Küçük Bir Şaka (Kitap)

By bekirzade_leman

2.1M 21.2K 2.8K

Mizahta #2 Düşmanlar ve dostlar. Farklı hayatlar, birleşen kaderler. Oyunlar, entrikalar ve komplolarla dolu... More

Tanıtım
1. İntikam
2. Korku
3. Ödeştik
5. Sevgili
6. Müzik
Yayın Evi + Sorular
Kitap Kapağımız!
Kitabımız Satışta!
İkinci kitap

4. Okul

51.3K 2.6K 210
By bekirzade_leman

Lorde - Royals

Şakacı okurlarım bölümleri düzenlediğim için tekrar paylaşıyorum.

Multimedya'da Cansu var.


Cansu Demir;

Çocuklar gittiklerinde oldukça öfkeliydim bu yaptıkları resmen haneye tecavüz sayılırdı. Ama onları şikâyet etmeyeceğimizi çok iyi biliyorlardı. Bu oyunu ilk kim bitirirse kaybeden taraf o olacaktı ve eğer şimdi onları şikâyet edersek vazgeçen taraf biz olacaktık.

Onları şikâyet etmek yerine başka bir oyunla onlara karşılık verecektik ve bu kavga böylece uzayıp gidecek. Ama ne olursa olsun kaybeden taraf biz olmayacağız.

''Sana video geldi mi?'' diye sordu Duygu tırnaklarını kemirerek.

''Hayır, gelmedi kuzum.'' dedim düşünceli bir şekilde. Eğer herkese videoyu gönderdilerse bize niye gelmedi? İnternet sitesini de kontrol etmiştim ama bir şey yoktu.

''Belki de son anda videoyu göndermekten vazgeçmişleridir?'' dedi Aslı umut dolu bir ses tonuyla.

Aslı o kadar saf ve temiz kalpli bir kızdı ki her şeye dakikasında inanıyor ve güveniyordu. Uzun boylu, kahverengi saçlı ve buğday tenliydi. Küçük burnu, dolgun pembe dudakları ve aşağı doğru azıcık çekik ela gözleriyle oldukça çekici bir kızdı.

''Saçmalama Aslı sırf bizi herkese rezil etmek için o kadar uğraşacaklar sonraysa kimseye göndermeyecekler videoları öyle mi?'' dedi Zeynep koca gözlerini Aslı'nın üzerine dikerek.

Zeynep uzun boylu, koyu kahverengi gözlü, saçları gözleriyle aynı renk belinin biraz üzerinde olan, ince bir kızdı. Oldukça hoş bir fiziğe sahipti ince sesi ve koca gözleri onun en dikkat çekici özelliğiydi. İnsanları gözlemleme yeteneği oldukça fazlaydı. Hayal gücü de bir hayli gelişmişti. Yapmış olduğumuz çoğu intikam planı Zeynep'in fikriydi.

''Nerede kaldı bu Buse yahu? Dondum!'' Aslı homurdanarak ellerini bir birine sürttü. Tam on dakikadır dışarıda durmuş Buse'nin gelmesini bekliyorduk okula gitmek için. Nur dün gece evine gittiği için şimdi okuldaydı. Hava yine son zamanlarda olduğu gibi bulutlu ve soğuktu. Gökyüzünü çevreleyen gri bulutlar yakında yağmur yağacağının habercisiydi.

Mahallenin girişinde Buse'yi gördüğümde koşarak bize doğru geldi. Yine geç kalmıştı!

''Sonunda gelebildin.'' dedi Zeynep kaşlarını çatarak.

''Ne var lan beş dakika geciktik diye hemen yaşlı nineler gibi dırdır yapmaya başladınız.'' dedi Buse nefes nefese.

Onlar tartışmalarını devam ettirirken okula varmıştık. Okulun bahçesinden içeri girdiğimizde hava soğuk olduğu için dışarıda çok az öğrenci vardı.

