CANIN CEHENNEME

By oflubusra

6.8K 1.2K 3.1K

-"Görürsün güzelim. El mi yaman Bey mi yaman. Sen bunun bedelini bana aşık olarak ödeyeceksin." dedi.Şok olmu... More

TANITIM
Skor 1-1
Amacı Neydi? Beni etkilemek mi?
Canın cehenneme
İDDİA
KEDİCİK
Kıyamam Sana!!
Dertleşme 2
VEDA
Neden Bu Elveda?
Mektup
Ne Olmalı Şimdi?
Sırtımdan Vur
Arkadaş
İhanet
Seni Nasıl Unuttum Bilmiyorum
Düzeltelim mi Geçmişi?
Soru- Cevap
Elif
Abla
Kampa geri dönüş
Kendimi Affedemiyorum
Gizemli Biri
RÜYA
Evet
Tutamadın Çeneni
Abi
Kaybediş

DERTLEŞME

249 55 155
By oflubusra

DERYA

Bazen adrenalin doluyken ne yaşandığının farkında olmazsınız, işte o farkında olmadığım anlardan birindeydim. Rüzgâr onu kızdırdığım için daha da hızlanmıştı. Ben de hızlanmıştım ama yetişemiyordum. Bir yukarıya bir aşağıya bakıp dururken artık nutkum tutulmuş elim ayağım birbirine dolanmıştı. Bir adım daha attım ki ayağım kaydı. Kayarken ellerimle tutunacak yer aradım panikle. Bir taş oyuntusu bulup, hemen tutundum. Ama Rüzgâr da benimle birlikte biraz kaymıştı. Artan gerilimin etkisiyle bir süre sabit kaldık ikimiz de.

"İyi misin Derya?" diye sordu. Nefes nefeseydim. Soruya bak. Göz devirdim.

"Sanki umurunda? Acele et hadi!" diye bağırdım. Sinirini bozuyordum. İçimden kahkaha attım. Sesli bir nefes alıp tırmanmaya devam etti.

-------------------------------------------

Yarışın son saniyelerine kadar hızlı gidebilmiştik. Ancak bir çift bizden hemen önce varmıştı. Saniye farkıyla kaybetmiştik! Ukala beni suçluyordu. Ona inanmaz gözlerle bakıyordum.

"Senin yüzünden kaybettik. Oyalanmasaydın böyle olmazdı." dedi.  Ona ters bir bakış attım. Bilerek yaptığımı mı sanıyordu. Ayağım kaymıştı.

"Geri zekâlı oyalanmadım kaydım! Yenilmeye memnun değilim bende!" diye bağırdım. Bana ters ters baktı ve arkadaşlarının yanına gitti. Demir ve Tuba yanıma geldi. Tuba sırtımı sıvazlayıp;

"Üzülme bir şey olmaz dünyanın sonu değil " dedi gülümsemeye çalıştım ona karşı. Beni teselli ediyordu. Demir de hemen hemen aynı şeyleri söylemişti. Tepkisizdim. Kaybetmek dünyanın sonu değildi. Arkadaşlarım haklıydı. Teselliyi arkadaşlarımda bulmuştum. Sonuçta hayatta kazanmakta vardı kaybetmekte. Önemli olan kaybedince, yiğitlikle kaybettiğini kabullenmekti. Sonuçta aşağıya düşüp yaralanabilirdik. Şu an iyiydik ve ikinci olmuştuk. İkinci olmak kötü değildi ki? Bazı durumlar hariç tabii.  

--------------------------------------------

Kamp alanına dönmüştük. Uzun bir yürüyüş olmuştu yine. Yol boyunca hep şu aşk meselesini düşünmüştüm. Herkes çadırlarına doğru ilerlerken ben elimdeki sudan yudumluyordum. Terlemiştim. Etrafı hızlıca inceledim. Arkadaşları buradaydı ama o yoktu. Kaşlarımı çattım. Tekrar etrafa göz attım. Dayanamayıp, rehbere yaklaşıp onu görüp görmediğini sordum.

"Arkadan geliyordu! Bir bakar mısın?" dedi. Kaşlarım daha fazla çatılmıştı. Neredeydi bu? Demirlere baktım. Çadırlara giriyorlardı. Fark edilmeden gidebilirim diye düşünüp hemen yürümeye başladım. Onu aramaya başladım. Başına bir şey gelmiş olabilir miydi? Bir yere mi düşmüştü? Yoksa sadece sıradan tuvalet molası mı vermişti? Umarım onu kötü bir şekilde yakalamazdım. Onu uygunsuz yakalamak istemezdim kesinlikle. Umarım yaralı da olmazdı. Yaralanmasını da istemezdim. Biraz daha etrafta dolandım. İleriden ses geliyordu. Sessizleştim ve sese odaklandım. Tanımıştım. Onun sesiydi. Konuşuyordu. Yanında biri vardır diye bekledim ama kimse cevap vermiyordu. Yanına doğru yaklaştım ve onu gördüm sonunda. Telefonla konuşuyordu.

