Peruk

By regruby

124K 4.9K 1.6K

17 yaşında bir genç kız... Ne kadarını planlamıştı? Kontrol hep elinde miydi yoksa o da kendi oyununun bir... More

1
2
3
4
5
7
8
TRAILER (Tanıtım Videosu)
10
11
12
13
14
15
16
Peruk (Tanıtım Videosu 2)
18
19
20
21
22
23
24
25
26
27
28
29
30 (FİNAL?)

6

4.2K 185 67
By regruby

"Kim?"

Colton sadece "Kim?" diyebilmişti. Sonuçta kim olduğunun ne önemi vardı.

Neden?

Nasıl?

Saniyeler içinde kafası binlerce soru işaretiyle doldu. Öyle boş boş Madison'a bakıyordu. Kızın buz gibi olan ellerine uzandı.

"Kim yaptı Madison? Bana söyleyebilirsin." Bakışları sevgi dolu ve tatlıydı. Sadece yardımcı olmak istiyor gibi bir hali vardı.

"Bunu sana söyleyemem..." Dedi Madison ama titreyen sesi onu ele veriyordu. 

"Bak o tehlikeli biri ve yapabileceği şeyler beni korkutuyor. Onu kontrol altına aldım sanmıştım ama yanılmışım! Bunca zaman beni kontrol eden oymuş!"

Gözlerinden bir kaç damla yaş döküldü. Ama üzgün değil sinirliydi. Ağzından daha fazlasını kaçırmamak için apar topar Colton'ın yanından ayrıldı. 

Colton, Cole'un kız hakkında söylediklerini aklına getirdi. Dengesiz ve çocukça hareketleri olduğundan biraz bahsetmişti. Belki de kız Cole'un ölümüyle bu şekilde, hikayeler uydurarak, başa çıkıyordu. Ama aynı zamanda onun deli bir ruh hastası olduğunu da söylemişti. Hem Madison Cole'un ölüm haberini nasıl almıştı ki? Polis kadın henüz ailesinden başka kimseye bilgi vermediklerini söylemişti.

Colton kaldığı otele doğru yürürken Cole'un telefonunu tekrar eline aldı. Rehberde Madison'ın numarasını buldu. Şüphesiz onu aramak istemiyordu ama yapabileceği fazla bir şey yoktu. 

Madison yatağında uzanmış  yaptığı salaklığı düşünüyordu. "Tabi ki çocuğa öyle şeyler söylemek istemedim! Bu benim suçum değil ki! Hayır... Biliyorum. Bir an ağzımdan çıkıverdi işte. Çocuk resmen beni köşeye sıkıştırmıştı!"

Telefon ekranında arayan kişinin Cole olduğunu görünce eli ayağına dolandı. Telefon titreye titreye masadan düşmek üzereydi. Madison son anda telefonu yakaladı.

"Cole!" 

İsmi coşkuyla haykırmıştı.

"Ölmediğini biliyordum!"

Colton telefonun öbür ucunda kendine bir fiske attı. 

"Hey üzgünüm... Ben Cole değilim." 

Madison kendini aptal gibi hissediyordu. Cole tabi ki ölüydü. Onun cesedini görmüştü.

"Efendim?" Dedi. Belli ki sinirliydi. Colton derin bir nefes aldı.

"Söylediklerin hakkında konuşmamız gerektiğini düşünmüyor musun?Yani bunları söyledikten sonra bir anda kalkıp gidemezsin. Bir şeyler biliyorsan polise gitmemiz gerekir. Bilmiyorsan da beni oyalama lütfen. Yeterince şeyle uğraşıyorum burada. "

"Beni rahatsız etmeye başlıyorsun." Dedi Madison. Kendinden emin gibi konuşmak için çok uğraşmıştı çünkü korkuyordu. Colton bu kadar sert bir tepki beklemiyordu. Belki Madison'ı rahatsız etmişti ama sadece birazcık. Madison'ın olayları abartmayı sevdiğini biliyordu.

"Özür dilerim. Sadece... Ne diyeceğimi bilmiyorum gerçekten. Bunun benim için ne kadar zor olduğunu anlayabiliyor musun? Madison... O benim ağabeyimdi. "

"Tamam. Neyse. Bana duygu sömürüsü yapmana gerek yok. Bak onu kimin öldürdüğünü bilmiyorum sadece korktum ve korktuğum zaman saçma şeyler söylerim."

