BUZ KRAL

By Nerime_ULC

10.9M 426K 53.8K

Elif kendine özgü masum sade bir kız. Ta ki Dağhan ile tanışana kadar... Aşkın bu kadar karmaşık acı am... More

Kimsin Sen?... (BÖLÜM 2)
Fotoğraf... (BÖLÜM 3)
Oyuncak....(BÖLÜM 4)
Bilet...( BÖLÜM 5)
Kadın... (BÖLÜM 6)
Konser... ( BÖLÜM 7)
İlk Buluşma...( BÖLÜM 8)
Aptal...(BÖLÜM 9)
Beyaz Buket...(BÖLÜM 10)
Yazardan Açıklama...
Hırs... (BÖLÜM 11)
Teklif... (BÖLÜM 12)
Telefon... (BÖLÜM 13)
Yazardan Açıklama 2
Roma... ( Bölüm 14)
Sadece Bir Hafta...(BÖLÜM 15)
Rüya...(Bölüm 16)
Yazardan Açıklama 3
İtalyan Kahvaltısı... (BÖLÜM 17)
Fesleğen Soslu Makarna...(Bölüm 18)
Uçurum...(Bölüm 19)
Karniyarik, Pilav, Cacık...(Bölüm 20)
COMO GÖLÜ ...(Bölüm 21)
Cam Kırıkları...(Bölüm 22)
Klise Düğünü...(Bölüm 23)
Aşk Çeşmesi...(Bölüm 24)
Beni öptü...( Bölüm 25)
Yazardan Aciklama... 4
Siyah Dantel Elbise... (Bölüm 26)
Yazardan Açıklama... 5
Pislik... (Bölüm 27 - Part 1)
Pislik... (Bölüm 27 - Part 2)
Soğuk... (Bölüm 28)
Ben Buyum....(Bölüm 29)
Bitti... (Bölüm 30)
Dostluk... (Bölüm 31)
Sadece Bir Ay...(Bölüm 32)
Özür...(Bölüm 33)
Oyun ...(Bölüm 34)
Kaza... (Bölüm 35)
Korku...(Bölüm 36)
Yüzleşme.... (Bölüm 37- Part 1)
Yüzleşme...(Bölüm 38 - Part 2 )
Kırmızı Spor Araba... (Bölüm 39)
Özlem...(Bölüm 40)
Yemek...(Bölüm 41)
Anne...(Bölüm 42)
Geçmiş... (Bölüm 43)
Sürpriz...(Bölüm 44)
Yazarda Açıklama 6
Mutluluk... (Bölüm 45)
Gerçek Aşk ...(Bölüm 46)
Yazardan Teşekkür...
Kavuşma ... (Bölüm 47)
Seni Seviyorum...(Bölüm 48)
Bir Ay Bitti ... (Bölüm 49)
Yıkım ...( Bölüm 50)
Kapak Değişikliği
Paylaşınca Azalır Acılar ... ( Bölüm 51)
Teşekkür....
Alışmak ... (Bölüm 52)
İzmir ... ( Bölüm 53)
Okuyucu İlgisi
Yeni Bir Yol ...(Bölüm 54)
Cesaret ... (Bölüm 55)
Yağmur Fırtına ve Alabora... ( Bölüm 56)
Kısacık Bir Giriş Olsun (Geriye Dönüş - Bölüm 57)
Geriye Dönüş... (Bölüm 57)
Duyuru...
Savaş, Mağlup, Esir... (Bölüm 58)
Beni Affet ... (Bölüm 59)
Yeni hikaye, Yeni kapak tasarımı ....
YABAN Tanıtım ve Kapak...
Asla Pes Etme ... (Bölüm 60)
Yeni Bir Yıl...(Bölüm 61)
Yeniden Merhaba...
Varlığı Yokluğu Bir Olan Adam... (Bölüm 62)
Alıntı (Bölüm 63) Gitme Yalvarırım Gitme...
Gitme, Yalvarırım Gitme (Bölüm 63)...
Bitmesin, Gitmesin.... (Bölüm 64)
Sanki Hiç Gitmemiş Gibi...(Bölüm 65)
Uyan ... (Bölüm 66)
Yazardan Açıklama...
Alıntı...
AŞK ... (Bölüm 67)
Merhaba...
Wattpad Hakkında
Son ... (Bölüm 68)
BUZ KRAL 2 - KAFES / 1. Bölüm
BUZ KRAL 2 - KAFES / 2. Bölüm
BUZ KRAL 2 - KAFES / 3. Bölüm
BUZ KRAL 2 - Kafes 4. Bölüm

Züppe... ( BÖLÜM 1)

520K 10.5K 2.1K
By Nerime_ULC

Ellerini geriye doğru açıp gerindi Elif. Bugünde yoğun, boğucu ve sıkıcı bir gün olmuştu.  Topuklu ayakkabısından çıkardığı ayağını ovalayıp yüzünü buluşturdu. Eve gitsem spor ayakkabı yada babetlerimi giysem diye düşündü, gözü saatine gitti mesai çıkışı, trafik, kalabalık, İstanbul...