"Elif iyi mi? " diye soruyordu karşıdakine. Aldığı Cevap onu sinirlendirmişti. Ellerini yumruk yapmıştı. Ona yakalanmak istemedim. O yüzden geriye doğru ilerledim.

"Kendinize gelin. Ona iyi bakın!" diye bağırınca irkildim ve hemen koşarak kampa döndüm.

Kimdi bu Elif? Fotoğraftaki kız mıydı yoksa? Ya da başka bir kız daha mı? Ukala ne işler karıştırıyordu? Yeter artık ya akşam olsaydı da öğrenseydim artık ne olup bittiğini. Canıma tak etmişti bu merak artık. Az önceki tavrını unutmuştum bile. Şimdi uzatıp da merakımı körükleyemezdim. Anlatması için teşvik etmeliydim onu.

Düşüncelerle boğuşurken telefonum çaldı. Babam arıyordu. Açtım hemen.

"Kızım beğendin mi orayı? Arkadaş buldun mu? Nasılsın?" diye soru sormaya başladı. Sözünü kestim. Nefessiz kalmıştı soruları art arda sıralarken. 

"Baba sakin ol iyiyim. Burası harika! Eğleniyorum" dedim. Babama dürüst olmadığım için içim sızlamıştı. Ama en azından onlar benim için mutlulardı. Bunu bozamazdım. Onları yeterince üzmüştüm zaten. Annemle de kısaca konuştuktan sonra kapattım. Annem beni daraltmıştı. Aman hasta olursun dikkat et diye. Bilse daha büyük sorunlarım olduğunu böyle der miydi acaba?

----------------------

İsmimi duymamla birlikte çadırda uzandığım yerden kalktım.

"Derya? Orada mısın?" diye seslendi Demir.

"Buradayım geliyorum." diye seslendim.

"Yer tuttuk hadi! " dedi. Bana seslenmesiyle birlikte hareketlerimi hızlandırdım. Üzerime son bir kez baktım. Kıyafetimi düzelttim ve çadırdan çıktım. Etrafa baktım. Gece yine muhteşemdi. Gülümsedim ve ateşe baktım. Yanıyordu. Kalbim gibi! Ama ihanete alıştım benim ateşim soğuk ve yıpratıcıydı. İhanetin artık eskisi kadar canımı yakmadığını fark ettim. Belki de onu affedebilirdim. Kafamı salladım hızlıca. Sanırım artık sağlıklı düşünemiyordum. Kendimde ihaneti affedebilme cesaretini göremiyordum ki.

Demir ile Tuba'nın arasına oturdum yine. Rüzgâr'ı aradı gözlerim her zaman ki gibi ama yoktu. Ben oturur oturmaz gitar çalan çocuk başlamıştı çalmaya ve bana bakıyordu. Adeta benden onay bekliyordu. Hay Allah yine mi şarkı söyleyecektim. Israrlı bakışlarına dayanamadım. Kibarca davetini kabul ettim. Bu şarkıyı biliyordum. Şarkıya eşlik etmeye başladım.

Her zaman ki gibi şarkı söylerken kendimi kaptırmıştım yine ancak alkışlarla kendime gelebildim. Hep böyle oluyordu. Şarkı söylerken kendimi kaybediyordum. Semih de en çok bunu sevmez miydi zaten? Semih nereden çıktı şimdi? Kalbim ne oluyordu sana? Aklımı mı kaçırıyordum acaba? Yoksa temiz hava iyi gelmiyor muydu bana? Kendine gel Derya! diye haykırıyordu iç sesim yine. Kendimi sıktım ve kafamı salladım! Evet kendime gelmeliydim. Salakça şeyler düşünmemeliydim.