Okuldan içeri adımımızı attığımız an herkes bize bakarak gülmeye ve fısıldaşmaya başladılar. Çocukların giydiği elbiseleri bu kadar çabuk unutmuş olamazlardı değil mi?

Biz o kadar şanssızız ki herkes çocuklarla değil de bizimle dalga geçmeye başlarlardı. Doğanın kanunu bu, yeni bir dedikodu çıktığında ondan önceki ne kadar yeni olursa olsun unutulur ve tüm dikkatler son dedikoduya verilir.

"Ne gülüyor lan bunlar?" diye sordu Buse bize bakarak. Biz video kısmını Buse'ye söylememiştik o yüzden böyle şaşırmıştı.

"Dün olanlar yüzünden değil mi? Videoyu göndermişler!" dedi Aslı üzgün bir şekilde benim düşüncelerimi dile getirerek.

"Hadi sınıfa çıkalım orada hikâyenin geri kalanını da öğreniriz." dedim Buse'ye bakarak ve üçüncü kata çıkıp sınıfa girdik.

Nur sınıfa girdiğimizi görünce koşarak yanımıza geldi. Telefonunu bana verip "Baksana buna!" dedi sinirli bakışlarıyla.

Videoyu açtığımızda, küçük çaplı bir kalp krizi geçirdim. Olamaz gerçekten de videoyu herkese göndermişlerdi! Tabii bizim dışımızda herkese.

Korktuğumuz başımıza geldi. Ben video olayını bizi korkutmak için yalan söylüyorlar zannetmiştim! Çünkü bize mesaj gelmemişti. Ah neden bu kadar sinir bozucu olmak zorundaydılar ki!

"Onları öldüreceğim. Bu sefer onları elimden kimse alamaz!" diye bağırdı Zeynep öfkeyle. Zeynep bağırdığında, tüm sınıf şaşkınlık ve merak karışımı bakışlarıyla ona baktılar ama Zeynep'in onları umursadığı pek söylenemezdi.

"Lütfen sakin ol kuzum." dedim Zeynep'e bakarak. Kıpkırmızı olmuş yüzü ve seğiren gözünden ne kadar öfkeli olduğu belli oluyordu.

O sırada Ömer sırıtarak sınıfa girdi. Ömer sınıfa girdikten sonra diğerleri de sırayla içeri girdiler. Boşuna dememişler iti an çomağı hazırla!

"Videoyu gördünüz sanırım. Size videoyu dün göndermememizin nedeni, böyle daha eğlenceli olur diye düşünmemizdi. Şimdi siz dün video size gelmeyince ümitlenmişsinizdir de." dedi Ömer sinir bozucu bir ses tonuyla.

O sırada her şey, o kadar ani gelişti ki. Bir anda Zeynep, Ömer'in üzerine atladı. Zeynep Ömer'in üzerine atladığı an Ömer böyle bir şeyi beklemediği için afalladı ve geriye doğru sendeledi. Ömer son anda dengesini sağlamayı başardığında Zeynep bunu umursamadan onu yumruklamaya başlamıştı.

Burak Ömer'i kurtarmak için Zeynep'i çekmek için belinden tutunca bende, Burak'ın beline atladım ve boğazını sıkıca tuttum. Hepimiz birbirimize girdik. Bu işin sonunun böyle olacağı belliydi zaten.

Arda Duygu'nun saçından tutunca, Duygu uzun tırnaklarını Arda'nın eline geçirdi. Arda'ysa acıyla inleyip elini hemen geri çekti.

Aslı Cem'in kıvırcık saçlarını çekiyordu. Cem'se Aslı'dan kurtulmaya çalışıyordu ama nafile. Aslı bu hiç bırakır mı? Cem Aslı'nın elinden kurtulmayı başarınca hemen Fatih'in arkasında saklandı ama Aslı yine de onun arkasından gitti.

Burak ellerimi boğazından uzaklaştırınca beni sırtından yere attı ama resmen attı yani! Üzerime doğru gelmeye başladığında masanın üzerinden elime geçen kitabı alıp koluna vurmaya başladım.