"İki saat içinde yetişebilir miyim acaba?" diye mırıldandı kendi kendine.

Zor bir ihtimal olduğuna karar verip vazgeçti.

"Çantamdan bileğime yapıştıracak bir bant bulursam idare edebilirim" deyip gülümsedi.

Arabası da tam arıza çıkaracak haftayı bulmuştu. Bir hafta içinde maaşının hatırı sayılır miktarını taksilere harcamak zorunda kalmıştı. Zaten İstanbul şartlarında maddi olarak zorlanmasa bile kendi kendisini zor çevirebiliyordu. Şimdi de bu taksi masrafına eklenecek ekstralara ne yazık ki ayıracak daha fazla bütçesi yoktu. Bu günü acısını göz ardı edip bu ayakkabılarla tamamlaması gerekiyordu. 

Bilgisayarını kapatıp Tuğçe'ye şöyle bir göz attı. Yoğun şekilde bitirmeye çalıştığı bir işi olduğu belliydi.

"Ben çıktım anca yetişirim gibi gözüküyor. Bizim kraliçe çok bekletmeye gelmez zaten yarın dönüyor. Gitmeden mutlaka görmem lazım onu. Çok özledim" dedi heyecanla.

Tuğçe gözlüklerinin üzerinden burnunu kırıştırıp dil çıkardı.

"Ne varsa eskilerde var zaten. Eski kankini bulunca yenisini iki günde çöpe attın bakıyorum" deyip şımarık şımarık sırıttı.

Elif de Tuğçe'ye sitem eder gibi

"Aşk olsun maya senin de yerin çok özel " deyip eliyle abartılı bir kalp işareti yapıp sırıtarak göz kırptı. Ve ardından acele ile uzaklaştı.

Tuğçe arkasından

 "Bana maya deme" diye bağırırken kıkırdamasını durduramadı Elif.

İstanbul'a geldiğinden beri üç senedir en iyi arkadaşı Tuğçe'ydi. Sarı, çıtı pıtı, bıcır bıcır bir kız olduğu için bal arısına benzetirdi Elif onu. Onun için arı maya diye seslenirdi hep.
Tatlı dilliliği iyi kalpliliği de cabasıydı. Ancak Tuğçe'nin bu lakaptan pek hoşlandığı söylenemezdi. Her seferinde bana maya deyip durma diye suratını ekşitirdi. 

İzmir'in iki yakasının kızlarıydı onlar. Elif Karşıyakalı Tuğçe Göztepeliydi. İki semtin ezeli rekabeti bu iki kız arasında ezeli dostluğa dönüşmüştü. İzmir de bulamadıkları şans İstanbul da buluşturmuştu onları. Üç senedir birbirlerinin en iyi arkadaşı olmuşlardı.

Bastığı asansörün katına çıkmasını beklerken hala gülümsemesi silinmemişti yüzünden. Asansör gelip de aşağıya inmek için zemin kat düğmesine basınca çantasına elini atıp kaydettiği taksi durağının numarasını tuşladı Elif.

"Alo iyi akşamlar Artcan Holdinge bir taksi lütfen " diyerek telefonunu kapattı.

Ege Üniversitesi işletme mezunuydu Elif. Okul bitince ilk senesini İzmir'de girdiği bir şirkette çalışarak geçirmiş ancak İstanbul da ki bu iş karşısına bir arkadaşı aracılığı ile sunulduğunda hayır demeyi hiç düşünmemişti.

Aslında İstanbul hep gözünü korkutmuştu. Yaşamak için hiç aklından geçirdiği bir şehir olmamıştı. Ancak iş söz konusu olunca koşulsuz bir şekilde evet demiş ve üç senedir bu şehirde yaşamaya başlamıştı. Bir kaç başarısız ilişki de geçmişti başından burada. Ancak hiçbirisini ne sevmiş nede aşık olmuştu. Bu şehrin aşkları da kendi gibiydi. Yoğun bencil karmaşık ve mekanik...

Aşklar bile koşulluydu sanki burada. Önce yaşam, İstanbul, sonra ise aşk. Ya da Elif kendi aşk talihsizliğini İstanbul'a yükleyip rahatlamayı seçiyordu. Bu konu üstünde fazla düşünmeye de zamanı yoktu zaten. 

Çok becerikli bir kız olduğu söylenemezdi . İstanbul'un , İstanbul da yaşamın, evin, işin sorumluluğuna zar zor yetişiyordu. Aşkın, romantizmin, duyguların, birisinin eksikliğini de çok fazla hissedecek zamanı olmuyordu. Cam fanusunun içerisinde kendine kurduğu mutlu ve huzurlu hayatında yaşamayı seviyordu.