---------------------------------------

İlerleyen saatlerde herkes dağılmaya başladı. Demir de yorgun olduğunu söyleyip çadırına gitmişti. Ateş hala yanıyordu. Sanki o da beni bırakıp gitmek istemiyordu. Tıpkı benim onu bırakmak istemeyişim gibi. Kalkmak istemedim. Rüzgâr hala gelmemişti ama gelmeliydi. Sözleşmiştik, bana söz vermişti. Geleceğini söylemişti. Beni ekecek miydi yoksa? Tüm akşam onu görememiştim etrafta. Belki de ona güvenmemeliydim. Hata yapmıştım. Tekrar! Tam beklemekten vazgeçip kalkıyordum ki onu duydum;

"Kedicik? Gidiyor muydun? Yoksa ekecek miydin beni? " dedi, yavaşça ona döndüm. Yüzü gülüyordu. Ama gülüşü farklıydı bu sefer. Her zaman ki sahte sırıtışı değildi. Daha içten daha samimi gelmişti gözüme.

"Hayır, aksine ben senin korktuğunu düşünmüştüm." diye fısıldadım. Bana duygulu gözleriyle baktı. O an korktuğunu hissetmiştim. Anlatacaklarından korkuyordu. Belki benim tepkimden belki de söyleyecekleriyle yüzleşmekten. Yalnızlığını iliklerime kadar hissettim. Kendimi dizginlemeliydim o anlatırken. Ne olursa olsun aşırı tepki vermemeliydim. Yeterince üzgün görünüyordu. Bir de benim tepkilerimle onu üzmek istemezdim.

"Birine güvenmeye ihtiyacım var." diye fısıldadı. Yutkundu. Zorla konuşuyordu benimle. Şaşırdım, bu yönünü hiç göstermemişti bana. Beni derinden yaralıyordu bu halleri. Ben ona nasıl kazık atacaktım ki? Tekrar kendimden nefret ettim.

"Sarılmak için." dedim ve gülümsedim. Keyfi düzelsin istemiştim acı çeker halinden kurtarmak için. Zorla gülümsemeye çalıştı. Dertli şekilde yanıma oturdu. Belli ki işe yaramamıştı esprim. Hala üzgündü. Yavaşça hırkasını örttü sırtıma. Hırkasından gelen kokusu dolmuştu hemen burnuma. Etrafım onun kokusuyla bütünleşirken derince çekmiştim ciğerlerime kokuyu. Ne kokuyordu? Limon mu?

Derin bir nefes aldı. Nasıl başlayacağını bilmiyordu sanki. Ellerini ayaklarını nereye koyacağını bilemiyordu. Ona biraz zaman tanıdım. Tamamen tüm ilgim ondaydı. Gözlerimi üzerine dikip bakmamaya çalışıyordum. Anlatacaklarını iyice merak ettim. Başka bir şeyle ilgilenemiyordum, başka yöne bakamıyordum sanki. Dizlerini kendine çekti ve kollarını dizlerine sardı. Böylece yüzünü bana bakmadıkça göremeyecektim. Gözlerini, duygularını kaçırmak istedi benden.

"Ben daha küçükken kız kardeşim dünyaya geldiğinde onun çok masum olduğunu düşünürdüm. Bu pis dünyada kirlenmemesi için, o masum hallerinin yok olmaması için elimden geleni yaptım ama başaramadım. Çaresizliği bilir misin? Sevdiğin birinin karşında acıdan yok olması ve senin elinden hiçbir şey gelmemesini."

Çaresizlik yaşamamıştım daha önce ama onun çaresizliğini şu an bile ses tonundan tüm hücrelerime kadar hissettim. Bu duygunun yükünü ufacık bir an bile olsa kaldıramadım. Dinlemesi bile zor gelen bu hissi hala yaşıyor muydu?

Derin bir nefes alıp sözlerine devam etti.

"16 yaşında ona saldırdılar gözümden sakındığım prensesime saldırdılar onu koruyamadım. İnanabiliyor musun? Abisi hayattaki en büyük kahramanı, onu koruyamamıştı. Yaşadığı o kara olay onu hayattan soğutmuştu o olaydan sonra yemek yiyemez olmuştu. Beni her gördüğünde abim deyip bana sarılan prensesim bana sarılmayı geç yüzüme bakamıyordu. Benden kaçmaya başlamıştı. Onunla doğru düzgün konuşamamıştım bile."

Gözlerinden yaşlar dökülmeye başladı. Bu hali, çaresizliği beni yakmıştı. Onu bu acıdan kurtarmak istedim ama yapacak hiç bir şeyim yoktu.

