Slytherin Prensesi

By Melissa-Black

270K 11.8K 13K

"İnsan kim olduğunu seçemez. Ne sen onun kızı olarak doğmayı seçtin, ne de ben bir Black olarak doğmayı." ~Bi... More

1. Bölüm - Geçmişin Ardında Kalanlar
2. Bölüm - Maskelerin Ardına Saklanan Ruhlar
3. Bölüm - Bulanık Sulardaki Yılan
4.Bölüm - Siyahın Ters Yüzü
5.Bölüm - Kalbindekini Biliyorum
6.Bölüm - Hala Çözmeye Çalıştığım Şeyler
7.Bölüm - Şans Yalnızca Ruh Halidir
9.Bölüm - Sıradaki Hatama Benziyorsun
10.Bölüm - Kadeh Kaldıralım Kavga Ettiğimiz Zaferlere
11.Bölüm - Duman İle Kırılan Aynalar
12.Bölüm - Ruhun Katmanları
13.Bölüm - Ödün Vermeden
14. Bölüm - Cesaret Seni Hataya Sürükler
15.Bölüm - Sen Umutsun
16.Bölüm - Siyahın Siyaha Karışması
17. Bölüm Part 1 - Nefret Ettiğim Her Şey
17. Bölüm Part 2 - Nefret Ettiğim Her Şey
18.Bölüm - Başka Bir Zamana İhtiyacımız Var
19. Bölüm - Çünkü Cehennemi Ben Yükselttim
20. Bölüm - Duvarların Ardındaki Hayaletler
21. Bölüm - Melekler ve Ufkun Birleştiği Yer
22. Bölüm - Benim Bütün İstediğim
23. Bölüm - Sayfaların Çevrildiğini Hissediyorum
24. Bölüm - Ne Dilediğine Dikkat Etmelisin
25. Bölüm - Benimle Birlikte Yürüyebilir Misin?
26.Bölüm - Kafesteki Ruh
27. Bölüm - Yolları Saran Buzullar
28. Bölüm - Üzerinde Olduğun Yola Güven
29. Bölüm - Cennet(ten) Gönderilmiş Gibi
30. Bölüm - Bütün Aynalar Paramparça
31. Bölüm - Uçurumun Kenarındaymışız Gibi
32. Bölüm - Bütün Günahların Sebebi
33. Bölüm - Aile Seni Terk Etmez
34. Bölüm - Güneş Işığı İle Doldur
35. Bölüm - Bütün Dalgalardan Sonra
36. Bölüm - İyi Bir Şey Düşünmüyorum
37. Bölüm - Bazen Sahip Olduğumuz Her Şey Bu
38. Bölüm - Eğer Genç Ölürsem
39. Bölüm - Fırtınada ki Sığınak
40. Bölüm - Söylenecek Bütün Saçmalıklar
41. Bölüm - Mücadele Seni Sen Yapar
42. Bölüm - Ünün Hakkındaki Söylentileri Duydum
43. Bölüm - Bahar Yağmurunda Neşe Var
44. Bölüm - Kapalı Kapıların Ardında
45. Bölüm - Ve Rüzgar Sadece Esiyor
46. Bölüm - Ateşle Oynayacaksan Doğru Yapsan İyi Olur
DUYURU

8.Bölüm - Kısa Bir An İçin Parmaklarım Çapraz

6.2K 356 104
By Melissa-Black

Yorum yapan, oy veren herkese teşekkürler. En kısa sürede cevapsız yorumlarınızı cevaplayacağım. Kısa bir bölüm oldu, daha çok geçiş gibi ama iyi okumalar :))

"Hayır, hayır! "Bunu kaçırdığıma inanamıyorum!" Bellatrix koca bir kahkaha daha savurdu. Diğerleri de ona eşlik etti.

"Bir dahaki sefere Bella." Dedi Alice ve elindeki dergiyi masaya fırlattı. Onun cümlesinin getirdiği yeni olasılıklara karşı, arkadaşları kısa bir sessizlikten sonra gülmeye başladılar.

"Prenses Gryffindorluları haklamaya geliyor ha?" William ıslık çaldı ve göz kırptı.

"Alışkanlık yapmasın sonra?"

Alice, gözlerini devirdi. "Abartma Walden."

"Abartmıyoruz ki!" Regulus, ki'yi uzatırken kocaman bir şekilde sırıttı. "Devamı olduğunu biraz önce sen söyledin." Alice, onların olayları ve cümleleri istedikleri yere çekmelerine asla anlam veremiyordu. İç geçirdi ve konuyu orada kapatmayı seçti. Oturduğu koltukta rahatsızca kıpırdandı. Çok yorgundu ve yorgunluğu onu uykuya teşvik ediyordu. Gözlerini kapatıp, kısa bir an dinlenmek istedi.