Dışarı çıktığında hafif bir esinti suratına çarptı. Saatine baktı 17:16'yı gösteriyordu.  Yetişebilir miyim acaba diye düşünürken çağırdığı taksi aniden önünde durdu.

Aceleyle binip

" Yeniköy Delizioso Restorant" dedi taksiciye hızla.

*****

Esra ile çocukluktan beri arkadaşlardı. Arkadaşlıkları İzmir den ikisi de ayrılana kadar neredeyse her gün görüşerek sürmüştü. Kendini bildi bileli hep Esra vardı. İlkokulu, ilk arkadaşı, ilk öpücüğü, ilk aşkı, ilk gözyaşını hep birbirlerine anlatmış dertleşmiş birlikte çocukluk genç kızlık geçirmişlerdi. 

Esra çocukluğundan beri bir peri edasıyla büyümüş gerçekten fark edilir bir güzelliği olan zarif, etrafına ışık yayan sıcak bir kız olmuştu. Modacılık bölümünü bitirdikten sonra ailesinin maddi manevi katkısıyla İtalya ya staja gitmişti. Elif de iş için İstanbul yerleşene kadar aileleri kadar yakın olmuşlardı birbirlerine. Daha sonra Esra okulunu bitirip İzmir'e dönmüş, İzmir'in hatırı sayılır gözde bir kesimine hitap eden bir butik moda evi açmıştı. Kendi de iş dolayısıyla İstanbul İzmir arasında mekik dokur olmuştu. Her geldiğinde de bir ya da iki gece kalacak olsa dahi Elif'i görmeden dönmezdi.  Dün yine bir iş alışverişi için İstanbul'a gelmişti.  İlk işi de buluşalım demek için Elifi aramak olmuştu. Onlar için dostluk bu demekti. Her ne olursa olsun yan yana olabilmek ve birlikte ilerleyebilmek. 

Taksi son derece pahalı ve şık olan restoranın önünde durunca Elif yine kendi gibi şaşalı ortamı bulmuş bizim kraliçe diye düşünüp gülümsedi. Üç yıldır İstanbul'daydı ama Esra sayesinde öğrenebilmişti bu pahalı restoran ve mekanları. 

Taksiciye ücretini ödedikten sonra arabadan indi. Adımını yere atması ile sızlayan ayağı aklına bir kez daha yara bandını getirdi. Umutsuzca elini çantasına attı. Yanılmamıştı tahmin ettiği gibi bant falan yoktu. Somurtup restorana doğru yürüdü. Bu topuklu ayakkabılar pek çok kadının aksine sadece kendisine mi düşmandı acaba? Şu an bu pahalı restoranda ki kadınların yüzde doksan dokuzunda topuklu ayakkabı olmalıydı. Ancak hiçbirisinin suratında da bendeki gibi ekşi bir ifade yok diye geçirdi aklından Elif.

Az sonra Esray'ı karşısında görecek olmasının heyecanı ile adımlarını hızlandırıp dahasını düşünmeden restorana girdi. İçerisi göz yormayacak kadar ışıltılı, şık ve nezihti. Her şeye rağmen topuklularımın ayağımda olması iyi olmuş diye düşündü bir anda. Demek ki kadın olmak beraberinde belli bir hükümlülüğü de getiriyordu. Hele ki böylesi şık ve pahalı ortamlarda. 

Restoranın içerisine girince Elif'in ilgisi ve hayranlığı adeta ikiye katlandı. Şık dekorasyon, seçkin müşteriler, nefis yemekler, zarif garsonlar, zengin şarap kavı ile ortam inanılmaz derece elit görünüyordu. Büyülenmiş gibi etrafa göz gezdirmeye devam ederken karşıdan kendisine el sallayıp kocaman sırıtan Esra'yı gördü. Aklındaki düşünceleri yok sayıp o yöne doğru heyecan ile yürüyüp gülümsedi Elif. 

Birbirlerini kucaklayıp sarıldıklarında uzun süre bırakmadılar. Onlarınki dostluktan da öte kardeşlik gibiydi.

"Beni görmeden gitsen fena ödetirdim" dedi Elif sevinç ile gülümseyip masaya otururken.

"Ne zaman öyle yaptım da bu seferde öyle yapacağım cadı" dedi Esra da kaşlarını havaya kaldırıp.

" iki gün bile olsa birisi mutlaka senin" diyerek tebessüm etti ardından.

Esra yine sade ve göz dolduran bir şıklıkla harika görünüyordu. Kahve büyük gözleri , çıkık elmacık kemikleri, uzun kestane saçları ile hoş bir güzelliğe sahipti. Yirmi altı yaşında olmasına rağmen çocukluğundan beri genç görünüşüne tezat bir kraliçe edası ve olgunluk içinde olmuştu. Her zaman Elifi gözetir ve kollardı. Elifin ne zaman başı sıkışsa aklı karışsa Esra ile dertleşir, hep tavsiyelerine uyar ve zararlı da çıkmazdı. Entellektüel bir külkedisi masalındaki periydi adeta bu kız.

