Sence de artık bu arayıştan vazgeçmenin zamanı gelmedi mi evlat?" diye sormuştu.

"Vazgeçmek?" dedi tok bir sesle.

Ondan vazgeçmesini söylemek için mi onu buraya çağırmıştı. Telefonu çalarken elini cebinin üzerine atıp bakamdan reddetti.

"Beni buraya, bunu söylemek için mi çağırdın?" diye sordu buz gibi bir sesle. Erdem bir cevap vermezken, Uraz konuşmaya devam etti. "Benim tabiatımda vazgeçmek yok. Ömrümün son anında bulacağımı bilsem, son anına kadar arayışa devam edeceğim." Dediğinde Erdem onaylamaz şekilde ona baktı.

"Arayışların boş evlat, o yok vazgeç." Dediğinde, Uraz Beynine kan sıçramışa döndü. Ne saçmalıyordu bu adam böyle, oturduğu koltuktan kalkarken gürledi.

"Ben vazgeçmek için girmedim bu yola! Onu bulmak için neleri gözden çıkardığımı en iyi sen biliyorsun Erdem Kara! " dedi hiddetle, Erdem karşısındaki gözleri kararmış Uraz'a baktı. Karşı çıkmasını elbete bekliyordu ama bu denli cesaretli olmasını beklemiyordu.

"Elindeki güce rağmen onu bulamıyorsun. Belki de Türkiye de yoktur. Belki uzaklara gidip kendine bir hayat kurmuştur, vazgeç bu arayıştan." dedi onu kararından vazgeçirmeyi bir kez daha deneyerek.

"Hayır...O beni bırakıp uzaklara gitmez." diye ekledi gür bir sesle.

"Güçleniyorsun Uraz. Sevenlerin olsa da, düşmanların büyüyor. Biri yılarca kayıp bir kızı aradığını duyarsa, ne olur biliyorsun değil mi? Düşmanların seni devirmek için onun peşine düşer, onu hedef haline getirirsin." dedi Erdem aynı sertlikle.

"Onu ben bulamamışım, benden güçlü kim var bu alemde, onu bulup hedef alacak! " diye bağırdı.

"Pençe." dedi Erdem.

"Pençe, ona kafa tutan adamın zaafını öğrenince onu bulamaz mı sanıyorsun?" diye sormuştu.

Bu soru Uraz'ın bir kaç dakika susmasına sebep olmuştu. Uraz sessiz, Erdem elini koltuğun kenarına vurdu.

"Hayatına bir kız almışsın, git o kızla ilgilen Uraz. Afra'yı bulmak uğruna kendini paralarken, o kızı da kaybetme. Vazgeç Afrayı aramaktan." dedi Erdem son kozunu da söylerken.  Uraz koyulmuş gözlerini yaşlı adama dikti.

"Bahsi geçen kız senin kızın. Nasıl bu kadar kolay vazgeç diyebiliyorsun Erdem Kara?" dedi kızın kelimesini bastırırken. Erdem anlık afallasa da toparlamıştı hemen.

"Kızım mutlu, çünkü kızım karanlık tarafta olsaydı elbet onu bulurduk. O bizim dünyamızda değil Uraz. O mutlu bir hayat sürüyor olabilir. Onu bu Cehenneme çekemeyiz." dedi Erdem yumuşak bir sesle.

"Doğru..." dedi Uraz Erdem'in üzerine yürürken. "... sen onu bu cehenneme çekmemek için hayatından çıkarmıştın değil mi?" dedi Uraz buz gibi bir ses tonuyla.

"Ben doğru olanı yaptım." dedi Erdem hiddetle ayaklanırken.

"Bir kez bile merak edip aratın mı onu Erdem Kara?" diye sordu Uraz. Erdem Kara ifadesizce yüzüne baktı, aratmamıştı.

"Bilmemem daha iyi." dediğinde URaz karşısındaki Erdem'in yüzüne tiksintiyle haktı.

"O kadar adam." Dedi bahçede onu koruyan adamlarını kastederken. "O kadar adama babalık edip koruyorsun da bir Afrayı korumak istemedin ya. Sikmişim böyle babalığı da böyle lideri de Erdem Kara.!" dedi Uraz saf nefretle.

"Uraz! Benimle düzgün konuş! Saygısızlığı kes!" dedi adam elini kaldırırken. Uraz karşısındaki adama baktı.

"Benim senin gibi bir adama gösterecek saygım yok! Andım olsun ki onu bulacağım." dedi kendinden emin bir sesle.

"Sen Erdem Kara! Kapıma gelip ayaklarıma kapansan bile onun yüzünü sana göstermeyeceğim." diye son eklemesini yapmıştı.

"Onu bulamayacaksın." Dedi Erdem kararlılıkla.

"İzle ve gör." Dedi Uraz keskin bir sesle.

Arkasını dönüp odadan çıktı, merdivenlerden inerken telefonu tekrar çalmıştı. Elini cebine atacağı esnada Erdem Kara'nın sesi yankılandı.

"Onu bu dünyadan uzak kalsın diye hayatımdan çıkardım Uraz Alakurt! Onu bu dünya ya çekmene izin vermem!" diye gürledi.

Uraz'ın adımları dururken kafasını çevirip merdivenin başındaki Erdeme baktı.

"Onu bu dünyadan uzak tutarak korumuş olmuyorsun Erdem Kara! Onu savunmasız bırakarak milyonlarca tehlikeye açık hale getiriyorsun." Dedi hiddetle. Erdem duraklarken, bir şey diyemedi. Uraz konuşmaya devam etti.

"Onu gerçekten korumak isteseydin. Kötülüklerin hüküm sürdüğü bu dünyada, onu kimsesizliğin kollarına itmezdin." dedikten sonra tehditkar bakışlarını Erdem'in üzerine dikti.

"Bir daha beni buraya çağırma Erdem Kara. Sana gösterdiğim tolerans bitti, bundan böyle hasmımsın." Diyerek son sözlerini söyleyip, silahını alarak evden çıktı.

Erdem'in korumalarının açtığı arabaya binmek yerine ters bakışlar atıp oradan ayrıldı. Yoldan bir taksi çevirirken, arabaya yerleşip adresi söyledi arkasına yaslanırken ısrarla çalan telefonuna cevap verdi. Arayan Sinandı.

"Ne var Sinan!" dedi sinirini hala atamazken Sinan'a patlarken.

"Abi Cemler saldırıya uğramış." Dediğinde yaslandığı yerden doğruldu.

"Ne diyorsun oğlum sen?" dedi.

"Abi Cem vurulmuş, durumu kötü. Hastanedeler." Dedi Sinan çaresizlikle.

"Hangi hastane?" diye bağırdı hiddetle.


Ayza Kılınç


Lavaboda yaşanan o tuhaf andan sonra, ikimizde konuşmamıştık. Cem'in yatığı odasının önündeki koridorda koltuklarda oturuyorduk. Sinan ve Musa yan koltuklarda yan yana oturuyordu, Uraz ise hemen yanımda.

Karşımdaki odanın kapılı kapısına baktım. Ne zaman uyanacaktı? İyi olacak mıydı?

Başım ağarırken yanımda oturan Uraz'a kaydı bakışlarım. düz bakışları ile doğrudan odanın kapısına bakıyordu. Hafif ona doğru yaklaştım, kafamı omzuna koyarken eş zamanlı olarak gözlerimi yorgunca kapatmıştım.

"Yoruldun, çocuklar seni eve bıraksın." Diye karşılık vermişti, omzuna kafamı koymama. Kapattığım gözleri açarken karşımdaki kapıya baktım, Uraz'ın üzerimdeki yoğun bakışlarını hissetsem de kafamı kaldırıp yüzüne bakmamıştım.

