Gecenin Senfonisi

By standros

252K 16.2K 1.9K

Topraklar ikiye ayrıldı; Karanlık ve Aydınlık Taraf olmak üzere. İki krallıkta, birbirlerine yasaktı. Anlaşm... More

1.Bölüm-Tanıtım.
2.Bölüm-Karanlık Ölü.
3.Bölüm-Hatırla!
4.Bölüm-Yükselen Alevler.
5.Bölüm-Ateşten Doğan.
6.Bölüm-Sonun Başlangıcı.
7.Bölüm-Kraliçe.
8.Bölüm-Sönen Yıldız.
9.Bölüm-Neusa.
10.Bölüm-Yangına Ortak.
11.Bölüm-Ateşten Buza
12.Bölüm-Farklı Olanlar.
13.Bölüm-Birlikte Ölürüz.
14.Bölüm-Tende Kayboluş.
15.Bölüm-Savaşçılar Akademisi.
16.Bölüm-Mesaj
17.Bölüm- Kâbus
18.Bölüm-Öpücük
20.Bölüm-"Ayrılık"
21.Bölüm-Kuyruk
22.Bölüm-Krallık
23.Bölüm-Peri Kızı
24.Bölüm-İntikam
25.Bölüm-Veda
26.Bölüm-Hain
27.Bölüm- Balık Adam Kızartması
28-Ölü Kadın
29-Başarı
30-Veda
31-Final Part 1
32-Final
Sonsöz

19.Bölüm-Benimle Yan

6.7K 428 98
By standros

                 

Merhaba küçük yıldızlar, nasılsınız?

Multimedya Adrian'ın yaptığı hediyenin temsili bir resmi.

İyi okumalar!:)

-

Andreas 'ın Anlatımı:

Karşılıksız aşk, yaşarken öldüren illet bir duyguydu.

İçimden atmak için kalbimi, çıplak ellerim eşliğinde sökebilirdim. Gerçi buna çok gerek kalmıyordu çünkü Vera ve Adrian'ı her gördüğümde, kalbim yere düşen bir cam misali parçalara ayrılıyordu. Adrian piçinin yerinde olmak için yapamayacağım tek bir şey yoktu.

Onun mükemmel dolgunlukta ki, şehvetle kaplanmış dudaklarını istediği zaman öpebiliyordu. Geceyi anımsatan siyah saçlarının tutamlarını, parmaklarının arasına hapsedebiliyor ve onları istediği zaman okşayabiliyordu. İnce fakat kıvrımlı bedenini, kollarının arasına alabiliyordu.

Ben ise onları sadece izliyordum.

Pişmandım, o gece içkiyi o kadar kaçırmamış olsaydım Adrian'ın yerinde ben olacaktım. Lanet ile uğraşmak zorunda dâhil kalmayacaktı, bedenlerimiz hiçbir tehlike olmadan birleşebilecekti. O gece, benim hayatımı bitiren geceydi.

Adrian, yıllar boyunca Astrid'i sevmişti. Bunu, ona belli etmese de bana belli etmekten, kaçınmamıştı. Astrid'i kırmıştı, kanatmıştı. Astrid, onu paramparça eden kişinin, kırıklarını toplamasına izin vermişti. Saçmalıktı bu! Ben onu seviyordum, her zaman kırıklarını toplamak için yanında olmuştum. Bana izin vermemişti, hâlbuki ben onu toplarken parçalara bölünmeye dâhil hazırdım.

Kıskançlık ve kaybediş, beni tamamıyla farklı birine dönüştürmeye başlamıştı.

Astrid'i öpmüştüm, yıllardır özlemini duyduğum dudakları hâlâ aynı yumuşaklıktaydı. Yaptığım yanlıştı fakat o an, dünyada ki tek doğru gibi gelmişti.

Adrian'ın sözleri kulaklarımda yankılanırken yüzümde ki kanı, elimin tersiyle silip dövüş odasına doğru ilerledim. Yumruk yaptığım ellerimle, torbaya hızlı bir şekilde vurmaya başladım.

O benimdi.

Adrian, aramızda ki engeldi ve Astrid, gerçeği çok yakın zamanda fark edecekti.

Ellerim kanayana kadar torbaya vurmaya devam ettim, vurduğum kişi Adrian olmalıydı. Astrid, bana daha fazla kırılmasın diye ona vurmayı göze alamamıştım. İyi çocuk olmalıydım, değil mi?

