she bad

By nosensesus

30.9K 2.1K 612

Ya çok yanlış zamanda karşılaştık ya da hiç karşılaşmaması gereken iki insandık. More

1
2
3
4
5
6
8
9
10
11

7

2.4K 175 41
By nosensesus

Karanlık arabanın içinde beklemek her ne kadar içimi sıksa da oflamadan edemedim. Ön koltukta oturan şoför bile baygın baygın etrafa bakınıyordu. Sevgili Bay Bieber'ın özel emri üzerine hayranlardan gizli bir şekilde onun arabasına tıkıştırılmıştım ve bir saate yakın süredir onu bekliyordum. Ya da zorla bekletiliyordum, hey neyse.

Eminim ki birkaç hayran arkamızdan koşturmuş, içeride Justin'in olduğunu sanmıştı. Fakat benim olduğumu görseler kesinlikle evime gönderilen nefret mektuplarını "Sen dersini almadın mı, kaltak?!" diyerek bana yedirirlerdi. Ah, söylemeyi unuttuğum bir şey daha; evime gönderilen ve dışarıdan tatlı renklere sahip olan ama nefret mesajları içeren mektuplar. Sadece çöp atmak için dışarıya çıktığımda posta kutumu karıştırmak istemiştim ve üzerime bir yığın mektup fırlamıştı. Bazılarının üzerinde Twitter kullanıcı adları yazıyordu ve yanında ise "Yüzleş benimle!" gibi cümleler vardı.

Alt dudağımı içeriye aldığım sırada aniden kapı açıldı ve her zaman başından eksik etmediği tuhaf şapkası, güneş gözlükleri ve giydiği blue jean pantolon ile beni şaşırtan Justin girdi. Nefes nefese kalmıştı -ki kameramanlardan kaçmak için koştuğunu anlamam pek de uzun sürmemişti. Bir şey söylemeden sadece onun soluklanmasını izledim.

Tek kelime dahi etmeden elini beyaz ve noktalı desenleri olan çantasına atıp içinden bir sigara paketi çıkardı; sanki ben burada değilmişim gibi davranıyordu fakat sesimi çıkarmadım. Ve sigara içtiğini de bilmiyordum açıkçası. Ellerimi kucağımda birleştirerek onun hareketlerini seyretmeye devam ettim. Şoför arabayı çalıştırmış ve hızlı bir şekilde ilerlemeye başlamışken Justin, camı biraz araladı ve içeriye temiz hava girmesini sağladı; sigara dumanından rahatsız olsam da bir tepki vermedim.

"İyi misin?" diyebildim çok az çıkan sesimle. Çünkü nefes bile alsam bana yumruk atacakmış gibi görünüyordu. Birkaç saniye geçmeden cevap vermişti; yüzüme bile bakmayarak. "İyi gibi mi görünüyorum?"

Gözlerimi devirdim, kızgın olduğu her halinden barizdi. Üstelemeyerek cevap vermedim ve cebimden telefonumu çıkartıp bir şeylere girdim ve zamanı öldürmeye başladım. Ben bunları yaparken Justin çoktan elindeki sigarayı bitirmiş, yola ifadesiz bir şekilde bakıyordu. Hala beni niye buraya çağırdığını -daha doğrusu zorla getirttiğini- ve ne yapacağımı bilmiyordum.

"Aç mısın?" diye sordu bakışlarını -sonunda- bana çevirerek. Başımı telefondan kaldırdım ve ona bakıp "Niye hep yemek yiyoruz?" dedim hafif gülerek. Gözlerinin kenarları kırışana kadar gülümsedi ve ellerini başının arkasında birleştirdi. "Bilmem," diyerek mırıldandı, hala gülmeye devam ediyordu. "Arkadaşlar böyle yapmaz mı?"

"Arkadaş mıyız?" diye sordum imalı bir şekilde. Tekrar başını bana doğru çevirdi ve bu sefer sırıtmaya başladı. "Benimle ne olmak isterdin?" diye bir soru yönelttiğinde bir anlığına durdum ve düşünmeye çalıştım; onunla ne olmak istiyordum? Tabi ki de hiçbir şey. "Hiçbir şey, hiçbir şey olmamızı isterdim."

"Şuan yanımda olduğuna göre aramızdaki şeyin bir adı olmalı," dedi alaylı bir ses tonuyla. Maalesef ki aramızda çantandan fışkıran kondom kutusundan başka bir şey görmüyorum.

"Korumalarını peşime takıp beni zorla evimden aldırttığın için yanındayım."

"Tüh," Dudaklarını büzdü ve, "Bende kutsal kıçımın hasretine dayanamayıp yanıma geldiğini düşünmüştüm."

