EVA ✽

By pijamalitanrica

422K 16.9K 1.5K

Çocuk uzanıp minik kızın gözlerinden akan yaşı küçük elleriyle sildi ve yanağına bir öpücük kondurup hızlıca... More

✽Tanıtım✽
✽1✽
✽3✽
✽4✽
✽5✽
✽6✽
✽7✽
✽8✽
✽9✽
✽10✽
✽11✽
✽12✽
✽13✽
✽14✽
✽15✽
✽16✽
✽17✽
✽18✽
✽19✽
NOT
NOT-2

✽2✽

21.3K 1K 67
By pijamalitanrica

Multimedia'da karakterler vaaar. Keyifli okumalar :')

Minik kız saçlarını hafifçe çekiştirerek karşısında alt dudağını sarkıtmış bir şekilde kendisine bakan küçük çocuğa "Arabalarınla oynamak istemiyorum. Bebeklerimle oynayalım, lütfen." diye inleyerek itiraz etti. Karşısındaki çocuk her ne kadar en yakın arkadaşı olsa da bazen kızın çığlık atarak ağlamak istemesine neden oluyordu. İstemediği bir şeyin yaptırılmasından hiç hoşlanmamasına rağmen bu minik çocuk hep kendi istediğinin olmasında ısrar ediyordu.

Kız gözünden akan birkaç yaşı gülümseyerek sildikten sonra elinde tuttuğu pembe saçlı bebeğini çocuğa uzattı. Çocuk, elindeki bebeğe bakınca ilk önce suratını ekşitti. Daha sonra ayağa kalkıp aniden bebeği yere atınca kız irkilerek ona baktı ve ağzından bir hıçkırık kaçtı.

Minik çocuk kızın suratına, "Bebeklerinle oynamak istemiyorum Evaleen."  diye bağırdıktan sonra aniden arkasını dönüp koşturmaya başlayarak küçük kızın gönderdiği gözyaşların geri gelip yanağından süzülerek akmaya başlamasına neden oldu.

Yere oturup kafasını ellerinin arasına aldıktan sonra çocuk kadar olmasa da sesini yükseltip bağırmaya başladı.

"Oyunumuzun ortasında gitmenden nefret ediyorum. Oyunbozancısın!" 

Ağzından tekrar bir hıçkırık kaçtığında kafasını kaldırıp küçük çocuğun gittiği yola baktı. Çoktan gözden kaybolmuştu bile. 

"Niye gittin ki? Gelsene!"

Saçlarım yüzüme yapışmış, terden sırılsıklam olmuş bir şekilde uyandığımda yatakta doğrulup derin nefesler almaya başladım. Bir yandan kendimi sakinleştirmeye çalışırken bir yandan da gördüğüm şeyin ne olduğunu düşünüyordum. Tam bir kâbus gibiydi. Üstelik rüyada kendi çocukluğumu görmem ise beni şaşırtan en büyük olaydı. Nasıl mümkün olabiliyordu da küçükken yaşadığım bir anımı rüyamda görebiliyordum? 

Elimle yüzümü silip, duvardaki saate bakmamla okul için hazırlanmak için bir saatimin olduğunu gördüm ve aniden lavaboya koşturup elimi yüzümü yıkadım. Gördüğüm rüya beni korkutmuştu. Kendime her ne kadar itiraf etmekte zorlansam da şimdi nerede olduğunu tahmin edemediğim çocukluk arkadaşımı görmek garip hissettirmişti. Hatırlamadığım bir anımı rüyamda görmem nasıl mümkün olabiliyordu en ufacık bir fikrim yoktu. Sanırım deliriyordum. 

Odama geçtiğimde üstüme basit bir dar kot ile tişört giyip çantama gerekli şeyleri koyup aynamın önüne geçtim. Saçımı düzgünce topladıktan ve gözlerime eyeliner, dudaklarıma ise açık pembe tonunda rujumu sürdükten sonra görüntümden memnun olup çantamı koluma takıp merdivenlerden inmeye başladım.

Eğer kahvaltı edersem geç kalacağımı düşünerek kahvaltı masasında oturan annem ve babama küçük bir öpücük bırakıp geç kaldığımı açıklayan saçma bir cümle kurduktan sonra kapıdan çıktım.

O adlandıramadığım rüyamı gördüğümde günümün pekte iç açıcı geçmeyeceğini tahmin etmem gerekirdi çünkü şuan arabasına yaslanmış elleri ceplerinde duran Marcus ile karşı karşıyaydım. Tanrı aşkına küçük bir çocuk değildim kolaylıkla okula kendi başıma gidebilirdim öyle değil mi? 