Kapı açıldığında gelen kişiye doğru baktım. Bu kızdan ne zaman kurtulacaktım? Bir kuyruk misali peşimde geziniyor, sürekli konuşma çabasına giriyordu. Tamam, güzel bir kızdı. Saçlarının sarı tutamlarının arasına yerleşmiş kızıl rengi vardı. Bal renginde ki gözleri, benim gözlerim ile uyum içindeydi. Dolgun dudakları, uzun ve ince burnu vardı. Bacakları ince ve uzundu, küçük fakat dik göğüsleri, ince bir beli vardı. Yine de bir Astrid değildi.

''Selam,''diye mırıldandı utangaç bir şekilde. Ona cevap vermeden, torbayı yumruklamaya devam ettim.

''Öküz,''dedikten sonra sinirlenmiş bir şekilde kabine girdi. Söyleyiş şekli komiğime gitmişti, istem dışı gülümsedim.

Kabinden çıktıktan sonra karşımda ki torbaya geçti, hadi ama! Ben bir erkektim, yanımda bu kadar mini bir şortu giyinmesi onun açısından yararlı değildi. Kendine gel Andreas, Astrid'in sıkı kalçaları bundan çok daha güzel.

Umursamamaya çalışarak önüme döndüm ve vurmaya devam ettim.

''Umarım kum torbası, yüzüne çarpar.''dediğinde ona doğru baktım. Hamlelerine devam ediyordu fakat duruşu yanlıştı. İlerleyerek yanına doğru gittim, ince beline ellerimi yerleştirip duruşunu düzelttim. Vücudunun bana verdiği tepki, hoşuma gitmişti. İyi bir kıza benziyordu, cesurdu ve gereğinden fazla konuşuyordu.

''Duruşun yanlış.''dedikten sonra koltuklardan birine oturup, dinlenmeye başladım.

Sıska bedenine rağmen fazla güçlüydü, vuruşları torbayı sarsacak kadar etkiliydi. Arada bir bana doğru bakıyordu, sonrasındaysa gözlerini devirip önüne dönüyordu.

''Fena dağıtmışlar seni,''diye mırıldandı gülerek.

''Benim açımdan bir sorun yok, Adrian'ın şiddet problemi, başlarına bela açacak.''

''Astrid'i bu kadar çok mu seviyorsun?''diye sordu. Gözlerinde ki parıltı git gide sönerken, sebebini merak etmeye başlamıştım.

''Evet, onu seviyorum.''dediğimde başını sallayarak beni onayladı.

''Zor olmalı, onu başkasıyla görmek.''

''Vera, bana geri dönecek. Bazen araya başka bedenlerin girmesi gerek fakat gerçekleri gördüğünde, soluğu alacağı yer, benim yanım olacak.''

Torbaya vuruşlarını kestikten sonra yanıma doğru ilerledi, sağ tarafıma oturduktan sonra sırtını duvara yasladı. Çilek gibi kokuyordu, sevmiştim. Bakışlarım, hızlı bir şekilde inip kalkan göğsüne doğru kaydı. Orada ki bordo sütyen miydi? Ah, tanrım!

''Nasıl bu kadar emin olabiliyorsun?''

''Onu tanıyorum, yıllarımı onun için harcadım. Karşılığını alacağım.''

''O başka biriyle birlikte, sen neden değilsin?''

''Çünkü ben o hakkımı, kullandım. Astrid'i aldatmasaydım, bu hâle gelmeyecektik.''

''Tanrım, kiminle aldattın?''diye sordu şaşırmış bir şekilde.

''En yakın arkadaşı,''

''Tam bir götsün, kızın seni affetmemesine şaşmamalı.''dedikten sonra bal renginde ki gözlerine, yaşlar hâkim olmaya başladı. Sanırsam bu konuyla ilgili bir kalp yarası vardı.

''Hey, iyi misin?''diye sordum. Hızlı bir şekilde ayağa kalkıp, gözlerinde ki yaşları sildi.

''Yüzsüz gibi hala onun, sana döneceğini mi söylüyorsun? Siz erkekler, iğrenç varlıklarsınız. Aldatmış olmanı geçtim, en yakın arkadaşıyla birlikte olmuşsun! O..onun ne hissedeceğini, hiç mi umursamadın?''dedi bağırarak. Tanrım, çok kırgın gözüküyordu.

''Sorun ne, bir şeyler yaşadığını anlayabiliyorum. Anlat bana,''dedim ve ayağa kalkıp, ona doğru ilerledim. Boyu, tam olarak göğsümde bitiyordu. Gözlerinde ki yaşları sildikten sonra, bakışlarını duvara sabitledi.

