Gecenin Senfonisi

By standros

252K 16.2K 1.9K

Topraklar ikiye ayrıldı; Karanlık ve Aydınlık Taraf olmak üzere. İki krallıkta, birbirlerine yasaktı. Anlaşm... More

1.Bölüm-Tanıtım.
2.Bölüm-Karanlık Ölü.
4.Bölüm-Yükselen Alevler.
5.Bölüm-Ateşten Doğan.
6.Bölüm-Sonun Başlangıcı.
7.Bölüm-Kraliçe.
8.Bölüm-Sönen Yıldız.
9.Bölüm-Neusa.
10.Bölüm-Yangına Ortak.
11.Bölüm-Ateşten Buza
12.Bölüm-Farklı Olanlar.
13.Bölüm-Birlikte Ölürüz.
14.Bölüm-Tende Kayboluş.
15.Bölüm-Savaşçılar Akademisi.
16.Bölüm-Mesaj
17.Bölüm- Kâbus
18.Bölüm-Öpücük
19.Bölüm-Benimle Yan
20.Bölüm-"Ayrılık"
21.Bölüm-Kuyruk
22.Bölüm-Krallık
23.Bölüm-Peri Kızı
24.Bölüm-İntikam
25.Bölüm-Veda
26.Bölüm-Hain
27.Bölüm- Balık Adam Kızartması
28-Ölü Kadın
29-Başarı
30-Veda
31-Final Part 1
32-Final
Sonsöz

3.Bölüm-Hatırla!

13.1K 778 172
By standros

                 

-

'Yaşamak için çok mu geç kalmıştım?' sorusuna verebileceğim herhangi bir cevabım yoktu. 20 yaşıma kadar gelmiş fakat hiç bir şey yaşayamamıştım. Ailemden bizim dışımızda kalan dünyayı yıllar boyunca dinledim, kendimi korkusuz ve yenilmez olacağıma inandırdım fakat yanıldım. Ben sadece her an kırılabilecek bir potansiyele sahip bir kalp taşıyan, korkularını yokmuş gibi kabul ederse olmayacağına inanan küçük bir kızdım. Dışarıda beni bekleyen dünya hakkında hiç bir bilgim yoktu ve az önce yaşadığım olayda bunu kanıtlar nitelikteydi.

Sarışın kız Adrian ve beni sevgili sanmış, kutsal varlık olarak kabul ettiğim saçlarıma dokunmuştu bir de üstüne suratımda tırnaklarının izini bırakmıştı. Adrian'da kızı herkesin ortasına kadar sürüklemiş, ona diz çöktürüp yanağını bıçağı ile kesmişti. Ben ise tam şu dakikada , boğazımı yakacak olan çığlıklarımı geriye yollamaya çalışıyordum.  Bedenim , bana ihanet edip titrerken etraftakiler olay bu olayı normal gözler ile karşılıyordu.

''Bayan Astrid , lütfen bizimle gelin.''dedi yanımda ki siyaha boğulmuş adam. Beni buradan uzaklaştıracaksa her öneriyi kabul edebilirdim , onu başımla onaylayıp takip etmeye başladım. Bana odama kadar eşlik ettikten sonra rahatsız bir şekilde gülümsedi , bir şeyler söylemek istiyor gibiydi. Üzerinde ki kartta Francis Baelish yazıyordu.

''Bay Baelish, bir sorun mu var?''

''Efendim sadece suratınızın ifadesini gördüm , burada hep böyle olaylar olur ama ilk kez bir kız yüzünden oluyor. Ondan biraz şaşırdılar, Bay Castelain kötü biri değildir. Sizi temin edebilirim.''dedi utangaç bir gülümsemeyle birlikte.

''Bay Castelain kim acaba?''diye sordum merakıma yenik düşerek.

''Adrian Castelain. Yoksa bilmiyor muydunuz?''

''Hayır, bilmiyordum, buraya yeni geldim. Adrian anlatmıştır, ailemi yakın zamanda kaybettim ve inan ne yaptığı umurumda değil sadece uyumak istiyorum.''dedim pot kırmamaya çalışırken. Kafasıyla beni onayladıktan sonra kapının önünden ayrıldı. Odama girdikten sonra üzerime yapışan, rahatsız edici kıyafetlerden kurtuldum, odanın içi fazlasıyla sıcak olduğu için iç çamaşırlarım ile yatacaktım. Saçlarımı tepeden topladıktan sonra, karnımın acıktığı gerçeğini umursamadan yüz üstü yumuşak yatağa gömüldüm.