"Alice?"

Kız gözlerini açmadan iç geçirdi. Dinlenmeye bile hakkı yoktu. "Evet?" dedi bıkkınlıkla.

"Biliyorsun aramıza yeni katılacaklar var." Alice, hala gözlerini açmamakta ısrar ediyordu ama yüzünü buruşturmadan edemedi.

Her sene olduğu gibi ya da beşinci sınıftan bu yana olduğu gibi onlara katılacak kişileri karşılarına alıp konuşurlardı. Alice bunu istemeyerek yapar bir kukla gibi orada dikilirdi. Ama mecburdu. Kuralları beşinci sınıfa geçenleri yanlarına almak ve bir nevi kendi mezuniyetlerine kadar eğitmekti. Ve elbette kendisi ile gerçeği onlara söylemekti. 

Yedinci sınıflar mezun olduklarında, Ölüm Yiyenlere katılarak babasına sonsuz bir sadakatle hizmet ediyordu. Ve bu eğitim beşinci sınıf itibariyle başlıyordu. Alice, buna memnun değildi ama elinden gelen bir şeyde yoktu.

Derin bir nefes daha alıp gözlerini açtı. Merakla ona bakan gruba toz olmalarını söyleme isteği içinde kabarsa da vazgeçti. "Yarın halletsek?" ona itiraz edecek olan William Avery'i gördüğünde elini kaldırıp sustu. "Biliyorum bu gece yapmamız gerek ama inanın çok yorgunum. Yarın, olur mu?" 

Bu bir istek değildi ve onlarda bunu biliyorlardı. İtiraz edecek halleri yoktu. Sessizce başlarını sallarken Alice gülümsedi. "Güzel." Dedi ve ayağa kalktı. Gömleğini düzeltirken gözleri Adrian'a çarpsa da bir şey söylemedi. İksir dersinden beri aralarında hala soğuk bir hava esiyordu. "Ben yatıyorum." Dedi Adrian'ı hiç fark etmemiş gibi. "Herkese iyi geceler."

Arkadaşları da ona iyi geceler dileklerini iletirken Alice yavaş adımlarla merdivenlere yöneldi. Kalan son enerjisiyle devam etti, yatakhanenin kapısından girdiğinde derin bir nefes aldı. Günün bütün yorgunluğu bedenini ele geçirmişti. Okulun daha ikinci günü bitmiş olsa dahi sanki senenin yarısını geçirmiş gibi yorgundu. Her seneden daha farklı başlamıştı bu seneye.

Yavaş adımlar hatta adımdan daha çok ayaklarını sürükleyerek yatağına yöneldi. Üstünü çıkarmaya bile üşenir vaziyetteydi. En azından kazağını çıkaracaktı. Ellerini çaprazlama şekilde beline koyup gri kazağını gevşekçe tuttu. Yavaşça üzerinden çıkarttıktan sonra sandığının üstüne fırlattı ve kendisini de yatağının üstüne attı. Yorganını bile açacak hali yoktu. Gözlerini kapatıp mutlu bir şekilde iç çekti ve kendini uykuya çabucak teslim etti.

---

Gryffindor ortak salonunun sohbet konusu da Slytherin ile aynıydı. Mükemmel düello tüm okulun dilindeydi. Ancak olayın baş kahramanları çoktan sıkılmış ve kendilerini, ortamdan soyutlamışlardı. Son yıllarda onların mekanı haline gelen şömine önündeki koltuklara yayılmışlardı.

Lily, James'in dizlerine uzanmıştı. Sevgilisi saçlarıyla oynarken o elindeki kitabı okuyordu. Remus ve Peter'de ateşin önüne kurulmuş Büyücü Satrancı oynuyorlardı. Sirius ise tek başına kalmış James'e 'beni-sattın' bakışları altında somurtmakla meşguldü. 

James Potter'ın ela gözleri arada ona kayıyordu. En yakın arkadaşı ile sözsüz bir iletişime geçerken, kızıl saçlardaki eli duruyordu. Lily Evans ise bunu fark ettiğinde James'in eline vuruyor ve yeniden dikkati üzerine çekiyordu. Yine James onu bırakmış Sirius ile sessiz konuşmasına devam ediyorken Gryffindor'un güzel kızı daha fazla dayanamadı.