''Çok seviyorduk veya seviyordum. Her şey peri masallarından fırlamış gibiydi, kız kardeşim Aurora'nın bacak arasına girene kadar. Tanrım! Sizi seven insanlarla yetinseniz olmuyor, değil mi? Başına gelen her şeyi , hak ediyorsun.''dedikten sonra göğsüme sağlam bir yumruk vurdu. Söylediği şeye, fazlasıyla sinirlenmiştim. Ben bunları hak etmiyordum!

Bileğinden sıkıca kavradığım gibi, bedenini duvara yasladım. Neye uğradığını şaşırmış bir şekilde, bana doğru bakıyordu. Kurtulmak için debelendiğinde duruşumu sıkılaştırdım.

''Bırak beni, kas yığını. Yemin ederim, o kafanı tekmelerim.''diye bağırdı. Bu hâli ve pozisyonumuz, erkeklik dürtülerimin harekete geçmesini sağlamıştı. Aralanmış dolgun dudaklarına doğru baktıktan sonra, sadece dürtülerimi dinleyerek dudaklarını, dudaklarımın arasına aldım.

Bir süre durduysa da öpüşüme karşılık vermeye başladı, hiçbir duygu yoktu. Sadece tutku ve ihtiyaçlar. Alt dudağımı, dudaklarının arasına aldıktan sonra kanatacak sertlikte ısırdı. Parmaklarım, sert kalçalarını kavradığında dudaklarından, boğuk bir inilti çıktı. Erkekliğime sürtünen vücudu sayesinde, sertleşmiştim. Bacaklarını kavrayıp, belime sardıktan sonra ileride ki görünemeyeceğimiz alana doğru gitmeye başladım. Parmakları, saçlarımın tutamlarında yavaş bir şekilde dolaşıyordu. Dilim, ağzının içinde dolaşmaya başladı.

''Dudaklarımı, erkekliğinde dolaştırmak istiyorum.''dedi kısık nefeslerinin arasından. Evet, sekse ihtiyacım vardı. Aşk ve seks, ayrıydılar. Ben bir erkektim, benden seks yapmamamı bekleyemezdiler.

''Senindir,''dediğimde zafer kazanmışçasına gülümsedi. Elleri, erkekliğimi sert bir şekilde kavradığında dudaklarımdan bir inilti koptu. Etrafta birbirine giren bir sürü ses vardı fakat şu an tek umurumda olan, Lena'nın içinin sıcaklığıydı.

Pantolonumu ve boxerımı aşağıya doğru indirdikten sonra, geriye doğru çekildi. Kahkahalar eşliğinde gülmeye başladığında aptal gibi ona doğru baktım.

''Senin aşkın bu kadar, Astrid'i hak etmiyorsun. Sevmeyi öğrenmediğin sürece, sevilmeyi bekleme. Tanrım! Beynin yerine sikin karar veriyor resmen, bol şans.''dedikten sonra arkasına bile bakmadan kahkahalar eşliğinde salondan ayrıldı.

Sinirimden gülmeye başladım, hızlı bir şekilde pantolonumu çektikten sonra arkasından bağırdım.

''Sana sevilmeye değer olduğumu kanıtlayacağım Milena!''

-

Astrid'den.

İmkânsızlık listemin en üst basamağında yer alan madde, gerçekleşmişti. Adrian Castelain,  her şeyiyle bana aitti. Birlikte uyumuştuk, birbirimize kalplerimizi açmış, ruhlarımızı kaderin ipleriyle bağlamıştık. Soğuk ellerimin arasında ki sıcaklık Adrian'a aitti. Elleri, ellerimi esir olarak almıştı. Kesinlikle şikâyet etmiyordum aksine gayet mutluydum.

Lena ve Andreas, benim için şok edici bir gelişimdi. Bir gün öncesine kadar beni sevdiğini iddia eden adam, bugün başka bir kızla sevişiyordu. Ne diyebilirdim ki? Herkesin kendine göre sevme şekli vardı. Bazıları birlikte olduğu herkeste o insanı arardı, bazılarının aşkı ise bacaklar aralanana kadardı. Andreas'ın hangi gruba dâhil olduğunu bilmiyordum fakat beni tehdit ettikten sonra, gözümde ki değeri bir hayli düşmüştü.

Herkes, birilerini sevebilirdi fakat herkes, güzel sevemezdi.

