Gecenin Senfonisi

Da standros

252K 16.2K 1.9K

Topraklar ikiye ayrıldı; Karanlık ve Aydınlık Taraf olmak üzere. İki krallıkta, birbirlerine yasaktı. Anlaşm... Altro

1.Bölüm-Tanıtım.
2.Bölüm-Karanlık Ölü.
3.Bölüm-Hatırla!
4.Bölüm-Yükselen Alevler.
5.Bölüm-Ateşten Doğan.
6.Bölüm-Sonun Başlangıcı.
7.Bölüm-Kraliçe.
8.Bölüm-Sönen Yıldız.
9.Bölüm-Neusa.
10.Bölüm-Yangına Ortak.
11.Bölüm-Ateşten Buza
12.Bölüm-Farklı Olanlar.
13.Bölüm-Birlikte Ölürüz.
14.Bölüm-Tende Kayboluş.
15.Bölüm-Savaşçılar Akademisi.
17.Bölüm- Kâbus
18.Bölüm-Öpücük
19.Bölüm-Benimle Yan
20.Bölüm-"Ayrılık"
21.Bölüm-Kuyruk
22.Bölüm-Krallık
23.Bölüm-Peri Kızı
24.Bölüm-İntikam
25.Bölüm-Veda
26.Bölüm-Hain
27.Bölüm- Balık Adam Kızartması
28-Ölü Kadın
29-Başarı
30-Veda
31-Final Part 1
32-Final
Sonsöz

16.Bölüm-Mesaj

6.4K 424 24
Da standros

Whatsapp grubu açtık, gelmek isteyen herkesin bir dm uzağındayım. İyi okumalar diliyorum.^^

Bölümleri kısa tutuyorum bu arada arkadaşlar çünkü hikayenin 30-40 bölümlük, belki de daha fazla olmasını istiyorum. Uzun tutarsam, yaklaşık 25. bölüm civarında biter.

-

Karşımızda beyazın en asil tonlarının birleştiği büyük bir şato vardı. Üzerinde Savaşçılar Akademisi yazıyordu, Tanrım! Gerçek olamayacak kadar mükemmeldi. Heyecan duygusu tüm vücudumu sarmalarken hep birlikte altın sarısı, demir kapıyı ittirerek içeriye girdik. Kapı paslanmış olsa gerek içeriye girerken büyük bir gürültü çıkarttı. Dudaklarım şaşkınlığım karşısında aralanırken geldiğimiz mucizevi yeri incelemeye başladım. Şimdiye kadar iki tane saray görmüştüm fakat bu, ikisinden bile görkemliydi. Tavan ile yer arasında neredeyse 50 metre vardı, tavanlar ay taşı ile süslenmişlerdi. İçeriye girişimizle birlikte taş ışıldamaya ve içeriye ışık saçmaya başlamıştı.

Krem rengi duvarlar, gece mavisi rengiyle bütünleşmişti. Neredeyse 10 metre uzunluğunda ki ametist taşlarıyla süslenmiş avize, girişi lüks göstermişti. Koridorun duvarlarında elementlerin motifleri vardı fakat benim dikkatimi çeken, merdivenin altında ki duvarda olan motifti. Şimşek ve alev, iç içe geçirilmişti.

''Siktir, bu ne?''diye bağırdı Adrian, şimşek ve alevin olduğu duvara doğru ilerlerken. Adrian'ı takip ettim, duvarın önüne geldiğimizde parmaklarım benliğimden bağımsız bir şekilde motiflerin üzerinde gezinmeye başladı. Adrian'ın irislerine alevlerin ölümcül dansı hakim olurken, benim gözlerimde yanıp sönen şimşeklerin varlığını her bir hücremde hissedebiliyordum. İkimizin eli, kendi motiflerimizin üzerinde durduğunda motifler canlanmaya başladı. Adrian'ın elinin değdiği yerden alevler çıkarken, benim şimşeğimin üzerine elektrik akımı çoktan hücum etmişti. Şimşek ve alev, iç içe geçtikten sonra tavana doğru yansıdılar. Ay taşı, ikisinin enerjisini içine çekti ve diğer element simgelerinin üzerine dağıttı. Tüm elementler, ışıldamaya başlarken gözlerimizin rengi tekrar eski hâline büründüğünde derin bir nefes aldım.

''Bence ikisini de kazığa bağlayıp yakmalıyız, o da nesiydi öyle?''dedi Tyson. Diğerleri de onaylar anlamda başlarını salladılar. Mükemmel! Bir Salem Cadılarıymışız gibi bakışlara maruz kalmadığımız kalmıştı.