Gözleri hala kitabında ancak ses tonu sınıf başkanı olarak kullandığı tona bürünmüştü. "Bana bak Sirius. Kız arkadaşın falan yok mu senin bu sene? Gidip onunla kıkırdayıp sevgilimi bana bırakır mısın?" James Lily'nin laflarına şapşalca sırıtırken Sirius'un attığı yastık yüzüne çarpmadan bir arayıcı refleksi ile onu tuttu. Lily bu son olayları James'in dizlerinden doğruldu ve sevgilisinin en yakın arkadaşına baktı.

"Bana bak Çatalak. Ciddi ciddi bu kızılı kıskanmaya başlayacağım" Lily ve Sirius hariç herkes güldü.

"Sen onu hep kıskanıyordun Sirius." Dedi Peter büyük bir heyecanla, gözleri hala oyundaydı. Remus da sırıttı.

"Peter haklı." 

Sirius'un yüzü düşerken sırıtma sırası Lily'deydi. "Evet Sirius ne diyordun?" Sirius homurdandı. "Çatalak'ı biraz bize bırakmanı."

Lily gözlerini devirip yeniden eski konumuna döndü. Ama Sirius'a cevap vermeyi ihmal etmedi. "Çok beklersin." Çapulcular yeniden güldüler. Sirius ise çok-yüz-verdin bakışını atıyordu.

"Hadi ama Patiayak! Bu akşam ne bu huysuzluğun?" Sirius omuz silkti ve ellerini ensesine koyarak oturduğu tekli koltuğa iyice yayıldı.

"Huysuz olan ben değilim. Sevgilin." Lily ona cevap vermedi ve kitabıyla ilgilenmeye devam etti.

"Yapma ama Pati." Dedi Remus ve bakışlarını bir anlığına oyundan ayırdı. "Lily haklı, bu sene kimse yok mu?"

Sirius istemeden sırıttı. "Gözüme göre kız bulamadım." Dedi pişkin bir şekilde. "Gönlüme olduğunu ne zaman duyacağız acaba?" Lily hafifçe yan dönüp Sirius'a baktı ve güldü. James'de ona eşlik etti. Elini saçlarından çekip iyiydi manasında baş parmağını kaldırdı.

"O zaman alacak Lils." Dedi Sirius göz kırparak.

"Bence değil." Herkes şaşkın bakışlarını Peter'e çevirdi. Sarışın oğlan bakışlarını oyundan çekti. Herkesin ona baktığını görünce kızarmadan edemedi. "Bilmiyorum ama şu Riddle'ın lafı çok dönüyor. Hem Sirius'la bakıştıklarını da görüyorum."

Üç oğlanda, kızıl saçlı kızda suskundu. Hele Sirius ağzı açık kalmış bir şekilde Peter'a bakıyordu. Ondan bunu beklemiyorlardı ama elbette onları şaşırtan şey söylediklerinin anlamlarıydı. Peter işin aslını yani kızın kim olduğunu bulmaya çalıştığını bilmiyordu. Ağzını tutamaz da Riddle'ın yanında açık verir diye söylememişlerdi. Ancak artık iyi bir şey yaptığını düşünmüyordu çünkü Peter'ın pot kırması için daha büyük ve asılsız bir açık vermişti eline. Anlaması gereken şeyleri tersten anlamıştı ve bu iyi değildi.

"Hayır!" dedi aniden. Sesi yüksek çıkınca Lily korkuyla zıpladı ve ortak salondaki bazı başlar onlara doğru çevrildi. "Saçmalama Kılkuyruk! Kızla bakıştığım falan yok!" Yalan söylüyordu, yani kısmen. Sadece bakışları denk geliyordu, isteyerek yaptığı bir şey değildi Bile isteye bakışmak.

Sirius'un ani tepkisine ilk gülen kişi, James olmuştu. Dudakları yavaşça kıvrılırken ilk kahkahası dudaklarından döküldü ve Lily'de ona eşlik etmekte gecikmedi. Peter ise hala kızarmış bir şekilde küçük kıkırtılar ile gülüyordu. Remus, kendi tutmak istedi ama beceremedi. Sirius arkadaşlarına homurdanmakla yetindi. Onlara dalga geçebilmeleri için müthiş bir koz vermişti. Ayağa kalktı.

"İyi siz eğlenin ben yatıyorum." Merdivenlere yöneldi ama bir anda durup geri döndü, gözlerini kısarak arkadaşlarına baktı. "Ve Riddle ile benim için yakıştırma yaparsanız, bir kaç laneti üzerinizde ciddi ciddi denerim." Onun bu boş tehditleri arkadaşlarının daha çok gülmesine yol açmaktan başka bir işe yaramadı. Sirius, gözlerini devirdi ve ayaklarını basamaklara vura vura yatakhanesine çıktı.

Kazağını çıkartıp yarı çıplak şekilde yatağına uzandı. Ellerini kafasının altına koydu ve tavanı seyretmeye başladı.

