Peruk

By regruby

124K 4.9K 1.6K

17 yaşında bir genç kız... Ne kadarını planlamıştı? Kontrol hep elinde miydi yoksa o da kendi oyununun bir... More

2
3
4
5
6
7
8
TRAILER (Tanıtım Videosu)
10
11
12
13
14
15
16
Peruk (Tanıtım Videosu 2)
18
19
20
21
22
23
24
25
26
27
28
29
30 (FİNAL?)

1

32K 618 316
By regruby

Madison aynaya bakarak bağırıyordu:

" Tanrı aşkına neden beni sevmiyorsun?"
Aynadaki görüntüsü ona cevap verdi.
" Kimse seni sevmek zorunda değil..." Genç kız gülümsedi.
" Haklısın."

GİRİŞ

Madison aynada lekesiz ve duru cildine baktı. Çıplak gözle tek bir gözenek bile görünmüyordu. Altın sarısı saçları her zaman bakımlı ve parlaktı. Alışılmışın dışında büyük, mavi gözleri bir maske gibi yüzüne oturmuş küstah gülümsemesine eşlik ediyordu.

"Bazen aynadaki görüntünün altında ezildiğin oluyor mu? Sanki gördüğün kişi aslında sen değilmişsin gibi. Sanki bir şeyler yanlış gibi. Bilmiyorum. Ben ara sıra böyle hissediyorum. Ve bu berbat bir his!"

Madison kendi olmadığında daha özgür hissettiğine karar vermişti. Onun görünüşü sanki ruhunu içine hapsetmiş bir kafes gibiydi. Zaman zaman başka biri gibi görünmeyi dilediği olurdu. Komodinin üstünde duran kahverengi peruğu alıp üstünkörü başına geçirdi. Derin bir iç çekip tekrar aynaya baktı. Sonra hışımla peruğu çıkarıp fırlattı. Dünya onun için kendi avucunun içinde yuvarladığı bir küreden daha fazlası değildi. Annesi ya da herhangi birinin hiçbir şekilde hayatına müdahale etmesine izin vermezdi. Cole'la tanıştığında da tam olarak böyle hissetmişti. Özgür. Belki de hiç olmadığı kadar.

"Sevgi bence uyumlu olmak demek değil. Birbirimizden çok farklıyız ve olması gereken de bu. Çünkü aşk tüm sorunların üstesinden gelir! Galiba... Yani öyle olmalı."

Cole onu değiştirmeye çalışmamıştı. Olduğu gibi kabul etmişti. En azından başlarda...Sonra işler karıştı tabi. Çünkü Cole her mantıklı insan gibi sorunlarını konuşarak çözmeye çalışan biriyken, Madison sorunlar yaratmayı severdi. Nihayetinde bu durum onları kaçınılmaz sona doğru götürdü.

Madison annesi uyuklarken gizlice evden sıvıştı. Ya da en azından Madison öyle sanıyordu. Kadın her şeyin farkındaydı ama genelde sessiz kalırdı. Bazen daha fazlasını yapmış olsaydı nelerin değişmiş olabileceğini düşünüyordu ama ona göre Madison asla şuan olduğundan farklı biri olmayacaktı. Sorunu kendinde aramayı uzun yıllar önce bırakmıştı.

Madison gizli gizli çıktığı için incecik hırkasıyla buz gibi sokakta kalakalmıştı. Eve geri dönse belki annesiyle karşılaşırdı ve bunu istemiyordu. Hava kararmıştı ve saat neredeyse gece yarısına geliyordu. O an gidip gitmemek konusunda kararsızlık yaşadı. "Neyse artık..." diye düşündü. "Evden çıktım bir kere."
Yürümeye başladı. Soğuktan uyuşan ellerini ince hırkasının cebine sokuşturmaya çalışırken cebinde küçük kağıda yazılmış bir not buldu. "YAPMA."Yazıyordu sadece büyük harflerle. Madison nota dikkatle bakınca bunun kendi el yazısı olduğunu fark etti ama ne zaman ya da ne sebeple yazdığı konusunda en ufak bir fikri yoktu. Kağıdı buruşturup geri cebine koydu ve yürümeye devam etti.

Cole'un çalıştığı bara kadar yürümüştü. Kendisi de inanamıyordu. Hazır burdayken içeri neden girmeyeyim diye düşündü ama daha sonra girmemiş olmayı dileyecekti.
"Seni şerefsiz..." diye tısladı içinden. Cole resmen başka biriyle flörtleşiyordu! Bu kadar hızlı hem de... Daha ayrılalı ne kadar olmuştu ki?! Madison sakinliğini korumaya çalışırken bar tezgahına doğru yürüdü. Cole onu görünce eli ayağına dolandı.
"Madison..." dedi hayal kırıklığıyla karışık bir neşeyle. "Geleceğini bilmiyordum."
"Ben de bugün çalıştığını." Gülümsedi.
"Evet. Son anda oldu. Haftasonu ailemi ziyarete gidiyorum o yüzden ekstra mesaiye kaldım."
Uzaktan bakınca her şey normal görünüyordu. Ama gerçek bundan birazcık daha farklıydı. Cole her ne kadar ortamı germemeye çalışsa da Madison'ın başka planları vardı.
"O kız kimdi?" Dedi pat diye. Zaten ağzına geleni hiç tutmaya çalışmazdı.
Cole gözlerini devirdi. "Sadece bir müşteri. "
"Ben de sadece bir müşteriydim. Hatırlasana."
Cole hatırlıyordu. Her şeyi çok iyi hatırlıyordu. Ve muhtemelen sonsuza kadar da hatırlayacaktı.
"Umarım buraya kaos yaratmaya gelmemişsindir Mads. Sana defalarca söyledim. Arkadaş kalabiliriz ama böyle davrandığın sürece olmayacak."

Madison'ın suratı düştü. Arkadaş kalmak istemiyordu da ondan! Bu hiç adil değil diye düşündü. Gözyaşlarını zor tutuyordu.
"Sorun yok." Dedi. Sonra ayağa kalkıp gözden kayboldu.

Ağlaya ağlaya yürürken evine geldiğini fark etmemişti bile. Apartmanın merdivenlerini yavaş yavaş çıktı ve evin kapısından içeri girerken mümkün olduğunca sessiz olmaya çalıştı. Kapının eşiğinde, ellerini göğsünde birleştirmiş bekleyen annesini görünce kendi kendine bir iç çekti.

Bir bu eksikti, diye düşündü içinden.

"Bugün evde olacağını bilmiyordum. İşe gitmedin mi?" dedi sanki hiçbir şey olmamış gibi. Annesi hemşireydi ve normalde gece yarısı uyanıp nöbete gitmesi gerekiyordu.

Madison annesinin yüzüne bakıp, çıkar ağzındaki baklayı, demek istedi. Ama ikisi de pasif agresifti. Sessiz savaşı bir süre sürdürdüler. Sonra Madison odasına geçti.

"Zaten annem benden hiç memnun olmadı ki! Neredeyse her gün başka bir problemle geliyor. Sanki bütün gün evde oturup benim hata yapmamı bekliyor!"

Odasının kapısı yavaşça açıldı.
"Sana kapıyı tıklatmadan girmemeni söylemiştim!" Diye bağırdı Madison.

Annesi yumuşak bir sesle "Neredeydin? dedi. "Seni merak ettim."
"Janet'la birlikteydim...Biliyorsun çünkü sana söylemiştim. Ders çalıştık, şu önemli kimya sınavımız için. Janet kimyada pek iyi değil, ona yardımcı oluyordum."
Madison'ın kendi söylediklerine gülesi gelmişti. Janet'ın kimya konusunda yardıma ihtiyacı yoktu ki olsa da kendisi yardım alacağını son kişi falan olurdu. Annesi de inanmışa benzemiyordu zaten.  Ama Madison'ın umrunda değildi açıkçası. Annesinin endişeli yüzünü görünce suratını yumuşattı. "Cole'u görmeye gittim. İyiyim. Merak etme."
Annesi derin bir iç çekti.
"Bugün okulundan aradılar ve bir haftadır okula gitmediğini söylediler."

Madison annesine bakıp gözlerini devirdi.

"Hadi ama anne!"

"Anlamıyor musun? Sana yalan söylemiş olmalılar! Bayan Adler beni hiç sevmiyor. Hatta benden nefret ediyor. Çünkü kendisi yaşlandı ve artık erkeklerin ilgisini çekmediği için sinirleniyor. Bunu bana neredeyse kendisi söyledi!"

"Bayan Adler?"
Annesinin sorgulayıcı ses tonu bir anda soru işaretleriyle dolmuştu. "Sınıf öğretmenin Bayan Adler'dan mı bahsediyorsun?"
Madison derin bir nefes aldı.
"Evet O Bayan Adler. Her zaman beni suçlayacak bir şey buluyor." Dedikten sonra kendi kendine mırıldandı, "Aynı senin gibi..."

Kadının fazla uzatmaya niyeti yoktu. Bu saçma hikayeleri dinlemek istemiyordu. Hiçbir zaman Madison üzerinde kontrol sahibi olamamıştı. Hem ne derse desin kız üste çıkmanın yolunu bir şekilde buluyordu.

"Pekala." dedi. "Senin dediğin gibi olsun. Cole ile tekrar birliktesiniz demek mi oluyor bu?"

Madison bir sorgudan çıkıp diğerine giriyor gibi hissetti. "Tam olarak değil ama yakında o da olacak."Bunu kendine inanmayarak söylemişti.
"Şimdi izin verirsen biraz yalnız kalmak istiyorum annecim."
O hırçın, agresif kız gitmiş yerini sevimli, anlayışlı biri almıştı sanki. Madison istediklerini elde etmek için annesini kontrol etmeyi çok küçük yaşta öğrenmişti zaten. Yeterince içten görünürse her şeyden yırtabileceğini düşünüyordu. Ama şuan başka sorunları vardı. Hatta tek bir sorun.
Cole.
Annesi odasından çıkar çıkmaz günlüğüne yapıştı.
"Pek günlük tutan biri değilim. Ara sıra yazdığımı biliyorsun. Ama anlatacak çok şeyim var ve bunları paylaşabileceğim kimse yok. Janet? Janet beni anlayamaz. Onun erkek arkadaşı bile olmadı ki hiç! Onun tek aşkı ders kitapları!"

Madison bunu yazarken kendi kendine güldü.

"Arkadaş kalalım mı?arkadaş! Ne düşünüyordum ki?! Oraya gitmekle hata ettim. Beni sadece daha da öfkenlendirdi. Sadece bir müşteriymiş! Sen onu benim külahıma anlat! Resmen flört ediyorlardı. Ben anlarım."

***

Ertesi sabah Madison yatağında her şeyden habersizce uyandı.
"Önemli bir konu var. Bazen kayıp günlerim oluyor. Biliyorsun. Daha önce bahsetmiştim. Ama bu sıra çok fazla olmaya başladı. Anneme söylemedim. Kesin kafayı yer ve beni hastaneye falan kapatmaya çalışır! Zaten benden kurtulmak için bahane arıyor. Dün gece sokağın ortasında kendime geldim ve oraya nasıl gittiğim hakkında tek bir fikrim bile yok! Dürüst olmam gerekirse bu beni biraz korkutuyor. " Aynadaki görüntüsüne buruk bir şekilde gülümsedi. Sonra evden çıkıp okuluna doğru yürümeye başladı. Yolda Janet'ı aradı. "Evinin önünden geçiyorum, çıktın mı?"
"Ne! Zaten okulda mısın!? Beni beklemeni istemiştim. Neyse." Telefonu kapattı. Biraz sinirlenmişti. Okula tek başına gitmeyi sevmiyordu. Okul kapısında öğretmeni Bayan Adler'i görmek de yardımcı olmamıştı tabi.
"Madison... Sonunda aramıza katıldın." Kadın gevrek gevrek gülümsedi. "Nerelerdeydin?"
"B-bilmiyorum ..." dedi Madison ve birden ağlamaya başladı. Kadın panikle yanına geldi ve Madison'ı omuzlarından kavradı. "Madison çok üzgünüm her şey yolunda mı?"
Madison kadını korkunç buluyordu. Korkunç derecede çirkin. Ruhu yok, diyordu onun için ve haklı da sayılırdı. Kadın o kadar yaşlıydı ki ruhu çoktan bu dünyayı terk etmiş olabilirdi. Ama yine de kendisi için endişelendiğini görünce kalbi biraz yumuşadı. "İyi değilim Bayan Adler. Evde bazı sorunlar yaşıyorum. Biliyorsunuz babam gittiğinden beri..." Madison gözlerini kaçırdı ve elinin tersiyle zorla akıttığı gözyaşlarını sildi. Kadın iyice kıvama gelmiş görünüyordu. Yüzündeki ciddiyet gitmiş yerini anaç bir sevgi almıştı. "Seni anlıyorum. Belki de bu konu hakkında bir terapistle görüşmelisin."
"Terapist!" Madison terapiden nefret ederdi. Ama sakin tavrını korudu. Gülümsemeye çalışır gibi yaparak "Evet görüşeceğim. Annem ilgileniyor o konuyla aslında." Dedi. Belki sonunda kadın yakasından düşer diye umuyordu. Herkesin tek derdi Madison'ı hastaneye kapatmak mı olmuştu ne. Neyse, diye düşündü. "Şimdi izninizle derse girmek istiyorum.. Zaten çok şey kaçırdım." Dedi üzgün görünmeye çabalayarak. Öğretmeni başıyla onayladı. Madison derin bir oh çekti.
Ders her zamanki gibi sıkıcıydı. Madison hayal dünyasına geçti. Orada daha mutlu hissediyordu belki. "Mutluluk ne ki zaten?" Diye düşündü. Madison'ın sorunu mutluluk değildi çünkü. Mutsuz hissetmiyordu, eksik hissediyordu. Ders sırasında biraz Janet'la mesajlaştı. Çıkışta birlikte dondurma yemek için sözleştiler. En azından Madison öyle sanıyordu.
Janet ders çıkışı yanında biriyle gelince Madison anlam verememişti.
"Bu kim?" Dedi çocuğu işaret parmağıyla göstererek.
Janet cevap vermeye yeltenirken çocuk araya girdi. "Noah."
"Seninle konuşmuyordum." Dedi Madison ve çocuğa ölümcül bir bakış attı. Sonra hemen bakışlarını çekti ve çocuk sanki orada değilmiş gibi konuşmaya devam etti.
"Hadi gidelim Janet."
"Şey...B-ben..." Janet bir Madison'a bir Noah'a baktı. Ne yapacağını şaşırmıştı. Noah durumu hissedince yine araya girdi. "Janet ve ben kahve içmek için sözleştik aslında."

Madison kahkaha atarak arkasına döndü. "İnanamıyorum! Benim tatlı Janet'ım..." kızın yanaklarını sıktı. "Yoksa sonunda kendine bir sevgili mi buldun?"

Janet yüzünü arkadaşının ellerinden çekti. "Böyle davranmak zorunda değilsin. Üçümüz birlikte vakit geçirebiliriz."
Noah gözlerini devirdi. Madison'dan çok hoşlanmamıştı. Hisleri karşılıklıydı da.
"Ben..." Madison, Noah'a yaklaşıp parmaklarıyla çocuğu ittirdi. "Bu şeyle vakit geçirmem." Gülümsedi. "Sana iyi eğlenceler." Madison uzaklaşırken Janet somurtmaya başladı. Haliyle duruma canı sıkılmıştı.
"Bu kızla hala niye arkadaşlık yapıyorsun anlamıyorum." Dedi Noah. "Sana pislik gibi davranıyor." Janet kendi kendine düşündü. Nedenini kendi de bilmiyordu. "Bilmiyorum... Madison ve ben sonsuzdan beri arkadaşız. Onsuz bir hayat nasıl olur hayal bile edemiyorum." Gülümsedi. Noah şakayla karışık kaşlarını çattı. Elini kızın omzuna doladı ve birlikte okuldan çıktılar.

***

"Cole attığım hiçbir mesaja cevap vermedi. Email atmayı bile denedim! Aramalarıma da dönmüyor. Canıma tak etti artık!"

Madison gidip yumruğunu masaya indirecek ve bu işe noktayı koyacaktı. "Sana son bir şans veriyorum Cole..." Telefonunu eline alıp onu tekrar aramayı denedi ama yine telesekretere düşmüştü.

"Ethan!" Diye bağırdı heyecanla. Ethan'ı aramak son anda aklına gelmişti. Ethan, Cole'un yakın arkadaşı ve aynı zamanda da iş arkadaşıydı. Madison onunla ilk haftalarda tanışmıştı. Çocuk ona karşı her zaman çok nazik ve samimiydi. O Cole'un nerede olduğunu bilir diye düşündü.

"Ethan...Hey. Bu saatte rahatsız etmek istemezdim hiç ama acaba Cole'a ulaşabilir misin? Ben bir süredir ulaşamıyorum da." dedi Madison. Stresten tırnaklarını yemeye başlamıştı.

Ethan duraksadı. "Madison?"

"Ah evet benim!"

"Merhaba Madison. Cole'a ulaşmaya çalışıyorum zaten bir süredir. Bugün işe gelmesi gerekiyordu ama gelmedi. Kimse de ulaşamıyor." Madison arkadan gelen kalabalığın sesini duyabiliyordu. Ethan'ı fazla oyalamak istemiyordu ama... "En son ne zaman görüştünüz peki?"

"En son...Hmmm. Düşünüyorum." Bir sessizlik oldu "Dün gece sanırım. "

"Mads üzgünüm kapatmam gerekiyor. Burası baya yoğun da."

Madison cevap veremeden telefon yüzüne kapanmıştı. Dün geceden beri kimse ulaşamıyor demek...Bu bir nebze içini rahatlatıyordu aslında. Belki de Cole kasıtlı olarak aramalarına dönmemezlik etmiyordu. Belki hastaydı ya da akşamdan kalmaydı. Odasında bir yerde Cole'un evinin yedek anahtarı olduğunu hatırlıyordu. Ama nerede? "Belki de gidip onu kontrol edebilirim. Sadece iyi mi diye görmek için?"
"HAYIR!"
Madison kendisinden çıkan sese inamamıştı. "Umrumda değil. Gideceğim." Bir hışımla ayağa kalktı. Anahtarları buldu. Cole'un evi yürüme mesafesindeydi.

Yolda yürürken kafasında yapacağı konuşmanın bir provasını yapmaya çalıştı. "Seni merak ettim...Yok olmadı bu. Ethan beni aradı ve sana ulaşmamı istedi. Hmm. Ya Ethan'ı arayıp sorarsa? Yalanım ortaya çıkar. Buldum. Anahtarlarını vermeye geldim derim. Mantıklı bir sebep bence." Derin bir iç çekti. Nerdeyse evin kapısına gelmişti. Apartmandan içeri girip merdivenleri hızlı hızlı çıktı. Cole'un dairesi koridorun en sonundaydı. Önce zile basmayı denedi. "Cole benim Madison." Ses yok.
"Cole...Orada mısın?" Sebebini bilmediği bir şekilde sesi titriyordu. "İçeri geliyorum."
Anahtarı takıp çevirdi.  "Sadece seni merak et--" Konuşamadı. Gördüğü manzara karşısında nutku tutulmuştu. Cole'un cansız bedeni yerde kanlar içinde yatıyordu.

Continue Reading

You'll Also Like

383 126 13
Sürekli şiddet gören kızın kaçması.Kendini başka birinin yanında bulup gerçeklerle yüzleşmesi...
4.7M 395K 94
1 KIZ, 6 ERKEK, ÖLÜMCÜL BİR EV. Afra'nın diğer tutsaklardan dört farkı vardı: Birincisi, bir kız olmasıydı. İkincisi, tutsak alınan son kişi olmasıyd...
980 253 22
#elf kategorisinde 1# 03.03.2023 #düzen kategorisinde 2# 20.05.2023 Melekler ve şeytanların savaşıyla başlayan serüven, Araf'ın kalbinden Gall diyarı...
645 81 27
Toz kokusu? İşte bu, az önceki göz alıcı manzaraya dâhil olmayan bir detaydı. Hemen gözlerini açtı ve etrafına bakındı. "Arkandayım." diye duyduğu s...