Nur ve İrem araya girip bizi ayırmaya çalışsalar da, başaramadılar. Kurunun yanında yaşta yanar misali onlarda dayak yedi.

Son hatırladığım Buse, Emre'nin beline atladı ve kafasını ısırdı. Emre acıyla inlerken bende, onların bu haline gülüyordum. O an boş anıma denk geldiği ve dikkatim dağıldığı için kafama bir defter darbesi yedim. Hadi bana afiyet olsun.

"Siz ne yapıyorsunuz burada?" diye bağırdı müdür sınıfa girerek. Müdürün sesi sınıfta yankılandığında bir an ortama sessizlik çöktü.

''Olamaz yine yakalandık.'' dedi Cem kısık bir sesle ve ellerini teslim olurcasına havaya kaldırdı. Aslı Cem'in kafasına bir tane geçirdiğinde Cem Aslı'ya öldürücü bakışlar atarak ellerini aşağı indirdi.

''Size neler olduğunu sordum!'' diye bir kez daha bağırdığında olduğum yerde sıçradım.

Sonunda kendimize çeki düzen verdiğimizde hâlâ kaşları çatık bir şekilde bize bakıyordu. Bir sen eksiktin zaten. Hem biz ne zaman kavga etsek, hemen nereden öğrenip geliyor ki bu? Kesin yine sınıfımızdaki kim olduğunu hala hâlâ tam olarak çözemediğimiz o köstebek haber vermişti ona.

Hepimiz bir ağızdan "Vallahi müdür bey onlar başlattı." diye bağırdık bir birimize öldürücü bakışlar atarak.

"Hemen odama geliyorsunuz!" dedi sınıftan çıkarak bizde onu takip ettik, her zaman yaptığımız gibi. Bu düşünceyle gözlerimi devirdim. İnşallah bir gün bu geri zekâlılar yüzünden okuldan atılmayız diye geçirdim içimden.

Müdürün odasına girdiğimizde tanıdık olan bu odayı bir kez daha incelemeye başladım. Duvarları beyaz renkteydi, çalışma masası tam pencerenin yanındaydı, çalışma masasının iki yanında iki tane tekli koltuk vardı. Duvarlarda resimler ve saat vardı, odanın sol köşesindeyse orta boylarda dekoratif bir ağaç vardı.

"Bu kaçıncı olay bıktım artık sizden," dedi bize bakarak "Eğer bir daha kavga çıkartırsanız, hepinizi okuldan atarım anladınız mı beni? Bu hafta her ders çıkışı kütüphaneyi temizleyeceksiniz tek bir itiraz dahi duymak istemiyorum." dedi ve bizi odasından kovdu.

Hiç değilse konuşmamıza izin verseydi belki kendimizi savunabilirdik! Tek kelime dahi etmemize izin vermemişti ki neler olduğunu anlatalım!

"Kızım sen vampir falan mısın, az kalsın kafamı kopartıyordun ulan!" dedi Emre öfkeyle Buse'ye bakarak.

"Biraz medeni ol öküz." dedi Buse Emre'ye yüzünü buruşturarak.

Emre çocukların içerisinde uzun boylu sayılırdı. Koyu kahverengi gözleri ve dağınık kahverengi saçları vardı. Keskin çene hatları yüzünün en belirgin kısmıydı. Emre'de tıpkı Cem gibi sinir bozucu şakalar yapmayı seviyordu.

"Medeniyeti senden öğrenecek değilim, güzelim." dedi Emre, Buse'ye göz kırparak.

''Güzelim mi?'' dedi Buse kusuyormuş numarası yaparak.

''Aslında şaşırmakta haklısın ağız alışkanlığı işte sana nasıl güzelim diyebilirim ki?'' Emre'nin alayla söylediği bu cümle Buse'nin yeniden sinirlenmesine neden olmuştu. Ama Buse'de sinirlenmekte haklıydı. Emre resmen onunla dalga geçiyordu.