Ben diğerleri gibi gururumun insanlığımın önüne geçmesine izin vermem. Alice Riddle'ın sesi zihninde yankılanırken, yüzünü buruşturdu. Diğerleri gibi, kısmına özellikle takılmıştı. Ve elbette iksir sınıfında yaptıkları konuşmada bir şey daha dikkatini çekmişti. O da kızla adam gibi -laf dalaşına girmeden ve düzgün bir şekilde- konuştuğunda karşılık almış olmasıydı. Genç kız onu terslememiş, cevap vermiş hatta gülümsemişti. Sirius, kızların garipliğiyle ilgili bir küfür savurdu ve yatağından kalktı. Gri sweatshirtünü giyerken hala daha kızın cümlelerini aklından tek tek geçiriyordu.

Nedense bir anda Peter'ın söyledikleri geldi aklına. Yatağının başında taş kesildi. 'Bence değil.'  demişti. Sirius'un aşık olması uzun sürmeyecek demişti. Ama hayır yanılıyordu! Aşık olacaktı, bir gün ruh eşini elbette bulacaktı ama bu kız Slytherinli o kız değildi. Nefret ettiği herşeyi temsil eden Alice Riddle değildi.

Sirius hızla kafasını salladı ve düşüncelerini kovaladı. Hayır, aşık falan olmuyordu. Olmuyordu değil mi? Yeniden yüzünü buruşturdu ve yatağa girdi.

Sadece saplantıydı. Kızın yaptıkları ilgisini çekiyordu o kadar. Farklı olması onda merak uyandırıyordu. Saplantı. Ve kızın kim olduğunu öğrendiğinde geçecekti bu saplantı. "Saplantı." Diye mırıldandı karanlığa karşı. Evet öyleydi. Saplantı, diye mırıldanırken uyuya kaldı.

---

"Alice kalk!"

Alice Riddle yorganı tepesine kadar çekti. Yorganın içinde boğuk bir sesle mırıldanırken oda arkadaşlarının güldüğünü duyuyordu ama aldırmadı. Lana hızlı adımlarla başına gidip yorganı çekiştirdi ama Alice, sıkıca yorganı tutumuştu ve bırakmamakta kararlıydı.

"Git şuradan Borgin! Uykum var!"

"Ya Alice" derin bir nefes alıp, yorganı tüm gücüyle tekrar çekti "derse geç kalacağız!" Alice ona yakışmayan bir küfür savururken Bellatrix kocaman bir kahkaha attı. Riddle kızı hızla yorganı bırakıverdi ve hala çekmekte olan Lana Borgin pat diye poposunun üstünde buluverdi kendini.

Alice ne yaptığını fark etse dahi aldırmadan gözlerini sıkıca yummuş uykusuna devam etmeye çalışıyordu ama Jane ve Bella'nın kahkahaları buna izin vermiyordu. Artık daha fazla dayanamadı. "DERSİM YOK AMA UYKUM VAR! VE SİZ ÜÇÜNÜZ ODAYI TERK ETMEZSENİZ HEPİNİZE YARASA-UMACI BÜYÜSÜ YAPACAĞIM!" 

Jane ve Bella gülüşlerini bastırarak koşar adım odadan çıkarken Lana hala yerdeydi. Hızla kalkmaya çalıştı ama ayağını karyolaya çarptı. Sonra çantasını aldı ve kapıya yöneldi ama o sırada çöp kovasını da devirdi. "BORGİN!" diye bağırdı Alice ve yorganını tekrar üstüne çekti.

Alice bir kaç saat sonra yataktan kalktı. Uykusu bölünmüştü ve uyuduğundan hiç bir şey anlamıştı. Yarım gözlerle saatine bakınca öğle yemeğine bir buçuk saat olduğunu gördü. Bugün sadece öğleden sonra dersi olduğuna göre sınıf başkanlarına ayrılmış banyoda güzel bir duş alabilirdi. Bu onu kendine getirirdi hem. Bu düşüncenin mutluluğu ile ayaklarını yataktan sarkıttı ve eşyalarını hazırladı.

Ortak salona indiğinde kimse yoktu. Hava bugün güzel olmalıydı ve muhtemelen herkes boş vaktini her zaman ki gibi haylazlıkla geçiriyordu. Alice buna göz devirdi ve ortak salonu terk edip beşinci katta ki banyoya yöneldi.