-

Karşımda dikilen annemin, bilinç altı yansımam mı yoksa gerçek mi olduğuna karar veremiyordum. O kadar canlı duruyordu ki dayanamayıp ona sarılmak adına yanına doğru ilerledim. Ben adım attıkça annem, uzaklaşıyordu. Sonsuz bir döngünün içinde kaybolmuş gibiydim hâlbuki tek istediğim sadece son bir seferliğine annemin şefkatli kollarının arasına girebilmekti. Bir kişi ne kadar büyürse büyüsün, anne sevgisi onun için vazgeçilmezdi. Benim içinde öyleydi, aradan yıllarda geçse yine anneme sarılmanın özlemini her bir hücremde hissedecektim. Bu gerçek canımı yaksa da, birlikte geçirdiğimiz zamanlar durumu idare edilebilir bir hale getiriyordu.

Annem, ormanın derinliklerine doğru ilerlerken bende peşinden son hızımla koşuyordum. Vücuduma çarpan çalılıklar, pantolonumun bir kısmını yırtmıştı. Annemin koşuşu uçurumun başladığı yerde durdu ve bana gel işareti yaptı. Onun yanına doğru ilerlemeye başladım, kafasını gökyüzüne doğru kaldırınca bende onun gibi yaptım. Ay bir iki saniye durduktan sonra yerini Güneş'e bırakıyordu, Güneş'te bir iki saniye durduktan sonra yerini Ay'a bırakıyordu. Sidik döngü, gözlerimin şaşı olması için yeterliydi. Bakışlarımı anneme doğru odakladığımda, bir gölgenin bize doğru yaklaştığını gördüm.

Adamın yüzünde siyah bir kar maskesi, ellerinde deri eldivenler vardı. Sporcu atletinden gördüğüm kadarıyla kolunda boylu boyuna bir X işareti vardı, dövme gibi durmuyordu daha çok bıçak vb kesici aletle vücuduna işlenmiş gibiydi. Adam anneme doğru yaklaşmaya başlayınca, bende adama doğru yaklaşmaya başladım. İçimde ki her bir hücre, kaçmamı söylerken ben adama yaklaşmaya devam ediyordum. O maskeyi yüzünden çıkartmalıydım çünkü  insanın içini yakan balın rengini anımsatan, ruhsuz gözleri daha önce gördüğümden emindim.

Adam, belinde tuttuğu silahı sıkıca kavradı ve anneme doğrulttu. Adımlarımın hızını arttırıp, koşmaya başladığımda her şey için çok geçti. Annemin, beyaz geceliği gecenin kızılına boyanmıştı. Adam, maskesini çıkarttı ve parlayan dişleriyle birlikte bana doğru gülümsedi. Avını, bekleyen bir avcı gibiydi. Burada ki av bendim o ise avcı.

''Astrid Vera Storm. Seni ne kadar uzun zamandır istediğim hakkında bir fikrin var mı?''diye sordu bana doğru yaklaşırken.

Dilimi yutmuş gibiydim, konuşamıyordum, kaçamıyordum. Tek yaptığım, ölümü anımsatan ela gözlerine doğru bakmaktı. Geceyi bile aydınlatabilecek sarılıkta ki saçları, etrafa hakim olan rüzgârın etkisiyle savrulurken, ince dudaklarında alaycı bir gülümseme vardı. Sesli bir şekilde yutkunduğumda, bu halimden keyif alıyormuş gibi sırıtmaya başlamıştı.

''Kimsin?''diye sordum, bana yaklaşmaya devam ederken. Bir elini belimin kavisine koyup, beni kendine doğru çekti. Belimde ki elleri ürpermeme sebep oluyordu, neden hala buraya sabitlenmiş bir şekilde duruyordum ben?

''Ben hayalini kurabileceğin her şeyim.''dedi kahkaha atarken.

''Senin hayalini kuracağımı sanmıyorum, kimsin?''diye sordum geriye doğru adım atarken.

''Yakında kim olduğumu öğreneceksin fakat asıl soru 'Sen kim olmak istiyorsun Astrid?''

''Ne demeye çalışıyorsun, ben kimsem o olmaya devam edeceğim.''

''İşte burada yanılıyorsun küçük yıldız, öğreneceğin gerçekler sende köklü bir değişime sebep olacak.''dedi gülerken.

''Ne gerçeği, ne saçmalıyorsun sen?''

''Hadi ama Astrid, beni gerçekten unutmuş olamazsın.''dediğinde anlamsız bakışlar ile onu süzmeye başladım.