Eli topuzuna gitti Elifin. Birkaç asi saç telini aralara sokuşturduktan sonra

"Eee ne var ne yok. İzmir nasıl, sen nasılsın?" diye sordu merakla.

"Hep aynı işte, bıraktığın gibi yoğun bir iş ama güzel ve sakin bir İzmir" dedi Esra da.

"Ya şu sigortacı çocuk Emre miydi? Ondan ne haber ?" diye kıkırdadı Elif.

"Fazla çocuk ve fazla yapışkan . Bana göre değildi" deyip umursamazca omuz silkti Esra da.

"Nasıl yani, bitti mi?" diye sordu şaşkınlık ile kaşlarını havaya kaldırıp Elif.

Esra elini havada savurup omuzunu silkti.

"Boş ver alıştım zaten bu duruma. Neydi sloganımız NO MAN NO CRY" deyince kahkahalarla gülmeye başladı her ikisi de.

"Asıl şimdi sen beni boş ver de İstanbul da yaşayan sensin. Sende ne var ne yok? " diye sorup elini çenesinin altına koyup merakla dinlemeye başladı bu kez Esra.

Elif silkinip

"Senden de beterim ev-iş-ev-iş" deyip bıkkınlıkla omuzunu silkti.

"İstanbul her zaman senin şehrin oldu kraliçe, beni burası boğuyor. Hayat garip bir şekilde işliyor ne yazık ki burada. Hayatımız tersine döndü sanki. Ben buradayım sense orada. Ama her şeye rağmen yine de buradaki işimi seviyorum. Neyse ki senden sonra Tuğçe ile tanıştım. O da bana çok destek oluyor. Onunla birlikte biraz vakit geçirip oyalanabiliyorum. Vaktin nasıl geçtiğinide bu koşuşturmaca içerisinde anlamıyorum" dedi Elif.

Esra kısa bir tebessümden sonra

"Belki de haklısın tatlım. Ama yaşam şartları diyoruz biz bu konuya. Doğduğun yer değil doyduğun yer demişler her zaman. Sen her zaman için İzmir'in sıcak meltemine, yakıcı güneşine, asi denizine, sınırsız özgürlüğüne aşık bir kız oldun. Ama seçenekler seni buraya sürüklediği gibi beni de İzmir de kalmaya mecbur bıraktı. Neyse ki bizi koparamadı hiç bir şey. Ara sıra görüşsek bile yine de birlikteyiz. Beraberiz" diyerek içten bir şekilde tebessüm etti.

Ardından ise 

"Ama şu Tuğçe hiç hoşuma gitmiyor, dağdan gelip bağdakini kovuyor. Sakın tahtımı ona vereyim deme bak bozuşuruz ona göre" diye kaşlarını çattı şaka ile karışık parmağını Elif'e doğru sallarken.

Esra'nın bu sahiplenen sözlerine karşı Elif kıkırdadı.

"Senin de onun da yeri özel. İkinizin de bu tarifsiz kıskançlığını anlayamıyorum " karnını gösterip

"Baklavalarımda yok ama " deyince ikisi bir kahkaha daha attı.

Bir kaç dakika sonra yanlarına gelen garsonun uzattığı menüye acele bir göz gezdirdikten sonra

"Bana bir ak deniz salatası ve bir de sade soda" dedi Esra.

Elif ise Esra'nın aksine tüm günün açlığını mantarlı makarna ve kuzu biftek ile dindirmeyi düşündüğü için kabarık bir menü seçmeyi yeğledi. Midesinin gurultusu masaya oturduğunda beri kulaklarındaydı.

Fazla kilosunu takıntı etmenden çok önce vazgeçmişti Elif. Uzun bir süre diyetler, yürüyüşler yapıp fazlalık üç kilosunu vermek için çok çabalamıştı. Ancak tüm emeklerine rağmen üç kilo verip dört kilo alınca bu uğraşından vazgeçmişti. Kilolu bir kız değildi ancak zayıfta sayılmazdı. 1.68 boyu 58'lik kilosu ile hoş balık etli dolgun hatlı bir kızdı. Aslında kendini seviyordu ama zayıf ve kırılacakmış gibi olan kızları gördüğünde de içinden bir nebze kıskançlıkta geçmiyor değildi.

Açık mavi gözleri, yuvarlak yüzü ,küçük kalkık burnu , omuzlarına değen açık kumral sarı arasında dans eden saçları, beyaz teniyle sevimli bir güzelliğe sahipti.
Ama aynanın karşısına geçtiğinde bir türlü güzelim diye bakamazdı kendine. Ancak biraz makyaj ve özenle bir şeye benzedim diye sırıtırdı aynadaki aksine. Güzel sıfatını kendine yakıştıramasa da bir çok arkadaşından ve çevresindeki erkekten duymuştu fark edilir bir güzelliğe sahip olduğunu. 

