DAĞ ÇİÇEĞİM

By ucan_hayaller_

14.6K 3.1K 2.3K

Asmin Acar Ailesinin geçmişinin başına neler getireceğini bilmeden hayallerinin peşinden giden ve vazgeçmeyen... More

Tanıtım
* 2. Bölüm *
*3. Bölüm*
* 4 Bölüm *
*5. Bölüm*
* 6. Bölüm *
*7. Bölüm *
* RÖPORTAJ *
* 8. Bölüm *
*9.Bölüm*

* 1. bölüm *

2.4K 501 567
By ucan_hayaller_

Multi= Asmin Acar


Hikayemin güneşin kızlarıyla bir ilgisi yok. Sadece müzik bölüme uygun olduğu için seçtim...


"Ah şu yalnızlık. Kemik gibi. Ne yana dönsem batar."

Cahit Zarifoğlu

Gerçek aşk diye bir şey var mıdır?

Veya şöyle sorayım aşk var mıdır ?

Ben aşka inanmam diye klişe bir laf söylemeyeceğim, çünkü aşka inanırım ama beni bulacağına inancım sıfır. Çünkü bana göre aşk, çok kutsaldır ve sayılı kişileri bulur ve ben o kişilerin arasında olduğuma inanmıyorum. Ama hayatın neler getireceğini kimse bilemez ve bende yeni hayatımın bana neler getireceğini yaşayıp göreceğim.

Bugün hayatımın dönüm noktalarından birisini yaşıyorum. Üniversite tercihlerim bugün açıklanacak ve ailecek bilgisayarın başında sonuçları bekliyoruz. Annem ellerini açmış dua okuyor babam da etrafımda dolanıyor. Kendimden bahsetmiyorum bile, şu an tırnaklarımı yemeyi geçtim artık kırmızı etim görünmeye başladı.

"Kızım yeme artık şu tırnaklarını, at toynağı gibi oldu."

Anneme söylediği söze cevap vermeyip, sadece gözlerimi devirmekle yetindim. Yoksa bu konu baya uzardı. Sıkıntılı derin bir nefes verip, etrafa göz gezdirdim ve masanın üzerinde duran kalemi gözüme kestirdim. Hemen onu elime alıp, iki parmağımın arasına sıkıştırdım ve çevirmeye başladım.

"Kızım sonuçlar hala açıklanmadı mı? Burada meraktan çatlayacağım  cevap ver."

"Anneciğim yapacak bir şey yok, sonuçlar bugün açıklandığı için herkes girmeye çalışıyor o yüzden, siteye giremiyorum." Bunun üzerine babam suratını asarak homurdandı.

" Az bekleseler sanki ne olacak keşke puanları yüksek olanlar ilk girebilseler, eminim benim bir tanecik kızım ilk sıralarda olur, ne de olsa babası gibi çalışkan."Ben gülmeye başlarken annem altta kalır mı? Hemen laf yetiştirmeye başladı bile.

"Hiçte bir kere babasına çekmedi. Benim kızım annesin çekti. Hamaratlık desen var, çalışkanlık desen var, güzellik desen Allah vergisi zaten, tıpkı benim gençliğim gibi erkekler peşinde kuyruk hani bir zamanlar senin de benim peşimde olduğun gibi, hatırlatırım Ahmet bey"                                                      deyip kollarını göğsünün altında birleştirdi ve savaşmaya hazır bir halde, babamdan gelecek olan tepkiyi beklemeye başladı. Sıra babama geleceği zaman ben çok şükür siteye girebildim ve 3. Dünya savaşının neden olacak olayı ,tecrübeli bir şekilde bertaraf etmiş bulundum.

" Anne, baba lütfen sakin olur musunuz? Sonunda siteye girebildim sonuçları öğrenebileceğiz.  Evet beyler bayanlar heyecanlı mısınız? Değil misiniz? Peki biraz heyecan yapalım o zaman "                     diyerek genelde korku ve gerilim sahnelerinde olan müziği yani 'dıp dıp dıp dıp' gibi sesleri elimden geldiğince yapmaya çalıştım.

Babam bu halime gülerken, annem daha çok 'hiç büyümeyeceksin'  temalı bakışlarından atmakla meşguldü. Olayı daha fazla uzatmamak için siteye giriş yaptım ve gördüğüm sonucu ailemle paylaştım.

"Bu kadar heyecan yeter bence şimdi gelelim sınav sonucuna.  Veee ilk tercihim olan, İstanbul Boğaziçi Üniversitesi Desinatörlük bölümünü kazanmışım." diyerek ayağa kalktım ve olduğum yerde tepinmeye başladım.