"O zamanlar onu deli gibi seven bir sevgilisi vardı. O olayın olduğu akşam biraz tartışmışlar. Elif de yalnız başına eve dönmek istemişti. Emre ona izin vermemiş ama o ısrar edince vermek zorunda kalmış. Yalnız kalınca insan olmayan adi yaratıklar ona saldırmışlar. Emre kendini çok fazla suçladı bu olaydan dolayı. Ve suçluluk hissine dayanamayıp intihar etti. Elif zamanla daha da kötüleşti. Yemek yemiyor, su içmiyordu. Ama her gün Emre'yi soruyordu neden gelmediğini anlamaya çalışıyordu. En sonunda sorularına dayanamayıp Emre'nin öldüğünü ona söyledim. Bunu ondan daha fazla saklayamadım. Ona yeterince kötü davranmıştım. Yalan söyleyemezdim daha fazla. Beni anlıyorsun değil mi? Onu korumak için ona yalan söyleyemezdim."

Kafamı evet anlamında salladım. Sesim çıkmıyordu. Sanki konuşsam boğazımdan aşağıya lav inecekti. Benim dinlemek istemediğim bu kötü acıları o yaşamıştı. Onun kalbinden bu acıları söküp almayı çok istedim. Dayanamadım kendimi  çok fazla sıkıyordum. Kendimi bırakıp ağlamaya başladım. Tekrar konuşmaya başladı. Sesi titriyordu. Elleri titriyordu. Gökyüzüne baktı.

"O, Emre'yi duyduktan sonra çok daha kötüleşti. Kendimden nefret ettim. İçkiye verdim kendimi. Bakma böyle olduğuma içim cehennemi andırıyor gülerek saklıyorum aslında." dedi eliyle kendini göstermişti. Gözlerim yaşlarla dolu olduğu için ona bakamıyordum. Sesi kahrediciydi. Kalbimi, vicdanımı parçalıyordu. Kardeşinin yaşadıklarını düşünemiyordum. Ben düşünmeye katlanamazken o yaşamıştı. 

 "Kardeşim şimdi uyuyor. Ona Emre'yi anlattığım gece yattı bir daha uyanmadı. Doktorlar uyandıramadı. Kalbi atıyor, nefes alıyor ama gözlerini açmıyordu. Gördüğün kız Elif'imdi. Benim prensesimdi. Canım, kalbim, vicdan azabım." dedi. Işığın anlık yansımasıyla gözlerindeki yaşları gördüm. Kendimi bıraktım. Daha fazla ağlamaya başladım.

Etrafa bakıyordu. Bana bakmıyordu. İyi ki de bakmıyordu. Gözlerindeki acıyı görsem kaldırabileceğimi sanmıyordum. Anlattıkları bana çok ağır gelmişti.

"Buraya gelmek istemedim. Ama ailem de halimi görüyordu. Kahroluşuma şahit oldular. Beni zorladılar buraya gelmem için. " dedi. Gözlerini sildi. Kendime kızdım ona bir kazık da ben mi atacaktım? Konuşurken hep gözlerine baktım. Yalan yoktu. Saf ve acı gerçek vardı. Gözlerinde çocukluğu vardı. Vicdan azabı, kardeşini en değerlisini koruyamayışı vardı.

"Sana güvenebilir miyim? " dedi. Sustum. Cevap veremedim. Bana güvenebilir miydi? Bu sorunun cevabını ben de bilmiyordum.

"Sana sarılabilir miyim? " dedi. Sustum. Gözlerine baktım. Yutkundum ve kafamla onu onayladım. Bana sarıldı. Sanırım her şeyden vazgeçmiştim. İntikam umurumda değildi. Kokusunu içime çektim. Bu aldığım nefes bana güç vermeliydi. Ben de ona dayanma gücü vermeliydim. İçimden Allah'a yalvardım.

"Allah'ım sen Elif'e şifa ver."

Continue Reading

You'll Also Like

135K 4.3K 40
"Oo küçük hanım iki gündür sizin peşinizdeyiz." "Siz de kimsiniz nie peşimdesiniz ne istiyorsunuz?" " sakin küçük kız" "Kimsiniz dedim" " babanın öde...
364K 29.6K 46
"Uyan, kavga et, sigara iç, dolandır, uyu. Hayır, ben bundan ibaret değilmişim.." K.T. Bir dolandırıcı çetesinin üyesi olan Karmen, çeteyle birlikte...
1.8M 108K 64
Ulaş: Ev alma, komşu al demişler. Işık: Öyle mi demişler. Ulaş: Öyle demişler. Alacağım seni kendime. Mecburuz.
253K 14.5K 34
17 yıl önce annesi tarafından ölü olarak bildirilen Neva... Yıllardır onun hasretiyle yanıp tutuşan Akay ailesi... Ama... Ortada bir sorun vardı.Neva...