Esra gibi yirmi altı yaşındaydı Elif de. Aynı yılın çocuklarıydılar.  Ama farklıydılar. Bu farklılık arkadaşlıklarına iyi bir şekilde yansımıştı. Bu durumu avantaja çevirebilmeyi de başarmışlardı dostluklarında. Biri diğerinin eksik ve fazlalığını örter ve apsorbe ederdi. Biri ağlarken diğeri onu güldürebilmeyi başarırdı. Biri kaygılanırken diğeri onu rahatlatırdı. Biri yorgunken diğeri onu enerjisi ile coşturabilirdi. Yani kocaman bir yapbozun farklı ama uyumlu parçaları gibiydiler. Arkadaş, dost ve kardeştiler.

Sohbetler, devam ederken garsonun önlerine servis ettiği yemeğe iştahla başladılar.

"Her zaman ki gibi çok açsın" dedi Esra bakışlarını Elife çevirip.

"Sende her zamanki gibi hep toksun " dedi Elif de ağzı dolu şekilde Esra'ya sırıtırken.

"İyi ki gördüm seni ne zaman arayı açsak özlüyorum bizim kraliçe iş kadını olduğundan beri çok yoğun diyorum kendi kendime. Ama bu yoğunluk çok işime yarıyor. Sık sık İstanbul geliyorsun. Yoksa arkadaşımı görmek çok zor olacak" deyip bir çocuk gibi dudaklarını büzdü Elif.

Uzun süre sonra buluştukları o yemekte neler konuşmamışlardı ki. Şu bir kaç saat içinde bir kaç aylık ayrılık da bile bir yığın konuşacak şey biriktirmişlerdi. Eski günleri anarak büyük bir neşe ile yemeklerini bitirdiler.

"Oooo saat on olmuş bile cadı. Yarın seni iş beni de havalimanı bekler. Senin gibi tavuğu çok bile tutmuşum ben" deyip onaylamaz gibi başını sallayıp cık cıkladı Esra.

"Bende kalmadığın için sana bozuk çalıyorum bilesin. O senin meşhur beş yıldızlı otellerinin konforunu veremem ama küçük evim ve kalbimin sıcaklığıyla seni misafir edebilirdim" dedi Elif somurtarak.

"Hayır  cadı zaten iki gece kaldım İstanbul'da. Koşturmaca, iş hep dışarıdaydım. Yatmaya zor yetiştim. Senide hiç huzursuz etmek istemedim. Daha geniş bir zamanda evine istemediğin kadar çöreklenmeyi planlıyorum merak etme" diye tebessüm etti Esra.

Elif de gülümseyip göz kapaklarını kapatarak hevesle başını salladı. Bu kız gönül almayı gerçekten iyi biliyordu.

Esra mütevazi bir kızdı. Yatak, ev, eşya onun için hiçbir zaman önemli olmamıştı. Elif önüne yumurta kırıp koysa iştahla yerdi. Esra'nın böyle olduğunu Elif de biliyordu ama arkadaşına yine de sitem etmeden duramıyordu. Yaramaz ve şımarık bir çocuk gibi buradayken onu hep kendine istiyordu. 

"Bana iki dakika müsaade et lavaboya gidip geleceğim sonrada kalkarız" dedi Elif çantasını eline alıp masadan doğrulurken.

Esra da başını sallayıp taksi çağırmak için telefonuna uzandı bu arada.

Çantasını alıp, lavaboların olduğu yöne, sağ tarafa doğru yöneldi Elif. Restoran gerçekten de çok gösterişli ve çok büyüktü. Zaten müşterilerde bunu doğrular nitelik de saygın ve zarif görünümleriyle manzarayı tamamlıyordu. 

Yemek yenilen bölümü ardında bırakıp büyük camlı bölmeli ve gösterişli bir kapıdan geçti. Işıklı geniş bir hole çıktı. Burası restorandan bağımsız bir yer gibiydi. Tavandan yansıyan ışıklandırmalar ile duvardaki şık avizeler büyük bir uyum içerisindeydi. Yerdeki parlak beyaz mermerlerde bu duruma eşlik edince bu geçiş holü adeta ışıl ışıl bir alana dönüşmüştü. Sol tarafta dışarıya açılan geniş bir çıkış kapısı bulunuyordu bunu dışında etrafta hiç bir şey ve hiç kimse yoktu. İçerisinin muazzam kalabalığına göre burası oldukça sessizdi. Elif meraklı bakışlarını etrafta gezdirdi. Lavaboyu gösteren hiç bir işaret yoktu.

Sorabileceği bir garson ya da görevli ararken karşıdan gelen birkaç kişilik grubu fark etti. Neşeli bir şekilde şakalaşıp gülüşerek yanına doğru gelen bu bir kaç kişilik kalabalığa dikkatle baktığında ise şaşkınlığa uğradı.

"Aman Allahım Ayla Algan...!"  diye fısıldadı kendi kendine.

Çocukluklarından beri Esra ile yataklarının üstüne çıkıp ellerindeki saç fırçalarını, saç toklarını, kalemlerini mikrofon yapıp bangır bangır şarkılarını söyledikleri, ilk aşklarında, ilk ayrılıklarında, ilk terk edilişlerinde sabah akşam şarkılarını bıkıp usanmadan dinledikleri, öbür hafta yeni tanıştıkları çocuk için şarkılarını bu kez hevesle mırıldandıkları Türkiye müzik tarihine ismini yazdıran Ayla Algan...

Elif Ayla Algan'ı böyle sürpriz bir şekilde karşısında görünce deli gibi heyecanlanmış adeta ayakları yerden kesilmişti. Bu Elif için bir masal bir hayal gibiydi. Demek ki oda arkadaşlarıyla bu akşam burada ki  restoranda yemek yemişti.  Ayla Algan kanlı canlı karşısındaydı. Gözlerini kırpıştırıp yutkundu. Buna inanamıyordu.  Koşup Esray'ı çağırsa onunla birlikte Ayla Algan ile tanışıp bir fotoğraf çektirseler bu gerçekten harika olurdu. Ama Elif bunun için buradan ayrılıp içeriye gitse o sırada gidebileceklerini ve ne yazık ki onları kaçıracağını düşündü. Ki bu konuda haklı gibi görünüyordu. Ayla Algan'ın da içinde olduğu grup çıkış kapısının olduğu yöne doğru yürümeye devam ediyordu. 

Peki ne yapacaktı şimdi? Onları durdurmak için ne diyecekti ? Bir iki dakika beklersiniz arkadaşımı çağırıp geleceğim mi diyecekti. Kesinlikle ama kesinlikle beklemeyeceklerine emindi. Kim bilir günde kaç kere bu sevgi gösterisine şahit oluyordu. Bu fırsatı böylece elinden kaçıramazdı. En sevdiği kadın sanatçı şarkılarına hayran olduğu besteci tam karşısındaydı. Ve onunla tanışma fırsatını yakalamadan ellerinin arasından kayıp gitmesine de izin veremezdi. 

Ne yazık ki bu sefer Esrasız bu işi yapması gerekiyordu. Eli çantasına gitti hemen, en azından bir fotoğraf çekilebilirlerdi. Bunu kaçıramazdı. Elini çantasına attığı anda aksi gibi telefonunun da yanında olmadığını fark etti. 

"Kahretsin" diye mırıldanıp acele acele çantayı karıştırmaya devam etti.

Masanın üzerinde bırakmış olmalıydı. Hemen bir şeyler yapması gerekiyordu. Ayla Algan yanından geçmek üzereydi.

"Bir dakika..." diye seslendi acele ile Elif.

Ayla Algan ve arkadaşları Elifin telaşlı sesi ile irkilip durduklarında  hala arkadaşlarıyla gülümsemeye devam ediyorlardı. Onu karşısında birebir görmenin sevinci ile kalbi deli gibi atmaya başlamıştı. Daha sonra kendini toparlayıp ne söyleyeceğini bilemeyerek bir çırpıda

"Ben gerçekten çocukluğumdan beri hayranınızım. Şarkılarınız ve size bayılıyorum" dedi gözleri parlayarak.

"Teşekkür ederim. Çok naziksiniz" diye gülümsedi Ayla Algan da duruma aşina olmanın alışkanlığı ile kibarca. 

Gözlerini telaşla bu kez etrafından yardım umar gibi  gezdirdi Elif. Ancak kahretsin ki ne yapacağını bilmiyordu. Bu fırsatı da kaçırmak istemiyordu en azından küçük, küçücük bir resim bile çektirebilse dünyalar onun olacaktı.

Şimdi kalkıp ta Ayla Algan'ın yanındaki arkadaşlarına telefonunuzdan bir fotoğraf çekilebilir miyiz ve daha sonra size numaramı versem sizde bana o fotoğrafları atar mısınız diye sorsa eminim gülüp geçerlerdi. Böylesi bir fırsatta eline kim bilir bir daha ne zaman geçerdi. 

Kısa bir duraksamadan sonra Ayla Algan hareket edecek gibi oldu.

"Bir fotoğraf çekilebilir miyiz? " diyerek tekrar telaşla durdurdu onu Elif.

"Tabi" diye gülümseyerek cevap verdi Ayla Algan da.

Gözleri hala çaresizce etrafta gezerken koridorun sonundan gelen birini fark etti sevinç ile. Belki de bu kişi ona yardım edebilirdi. Restorandaki müşterilerden biri olmalıydı. Resmini çekmesi için ona ricada bulunsa daha sonrada masasından gidip fotoğrafını isteyebilirdi. Bu iş Elif için çok daha kolay olurdu.

"Bir dakika lütfen" diyerek koridorun sonundan yaklaşmakta olan kişinin yanına hızlı adımlarla yöneldi.