"Hayır. Önce Cem uyansın." dedim karşımdaki kapıyı izlemeye devam ederken.

Hiçbir şey demedi, arkasına doğru yaslanırken onunla birlikte bende rahat bir pozisyona gelmiştim. Gözlerim sızlarken, göz kapaklarımı tekrar kapatıp dinlendirdim.

Yana doğru dönerken, biran boşluğa düşecek gibi oldum. Gözlerimi hızla açarken yerle bakışmıştık. Olduğum yerde doğrulurken ilk birkaç saniye nerede olduğumu idrak edememiştim. Odaya bakınırken, cihazlar ve düğmelerden bir hastane odası olduğunu anlamam uzun sürmemişti.

En son Uraz'ın omuzuna kafamı koymuş Cem'in uyanmasını bekliyordum. Hangi ara yatağa gelmiştim ki? Elimi anlıma vurdum. Salak uyuya mı kalmıştım. Yataktan çıkarken yerdeki ayakkabılarımı alıp giydim, odadan çıktım. kapıyı açtığımda iki korumanında bakışları bana dönmüştü.

"Uraz nerede?" diye sordum henüz açılmayan çatlamış sesimle.

"Cem Abi uyandı, onun yanındalar yenge. Karşı oda. " dediğinde kafamı sallayıp ilerlemeye başladım.

Karşı odanın kapısını açıp içeriye girdiğimde bakışlar bana dönmüştü. Hepsi biranda sustuğunda yanlış zamanda geldiğimi düşünmüştüm. Yatakta yatan Ceme baktım, gerçekten uyanmıştı. Rahat bir nefes verirken, Cem gülümseyerek bana baktı.

"Gelebilir miyim?" dedim, göz ucuyla hepsine bakarken.

"Gel Ayza. Bizde senden bahsediyorduk." diyen Cemdi. Kaşlarım kalkarken odaya girip kapıyı kapattım, yanlarına yaklaşmaya başladım.

"Benden mi? Neden?" derken yaklaşıp Cem'in karşısında durmuştum. Uraz sağ taraftaydı, Sinan ve Musa sol.

"Biz adamları atlatıp nasıl arabaya bindik?" diye sorduğunda, diğerlerinin de bakışları bana dönmüştü.

"Arabaya yaklaştığımızda sen bilincini kaybedip yere düştün. Seni arabaya taşıdım." Diye yanıtladım, pürüzlü bir sesle. Soğuk muydu bu oda?

"Bu öküzü sen tek mi taşıdın arabaya kadar yenge?" dedi Sinan şaşkın bakışlarıyla yüzüme bakarken. Bakışlarım yataktaki Ceme kaydı, yapılıydı. Harbiden ben bu çocuğu tek başıma taşmıştım ya lan.

Uraz'ın yoğun bakışlarını üzerimde hissederken bakışlarım kısa bir saniyelik ona kaymıştı. Daha sonra tekrar önüme döndüm. Hepsinin bir cevap beklercesine bana baktığını fark ettiğimde boğazımı temizleyip konuştum.

"Evet. Zaten arabaya yaklaşmıştık, biranda düşünce ne yapacağımı şaşırdım. Adamlarda peşimizden geliyordu Cemi arabaya hızla taşıdım. Onu arabaya yerleştirirken, ön camdan bize doğru gelen silahlı adamları gördüm. Arabanın kapısını kapatıp hızla kilitledim. Cem kurşun geçirmez olduğunu söylemişti. Başlarındaki adam arabanın önüne geçip konuştu "Kaçma şansın yok. Benimle geleceksin, Ayza." dedi, bende arabayı üzerlerine sürdüm. " dediğimde hepsi hayretle bana baktı.

" Son kısmı baştan alabilir miyiz? Orayı kaçırdım ben. Ne yaptım demiştin? " diyen Sinana baktım.

