DÖNÜŞ

By ayskrkss

34.5K 1.3K 490

"Biz büyüdük Rüzgar. Değiştik. Artık hiçbir şey eskisi gibi olamaz." "Biz senelere meydan okuduk Eylül. 3 sen... More

Dönüş
1-Anne♣️
2-Geri Dönüş♣️
3-Efe♣️
4-Telefon♣️
5-Alışveriş♣️
6-Lunapark♣️
7-Sevgili♣️
8-Şenlik♣️
9-Emir♣️
10-İlk Öpücük♣️
11-Buluşma♣️
12-Mutluluk♣️
13-Dönüm Noktası♣️
14-Yeniden♣️
15-Biz♣️
16-Şişe Çevirmece♣️
17-İhanet♣️
18-Futbol Maçı♣️
19-Eğlence♣️
20-İzmir♣️
21-Anne-Kız♣️
22-Sedef♣️
23-Abi♣️
24-Hastalık♣️
DUYURU-1
25-Tekne Turu♣️
26-Kandırılmak♣️
27- Çocuk♣️
28- Pınar♣️
29-Bela♣️
30-Doğrular♣️
31-Aptal Aşık♣️
32-Kist♣️
33-Yer ve Duvar♣️
34-Kokteyl♣️
35-Kız Kardeş♣️
36-Doğum Günü♣️
37-Doruk♣️
38-Eğlence♣️
39-Nişan♣️
40-İntikam♣️
41-Sarhoş♣️
42-Kavga♣️
43-Parti♣️
44-Sarhoş ♣️
45-Düğün♣️
46-Umut♣️
47-Kaçırma♣️
48-Acı♣️
50-Savaş♣️
51-Hisler♣️
♣️Final♣️
TEŞEKKÜR!
❤️Özel Bölüm❤️

49-Çöküntü♣️

335 15 15
By ayskrkss

Bölüm Parçası- Seksendört/Kal Ölene Kadar

Multimedya- Eylül

49. Bölüm

-Aras'tan-

30 saattir aynı koltukta bekleyip, doktorlardan gelecek iyi haberi bekliyorduk. O manyak kızın bir anda silahı ateşlemesiyle, kurşun, kardeşimin bacağının üst kısmına denk gelmişti. O zamana kadar zaten o kız yüzünden mahvolduğu için, o acının da gelmesiyle dayanamamış ve bilincini kaybetmişti. Şu anda komadaydı ve doktorların söylediğine göre de, çok fazla darbe aldığı için iç kanaması vardı. Şu anda herkes ellerinden geleni yapmıştı ve geriye sadece miniğimin uyanması kalmıştı.

"Güzelim, aç hadi gözlerini." Hepimiz yoğun bakımın önünde çaresizlikle bekliyorduk. Neredeyse 5 günü geçen süredir kardeşimle iletişimimiz olmamıştı. Ama inanıyordum ki o uyanacaktı ve yine başımın etini yiyecekti.

"Abi, al kahve iç." Başımla onaylayarak Ege'nin elindeki kahveyi aldım. Kaç günlerdir bizi ayakta tutan tek şeydi zaten. Bir iki saatlik uykularımız dışında sürekli ayakta ve araştırma halindeydik.

"Nehir'i hastaneye yatırmışlar." Ait olduğu yerdi zaten orası. Benim dokunmaya kıyamadığım kardeşime neler yapmıştı öyle? Neredeyse 5 günde tanınmayacak hale gelip iyice çökmüştü. Aslında o kızın yeri babası gibi mezardı ama, elimizden gelen bir şey yoktu. polis dire tutuklayıp hastaneye yatırmıştı.

"Eylül'ün yanına girmek istiyorum!" Kaşlarımı çatarak Rüzgar'a baktım. Eylül'ün yanına girmek istiyordu? Benim kardeşimin? Ona bu derece sinirliyken?

"Bu kadar yüzsüz müsün gerçekten? Şu anda içeride yatan kız, senin yüzünden orada yatıyor. Birde utanmadan hala onun yanına mı girmek istiyorsun?" Hiç sesimi çıkarmadan Egeyi dinlemiştim. Söylediklerinde haklıydı ve Eylül'e olan yakınlığı fark ediliyordu. Rüzgar olmasa, kardeşimin Egeyi göreceğini biliyordum ama maalesef ki Rüzgar engeli yüzünden etrafındaki kimseyi görmüyordu.

"Sen bana sakın karışma!" diyerek Rüzgar bir hızla Egeyi ittirdi. Ege'nin de ondan kalır yeri yoktu. Ama benim ikisiyle de uğraşacak halim yoktu. Artık iyice enerjim tükenmişti. Rüzgar, ilk defa gözlerinde gördüğüm acılı ifadeyle bana baktı.

"Lanet olsun yeter artık! Neler çektiğimi görmüyor musunuz? Sanki ben istemişim gibi davranmanızdan bıktım! Kokusuna bile kıyamadığım, canımdan çok sevdiğime bunların yapılmasına nasıl izin verebilirim?" Ne cevap verecektim ki? Ona da verecek cevabım kalmamıştı artık. O da kendi halinde haklıydı ama hiç suçu olmayan birisinin bu şekilde acı çekmesinin bedelini ödeyecekti. yoğun bakım kapısının sesiyle cevap vermeme gerek kalmadan hepimiz oraya yöneldik. Doktor çıkmıştı.

"Durumu nasıl?" Büyük bir heyecanla doktordan gelecek olan cevabı bekliyordum.

"Annesini yanına almamız lazım. Sürekli ondan ve onun yanına gitmekten bahsediyor. Bilinci hala kapalı ama sayıklamaya başladı." Doktorun verdiği cevapla kendimi yavaşça yere bıraktım. Annemi mi sayıklıyordu? Onun yanına gitmeyi? Lütfen Allah'ım. Kardeşime bir şey olursa dayanamam. Annemi çok fazla özlediğinin farkındayım ama şu anda ona en çok ihtiyacı olan biziz.

"Annesini, 3 yıl önce kaybettik." Benim yapamadığımı babam yapmıştı. Düz ifadeyle vermişti cevabını. Benim gibi duyduğu haberle yıkılmamıştı. Hala her şeyden ümitliydi.

"Doktor Bey!" içeriden gelen hemşire bağırışıyla hemen ayağa kalkıp camın önüne geçtim.

"Hemen şok cihazını hazırlayın!" İçeriden gelen doktorun yüksek sesini duyunca hemen cama yapışıp yalvarmaya başladım. Kardeşimin kalbi durmuştu. Hepimize veda etmeye hazırlanıyordu.

-Eylül'den-

Gözlerimi açtığım zaman rengarenk çiçeklerle dolu çimenlik bir alanda olduğumu gördüm. En son Nehir'in yanında sürünüp acı çekiyordum ama şu anda üzerimde hiçbir his yoktu. Kuş gibi hafiftim ama neredeydim?

"Kızım?" Sesin geldiği yöne bakınca önce heyecandan yerimden hareket edemedim. Üzerimdeki şoku atınca, koşarak gidip annem sıkıca sarıldım.

"Annem!" Hala bıraktığım gibiydi. Güzelliğinden hiç ödün vermemişti ve onu görünce ne kadar çok özlediğimi fark ettim.

"Canım kızım senin burada ne işin var?" Uzun süren sarılmamız ardından sonunda birbirimizden ayrılabilmiştik.

"Senin yanına gelmek istiyorum anne. Artık senin yanında kalacağım." Annem bir anda kaşlarını çatarak bana baktı ve bu ifadesinden gerçekten korkmuştum.

"Hayır daha benim yanıma gelemezsin Eylül. Bütün sevdiklerin, herkes seni bekliyor. Onlara bu haksızlığı yapamazsın." Başımı sallayarak annemi itiraz ettim. Hayır artık ben buraya aittim. Buraya kadar gelmişken annemden vazgeçemezdim.

"Anne. Anne yanına gelmek istiyorum. Lütfen." Annem benden uzaklaşıp ileriye doğru yürümeye başladı.

"Hayır güzel kızım. Senin daha yaşaman gereken çok fazla anın var. Benim yanıma gelmen için daha erken. Seni bekleyenlerin yanına dönmek zorundasın. Seni sevenlerin yanına. Seninle görüşeceğimiz günler ileride kızım." Annem yanıma gelip son kez sıkıca sarıldı. Beni uykuya bırakıp gitmeden önceki son sözleri, hepimizi çok sevdiğini söylemesiydi.

..

Gözümde hissettiğim ışıkla, gözlerimi açmaya çalıştım ama bunu beceremedim. Gözlerimi açacak halde değildim.

"Hastamızın testlerini gerçekleştirin ve yeni pansumanını yapın. Uyanması için son 2 saat. Eğer 2 saat içerisinde uyanmazsa, sevdiklerine kötü haberi vermek zorundayız." Ne kötü haberi diye geçirdim içimden. Zaten onları bu kadar üzmüş iken, daha fazlasına gerek yoktu. Bir an önce doktora uyandığımı göstermem gerekiyordu. Gözlerimi açamıyordum ve boğazım fazlasıyla kurumuştu. Çok kısık çıkan sesimle, su diye mırıldandım. Doktor tam çıkacağı sırada, koşarak yanıma gelip, üzerimde bazı işlemler uyguladı.

"Eylül Hanım beni duyabiliyor musunuz?" Evet anlamında yavaşça başımı salladım ama hissettiğim acı buna engel olmuştu.

"Ağrınız var mı?" Bu adam aptal mıydı? En son oradayken aynada kendime baktığımda berbat haldeydim ve şu anda daha kötü olduğuma emindim. Cevap vermek için, hafifçe açtığım gözlerimi açıp kapadım.

"Şu anda ağrı kesici iğne yapıldı birazdan etkisini gösterir. Kurşun bacağınıza isabet etti ama onu da çıkardık çok önemli bir şey yok. Sadece uzun süre kullanamazsınız. Şimdi büyük bir merakla sizi bekleyen yakınlarınıza haber vermem lazım. Tekrar geçmiş olsun." Doktorun odadan çıkmasıyla hafifçe gözlerimi kapattım. Kısa süre sonra, hastane görevlilerinin gelmesiyle, normal özel odaya çıkmıştım. Birkaç dakika sonra da kapı sesi ve yakınlarımın sesi duyulmuştu.

"Güzelim?" Kapattığım gözlerimi hafifçe açarak abime baktım. Hemen yanında babam, Enes, Ege, Rüzgar ve diğer yakınlarım vardı.

"Kızım iyi misin?" Aynı doktora verdiğim tepkiyle hafifçe gözlerimi kapatıp açtım. Daha ses çıkartacak ve gülecek gücü kendimde bulamamıştım. Toparlanamamıştım ve yakın sürede de toparlanabileceğimi sanmıyordum.

"Ufaklık, seni çok özledim." Göz yaşlarımın akmaması için kendimi sıkmıştım ama artık dayanamayıp akmaya başlamışlardı. Bende hepsini çok özlemiştim ve o geçe sürede de yaşadıklarım çok ağırdı.

"Hişt. Ağlama artık Bak geçti. Yanındayız." Abimin yanıma gelip sarılmasıyla hafifçe inleyip, kucağından çekildim. Artık ne haldeysem, vücudumdaki her bir santimde acı vardı.

"Canını mı acıttım? Özür dilerim güzelim." Gözlerimi hafifçe kapayarak cevabımı vermiş oldum. Zaten daha fazla uyanık kalacak halimde kalmamıştı. Kendimi tekrar uykuya bıraktım.

..

Hastanede geçen ikinci günün sonunda tekrar sıradan bir güne uyanmıştım. Tek fark bugün hastaneden çıkıp eve gideceğimizdi. Bu zamana kadar geçen sürede, ihtiyaç olduğu kadar konuşmuştum. Onun dışında ya ağlıyor ya uyuyor ya da boş boş düşünüyordum. Herkeste hala hastanede yanımda kalmışlardı.

"Enes?" diye seslendim yavaşça. Hastaneden çıkmadan önce, konuşmam gereken son bir konu vardı. Sürekli aklımda dolanıp duran son konu.

"Efendim canım. Ne oldu?" Şaşkınlık ve merakla yanıma gelmişti. Çünkü bu zamana kadar onunla hiç iletişime geçmemiştim.

"Doktorumu çağırır mısın?" Babam hemen yanıma gelmişti.

"Ne oldu kızım önemli bir şey mi var?" Hayır anlamında başımı salladım. Sadece beni çok etkileyen ve ileri zamanda da etkileyecek olan konu hakkında bir sonuç almam gerekiyordu o kadar. Enes hemen odadan çıkıp, doktorumu aldı geldi. Allah'tan bayandı da, daha rahat olabilecektim. Gerçi, erkek olsa da şu durumda pek umursayacak halde değildim.

"Eylül Hanım, iyi misiniz?" Odadaki herkese bakıp, doktora döndüm.

"Yalnız kalabilir miyiz?" Sorumu duymaları önemli değildi, ama cevabı duymalarını istemiyordum. Eğer olumsuz bir cevapsa, bütün bu olanların üstüne birde o, onlar için çok zor olurdu.

"Güzelim bir sorun mu var?" Abime dönerek başımı salladım. Böyle olarak onları üzdüğümü biliyordum ama içimden geliyordu. Sanki beni yönlendiren başka bir şey vardı.

"Hiçbir şey yok. Sadece yalnız kalmak istiyorum." Hepsi yüzüme bakıp, kırgın yüzlerle odadan çıktılar.

"Eylül Hanım, sorun nedir?" Bana telaşla bakan doktora dönüp, hafifçe yutkundum.

"Sadece doğru cevabı duymak istiyorum. Cinsel istismara uğradım mı?" Çünkü çoğu şeyi anlayamıyordum. Sürekli her yerim ağrı ve kan içerisindeydi. O anlar tekrar gözlerimin önüne gelince gözlerimi sıkıp, ellerimi yumruk yaptım.

"Eylül, o konuda da gerekli kontrollerini yaptık. Belirli darp ve yara izlerin var ama cinsel bir birleşim gerçekleşmemiş." Hafifçe gözlerimi açıp göz yaşlarımı durdurmaya çalıştım. Nehir'in dediği olmamıştı. Beni kandırıp, canımı yakmak için söylemişti.

"Emin misiniz?" Tereddütlüydüm ve korkuyordum. Doktor, içten bir gülümseme ile gelip, elini koluma koydu ama ani bir refleks ile geriye çektim. Vücudumdaki her noktada o psikopatın izi olduğu için, tekrar aynı acıyı çekmekten korkuyordum.

"Eylül Hanım. Sanırım size bir tavsiye vermeliyim." diyerek, endişeli bir ifadeyle bana baktı. Ne diyecekti ki?

"Bu durum, sizin durumunuzdaki bütün hastalarda görülen bir şeydir. Sürekli tedirgin olacaksınız. İnsanlardan ve size olan temaslarından korkacaksınız. Uykularınız kaçacak ve sürekli kabus göreceksiniz. Kimseyle iletişim kurmak istemeyeceksiniz. Herkese olan tavsiyemiz, psikolog destek almanız." Hızlıca kafamı salladım. Kimseden destek almayacaktım. Dedikleri oluyor olabilirdi ama kimsenin yardımına ihtiyacım yoktu. Ben gayet iyiydim.

"Artık çıkabilir miyim?" Doktor bir müddet bana baktıktan sonra başını sallayarak odadan çıktı. Bir müddet sonra, çıkanlar tekrar odaya girmişlerdi.

"Ne zaman çıkıyoruz?"

"Son kontrollerin yapıldıktan hemen sonra." Cevabımı aldıktan sonra, gözlerimi kapatıp kendimi dinlenmeye verdim. Vücudum hala enerjisini toplayamadığı için, sürekli yorgun hissediyordum. Ama gözlerimi kapattıkça, aklım o anlar geliyordu ve bir korkuyla hemen gözlerimi açıyordum. Doktor, odaya girip, son kontrollerimi yaptı.

"Verdiğim ilaçları düzenli olarak kullanın. İki hafta boyunca ayağa kalkmak yok ve iki hafta sonra, bacağınızdaki ve kolunuzdaki dikişleri almak için ve diğer kontrolleriniz için hastaneye bekliyoruz. Tekrar hepinize geçmiş olsun." diyerek elindeki kağıtlara babama verip odadan çıktı. Hemşirenin de kolumdaki serumu çıkartıp gitmesiyle yalnız kalmıştık. Babam ve abimde çıkışımı yapmak için odadan ayrılmışlardı. Şu anda sadece Rüzgar, Enes ve Ege vardı. Kalkmaya çalıştığım sırada, karnıma giren acıyla hafifçe inleyip, kendimi zorla oturur pozisyona getirdim. Oturmak, karın bölgeme gerçekten ağrı veriyordu. Rüzgar hemen gelip, elini beni desteklemek için kullanacağı sırada, kendimi çektim. Onun, bana yakın olup, benimle temas kurmasını istemiyordum. Ne yaparsa aklıma direk o kız geliyordu.

"Artık gidelim." Hemen Ege, şok içindeki Rüzgar'ı geçip, yardımcı olmak için yanıma geldi. Sen benim yüzüme karşı o sözleri söyleyip, o davranışları yaparken, aynı bende o haldeydim.. diyerek geçirdim içimden.

"Şimdi seni kucağıma alacağım. Canın acırsa söyle." Onayımla Ege, bütün naziklik çabasıyla kollarını bacaklarımın atından geçirip, beni kucağına aldı. Belirli yerlerimde acı hissetsem de, sesimi çıkarmadan dudaklarımı ısırdım.

"Güzelim, ben arabayı hazırlayıp, getiriyorum." Enes yanımızdan ayrıldıktan sonra, Rüzgar'da arkamızdan geliyordu. Dışarıya çıkmamızla abim ve babamla karşılaştık.

"Ben alayım istersen."Almasa daha iyi olurdu çünkü yer değiştirince tekrar aynı acıları yaşayacaktım.

"Abi, indir kaldır, ağrısı artar. Arabaya kadar götürürüm ben." Abim başını sallayarak onayladı.

"Tamam kardeşim. Hadi o zaman. İşlemler bitti." Hep beraber yavaş adımlarla hastaneden çıktık. Bir daha, hiçbir şekilde buraya adımı mı atmak istemiyordum. Arabanın yanına gelmemizle, yavaş hareketler beni arkaya yatırdılar. Ağrı kesiciler, etkisini göstermiş olmalıydı ki, o kadar çok ağrı hissetmiyordum. Güçsüzlüğümün de kendisini göstermesiyle, gözlerimi kapatıp kendimi bıraktım.

Vücudumda hissettiğim baskıyla hafifçe inledim.

"Özür dilerim güzelim. Uykuna devam et." Uykum hafif ama sık sık oluyordu. Zaten uyuduğum o kısa süreli uykularımda da korkunç rüyalarımın eseri oluyordum. Evden içeriye girmemizle, gözlerimi açtım ve gördüğüm kalabalıkla tekrar kapattım. Bütün yakınlarımız eve gelmişlerdi ve bizi bekliyorlardı.

"Sonunda!"

"Şişt. Sessiz olun uyuyor." Duyduğum ses sanırım teyzemden gelmişti. Sesi, endişeyle karışık umutlu gibiydi. Abimde sağ olsun, onlardan biraz uzak kalmamı sağlamıştı. Sırtımın yumuşak yatakla birleşmesiyle daha fazla dayanamayarak gözlerimi açtım. Sırtımdaki yaralar acımıştı.

"Kuzum!" Teyzemin gelip sıkıca sarılmasıyla acıyla inledim.

"Teyze!" Abim hemen teyzemi çekip yaralarıma baktı. Bir şeyim yoktu sadece biraz canım acımıştı.

"Ben çok özür dilerim. Canını yakmak istememiştim." Teyzemin ağlayan halini görünce, hafifçe gözlerimi sıktım.

"Tamam teyze bir şey olmadı ağlama." Teyzem hüngür hüngür ağlamaya devam edip, hala özür dilemeye çalışıyordu. O ağladıkça, bende kendimi sıkmış, vücudumu kontrol etmeye çalışıyordum.

"Yeter ağlama!" Bir anda dayanamayıp bağırmamla herkes susmuş, şaşkınlıkla bana bakıyorlardı. Kimse benden böyle bir şey beklemiyordu. Ama teyzem ağladıkça, o kızın da yanıma gelip, ağlaya ağlaya bana vurduğu zamanlar aklıma gelmişti. Karşımda Rüzgar için hüngür hüngür ağlardı ve gözünden akan yaşların hesabını bana sorardı. Her yerime o yaşların izini kazımıştı. Her bir dokuma, hücreme.

"Eylül!" Birisi adımı sayıklıyordu ama aklımdan o görüntüler gitmiyordu. O anlar aklıma geldikçe, vücudumun benden bağımsız tepki verdiğini fark ettim. Titriyordum ama engel de olamıyordum.

"Eylül sakin ol!" Yüzümde hissettiğim ellerle bir an sıkıntı alemimden kurtulup, karşımdaki kişiye sarılıp ağlamaya başladım. Yaşadıklarım şu anda çok fazla gelmeye başlamıştı. Artık ölmeyi hayal ederken, geriye dönüp bu acıları yaşamak, fazlasıyla zordu.

"Ağla güzelim ağla." Bir süre sadece ağlayıp içimi döktükten sonra sarıldığım kişiden ayrıldım. Baktığım zaman Ege olduğunu fark ettim. Ama fazla umursamadan kendimi yatağa bıraktım. Bir süre hiç ses çıkarmayıp, sadece etrafımdakileri izledim. Herkes bana acıyan ve üzgün gözlerle bakıyorlardı. Haklılardı da. Halimin çok kötü olduğuna emindim ama kimsenin bana acımasını istemiyordum.

"Bana acıyarak bakmayın." diyerek gözlerimi yumdum. Hiç kimsenin itiraz eden bakışlarını görmek istemiyordum. Gerçekleri kendim görebiliyordum. Onların inkar etmesi boşaydı.

"Kızım sana acımıyoruz." Boş gözlerle babama baktım. Gözlerinin nasıl baktığının farkında değil miydi? Rüzgar'ın bana doğru yaklaşmasıyla hemen ellerimi uzatıp onu durdurdum.

"Sakın bana yaklaşma!"

"Eylül.." diye başlayan cümlesini dinlemeden hemen onu susturdum.

"Sus! Her şey senin yüzünden!" Hiç kimseden ses çıkmadan bize bakıyorlardı. Elif Teyzenin perişan halini görebiliyordum ama içimdeki zehri akıtmam lazımdı.

"Her şey düzelecek sana söz veriyorum." Hafif bir kahkaha atıp başımı salladım.

"Hangisini düzelteceksin? Sana baktıkça o psikopatın bana yaptıklarının aklıma gelmesini mi? Senin yüzünde, onu gördüğümü mü? Yoksa sesini duydukça, bana yaptığı işkenceler sonucu çıkan içler ürpertisi sesi mi? Yoksa bu kadar şeyin sonunda bozulan beni mi? Hangisini düzelteceksin Rüzgar?"

♣️♣️♣️

Çiftimiz eski haline dönebilecek mi? Yoksa her şey bitti mi?

İyi ki Varsınız!


Continue Reading

You'll Also Like

Zerya By Bahar Hazır

General Fiction

14K 514 12
Zerya, daha annesinin karnında. Annesi 8 aylık hamile. Zerya'yı herkes erkek biliyor. Baba Kudret, doğunun en kıdemli ve zalim ağalarından. Yeni doğa...
703K 31.4K 20
Yasmîn, annesiyle birlikte Zemheroğlu konağında çalışmaktadır. Zemheroğlu Mardin'in en köklü aşiretidir. Yasmîn'in babası bir gece ansızın annesini...
15.1K 827 21
Berfin, çok sevdiği ağabeyi için bir fedakârlık yapmak zorunda kalır. Ya töreye kurban edilecektir ya da ağabeyi ölecektir. Üstelik töre yüzünden evl...
154K 1.3K 11
Aile baskısı olan bir genç ne kadar cesaretli olabilir? Hayallerini yaşamak sadece rüya mı? Belki de elinden tutacak bir ele ihtiyacı vardır. O el s...