"Sizden bir şey rica edebilir miyim acaba?" diye bir çırpıda sordu. 

Bu aslında kolay kolay yapacağı ve cesaret edeceği bir şey değildi. Hiç tanımadığı birisinden aniden saçma bir şey istemek hiç ama hiç Elife göre değildi.

Karşısında sessizce bekleyen ve en iyi ihtimalle kendisine olumsuz bir cevap vermeyen adamdan cesaret alarak

"Ayla hanım ile benim bir fotoğrafımı çeker misiniz acaba ? Benim telefonun masamda kalmış ne yazık ki. Ayla hanımın da çok bekleyebileceğini sanmıyorum. Daha sonra masanıza gelip fotoğrafı sizden alırım. Ayla hanıma çocukluğumdan beri hayranım, benim için çok önemli lütfen" deyip yalvarırcasına başını sağa doğru kırıp gözlerini hayranlıkla Ayla Algan'a doğru çevirdi tekrar.

Genç adamın önce irkilip bir kaç saniye sonra şaşkınlık ile açılan gözlerinden itiraz edeceğini düşünse de 

"Tabi " diye cevap vermesi ile inanılmaz bir şekilde rahatlayıp gülümsedi Elif.

Şükürler olsun sonunda istediği resmi alabilecekti. Hem de en sevdiği sanatçı ile.

Neşe ile Ayla Algan'ın yanına doğru ilerleyip bir baş selamı vererek ona doğru sokuldu ve bu sefer neşe ile kocaman gülümsedi. Ayla Algan da Elifi mutlu edecek bir samimiyet ile ona sokulup yaslandı.

Genç adam sakin adımlarla yanlarına doğru yaklaşıp cebinden telefonunu çıkarıp havaya kaldırdı. Yanında duran Ayla Algan'ın varlığının mutluluğu ile telefon ekranına bakıp gülümsemeye devam ederken karşısındaki erkeği garip bir şekilde dikkat çekici bularak bir an için irkildi Elif. 

Sanki moda dergilerinden fırlamış gibi kumral gür saçları, ela gözleri, kısık bakışları, düz bir çizgi halinde ince dudakları, sarı ve bakır arasında dans eden kirli sakalı ve üzerinde ben çok pahalıyım diye bağıran kahve kareli spor takımı ve hardal sarı süveteri ile çok çekici görünüyordu. Bir kule gibi dimdik duran bu genç adamın kendinden emin bir şekilde fotoğraflarını çekerken ise dünyanın en önemli işini yapıyormuşçasına ciddiydi.

Elif adamı inceleyen meraklı ve şaşkın halinden bir an önce sıyrılıp kurtuldu. Bu da nereden çıkmıştı ki şimdi. Kendine gelmeli ve bu utanmazca yaptığı hareketi bir an önce sonlandırmalıydı.  

Genç adam telefonu indirip bakışlarını üzerine çevirdiğinde Elif yakalanmış olmanın telaşı ile hızla Ayla Algan'a doğru döndü. 

"Çok Teşekkür ederim benim için çok önemliydi" diyerek tebessüm etti.

Ancak aklında hala genç adamın ifadesiz ve sert bakışları geziyordu.

Ayla Algan ise karşılığında gülümseyip başıyla hafif bir selam vererek restoranın kapısına doğru hareketlendi.

Elif Ayla Algan'ın yanlarından ayrılmasını hayran gözlerle izledikten sonra mutluluktan uçarak yüzündeki sırıtışla genç adama döndü bu kez. Az önceki anın etkisini belli etmemeye çalışarak doğal davranıp gülümsemesini sürdürmek için çaba harcıyordu.

"Size de çok teşekkür ederim. Hangi masadasınız hemen telefonumu alıp fotoğrafları almak için yanınıza geliyorum" dedi heyecanla.

"Rica ederim" diyen ciddi tondaki soğuk cevabı aldığında genç adamdaki garipliği fark etti Elif. 

Hisleri onu yanıltmamıştı bu adamda farklı ve alışılagelmedik bir şeyler vardı.

Ancak onun için şu an önemli olan tek bir şey vardı onlarda fotoğraflar. Genç adamın bu tavrını umursamayıp telaşla arkasına dönüp telefonunu almak için hareketlendi Elif.

Tam bu sırada yoğun ve tok ses

"Şoförüm burada olmak üzere o gelene kadar yetişebilirseniz fotoğrafları da alabilirsiniz" dedi tekrar donuk bir şekilde.

Elif gerçekten afallamıştı. Kesinlikle haklıydı bu adam fazlasıyla garipti. 

Şaşkınlık ile karşısında dikilen adamın yüzüne bakmaya devam ederken

"İşte geldi" diyen adamın sesiyle hayreti bir kat daha arttı.