''O kazığı bir tarafına-''diye başladı Adrian konuşmaya. Ani bir hareketle ona doğru yönelip , tüm gücümle sarılınca söyleyecekleri dudaklarının arasında kaldı. Yeterince olay yaşamıştık, bir de kavgayı hiç çekemezdim.

''Etkisiz bırakma yöntemlerini sevdim,''diye fısıldadı kulağıma. Sıcak nefesi, soğuk tenime öldürücü bir darbe eşliğinde çarptığında yanaklarımın kızardığını hissettim. Andreas'ın ''İlerleyelim,''cümlesinin ardından birbirimizden ayrıldık ve odaları araştırmak için onları takip etmeye başladık.

Koridorda karşılıklı olarak dört tane kapı vardı. Her biri bir elementin simgesiyle işlenmişti. Andreas, su elementinin olduğu kapıyı açtı ve içeriye girdi. Peşinden gitmeyi denedik fakat kapının bir adım ötesine dahil ilerleyemedik. Sanki görünmez bir bariyer var gibiydi, sadece elementi içinde bulunduranı sınırlarına alıyordu. Açık kapıdan görebildiğim kadarıyla içeride bir sürü tahtı andıran sandalyeler vardı, oda bir bahçe büyüklüğündeydi. Büyük pencereleri sayesinde bahçe sanki odanın içindeymiş gibi gözüküyordu. Dev bir tahtanın önünde, bir masa ve diğerlerine nazaran daha büyük bir sandalye vardı. Duvarlar su elementini anlatan motifler ile işlenmişti. Andreas, dışarıya çıktı ve diğer kapılara doğru ilerledik. Toprak olan kapıdan da geçebilmişti, su elementine ev sahipliği yapan odadan tek farkı,  duvarlarda toprak motiflerinin olmasıydı.

İlerlemeye devam ettik, Adrian ateş simgesinin olduğu kapıya geldiğinde, kendini içeriye doğru attı. Meraklı gözlerle içeriyi süzerken dengemi kaybettim ve sınıfa doğru yüz üstü bir şekilde düştüm. Düşerken çenemi vurduğum için dişlerim dilimi derin sayılabilecek bir şekilde kesmişti. Ağzıma gelen metalik tat ile yüzümü buruşturup, sinirli bir şekilde ayağa kalktım.

''Siktir,''diye bir gürültü yükseldi arkamdan. Neye siktir çekiyorlardı ki? Siktir! Ateş elementinin odasına girebilmiştim.

''Ben, bu, nasıl, ah, siktir!''diye bağırdım sesli bir şekilde. Yeni konuşmayı öğrenen bebekler gibiydim, geçirdiğim şok karşısında düzgün bir cümle bile kuramıyordum.

''Hoşgeldiniz,''diye bir ses yankılandı duvarların arasından.

''Sen kimsin?''diye bağırdı Lena.

''Şimdi söyleyecek sana kim olduğunu.''diye dalga geçti Damien.

''Ah, Tanrım! İki dakika susarsanız, sesi dinlemeye çalışıyorum?''dedi ve tartışmayı sonlandırdı Nina.

''Öncelikle hayır, şu an burada değilim. Bu ses yıllar öncesine ait, ilk sorunuzun bu olduğunu tahmin edebiliyorum. Adım Hector, hırsım ve hükmetme arzum yüzünden insanlığın sonunu getirdim. Hiç bir şey için geç değildir , bu yüzden hatamdan geri döndüm ve sizin için bu okulu tasarladım. Sesi dinliyor olmanızın tek sebebi, şimşeğe sahip olanın ateşin hükmettiği odaya girebilmesi. Şimdi neden girebildiğini düşünüyorsundur, açıklayayım. Şimşek ve alev, bir bütün oldular. Bütünlükleri, tüm kuralları yeniden yıktı. Sistemin bozulması için ilk temel darbeyi siz vurdunuz, ikinizde birbirinize karıştınız. Alev, şimşeği yönetemez veya şimşek, alevi kullanamaz fakat onun olduğu her yaşama alanına, uyum sağlayabilir. Şimdi gelelim diğer olaya, sistemleri bozmanızın bir sonucu olacak.''dediğinde herkesin dudaklarından küfür yağmuru çıkmaya başladı, iki ucu boklu değnek cümlesinin ortasına düşmüş gibiydik.

''Eğer kan anlaşmaları bozulursa, seçilmiş bir takım insanlarda element güçleri ortaya çıkacak. Sizden isteğim, bu kişileri bulup , burada eğitim görmelerini sağlamanız. Size karşı güvenim tam, birlik olursanız bu savaşı kazanacağınızı biliyorum. Gerekli dövüş odaları, kalacak yer ve diğer ihtiyacını duyabileceğiniz her şey bu binanın içinde.''