Buse tam ağzını açacakken Duygu Buse'nin ağzını eliyle kapattı.

"Bak, seni kışkırtmak için böyle yapıyor hadi gidelim." dedi Duygu suratını asarak.

"Hemen kaç sen! Elimde dört tane tırnak izin kaldı." diye tısladı Arda elini göstererek.

"Doğruyu söyleyin saçımı çeken kimdi?" dedi Nur eliyle yıpranmış sarı saçlarını düzeltmeye çalışarak. Bu hali gerçekten de, çok komikti.

"Asıl olan bana oldu lan! Benim ne suçum vardı?" dedi Fatih kaşlarını çatarak.

''Sende araya girmeseydin!'' dedi Zeynep Fatih'e öldürücü bakışlar atarak.

''Susun artık zaten yarın kütüphaneyi temizlemek işi sizin yüzünüzden bizim başımıza kaldı.'' dedi Burak kaşlarını çatarak. Aslında haklıydı yarın çok yorucu bir gün olacaktı bizim için.

Burak'a cevap vermek yerine sınıfa geri döndük sanki tüm suç bizimmiş gibi konuşuyordu. Siz o cezayı aldıysanız sanki biz ceza almadık. Derse girdiğimizde, yerlerimize oturduk. Nur İrem'in ısrarları üzerine onun yanına oturunca Buse yalnız kalmıştı.

Bir anda kapı açılınca hepimiz dikkatimizi oraya verdik birkaç saniye sonra tanımadığımız bir çocuk girdi içeri. Onun arkasından müdür girdiğinde sıkıntıyla nefesimi dışarı verdim. Bir günde ikinci kez müdürü görmek hiç hayra alamet değildi.

"Evet çocuklar bu yeni öğrencimiz Savaş Güçlü." dedi müdür gözlüğünü düzelterek "Hadi geç ve boş bir yere otur."

Bence bizim bu müdürde biraz garip bir insan. Adam resmen iki dakikada konuşmasını tamamlayıp, sınıfı terk etti. Sınıfta bir tek Buse'nin yanında boş yer vardı ve Buse'ye baktığımda kaşlarını çatmış çocuğa bakıyordu.

Buse Özer;

Hay ben bu şansıma tüküreyim. Sınıfta bir tek benim yanımda boş yer vardı ve Savaş gelip yanıma oturmuştu. Yani neden benim yanıma oturuyorsun ki ayakta kalsan olmaz mı?

Kaşlarımı çatarak yüzümü diğer tarafa çevirdim ve Cansu'ya göz göze geldim. Cansu bana imalı bir bakış attığında sabır dilercesine derin bir nefes aldım. Bugün daha fazla sinirlenmek istemiyordum o yüzden dersi dinlemeye başladım.

Ama yeniden merakıma yenik düşüp hafifçe yüzümü yeni gelen çocuğa taraf çevirip onu incelemeye başladım. Uzun boylu ve kumraldı solgun bir yüzü vardı ve açık mavi gözleri bu solgun görünümüyle tam bir uyum içerisindeydi. Erkeksi ve sert yüz hatları ve belirgin elmacık kemiği en dikkat çekici özelliğiydi.

Aslıda böyle bakınca yakışıklı biriydi. Ben onu incelerken ona baktığımı fark edip sırıtarak bana doğru döndü. Bir kere de yakalanmasam ya. Sanırım şanssız günümdeyim. Bugün yaptığım her şeyde çuvallıyordum nedense.

"Merhaba ben Savaş." dedi elini bana doğru uzatarak.

"Bana ne?" diye sordum umursamaz bir tavırla. Gerçekten de umurumda değildi.

"Az önce beni yiyecekmiş gibi bakıyordun ya, o yüzden dedim." dedi alaycı bir tavırla.

"Öyle mi?" dedim gözlerimi devirerek. İşte bu yüzden görünüme aldanmamak gerek. Dışarıdan bakınca sert, kendini beğenmiş ve mükemmel biri gibi görünüyorken konuşmaya başlayınca tüm imaj sıfır.

"Öyle." dedi ciddi bir şekilde kollarını göğsünde birleştirerek. Ben bugün daha fazla olay istemiyorum dedikçe hep bir yerden bir şeyler çıkıp beni deli ediyordu. Bu çocuk resmen beni sinir etmek için gelmişti sanki!

Tam cevap verecekken zil çaldı. Eğer şimdi ona cevap verseydim bu konu sakız gibi uzayıp gidecekti ve benim daha fazla kavga edecek enerjim kalmamıştı. Bu yüzden bende hiçbir tepki vermeden onun yanından kalktım, tam yanından geçecekken ayağım bir şeye takıldı. Pardon Arda'nın ayağına mı demeliydim. Odun, hayvan, pislik, resmen bana çelme taktı lan!

Tam düşecekken biri belimden tuttu ve beni kendine doğru çekti. O an burnuma çok güzel bir parfüm kokusu geldi ve Emre'nin kahve gözleriyle göz göze geldim. Belimden öyle sıkıca tutmuştu ki bir an belim kırılacak zannetmiştim. Gözlerini gözlerimden çekmeden beni sıkıca tutmaya devam ettiğinde tokadı yapıştırdım suratına, ama keşke beni bıraktığında yapsaymışım.

Ona tokat attığımda böyle bir tepki beklemediği için afalladı ve dengesini kaybetti o dengesini kaybedince bende sırt üstü yere düştüm ve Emre'de benim üzerime düştü. Bu olanlar hepsi sadece birkaç saniye içerisinde olmuştu. Sırtım yerle buluştuğunda acı dolu bir inleme döküldü dudaklarımın arasından. Emre'de benim üzerime düştüğü için sırtım daha çok ağrımıştı.

"Lan hayvan, kalksana üzerimden n-nefes alamıyorum. Öküz gibisin maşallah." dedim onu üzerimden ittirmeye çalışırken. Emre aslında ideal kiloya sahipti ama böyle olunca gerçekten de ağırmış.

O sırada sırıtmaya başladı "Ne gülüyorsun be!" dedim öfkeyle çemkirerek. Ben burada havasızlıktan ölüyorum diyorum bu aptal sırıtıyor.

"Yoksa heyecanlandın mı sen?" dedi daha çok sırıtarak. Yok, daha neler!

''Üzerimde senin olduğun için mi heyecanlanacağım? Belki başkası olsaydı heyecanlanabilirdim ama sen olunca bu imkânsız.'' dedim yapmacık bir şekilde gülümseyerek.

Emre bir anda öfkelenip bir şeyle söylemek için ağzını açtığında bu sırada Arda ve Burak onu üzerimden kaldırdılar. Emre üzerimden kalktıktan sonra Arda ayağa kalkmam için elini uzattı bana. Tam bir dengesiz! Sanki benim düşmeme neden olan kendisi değilmiş gibi birde tutmam için elini uzatıyor!

''İstemez kendim kalkarım.'' dedim dişlerimin arasından ve yerden destek alarak ayağa kalktım.

''Sana yardım etmek isteyende kabahat.'' dedi Arda kaşlarını çatarak.

''Sizden yardım istediğimi hatırlamıyorum.'' Arkamı dönerek hızla sınıftan çıkarken söylediğim bu son cümle üzerine Emre arkamdan bir şeyler gevelese de onu dinlemedim.

Hızla merdivenleri inip kantine girdiğimde kızların oturduğu masaya doğru yürüdüm.

"Kızım neredesin sen yoksa yeni çocukla mı takıldın?" dedi Aslı şüpheyle bana bakarak.

"Ya geri zekâlı sen bir sus. Emre geri zekâlısıyla uğraşıyorum zaten, sabahtan bir de seni çekemem." dedim diğer masanın yanındaki boş sandalyeyi alıp kızların oturduğu masanın yanına getirdim.