Birini çok sevebilirdik, ruhumuza işleyebilirdik fakat güzel sevmek, başka bir kavramdı. Adrian'ı en çok ben sevemeyebilirdim, başka insanlar elbette ki olacaktı fakat onu, en güzel ben severdim. Buzdan tenimi, yakmasına izin verecek, tek bir gülüşüyle , tüm hatalarını unutabilecek kadar severdim. Sınırı yoktu ki sevginin. Ruhumuza kadar ulaşır, benliğimize yayılırdı. Benliğimizin en güzel parçası, sevdiğimiz insanı içinde bulunduran parçaydı.

''Astrid? Beni düşünmeye ara verebilir misin?''diye sordu Adrian, alaycı bir sırıtışla. Omzuna, bir tane vurduğumda olduğu yerde durdu ve bana doğru bakmaya başladı.

''Çok kötüsün, düşüncelerimi okuma!''

''Şaka yapıyorum, diğerlerinin aksine senin düşüncelerin, beni mutlu ediyor.''

''Ciddiyim,''dediğimde bana doğru yaklaştı. Parmaklarını, dudaklarımın üzerinde gezdirdiğinde kalbim duracak sandım. Defalarca yakınlaşmamıza rağmen, her seferinde ilkmiş gibi hissediyordum.

''Biliyorum, romantik değilim. Sana hediyeler almadım veya sürekli sevgi cümleleri kurmadım, yine de bir şeyler yapmayı denedim.'' dedi ve benden uzaklaştı.

Gözlerine, kızıl alevler yayılırken parmaklarının arasından ateşler çıkmaya başladı.  Bana doğru süzülen alevler, yaprak şeklini almıştı.

''Bu, alabileceğim en mükemmel hediye.''

''Sana çiçek alamam ama eğer istersen ateşten bir çiçek bahçesi yaratabilirim, sadece bize ait. Senin kokun, yangının kokusunu bastırır. Birlikte ilk baharımızı yaşamış oluruz, biz diğerlerinden farklı olsak bile seninle aynıyız, küçük yıldızım.'' dediğinde ona doğru ilerledim ve kemiklerini hissedene kadar sarıldım.

''Senden hiç bir zaman çiçek istemedim veya romantik hediyeler. Ben sadece seni istedim Adrian, hepte seni isteyeceğim.''

''Sadece seni yangınıma dâhil ettim küçük yıldız, benimle yanmaktan başka çaren yok.''

-

Yemekhaneye doğru ilerledik, masalarımıza oturduktan sonra gözlerim Andreas ve Lena'yı buldu. Lena, Andreas'ı umursamadan Nina ile konuşuyordu. Andreas ise Lena'ya hem kızgın, hem de şaşkın bakışlar atıyordu.

''Biraz daha ona bakmaya devam edersen, sinirlerime hâkim olabileceğimin garantisini veremem.''dediğinde Adrian'a doğru döndüm. Yanağına küçük bir öpücük kondurduğumda yüzüne , cenneti vaat eden bir gülümseme yayılmıştı. Dudaklarımı, gamzelerinin üzerine getirdim ve küçük bir öpücük daha  kondurdum.

''Çok fazla düşünce var. Başımı ağrıtıyorlar.''

''Ne düşünüyorlar?''

''Nina, Damien'ın geri zekâlı olduğunu düşünüyor. Damien, Nina'yı altında inletmek istiyor. Destiny, Tyson'ın onu sevip, sevmediğini düşünüyor. Tyson, yemekleri düşünüyor ve Destiny'in göğüslerini. Lena, Andreas'ı nasıl göt gibi bıraktığını düşünüyor, ona güzel bir ders verdiğine inanıyor. Andreas ise Lena'nın ona oyun oynamasını hâlâ sindiremiyor.''

''Tanrım, yeteneğin çok ihtişamlı. Herkesin, ne düşünebildiğini bilmek gerçekten güzel olsa gerek.''dediğimde burnunu,burnuma sürttü.

''Sen dışında kimse umurumda değil Astrid, inan bana başımı ağrıtıyorlar. Yaşlarına rağmen, bir avuç ergen gibiler.''

''Ben ne düşünüyorum?''

''Bir şeyler sakladığın zaman saçma sapan şeyler düşünüyorsun, onun dışında beni düşünüyorsun. Geçen gün gördüğün rüyayı biliyorum Astrid, sadece senin anlatmanı bekledim.''

''Konuşmak istemiyorum Adrian, lütfen.''

''Şimdilik tamam küçük yıldızım ama elbet anlatacaksın.''