"Kes sesini ve bana bir yerlerden Çin yemeği al,"

Gözlerini kısarak alt dudağını büzdü. "Beni hayal kırıklığına uğratıyorsun, Angel,"

*

Isırmaktan kanayan dudaklarımdan gelen metalik tadı yutmaktan boğazımda tuhaf bir his oluşmuştu; yine her zaman olduğu gibi Justin'in isteği üzerine hayranlara dikkat çekmemek şartıyla korumalar tarafından bir otele veya arabaya getiriliyordum. Tamam, bir günüm genelde iş ve Justin'le vakit geçirme şeklinde geçse de onunla birlikte olmaktan rahatsız mıydım? Kesinlikle hayır.

Bir buçuk saate yakın buradaydım. Normalde Justin bu kadar gecikmezdi. Ben geldikten yarım saat sonra kadar gelirdi çünkü dikkat çekmek istemiyordu. Sıkıntıdan patlamak üzereyken kapının gıcırtı çıkartacak şekilde aralanmasıyla başımı kaldırdım. Sallana sallana gelen Justin'i ilk gördüğümde sevinmiştim ama aptal bir biçimde sırıtması bir süre sonra korkutucu gelmeye başlıyordu.

Ses tonum "Justin?" derken adeta soru sorar gibi çıkmıştı. "Bu halinde ne böyle?" dememe gerek kalmadan yanıma yığılıp kaldı. Telaşla ayaklandım ve hemen onun omuzlarını tutup yüzüne baktım. Suratı dudaklarında ki rahatlamış ifade dışında ölüye benzer derece de tuhaf görünüyordu ve bu midemde bir şeylerin çalkalanmasına sebep olmuştu.

Lanet koruması nerelerdeydi? Ve en önemli soru ise bu halde dışarıda ki paparazi ordusunu aşıp nasıl buraya gelmişti?

O an geçirdiğim şok ile ne yapacağımı şaşırmış, öylece Justin'e kalkmasını söylüyor veya benimle konuşması için onu teşvik etmeye çalışıyordum. Fakat bu tamamıyla saçmalıktı. Başından beri yapmam gereken şey birilerini arayıp yardım istemekti.

Önce kendi telefonumu elime alarak hastanenin numarasını tuşlamıştım ama eğer bu işi dışarıya taşırsam, Justin ya da Scooter her türlü benim fişimi çekerdi. Bu yüzden Justin'in bütün ceplerini yokladım ve telefonunu bulduktan sonra ekran kilidi olmamasına şükür ederek, rehberden Scooter'ı aramaya koyuldum.

Scooter, birkaç çalmadan sonra hemen açtı ve direk "Justin?" dedi. Tırnaklarımı kemirirken tek nefeste "Ben Angel, Justin tuhaf görünüyor ve ne olduğu hakkında bilgim yok. Ama göründüğü üzere pek de iyi sayılmaz. Bilmiyorum, sadece buraya gelemez misin?" derken diğer boş elimde Justin'in eline dokundum. Hala uyanık olduğunu anlamak için.

"Kahretsin," diye mırıldandığında ortada bir şeylerin döndüğünü anlamıştım. Scooter hızla nefesini verdi. "Hala aynı otelde mi buluşuyorsunuz?"

"Evet," dedim mırıldanarak. Justin; sağa düşmüş başını ağır hareketlerle kaldırdı ve kapalı gözleri, saçma gülümsemesiyle elinin üzerindeki elimi ittirdi.

"Yine ölmeyi beceremedim, Scooter," diye mırıldandı çok az çıkan sesiyle; bunu söylerken aynı zamanda acı bir şekilde gülmeye başlamıştı. Gittikçe korktuğum için tüylerim diken diken olmuştu, Scooter bir şey söylemeden telefonu suratıma kapattı.

Tanrım, bunu istediğime sen bile inanamayacaksın ama şuan tek istediğim Justin'in iyi olması.

//

Bölüm yine geç geldi. Şaşıran var mı? Hayır jwhejeje

Yazım yanlışları varsa kusura bakmayın çünkü geriye dönüp bakmaya vaktim yoktu


Continue Reading

You'll Also Like

112K 6.1K 33
civciv: sarma mı yaptin gercekten __ #galatasaray 'da 1. 01.08.24 #barışalper 1. #yunusakgün 1. #millitakımlar 1. __ başlama tarihi 19.08.23 bitirm...
109K 12.7K 33
değişiyorsun, dayanamıyorum
16.3K 2.4K 17
birlikte çok iyi olabilirdik.
54.2K 5.9K 21
Taehyung bir katildir ve hapishaneden kurtulmak için taklit yaparak akıl hastanesine girer. O sırada orada hasta yatan Jungkook ile karşılaşır ve Jun...