"Neyden korkuyorsun ki?" dedi Colton. "Ah! Bugün neyim var böyle..." diye düşündü Madison. Sürekli hata yapıyordu. 

"Bak sorguya çekmen gereken insan ben değilim. Biz haftalardır ayrıyız. Hatta yeni biriyle görüşüyordu. Bana bardaki çocuklardan biri söyledi. İstersen akşam oraya gideriz ve sen de biraz rahatlarsın." Her şeyi tek nefese sığdırmıştı. Derin bir nefes aldı. 

"Olur." dedi Colton. "Seni almamı ister misin?" 

"Sana konum atarım." 

Telefonu kapattılar. Madison evin içinde deli gibi dolanıyordu. Kendini bu işin içine sokmuştu ve bir türlü çıkamıyordu. "Sakin ol... Sakin ol! Her şeyi halledeceğim." 

Colton evin kapısına geldiğinde Madison'ı tekrar aradı. "Üstümü değiştiriyorum. Biraz bekler misin?" 

Colton'ın orada beklemeye niyeti yoktu. Madison'dan şüpheleniyordu ve eve girmek istiyordu. "Bak yağmur yağıyor ve ben burada donuyorum. "

Madison iç geçirdi. "Peki tamam.. Yukarı gelebilirsin." 

Madison kapıyı açtı. Suratsızdı. Kenara çekildi ve oğlanın içeri girmesini bekledi. Colton geniş ve krem rengi tonlarındaki salona baktı. Sıkıcı derecede düzenli görünüyordu.

"Sen burada otur. Hemen geleceğim." 

Madison üstünü giyinip hemen aşağı inmeyi planlıyordu. Colton'ı evinde uzun süre yalnız bırakmaya niyeti yoktu.

Colton başını sallamakla yetindi ve tekli koltuklardan birine oturup beklemeye başladı. Kendini hastane odasında gibi hissetmişti. İçerideki yoğun çamaşır suyu kokusu başını ağrıtıyordu. Madison kısa süre sonra aşağı indi. 

"Oraya iyice yerleşmiş gibi görünüyorsun. Gitmeye hazır mısın?" Diye seslendi salona doğru. Colton elinde Cole'un cep telefonunu kurcalarken koltuğa iyice yayılmıştı. Oradan hiç kalkmamış gibi bir hava takınmaya çalışıyordu.

"Üzgünüm." diyerek gülümsedi ve hemen ayağa kalktı. Açıkçası evde aradığını bulamamıştı. Cole'a dair hiçbir şey olmaması geçmiş, Madison'la ilgili bir şey bile yoktu evde. Ne ona ait bir fotoğraf çerçevesi, aile resimleri ya da herhangi bir şey. Buzdolabına bile bakmıştı ve 17 yaşında bir kızın yemek isteyeceği hiçbir şey yoktu. 

"Ne zamandır bu evde yaşıyorsun?" dedi Colton aşırı merakını belli etmemeye çalışarak. 

"Bilmem. Doğduğumdan beri sanırım. Neden ki?"

"Sebebi yok. Öylesine sordum. Gitmiyor muyuz?"

Madison gözlerini devirip kapıya doğru yürüdü. Soğukkanlı kalmaya çalışıyordu. Colton yukarı çıkmadan bütün çerçeveleri kaldırmıştı. Kendisi hakkında daha fazla bilgi edinmesini istemiyordu. Ya da annesi hakkında. 

Aşağı indiklerinde Madison, Colton'ın arabasına dikkatle baktı. "Kanada'dan buraya arabayla mı geldin?" 

Colton kaşlarını çattı. Bir süre kızın neyden bahsettiğini anlayamadı. "Hayır uçakla geldim. Bu Cole'un arabası. "

"Cole'un arabası olduğunu bilmiyordum." dedi Madison ve göz ucuyla Colton'a baktı. Aslında Colton buna şaşırmamıştı. Cole'un arabayı kullanmadığını tahmin ediyordu. Hem uzun süredir park halinde gibiydi hem de bu arabayı Cole'a babası almıştı. 

"Onu boş ver de, nereye gidiyoruz?" Colton sesini biraz yükselttiği için hemen pişman olmuştu. 

"Söyledim ya! Bara gidiyoruz. Onu kimin öldürdüğüyle ilgili bir şeyler bulursun belki diye. En son iş arkadaşları görmüş sonuçta."

"Öyle mi olmuş? Peki sen bunu nereden biliyorsun?"

Madison büyük bir pot kırdığını fark etti ama belli etmemeye çalıştı. "Bilmiyorum. Tahmin ediyorum."


Geldiklerinde hemen araban indi. Bir saniye daha bile Colton'la yalnız kalırsa kafayı yiyecekti. Uzaktan barın kapısına baktı. Kapıda John yoktu. Açıkçası Madison buna sevinmişti çünkü son olaydan sonra John onu asla içeri almazdı. Colton'ı beklemeden hızla kapıya doğru yürümeye başladı. Büyük, siyah bar kapısını ittirdi ve içeriye doğru bir adım attı. Gözleri Cole'un bardaki en yakın dostu, Gus'ı arıyordu. Madison onu kahverengi dağınık saçlarından tanımıştı. 

"Gus!" diye çığırdı ve sevinçle genç oğlana sarıldı. Oğlan şefkat dolu görünüyordu. 

"Mads... Olanları duydum. Gerçekten çok üzgünüm."

Genç barmen, hüzünle başını eğdi ve bekledi.

"Gus, Colton ile tanış. Cole'un erkek kardeşi."

Gus bir kaç adımda hızla Colton'ın yanına geldi ve elini sıktı. 

"Merhaba dostum. Başın sağ olsun. Onu çok severdim. Buradaki herkes öyle. Keşke daha öncesinde tanışmış olsaydık." Dedi ve derin bir iç çekti. Colton da aynı şekilde... Hislenmişti. Gözlerini etrafta gezdirdi. Orada olmak çok garip hissettirmişti sanki Cole hala hayattaymış gibi. 

  Madison boğazını temizleyip dikkati üzerine çekti. Konuya pat diye girecekti. 

  "Bu olay olmadan önce bara gelmiştim ve sen Cole'un bir kızla çıktığını söylemiştin. Hatırlıyor musun o günü?"  

Gus hatırlamaya çalışır gibi uzaklara baktı. "Sanırım... Evet. "

Madison gülümsedi. Cole ile birlikteyken, Gus'la sık sık vakit geçiriyordu ve çocuk Madison'ı hep güldürüyordu. 

"Neden ki?" diye sordu meraklı bir tavırla. Aynı zamanda endişeli de görünüyordu. Gus henüz 22 yaşındaydı. Belki de bu yüzden Madison onu kendisine daha yakın hissediyordu.

"Eğer bir sakıncası yoksa..." Dedi. "O günün kamera kayıtlarına bakabilir miyiz?" 

Çocuğun kaşları çatıldı. "Sanırım senin için bir istisna yapabilirim." Dedi. Gus içten içe Madison'a hep ilgi duymuştu. İlgisi, masumca bir ilgiydi. Gus da öyle biriydi zaten, doğal ve samimi. Madison onun ilgisinin farkındaydı ama bundan rahatsız olmuyordu. 

"Aslında polis onları çoktan kontrol etti ama içiniz rahat edecekse..." Parmağıyla barın arkasındaki kapıyı işaret etti.

"...şurası kamera odası. Steve ile konuşursanız size yardımcı olur."

Madison, Gus'ın işaret ettiği kapıyı yavaşça tıklattı. İçeriden tıknaz ama gür bir ses "Gir." diye bağırdı. Colton ve Madison içeri girdiklerinde kırklı yaşlarının ortasında, epey kilolu bir adam elindeki gazeteye gömülmüş, boş boş oturuyordu. Madison nazikçe boğazını temizledi. Adam gazetenin üstünden onlara baktı. 

"Güvenlik kamerasının kayıtlarına bakmak istiyoruz. Gus yardımcı olabileceğini söyledi."

Adam büyük bir güçlükle kolunu kaldırıp parmağının ucuyla bilgisayarı gösterdi. "İhtiyacınız olan şey orada. İşinizi kendiniz halledin." 

Tombul parmaklarıyla onları kışkışladı ve gazetesini okumaya devam etti. Madison gözlerini devirip bilgisayarın başına geçti ve kayıtları tek tek izlemeye başladı. Sonunda bulmuştu. Görünüşe göre Gus haklıydı. Cole gerçekten bir kızla çıkıyordu mekandan. Madison ansızın göğüs kafesinde bir yanma hissetti. Sanki kaburgaları git gide küçülüyor da kalbini sıkıştırıyordu.

"Bir gelişme var mı?" 

Colton odanın Madison'a daha uzak bir köşesinde ellerini göğsünde birleştirmiş bekliyordu. Açıkçası, bir şey bulacaklarına inanmıyordu. 

"B-beni aldatmış." Dedi Madison. Sesi tanıştıklarından beri ilk defa bu kadar kırılgan çıkmıştı. Colton ne olduğunu anlamak için Madison'ın bulunduğu tarafa doğru yürüdü ve bilgisayar ekranına baktı. 

"Biliyorsun bu hiçbir şeyi kanıtlamaz. Sadece bir kızla birlikte çıkıyor." 

Sonra kayıt gününün tarihine baktı. Cole'un öldürüldüğü geceydi. Kızın onu gören son kişi olma ihtimali durumun ciddiyetini arttırıyordu. Colton bir anda ağlamak üzere olan Madison'ı hatırladı ve başını ona doğru çevirdi. 

"Ayrıca ayrıldığınızı söyledin. Yani bu aldatmak sayılmıyor. " 

Madison sinirle ayağa kalktı. "Hiç yardımcı olmuyorsun." diye bağırdı ve ağlamaya başladı. Colton da bir çok erkek gibi ağlayan bir kadınla nasıl başa çıkacağını bilmiyordu. Madison'ı yavaşça kollarının arasına aldı.

"Haklısın... Tamam mı? Özür dilerim. Lütfen, sakinleş." Dedi. Bunları söylerken ona sarılmayı bırakmamıştı. Madison bir an kendini Cole'un kollarında gibi hissetti. Ağlamaktan kızaran gözlerini kırpıştırıp Colton'ın gözlerine baktı. 

"Tamam. İyiyim, bir şeyim yok." dedi ve bir kaç adım geri çekildi. "Sanırım o kızı bulup, konuşmamız gerekiyor değil mi?"

Colton itiraz edecek gibi oldu ama kendisi de kızı merak etmiyor değildi. Bilgisayar ekranına geçip kızın yüzünü yakınlaştırdı. Gördüğü şeye kendisi de inanamıyordu. Cole başka bir kızla çıkmıyordu ki! Madison'la çıkıyordu. Kafasında siyah bir peruk vardı ama yüzü kesinlikle Madison'a aitti.
"Hey ikiz kardeşin falan yok değil mi?" Dedi Madison'a dönüp. Kız bunun konuyla ne alakası olduğunu anlayamadı. "Hayır. Tek çocuğum."
Colton durumu kıza çaktırmayacaktı.

  "Peki bunu nasıl yapacağız?" dedi ukala bir tavırla. "O kızı nasıl bulacağız?"
Madison'ın kamera görüntüsündeki kızın kendisini olduğunu fark etmediğini düşünüyordu. Bu Cole'un dediklerini destekleyen bir şeydi. Yani Madison'ın kaçık bir akıl hastası olduğu konusunu.

Kız tek kaşını kaldırıp
"Cole'un dairesine girebilir miyiz sence?" dedi. 

"Oranın şuan suç mahalli sayıldığını biliyorsun, değil mi?"

"Evet biliyorum. Bu yüzden soruyorum. Sence girebilir miyiz? Yani yedek anahtarın falan var mı? Çünkü benim yok. " 

"Cole'un evine girip ne yapacağız ki?" dedi Colton. Kafası karışmıştı. Madison ona doğru yürüdü ve ellerini göğsünde birleştirdi.

"Ne sanıyorsun? İpucu arayacağız." 

Nasıl ikna olduğunu bilmiyordu ama kendini sokakta Madison'la birlikte Cole'un evine doğru yürürken buldu. Colton taksiye binmeyi teklif etmişti ama Madison yürüyerek daha hızlı gideceklerini söylemişti. Onun lafının üstüne bir şey söylemek neredeyse mümkün değildi. Madison kimseden fikir almıyordu. 

"Bu anahtarın kapıyı açacağından bile emin değilim Madison. Seneler önce yaptırmıştık. Şimdiye kadar defalarca kilit değiştirmiş olmalı." 

"Cole mu? Gerçekten Cole mu kilidini değiştirecek?" Madison içten bir kahkaha attı. "O çarşaflarını bile zor değiştirirdi."

Başını yarım bir açıyla Colton'a çevirdi.
"Onu gerçekten de hiç tanımıyorsun, değil mi?" Dedi. Söyledikleri Colton'a iğne gibi batmıştı. Belki de gerçekten tanımıyordu onu. Öleceğini bilse... Belki onunla daha çok vakit geçirirdi. Belki de geçirmezdi. Bilmiyordu. İkinci bir şansı olsa her şey çok mu farklı olurdu onu da bilmiyordu.
Muhtemelen olmazdı diye düşündü. Colton kendini kariyerine ve geleceğine adamıştı. Cole'u severdi ama onun hayat tarzını hiç onaylamadı. Bu yüzden mümkün olduğunca az görüşürlerdi. 

Cole'un dairesinin içine peş peşe girdiler. Dönen bir sandalyenin arkasına kirli gömlekler asılmıştı ve hemen girişin yanında ağzına kadar dolu bir çöp kovası duruyordu. Koyu ahşaptan yapılma sehpanın üzerinde boş pizza kutuları ve Men's Health dergisinin neredeyse bütün sayılarından oluşan bir yığın vardı. Her şey yerli yerindeydi. Sanki birazdan Cole kapıdan çıkıp gelecek ve onları azarlayacaktı. 

"Aldığın her şeyi yerine koy." Dedi Colton. Madison başıyla onayladı. "Ve parmak izlerini temizlemeyi unutma."

Colton dikkatle sehpanın karşısındaki kanepeye oturdu ve odayı incelemeye başladı. Kız saçlarını sıkıca tepeden toplamıştı. Bir süre sonra göz ucuyla onu izledi. Dizlerinin üzerine çökmüş bir şeyler karıştırıyordu. Bir kaç adımda kızın yanına ulaştı ve  onun gibi dizlerinin üzerine çöktü. Madison'ın elinde tuttuğu şeye kitlendiğini gördü. Cole ile kendisinin bir fotoğrafı siyah bir çerçevenin içinde duruyordu. 

Madison çerçeveyi yerine koyup, Colton'ı sinirle itti.

 "Bana onu hatırlatıyorsun. Gözlerin... Saçların... bakışların! Sanki o... Hala hayattaymış gibi." Bağırıyordu. Colton'ın bakışları değişti. Bir anda Madison'ı boynundan kavrayıp ahşap zemine hafifçe çarptı. Tam Cole'un son nefesini verirken düştüğü yere.. Madison bunun bir tesadüf olmasını umuyordu. Göz bebekleri korkudan kocaman oldu. Colton bir eliyle onun boğazından tutmaya devam ederken diğer elini hafifçe Madison'ın karnında gezdirdi.

"Hala Cole gibi hissettiriyor mu?" Dedi. Sesi saldırgan gelmiyordu ama bakışları kesinlikle öyleydi. 

Continue Reading

You'll Also Like

YIKINTI By Buse

Teen Fiction

1.4M 55.7K 72
Yayınlama Tarihi:6 Temmuz 2014 [Tamamlandı, düzenlemede.] •Bu ad ile yayınlanan ilk hikayedir. Taklitleri değil, aslını okuyun.• ▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬▬ Dizl...
2.4K 429 18
YETERİNCE ZORLARSANIZ POLLYANNA BİLE KATİL OLABİLİR. "Korkmak değildi bu, geleceği görmekti sanki. Başına gelecekleri hissetmek ve gelmesini engelley...
289K 9.8K 34
Bora'nın üzerime gelen adımlarıyla birkaç adım daha ondan uzaklaşmak istesem de yatağa çarpan bedenimle durmak zorunda kaldım. Gözlerimin derinine ba...
83.6K 4.2K 27
"En ufak mutluluğum, koca bir gülümsemene bakar." Bad serisinin 1. kitabıdır.