---

Slytherin masası sessiz bir şekilde yemekleriyle ilgileniyorlardı. Sabah kimileri derse girmişti kimileri girmemişti. Ve şimdi güzel bir öğle yemeği ile dinleniyorlardı. Alice kapıdan içeri girdiği anda arkadaşlarının yüzlerindeki bezmiş ifadeye gülmeden edemedi. Her zaman ki gibi dikkatleri üstüne çekecek kadar zarif bir şekilde yürüdü ve yerine oturdu.

"İyi uykular hanımlar ve beyler." Masadakiler hareketlenerek neşeyle konuşan kıza döndüler. "Veya günaydın?"

"Tabii." Dedi Bellatrix başını masaya koyarak. "Sabah dört saati uyuyarak geçirdin. "Biz ise saçma sapan olan aritmansiye girdik." 

Alice güldü. "Almak zorunda değildin Bella, mızmızlanmayı kes." Bella cevap vermek yerine gözlerini kapattı ve yüzünü kıvırcık saçlarının arasına sakladı.

Kafasını sol eline yaslamış, sağ elindeki çatalla yemeğine işkence yapan Rodolphus konuştu. "Haklı. Dersin sadece bir saatinde bunak Harold'ın FYSB nutuğunu dinledik."

"Katlanılmazdı!"

William Avery ve Leonardo Mulciber gülerken Walden onlara bir kaç tane bezelye tanesi atmayı ihmal etmedi. Alice onların bu çocuksu hallerine gülmeden edemedi. Sanki savaştan çıkmış gibiydi hepsi.

"Prenses haklı." Dedi William saçlarını karıştırarak. "Dersi almasaydınız o zaman."

Walden yeniden atağa geçecekken Alice karşıya uzanıp elini masaya yapıştırdı. "Kesin şunu, tamam." Walden Macnair somurttu ama uslu bir şekilde yemeğine döndü. 

"Bende sizler kadar sıkıldım. Her ders FYBS dinliyoruz ki farkındaysanız öğleden sonraki ders Sihirli Yaratıkların Bakımı." Bu hepsinin uykusunu açmaya yetti.

Erkekler bir ağızdan "Kettleburn!" dediklerinde kızlar gülmeye başladı. Bella bile masadan kafasını kaldırdı.

"O lanet herifin susması imkansız. Ben onu hayatta çekmem!"

"Al bendende o kadar."

"Kim çeker ki?"

"Emekliye ayrılmıyor mu bu adam?"

Alice arkadaşlarına hak veriyordu. Bütün öğretmenler her ders FYBS'leri anlatıyor öğrencilerin üstüne üstüne gidiyorlardı. Bu sadece ilk hafta ile sınırlı kalsa kimse takılmazdı ama üst sınıflardan aldıkları söylemlerle, sene boyunca süreceğini biliyorlardı.

Buna bir çözüm bulmaları gerekiyordu. İyi bir çözüm.

"Buldum!" Alice elini masaya çarptığında herkes şaşkınca ona döndü, Lana ise korkuyla minik bir çığlık atmıştı.

"Sakıncası yoksa neyi bulduğunu sorabilir miyim?" Alice, sabahtan beri ilk kez duyduğu sese döndü. Adrian mavi gözlerini ona dikmiş sakince hatta beyazlamış bir yüzle karşısında oturuyordu. Alice'in kaşları istemsizce de olsa çatılmıştı. Bu çocuk şu ara fazla mı alıngandı? Ya da kendisi mi onu tersliyordu? Düşüncelerini kenara itti ve cevap verdi. "Bir toplantı."

"Toplantı?" Severus Snape kaşlarını çatarak sınıf başkanlarının mükemmel planını anlamaya çalıştı.

Alice ayağa kalkıp üstünü düzeltti. "Şöyle ki: Profesörler bir toplantı yapacak. Hatta bir Bakanlık görevlisi bile gelir. Hepimize –tüm son sınıflara- FYSB hakkında her şeyi toptan anlatır ve öğretmenlerde eksik kalmış bilgi düşüncesinden sıyrılıp bizi tüm sene rahat bırakır."

"Dahiyane!" dedi Bella kocaman bir gülümseme ile. Jane ise başını hızla sallayıp ona katıldığını belli etti ama Lola hala boş gözlerle onları izliyordu.

Erkeklerde kendi aralarında bakışıp durumu tartıyorlardı ama Alice'in beklemeye sabrı yoktu. Hızlı adımlar Slytherin masasının etrafında döndü ve Adrian'ın yanında aldı soluğu. "Alice emin değilim?" dese bile Adrian genç kız onu takmadı.

"Biz fikri verelim gerisi onlara kalmış bir şey. Hadi ama Adrian!" kolundan tutup onu çekiştirdi. Bu sabah ki neşesi hala onunlaydı, hele birde şimdi fikrin verdiği mutlulukta eklenince üstüne daha da dışarı yansıyordu neşesi. Yüzünü garip bir şekle sokup yeniden Adrian'ı çekiştirdi. Masadakiler ona gülse de Alice'in aldırdığı yoktu. Genç çocukta artık pes etti ve gözlerini devirip masadan kalktı.