Ses, tamamen gittiğinde hepimiz aptallaşmış bir şekilde duvarlara doğru bakıyorduk.

''Hector'ın ruhu, bu duvarların arasından çıkıp, bizi taciz etmez değil mi?''diye sordu Damien.

''Bence tacizci olabilecek potansiyele sahip kişi Hector değil, sensin.''diye mırıldandı Adrian. Ah, sidik yarışı başlamıştı.

''Pekâlâ, geriye kalan yerleri gezelim.''dedi ve başlamak üzere olan tartışmayı sonlandırdı Andreas.

Adrian, sahiplenici bir tutuş ile ellerimi, ellerinin arasına kaydırdı. Bu hâline istem dışı gülmeye başlamıştım, demek ki bana yakın olması için gereken tek şey , erkeklerin varlığıydı.

''Hiç gülme sen,''diye mırıldandı dişlerinin arasından.

''Neden?''

''Bu kadar güzel olmasaydın, sana ağzının suyu akarak bakanlarla uğraşmazdım.''

''Güzel olmasaydım, bana bakmazdın.''

''Sana dış görünüşün yüzünden mi önem verdiğimi sanıyorsun? Keşke çirkin olsaydın, keşke sadece bana güzel olsaydın.''dediğinde nefesimin kesildiğini hissettim. Cümleleri, kalbimin boş koridorlarında defalarca yankılanmıştı. Adrian, değişiyordu. Hissettiği kıskançlık ve sahiplenme duygusu, onu değiştiriyordu.

İki tane merdiven vardı, sol taraftakine doğru ilerledik. 30 basamağın ardından sonunda birinci kata çıkabilmiştik. Mavinin en koyu tonlarını içinde bulunduran katın tavanları,  yıldızlara ev sahipliği yapıyormuş gibi parıldıyordu. İleride demir kapı vardı, kapının önüne kadar geldikten sonra fazlasıyla büyük olan kulpunu çevirdik. Duvarda su elementinin simgesi ve kızlar için olan cinsiyet simgesi vardı, neredeyse iki ev büyüklüğünde bir genişliğe sahipti. Karşılıklı olarak küçük bir ev şeklinde, odalar vardı. Su elementine sahip olan kızlar burada kalacaktı, bir üst kata doğru giden merdivene doğru ilerledik.

Bir üst katta aynı şekilde ateş için uygun odalar vardı, onun üstü toprak, onun üstü ise havaydı. Çatı katında öğretim görevlileri için yapılmış odalar vardı, karşı tarafta ne olduğunu tahmin etmek zor değildi. Bu odaların, erkekler için yapılmış hâliydi. Odadan çıktıktan sonra sağ tarafta ki merdivene doğru ilerledik. Dövüş odaları, elementler için kullanım odaları, yemekhane ve kurul odası vardı.

O kadar büyüktü ki gezerken yorulmuştum, fazlasıyla büyük olan yemekhanede durduk. Destiny ve Nina, yemek yapmak için mutfak bölümüne gittiler. Burası, değişik bir yerdi. Her elementin ayrı bir masası ve grubu vardı, sınıf ayrımına gereğinden çok önem verilmişti.

''Dövüş için çalışmalar yapmalıyız.''dedi Andreas, hâlâ bana taraf bakmıyordu.

''Dayak yerseniz, ağlamak yok.''dedi Tyson. Doğru söylemişti, o kaslarla beni bile boğabilirdi.

''Sana bir şey gösterirsem, ağlamak yok.''diye dalga geçti Damien. Pekâlâ, Tyson'ın, Damien'a vurmasını beklerken, kahkahalarla gülmesi garip olmuştu.

''Sana bir şey gösterirsem, annenin eteklerine sarılmak yok.''dedi Tyson.

''Sizi yanlışlıkla yangının ortasında bırakırsam, ölmek yok.''dedi Adrian, tehditkâr bir ses tonuyla birlikte. İkisininde dudakları düz bir çizgi halini aldığında, Lena'dan bir kahkaha sesi yükseldi.

''Sidik yarışı buraya kadarmış,''dedi gülerek. Lena, etrafı gezmek için kalktığında ona eşlik ettim.

''Andreas ile aranda bir şeyler mi var?''

''Hayır, sadece eski sevgilim.''

''Tanrım, iyi ki bir şeyler yokmuş. Sana garip bakıyor, kırgın gibi.''