''Size Buse'yi yalnız bırakmayalım demiştim.'' dedi Zeynep tostundan bir ısırık alarak.

"Anlat hadi, yine ne oldu? " diye sordu Nur bana bakarak.

Derin bir nefes alıp tüm olanları en ince ayrıntısına kadar anlattığımda kızlar kahkahalarla gülüyorlardı.

"Gerçekten heyecanlandın mı Buse? Ama doğruyu söyleyeceksin." dedi Nur bana bakarak. Hah ben ne diye heyecanlanacağım ki!

''Nur saçmalamayı keser misin? Ne diye heyecanlanacağım ki!'' dedim öfkeyle.

''Hadi hadi bu kadar öfkelendiğine göre var bir şey.'' dediğinde öfkeyle dudağımı ısırdım.

Hışımla sandalyemden kalktığımda tam arkamı dönüp sınıfa gidecekken, sert bir bedene çarptım ve durmak zorunda kaldım.

Hadi ama bir günde bu kadar adrenalin, benim için bile fazla. Bugün dördüncü oluyor bu artık.

Kafamı kaldırıp çarptığım kişinin Savaş olduğunu fark ettiğimde tam yanından geçecekken kolumdan tuttu ve bana bakarak endişeyle "Buse iyi misin sen?" diye sordu.

Bu niye endişeleniyor ki, şimdi? Nerede bela var, beni buluyor zaten. Bela mıknatısıyım sanki mübarek. Sana ne benim iyi olup olmamamdan!

"Evet iyiyim. Hatta kolumu bırakırsan daha da, iyi olacağım." dedim öfkeli olmama rağmen sakin bir şekilde.

"Neden yalan söylüyorsun?" dedi gözlerime bakarak. Of ya bir kere de hemen beni dinleseler!

Bu beni daha da sinirlendirdi "Çattık ya. Bırak kolumu, hem sana ne?" bağırarak cevap verdiğim için Savaş bozulsa da bunu belli etmemeye çalıştı.

Savaş'ta kendini kahraman olarak hayal etti galiba, şimdi bu beni öpmek falanda ister. Tövbe, tövbe. Uğraştığım şeylere bak ya.

"Tamam, ama bu burada bitmedi." dedi ve kolumu bıraktı. Zaten bir Savaş'ımız eksikti, o da geldi tam oldu! Bir de bana trip atıyor.

Savaş'ı arkamda bırakıp tam kantinden çıkacağım sırada Emre'yle karşılaştığımda, kaşlarını çatmış bana bakıyordu. Şu an Emre'yle hiç uğraşamayacağım bu yüzden onu umursamadan hızla kantinden çıktım ve merdivenlere yöneldim.

---------------------------------------------------------
- Bölüm hakkında düşünceleriniz neler?

-Savaş karakteri hakkında ilk izleniminiz neler?

-Lütfen yorum yapmayı unutmayın. Yorumlarınız benim ilham kaynağım :*

Continue Reading

You'll Also Like

635K 27.4K 38
Ne demiş atalarımız "En büyük aşklar nefretle başlar." Nefretten doğan aşkı okumaya hazır mısınız? @bora_atalarr: beni dikizlemeyi kes @selinnozgur:...
21.8K 1.1K 17
(Biyo aile kitabı) 16 yaşında olan Asel Mina' nın cehhenemin den kurtulma hikyesi (Mizah ve argo kelimeler içerir) Alıntı *** Bana üsten üsten bakı...
1.9M 124K 56
TAMAMLANDI Siz: Her şeyi anlarım. Siz: Ulan beni babamın doğurduğunu bile anlarım ama, Siz: Birinin beni dolandırıp, bankamdan sadece 31 TL çekmesin...
4.5M 269K 83
Her şey; aslında bütün aile fertlerinin yapmak isteyip de yapamadığı, ailenin küçük oğlu Murat ve eşi Nalan'ın isyanıyla aile apartmanını terkedip, o...