"Tamam tamam." Alice neşeyle bir kahkaha savurdu ama onun kolunu bırakmaya niyeti yoktu. Tüm Hogwarts bu ikiliyi izlerken Alice yanlarında ki Ravenclaw masasını taradı ve istediği iki işinin yan yana oturuyor olduğunu gördü. Adrian'ın koluna asılarak onu masanın en ucuna sürüklemeye koyuldu. Genç çocukta ne yapacağını anlamıştı hiç itiraz etmedi.

Ravenclaw sınıf başkanları da ikiliyi merakla izliyordu. Hele de gelip onların yanlarında durduklarında şaşkınlıklarını gizleyememiş ağızları açık onlara baktılar.

Oscar Wood kendini toparladı. "Selam Riddle." Dedi gülümseyerek ama Adrian'a döndüğünde gülüşünü silmişti. "Selam Parkinson." Alice gülümsedi "Selam Wood."

Rebecka Harris kendine gelmişti. Yüzü soğuk bir ifadeye bürünürken kollarını göğsünde kavuşturdu.

"Ne istiyorsun Riddle?" Alice aynı buz gibi bakışları iade ederken bu kızın sorunu ne diye düşünmeden edemedi. Üç senedir konuşuyorlardı. Yani sınıf başkanı olduklarından beri ve Rebecka Harris o zamandan beri Alice'e ters cevaplar vermekten memnun kalırdı.

"Bir şey söyleyeceğiz." Derken Adrian'a bakış atmayı ihmal etmedi.

Rebecka alayla gülümsedi. "Tüm okula çıktığınızı okul gazetesinde yayınlamam için geldin değil mi?" Rebecka haftalık bir okul gazetesi hazırlıyordu. İçinde okuldan haberler, ilanlar, maç sonuçları falan oluyordu genelde. Ama en çok rağbet gören kısım dedikodu köşesiydi. Alice aynı gülüşü takındı kıza karşı.

"Alt sınıftan insanlar gibi gelip sana ilişkimi yayınla diyecek birisi değilim. Aksine senin dedikodu köşene malzeme olmak yerine sevgilimin elini tutup gerine gerine Hogwarts'ın önüne çıkarım." Herkes konuşmalara kulak kabartmış durumdaydı. Oldukça ilgi çekici bir hal almaya başlamıştı durum.

Adrian ve Oscar'ın kaşları şaşkınlıkla kalktı ve birbirlerine baktılar. Rebecka'da yeniden ağzı açık kalmış kızı izliyordu. "Ne yani siz, siz, siz" kız kekelemeye başlamıştı artık. "Siz çıkıyor musunuz?" Alice istemsizce bir kahkaha savurdu.

"Siz Ravenclawların akıllı olması gerekmiyor muydu? Gerçekten aptalsın Harris. Söylediklerimden bunu mu çıkardın?" kızın yanakları kızarırken bir kaç kişi güldü. Buna Oscar'da dahil. Adrian ise hala bir şey anlamamış Alice'i izliyordu.

"Parkinson'u ee elini tutup buraya çekiyordun!" Adrian artık kızın aptallığına dayanamadı ve göz devirdi.

"Elimi değil kolumu tutuyordu Harris konuyu dağıtma artık." Dedi ve Alice hadi-söyle-bitsin bakışı attı.

Alice saçlarını geri attı ve gülümsedi. "Adrian haklı. Neyse. Size bir şey diyeceğim." "Şu her ders çektiğimiz FYSB muhabbeti var ya? Ona toptan çözüm bulduk."

"Merlin'in sakalı!" Oscar Wood kocaman bir şekilde gülümsedi. "Gerçekten mi? Hepimizi bu dertten kurtarabilecek misin?" masadan ona bir kaç bakış gelse de kumral çocuk pek takmadı. Alice gülümsemesini silmeden hızla başını salladı.

"Bir toplantı dedik. Tüm son sınıflara verilsin. Profesörler verebilir. Yada bir Bakanlık görevlisi." Omuz silkti. "FYSB hakkında her şeyi toptan anlatır bizde kurtuluruz."

"Tamam!" Oscar sevinçle ayağa kalkarken Rebecka kolundan tutup hızla onu yerine çekti ve "Bakarız." Dedi. Alice kızın gereksiz triplerine gülümsedi ve Oscar'a döndü. "Arkadaşlarınızla konuşun bir. Bizde diğer sınıf başkanlarına gidelim." Oscar Rebecka'ya bozulsa da bir şey demedi. Başını salladı. Alice ve Adrian oradan uzaklaşıp diğer masaya yöneldiler.