''Sikeyim! Beni unutturmuşlar sana, şimdi bana bak küçük yıldızım. İyicene bak''dedi yanıma doğru yaklaşırken. Yüzünün her bir detayını inceledikten sonra geriye doğru çekildi, alevler içinde ki bir çemberin ortasında kaldığımızda ağzından bedenimde şok etkisi uyandıracak kelimeler çıktı.

''Senin için döneceğim Astrid. Şunu asla unutma; seni alana kadar durmayacağım.''dedikten sonra beni alevlerin ortasında bıraktı ve kendisi kayboldu.  Annemin silik görüntüsü, çemberin içinde belirdi. Annem dudaklarını oynatarak 'Kaç.'dedi ve gözden kayboldu.  Vücudum alevler tarafından esir alınmışken, rüyada mı yoksa başka bir evrende mi olduğumu bilmiyordum.

Yüzüme dökülen, ferahlatıcı soğuk su ile birlikte gözlerimi açtım. Adrian, karşımda irileşmiş gözleriyle birlikte duruyordu. Onun benim odamda ne işi vardı? Göğüslerime odaklanmış bakışları, kızarmama sebep oldu. Boğazını temizleyip, bakışlarını güçlükle yüzüme odakladığında konuşmaya başladı. Onun konuşmasını beklemeden, pikenin içine girdim.

''Ne görüyordun böyle, şehri şimşeklerin altına aldın.''dediğinde suçlu bir şekilde ona doğru baktım.

''Biri vardı, bana hafızamın silindiğini söyledi ve annemin gözümün önünde öldürüldüğünü gördüm. Ne sikim döndüğü hakkında hiç bir bilgim yok ama biliyorum Adrian, içimde ki her bir hücre o çocuğu tanıdığımı bağırıyor.''

''Kim bu çocuk? Bana tarif etmelisin.''dedi ve oturduğu yerden kalkıp odanın içinde dolaşmaya başladı.

''Bana bir kâğıt ve kalem verirsen onun çizimini yapabilirim.''dediğimde başıyla onayladı ve odadan çıktı. Üzerime, fırlattığım kıyafetlerimi geçirdim. Beş dakika sonra bir kâğıt, bir de kalemle birlikte geri geldi.

Gözlerimi kapattım, çocuğun yüzünün hatlarına o kadar uzun süre bakmıştım ki unutmak imkânsızdı. Gözümün önüne gelen görüntüsünü, hızlı bir şekilde kalem eşliğinde boş sayfaya döktüm. Resim bittiğinde gözlerimi açtım ve yaptığım esere doğru gururla baktım.  Gülümsemem yüzüme yayılmaya başlayınca, Adrian koşar adımlarla yanıma gelip çizdiğim kâğıdı ellerimin arasından çekip aldı. Yüzünde ki kaslar büyük bir sinir ile seğirirken, gözlerinin yeşili siyaha yakın bir tona bürünmüştü. Kâğıdı bana verdikten sonra, ellerini yumruk yapıp yüzüme doğru baktı.

''Ne dedi sana?''

''Benim için geleceğini ve beni alana kadar durmayacağını söyledi.''dediğimde bana doğru daha fazla yaklaşmaya başladı. Karşımda ki masaya oturdu, donuk bakışlarını tenime işlemeye başlamıştı. Onu çözmek benim için çok zordu, duygularını ele veren gözleri veya herhangi bir mimiği yoktu. Ruhu, bedeninden çekilmiş bir insanı anımsatıyordu su yeşili gözleri. Bakışlarının altında hissettiğim baskıya dayanamayarak, gözlerimi ona odakladım. Buzu anımsatan bu gözler, tenimin her bir bölgesinin yanmasına sebep oluyordu.

''Kim o?''diye sordum, cesaretimin son damlalarını toparlarken.

'' Andreas Castelain, benim kardeşim.''dediğinde kafamdan aşağıya kaynar su dökülmüş gibi hissetmiştim, ne anlam çıkartmam gerekiyordu?

''Beni neden istiyor?''

''Bir kaç ihtimal var fakat ben hiç bir zaman emin olmadan konuşmam. Andreas'ın buraya gelmesi şimdilik zor, o gelene kadar şu istem dışı ortaya çıkan gücün hakkında konuşalım.''dediğinde başımla onayladım.

''Ne kadar sıklıkta oluyor?''

