Peruk

By regruby

124K 4.9K 1.6K

17 yaşında bir genç kız... Ne kadarını planlamıştı? Kontrol hep elinde miydi yoksa o da kendi oyununun bir... More

1
3
4
5
6
7
8
TRAILER (Tanıtım Videosu)
10
11
12
13
14
15
16
Peruk (Tanıtım Videosu 2)
18
19
20
21
22
23
24
25
26
27
28
29
30 (FİNAL?)

2

11.7K 325 65
By regruby

Cole Miller küçük ama şık dekore edilmiş dairesinde sade bir hayat sürüyordu. Cazibesinin büyük bir parçası olan buz mavisi gözleri dışında iyi sayılabilecek başka nitelikleri de vardı. Komik ve cömertti. Her ne kadar hayallerindeki meslek olmasa da barmenlik işini ciddiye alıyordu. Kısaca Cole sahip olduklarıyla yetinmeyi bilen biriydi.

O gün her zamanki gibi akşam altıda çalışmaya başlamış ve sıradan bir gün geçirmişti. Kapanışa bir saatten az kala kendine bir bardak viski doldurdu ve müesseseden, diyerek yudumladı. Mekan bomboştu. Diğer çalışanlar, alkolik müşteriler ya da her gün ısrarla gelen arsız kazanovalar... Kimse yoktu. Cole çalan müziği kapattı. Ama ortam hala sessiz sayılmazdı. Genç adam yavaş yavaş yükselen gürültüye istemsizce kulak verdi. Jon'un sesini işitince koşarak dışarı çıktı.

Barın güvenlik görevlisi Jonathan genç bir kızla laf dalaşına girmiş gibi görünüyordu.

"Hayır! Son kez söylüyorum içeri falan giremezsin!" Diye kükredi Jon.

"Kimse bana ne yapacağımı söyleyemez!" Kız da aynı kuvvetle ama daha tiz bir tonda kükremişti. Altta kalmaya hiç niyeti yoktu.
"Hem sana reşit olduğumu defalarca söyledim."

Jon derin bir nefes aldı.

"Söylemiş olman yeterli değil. Kimliğini göstermen gerekiyor!"

Kız Jon'un kolunun altındaki boşluktan hızla sıyrıldı ama tam içeri gireceği anda Cole ile çarpıştı. Cole, kıza ilk defa o an dikkatle baktı. Kesinlikle içeri girecek yaşta değildi ama bunu bir yana bıraktı. Parlak sarı saçlar, dolgun pembe dudaklar, kusursuz, kadife bir cilt. Cole bir insana değil de oyuncak bir bebeğe bakıyor gibi hissediyordu.

"Sorun yok Jon." dedi. Ama gözlerini kızdan ayırmadı. "O... benim bir arkadaşım, değil mi?"

Madison şaşkın görünüyordu. Jon muzipçe yüzünü ekşitti. Cole'u severdi. Kızın hırçınlığı bir anda kaybolmuş yerini uysal, ufak bir çocuk almıştı sanki. Cole içeri girdi ve bar taburelerinden birine oturup, içkisini içmeye devam etti. Kız barın ortasında şaşkın şaşkın duruyordu.

"Çok geç geldin." Dedi Cole. Kızın gözlerindeki hayal kırıklığını yakalamış gibi.
"Neredeyse kapatacağız. Normalde bu kadar boş değildir burası."

Madison gülümsedi. Yavaşça Cole'un yanına doğru yürüdü.

"En azından sen burdasın."

Cole'un dudakları muzipçe kıvrıldı. Boşta kalan elini genç kıza uzatıp "Cole." Dedi ve devam etti. "Jon'a arkadaş olduğumuzu söyledim ama daha adını bile bilmiyorum. "

Kız yabancılarla bu tarz bilgiler paylaşmayı sevmezdi. Ama karşısında duran oğlan içinde değişik şeyler uyandırıyordu. "Madison." Dedi. Belki de hayatında ilk defa ikinci kez düşünmeden konuşuyordu. "İsmim Madison."

"Pekala Madison... Hep böyle yalnız mı takılırsın?"

Cole o an sadece oyalanıyordu. Madison hayır anlamında başını sağa sola salladı.

"Arkadaşlarım var. Çok fazla. Ama onlardan sıkıldım. Artık kendi başıma takılacağım." Gülümsedi. Hala ayakta duruyordu. Cole ona eliyle oturmasını işaret etti. Madison tekrar hayır anlamında başını salladı.

"Demek onlardan sıkıldın... Buraya onların yanından mı geliyorsun?"

Madison düşündü. Buradan öncesinde nerede olduğunu pek hatırlamıyordu. Uzun bir sessizlik oldu. Madison çok uzun süre cevap vermemişti ve eğer şimdi bir şey derse her şey daha garip hale gelecekti. Cole sorusunu ikilemedi.

"Ben yeni arkadaşın olabilirim" dedi. "Hadi dans edelim mi?" Cole ayağa kalktı ve karışık, aptalca eğlenceli bir dans başlattı. Madison omuz silkti. "Ama müzik çalmıyor." Cole sendeleyerek müzik kutusuna gitti ve müziği tekrar açtı. Madison'ın ellerini tuttu ve kendine doğru çekti. İkisi de dünya umurlarında değilmiş gibi dans etmeye başladılar. Dışarıdan bir gözlemciye muhtemelen oldukça aptal görünüyorlardı, ama o anda tamamen birbirlerine kapılmışlardı. Hiçbir şey söylemediler ama havada bir enerji olduğunu biliyorlardı, sarhoş edici bir enerji. Jon, Cole'a yaklaştı ve kulağına bir şeyler fısıldadı. "Kapatma zamanımız geldi." dedi Cole, Madison'ı yavaşça kendinden uzaklaştırarak. Fazla alkol almamasına rağmen kendini sarhoş hissediyordu. Yürümeye çalışırken sendeledi. Madison orada öylece durdu. Cole arkasına baktı ve tek kaşını kaldırdı.

"Gelmiyor musun?" Diye seslendi. Kızın kalacak bir yeri olmadığını düşünmeye başlamıştı.

"Evim bir sokak arkada istersen bana gelebilirsin."

Madison kaşlarını çattı. "Neden sana geleyim? Benim kendi evim var."

Cole'un kavisli yüzü utançtan kıpkırmızı olmuştu.

"Şimdi kendimi gerçekten kötü hissediyorum."

Madison'a bakıp bir saniyeliğine gözlerini yumdu ve tekrar açtı.

"Ben gidecek bir yerin olmadığını düşündüm."

Konuşurken yere bakıyordu. Başını kaldırdı ve hafif çarpık gülümsemesiyle Madison'ın başını döndürdü. Genç kız gözlerini kaçırdı. Ona fazla kapılmak istemiyordu. Ellerini göğsünde birleştirdi ve gözlerini devirdi.

"Neden gidecek bir yerim olmadığını düşündün ki?"

Cole ellerini cebine koyup, omuz silkti.

"Bilmem. Seni evine bırakayım mı?"

Bir kaç dakika Madison'dan bir cevap almayı bekledi ama Madison ona bakmıyordu bile.

"İstemiyorsan, ısrar etmeyeceğim." Dedi ve tekrar bir süre bekledi.

Madison öylece boşluğu süzüyordu.
"Gerek yok. Kendim giderim. Yakın zaten."

Cole onun dikkatle izlediği yöne baktı ama hiçbir şey göremedi. Derin bir iç çekti ve arkasını döndü. Ardından gecenin karanlığında gözden kayboldu.

Eve girişiyle birlikte günün tüm yorgunluğu bir anda üstüne çökmüştü. Yorgunluğu bir yana, Cole hala Madison'ı düşünüyordu. Kıza yardımcı olmaya çalışırken her şeyi daha da garip bir hale getirmişti ve bu durum onu çok rahatsız ediyordu. Geniş penceresinin pervazına oturup bir sigara yaktı. Kızı tekrar görecek mi, ondan bile emin değildi. Duman gezindiği yerleri yakıyor ama o bundan zevk alıyordu. O derin düşüncelerinin esiri olurken camdan esen yoğun rüzgar, sigarasının yarısını içmişti bile. Gözleri bir süre küllüğü aradı ama bulamadı. İki parmağı arasına sıkıştırdığı sigarayı camdan dışarı fırlatıp uyumaya gitti.

Ertesi gün öğlene doğru uyandı. Dünün yorgunluğu hala üzerindeydi. Yatağından güç bela kalkıp banyoya geçti ve orta boy küvetini sıcak suyla doldurdu.

Küvetin içinde uyukladığını fark ettiğinde aradan tam iki saat geçmişti. Cole'un haftada sadece bir izin günü vardı ve onu boş şeylerle geçirmekten nefret ederdi. Bugün uzun uzun kahvaltı yapıp, sahilde biraz koşmayı planlıyordu ama vakit neredeyse akşamı bulmuştu. Kendine kızarak küvetin içinden çıktı ve aynanın karşısına geçti. Islanıp, öne yatan saçlarını eliyle şekillendirdi. Karnı acıkmıştı. Bedava yemek için çalıştığı bara gitmeye karar verdi. Küveti boşalttı, giyindi ve evden çıktı. Ailesinden para almayı reddettiği günden beri ekonomik durumu çok iyi sayılmazdı. Onlardan para almak, onların kurallarına bağlı yaşamak demekti ve Cole bir süre sonra bu kurallara tahammül edememeye başlamıştı.

İş yerinin önünde en az otuz kişilik bir sıra vardı. Cole sırayı beklemek zorunda olmadığı için seviniyordu. John'a selam verip içeri girdi. Girişten bara ulaşması neredeyse on dakika sürmüştü. Saat henüz çok erken olmasına rağmen mekan tıklım tıklımdı.

Cole çalışan arkadaşlarıyla merhabalaştı.

"Hey Danny yiyecek ne var? Açlıktan ölüyorum!"

Daniel göz ucuyla mutfağa baktı. "Sanırım hiçbir şey yok. Üzgünüm."

Cole saatine baktı. Mutfak kapanmış olmalıydı. Aşçı kadın beşten önce evine gidiyordu. Cole'un yüzündeki hayal kırıklığını gören Daniel ona bir bardak viski ve ucuz marka kraker uzattı.
"Elimde sadece bunlar var."

Cole minnetle gülümsedi ve içkisinden bir yudum aldı. Etrafa göz gezdirirken her zamanki tipler, diye düşündü. Artık buradaki hayatından ve insanlardan sıkılmıştı.

Aç karnına baya alkol alan Cole için etraftaki her şey yavaş yavaş dönmeye başladı. Tuvalete gitmek için ayağa kalktı. Biraz sendeledi. Midesi inanılmaz bulanıyordu. Ama tuvalet kapısının önünde beklenmedik bir şey oldu.

Kız orada öylece karşısında dikiliyordu. Cole alkolün etkisiyle hayal gördüğünü düşünmeye başlamıştı.

"Madison?" Dedi. Kararsız bir sesle. Onu incittiğini düşünüyordu ve bunu telafi etme niyetindeydi.
Ama kız hayalet gibi yanından geçip gitti. Cole da kızın peşinden yürümeye başladı. Kızın Madison olduğundan neredeyse emindi. Başındaki siyah peruk dışında her şeyiyle ona benziyordu. Kız bir süre sonra yürümeyi kesti. Sahneye yakın bir yerde durmuştu ve müziğin gürültüsünden hiçbir şey duyulmuyordu.

Yine buradasın." dedi Cole gülümseyerek. Sonra dudakları gergin bir şekilde kıvrıldı. Madison gözlerini kıstı ve sağa sola baktı. "Benimle mi konuşuyorsun?" Dedi. Kafası karışmış görünüyordu. Cole, kendisinden şüphe ederek gibi kızı tekrar inceledi. "Madison'la konuşuyorum?"

"Sanırım beni başkasıyla karıştırıyorsun." Dedi Madison. Cole, kızın Madison olduğundan emindi ama bunun sevimli bir numara olduğunu düşündü ve ayak uydurmaya karar verdi. İkisi birlikte daha sessiz buldukları bir yere yürüdüler. Cole yutkundu. "Dün tanıştığım bir arkadaşıma benziyorsun. Bunun dışında..." Cole, Madison'ın siyah saçlarını işaret etti. "Onun uzun sarı saçları var."

"Onunla dün tanıştın ve hemen senin arkadaşın mı oldu?" Madison gülümsedi. "Evet. Ben anlaşması kolay bir insanım." Cole'un önündeki kız gerçekten her şeyden habersiz görünüyordu. Ya gerçekten iyi bir oyuncuydu ya da kesinlikle Madison değildi. Cole biraz gergin olsa da hiçbir şey söylemedi. "Bu arada ben Cole." Sanki daha önce hiç tanışmamışlar gibi kendini tekrar tanıttı. Kız bu ismi ilk kez duyuyor gibi görünüyordu. Belki de Cole hayal görüyordu ve belki de Madison adında biriyle hiç tanışmamıştı bile. "Pekala, Cole, aradığın kişi ben olmadığım için üzgünüm. Yine de sana küçük bir tavsiye; daha dün tanıştığın biri senin arkadaşın olamaz. Muhtemelen onun hakkında hiçbir şey bilmiyorsun."

"Pekala, onu tanımayı çok isterim. Ama sanırım sen o olmadığın için bu olmayacak." Cole onu dikkatle izledi ve herhangi bir tepki yakalamaya çalıştı ama kızın yüzünde hiçbir şey değişmedi.

"O zaman umarım onu ​​bulursun." Dedi Madison ilgisizce ve uzaklaştı.

Cole bir süre orada öylece durakaldı. Belki de Madison onu kendinden uzaklaştırmak için böyle davranmıştı.
"Belki de şeytani ikizi falandır."
Üstüne çok fazla düşünmemeye çalıştı ve eve gitti.

Bardan kaçar gibi uzaklaşan Madison ise kendi derdine düşmüştü. "O çocuk neyden bahsediyordu öyle! Bana cevap versen iyi edersin!" Diye bağırdı kendi kendine.
Madison park halinde bir arabanın camındaki yansımasına bakıp siyah peruğuna dokundu. Sonra bir hışımda peruğu söküp yere fırlattı.
"Seni ilgilendirmez! Beni rahat bırak!"

Continue Reading

You'll Also Like

283K 9.6K 34
Bora'nın üzerime gelen adımlarıyla birkaç adım daha ondan uzaklaşmak istesem de yatağa çarpan bedenimle durmak zorunda kaldım. Gözlerimin derinine ba...
6.3K 1.8K 10
Parmak uçlarımın kalem dokusuna aşina olduğu dönemlerde yazıp sonra unuttuğum, yıllar sonra kim bilir belki de satır aralarında kendini bulma ümidiyl...
4.7M 394K 94
1 KIZ, 6 ERKEK, ÖLÜMCÜL BİR EV. Afra'nın diğer tutsaklardan dört farkı vardı: Birincisi, bir kız olmasıydı. İkincisi, tutsak alınan son kişi olmasıyd...
ELIYS (+18) By Duru

Mystery / Thriller

169K 10.2K 55
Asırların içerisinde daha kaç kez öldürecekti kendisini? Kaç yüzyıl daha acı çekecekti? Bir yandan ölesiye nefret ettiği, öte yandan da, yüzyıllarca...