Alice'in gülümsemesi solmuştu. Bu masaya gitmek istemiyordu. Kesinlikle gitmek istemiyordu. Dün ki kavgadan sonra Remus ve Lily ile karşılaşmak istemiyordu. Ama mecburdu da. Olacaklara katlanacaktı. İç geçirdi ve çapulcuların olduğu kısıma yürüdü.

"Selam." Dedi, sesindeki sevecenliği korumak istemişti ama titremesine mani olamamıştı. İçinden kendine küfür ederken gülümsedi.

Lily Evans zümrüt gözleriyle merakla kıza baktı tıpkı diğerleri gibi ama Remus Lupin inat etmiş masanın ucuna bakıyordu. Alice o an onu kırdığını fark etti. Dudağını ısırırken birinin ona seslendiğini duydu. Bakışları Lily'nin hemen iki sıra yanına kaydı ve ela gözleri buldu. Sirius Black neşeyle ona gülümsedi. "Artık konuşsan diyoruz Riddle?" Alice kızarmasına engel olamadı.

"Ah şey ben." Ve hızla Adrian'a döndü. Sap gibi dikilecek mi bu? Hem nereye bakıyor böyle? Genç kız arkadaşının bakışlarını takip ettiğinde Sirius'la buluştu tekrar gözleri. Sonra James'le. Bakışlarını kaçırıp Adrian'ın boşluğuna dirsek attı.

"Yemek yiyoruz. Bizi alıkoyuyorsunuz." İkisi de vikleme gibi gelen sese döndüler. Çapulcularla birlikte Gryffindor masası gülerken iki Slytherinli kaşlarını çattı.

"Sana engel olan yok Pettigrew. Hala yemeğini yiyebilirsin, elinle yiyorsun sonuçta." Gryffindorluların gülüşleri havaya karışırken Adrian gülmesine engel olamadı.

"Söyleyin." James'in sıkılı dişleri arasından çıkan ses sabrının sonunda olduğunu gösteriyordu. Alice kollarını bağladı ve onu görmezden geldi.

"Lupin, Evans size bir şey diyeceğiz." Adrian topu tekrar Alice attı ve kızda devam etti. "Şu FYSB muhabbetlerinden komple kurtulalım diyoruz."

"O nasıl olacak?" İkisi de Felix'e döndüler.

"Toplantıyla." Dedi Alice. Hayır kendisi de anlamıyordu. Lafı niye uzatıyordu ki.

"Çok açıklayıcısınız Miss Riddle." Alice'in kahve gözleri bu sefer Lily Evans'ın zümrüt gözleriyle kesişti. İkisi de birbirine aynı soğuklukla baktılar. "Profesörler bir toplantı yapacak Evans. Gerekirse Bakanlıktan birisi bile gelir. FYSB hakkında her şeyi anlatır bizde derslerde rahat oluruz."

"Hey saçmalama!" masadaki herkeste ayaktaki ikili gibi Sirius'a döndüler. "Dersler kaynıyor o konuşmalarla."

Alice içinden sersem demeyi ihmal etmedi, tam cevap verecekken Adrian söze karıştı.

"Aklını biraz kullanır mısın Black?"

"Fazlasıyla kullanıyorum. İstersen birazda sana vereyim."

"Senin kanıbo-"

"KESİN ŞUNU!" tüm salon hatta öğretmenlerde buna dahil salonu çınlatan sese döndüler. Alice bu kavgalara dayanamıyordu. Hele de Adrian'ın onları takıntı haline getirdikten sonra hiç. Niye uslu bir şekilde bir kez olsun duramıyorlardı? İçinden bir küfür etti ve şimşekler çakan gözlerini ikili arasında gezdirdi. "Bir kez olsun kavgayı kesin! Hepimizin ortak derdine çözüm arıyoruz!" Adrian itiraz etmek istedi ama bu Alice ile arasını daha da kötüleştirmekten başka işe yaramazdı. Alice kendini zorlayarak ela gözlere baktı. "Öğleden sonra iki saat boyunca Kettleburn'u çekmeye razısın Black öyle mi?" Sirius gözleri kocaman oldu.

"Yok yok. Tabii olsun toplantı." Alice memnuniyetle gülümseyip tekrar Lily'e baktı. "Tüm arkadaşlarınla konuş bizde Hufflepuff masasına bir uğra-." Oliver Koontz'un sesi ile konuşması yarım kaldı Alice'in.