" Cem kan kaybediyordu arabadan inemezdim, bende şoför koltuğuna geçip arabayı üzerlerine sürdüm. "dediğimde Sinan heyecanla yanıma yaklaştı.

"Senle kesinlikle kanka olmalıyız." Diyen Sinan'la güldüm.

"Abi den sonra yeni idolümü buldum." Diye devam ettiğinde herkes gülmüştü, Uraz dahil. Bakışlarım ona kayarken bana baktığını gördüm.

" Teşekkür ederim Ayza ." diyen Ceme kaydı bakışlarım." Beni bırak dediğim halde beni arkanda bırakmadın. " gülümsedim.

" Beni korurken yaraladın Cem, birde teşekkür mü ediyorsun? Tabi ki arkamda bırakmayacağım. " dedim kararlılıkla. Ardından aklıma takılan o soruyu sordum. " Saldıranlar kimdi Pençe mi?" dedim aklıma bir tek o isim gelirken.

" Pençe değildi. Adamların yüzü görünüyordu. "dedi Cem düşünürken, aklıma yüzünü gördüğüm adam geldi.

" Arabanın önündeki adamın yüzünü gördüm. Sanırım komutları o veriyordu. " dediğimde Uraz'ın bakışları yüzümde dolaştı.

" Yüzünü hatırlıyor musun? " dediğinde kafamı salladım.

"Musa." dediğinde Musa hareketlenmişti. Odadan çıkarken ne olduğunu anlamamıştım. Sorgulamayı bırakıp tekrar Ceme döndüm.

"Nasıl hissediyorsun?" diye sordum.

"Sayende iyiyim. Sağ ol Ayza." Dediğinde yenge değil de Ayza demesine tebessüm ettim.

"Ayza." Uraz biranda bana seslendiğinde bakışlarımı ona çevirdim.

"Geç otur." Dedi koltuğu işaret ederken çatık kaşlarıyla. Ayaklarım sızlarken itiraz etmeyip koltuğa oturdum.

Birkaç dakika sonra elinde bir çanta ile Musa içeriye girdi. Bakışları bana kayarken gelip yanıma oturmuştu. Bilgisayarı çantadan çıkarıp açarken ben onu izliyordum. Musa biraz soğuk biriydi, onu vurduğum için bana karşı soğuk da olabilirdi. Bilgisayardan bir şey açtıktan sonra bana döndü.

"Gördüğün adamı tarif edebilir misin?" dediğinde kafamı salladım.

"Genç biriydi, Cem yaşlarında. Sakaları yoktu." dedim adamın yüzünü düşünürken.

"Saçı siyah kısaydı..." dediklerimi robot resim haline getirirken merakla ekrana baktım.

"Yanağında beni vardı büyük." Dedi aklıma gelirken. Uraz yaklaşıp koltuğun kenarına otururken elini arkama atmıştı, bakışlarım anlık ona kayşada bana değil de ekrana bakıyordu.

"Devam et." Dedi bana bakmadan konuşurken, hızla önüme döndüm. Bakmadan baktığımı nasıl fark etmişti.

Yarısı tamamlanmış robot resme baktım.

"Kaşlarını incelt biraz... gözlerini büyüt...dudaklarını incelt... evet işte bu!" dedim heyecanla.

"Bu adamdı aynısı." Dediğimde Uraz üzerime doğru eğilip ekrana baktı. Keskin kokusu burnuma doluşurken yutkundum.

"Eyüp Ulu." dedi keskin bir sesle.

"Cengiz'in kardeşi Eyüp mü?" dedi Cem olaya dahil olurken.

"Evet." Dedi Uraz aynı keskinlikle bakışları koyulaşmıştı.

"Masada infaz ettiğin Cengiz'in kardeşi mi vardı?" diye soran Sinandı. Sorusuyla birlikte bakışlarım Uraz'a döndü. Masada birini mi infaz etmişti?