''Annemleyken, hiç kâbus görmezdim görsem bile o beni hemen uyandırırdı. Şimdi onun beni saran kolları yok onun yerine, ölüm anının değişik versiyonları var. Daha önce hiç kontrolden çıktığım olmamıştı ama şu an tam anlamıyla, kontrolden çıkmış gibiyim.''dedim ellerimi saçlarımın arasından geçirirken.

''Başına bir kaç kişi koyacağım, kâbus gördüğünü anladıkları an seni uyandıracaklar.''

''Saçmaladığının farkında mısın? İnsanlar, beni izlerken nasıl uyuyabileceğime ihtimal veriyorsun? Kusura bakma ama bu tüyler ürpertici. ''

''Pekâlâ, yanında sadece ben dursam?''

''Yatmak yok ama?''

''Merak etme asla bir kızla uyumam.''

''Neden eşcinsel misin?''diye sorduğumda ağzı o şekline girmişti, beklemediği yerden vurmuştum sanırsam.

''Hayır, sadece hiç bir kıza birlikte 'sadece uyuyacak' kadar değer vermem.''dediğinde omuz silktim, bana da değer vermesini beklemiyordum ya hoş.

''Üzerindekileri çıkart, dolapta antrenmanlar için gerekli olacak kıyafetler var. Onları giyinip gel, seni aşağıda bekliyorum.''dedi ve soracağım soruyu ağzıma tıkayarak gitti. Bu kadar mükemmel bir yürüyüşü, harika bir poposu, ince ve uzun bacakları olmasaydı yürüyüşünü izlerken kalp krizi geçiriyor gibi hissetmezdim veya sorularımı sorabilirdim. Ben ise aksini yapıp, manzaranın tadını çıkartmayı seçmiştim fakat ne diyebilirdim ki? Ben keyfine düşkün bir insandım.

Dolabın kapağını açtım, bol bir mini şortun üstüne sporcu atleti giyinip saçlarımı tepeden topladım. Kapının önünde ki güvenliğe, aşağının neresi olduğunu sorduğumda cevap vermemiş önümden yürümeye başlamıştı. Bu şehirde, insanları da bir garipti.

3.kata inmiştik, bu katta sadece bir ring ve bir sürü kum torbasıyla, silah gibi aletler vardı. Etrafa göz gezdirirken, kum torbasını üstsüz bir şekilde yumruklayan Adrian'ı gördüm. Zayıf olmasına rağmen, kasları 'ben buradayım kızlar.' der gibi duruyordu. Belinden aşağıya neredeyse düşecek olan siyah eşofmanıyla birlikte kum torbasına tekmeler indiriyordu. Ellerini yumruk yapıp, sayamayacağım kadar darbeyi kum torbasına vururken, saçlarının siyah tutamları alnına doğru savrulmuştu. Bu görüntü bile, kalbimin normalden daha hızlı atmasını sağlamaya yetiyordu.

Adrian, çok yakışıklı değildi fakat karanlık bir imajı vardı. İnsanı içine çekecek kadar karanlıktı ve ben zifiri bir karanlığı, aydınlatmayı daha önce hiç bu kadar çok istememiştim. Boğazımı temizleyip ona doğru yürüdüğümde, bacaklarıma doğru kayan bakışlarını görebiliyordum. Bana bakışları hoşuma gidiyordu.

''Ne çalışacağız?''diye sorduğumda omzunu silkip, dudaklarını alaycılıkla kıvırdı.

''Biz çalışmayacağız, sen bana bildiklerini göstereceksin ve benimle dövüşecek kadar yetenekli olup olmadığını kanıtlayacaksın''dediğinde gözlerimi devirdim.

''Tamamdır patron, neyden başlamamı istersin?''diye sordum. Sevgili Adrian Castelain, Astrid Storm'u küçümseyerek hayatınızın hatasını yapıyorsunuz, çünkü bu uzun bacaklar tekmeyi harika bir şekilde kullanabiliyor.

''İlk ısınma hareketlerinden başla.''dediğinde etrafta düzenli bir tempoyla koşmaya başladım. Koşu bittiğinde, vücudumu gevşetici hareketler yaptım ve kum torbasına doğru ilerledim. Adrian'a baktığımda 'onaylayan' bir işaret yapmıştı.

''1 dakika süren var, karışık bir şekilde tüm darbelerini göster.''dediğinde kafamla onayladım.

Bir dakikanın sonunda Adrian, şaşırmış bir şekilde bana bakmaya başlamıştı. Ormanda yapılacak şeylerin listesi çok az olunca kendimi dövüşe adamıştım, spora uyum sağlayabilecek bir yapım ve vücudum olduğundan bana hobi gibi gelmişti.

