Beyaz Buket...(BÖLÜM 10)

142K 6.4K 437
                                    

Akşam eve döndüğünde yapmak istediği tek şey Esra'yı aramaktı. Tüm gün kendini sanki bulutların üzerinde dolaşmış gibi hissediyordu. Dağhan Haznedaroğlu ona bir çiçek yollamıştı. Tıpkı kendi gibi güzel, zarif, pahalı ve hiçbir anlam içermeyen bir çiçek... 

Dağhan gibiydi çiçekte, ondan geldiği o kadar belliydi ki.  Beyaz bir inci gibiydi, abartıdan uzaktı, çekiciydi, etkileyiciydi ve çok güzeldi. Ama ne demek istediği, ne için geldiği hakkında en ufak bir ip ucu dahi içermiyordu. Dağhan da böyleydi. Amacı neydi,  neden Elif'in peşindeydi, neden ona doğru yaklaşıyor, duruyor, sonra hiç ummadığı anda bir adım daha yaklaşıyordu. Bilmiyordu, anlayamıyordu Elif. Konserde o kadar soğuk ve mesafeliydi ki. Ayrılırken sanki zorla gelmiş ve gitmek için can atıyormuş gibi hissettirmişti.

Elif onu her gördüğünde bu adamda bir şeylerin eksik olduğunu, yanlış olduğunu hissediyordu. Peki neden onun ile ilgili bir şey olduğunda yada sesini duyduğunda, yüzünü gördüğünde, en azından ismi geçtiğinde kalbi bu kadar hızlı atmaya başlıyordu. Tüm kaslarının gerildiğini, ciğerlerine fazladan dolan oksijeni kalbinin son hızla damarlarına pompalandığını, nabzının deli gibi arttığını hissediyordu.

Nasıl bir adamdı bu böyle? Ne yapmaya çalışıyordu Elif'e ? Ondan ne istiyordu?

Oflayarak kendini kanepeye atıp Esra'yı aramak için çantasından telefonunu çıkardı.

"Cadı ne habersin?" diye neşeyle telefonu açtı Esra.

"Bende tam seni arayacaktım. Kalplerimiz uzakta olsa da birlikte atıyor" diye gülümseyerek konuştu telefonun diğer ucundan.

"İyi miyim bilmiyorum kraliçe. Bana çiçek yolladı" dedi sabırsız bir sesle Elif de.

Bir an önce Esra'dan duymak istediği birkaç kelimeye ihtiyacı vardı.

"Kim yolladı?" diye sordu Esra şaşkınlıkla.

" Dağhan Haznedaroğlu" dedi.

"Ciddi olamazsın" diye bir çığlık attı Esra telefonun öbür ucundan.

"Evet" diye başını salladı Elif.

"Bu adam ne yapmaya çalışıyor. Amacı ne bu pisliğin?" diye sinirli bir şekilde soludu Esra.

Sahiplenici bir abla hatta anne gibi davranıyordu şu an.

"Bir bilsem, birde üzerine bir kart iliştirmiş. Dün gece için teşekkür ediyor " dedi Elif kısık sesiyle.

"Ukala. Hemen o çiçeği de kartı da çöpe atıyorsun Elif. Hemen. Bu adamı hiç gözüm tutmadı. Seninle oyun mu oynuyor bu?" dedi öfke ile.

Elif sıkıntılı bir soluğu ciğerlerine çekip,

"Esra ben ne yapacağım? Niye beni buldu ki böyle bir biri?" diye sızlandı.

Elif'in sesindeki hayal kırıklığı ve umutsuzluğu hisseden Esra bir müddet duraksadı. Arkadaşını en son bu kadar umutsuz ve üzgün gördüğünde, lisede uzun yıllar aşık olduğu ve görüştüğü bir çocuk tarafından aldatılmıştı.
Elif kolay seven bir kız değildi. Kalbine ulaşmak zordu. Ama eğer kalbine ulaştıysanız sizi tüm ruhuyla sahiplenip sevebilirdi. Aşk için yaşardı. Sizi o kadar masum o kadar tatlı severdi ki ruhunuz ruhuyla beslenir, sevgiyi en son noktasına kadar iliklerinizde hissederdiniz. 

İşte Elif'in böyle olduğunu bildiği için korkuyordu birazda Esra. Arkadaşının kırılmasından, üzülmesinden, incinmesinden korkuyordu. Hak etmediği birini sevmesinden korkuyordu.

Bu adamında bu konuda Elif için hiç de gelecek vadettiği söylenemezdi.

"Bak ne diyorum bir hafta izin al. İzmir'e çık gel. Birlikte gezelim tozalım. Hem biraz kafanı dağıtmış olursun. İstanbul'un yorucu, boğucu havasından uzaklaşırsın. Bu sırada ne yapacağını da düşünürsün. Şu adam ile ilgili gerçek hislerini keşfedersin. Senin aklını gereğinden fazla karıştırıyormuş gibi görünüyor" dedi sakin bir ses tonuyla.

BUZ KRALHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin