Gecenin Senfonisi

By standros

252K 16.2K 1.9K

Topraklar ikiye ayrıldı; Karanlık ve Aydınlık Taraf olmak üzere. İki krallıkta, birbirlerine yasaktı. Anlaşm... More

1.Bölüm-Tanıtım.
2.Bölüm-Karanlık Ölü.
3.Bölüm-Hatırla!
4.Bölüm-Yükselen Alevler.
5.Bölüm-Ateşten Doğan.
6.Bölüm-Sonun Başlangıcı.
7.Bölüm-Kraliçe.
8.Bölüm-Sönen Yıldız.
9.Bölüm-Neusa.
10.Bölüm-Yangına Ortak.
11.Bölüm-Ateşten Buza
12.Bölüm-Farklı Olanlar.
13.Bölüm-Birlikte Ölürüz.
14.Bölüm-Tende Kayboluş.
15.Bölüm-Savaşçılar Akademisi.
16.Bölüm-Mesaj
18.Bölüm-Öpücük
19.Bölüm-Benimle Yan
20.Bölüm-"Ayrılık"
21.Bölüm-Kuyruk
22.Bölüm-Krallık
23.Bölüm-Peri Kızı
24.Bölüm-İntikam
25.Bölüm-Veda
26.Bölüm-Hain
27.Bölüm- Balık Adam Kızartması
28-Ölü Kadın
29-Başarı
30-Veda
31-Final Part 1
32-Final
Sonsöz

17.Bölüm- Kâbus

6K 440 58
By standros

Multimedya'da Akademi ve eğitim görevlilerinin , odaları var. :)

Sizce Astrid, kiminle olmalı?
-

Adrian'ın bizi görme ihtimali çok azdı, ona yalan söylemek istemesem de buna mecburdum. Aksi hâlde hem Andreas'ı döver , hem benden uzaklaşırdı. Tanrım, bu yaptığım için kendimden ömür boyu nefret edecektim fakat hayat adil değildi. Önümüze zorlu yollar ile çevriliydi, o yolları yürürken yanımda istediğim tek kişi,  karşımda ki adamdı. Onu kaybedemezdim, bunu göze alamazdım. Düşüncelerimi okumaması adına aklıma rengarenk kanatları olan bir kelebeği getirdim.

"Neden kelebek düşünüyorsun?"

"Az önce geçti de , çok güzeldi."

"Ne olduğunu anlatacak mısın?"

"Andreas, biraz çıkıştı. Onu sakinleştirmeye çalıştım,"dediğimde bakışları ben ve Andreas arasında gidip geldi, sonrasındaysa hiç bir şey demeden parmaklarını, koluma kenetleyip ilerlemeye başladı.

Peşinden hızlı adımlarla ilerlemeye devam ettim, Tanrım söz veriyorum daha fazla yalan olmayacak. Adrian'la birlikte odalara çıkan merdivenlere doğru ilerledik, en üst kata geldiğimizde durup derin bir nefes aldım. Bir asansör koysalardı , mükemmel olabilirdi.

"Bir şey demeyecek misin?"diye sordum kendi odama girmeden önce.

"Ne? Beni de mi sakinleştireceksin?"dedi , alaycı kahkahası boş koridorda yankılandı.

"Biliyor musun? Ne yaparsan yap,"dedikten sonra içeriye girdim ve kapıyı suratına sert bir şekilde çarptım. Klasik, öküz Adrian!

Işığı yaktığımda küçük dilimin , boğazıma kaçmasına az kalmıştı. Burası,  kraliyet odalarını aratmayacak şekilde dizayn edilmişti. Maviyle karışmış altın sarısı rengi duvarlara yayılmıştı, duvardan zemine kadar uzanan kristal taşlı avize vardı. İki kişilik yatağın başlığına da altın sarısı rengi hâkimdi. Tanrım, o kadar süslüydü ki boğulacağımı hissedip cama doğru ilerledim.

Camı açtıktan sonra oksijeni ciğerlerime doldurdum, bir yaş damlası elimin üzerine düşene kadar ağladığımı fark edememiştim bile. Neden ağlıyordum ki? Hissettiğim vicdan azabı yüzünden.

Kafamı , havaya hâkim olan karanlık gökyüzüne doğru isyan edermiş gibi kaldırdım. Ne yapacağımı bilmiyordum, bu savaştan kayıp vermeden çıkmak istiyordum.

Üzerimde ki kirlenmiş kıyafetleri çıkarttım, sadece iç çamaşırlarımla birlikte saten çarşafın içine girdim. Gözlerimi gerçekliğe doğru sımsıkı kapattım.

-

Lucifer, adı sert darbeler tarafından tenime çarpıyordu. Karanlık bir odadaydım, tenime bıçaklar batırılıp çıkartılıyordu. Tuhaf bir şekilde canım acımıyordu ama sinir bozucu olmaya başlamıştı. Bıçak tam havadan atılıp bana doğru yol alırken , elimle tuttum ve ilerlemeye başladım.

Geceden bile karanlıktı, tek ışık elimde ki parlayan bıçaktı.

"Burada,"

"Şimşek, burada."

"Lucifer, onu huzuruna istiyor."

"Andromeda, kızı öldürememiş."

Fısıltılar , karanlığın içinde parlayan şimşeğin varlığıyla durdu. Işıktan faydalanıp etrafıma baktığımda cansız bedenleri gördüm, daha fazla görmek istemediğime karar verip ileride ki kırmızı kapıya doğru ilerledim.

Kapıyı sert bir şekilde açtığımda içeride gür bir ses yankılandı, karşımda bir taht vardı. Siyah saçları, bronz teni ve masmavi gözleriyle bir adam tüm asaletiyle karşımda oturuyordu. Elimde ki bıçağı adama doğru tuttum, adam hafif bir şekilde gülümsediğinde yerden siyah yaratıklar çıkmaya başladı. İnsanı anımsatsalar da bedenleri siyah bir boya ile kaplanmış gibiydi.

Bıçağımı sıkıca kavradım ve ilk gelenin boğazına sapladım, oluk oluk mavi bir sıvı akmaya başladı. Kalan 6 tanesini de öldürdükten sonra tekrar adama doğru döndüm , hayranlıkla beni izliyordu. Ellerini şaklatıp , kahkaha atmaya başladı.

"Etkilendiğimi söylemek isterim madam, adım Alfred. Lucifer'ın tahtının şimdilik tek veliahtıyım, el becerinize hayran kaldım."

"Konuya gel,"dedim düz bir sesle.

"Savaştan vazgeçersen, anne ve babanı dünyaya geri yollayacağım. Kendi grubunuza dokunmama sözünü de veriyorum fakat geri kalan insan ırkına , müdahale etmeyeceksiniz."

"Annem ve babam, bu uğurda öldüler. Yeniden olsa, yeniden ölürdüler. Beni bu saçmalıklarla kandıramazsın,"

"Pekâlâ, şimdi ki hallerine bir bak."dediğinde annem ve babamın yansıması önümde belirdi. Derilerinde keskin yarıklar vardı, bileklerini prangalar sarmıştı. Gözlerim yaşla dolarken , acılarını hissetmeye başladım.

"Bana, ne yapıyorsun?"diye bağırdım.

"Acıyı hissetmeni sağlıyorum,"

Tanrım, derin nefesler al. Olmuyor , siktir! Boğazımda ki kelepçe her saniye beni boğarken, vücudumda derin kesikler açılmaya başladı. Titreyen uzuvlarım eşliğinde zemine yüz üstü çöktüm. Acının, ucu alevden kampçısı , vücuduma öldürücü darbeler eşliğinde vuruyoru. Bu kâbustan uyanmam lazımdı.

Gücümü toparlayıp , şimşeğe hükmetmeyi denedim. İçime dolan enerji eşliğinde ayağa kalktım ve bir yıldırımın gür sesi eşliğinde gerçekliğe uyandım. Her yerim ter içinde kalmıştı, saçlarım birbirinin içine girmişti. Avuç içlerimi sıktığımdan dolayı, kan akmıştı. Gözlerimden acıyla karışık yaşlar boşalırken koşarak banyoya ilerledim.

Soğuk suyu açtıktan sonra üzerimi çıkartıp küvetin içine girdim. Ailem, gerçekten bu kadar acı çekiyor muydu? Ah, acının izleri hâlâ tenimi yakıyordu. Şimşek sesleri tüm ormanda yankılanıyordu, kendimi durduramıyordum çünkü canım acıyordu.

"Astrid?"diye bağırdı Adrian. Hiç bir cevap alamayınca kapıyı kırıp, içeriye girdi.

"Sana ne oldu?"diye sordu yanıma çöküp.

"Neyin var küçük yıldız, paylaş benimle."

"Hiç bir şey sorma, lütfen benimle kal."dediğimde saçlarımın arasına küçük bir öpücük kondurup, havluyla bedenimi sardı.

"Hadi gel, birlikte yatacağız."

Adrian, vücuduma bir kez olsun bakmadı. Onu tanıyordum, böyle bir durumda asla gözlerini , yüzümden ayırmazdı. Yatağın içine girdikten sonra Adrian'da yan tarafa yattı. Üzerini çıkartıp, yere attığında beni göğsünün üzerine doğru çekti. Kafamı, kalbinin üzerine yasladım ve kokusunu içime çektim. Teni, benim aksime sıcacıktı.

"Üşüdüysen tüm evreni yakabilirim , biliyorsun değil mi?"diye sordu gülerek.

"Ah, mizahına hayranım Bay Castelain."

"Şaka değildi Bayan Storm,"diye mırıldandı.

"Adrian?"

"Söyle , küçük yıldız."

"Bana,  beni sevdiğini hiç söylemedin."

"Uyu , Astrid."

"Neden?"

Uzun bir süre bekledi, gözlerim yavaşça kapanırken nefesim sonunda düzenli bir hâle girmişti.

"Uyudun mu?"diye sorduğunda hiç bir cevap vermedim.

Aradan geçen beş dakikanın ardından, saçlarımı okşamaya başladı. Uyumak istemiyordum, beni koruyacağını bilsem de korkuyordum.

"Çünkü ben söylemem küçük yıldızım, ben hissettiririm. Sen anlarsın,"

Cümleler, her zaman , her şeyi anlatmazdı. Bazen gözler, bazen beden dili, bazense davranışlar anlatırdı, cümlelerin anlatamadığını. Adrian , beni sevdiğini söylemese de , bana arada bir bok gibi davransa da her korktuğumda , tüm kırgınlıkları bir kenara atıp , varlığıyla içimi ısıtan tek kişiydi.

Adrian Castelain, 4 iklimin hüküm sürdüğü ülkeler gibiydi. Bir hâli, diğerine uymuyordu. Bazen iyi, bazen kötü, bazense ortasıydı fakat herşeye rağmen o benim sevdiğim adamdı.

-

Belimi saran, güçlü kolların sahibine daha çok sokuldum. Onu uyurken görmeyeli uzun zaman olmuştu, bu hâlini nasıl da özlemiştim.

Siyah kirpikleri, beyaz teninde parlıyordu. Kanın rengini benliği altına alan dolgun dudakları, hafif bir şekilde tebessüm ediyordu. Siyah saçlarının tutamları, asi bir şekilde yüzüne dağılmıştı. Yanağına bir öpücük kondurduğumda zümrüt yeşili gözlerini açtı ve uyku sersemi hâliyle bana doğru gülümseyerek baktı.

"Yaramazlık mı istiyorsun?"diye sordu beni kendine daha fazla bastırarak.

"Ha...hayır, nereden çıktı bu?"

"Göğüs uçların, göğsüme değiyor küçük yıldız. Dün, dünde kaldı. Bugün, beni fazlasıyla kışkırtıyorsun."dedi gülerek.  Ondan uzaklaşmaya çalıştığımda , parmakları bileklerimi sardı ve üzerime doğru çıktı.

"Adrian, bir..biri gelecek,"

"Kimseye sabah odamıza gelin diye davetiye atmadım, kimse gelmez. Gelirse de yakarım,"dedikten sonra yüzünü , yüzüme doğru yaklaştırdı.

Yüzünün gölgesi, yüzüme doğru düşerken dudakları büyük bir açlıkla dudaklarıma kapandı. Alt dudağımı , dişlerinin arasına aldığında dudaklarımdan boğuk bir inleme yükseldi.

"Bayan Storm, sadece dudaklarınız bile yeni uyanmış bir adamı tahrik etmeye yetiyor. Başkalarının yanında gülümsemenizi yasaklamak zorundayım çünkü insanlara, cennetin kapılarını aralıyorsunuz."

"Bay Castelain, insanların içine çıkmamanızı öneririm çünkü afrodizyak etkisi taşıyorsunuz." dediğimde samimi bir şekilde gülümsedi.

Dudakları, boynuma doğru indikten sonra bir bölümünü ağzının içine doğru aldı, köprücük kemiğime kadar hem acıtan hemde içimin kıpır kıpır olmasını sağlayan darbeler uyguladı. İkimizin de çıplak göğüsleri, birbirine baskı uyguluyordu. Hislerimin yoğunluğu altında can verebilirdim. Sertleşmiş erkekliğin , baskısını karnımda hissedebiliyordum.