-

Yemeklerimizi yemiştik, Andreas bir kez olsun bana doğru bakmamıştı. Mutluydum, gereksiz gerginliğe hiç lüzum yoktu. Adrian, daha deminden beri sandalyesini titretiyordu. Başını, ellerinin arasına aldıktan sonra parmaklarını, saçlarının arasından geçirmeye başladı.

''Adrian, neyin var?''diye sorduğumda hiçbir şey söylemedi. Bir anda ayağa kalkıp, önünde ki bardağı duvara attığında odaya sessizlik hâkim oldu.

''Yeter!''diye bağırdı tüm gücüyle.

''Kimsen, çık ortaya.''dediğinde hepimiz şaşırmış bir şekilde, etrafa bakıyorduk.

''Bizi izlediğini biliyorum, düşüncelerini duyabiliyorum. Ya sen gel, ya da ben seni bulayım.''dedi sinirli bir şekilde.

''Adrian, kiminle konuşuyorsun?''

''Burada, başka birisi daha var. Düşünceleri, çok kuvvetli fakat onlara zorlukla ulaşabiliyorum. Kalkan gibi, zihni bana karşı korunuyor. Korumayı bir şekilde azalttım fakat yeterli değil.''

''Ne düşünüyor?''

''Güçler, akademi, biz, olacaklar. Bilmiyorum! Çok karışık,''

''Hector'ın ruhu bizi sikecek, demiştim size!''diye bağırdı Damien.

''Tanrım, sen sikmediğin sürece kimsenin bir şey yapacağı yok.''dedi Nina.

Kapı, sert bir şekilde açıldığında hepimiz, nefesimizi tutmuş gelen kişiye doğru bakıyorduk.  Siyah cübbesi, suratını gizlese de bir erkek olduğu vücut şeklinden belliydi.

''Kimsin sen?''diye sorduk hep bir ağızdan.

Cübbeyi çıkarttı ve bize, korku dolmamıza sebep olacak bir gülümseme yolladı. Siyah saçları, bembeyaz teni ve laciverte yakın mavilikteki gözleri ile bir Tanrı'yı anımsatıyordu. Sert bir Tanrı.

''Akademi'nin koruyucusuyum. Beni bulmanızı bekliyordum, biraz geç kaldınız. Pekâlâ, sizi bir inceleyeyim.''dedikten sonra aramızda dolaşmaya başladı, nefesimi tutmuş bir şekilde onu izliyordum.

''Ne sikim dönüyor burada?''diye bağırdı  Adrian.

''Bay Castelain, konuşmanıza dikkat edin. Şimdi, izin verin aranızda ki tüm sırları, açıklığa kavuşturayım.''

''Kameralara hiç dikkat etmediğizi varsayıyorum. Aydınlık Taraf'ın eski kralı, Andreas Castleain. Astrid Storm'u sevdiğini iddia ettiği hâlde, Milena'ya karşı koyamadı. Komik çünkü Milena, onun sadakatsizliğini kanıtlayıp, terk etti. İzlemek komikti, biliyor musun? Astrid ve Adrian, seni gördüler. Tyson ve Destiny'in seks seansları hakkında konuşmayacağım, gelelim büyük olaya!''dedi ellerini çırparak.

''İki kardeşin bir araya gelmesi güzel. Astrid, kardeşin Nina ile tanıştın mı? Kendisi, babanın kızı! Büyü sayesinde geleceğin bir kısmını görebilmiştim fakat kardeşinin kim olduğunu bilmiyordum. Bu yüzden gece, kanlarınızı alıp test yaptım. Mucize gibi değil mi? Merak etme , o sıradan bir insan. Hadi, kardeş kucaklaşması yapın.''

Continue Reading

You'll Also Like

501K 13.9K 44
"Han ne tarafta? Umarım doğru tarif edersin büyücü." Gözlerini devirdi. "Benim ismim Desina, büyücü değil." "Ne fark eder? Sen büyücü değil misin? Ak...
1.5M 24K 26
Hayatta kalabilmek için sadece 10 şansınız varsa ne yapardınız?
127K 15.3K 33
"Çok yakınımdasın kedicik. Dikkat et, ısırabilirim." "O halde sana yeni bir bilgi daha çıngıraklı." Öfkesi birden çekilmişti. "Bir Aslanın dişleri de...
579K 49.5K 69
°Wattys 2020 Paranormal kategorisi kazananı. -Avery serisinin ilk kitabıdır. °Tamamlandı. & Ölüm ve yaşam, dünya üzerindeki ateş ve su gibidir. Su...