"Gerek yok Riddle." Lily ve James'in arkasında dikiler Hufflepuff sınıf başkası kollarını göğsünde kavuşturmuş onları izliyordu. "Tüm her şeyi duyduk."

"Ve size zahmet vermedik." Diyerek onun sözünü hem ikiz kız kardeşi hem de diğer sınıf başkanı olan Olivia Koontz tamamladı. Alice derin bir nefes aldı. "Güzel. Ne diyorsunuz?"

"Hufflepuff var."

"Gryffindor'da var." Dedi Lily zoraki bir sesle.

Adrian ise gayet rahat bir biçim de "Slytherin en başta." Dedi.

"Ravenclaw'ı da yazın." Dedi Oscar masaya yanlarına gelerek. Alice ona güzel bir gülüş hediye ederken nasıl afalladığı gözünden kaçmamıştı.

"O zamaaan." Gülümsemesi büyüdü. "Dumbledore'un yanına bir uğrayalım. Sonra da derse gideriz."

Hepsi onaylarken Alice ve Adrian masalarına yönelip çantalarını aldılar.

"Nereye?" dedi Rodolphus.

"Dumbledore ile konuşacağız." Dedi Alice hızla ve ilerlemeye başladı.

"Tamam derste görüşürüz."

Sınıf başkanları kapının önünde buluşup ölümcül bakışlar, sessiz fısıldaşmalar arasında müdür odasına yöneldiler.

---

"Bu iyi oldu." Dedi Olivia ikizinin koluna girerek.

"Kesinlikle." Dedi Oscar'da.

"Ve asıl-" Alice'in sözü gene yarım kalmıştı. Bugün defalarca olan bu olay fazla canını sıkmaya başladı. Neden cümlelerini tamamlamasına izin vermezler ki? Koşarak ona gelen ve adını seslenen küçük sarışın kızı izledi. Leonardo Mulciber'ın kız kardeşiydi. Daha ikinci sınıftı. Tıpkı abisi gibi sarı saçlı ve gri gözlüydü.

Alice ve Adrian hızla birbirlerine baktılar ve bir kaç adım atıp Anna'ya ilerlediler. "Ne oldu Anna?" dedi Adrian kızın omuzlarını tutarak. Anna derin derin nefesler aldığı için konuşamıyordu. Elindeki mektubu Alice'e uzattı. "Sana. Sana geldi. Alice. Siz. Siz gittikten sonra." İki Slytherinli diğerlerinin bakışlarını yok sayarak mektuba baktılar. Alice titremesini gizlemeye çalışarak mektuba uzandı.

Üstündeki armayı gördüğü an kimden geldiğini anlamıştı. Gözlerini kapattı ve bir kaç saniye düşündü. Gözlerini açıp hala onları izleyen diğer sınıf başkanlarına döndü bir anlığına. "Adrian." Tekrar yanındaki çocuğa döndü. "Sen derse git-"

"Alice."

"Hayır. Ben..." kız biraz duraksadı. "Lütfen açıklama yaptırma bana. Derse git. Kettleburn'u çekemem. Yokluğumu da fark etmeyecektir." Adrian ve Anna'nın hala ona baktığını gördü. Alice tek bir kelime daha etmeden elinde sıkıca tuttuğu mektupla çıkışa yöneldi. Arkasında ne olduğunu merak eden yedi kişi, birde mektupta ne olduğunu merak eden bir Parkinson bıraktı.

Merak iyi değil. Düşüncesi geçti aklından. Mesela o. Hiç merak etmiyordu mektubu. Ama yalnız okumak zorundaydı. Çünkü gelen her mektubu, Slytherin armasının olduğu her mühürlü mektup onun için bir yıkımdı. Alice aciz adımlarla merdivenleri indi ve rüzgarın yüzünü yıkadığı bahçeye çıktı.



Continue Reading

You'll Also Like

198K 19.9K 31
Ülkesine dönen delta ve kendi halinde takılan sessiz bir omega bir gece birlikte olur.
34.5K 1.9K 32
Kızın sesini duyunca Alaz'ın omuzları gevşedi. "Öldüm, Asi." Gözlerini kızın yüzünde dolaştırdı. "Sensiz geçirdiğim her gün biraz daha öldüm." Asi al...
92.7K 5.9K 35
Malfoy ve Black iki ezeli rakip ve birbirlerinden nefret eden iki küçük çocuktur. Black'in 4. Sınıfta Harry'nin yerine arayıcı olmasından sonra Malfo...
36.5K 2.6K 27
jungkook kendisine takıntılı eski kız arkadaşından kurtulmanın tek yolunu eşcinsel olduğunu ileri sürmekte görüyordu ve bunun için taehyung'tan yardı...