✽2✽

21.3K 1K 67
                                    

Multimedia'da karakterler vaaar. Keyifli okumalar :')

Minik kız saçlarını hafifçe çekiştirerek karşısında alt dudağını sarkıtmış bir şekilde kendisine bakan küçük çocuğa "Arabalarınla oynamak istemiyorum. Bebeklerimle oynayalım, lütfen." diye inleyerek itiraz etti. Karşısındaki çocuk her ne kadar en yakın arkadaşı olsa da bazen kızın çığlık atarak ağlamak istemesine neden oluyordu. İstemediği bir şeyin yaptırılmasından hiç hoşlanmamasına rağmen bu minik çocuk hep kendi istediğinin olmasında ısrar ediyordu.

Kız gözünden akan birkaç yaşı gülümseyerek sildikten sonra elinde tuttuğu pembe saçlı bebeğini çocuğa uzattı. Çocuk, elindeki bebeğe bakınca ilk önce suratını ekşitti. Daha sonra ayağa kalkıp aniden bebeği yere atınca kız irkilerek ona baktı ve ağzından bir hıçkırık kaçtı.

Minik çocuk kızın suratına, "Bebeklerinle oynamak istemiyorum Evaleen."  diye bağırdıktan sonra aniden arkasını dönüp koşturmaya başlayarak küçük kızın gönderdiği gözyaşların geri gelip yanağından süzülerek akmaya başlamasına neden oldu.

Yere oturup kafasını ellerinin arasına aldıktan sonra çocuk kadar olmasa da sesini yükseltip bağırmaya başladı.

"Oyunumuzun ortasında gitmenden nefret ediyorum. Oyunbozancısın!" 

Ağzından tekrar bir hıçkırık kaçtığında kafasını kaldırıp küçük çocuğun gittiği yola baktı. Çoktan gözden kaybolmuştu bile. 

"Niye gittin ki? Gelsene!"

Saçlarım yüzüme yapışmış, terden sırılsıklam olmuş bir şekilde uyandığımda yatakta doğrulup derin nefesler almaya başladım. Bir yandan kendimi sakinleştirmeye çalışırken bir yandan da gördüğüm şeyin ne olduğunu düşünüyordum. Tam bir kâbus gibiydi. Üstelik rüyada kendi çocukluğumu görmem ise beni şaşırtan en büyük olaydı. Nasıl mümkün olabiliyordu da küçükken yaşadığım bir anımı rüyamda görebiliyordum? 

Elimle yüzümü silip, duvardaki saate bakmamla okul için hazırlanmak için bir saatimin olduğunu gördüm ve aniden lavaboya koşturup elimi yüzümü yıkadım. Gördüğüm rüya beni korkutmuştu. Kendime her ne kadar itiraf etmekte zorlansam da şimdi nerede olduğunu tahmin edemediğim çocukluk arkadaşımı görmek garip hissettirmişti. Hatırlamadığım bir anımı rüyamda görmem nasıl mümkün olabiliyordu en ufacık bir fikrim yoktu. Sanırım deliriyordum. 

Odama geçtiğimde üstüme basit bir dar kot ile tişört giyip çantama gerekli şeyleri koyup aynamın önüne geçtim. Saçımı düzgünce topladıktan ve gözlerime eyeliner, dudaklarıma ise açık pembe tonunda rujumu sürdükten sonra görüntümden memnun olup çantamı koluma takıp merdivenlerden inmeye başladım.

Eğer kahvaltı edersem geç kalacağımı düşünerek kahvaltı masasında oturan annem ve babama küçük bir öpücük bırakıp geç kaldığımı açıklayan saçma bir cümle kurduktan sonra kapıdan çıktım.

O adlandıramadığım rüyamı gördüğümde günümün pekte iç açıcı geçmeyeceğini tahmin etmem gerekirdi çünkü şuan arabasına yaslanmış elleri ceplerinde duran Marcus ile karşı karşıyaydım. Tanrı aşkına küçük bir çocuk değildim kolaylıkla okula kendi başıma gidebilirdim öyle değil mi? 

Yanına ulaştığımda beni belimden tutup, dudaklarıma sert bir öpücük bıraktıktan sonra kapıyı açarak geçmeme yardımcı oldu. Ne centilmen ama!

Arabanın önünden dolanıp kendi yerine oturduğunda hafifçe bana bakıp gülümsedi. "Bir karar verdim."

Kaşlarımı havaya kaldırıp devam etmesi için işaret verdiğimde yine ne saçmalayacağını gerçekten merak ediyordum.

EVA ✽Unde poveștirile trăiesc. Descoperă acum