''Çünkü kırgın,''

''Yeşil gözlü yüzünden değil mi? Ateş saçan çocuk. İyi seni de yakmıyor,''dedi gülerek.

''İyi, ne o beni yakıyor , ne ben onu çarpıyorum."diye karşılık verdim gülerek.

''Hey, şurada ki viski mi?''dedikten sonra karanlığa karışmış siyah dolaba ilerledi, camdan kapağını açıp iki viski şişesini de eline aldı.

''Bu gece ziyafet var,''dedi ve koşarak mutfağa doğru ilerledi.

-

Yemeklerimizi yemiştik, Adrian ve Tyson dışarıyı kontrol için gitmiştiler. Geride hâlâ içmeye devam eden Andreas, ben ve diğerleri vardı. Gözleri arada bir bana doğru kayıyordu, nefretle bedenimi süzdükten sonra bakışlarını uzağa doğru çeviriyordu. Yanına doğru ilerledim ve kristal viski bardağını dudaklarının arasından, çekip uzakta kalan bir köşeye koydum.

''Yeter artık, çok içtin.''

''Umurunda mı?''dedi tıslar gibi.

''Umurumda,''dediğimde alaycı bir şekilde gülümsedi.

''Umurunda olsaydı, ne kadar acı çektiğimi gördüğün hâlde benim yanımdayken,  onun elini tutmazdın.''dedikten sonra hızlı bir şekilde kalktı ve yemekhaneden çıktı. Tanrım, bu hâlini biliyordum. Çok içki içtim, yapmamam gereken tüm saçmalıkları yaparım moduna girmişti.

Bize dönen bakışları umursamadan arkasından koşmaya başladım, dövüş salonunun kapısını hızlı bir şekilde açıp içeriye girdi. Arkasından koşarak, odaya giriş yaptım. Duvarda ki hançerleri alıp, tahta üzerinde atış denemesi yapaya başlamıştı.

"Andreas, dur! Sana değer veriyorum, böyle olmak istemiyorum."dedim acı çeken sesime birlikte.

Bana doğru döndü, gözlerinin beyazlarına kan hâkim olmuştu. Acının kırıntıları, irislerini esir almıştı. Onu bu hâlde görmek , içimi acıtıyordu.

"Ya değerden fazlasını istiyorsam?"diye sordu yalvaran sesiyle birlikte.

Bana doğru ilerledi ve üç santim kadar ötemde durdu, gözleri yüzümü kutsal bir esermişim gibi incelediğinde gerilmeye başlamıştım. Viski kokan nefesi, yüzüme çarpıyordu. Daha fazla yakınıma geldiğinde,  geri çekilmek için bir hareket yaptım fakat kollarımı sert bir şekilde tutup bedenimi, bedenine bastırdı.

Dudakları hızlı bir şekilde dudaklarıma kapandığında , geçirdiğim şok karşısında hareketsizce kalmıştım. Yaklaşan adım sesleriyle birlikte , gerçekliğe uyanıp Andreas'tan uzaklaştım. Bana doğru hafif bir şekilde tebessüm ettiğinde , hiç bir şey demeden salondan çıktım. Onu sakinleştirmeye , yanında olmaya çalışmıştım fakat o , iyi niyetimi suistimal etmişti.

Kapıyı açmamla , Adrian'ın kaslı gövdesine çarpmam bir oldu.

"Az önce ne bok yediğinizi hemen anlatıyorsun,"

Sesi, öfkenin koyu tonlarına boyanmıştı. Yumruk yaptığı elleri ve gözlerinin tek hedefi; Andreas'tı.

Continua a leggere

Ti piacerà anche

KIZIL DALGA Da Nyx

Fantascienza

148K 14.9K 39
WATTYS 2020 BİLİM KURGU KAZANANI Gök taşı. Zehirli bir gaz. Okyanus kırmızı, toprak beyaz. Ölümler ve lütuflar. Atlas diye bir yer var. Dokunmak yasa...
32.3K 433 23
Zehra ile yolları ayrılan Emir, kendini kabus gibi bir ortamda bulur. Acımasız kadınların elinde oyuncağa döner ve tek isteği bu kabustan uyanıp eski...
35.8K 888 53
*WattpadFantasyTR ÖNERİYOR! - Alternatif Dünyalara Yolculuk LİSTESİNDE! Akaf'ın gözdesi, Selemerçe'nin esareti altında yaşayan, ölümü yaşam sanan ve...
136K 1.3K 35
Liseden yeni mezun köle ruhlu bir fetişist olan Emir, sonuçlarını asla tahmin edemeyeceği bir yola girer. Uğradığı şantaj sonucu hayatı Zehra adında...