''Fena değil, kötünün iyisi işte.''dediğinde ağzının ortasına bir yumruk geçirmek istedim.

''Az önce öyle bakmıyordun ama.''

''Beni tanımıyorsun, bakışlarımın altında duygu aramaktan vazgeçmelisin.''

Kapının ani bir şekilde açılmasıyla ikimizde gelen kişiye doğru baktık, beline kadar uzanan sarı saçları ve yeşil gözleriyle en fazla 17 yaşında olabilecek kız çocuğu beni gösterdi. Kızın konuşmasına fırsat vermeden Francis konuşmaya başladı.

''Efendim, bizi dinlemedi. Sizi görmesi gerektiğini söyledi, ona müsait olmadığınızı söyledik ama ortalığı birbirine kattı.''dediğinde Adrian, kıza doğru yürümeye başlamıştı. Onu kolundan tutup, dışarıya doğru nazik bir şekilde götürürken kız bana doğru döndü.

''Dönmüşsün Vera. Artık her şey çok daha güzel olacak.''dedi ve kahkahalar eşliğinde gülmeye başladı. Vera adımı bilen kimse yoktu, ailem dışında. Kızın sadistleri anımsatan gülümseyişinin altında bir şeyler bulmalı mıydım?

Kafayı yiyecek gibi hissediyordum, her geçen saniye olaylar garipleşmeye başlıyordu ve ben şimdiden yorulmuştum. Odama giden merdivenleri çıkarken, tek ihtiyacım olanın banyo olduğunu fark ettim. Bu iş bittiğinde ki hayallerimin arasında deli olmak yoktu ve ben bu hayaller için sonuna kadar savaşacaktım.

-

Banyodan çıkmış, saçlarımı taramış ve üstüme dolapta bulduğum siyah uzun, v yakalı geceliği giyinmiştim. Islak saçlarım, yastığı ıslatırken duvarda asılı saate doğru baktım.

04.50

Zaman kavramı işlevini kaybetmiş gibiydi, güneşi özlediğimi hissedebiliyordum. Burada ki insanlar nasıl dayanabilmiştiler? Aslında cevabı kolay olan bir soruydu bu, insanlar karanlığı benimsemiştiler. Karanlık, benliklerinin bir parçasıydı. Benim benliğimin parçası neydi? Ben kendimi ne karanlığa ait hissediyordum ne de aydınlığa. Ben ortada kalmıştım, benimseyebileceği hiç bir yer olmayan o dışlanmış kızdım. Bilinmemezliğin ortasında her saniye boğulurken, hatırlayamadığım geçmişimden bir kişi bana; beni bulana kadar durmayacağını söylemişti. Odaya gelen o kız, kimsenin bilmediği adımla bana hitap etmişti aynı o çocuk gibi.

Kapımın açılmasıyla birlikte irkilip, yan tarafta ki lambayı yaktım. Odaya loş bir ışık hakim olurken, Adrian beyaz gömleğinin üzerinde ki kan damlalarıyla birlikte yanıma doğru yaklaşmaya başladı. Moraran göz altları ve kanlanan gözleri, onu korkutucu göstermişti. Odaya girdiğinden beri içeriyi viskinin sert kokusu esir almıştı, gözlerim kanlı ellerine doğru kaydı. Fazlasıyla beğendiğim elleri, birine vurduğu darbeler yüzünden kan içinde kalmış ve kabuk bağlamıştı.

Yatağın ayak tarafına oturduğunda, beni esir alan bakışlarını hissedebiliyordum. Gözlerimi ürkekçe onun gözleriyle buluşturdum, yeşilin en mükemmel tonunu içinde yaşatan bu gözler karanlık bir şekilde beni süzüyordu.

''Sana ne oldu?''diye sordum. Belki haddime olmadığını söyleyip bağıracaktı, belki hiç bir şey söylemeyecekti ama umurumda değildi. Sormayı istemiş ve sormuştum. Tahmin ettiğim gibi cevap vermedi, üzerinde ki gömleği çıkartıp bir kenara attı ve yanımda ki yastığa yatıp tavanı izlemeye başladı.

''Adrian, neden yanımda yatıyorsun?''

''Sadece sus ve sessizliği dinle. Sana verecek cevabım yok, cevaplarını yanlış yerde arıyorsun. Zifiri karanlığın hakim olduğu bir yerde, aydınlığı bulmak rastlanır bir şey mi? Ben karanlığım ve seni aydınlatacak cevapları bende bulamazsın.''

''Sende ne bulabilirim öyleyse?''diye sordum, bende aynı şekilde tavana bakıyordum fakat nefesleri, kulağıma dünyanın en güzel melodisiymiş gibi süzülüyordu.

''Bende yıkım bulursun, ölüm bulursun. Bende güzel hiç bir şey yok, benim yaradılışım çirkin. Bu yüzden aydınlıktan kaçar, karanlığa sığınırım.''

''Kendinden neden bu kadar nefret ediyorsun?''

''Ben yapmamam gereken bir şeyi yaptım Astrid, sevdiğim kadının benden vazgeçmesini sağladım. O benden vazgeçince, bende kendimden vazgeçtim. Onun gidişiyle, güzel her bir yanım, tüm aydınlığım da onunla birlikte karanlığa karıştı. Bana baktığında ne görüyorsun ?''diye sordu derin bir nefes alıp.

''Şu an mı? Izdırap, hem de sonsuz.''

''Doğru, ben karanlığın içinde ki sonsuz acıyım. İçimde ki acı, beni canlı kılan tek şey. Senden özür dilerim Astrid, tüm yaptıklarım için ve bilmeni isterim ki, ben kolay kolay özür dileyen bir insan değilim.''dedikten sonra yattığı yerden kalktı, onun kalkışıyla birlikte içime hüzün yağmurları yağmaya başladı.

''Adrian, dövmenin anlamı ne?''diye sordum pat diye.

''Birbirlerine doğru kanat çırpan ama asla kavuşamayan iki aşık kuş.''

''Neden kavuşamıyorlar?''

''Çünkü erkek kuş, sevdiği kadını bilinmemezliğe sürüklemiş. Kadın kuşsa bilinmemezlikte kaybolup gitmiş, geriye sadece pişman olan erkek kalmış. O erkek, o geceden beri sevdiği kadına ulaşmak için, acısını rüzgârlarla paylaşmak için kanatlarını çırpar ve uçarmış.''dedikten sonra kapıya doğru ilerledi, kapının kulpunu çevirirken bana son kez baktı.

''İyi geceler küçük yıldız, şehri fırtınaların ve şimşeklerinle yıkmamaya çalış.''dedi ve dışarıya çıktı.

-

Birinin nefesi, yüzüme doğru değiyordu. O biri kesinlikle yabancıydı, bu kokuya aşina değildim. Yattığım uykudan hızlı bir şekilde kalktım ve karşımda ki kıza baktım. Dövüş alanına gelen o kızdı bu, beni neden sapık gibi izliyordu?

''Sen kimsin?''

''Beth. Seninle konuşmam gerek Vera.''

''Bana neden Vera diyip duruyorsun?''

''Çünkü senin adın bu, Adrian istedi diye adını Astrid yapman çok saçmaydı. Hadi ama Vera, hatırlamıyor numarası yapmaktan vazgeç sen benim en yakın arkadaşımsın.''

''Ne halt dönüyor burada?''

''Andreas yakında seni bulacak, plan yapmamız gerek.''

''Siktiğimin Andreas'ı kim?''

''Andreas , Aydınlık Taraf'ın Kralı seninde binevi kuzenin. Aman Tanrım!Sen gerçekten unutmuşsun, ağabeyim beni öldürecek. Lütfen , sana yalvarıyorum kimseye bu konuşmayı anlatma.''dedikten sonra ağlayarak odamdan çıktı.

Continue Reading

You'll Also Like

30.2K 390 23
Zehra ile yolları ayrılan Emir, kendini kabus gibi bir ortamda bulur. Acımasız kadınların elinde oyuncağa döner ve tek isteği bu kabustan uyanıp eski...
501K 13.9K 44
"Han ne tarafta? Umarım doğru tarif edersin büyücü." Gözlerini devirdi. "Benim ismim Desina, büyücü değil." "Ne fark eder? Sen büyücü değil misin? Ak...
40.9K 3.6K 76
THE WATTYS 2022 YARI FİNALİSTİ "Sana bir şey itiraf edeceğim," "Neymiş?" "Sanki doğduğumdan beri bir parçam hep bu anı bekledi. Seninle tanıştıkt...
124K 15.1K 33
"Çok yakınımdasın kedicik. Dikkat et, ısırabilirim." "O halde sana yeni bir bilgi daha çıngıraklı." Öfkesi birden çekilmişti. "Bir Aslanın dişleri de...