Bakışlarını adamın yüzünden ayırıp çıkış kapısına yönlerdidiğin de ise parlaklığı gece karanlığında bile fark edilen ve ancak TV reklamlarında görebileceği kadar pahalı, lüks ve son model bir jpin kapının önüne yaklaşıp park ettiğini gördü.

Bu soğuk ve donuk adam

"Gitmem gerekli. Bir daha telefonunuzu yanınızdan ayırmamalısınız bence" deyip Elifin yüzüne bile bakmadan hızlı adımlarla kapıya doğru yürüdüğünde Elif şaşkınlığından sıyrılıp düşünmeden adamın önüne atladı.

"Masam hemen şurada iki dakika beklerseniz hemen gidip alabilirim telefonu" dedi telaşla.

Ama adam onu duymamış gibi yana doğru bir adım atıp yoluna devam etti. Lafı havada asılı kalan Elif bir anda sinirlendi.

"Madem bir iyilik yaptınız bari tam yapın sadece iki dakikanızı istiyorum, lütfen. Siz arabaya binmeden burada olurum" dedi yükselen sesi ile.

Ancak genç adam ifadesiz sesi ile

"İki dakika mı? Benim hayatımda bu iki dakikanın nelere karşılık geldiğini bilseniz bunu bana sormazdınız bile" dedi küstah ve soğuk bir gülümsemeyle.

Elif gözlerini kapatıp açtı. Sakinleşmeye ihtiyacı vardı. Sesini makul tutmaya çalışarak

"Peki tamam ben numaramı size vereyim siz bana fotoğrafları gönderin o zaman. Gerçekten iki dakikanızı bile almaz bu" diye umutla konuştu.

Ancak adamın dinleyeceği yoktu. Yoluna devam etti.

"Sadece bir fotoğraf sizden para, yardım ya da farklı bir şey istemiyorum, sadece fotoğraf istiyorum. Üstelik de kendi fotoğraflarım..." diye sesini bir kere daha yükseltti Elif. 

Artık gerçekten de sinirlenmişti.

Adamın bir an için duraksayıp ifadesiz bir şekilde dönüp kendisine soğuk bir bakış attığını gördüğünde gözlerini açıp umutla bekledi.

Ancak bir kaç saniye sonra hiç bir şey olmamış gibi tekrar arkasını dönüp yürümeye başladı genç adam. Arabasına yaklaşıp kapıyı açıp adım atacağı sırada artık telefon numarası için çok geç olduğunu anlayan Elif restoranın kapısına doğru koştu.

"İsmim Elif Yazgan Artcan Holding" diye seslendi ardından.

Bir bacağını attığı arabadan geriye indirip yavaşça ardına doğru döndü adam.

"Oradan bakıldığında posta memuru gibi mi görünüyorum?" deyip küçümser bir tavırla bir kez daha Elif'i süzdükten sonra ardına dönüp arabasına bindi.

Şaşkınlık ve öfkeden gözleri kocaman açılmış bir şekilde adamın arkasından bakarken sadece kapıyı çeken kolu görebildi.

Camları da kendi gibi simsiyah olan jip hızla ilerlerken sinirle ellerini sıktı.

İçindeki öfkeyi daha fazla tutamayarak karanlık caddeye doğru

"Geri zekalı züppe " diye haykırdı Elif... 


******

Tüm okuyucularıma yürekten selam ve merhaba. Buz Kral 5 yıldır okuyucu ile birlikte ve şu an 11 milyon okunmaya ulaştı. İnanılmaz mutlu ve gururluyum her şey sizin sayenizde...

Dokuz Yayınları ile anlaşma sağladık ve 2020 Ocak ayından sonra Buz Kral Kitap rafları ile buluşuyor...

Buz Kral ve diğer hikayelerim için instagram üzerinden resmi bir sayfa açtım. Bu sayfa da Buz Kral ve Yaban ile ilgili gelişmeleri takip edebilir ve birbirimiz ile yakın iletişim içerisinde olabiliriz



Hepinizi bekliyorum. ❤😍❤

Continue Reading

You'll Also Like

332K 19.2K 6
Nisa'nın bir iş çıkışı durakta otobüs beklerken eski eşini kanlar içinde görmesi ile hikayeleri tekrardan başlar... Yanlışlıkla olan "tesadüfler" baz...
755K 28.6K 91
Genç kızın arkadaşının verdiği yeni numarayı yanlış yazan kızın gelecekteki kocasına tesadüfen yazması. İlk başta kız engel yesede engel bir şekilde...
2.3M 37.1K 55
- Ahh...abim gelicek yapamayız.. Üstümdekileri delice yırtarak çıkardı. - Abini boş ver gece. Bugün gelmeyecek güzelim Erkekliğini boxer'ından çıkar...
3.6M 132K 73
Berdel'e kurban gitmiştim. Hiç tanımadığım, bilmediğim bir adamla evlendiriliyordum... "1 yıl, sadece 1 yıl sonra burdan herkesin seni bir ölü olarak...