Burnunu boynuma sürttükten sonra erkeksi bir sesle , kulağıma doğru fısıldadı.

"Baharın gelişi gibi kokuyorsun, tadın damağımda daha fazla dağılmaya başlarsa yeni bir lanete maruz kalırız."dedikten sonra yanağıma bir öpücük kondurup yataktan kalktı. Üzerine tişörtünü geçirdikten sonra, giyinmem için odadan çıktı.

-

Hep birlikte dövüş odasına inmiştik, boynumda ki morlukları gören herkes ilk bana sonra Adrian'a bakıyordu. Adrian'ın bunu bilerek yaptığını biliyordum, bir tür 'o benim.' deme tarzıydı.

"Gece koridora yayılan yatak gıcırdama sesinden anlamıştım,"diye mırıldandı Lena.

"Bu sabah oldu,"dedim tek kaşımı kaldırarak.

"Siktir, gece olan kimindi?"dediğinde Destiny ve Tyson kızarmıştı.

"Double siktir,"dedi Lena.

"Hey, Damien öğrenmemeli. İkimiz de sarhoştuk."dedi Destiny, fısıltıyı andıran bir sesle. Neyse ki Damien, salona yeni giriş yapmıştı.

"Umarım burası seks akademisine dönüşmez,"dediğinde hepimiz güldük.

"İnsanların ihtiyaçları var Lena,"dedi Nina gülerek.

"Pekâlâ, ihtiyaçlarınızı sessiz halledin."dedi ve güldü Lena.

Andreas, boynuma doğru tiksinir bir şekilde baktıktan sonra dışarıya gelmem için bir işaret yaptı. Ona omuz silkmek ile yetindiğimde Adrian'ı gösterip , anlatırım anlamında bir işaret yaptı. Mecburen peşinden gitmeye başladım, Adrian'ın kolumu saran elleri sayesinde kapının ağzında durduk.

"Ne sikim dönüyor burada? Neden sana , beni gösterdi? Ya sen anlatırsın, ya da ben öğrenirim."

"Adrian, ben..."söyleyebilecek miydim, ah mükemmel bir durumun içine düşmüştüm.

"Sen ne , benden sakladığın her neyse öğreneceğimden emin olabilirsin. Başkasından öğrenirsem, hiç hoş olmaz."

"Andreas,"

"Bir şey yaptı değil mi? Ne bok yedi?"

"Dün, beni zorla öptü."dediğimde gözlerine alevler hâkim oldu. Tüm salonu alevler işgal ederken koşarak pencerenin yanında bekleyen Andreas'ın yanına gidip dudağına sağlam bir yumruk indirdi.

"Sürekli olarak Astrid'in yumuşak dudaklarını düşünmenden bir şey olduğunu anlamıştım zaten,"dedikten sonra bir yumruk daha indirdi.

"Değil dudakların, gözlerin bile değmeyecek Astrid'in tenine."

"Göreceğiz Adrian, o benim! Sen gelmeden önce de benimdi , sen geldikten sonra da benim olacak! Gerçek kişiliğinden kaçamazsın , onu korkutup kaçıracağın günü bekliyorum."

"Adrian, alevleri durdur! Gittikçe yükseliyorlar,"dedikten sonra alevler geri çekildi fakat Adrian'ın gözlerinde hâlâ ölümcül bir tehlike vardı.

"O senindi, onu başka bir kızın bacak arasına tercih edene kadar. Ne dersen de , biz birbirimizin ilk ve sonlarıyız. Bu gerçekle yaşamayı öğren,"

Continue Reading

You'll Also Like

35.8K 888 53
*WattpadFantasyTR ÖNERİYOR! - Alternatif Dünyalara Yolculuk LİSTESİNDE! Akaf'ın gözdesi, Selemerçe'nin esareti altında yaşayan, ölümü yaşam sanan ve...
2.7K 418 74
"Juliette'in bir insana göre çok fazla hayatı oldu. Hayatlarının birinde narin bir prenses diğerinde acımasız bir komutandı. Arada bir kendi ailesind...
23.5K 1.8K 40
Cadı orada, dağların ve denizin birleştiği yerde duruyor, Büyünün ve Çeliğin Savaşının ortasında doğmuş, Bu savaşın onları yok edeceğini herkes biliy...
579K 49.5K 69
°Wattys 2020 Paranormal kategorisi kazananı. -Avery serisinin ilk kitabıdır. °Tamamlandı. & Ölüm ve yaşam, dünya üzerindeki ateş ve su gibidir. Su...