 Sonuçta üniversiteye gidebilmek -hele ki böyle bir üniversite olunca - her insan gibi doğal olarak, büyük mutluluk duyuyorsun. İnsanın hayalleri gerçek olunca, dünya üzerinde ondan mutlusu yokmuş gibi hisseder. Şu an benim yaşadığım duygular da bunun gibi, tam olarak ne hissedeceğini kestiremiyorsun ama bunun çok güzel olduğunun bilincindesin en azından.

Bu habere benden çok anne ve babamın sevineceğine, adımın Asmin olduğu kadar eminim.
Annem daha haberi vermeden ağlamaya başladı. Babam da gözleri dolu dolu bana gururla bakıyordu. Sırf gözlerindeki bu gururu görebilmek için, geceler boyu ders çalıştım onları mahcup etmemek, emeklerinin karşılığını azda olsa böylece verebileceğimi düşündüm.
Annem ağlayarak bana sarıldı.

"Canım kızım, gözümün nuru, her şeyim bize bu duyguyu yaşattığın için önce Allah'a, sonrada sana teşekkür ederim ,inşallah eline mesleğini aldığın günleri de görürüz." diyerek kolları arasındaki beni dahada sıkarak sarıldı. Babam da annemin elinden beni kurtarmakla meşguldü.

"Hanım az bıraksan da bizde kızımızla gurur duysak, gel buraya benim dağ çiçeğim." dedi.

Babam çok sevindiği bir olay olduğun da bana adımın anlamı yani dağ çiçeği diye seslenir.

"Hala inanamıyorum ben üniversiteyi kazandım, hemen gidip başvuru ve yapmam gereken bir yığın dolusu iş var" dedim. Benim bu sözüm üzerine babam ve annem bana üzgün gözlerle baktılar ve ben bunun neden olduğunu tahmin edebiliyorum.

Babam " Acelen ne kızım biz sensiz ne yapacağız, İstanbul'a tek başına nasıl yollayacağız, zamanımız da az var. Bari son gününe kadar bizimle birlikte kal, ben seni kendini ellerimle götürüp senin beğendiğin bir yurda kaydını yaptıracağım" dedi.

Ben ve annem bu sözler üzerine ağlamaya başladık. Bu sefer de annem söze başladı.

"Baban çok haklı kızım az zamanımız var. Son günlerimizi birlikte geçirelim, sonra seni yurda kaydederiz olmaz mı?" dedi.

Bende bu sözler üzerine daha fazla dayanamadım ve ikisine birden sarıldım.

"Siz benim her şeyimsiniz, ben sizi nasıl kırabilirim. Tamam sizin dediğiniz gibi olsun bol bol vakit geçirelim, ama sanki bir daha sizi görmeyecekmişim  gibi konuşmayın, beni üzüyorsunuz." diye sitem ettim. Annem ellerinin tersiyle göz yaşlarını sildi ve hafifçe burnunu çekti.

" Tamam canım sen üzülme, gidene kadar bir daha bu konuyu açmayacağız, normal hayatımızda nasıl vakit geçiriyorsak aynen devam edeceğiz."  diye sesi ağladığı için hafif boğuk çıkmış halde konuştu.

Babam da annemi desteklemek amaçlı başını aşağı yukarı onaylama manasın da salladı. Allah'ıma binlerce şükürler olsun ki bana böyle bir aile verdi ve ben bunun için her zaman şükrediyorum. Annem bu duygusal anı daha fazla uzatmamak için, ellerini birbirine çırptı ve söze başladı .

"Evet yeter bu kadar duygusal anlar, şimdi bu güzel haberi kutlamamız lazım. Ben yemekleri hazırladım, hadi aşağı inip sofrayı kuralım." 

Hep beraber aşağı indik. Babam salona geçip, vazgeçilmezi olan tekli koltuğa kuruldu ve gazete okumaya başladı. Bizde mutfağa geçtik, annem yemeği tabaklara koyarken, bende çatal kaşıkları masaya dizmeye başladım. Bir yandan iş yaparken, diğer yandan annem benimle ne kadar gurur duyduğunu anlatıp duruyor. En sonun da işlerimizi bitirdiğimiz de mutfak kapısından babama seslendim.

"Babacığım sofra hazır, hadi gel seni bekliyoruz."

" Tamam bir tanem geliyorum." dedi.

Ben masaya kurulurken, babam da arkamdan geliyordu. Hep beraber sofraya oturduğumuz da koyu bir sohbet başlamış oldu. İstanbul'a gittiğim zaman en çok özleyeceğim şeylerden birisi de, bu ailecek yediğimiz yemekler olacak hiç şüphesiz. Çünkü ben hiç tek başıma yemek yemedim ve nasıl yapacağımı, bu hayata nasıl alışacağımı bilmiyorum ama, alışmam gerektiğini -daha doğrusu zorunda olduğumu - biliyorum.

İçimi tarifi imkansız duygular kapladı. Heyecan,merak,üzüntü, yalnız kalma korkusu ve sayabileceğim daha bir sürü duygu karmaşası ve daha neler neler...

Yemekten sonra ailecek TV izlemeye başladık, bir yandan da o benim her zaman arayacağım hoş sohbetimize başlamış bulunmaktaydık. Her ne kadar İstanbul olayını düşünmemeye çalışsak da, eminim anne ve babamın aklında çıkmıyor, ama onlarda benim gibi bunu belli etmeye niyetleri yok gibiydi. Ama eminim ki ayrılık vakti geldiğinde ,şimdi içimize attığımız bütün duygular gün yüzüne çıkacak ve o zaman daha fazla üzüleceğiz.

Kimine göre abartıyor olabilirim, sonuçta genç bir bireyim ve tek başıma ayaklarımın üstünde durmam gerekiyor. Ama ne ben daha önce ailemden ayrı kaldım, nede onlar benden, aslında onlar için daha zor en başından anlatmam gerekirse; annemle babam birbirlerini çok sevmişler - ve hala seviyorlar-. Babam Mardinli yani doğulu bir ailenin çocuğu, annem ise İstanbul'da doğup büyümüş soylu bir ailenin tek kızı. Mardin de -aslında ülkemizin bazı kesimlerinde, kız çocukları okutulmaz ve çoğu kişi bunu doğu bölgesi olarak farz etse de, aslında insanlara hep bu şekilde empoze edildiği için öyle algılanıyor  ama doğuya özgü bir durum değil maalesef - kız çocukları okutulmaz, ayıplanır. Babamın okuyamama gibi bir zorunluluğu yok, babam da oralardaki hayattan kurtulmak için, tüm çabalarıyla İstanbul'da istediği bir üniversite de muhasebe bölümünü okumuş.

Annemde de tabi okuyamama gibi bir sorun yok nasıl olsa İstanbul'lu,  maddi durumu iyi bir ailenin tek kızı ve her şeylerini ona adamış bir ailesi vardı. Üniversite de turizm ve otel işletmeciliği olarak okumuş.O zamanlarda da babamla tanışmışlar ve ilk görüşte olmasa da -ki bana göre ilk görüşte çünkü, ilk zamanlar hiç anlaşamamışlar ve hep zıt düşmüşler bu yüzden de bence ilk görüşte -birbirlerine aşık olmuşlar. Tabi bunu duyan annemin tarafı kesin bir dille onaylamamışlar. Nedeni ise babamın doğulu olmasını ileri sürmüşler. Bunu duyan baba tarafımsa, bizde istemeyiz deyip sırt döndüler ve ne olduysa ondan sonra oldu, madem siz bizi bu kadar kolay silebiliyorsunuz deyip kaçmışlar.

Asıl zorluk burada başlıyor. Yeni şehir, sil baştan bir hayat ve düzen hepsi üst üste gelmiş ama birbirlerinden asla vazgeçmemişler. Ailelerine aşklarının büyüklüğünü göstermiş oldular böylelikle, düzenlerini zamanla kurduktan sonra, çocuk yapma kararı almışlar. Ama annemin yumurtalıkların da sorun çıkmış, ve doktorlar çok zor hamile kalabileceğini söylemişler, ama onlar ümitlerini yitirmeyip gezmedik doktor bırakmamışlar. En sonunda tam ümitlerini yitirdiklerinde, annem bana hamile kalmış ve ben doğana kadar zorlu yollardan geçmişler, ama pes etmek diye bir şey yokmuş onların hayatlarında. Ben doğduktan sonra annem çalışmamaya karar verip hayatını bana göre yönlendirmiş. Babam ise yaşı itibariyle artık emekliliğine ayrıldı ve geçimimizi onun sayesinde sağlıyoruz.

Onlara baktıkça işte gerçek aşk bu diyorum, ama çevreme bakınca yakından uzaktan alakası bile yok. Önüne gelen tanımadığı insanın çıkma teklifini kabul ediyor ve ben onları hayretle izliyorum, sonuçta insan hiç tanımadığı bir insanla nasıl vakit geçirebilir? Veya onun neleri sevip sevmediğini nereden bilebilir ki, bu bana göre çok yanlış tabi arada istisnalar olabilir ama milyonda bir gibi geliyor.İşte bizimkilerin aşk hikayesi de bu, onların hikayesi aklıma gelince yine kendi hayat hikayemi unutuyorum, neyse nereden bu konuya gelmiştim ben heh hatırladım onlardan ayrılacağım için ve onların bana olan bağımlılığımdan.

İşte birazda bu sebepten dolayı benim üzerime fazlasıyla düşüyorlar ve benim bundan hiç şikayetim yok. El bebek gül bebek büyütüldüğüm için, nazım onların üstünde fazlasıyla geçerli ve başka bir şehre gideceğim, tanıdığım kimsem yok, zaten çok sosyal biri olduğum söylenemez ama asosyal de değilim, yani ikisinin ortasında gibi bir şey artık nasıl oluyorsa. Aslında İzmir gibi bir yerde yaşayınca ne kadar asosyal olunursa bende o kadarım ister istemez bir çevreye sahip oluyorsun...

İzmir anlatılması ve yaşanması zor şehir...

Gündüzü, gecesi bir şehir...

İçinde her türlü insana kucak açan şehir...

Saat kulesi, Karşıyaka, Boyoz ve Çiğdemiyle meşhur şehir...

35.5 Karşıyaka ve tam 35 Göztepe ile ikiye ayrılan şehir...

Hoşçakal...

Ben böyle duygusala bağlamış bir şekilde düşünürken, anne ve babam da kendi hallerinde konuşuyorlardı. Annem benim uzun sürü sessiz kalmam üzerine bakışlarını bana çevirdi ve

"Hayırdır kızım ne düşünüyorsun böyle kara kara" deyip beni daldığım düşünce denizinde biranda çıkardı. İlk önce anne ve babama gıpta ile baktım ve içimden Hz. Ali'nin okuduğu duayı okudum.

'Allah'ım gönlümde olanı hakkımda hayırlı eyle, hakkımda hayırlı olanları da gönlüme razı eyle...' kalbimden geçenler aynen bu şekilde oldu, inşallah onların ki gibi bir aşk bana da nasip olur. Annem hala yüzüme benden bir cevap bekler gibi bakıyordu, ve ben hala ona cevap vermediğimi hatırladım.

"Hiç bir şey olmadı anneciğim, sadece üniversite hayatını düşünüyordum." diye aklıma ilk gelen cümle ile  geçiştirdim.

"Her şey olacağına varır güzel kızım, hakkında hayırlısı neyse o olur sen merak etme" dedi. İşte bu yüzden annemi çok seviyorum, her ne olursa olsun insanı rahatlatmasını biliyor. Annem tekrar babama dönüp sohbetine kaldığı yerden devam etti ,bende onlara katılıp biraz sohbet ettikten sonra, 'iyi geceler' dileyerek odamın yolunu tuttum.

 Üzerimi değiştirip bana her zaman rahatlık sağlayan kısa şortlu olan geceliğimi giyinip, yatağımın içine girdim. Bir sağa bir sola dönmekten ne kadar zaman harcadığımı hiç bilmiyorum, ama en sonunda bedenim, ruhum bugün ki heyecan ve stresin vermiş olduğu yorgunlukla göz kapaklarım kendiliğinden kapanmasını sağladı.



Biliyorum arkadaşlar çok kısa ama ilk defa yazıyorum ve nasıl yazdığımı bilmiyorum inanın şu an çok heyecanlıyım aslında uzun zamandır dusunuyor ama cesaret edemiyordum artık kuzenimin ısrarlarına ve benimde içimdeki yazma dürtüsüne daha fazla gem vuramadım ve başlamaya karar verdim çok cesur biri degilimdir aslında çok karamsarimdir ya okunmazsa falan gibisinden amannnn neyse ne çok konuştum belki hiç okunmayacak ama ben yinede şansımı denemek istiyorum ben baya içimi döktüm daha fazla uzatmayayım okumaya layık gorupte begenirseniz votelerinizi bekliyorum yanlışlarım veya beğenmediğiniz bir yer varsa söyleyebilirsiniz










Continue Reading

You'll Also Like

614K 27.4K 17
Son yirmi yedi saniye. Zaman gelmişti, kulaklıktaki ses son kez konuşacaktı. "Sonuna geldik, küçük hanım," Alacağı canları düşündükce duyduğu memnuni...
209K 14.1K 21
17 Yıl sonra gerçekleri öğrenen Bade, yıllardır onu arayan abilerine giderse. Azıcık dram. Bolca eğlence. Bolca aksiyon. Bir tutam da kaos. Daha...
434K 33.2K 11
Boş kalan son sayfa dolmadan, kibritler yere saçılmadan, yanan son mum sönmeden, bu yabancı duman her yanımızı sarmadan ve onlar beni bulmadan bul be...
5.9M 194K 98
Karan Haznedaroğlu. 27 yıldır her istediğini elde eden, sadece adıyla bile bütün kapıları açabilecek bir adam. Şimdi her şeyden çok istediği bir şey...