Yanına ulaştığımda beni belimden tutup, dudaklarıma sert bir öpücük bıraktıktan sonra kapıyı açarak geçmeme yardımcı oldu. Ne centilmen ama!

Arabanın önünden dolanıp kendi yerine oturduğunda hafifçe bana bakıp gülümsedi. "Bir karar verdim."

Kaşlarımı havaya kaldırıp devam etmesi için işaret verdiğimde yine ne saçmalayacağını gerçekten merak ediyordum.

"Ufak şeylerden dolayı kavga etmeyeceğim." dediğinde sanki bu cümleyi söylemek çok zor bir şeymiş gibi derin bir nefes verdi.

Gerçekten kahkaha atacaktım. Marcus şuan neredeydi cidden? Bir şekil değiştiren onu öldürüp yerine falan geçmiş olabilir miydi? 

Başımı şaşkınlıkta hafif bir şekilde aşağı yukarı salladım. "Bu, kavga edeceksin ama ufak şeylerden dolayı kavga etmeyeceksin anlamına mı geliyor?" diye sordum. "Sevinmeli miyim?"

Şaşkın halim için olduğunu tahmin ettiğim sırıtmasını yüzüne yerleştirdikten sonra, "En azından sana gülümsedikleri için kavga çıkarmayacağım." dedi. Ah, ne mutlu bir haber. Kafamı cama çevirip dayadıktan sonra suratımı görmemesini fırsat bilerek gözlerimi devirdim.

"Ne kadar mutlu oldum bilemezsin Marcus. Teşekkür ederim. Şimdi geç kalmadan okula gidebilir miyiz lütfen?" diye mırıldandığımda onaylarcasına bir şeyler söyleyip arabayı çalıştırdı ve hızlı sayılabilecek şekilde sürmeye başladı. Aklıma aniden Kimya projesinin gelmesiyle midemin bulandığını hissettim. Başımda Marcus'tan daha büyük sayılabilecek bir dert vardı ne yazık ki. Cidden o yeni çocukla nasıl başa çıkabileceğim hakkında en ufak bir fikrim yoktu. İlk günden ne kadar ukala ve çekilmez biri olduğunu belli etmişti. Onun proje partnerim olması için nasıl bir günah işlemiştim bilmiyordum. Bildiğim tek şey önümdeki günlerin benim için pek iç açıcı geçmeyeceğiydi. 

Yaklaşık 20 dakika sonra okula geldiğimizde arabadan inip Marcus'a kısa bir veda ettim ve dersin başlamamış olması için içimden yalvararak okula girip merdivenlerden hızlıca çıkmaya başladım.

Arada şansın bana da uğramasına sırıtarak henüz hocanın girmediği sınıfa girip yerime oturdum ve arkamda hararetle bir konu üzerinde konuşan çocuklara günaydın deyip gülümsedim. Dudağımı dişleyip göz ucuyla çapraz sırama baktığımda yeni çocuğun olmamasına rahatlayarak tuttuğumu yeni fark ettiğim nefesimi dışarı verdim. Gözlerimi sınıfın diğer taraflarında da gezdirdiğimde gelmemiş olmasına emin olduktan sonra çantamdan defterimi çıkarıp arkamdaki çocuklara döndüm.

"O seksi çocukla partner olduğun için deli gibi şanslı olduğunun farkında mısın?"

Kulağımın dibinde cırlayan Allie'ye yüzümü ekşiterek karşılık verdim. "Çocuk mide bulandırıcı şekilde ukala Alli."

"Marcus katil olacak." Sean'ın cümlesiyle Connor uzun bir kahkaha atarken ikisini de umursamadan hocanın gelmesi nedeniyle önüme döndüm. 

Bayan Shelby sınıfa selam vererek yerine geçtiğinde çaprazımdaki sıraya tekrar göz gezdirdim. Okulu daha 2. gününden eken bir insan nasıl proje ödevine önem verebilirdi ki? Belli ki çocuk umursamazın tekiydi ve ben Kimya'dan kalacaktım.

Biyoloji dersini sevmemden dolayı kendimi kaptırmış bir şekilde dersi dinlerken kapının aniden açılmasıyla gözlerimi dikkatle baktığım tahtadan çevirip kapıya baktım. Saçları dağılmış, gözleri uyumaktan şişmiş olmasının yanı sıra inkar edilemeyecek yakışıklılığıyla sınıfa Eddrick'in girmesiyle alt dudağımı dişleyip kafamı defterime gömdüm. 

"Geç kaldığım için özür dilerim. Yolları karıştırdım sanırım." 

Sesini duyduğumda kafamı kaldırıp gözlerimi Bayan Shelby'nin gülümseyen suratına çevirdim. "Bunu tekrarlamayacağına eminim. Yerine geçebilirsin." 

Verilen izinle çaprazımdaki sıraya geçerken ona bakmamam için kendimle bir iç savaş veriyordum ki kafasını bana çevirip yine o çarpık gülümsemesini yüzüne yerleştirdi. Kızarıp önüme dönerken yanağımın içini ısırıp kan tadını aldım. Çocuk için tarif edemediğim bir şeyler hissediyordum. Hayır bu düşünce hoşlanmanın 10 metre yakınından bile geçmiyordu ama, sadece garipti işte.

Ders o çok sevdiğimiz zil ile son bulduğunda herkes ayaklanmış dışarıya çıkmaya başlamıştı. Danielle'nin "Kantine gidiyoruz gelecek misin?" sorusuna karşılık olumsuz cevap verdikten sonra kafamı sıranın üstünde birleştirdiğim kollarımın üzerine yerleştirip gözlerimi kapadım.

Bir şekilde, istemesem de Eddrick ile konuşup şu projeye başlamamız gerekiyordu. Gerçi dün onunla konuşmaya çalıştığımda nasıl kibar(!) biri olduğunu görmüş, bunu bir kez daha tekrarlamak istememe sebep olmuştu ama lanet olası proje yüzünden onunla vakit geçirmem gerekecekti.

Kafamı kaldırdığımda sınıfta sadece dört kişi kaldığımızı fark etmiştim. Çaprazımda oturan Eddrick'de beni hiç şaşırtmayarak sınıftaydı. İnsanlarla düzgün bir iletişim kuramadığını göz önüne alırsak bu gayet normal bir davranıştı. 

Bir anda aldığım kararla nefesimi dışarı verip ayağa kalktım ve onun oturduğu sıranın önüne oturdum. Kafasını okuduğu kitaptan kaldırıp bana kısa bir süre bakıp tekrar bakışlarını kitabına çevirmişti ki sonuçlarından dolayı her ne kadar korksam da kitabı sertçe kapatıp dikkatini tekrar bana vermesini sağladım.

Dik bir şekilde oturup kollarını önünde bağladığında bulunduğu durumdan memnun olmadığını belli edercesine bana bakmaya başladı. 

"Ne istiyorsun Evaleen?"

İsmimle hitap etmesi ilk başta garip hissetmeme neden olsa da çabuk toparladım. 

Sertçe "Eva." diye düzelttiğimde hafifçe gülmesi kaşlarımı çatmama neden olmuştu. Normalde bana Evaleen diye seslenenleri uyardığımda bu şekilde tepki vermek yapacakları son şey oluyordu. 

Gülmesini kestiğinde "İsmin Evaleen değil mi?" diyerek nefesini suratıma üflemesiyle gözlerimi kısa süreli kapatıp açtım. 

"Öyle ama neredeyse etrafımdaki herkes Eva der." diye açıkladım. Burada oturmuş ona gerçekten açıklama yaptığıma şaşırarak bende onun gibi dik durdum.

"İsmin Evaleen olduğuna göre bende sana böyle sesleneceğim Evaleen. Niye gelmiştin?" 

Dişlerimi sıkıp sinir bozucu konuşmasını aldırmayarak, "Projeye ne zaman başlayacağız?" diye sordum. Zor olacağını biliyordum ama en azından Kimya'dan geçebilmek için ona katlanabilirdim. Yani, sanırım. 

"Okuldan sonra bana gider orada başlarız." diyerek beni geçiştirdikten sonra o tekrar kitabına dönecekken ben tam ağzımı açmış itiraz edecektim ki birinin bana seslenmesiyle ikimizde kafamızı kaldırıp sesin geldiği yöne baktık.

Ve gördüğüm kişi Eddrick'e patlamaya hazır bir bomba gibi bakan Marcus'dan başkası değildi. 

Ah ne güzel bir gün!

-

Artan yorum ve vote'ları görürsem çok sevinirim. Hepinizi kocaman öptüüüm! ☺ 

Continue Reading