"Evet." dedi Uraz bir kez daha. Cemle birbirlerine bakarken bir şey düşünüyor gibiydiler.

"Eyüp cesur bir çocuk değil. Bu işlerle pek ilgilenmez, biri yönlendiriş olmalı." Dedi Uraz düşünceli bir şekilde.

"O zaman Eyübü bulalım. Onu bulursak, bizi yönlendirene götürür." Dedi Cem. Uraz ayaklanırken Cem'e kısa bir bakış attı.

"Sen iyileşmene bak. Bu konuları düşünme." Dediğinde Cem itiraz edecek gibi olurken Sinan araya girdi.

"Sakın itiraz etme oğlum. Kırk yılda bir kapmışsın istirahat iznini. Tadını çıkar." Dediğinde Uraz ona baktı.

"İstersen sana da bir istirahat izni ayarlayayım Sinan yan oda boştu." dedi Uraz ciddiyetle.

"Yok abi ne istirahati, ben memnunum halimden."

Onun bu haline hepimiz gülerken, Uraz telefonu çalınca odadan çıkmıştı. Bir süre sonra bunalıp bende odadan çıktım, aşağıya inerken bahçeye çıkıp hava aldım. İleride duran korumalara kaydı bakışlarım, sayıları artırılmıştı.

Üşüdüğümü hissederken kollarımı birbirine bağladım. Temiz hava almak iyi gelmişti, zihnim açılmıştı. Aniden omuzlarıma konulan ceketle irkildim. Kafamı çevirdiğimde Uraz'la karşılaştım. Bana kısa bir bakış atıp yanıma geçti. Benimle birlikte etrafı izlemeye başladı.

"Cemle aranızdaki bağ diğerlerinden farklı?" dedim tespit yapar gibi, bakışları bana kaydı.

"On yaşından beri yan yanayız." Dediğinde şaşırmıştım, on sekiz yıl.

Biranda bana doğru döndü, bende onunla birlikte ona doğru dönerken yüzüme baktı. Yaklaşıp yüzümü avuçladığında, elinin sıcaklığı buz tutmuş yanaklarımı ısıtmıştı. Yutkunurken, meraklı gözlerimi yüzüne diktim. Sert yüz ifadesi biranda yumuşarken, berrak elalarına takıldı bakışlarım. eğilip dudaklarını anlıma bastırdığında, refleks olarak gözlerimi kapattım. Dudaklarının sıcaklığı anlımı yakarken elimi kaldırıp bileğini tutum, kalbim çarparken yutkundum.

Geri çekildiğinde, kapattığım göz kapaklarımı aralayıp ela gözlerine baktım. Ellerini yanaklarımdan çekmezken konuştu.

"Sağ ol. Kardeşimi geride bırakmadığın için." Dedi tok bir sesle.

Gözlerimi açıp kapatırken tebessüm ettim, sanırım bu Uraz Alakurt' dilinde teşekkür etmekti.

E. K

Continue Reading

You'll Also Like

2M 121K 64
Ulaş: Ev alma, komşu al demişler. Işık: Öyle mi demişler. Ulaş: Öyle demişler. Alacağım seni kendime. Mecburuz.
429K 26.1K 48
17 yıl önce annesi tarafından ölü olarak bildirilen Neva... Yıllardır onun hasretiyle yanıp tutuşan Akay ailesi... Ama... Ortada bir sorun vardı.Neva...
178K 7.7K 28
HOCAM BEN HELAL ETMİYORUM HAKKIMI adlı gruba eklendiniz. 0532..: 7886367.denemeden sonra lütfen bana 50 yaş üstü dayı değil de, bir kadının geldiğin...
940K 65.2K 37
Peyda, bir Gerçek Aile/Kaçırılmış Çocuk klasiğidir. "Şimdi, on yedi yıl sonra annem ve babam karşımda dikiliyorlardı. Onları görüyor, onlarla aynı m...